15 Ocak 2023 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın DEVA Türkiye’si Konuşması

15 Ocak 2023

DEVA Türkiye’si- 15 Ocak konuşma metni

Biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Biz bu DEVA kadrosuyla gurur duyuyoruz.

Bu ne güzel coşku böyle!

Bu ne güzel heyecan!

Hoş geldiniz! Sefalar getirdiniz!

Böylesine güçlü bir kadroyla böylesine güzel bir kadroyla beraber olduğum için Allah’a şükür ediyorum.

Türkiye’nin dört bir köşesinden bizlerle birlikte olan DEVA kadrolarına Ankara’ya, Başkentimize hoş geldiniz diyorum.

Bugün bu etkinlik vesilesiyle bizimle beraber olan STK’ların, siyasi partilerin, meslek örgütlerinin tüm temsilcilerine, basın mensuplarına hoş geldiniz diyorum.

*****

Değerli Arkadaşlarım,

Sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum.

Hindistan’da meşhur Tac Mahal’in hikayesini bilir misiniz?

Bilmeyenler vardır bir anlatayım.

Babür İmparatoru Şah Cihan, çok sevdiği eşi Mümtaz Mahal’i kaybetmiş. Çok üzülmüş.

Eşinin mezarının olduğu yere güzel bir türbe yaptırmak istemiş.

En iyi mimarları, ülkedeki en değerli taşları getirtmiş.

Minareler kubbeler yükseldikçe, yapının azameti belirmeye başladıkça, Şah mest olmuş, kendinden geçmiş.

Bu koskoca anıtın uğruna yapıldığı mezar ise haliyle küçülmüş.

Şah, bu anıtı ne için yaptırdığını unutacak kadar kendini kaybetmiş.

Yapı gittikçe büyümüş ama Şah bir türlü tatmin olmuyor.

Mezarın üstüne daha fazla sütun, daha büyük bahçeler yaptırmış.

Ancak, Şah’ın içine sinmeyen, ahengi bozan bir şey varmış bütün bu tabloda.

Bir gün bu kubbelerden birinin üstüne çıkıp aşağı doğru bakmış ve uğruna bu heybetli binayı yapıyı inşaa ettiği eşinin küçücük kalmış mezarını görmüş.

Heyecanla "buldum" demiş. "Ahengi bozan şey bu. ATIN bunu buradan. ” demiş.

Rivayet odur ki, mezarı kaldırtmak istemiş.

İşte bu aslında sadece Şah Cihan’ın değil, Erdoğan’ın hikayesi.

Nasıl diyeceksiniz değil mi? Nasıl…

Hepsini anlatacağım.

Arkadaşlar bizim kültürümüzde vurmak yok. Biz ne yapacağız biliyor musunuz? Seçim günü damlaya damgayı vuracağız.

Yapacağımız bu. O kadar.

Zaten hep beraber damlanın altındaki o DEVA’nın logosunun altındaki boşluğa evet mührümüzü tercih mührümüzü öyle bir vuracağız ki Beştepe’nin duvarları şöyle bir titreyecek.

Onu biliyoruz.

Bu Şah Cihan’ın hikayesini Erdoğan’ın hikayesine biraz sonra bağlayacağım.

*****

Bugün tam 7825 gün oldu. 21 yıl 5 ay 2 gün…

Evet, siyasete adım attığım ilk günden itibaren, dile kolay, 7825 gün oldu.

34 yaşında, ülkesinin yarınlarını dert eden bir genç olarak siyasete girdim.

90’lı yılların hukuksuzluğundan nefes alamıyorduk. Askeri vesayet iliklerimize dek giriyordu ve ekonominin diplerde olduğu günlerdi o günler.

Yıl 2001.

Bu ülkenin bir vatandaşı olarak kendimi mecbur hissettim.

Bu ülkenin bu kadar büyük problemleri varken gelen davete, ısrarlı gelen davete hayır diyemedim.

Tüm bunlara karşı çıkan, hak ve özgürlükleri esas alan bir anlayışla yola çıktık.

Demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü esas alan bir program yazmaya başladık.

İnsan odaklı sosyal politikaları, rekabetçi bakış açısıyla meczeden bir parti programı yazdık.

Ve evet, AK Parti’nin kurucu üyesi olarak ben siyasete ilk adımımı attım.

En genç bakan bendim. Ekonominin tüm yükünü, önceki hükümetlerin yıllarca biriktirdiği o yükü sıtımda hissettim. Yüklendim.

Ardından, Hazine Bakanlığıyla beraber Avrupa Birliği Başmüzakereciliğini de üstlendim.

Yeri geldi günde iki ülkeye gittim. Her gün sabahın 3’üne 4’üne kadar çalıştım.

Gecenin 2’sinde randevu veriyorduk insanlara gündüz 2’de geliyorlardı ‚‘2’de randevu mü olur? ‘Diye. Biz diyorduk ‘gece 2 o ‘.

Böyle çalıştık, böyle çalıştık.

Arkadaşlarımla beraber, iyi bir ekiple beraber ülkemizi darboğazdan çıkarmak için canla başla didindik.

Yanımda her zaman yetkin isimlerle, liyakatli ve deneyimli bir ekiple hareket ettim.

Asla hiçbir dönemde yolda yalnız yürümedim. Hep bir ekibin içinde oldum hep bir takımın içinde oldum.

Her konuda istişare heyetleri kurduk.

Her kararı alırken, beraberce her şeyi detaylarıyla konuştuk. Her mutlaka istişare yaptık.

Dışişleri Bakanlığı yaptım.

Doğru hedefler, doğru isimler ve doğru politikalarla, ülkemizin itibarını ve gücünü artıran bir diplomasi ekibinin de başında oldum.

Hatırlayın o günlerdeki bakanlar kurulunu. Hatırlayın meclis başkanlarını.

Her kimlikten, her yetkinlik alanından insanların eşitlik içinde her şeyi özgürce tartıştığı bir bakanlar kurulu vardı.

TBMM gerçek bir istişare organı gibi çalıyordu. Her şey açıkça konuşuluyordu. Kimseye ‘sus‘denmiyordu.

Kimseye söylediğinden ötürü bir yaptırım gelmiyordu.

Her şeyi özgürce tartıştığımız, istişare edebildiğimiz bir ortamda, ülkemize tarihi başarılarla dolu bir dönem yaşattık.

O dönemi beraberce ülke olarak yaşadık.

Bir dönem bu ülkede güzel şeyler oldu. Unutmuyoruz o günleri.

Evet, ekonomiyi hepiniz biliyorsunuz, hatırlıyorsunuz.

İki büyük krizi, 2002 ve 2009 ekonomik krizlerini çözen ekibin başında oldum.

Ama aynı zamanda, her alanda sayısız reformlar yapan bir takımın parçasıydım.

Bu sayede fert fert, birey birey zenginleştik.

Şöyleydi, böyleydi diyenlere bakmayın siz.

Rakamlar ortada. Doğruya doğru eğriye eğri diyeceğiz.

Hakkı sahibine teslim edeceğiz.

2002’den 2013’e milli gelirimiz yaklaşık 3 kat arttı arkadaşlar.

Bakın 3.600 Dolardan çıktı 9 bin dolarlara.

Bu sabit fiyatlarla dolar enflasyonundan arındırılmış rakamlar.

3.600’den 9.700’e. Neredeyse 3 misli artmış.

Sonra ben ayrıldım. Dürüst ve liyakatli ekipler ayrıldı ya da ayrılmaları istendi. Bizler ayrıldıktan sonra da ne oldu? 5.800 dolar.

Bu 2002 sabit dolarlarıyla. Hesap edilen dolar enflasyonundan arındırılmış rakamlar.

Ne olmuş? Ekonominin başında liyakatli dürüst insanlar varken Türkiye yükselmiş o insanlar gidince Türkiye düşmüş.

Hesap basit hesap ortada.

Dünyayla aramız açıldı. Dünyada 16. Büyük ekonomi olmuştuk arkadaşlar 16. Büyük ekonomi. Düştük şu an 20’nciliğe.

Şu andaki iktidar ne anlatırsa anlatsın ne derse desin seçime doğru giderken hangi pembe tabloyu çizmek isterse istesin hesap ortada.

Yanlış hesap Bağdat'tan dönmüyor artık. Bağdat çok uzak.

Yanlış hesap buradan Ankara'dan hemen Beştepe'ye dönüyor. Beştepe'nin yanlış hesabı hemen kendine iade ediliyor.

Ben böyle başarılı dönemleri anlatınca, birisi de çıkıp ne diyor “Ben imza atmasaydım yapamazdın” diyor.

Ben de diyorum ki, “madem hikmet imzada, at bir imza da şu ülkenin sorunlarını bir çözüver“diyorum. Haydi çöz.

4,5 yıl oldu 4.5. Aklına gelen her konuda tek imzayla işine gelen gelmeyen her şeyi yapabiliyor musun? Yapıyor.

Elini tutan mı var? 4,5 yıldır bu ülkenin ekonomisini batırdın, bu ülkenin adaletini yerle bir ettin şimdi seçime 3 ay kala mı hatırlıyorsun ekonomiyi adaleti? Böyle bir şey mi olur.

Bakın arkadaşlar şunu anlamadı anlamıyor.

Buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum. ‘Duy’ diyorum ‘anla’ diyorum.

Dürüst ve ehil kadrolar olmazsa olmaz.

Kararları istişare ile almazsan olmaz!

Adaleti terk edersen olmaz!

Onun için olmuyor olmayacakta. Ne yaparlarsa yapsın olmuyor olmayacakta.

Siz önce enflasyon yoluyla hayat pahalılığı yoluyla zamlar yoluyla milletin cebindekini kepçe ile alın bu milleti fakirleştirin ondan sonra kaşıkla verdiğinizi müjde diye açıklayın.

Bu millet kanmaz bunlara bu millet kanmaz, kanmayacak.
Değerli arkadaşlarım, bakın bu ülke büyük bir ülke. Bu ülke güçlü bir ülke. Bu ülke iyi yönetildiğinde hemen ayağa kalkan koşan kanatlanıp uçan bir ülke.
Bazen böyle lise üniversite çağındaki gençler geliyor bana bakıyorum onlar çok ümitsiz.

Diyorum ki ‘arkadaşlar merak etmeyin bu iş olacak. Ama siz henüz kendi hayatınızda o güzel günleri görmediniz. Ama o güzel günler Türkiye'de oldu. ‘

İyi günleri tekrar bir hatırlayalım beraber.

O dönemde emekliler, maaşlarından artırdıklarıyla yurtdışına tatile gidiyordu.

Yeni işe başlayanlar, makul kredilerle rahatça ev alırdı, araba alırdı.

Üniversite öğrencileri KYK burslarından artırdıklarıyla Avrupa turu yaparlardı.

Aylık KYK bursu 147 dolardı 147.

Demin gördünüz ya o grafiğin tepesinde 147 dolar burs vardı KYK bursu. Yeterdi artardı biriktirdikleri ile öğrenciler giderdi Avrupa'da Interrail turu yapardı.

Bunları bu ülke yaşadı gençler. Merak etmeyin çok daha güzelini yaşayacak.

Tatile gitmek, ülkemizi gezmek kolaylaşmıştı.

Kafelerde, restoranlarda dostlarla buluşmak, yemek yemek sıradanlaşmıştı.

Evet, ben Başmüzakereci olarak, Avrupa Birliği istikametinde rekor sürede reformlar yapan ekibin sessiz bir şekilde koordinasyonunu yaptım.

İnsan haklarında atılım yapıyorduk.

Özgürlükleri büyütüyorduk.

Hep beraber ne diyorduk? O günleri hatırlayalım.

“Avrupa Avrupa duy sesimizi. İşte bu Türkiye’nin ayak sesleri” diyorduk. Hatırlayalım o günleri çok eski değil.

Hatırlayalım o günlerde milletin derdi neydi, biliyor musunuz?

‘Bu Babacan ekibi bu güzel kadrolar bu işi iyi götürüyor. Galiba biz Avrupa Birliği'ne gireceğiz ama peki kokoreç yiyebilecek miyiz?’ diye soruyorlardı.

İnsanların derdi buydu. Bakın işi bitirmişiz Avrupa Birliği'ne girmişiz bizim kokoreç mi olacak diye bunu düşünüyordu insanlar.

Türkiye’nin yıldızının parladığı yıllardı o yıllar.

O dönemde Türkiye kavgaların parçası olmadı.

O dönemde Türkiye gidip başka ülkelerin çatışmalarına taraf olmadı.

O dönemde Türkiye devletler arası milletler arası arabuluculuk yapıyordu.

Kavgaları önlüyorduk, küsleri barıştırıyorduk.

Bu arkadaşınız Avrupa Birliği bakanı olarak da dışişleri bakanı olarak da hep o dönemin içindeydi başındaydı o süreçlerin.

Askeri vesayeti de yok ettik, ekonomik darboğazı da kaldırdık ortadan.

Hatasıyla sevabıyla tam 14 sene, sadece, ama sadece halkımız için çalıştım.

Güzel bir ekip olarak güzel birtakım olarak çalıştık. Ülkemiz için çalıştık.

Ve Türkiye’nin o güzel günlerine baktığımda, o başarının bir parçası olmak hayatım boyunca benim için bir onur olacak.

Bazıları dönüyor ne diyor? Tarihi hemen karaya boyuyor. Bazıları da eline alıyor beyaza boyuyor. Öyle değil.

Doğruya doğru eğri eğri.

Hakkı hak edene teslim etmek zorundayız.

*****

Bakın arkadaşlar ne oldu biliyor musunuz? 2001’de beraber yola çıktığımız Recep Tayyip Erdoğan sözünden döndü.

Evet, sözünden döndü.

Şah Cihan gibi, külliyenin tepesine çıktı ve “yıkın bunu” diyerek, kendisini oraya taşıyan “demokrasiye” gözünü dikmeye başladı.

Olan bu.

Evet, artık Erdoğan için demokrasi, o ahenki bozan küçük bir ayrıntı.

Külliye’nin tepesine çıkıp bakınca artık öyle görünüyor.

Aynı Mümtaz Mahal’in mezarı gibi.

Adalet, ortak akıl, istişare, çoğulculuk hepsi; o ahenki bozan küçük ayrıntılar artık onun için.

Yola çıkarken kendisine milyonlarca insan destek vermişti.

Ama o, yola ne için çıktığını unuttu. İnsanların kendisine ne için destek verdiğini unuttu.

Çünkü hep diyorum ya güç yozlaştırıyor. Mutlak güç mutlaka yozlaştırıyor.

Güç zehirlenmesi bir gerçek arkadaşlar. Dünya siyasi tarihinde de dünya devlet yönetme tarihinde de bir gerçek.

Devlet gücünü elinde tutan, devlet gücünü kullanan süreyle ve hukukla sınırlanmadıkça o güç insanları bozuyor.

Bu insanın tabiatında olan bir şey. Onun için çok dikkat etmek zorundayız.

Arkadaşlar, ben bu hikâyeyi, Türkiye’nin geldiği bu noktayı kabul etmiyorum.

Arkadaşlarımla beraber biz, hep beraber biz bu hikâyeyi kabul etmiyoruz.

Şah Cihan kendisine Taç Mahal’i yaptıran büyük hayalinden vazgeçmeyi düşünmüş olabilir.

Ama biz, yola çıkarken ulaşmayı hedeflediğimiz özgürlüklerden, ileri demokrasiden, çoğulculuktan, katılımcılıktan, hukuk devletinden vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz.

Asla.

Demokrasi atılım derhal bugün. Biz bunun için yola çıktık.

O ne yaptı? O ne yaptı?

Keçiören’deki mütevazı evinden taşındı, devasa bir külliye inşa etti.

Ortak aklı terk etti. Tek başına karar vermeyi marifet saydı.

Eleştiriyi, en ufak bir itirazı, hemen baskıyla susturdu.

Hak ve özgürlükleri ezdi geçti.

Türlü türlü adaletsizliklere, hukuksuzluklara göz yumdu, üstelik bunların çoğunun altına imza attı.

Bunların hepsi oldu.

Ve Arkadaşlar,

Ben artık orada duramazdım, durmadım. Ve istifa ettim.

Sadece ben değil, pek çok sağduyu sahibi arkadaşım da aynısını yaptı.

Burada çok hatta benimle aynı tarihte E-Devlet'ten girip en az binlerce insan var. Tam sayısını bilmiyoruz ama en az binlerce. Burada orada çok çok.

Değerli arkadaşlarım evet, her şey bir yüzükle başladı. Korkarım Külliyede de bitecek.

Aslında değerli arkadaşlarım bakın zamanında AK Parti’yi başarılı yapan ilke ve değerlerden biz hiç ayrılmadık.

AK Parti’nin kuruluş ideallerinden ayrılan, Erdoğan oldu.

Bakın bunu unutmayalım.

Bizim kuruluşta böyle bir şey var mıydı?

İlk genel merkez binasını kiraladık. Mütevazi bir bina değil mi? Hatırlayın Balgat'ta AK Parti’yi söylüyorum.

O günlerde dedi ki ‘arkadaşlar bakın. Bir siyasi parti ne zaman ki kendi genel merkezinin mülk sahibi olur o zaman o siyasi partinin çöküşü başlar‘dedi.

Görüyorsunuz değil mi? Ne oldu ne oldu. Değişti, değişti.

Bakın bugün hâlâ;

Emsali görülmemiş bir güç elde eden iktidar, her şeyden kopmuş hâlde, olan biteni kubbesinden izlemeye devam ediyor.

Bu gidişata uymayan ne varsa her şeyi gözden çıkarmaya hazır her şeyi.

Yıkıp geçiyor, ezip geçiyor.

KHK’larla milyonları canından bezdiriyor.

Kanser hastası çocuğu anne babasıyla görüştürmüyorlar. Bu adalet midir? İnsanlık mıdır?

Böyle bir şey var mı?

Gece yarısı kararlarıyla ülkeyi birbirine katıyor.

Sağlıkçılara hayatı zindan ediyor.

Bu ülkede yaşayanların çoğunu uzun zamandır görülmemiş derinlikte bir yoksulluğa itiyor. Hepsi hepsi.

Değerli arkadaşlar bakın, bu ülkede adaletsizliğe uğramış zulme uğramış kim varsa biz yanındayız. Hiç merak etmeyin hepsi çözülecek hepsi.

*****

Değerli Arkadaşlarım,

Evet, zor bir dönemden geçiyoruz değil mi? Gerçekten zor bir dönemden geçiyoruz.

Şimdi burada biraz duralım.

Bakın zorlukların farkındayız yoksulluğun, sıkıntıların, hukuksuzluğun, adaletsizliğin hepsinin farkındayız ama burada bir duralım.

Şöyle derin bir nefes alalım ve rahat olalım.

Çünkü artık DEVA Partisi var. Çünkü artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak hiçbir şey.

Daha önce yaptık çok daha güzelini yapacağız.

9 Mart 2020 tarihinde yola çıkarken söylediğimiz gibi, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

İşte bu yüzden hep beraber yeniden kolları sıvadık.

Ülkemizin yarınları için yeniden yola çıktık.

Üstelik siyasette yeni bir yol açarak ilerliyoruz dikkat edin.

Daha önce denenmiş daha önce ülkeyi bataklığa sokan yollara sapmıyoruz. Çıkmaz sokaklara girmiyoruz. Bizim çıkmaz sokaklarla işimiz yok.

DEVA Partisi olarak yol alıyoruz ama o yolu kendimiz açarak ilerliyoruz. Yepyeni bir ana akım siyasi parti kurmuş durumdayız şu anda.

Bunu tüm Türkiye safha safha daha iyi anlıyor artık.

Tuğla tuğla inşa ediyoruz tuğla tuğla.

Yepyeni bir siyasi kimlik inşa ediyoruz DEVA Partisi çatısı altında.

Bazıları anlamıyor haklı. Anlamıyorlarsa bizim anlatmaktaki eksiğimizdir. Daha çok çalışmamız gerekecek.

Ama değerli arkadaşlar biz 9 Mart 2020’de, özgürlükleri benimseyen, ortak akla inanan, bilime ve adalete güvenen eski-yeni arkadaşlarımızla beraber DEVA Partisini kurduk.
Ve değerli arkadaşlar eski arkadaşlarımızın yanına çok daha fazla çok daha fazla sayıda yeni, pırıl pırıl, siyasete ilk defa bizimle başlayan, dürüst ve ehil kadrolarla beraber yeni bir başlangıç yaptık.
İnanın şu anda DEVA Partisi ile beraber genel merkezde il teşkilatlarımızda ilçe teşkilatlarımızda ilk defa siyasete adım atan binlerce arkadaşımız Türkiye'nin önümüzdeki 10 yılına 20 yılına Türkiye'nin siyaset sahnesine damgasını vuracak arkadaşlarımız olacak.

Ve hep denecek ki tüm Türkiye'de inşallah buna şahit olacağız hep beraber. 5 Sene sonra 10 sene sonra diyecekler ki ‚bu arkadaş var ya bu, bu işte o ilk DEVA‘lılardan. Bu o ilk DEVA‘nın kurucularından. Bu o DEVA‘nın ilk günlerinde tuğla tuğla inşa edenlerden.‘

Ve onlar hep hayırla anılacak hep.

Değerli arkadaşlarım, bakın biz bir kral gitsin yerine hangi kralı getireceğizin derdinde değiliz.

Biz ne diyoruz? Biz uzlaşma diyoruz uzlaşma. Biz ne diyoruz? 85 milyon hep beraber Türkiye'yiz diyoruz. Böyle yöneteceğiz İnşallah ülkeyi.
Değerli arkadaşlarım, bakın bu ülkenin içine düştüğü durumu gördükçe ülkemizin yaşadığı sıkıntıların büyüdüğünü gördükçe her sabah uyandığımda diyorum ki iyi ki DEVA Partisi ‘ni kurmuşuz iyi ki bu yola çıkmışız diyorum.
Memlekette ülkede ne kadar büyük ihtiyaç varmış.
Şöyle bakın arkadaşlar gözlerinizi kapatın DEVA Partisi ‘nin olmadığı bir ülke düşünün bugün bu tabloda. Gözünüzü kapatın ve DEVA Partisi ‘nin olmadığı bir Türkiye'ye düşünün. Allah korusun, Allah korusun. Gerçekten iyi ki varız iyi ki bu yola çıkmışız.

İnşallah hep beraber başaracağız.

Bakın biz, adil olmayı şiar edinmiş, demokrasiye inanan, çıkış yolunu hep “özgürlükle” inşa etmiş bir siyasi hareketiz.

Sağcı, solcu.

Sosyalist, liberal.

Ulusalcı, muhafazakâr.

Evet, bu kavramların her birinin mesajları var arkadaşlar.

Bu mesajların hiçbirini reddetmiyoruz. Her birinden öğrendiğimiz çok şey var.

Ama bu kavramların her birinin sırtında bazı yükler olduğunu da kabul etmek zorundayız.

İşte bunun içindir ki, biz parti olarak kendimizi tek bir sıfata hapsetmiyoruz. Tek bir sıfatla anılan bir parti olmadık. Çünkü biz kendisini çok farklı siyasi geçmişlerle çok farklı siyasi tercihlerle ortaya koymuş ama Türkiye'nin yarınlarında buluşan bir siyasi hareketiz.

Biz Türkiye’de ilk kez her türlü siyasi kimliği ‘demokratlık’ çatısı altında birleştirmeyi başarmış bir siyasi partiyiz.

Bizim birleştirici tutkalımız demokrasi arkadaşlar demokrasi. Bizim birleştirici tutkalımız önce insan diyebilmek önce insan. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Devlet insan için var insan. Önce insan. Tabii ki devleti güçlü tutacağız.

Türkiye’de ilk kez sorunları tek tek tespit edip, her birini çözecek planları hazırlayan bir siyasi partiyiz.

Ve bunun için çok güçlüyüz.

Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkes hiç fark etmez,

Müslüman, Gayri-Müslim fark etmez;

Sünni, Alevi fark etmez;

İnanan, inanmayan fark etmez;

Yaşam tarzı, ideolojisi, geçmişi hiç fark etmez.

Biz Ülkemizin yarınlarını özgür ve zengin kılacak, eşit vatandaşlığa inanmış “demokratların TEK adresiyiz” Demokrasi için buradayız ve hep beraberiz.

Herkes insan. Hiçbir insanın bir diğerinden üstünlüğü yok. Hepimiz bu ülkenin eşit ve onurlu vatandaşıyız.

Hiç kimse bir diğerine yukarıdan bakmayacak. Göz hizasında olacağız göz hizasında.

Hepimiz eşitiz. Ve ancak ve ancak bu ülke eşit vatandaşlık ilkesinde buluşmadıkça beka sonra ortaya çıkar.

O ‘beka beka’ deyip duranlar var ya, bir yandan ‘beka beka’ deyip bu ülkeyi kutuplaştıranlar, ‘beka beka’ değip bu ülkenin vatandaşlarını birbirine düşürenler, ‘beka beka’ deyip beriki öteki diye toplumu ayrıştıranlar var ya işte asıl bölenler onlar. Asıl bölücü onlar.

Bu ülkeyi biz birleştiriyoruz biz. Bu salon birleştiriyor. 81 il 973 ilçe birleştiriyor bu ülkeyi.

Ve biz hep beraber Türkiye'yiz.

Siz Türkiye'nin bir kısmını yok sayarak ülkenin vatandaşlarının bir kısmını yok sayarak siyaset yapıp ondan sonra da demokrasiden bahsedemezsiniz.

Gerçek demokrasi burada bu salonda.

Herkes kendisini şöyle bir muhasebeye çeksin.

İşte o yüzden bugün burada;

Artvin’in Hopa ilçesinden de,
Ağrı’nın Patnos ilçesinden de,
Yozgat’ın Yerköy ilçesinden de,
Mardin’in Midyat ilçesinden de,
Edirne’nin Uzunköprü’sünden de,
İzmir’in Güzelyalı’sından da,

Türkiye’nin her bir köşesinden binlerce, BİNLERCE arkadaşımın arasındayım.

Değerli arkadaşlarım sağ olun var olun. Yolumuz uzun, hep var olun!

*****

Değerli arkadaşlarım

Son dönemde her yerde aynı kelimeyi duyuyorum.

Konya Meram’da, Yeni Yol’daki kafeler caddesinde oturmuş, iki çay bir kekin hesabını yapan genç kardeşimden aynı kelimeyi duyuyorum.

Diyarbakır’da Fakiye Teyran Caddesinde gün sonu raporuna bakan esnaf arkadaşımdan aynı kelimeyi duyuyorum.

Bağcılar’da sabahın karanlığında okula giden liseli öğrenciden…

Apartmanın posta kutusunda istiflenmiş faturalarda kendi adını arayan babadan…

Aynı kelime, hep aynı kelimeyi duyuyorum.

Mutlu bir hayatı olsun diye yavrusunu uzak şehirlere okumak için göndermiş anneden…

Gece geç vakitte işten çıkıp evine yalnız yürüyen kadınlardan…

Yazdığı haberdeki kelimeleri dikkatle seçen gazeteci dostlarımdan…

Dernek, vakıf gibi sivil toplum kuruluşlarının üyelerinden…

İnanın hep aynı kelime. Herkesin dilinde aynı kelime.

İnancından dolayı faize bulaşmamak için birikimini altına, dövize yatırmış hacı amcamdan…

Nakliye kamyonunu bekleyen çiftçiden…

Pazarda filesini dolduramayan emekliden…

Muhalefete de iktidara da oy vermiş herkesten…

Evet, aynı kelimeyi duyuyorum.

O kelime ne biliyor musunuz arkadaşlar?

Endişe! Evet, Endişe!

Herkesten bunu duyuyorum endişe.

İnsanlar kendi hayatından, sevdiklerinin hayatından endişe duyuyor.

İnsanlar ülkesinden, siyasetten endişe duyuyor.

Evet herkes endişeli.

Endişeli öğrenciler.

Endişeli kadınlar.

Endişeli Kürtler, endişeli Aleviler.

Endişeli gençler, anneler, babalar.

Endişeli muhafazakârlar, endişeli sekülerler.

Endişeli gençler endişeli çocuklar.

Her birini çok iyi anlıyorum, o duyguyu tam şuramda hissediyorum.

Fakat buradan, Ankara’nın ortasından sesimin ulaşabileceği herkese seslenmek istiyorum!

Büyüklerim, Arkadaşlarım, Kardeşlerim;

Endişeye mahal yok!

Endişeye mahal yok!

Bu iktidarın hoyrat politikalarından,

Bu iktidarın yaptığı haksızlıklardan,

Bu iktidarın yaşam tarzlarına yaptığı baskıdan,

Bu iktidarın, fakirliği mecburi istikamet haline getiren icraatlarından,

Bu iktidarın eğitimi hallaç pamuğuna çevirip çocukların yarınlarını mahvetmesinden;

Endişe etmeyin artık.

Biz buradayız. Rahat Olun. Biz buradayız. DEVA kadroları burada.

Hepsi geçecek. İnanın hepsi geçecek. Hem de çok çabuk geçecek.

Hani o seçim günü yapıldığı gece var ya hani sonuçlar açıklanıyor. Saat 12,1 gibi aşağı yukarı belli oluyor. İşte o gece herkes şöyle rahatça yastığa başını koyacak.

Sabah uyanacak bir yudum suyunu içtiğinde diyecek ki ‚ ‘bu galiba bir kabustu bu galiba kötü bir rüyaydı. ‘İnanın bütün bu yaşadıklarımız sadece kötü rüya ve kâbus olarak geride kalacak.

Hep beraber o günleri yaşayacağız.

Hak, adalet, özgürlük diye çıktığımız bu yolda; Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir vatandaşının eşit ve onurlu vatandaş olmasına sağlayana dek; biz buradayız.

“Giderlerse çocuğum işten kovulur” diyen Esenyurt’taki Ahmet amcam! Hiç merak etme; tek bir kişi senin de ailenin de helal lokmasına göz dikemez.

“Giderlerse aldığımız sosyal yardım kesilir” diye çekinen Haymanalı Fadime teyzem! Hiç korkma. Aldığın yardım kesilmeyecek! Tam tersine, zamlar karşısında eriyen yardımları, insanca yaşayacak seviyelere yükselteceğiz.

Onun için endişeye mahal yok diyorum.

“Üniversiteden sonra iş bulamayacağım” diyen Sivas’taki Derya kardeşim! Biz buradayız, biz! İşsizliğin önüne geçeceğiz. İstihdamı hızla artıracağız bu ülkede.

Her gencimiz sevdiği istediği onurlu bir iş imkanına kavuşacak. Gençler için programlar uygulayacağız. Anlatmıştım daha önce. 3 ay, 6 ay, 1 yıl. Hepsini gerçekleştireceğiz.

Kürtçe öğretmenliği okuyan, ama senede sadece bir adet öğretmen ataması yapıldığı için göreve başlayamayan Azad kardeşim! Hepsi bu salonda. Biraz sabır. Anadili bir hak. Atamaların önündeki fiili engelleri kaldıracağız. Bu kadar basit inanın.

İnancı kültürel bir aktivite olarak görülen kültür olarak görülen Hüseyin kardeşim! Az kaldı. Cemevleri ibadethanedir ve bu statüye kavuşacaktır, hiç merak etme.

Tekrar ediyorum arkadaşlar:

Endişeye mahal yok.

Endişeye mahal yok.

Çünkü biz varız. DEVA burada. Ve hepsini çözeceğiz inşallah hepsini.

*****

Bu arada yeri gelmişken;

Bugün dillere pelesenk olmuş bir ifade var:

Çok tanıdık bir ifade. Neymiş?

“Gençler iş beğenmiyor.”

Siz hangi düzgün iş ortamını sağladınız da gençlere böyle söylüyorsunuz?

Ben bu cümleyi reddediyorum arkadaşlar böyle bir şey yok.

Çocukluğundan itibaren büyük hayallere inandırılmış, sınavlardan sınavlara koşturmuş, elektrikler kesilse de ders başından kalkmamış gençler, bugün eğer işsizse; bizlere sadece utanmak düşer! O kadar.

Bu ne biçim hadsizlik. ‘Gençler iş beğenmiyor. ‘

Kimi zaman hem para kazanıp hem okuluna gitsin; kimi zaman annesine-babasına-kardeşine baksın; gidip bin bir zorlukla üniversite okusun ve sonra iş bulamasın.

Vallahi kimse kusura bakmasın.

Genç arkadaşlarım, “beğenmediğiniz” her konuda haklısınız. Gençler beğenmemekte haklı. O kadar.

Bugünkü hayatınız, çocukluk hayallerinize benzemiyorsa; beğenmeyeceksiniz tabi. Beğenmek zorunda değilsiniz.

Bugün yaşadıklarınız, çocukluğunuzdan daha zorsa, beğenmeyeceksiniz.

Bugün, bu ülkede yarınınızı göremiyorsanız; beğenmeyeceksiniz.

Biz de beğenmiyoruz. O yüzden hep beraber yeni bir hikâye yazmak için yola çıktık.

Beğenmediğimiz için DEVA Partisi’ni kurduk. Onun için yürüyoruz bu yolda.

DEVA Partisi sizin eviniz, sizin yurdunuz.

Hangi mahalle, hangi köken, hangi eğitim seviyesi; hiç fark etmez.

Gelin, beraberce hayallerinize yakışan bir ülke inşa edelim.

Gelin, beraberce insan onuruna yaraşan yakışır bir hayatı hep beraber kuralım.

Gençler için ve gençlerle beraber yapacağız bunu.

Şimdi ben böyle gençlerle çok iç içeyiz gençlere çok vurgu yaptıkça bazen de yaşı ileri arkadaşlarımız diyorlar ‚‘aklınızda bizde var mıyız acaba?‘

Ve ilk defa bakın biz bir siyasi parti olarak temel haklar eylem planımıza yaşlı hakları diye bir kavram koyduk. Yaşlı hakları.

Bu ülkeye gönül veren gecesini gündüzüne katan alnının teriyle bileğinin gücüyle çalışan ama belli bir yaştan sonra da ister istemez fiziksel şartlar itibariyle de daha pasif bir hayat yaşayan yaşlılarımızın da hakkı var.

Biz onların da hakkını teslim edeceğiz.

*****

Değerli arkadaşlarım bakın,

Şimdi ben, bugünkü iktidar partisine geçmişte destek vermiş milyonlara seslenmek istiyorum.

O sağduyulu, milletini seven, cefakâr, güzel insanlara seslenmek istiyorum.

2002’de olur 2007’de olur daha yakın bir zamanda olur. Şu andaki iktidar partisine destek vermiş vatandaşlarımıza sesleniyorum.

Şu anda ülkenin içinde bulunduğu tabloyu içinize sindiremediğinizi gayet iyi biliyorum.

Siz 2002’de büyük bir gönül bağı ile oy verirken bugünler için oy vermemiştiniz, biliyorum.

2002’de büyük umutlarla iktidara taşıdıklarınızın adaletsizlik yapmasını istememiştiniz, biliyorum.

Yoksulluk için, yasaklar için, yolsuzluk için oy vermemiştiniz. Çok iyi biliyorum.

Mutlak gücü eline geçirip, karşıt gördüğü herkesle kavga etsin diye bugünkü iktidara oy vermemiştiniz.

Belediye başkanlığı döneminde, kendisine muhalif gazetecilerin dahi ismini bilen, “Sevgili Musa” diyen, espri yapan kişinin, gün gelip de muhalif gazetecileri cezaevine atabileceğine ihtimal vermemiştiniz. Biliyorum.

Siz adalet istediniz, hukuk istediniz, demokrasi istediniz.

Bugün de olan bitene razı olmadığınızı, yanlışlara gözlerinizi yummayacağınızı çok iyi biliyorum.

Buradan çok net şekilde altını çizerek söylemek istiyorum:

Vaktiyle Erdoğan’a destek olmuş, oy vermiş dostlarım: Sizlere parmak sallayanlara aldırmayın.

Siz, 28 Şubatçı Perinçek’in ve Bahçeli’nin tahribatına ortak değilsiniz.

Siz, mafyalarla kol kola yürüyenlerin suçlarına ortak değilsiniz.

Siz, ekonomiyi tarumar eden, topladıkları vergileri çıkar gruplarına peşkeş çekenlerden sorumlu değilsiniz.

Ve en önemlisi, “mecbur” değilsiniz!

Evet, “mecbur” değilsiniz.

Bu adaletsiz siyasete, bireysel hakları yok sayan düzene, kişisel çıkarlara odaklanmış iktidara mecbur değilsiniz!

Çıkış yolunuz hazır.

Onurlu mücadelenin adresi hazır.

Biz buradayız.

İşte DEVA burada! Ülke için çıkış yolu.

*****

İşte arkadaşlar; bakın,

Bugün, binlerce maddeden oluşan 22 eylem planımızla karşınızdayız.

Artık tek elle kaldırmak güçleşti.

Türkiye’nin DEVA’sı.

Her biri tek tek hesaplanmış, gerçekçi ve derhal yapılması gerekenlerin hazırlığı ile buradayız. Biz çözümlerle buradayız.

Tam 22 Eylem planını tamamladık ve böyle cilt haline getirdik.

Tek elle zor kalkıyor.

Ülkemizi içine düştüğü bu adaletsizlikten, bu ekonomik krizden, bu bataklıktan çıkaracak icraat listesi ile karşınızdayız.

Söz uçar ama yazı kalır.

Biliyorum, boş söze karnınız tok.

Biliyorum, sadece seçim dönemi kapınızı çalanlara güveninizde yok.

Biliyorum, açık arttırmayla seçim vaadi verenlere itimadınız yok.

Burada öyle açık artırma falan yok. Hepsi gerçekçi hepsinin bütçesi hesap edilmiş.

İktidar olmanın sorumluluğunu şimdiden sırtımızda omuzumuzda hissederek biz bu çalışmayı yaptık. Ve çok geniş kadrolarla bu çalışmayı yaptık.

‘Söyleyip geçelim. Günü gelince bakarız ‘demedik.

Fakat bugün burada tarihimizde bir ilk yaşanıyor.

Evet, ilk kez bir siyasi parti, daha seçim tarihi dahi açıklanmamışken, en ufak detayına kadar çalışılmış bir hükümet programını açıklıyor.

Böyle bir şeyin örneği yok. Cumhuriyet tarihinde böyle bir şey yapılmamış arkadaşlar. Bugün burada bu çatı altında bir ilki gerçekleştiriyoruz biz.

Hükümet programının detaylarını uygulama takvimini biz açıklıyoruz ortaya koyuyoruz bakın. Böyle bir şey yok.

İlk kez bir siyasi parti, tarımdan teknolojiye, ekonomiden insan haklarına, ne yapacağına dair günü gününe yapılmış bir çalışmayı seçmenlere sunuyor.

İlk kez bir parti muhalefetteyken “İktidara gelirseniz ne yapacaksınız?” sorusuna böyle kalın bir kitapla cevap veriyor.

Fasikül fasikül ansiklopedi oldu. 22 fasiküllü ansiklopedi.

En kalını da eğitim ve hukuk. Hep diyorduk ya bu ülkede eğitim ve hukuk iyi gitmiyor orta gelir tuzağına düşecek diye. Biraz önce grafikte gördünüz. En kalını eğitim ve hukuk bu kitapta.

Ekonomi de ağırlığı var. Her alan var.

Ama değerli arkadaşlar bakın çiftçi bir numara zaten tarım 1 numara. 1 nolu fasikül. Hepsi var hepsi.

Burada bizde kaçamak cevap yok.

Burada gri alan yok. Siyah ve beyaz kadar net cevaplar var.

Açıkça, mertçe ne yapmak istediğimizi ortaya koyuyoruz.

Kaçamak cevap vermiyoruz hepsi yazılı.

‘Bu alan tehlikeli bu konuda bir şey söylersek eleştiri gelir. Seçim geliyor aman başımıza iş açmayalım. Aman risk almayalım. ‘Asla böyle bir yola girmedik. Her şeyi açıkça mertçe söyledik yazdık buraya.

Biz Allah’tan başka hiç kimseden korkmadan bu milletin önüne çıkıyoruz.
Kim ne derse desin. İşte şu saldırıyormuş bu saldırıyormuş. İnanın umurumuzda değil. Biz yaptığımızdan eminiz.
Biz iyi bir istişare yaptık mı? Biz dünyayı biliyor muyuz? Ülkemizi biliyor muyuz? Dürüst ve ehil bir kadroyla ile çalıştık mı bu iş için? Bu iş içinde bütün Türkiye'nin her türlü siyasi görüşüne sahip insanların görüşleri buraya girdi mi? Girdi.
Biz ödevimizi iyi yaptık. Dolayısıyla hiç kimseden korkmayız. Bu ideallerimizden de asla vazgeçmeyeceğiz. Hiç kimse vazgeçiremez.

Burada tabii çok teknik detay var. Bu teknik detaylarda bakarsınız eksiğimiz vardır tamamlarız. Yanlışımız vardır düzeltiriz. Ama DEVA Partisi ‘ni DEVA Partisi yapan temel ilkeler ve değerler var arkadaşlar.

Biz bunları bugün açıklamadık ki. Bunlar bizim parti programımızda vardı zaten. Parti programımıza ne yazdıysak aynı noktadayız.

Bu parti programımızın genişletilmiş detaylandırılmış uygulama planıdır.

Bugün DEVA Partisi Türkiye'ye bu yazılı taahhütte bulunuyor.

Biz hazırız diyoruz ve bu ülkeyi yönetmeye ‘biz hazırız’ diyoruz ‘biz hazırız.’

Gençler de hazır her yaştan DEVA’lı hazır.

Bugün burada, bu salonu dolduran DEVA kadroları Türkiye’yi yönetmeye hazır.

Ne yapacağımızı teker teker burada anlatmaya kalksam arkadaşlar, 22 eylem planının sadece ismini saysam bile vakit epey geçer.

İsterseniz okuyalım binlerce madde ama sabaha kadar burada kalırsak yaparız.

Herkes alır okur daha sonra.

Kısaca ifade etmek gerekirse, bu 22 Eylem Planı 3 taşıyıcı sütun üzerine duruyor.

1) Güçlü, Sürdürülebilir ve Kapsayıcı Ekonomi.

2) Özgür, Güçlü ve Mutlu bir Toplum.

3) Kaliteli Kamu Yönetimi, Saygın Ülke.

Yani bu kitabın bu ansiklopedinin özetin özeti bu.

Çok net iddia ediyorum! Cumhuriyet tarihinde böylesine hazır bir siyasi program olmadı.

Bu çalışmalarda kimlerin emeği var biliyor musunuz?

Ülkemizdeki çok kıymetli akademisyenlerin, hukukçuların, ekonomistlerin, araştırmacıların, çevrecilerin, eğitimcilerin, sağlıkçıların, şehir planlamacıların, çiftçilerin, girişimcilerin, esnafın, binlerce kişinin emeği var burada.

Politika birimlerimize destek veren, canla başla başla çalışan isimlerin bir kısmı şu anda bu salonda.

Yani bu kitaba emek veren binlerce insan var ama emek veren bir kısmı bu salonda. Ben şimdi onlar için sizlerden bir alkış istiyorum.

Bakın, sadece parti üyelerimizden söz etmiyorum.

Dünyanın dört bir yanında, hayalinde özgür ve zengin Türkiye olan, partilimiz olmayan vatandaşlarımızın da bu çalışmalarda emeği var. Çünkü biliyorlar ki bunlar Türkiye çalışması.

Kimi davet ettiysek bugüne kadar, çok şükür geldi.

Bazıları diyor ki ‚ ‘ben yardım edeyim destek vereyim ama adımı çok geçirmeyin ‘diyor.

Niye?

Endişe var ya endişe ondan. Ama hepsinin katkısı bunun içerisinde.

Değerli arkadaşlarım,

Yolumuz açık, yolumuz uzun.

Bu yolda desteğini bizden esirgemeyen; aklıyla, fikriyle, emeğiyle yanımıza koşan herkese sonsuz teşekkür ediyorum.

Özgür ve zengin Türkiye hayalinin çok yakın olduğuna inanmış bir vatandaş olarak kendilerine teşekkür ediyorum.

DEVA Partisi Genel Başkanı olarak teşekkür ediyorum. Bu büyük emek için.

Sağ olun, var olun diyorum.

Evet; çok hızlı atılım yapacağız arkadaşlar.

Dünyaya bir kez daha, tıpkı o iyi günlerdeki gibi, Türkiye Model’ini göstermeye hazırız. Türkiye Model’ini.

22 eylem planımızı aynı anda uygulamaya koyduğumuz gün, Türkiye’nin 6 ayda geçirdiği dönüşüme inanamayacaksınız.

Han bir bardak bir yudum su içip rahatlayacağız ya hemen nefesimiz açılacak ya ondan sonraki 6 ay içerisinde bu ülkedeki kriz iklimi ortadan kalkacak.

O nefes borusu zaten ilk 90 dakikadır. Özgürlüklerle açacağız. Derin bir özgürlükle açacağız.

2. senemiz bitmeden enflasyonu tekrar düşük tek hanelere inşallah indireceğiz.

Çünkü bunu yapacak akıl gücü de kas gücü de bizde.

Bütün bu politika alanlarının birbiriyle nasıl ilişkili olduğunu iç içe olduğunu bilen biziz.

Adalet olmadan, hukuk olmadan, demokrasi olmadan, özgürlükler olmadan, ekonomi olmaz. Önce o zemini sağlam atacaksın ki üzerine sağlam bir ekonomi inşa edeceksiniz. İşte burada onlar var.

Bunu yapacak güç bu salonda var.

Tac Mahal’in tepesinden bakan Babür İmparatoru Şah Cihan gibi; külliyenin tepesinden bakanlara cevabımız hazır: Hazır. Onlara ne diyoruz?

Hep beraber!

Demokrasi! (…)

Atılım! (…)

Derhal! (…)

Bugün! (…)

Demokrasi! (…)

Atılım! (…)

Derhal! (…)

Bugün! (…)

Külliyeden izleyenler bu sesi duysun.

Duyuyorlar dinliyorlar hiç merak etmeyin.

Dinlememiş gibi yapıyorlar.

Bakıyoruz bir radyo yayınında bir yerde küçücük kullandığımız ifadeyi yakaladıkları anda hop alıyorlar patlatıyorlar. Demek ki bunlar gayet iyi dinliyorlar söylediğimizi gayet iyi dinliyor yani.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Bir kere daha tekrar ediyorum!

Biz Türkiye’de nöbetleşe zorbalığı sona erdireceğiz!

Gücü ele geçirenin diğerini ezdiği, nöbetleşe zorbalığı bitireceğiz.

Şimdi soruyorum sizlere! Bu ülke güçlü bir ülke. Size soruyorum?

Çok daha zor şartlarda, 1923’te Cumhuriyet’i kurduk mu? (…)

1950’de demokrasiye doğru en önemli adımı attık mı? (…)

Aşılamaz denilen her krizi aştık mı? (…)

“Koltuğu bırakmaz” denilen her lidere veda ettik mi? (…)

“Bu ülkeden bir cacık olmaz” diyen herkesi yanılttık mı? (…)

Her seferinde, ülkemizi hep beraber uçurumun kenarından çekip aldık mı? (…)

27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta, 15 Temmuz’da; demokrasiye silahla, topla, tüfekle kastedenleri; bu milletin iradesini yok sayanları, tarihin tozlu sayfalarına gömdük mü? (…)

Bir kere daha yaparız!

Yine yaparız! Çok daha güzelini yaparız.

Önce kendimize güveneceğiz kendimize. Önce milletimize güveneceğiz.

İnanın bana, bu kadrolarla, bu tecrübeyle, çok daha güzelini çok daha iyisini yapacağız. Hep beraber gerçekleştireceğiz inşallah.

Değerli arkadaşlarım,

Solcusundan, sağcısına;
Ulusalcısından, liberaline;
Sosyalistinden, muhafazakarına;
Türkünden, Kürdüne;
Sünni’sinden, Alevi’sine;
İnananından, inanmayanına;

“Bunlar bir araya gelmez” dedikleri kim varsa;

Biz, hep beraber, hukuk için, adalet için, özgürlük için buradayız!

Biz buradayız biz! İşte binlerce insan bir aradayız!

Tek bir kişiden bile vazgeçmeyeceğiz.

Tek bir kişiyi dahi gerimizde bırakmayacağız.

Siyasi partilerle de konuşacağız.

Şu andaki iktidarın ülkeyi geren, kutuplaştıran, beriki-öteki diye ayıran, ayrıştıran uygulamalarına inat;

Biz her zaman istişare diyeceğiz, uzlaşma diyeceğiz.

Ülkemizin çıkış yolunun ancak ve ancak “siyasi uzlaşma” ve “toplumsal uzlaşma” olduğunu gayet iyi biliyoruz.

Onun için birileri 6’lı masayı anlamıyor, anlayamıyor. Kafaları öyle çalışmıyor.

Beraber oturup bu ülkenin meselelerini hiç kimseyle istişare etmeyenler tek imza ile ülkeyi yönetenler bunu anlayamaz.

Çünkü biz uzlaşma diyoruz, istişare diyoruz, mutabakat diyoruz. Bu ilkelerle yola çıktık bu ilkelerle devam ediyoruz.

85 milyon, hep beraberiz!

Türkiye’nin Yeni Yüzyılına hep beraber damgamızı vuracağız.

Özgürlük damgamızı, demokrasi damgamızı, adalet damgamızı, zenginlik damgamızı vuracağız!

Bunu hep beraber başaracağız.

Ve ne diyoruz arkadaşlar?

Oylar DEVA olsun, Kazanan Türkiye olsun! Diyoruz.

Ne diyoruz?

Damga DAMLA’YA, Oylar DEVA’ya diyoruz!

Sağ olun, var olun diyorum.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Bütün bunlar bir ekip çalışması, bir kadro çalışması.

Şimdi bu çalışmalarda başta Türkiye’nin DEVA’sının hazırlanmasında emeği geçen arkadaşlarımı bütün genel başkan yardımcılarını sahneye davet ediyorum. Buyurun arkadaşlarım.

*****