Eğitim Eylem Planı
Evet arkadaşlar,
Bugün Eğitim Eylem Planımızla karşınızdayız.
22 nolu ve son eylem planımız.
Bugüne nasıl geldiğimizi gösterebilmek için, eski günlerden bir başlangıç yapmak istedim.
Çünkü hatırlatmak istedim.
Bundan 11 yıl önce, bakın yılları gördünüz değil mi? 2012, 2013, 2014. Biz “2023 hedefleri”nden bahsediyorduk. Geldik şimdi 2023 yılına.
2023 yılı için Kişi başına 25 bin dolarlık bir milli gelirden bahsediyorduk. 500 Milyar Dolarlık ihracattan bahsediyorduk.
Şimdi ihracat 250 milyar doları geçti diye hükümet büyük bir sevinç içerisinde değil mi? Büyük bir müjdeyle açıkladılar. ‘250 milyar doları geçti’ diye.
Bu videoları izlediniz ya o günlerde o tarihlerde Türkiye 500 milyar dolarlık ihracatı hedeflemişti. 25 bin dolarlık kişi başına düşen milli geliri hedeflemişti.
2023 yılındayız. Ne oldu o hedeflere?
Soruyorum buradan özellikle Sayın Erdoğan’a soruyorum.
O beraber çalıştığımız yıllarda dürüst ehil kadroların iş başında görevde olduğu yıllarda biz 2023 hedeflerini beraberce koymuştuk.
Kendisine soruyorum ne oldu o hedeflere? Niye ulaşamadınız?
Dürüst ve ehil kadrolar dağıldıktan sonra yanlış isimlerin yanlış insanların sistemde sayısı çoğaldıktan sonra o hedeflere niye ulaşamadınız diye soruyorum?
Üzülerek söylüyorum, hepsi lafta kaldı. İşte az evvel izlediğimiz videodaki nedenlerden ötürü lafta kaldı.
Çünkü hukuk ve eğitim alanında gerekenler yapılmadı.
Bu alanlarda ilerleme sağlanamadığı gibi, ülke geriye geriye gitti bu alanlarda.
Geldiğimiz nokta da hepimizin malumu.
*****
Değerli basın mensupları,
Değerli katılımcılar,
Bugün Eğitim Eylem Planımızla karşınızdayız. 22 nolu eylem planımız.
Dikkat ederseniz eylem planlarımız arasında en geniş hacimli olanlar; geçen hafta açıkladığımız Temel Haklar Eylem Planı ve bugün açıklayacağımız Eğitim Eylem Planı.
İkisi de ayrı ayrı eser niteliği taşıyor.
Son olarak bu ikisini açıkladık çünkü en çok vakti bu iki konu aldı. En çok sorunun olduğu ve aynı zamanda çözmek için de en kapsamlı yaklaşımın gerektiği iki alan.
Temel haklar ve eğitim.
İşte az evvel izlediğimiz video bunun nedenini izah ediyor.
İşte bu 11 sene evvel söylediklerim var ya; işte bu video bizim Temel Haklar Eylem Planımız ile Eğitim Eylem Planımızın neden böylesine güçlü ve kapsamlı olması gerektiğini bize söylüyor.
O gün de söyledim. Bugün de söylüyorum: Türkiye’yi kanatlandıracak asıl formül hukuk ve eğitimdir.
Türkiye’yi uçuracak formül özgürlük ve eşitliktir.
Her alanda, ama her alanda önce özgürlük ve eşitlik zeminini sağlamlaştırmak zorundayız. Ve ardından da eğitimi bu zeminde yükseltmek zorundayız.
Biliyorsunuz; hukuk alanında daha önce Adil Yargı Eylem Planımızı, KHK Mağduriyetleri Eylem Planımızı ve Temel Haklar Eylem Planımızı açıklamıştık.
Ayrıca biliyorsunuz yine Mustafa Bey’in koordinasyonunu yaptığı Yüksek Öğretim Eylem Planımızı da açıklamıştık. 7 nolu eylem planı.
Bugünkü Eğitim Eylem Planımızda ise; 3-18 yaş arasını ele alıyoruz. Merkezinde insanın, zemininde ise özgürlük ve eşitliğin yer aldığı bir model bugün sizlerle paylaşıyoruz.
İnanın; Türkiye, 21. yüzyılın dünyasında hak ettiği yeri en hızlı bir şekilde alacak.
Kendisinden emin, mutlu, huzurlu, sağlıklı, yetişmiş ve donanımlı insan gücüyle Türkiye dünyaya damgasını vuracak.
İşte biz bunun yol haritasını yazdık.
Eylem planımızın ayrıntılarını birazdan Eğitim Politikaları Başkanımız Mustafa Ergen sizlerle paylaşacak.
Ben kısaca birkaç hususa değindikten sonra, sözü kendisine bırakacağım.
*****
Arkadaşlar,
Bakın tam 11 yıl önce söylemişim. Demişim ki ‚tabuları klişeleri yıkmadıktan sonra biz eğitimde başarılı olamayız ‘demişim. Demişim ki ‚dar bir ideolojik bakışla bakarsak burada başarılı olamayız ‘demişim.
Aynı noktayız. Geçen hafta açıkladığımız temel haklar eylem planı da öyle.
Klişelerle tabularla Türkiye Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında mesafe kaydedemez.
Türkiye ayağındaki prangaları söküp atmak zorundadır.
İşte arkadaşlar biz eğitime de böylesine taptaze bir perspektifle olması gereken neyse korkmadan çekinmeden bu eğitimi eylem planımızla yer vererek başlıyoruz.
Öncelikle biz, eğitimi “tek tip bireyler” yetiştirme aracı olarak görmüyoruz.
Çocuklara, gençlere, “tornadan çıkacak, dikteyle yetişecek” bireyler olarak da bakmıyoruz.
Birinin “Ben şöyle nesil yetiştireceğim”, ötekinin “Ben de böyle nesil yetiştireceğim” bakışı eğitimi dar kalıplara sokmak demektir.
Biz çocuklarımızı ve gençlerimizi sığdırmaya çalıştıkları tüm o dar kalıpları reddediyoruz.
Hepsini ama hepsini reddediyoruz.
Eğitimde, ezber bozmaya hazırlanıyoruz.
Çünkü Türkiye nasıl yükselecek biliyor musunuz? Öğrenen, bilgiye erişebilen, aynı zamanda sorgulayan gençlerle yükselecek.
Bugün bilgiye erişmekten kolay bir şey yok değil mi? İlkokula giden çocukların çoğunluğunun bile artık akıllı telefon yok mu? Var.
Buradan girdiği zaman bütün bilgiye erişebiliyorlar mı? Erişebiliyorlar.
Ama bunun hangisi doğru hangisi yanlış. Bütün burada bir etik süzgeç acaba çocuklarımızda oluşturabiliyor muyuz?
Doğruyla yanlışı, sağlam bilgiyle çürük bilgiyi, gerçek bilgi ile safsatayı ayırt edebilecek bir beceri ile çocuklarımızı yetiştirebiliyor muyuz?
Bundan sonraki eğitimin odaklanması gereken hususlardan bazı önemli noktalar bunlar.
Eskiden gençler çocuklar bir öğretmenlerini dinlerlerdi anne babalarını dinlerlerdi ve bilgi nesil olarak yukarıdan aşağı akardı. Şimdi tam tersine çocuklar gençler gidiyorlar buradan bazı şeyleri öğreniyorlar anne babalarına anlatıyorlar.
Öğretmene diyorlar ki ‚öğretmenim o öyle değil. Ben girdim baktım öyle değil anlattığınız gibi değil ‘diyebiliyorlar.
Demek ki bundan sonra eğitime çok çok farklı bakmak zorundayız.
Nasıl matbaanın icadı dünya tarihinde çok önemli bir dönüm noktası olduysa internetin ve akıllı cihazların icadı da dünyada bir o kadar önemli dönüm noktası.
Bambaşka bir çağ başladı. Ve bu çağı biz yaşayarak içinden geçtiğimiz için bazen farkında da değiliz ama ama bambaşka bir çağ başladı.
İşte eğitim de bu yeni içinde bulunduğumuz çağın gereklerini ve gerçeklerini görerek ele almamız gerekiyor.
Bu nedenle, “eleştirel düşünce”nin önünü ardına kadar açmamız gerekiyor.
Çocuklarımızın hep sorgulaması gerekiyor. Şüphe duymaları gerekiyor. Dediğim gibi doğru bilgiyi yanlış bilgiden, etik olanı olmayandan ayırmayı öğrenmeleri gerekiyor.
Hep dediğim gibi biz “Su küçüğün, söz büyüğün” diyen partilerden değiliz.
“Su da küçüğün, söz de küçüğün” diyoruz ve gençlerin konuşmalarını susmamalarını istiyoruz.
Ülkemizi ezberleyen, ezberlediğini tekrar eden değil; sorgulayan, merak eden, kurcalayan gençlerle birlikte yönetmek istiyoruz.
Evet, tam da şu andaki iktidarın aksine onlar ne yapıyorlar? ‘Tornadan çıkmış bir nesil istiyorum’ diyorlar değil mi? Tek tip gençlik istiyorlar.
Asla başaramayacaklar. Olmuyor.
Kendi o kadar üzerinde durdukları okullara ve okul çeşitlerine bir bakın ne kadar da uğraşsalar olmuyor. Beceremiyorlar.
Çünkü içinde bulunduğumuz çağın farkında değiller.
Onlar bir önceki yüzyılın zihin kodlarıyla hareket ediyorlar.
Zaten Sayın Erdoğan bugünkü Türkiye’nin gerçeklerini görse Türkiye yüzyılı açıklamasını yaparken bir yanına 94 krizini çıkaran Çiller’i, öbür tarafa zaten her krizin ortağı olan Bahçeli’yi, bir başka tarafına 28 Şubat’ın mimarı Perinçek’i alır da yeni Türkiye yüzyılını açıklar mıydı?
Anlamıyor, bilmiyor.
İşte eğitim meselesine de bu zihniyetle bakıyorlar. Onun için çok endişeliyiz.
Bakın bu videoları gördüğümüz yıllarda ben başbakan yardımcısıydım. Ve işin içinde olarak endişeliyim.
O ifadeler bir endişenin feryadı aslında.
Ama hükümet içerisinde olmanın da sorumluluğu bilinci ve o üslupla da bunları anlatmak zorundayım. Yoksa demezler mi ‘ya hukuk eğitim diyorsunuz da başbakan yardımcısı olarak siz bunu açıklıyorsunuz demek ki sorun varmış burada. ‘E vardı tabii.
Ama benim sorumluluk alanım o günlerde ekonomiyken başka alanlarda asıl çok çok etkili bir şekilde nüfus ederek ülkeye yön verme çabasında olan da Sayın Erdoğan'dı.
Bir bakım ona sesleniyordum. ‘Ya hukuk kötüye gidiyor eğitim kötü gidiyor. Biz burada ekonomiyi toparlamaya çalışıyoruz ama bu olmayacak gitmeyecek tıkanıyor. ‘ Onun feryadıydı bu açıklamalar.
İşte değerli arkadaşlar biz ülkemizi; analitik düşünen, hayalleri kalıplara sığmayan, özgür bir nesil ile birlikte yönetmek istiyoruz.
Bunun için yola çıktık.
Bizim eğitim modelimiz “yorumlayıcı, eleştirel, hümanist ve problem çözme” odaklıdır.
Bu kapsamda 25 yıllık bir “Master Eğitim Planı” ilan edeceğiz.
25 yıl ne demek? Aşağı yukarı bir nesil demek değil mi.
Bir nesil boyunca planlanmış bir eğitim ortaya koymadan eğitim sistemi koymadan öyle günlük rüzgarlarla bir hükümet geldi öbürü gitti, bir bakan gitti diğeri gitti diye eğitim sistemini yaz boş tahtasına çeviremeyiz.
Geniş çalıştaylar yapacağız geniş istişareler yapacağız.
İşte biz buraya bir teklif ortaya koyduk. Bunda eksikler vardır tamamlarız yanlışlar vardır düzeltiriz.
Ama bu bir bakıma nedir? ‚Gelin Türkiye'ye gelin beraber bu işi haydi tartışalım ‘demektir.
Ve seçimlerden sonra çok geniş istişarelerle şuralarla beraber Türkiye için eğitimde en iyisini hep beraber millet olarak bulacağız.
Evet zor olacak. Epey bir tartışma olacak farkındayız. Ama o en iyisini bulduk dedikten sonra toplumsal uzlaşma ve siyasal uzlaşma zeminini yakaladıktan sonra da diyeceğiz ki ‚25 yıllık planımızı artık bu olsun. Madem anlaştık gelin bunu yazalım. 25 yıllık plan haline getirelim ‘diyeceğiz.
Bir nesli kapsayacak 25 yıllık Eğitim Master Planımızı, önce 1 yıllık acil eylem planıyla, sonra da 3 yıllık ve 5 yıllık planlarla safha safha geliştirmenin ve hayata geçirmenin hazırlığını yapmış olacağız.
Böylece; DEVA Türkiye’sinde, gelen giden bakana göre değişen bir eğitim sistemi olmayacak.
Gelen giden bakanın zihni arka planıyla sınırlandırılmış ve yapboza dönmüş bir eğitim sistemi olmayacak.
Ne olacak?
İşi bilenlerle uzmanlarla hazırlanmış, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal tüm ihtiyaçlarını gözeten ve söylediğim gibi bir siyasal ve toplumsal uzlaşmayla hazırlanmış bir Master Eğitim Planı olacak.
*****
Değerli arkadaşlarım değerli basın mensupları,
İnsan gelişimi demek, ülke gelişimi demek.
Okul öncesi eğitimin insan gelişiminde püf noktası olduğunu gayet iyi biliyoruz.
Onun için şimdiden söylüyorum: Eğitimi evet örgün eğitim sistemini inşallah 3 yaşında başlatacağız.
Böylece temel eğitim sürecini; bu okul öncesi 3 yaşında başlattığımız 3 yıl artı 4+5+3 olarak yeniden yapılandıracağız.
Bazı aileler 3 yaşında çocuklarının okula gitmesi konusunda tereddütleri varsa ‘ya daha çok küçük. Biraz daha evde dursun yanımda dursun ‘diyorlarsa hay hay. Diyeceğimiz bir şey yok.
Ama onlara da o gitmedikleri çocuklarını göndermedikleri sistemde neler olduğu konusunda iyi bilgi vermemiz gerekir.
Gerekirse internetten o sisteme ulaşmalarının önünü açık tutmamız gerekecek. Yani oralarda özellikle 3 yaşta 4 yaşta zorlayıcı bir bakış açımız olmayacak.
Ama biz doğrusunun bu olduğuna inanıyoruz.
O 3 yaşındaki çocukların adeta sünger gibi hemen her şeyi emmeye hazır olduğu çağda bazı fırsatları kaçırmadan becerilerini geliştirmelerinin eğitim sistemi açısından daha doğru ve daha iyi olduğunu düşünüyoruz.
Ama 3-4 yaşlarda zorlama yok.
Biz okul öncesi eğitimin ilk 2 yılını isteğe bağlı, ama son 1 yılını da zorunlu yapmak istiyoruz.
İlk 3 yıl böyle.
Ardından 12 yıllık eğitim 4+5+3 olarak devam edecek.
Bunun hepsini rasyonalitesi niye böyle oldu hepsi var. Mustafa Bey birazdan detaylarını sizlerle paylaşacak.
Peki, bu eğitim sisteminin temel amacı sınav mı olacak şimdiki gibi? Şu anda herhalde öğrencilerin önünde sınav var değil mi? Bütün sistem sınavı geçmek, sınavı geçmek, sınavı geçmek.
Hayır böyle olmayacak.
Çocuklarımızın gerçek yaşamdan, üretimden ve yaratıcılıktan kopmasına izin vermeyeceğiz.
Biz değerli arkadaşlar insan yetiştireceğiz insan. Robot değil.
Yoksa robot sektörü de çok hızlı gelişiyor. E işte yapay zekâ neler neler yapıyor. Biraz sonra Mustafa Bey örneklerini verecek. Yalnız yapay zekanın geldiği nokta korkunç. İşte biz o yapay zekayı üreten zekaların bizim sistemimizden çıkmasını istiyoruz.
Çocukların analiz, sentez ve yaratıcılık becerilerini geliştirmek zorundayız.
Çocukların; temel hak ve özgürlükleri, etik değerleri içselleştirmelerini küçük yaşlarda sağlayacak bir bakış açısıyla eğitime bakmak zorundayız.
Her öğrencimizi, kendi dilimiz dışında en az iki dille yetiştireceğiz. Biri yabancı dil. İkincisi ise bilgisayar programlama dili.
Yarının dünyasında kodlama becerileri değerli arkadaşlar bizim neslimizin 4 işlem becerisi gibi bir şey.
Yani nasıl toplama çarpma bölme çıkartma en önemli becerilerse bizim neslimiz için hani matematik değil mi?
Yeni nesilde de kodlama becerisi bir o kadar önemli.
Kodlamayı bilmeyen 4 işlemi bilmeyen gibi olacak önümüzdeki süreçte. Dolayısıyla 2 dil. Biri ikinci bir lisan. Birisi de kodlama dili.
Daha önce de ilan ettik değerli arkadaşlar, üniversitelerimizi özgürleştireceğiz.
Çünkü Türkiye’nin özgür bir ortamda ancak güçleneceğini gayet iyi biliyoruz.
Bizim o Türkiye'nin en parlak yıllarında biraz önce o izlediğimiz 2011-2012 2013 yıllarında ilk 500'e giren pek çok üniversitemiz vardı. Dünya sıralarında ilk 500'e giren bazı dönemlerde 4, 5, 6, 7'ye kadar çıktı değil mi?
Mustafa Bey de Amerika'da olduğu dönem o dönem.
Türkiye'nin en parlak döneminde artık Türkiye Avrupa Amerika gibi olma yoluna girdiğinde demokrasi açısından ekonomi açısından Mustafa Bey de ters beyin göçüyle dönen arkadaşlarımızdan.
İşte değerli arkadaşlar Türkiye'nin geldiği o nokta gerçekten kıymetliydi. Arkasında sebepler vardı ama çok daha güzelini İnşallah başaracağız.
Bunun için her türlü bilgiye donanıma kadrolara inanın sahibiz.
Bilim, sanat, fikir, teknoloji üretiminin özgürlükle beraber geleceğini çook çok iyi biliyoruz.
İşte ne zaman ki üniversiteler baskı altına alındı ilk 500’de üniversitemiz kalmadı. Ne zaman demokrasi dedik, özgürlük dedik, hak dedik, adalet dedik üniversitelerimiz ilk 500'e girdi.
İnanın bu kadar birbiriyle alakası olan konular bunlar.
Bazen diyorlar nasıl bağlantı var. Öyle değil gayet bağlantılı konular.
Bu kapsamda biliyorsunuz ilk günden partimizi kurduğumuz ilk günden beri tekrar ettiğim gibi bir kere daha tekrar ediyorum: Evet, YÖK’ü kaldıracağız.
Ve bunu biliyorsunuz biz sadece kendi çalışmalarımıza koymadık. Aynı zamanda 6’lı masaya da götürdük.
Ve 6'lı masanın ortak anayasa Metin'e de bu konu girdi.
Yani sadece bizim değil 6 partinin ortak politikası haline geldi şu andaki YÖK'ün kaldırılması.
Çünkü üniversite ise mesele bilimse mesela araştırmaysa mesele eğitimse özgürlük en önemli kavramlardan bir tanesi.
*****
Değerli arkadaşlar,
Eylem planımızı; mahallelere göre eğitim kalitesinin değiştiği, nitelikli eğitime erişilemediği, okul sıralarında aç karınla oturan çocukların olduğu bir dönemde hazırlanmış bir eylem planı malesef.
Evet öğretmenlerden çok duyuyoruz. ‚Çocuklar ders sırasında yüzleri sararıyor ayakta duramıyorlar elleri ayakları titriyor. Baygınlık geçirenler oluyor. Kızım oğlum ne oldu sana diye sorduğumuzda ‘biraz deştiğimizde anlıyoruz ki çocuk aç. Beslenme çantası boş. Böyle bir dönemde biz bunu hazırladık. Onun için eğitimde fırsat eşitliği diyoruz onun için eğitimde eşitlik diyoruz.
Evet, fırsat eşitliğinin böylesine yerle bir edildiği, aynı sokaktaki çocukların farklı farklı kalitede eğitim almak zorunda kaldığı günlerdeyiz bugün.
Eğitimde adaletsizliğin gerçek anlamda can yaktığı günlerdeyiz.
9 yaşındaki, 12 yaşındaki öğrencilerin karnı aç ders dinlediği günlerdeyiz.
İşte biz bu eşitsizliği kabul etmiyoruz.
Biz, çocuklarımızın bizden daha iyi bir hayat yaşamalarını istiyoruz.
Bunu da çok duyuyorum. Özellikle genç anne babalardan çok duyuyorum. ‘Endişeliyiz ‘diyorlar. ‘Bizim çocuklarımız galiba bizim gördüğümüz günleri göremeyecekler. Aldığımız kalitede bir eğitim alamayacaklar. Bizim yaşadığımız refah seviyesini bizim çocuklarımız yaşayamayacak ‘diye endişeliyiz diyorlar.
Genç anne babaların çoğunda bu endişe var.
Yazık değil mi bu ülkeyi bu hale getirmek. Bunun için de fırsat eşitliği çok çok önemli.
Bunun için de fırsat eşitliği çok çok önemli.
Bu kapsamda; bir kart çıkartacağız arkadaşlar. Adı, Eğitim Destek Banka Kartı.
Maddi ihtiyacı olan öğrencilerimizin eğitim harcamalarını bu kartla yapmasını sağlayacağız. Öğrencimiz yetişkin olana kadar da bu kartı öğrencinin sadece eğitim harcaması için velisi kullanabilecek.
Kimseyi ama hiç kimseyi eğitimden geri bırakmayacağız.
Ayrıca, özel okullarda “Ücretsiz Öğrenci” kontenjanını düzenleyerek masrafların devlet tarafından üstlenmesini sağlayacağız.
Özel okullarda başarılı çocukların ya da şehit ve gazi çocuklarının okumasını kolaylaştıracağız.
Okul ücreti, servisi, beslenmesi ve okul kıyafeti gibi kalemlerdeki harcamalarını da devlet tarafından desteklenmesini sağlayacağız.
Yani arkadaşlar DEVA Türkiye'sinde hiçbir çocuk hiçbir genç maddi imkânsızlık sebebiyle hak ettiği eğitime ulaşamaması gibi bir tablo ile karşı karşıya kalmayacak.
Maddi imkânı olsun ya da olmasın her çocuk her genç hak ettiği eğitim imkanına mutlaka kavuşacak bunu sağlamak da devletin asli görevi olacak.
*****
Değerli arkadaşlar,
Eylem planımızda yer alan bir başka hususu daha sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bazen görüyorum, sağda solda “Yok şu okul kapatılsın, yok bu okul kapatılsın” gibi lafları çok izliyoruz. Çok görüyoruz.
Evet adını doğru koyalım, açık açık konuşalım: İmam Hatip Liseleri için “Kapatılsın” diye alttan alta propaganda olduğunu duyuyoruz.
Böyle diyenlere ben de cevap veriyorum. Şimdi burada durun bakalım diyorum. Kapatmak mapatmak yok arkadaşlar. Böyle bir şey yok.
Ama ne var? Talep konusunda dikkatli olmak var...
Biz; İmam Hatip Liseleri’ni sürdürürken gerçek talebi dikkate alacağız.
İmam Hatip Liselerini “zorunlu adres” haline getiren uygulamalara da son vereceğiz.
Önce Fen, Anadolu, Mesleki Teknik ve İmam Hatip Liselerinin okullaşma oranlarını tespit edeceğiz. Bu okullara ulaşma sorunu olan velilerimizin güçlüklerini çözmek için onlara yardımcı olacağız önlerini açacağız. Bir ihtiyaç analizi yapacağız.
Buna göre de kontenjandı şuydu buydu ne gerekiyorsa yapacağız.
Burada da esas ne? Burada da esas özgürlük.
Vatandaşlarımıza seçenekler sunmak. Hangi seçenekleri istiyorlarsa çocukları için o seçenekleri güçlü kaliteli bir şekilde önlerine koymak ama asla zorlamamak.
*****
Değerli basın mensupları, değerli arkadaşlarım,
Bugün 22’nci ve son eylem planımızı açıklıyoruz.
Eğitim eylem planımız evet bir rekor sayıda eylemden oluşuyor tam 500 maddeden oluşuyor. Eğitimin tüm kademelerini ve paydaşlarını kapsıyor.
Ve bugün itibariyle, eylem planlarımıza artık bir noktalı virgül koyuyoruz.
Böylece 22 eylem planımızı da tamamlıyoruz. Türkiye’miz için hayırlı olsun diyorum. Çocuklarımız gençlerimiz için hayırlı olsun diyorum.
Ama dikkat ederseniz nokta koyduk demiyorum. Noktalı virgül diyorum niye? Çünkü değerli arkadaşlar bunlar bizim çok geniş kesimlerle istişare içinde hazırladığımız çok geniş kesimlerin emeği olan çalışmalar ama bütün bu çalışmalarda başta da söylediğim gibi eksik olabilir görüşler geliyor tamamlarız. Yanlış olabilir düzeltiriz.
Hepsinden önemlisi bütün bu çalışmalarda bizim bir siyasi uzlaşı arayışımız ve toplumsal uzlaşı arayışımız.
Evet bir siyasi partinin bu çalışmalara böyle ön ayak olması bu kadar kapsamlı bir çalışmayı seçimlerden çok önce yapması tamamlaması Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk.
Bunun eşi benzeri yok. Böyle bir şey yok.
360 derece bütün çalışma alanını kapsayacak şekilde hükümet birimlerinin ve bağımsız kuruluşların merkez bankasıydı, yargı sistemi dahil. Hepsini kapsayacak 360 derece kuşatıcı bir çalışma bugüne kadar Türkiye'de yapılmadı. Onun için bir ilk.
Ama bu çalışmaların biz bir Türkiye çalışması olmasını arzu ediyoruz. Bir bakıma ne diyoruz? ‘Varlığımız milletimizin varlığını armağan olsun ‘diyoruz.
Bu planlar Türkiye'nin yarınlarının planları.
Dile kolay. Tam 22 tanesini tamamladık.
Seçimden önce her alanda ne yapacağımızı bütün detaylarıyla ortaya koyarak siyasi tarihimize de geçtik çok şükür.
İçlerinde bir öncelik-sonralık sıralaması yok. Yani bu numaralandırma sadece kronoloji numaralandırması. 1. 2. 3. Fasikül gibi. Eskiden ansiklopediler olurdu fasikül fasikül yayınlanırdı. Yaşı müsait olanlar hatırlar. Bu böyle oldu yani bittikçe açıkladık bittikçe açıkladık. Açıklama kronolojisinin sıralaması.
Ama uygulaması hepsi birbirinden önemli. Ne yapacağız? Dediğim gibi 22 şeritli yolda aynı anda güvenle ve seri bir şekilde bunları uygulamaya geçireceğiz.
22 şeritli yolda bütün bu alanlarda beraber bir şekilde uygulamaya başlayacağız. Bunu yaparken de siyasi uzlaşma ve toplumsal uzlaşmayı asla elden bırakmayacağız.
Yani demeyeceğiz ki ‘bu DEVA’nın çalışmasıdır’ diye bir dayatma içerisinde asla olmayacağız.
Hele hele eğitim gibi hukuk gibi 85 milyonun tümünü kuşatan 85 milyon vatandaşımızın hepsini ilgilendiren konularda her zaman kilit kelimemiz uzlaşı olacak.
*****
Değerli arkadaşlar,
Önümüzdeki pazar günü, 15 Ocak’ta, Ankara Atatürk Spor Salonu’nda bütün bu çalışmaların bir relansmanı şeklinde bir program düzenliyoruz.
Bir bakıma eski eylem planlarımızı hatırlamak üzere hem de bütün bunların birbirleriyle ilişkisini bağını açık bir şekilde ortaya koymak üzere o hep hayal ettiğimiz ve ulaşmak için emin adımlarla yürüdüğümüz DEVA Türkiye’sini sizlerle paylaşacağız.
Bu vesileyle, bu önemli etkinliğe hepinizi, tüm Ankaralıları, tüm vatandaşlarımızı davet ediyorum.
Sözü şimdi eylem planımızın detaylarını anlatması için Mustafa Bey’e bırakıyorum.
Hepinize tekrar katılımınız için teşekkür ediyorum.