Ali Babacan Niğde Basın Toplantısı Konuşma Metni
DEVA Partisi’nin değerli genel merkez kurul üyeleri,
Değerli il başkanımız, ilçe başkanlarımız, yol arkadaşlarım,
Sivil toplum örgütlerinin değerli temsilcileri, kıymetli muhtarlarımız,
Değerli basın mensupları,
Ekranları başında bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız,
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor,
Bugünkü Niğde buluşmamıza hoş geldiniz diyorum.
*****
Değerli arkadaşlar,
Sokağa, pazara çıktığımızda, ilçelerimizi köylerimizi dolaştığımızda görüyoruz.
İşçimizin halini görüyoruz, emeklimizin halini görüyoruz.
Esnafımızın halini görüyoruz, çiftçimizin halini görüyoruz.
Otobüsten indik, otele kadar yürüdüğümüz otuz adımlık mesafede emeklimiz önümüzü kesti “Bizim halimiz nice olacak” dediler. Adeta bir feryat söz konusu, bütün Türkiye'de.
Herkes hayat pahalılığından şikayetçi.
Herkes zamlardan şikayetçi.
Herkes fiyatlardan, kiralardaki artıştan şikayetçi.
Maaşla artık ev alma dönemleri Türkiye'de çoktan kapandı.
Bir dönem bunu yaşamıştık; Memurlarımız, işçilerimiz, biraz peşin ödeyerek biraz borçlanarak ev alabiliyordu bu ülkede. Şu anda sabit maaşla geçinen bir vatandaşımızın artık ev alması imkânsızlaştı.
Araba almak bile çoğu vatandaşımız için hayal oldu.
Bırakın ev almayı, araba almayı, insanlar kirasını ödemekte güçlük çekiyorlar.
Emeklilerimiz, maaşlarıyla geçinmeyi falan geçtim artık “Acaba sokakta kalırsam ne olacak” endişesine düştüler şu anda.
Ve emeklimizin eğer oturacak evi kendinin değilse, emekli maaşının kiraya yetmesi mümkün değil bu ülkede.
Yoksulluk hızla yaygınlaşıyor ve derinleşiyor.
Bakın sizinle bazı rakamları paylaşmak istiyorum:
Rakamlar önemli. Rakamları sayıları anlayacağız ki niye bu ülkenin ekonomisi bu hale düşmüş. Bunu hep beraber iyi kavrayalım.
Diğer arkadaşlar, biliyorsunuz bundan tam 2 sene önce Sayın Erdoğan şapkadan bir tavşan çıkarttı. Ama bir baktık, 1.970 model bir tavşan.
Adı “Kur Korumalı Mevduat”
Ya bu ne demek? “Bankaya paranı yatır faizini de al ama eğer o faiz yetmezse döviz kuru ondan daha fazla artarsa ben sana farkına ayrıca vereceğim korkma demek yani faiz üstüne faiz ödeyeceğim” demek.
O gün Polatlı ticaret odasında ertesi gün bizim programımız vardı. Çiftçilerimizde sanayicilerimizle buluşmamız vardı. Ben dedim ki “bu tam hazineyi batırma projesi, bu ülkeye batırma projesi.” dedim.
Rahmetli Özal’ın bundan tam 40 sene önce “Bunu kaldırın. Bu kötü bir şeydir. Bu enflasyon bu memlekette yıllarca yüksek seyrettiyse bu Kur Korumalı Mevduat yüzündendir” dediği gençlere vasiyet ettiği bir sistemi getirdiler. Bu ülkenin başına 40 sene sonra tekrar sardılar.
Kur Korumalı Mevduatı ödenen kur farkını söyleyeceğim şimdi size. Faiz yetmiyor üzerinde bir de kur farkı ödüyor ya bu Kur Korumalı Mevduat’a,
Geçen sene temmuz ayına kadar ödenen rakam arkadaşlar 300 milyar lira.
Bu yetmedi Merkez Bankası da şu seçimden bu yana bir 800 milyar daha ödedi.
300 milyarın üzerine 800 milyar daha ödendi bu Kur Korumalı Mevduat’a.
Şöyle bir mukayese edelim.
Çiftçimize 2024 bütçesinde ayrılan ödenek ne kadar biliyor musunuz? Türkiye'deki bütün çiftçiye tarım için verilen desteğin tamamı, 91 milyar lira.
Kur Korumalı Mevduat’a geçen sene seçime kadar ödedikleri 300, seçimden sonra ödedikleri 800, toplam 1 Trilyon 100 Milyar ediyor. Çiftçiye ödenen sadece 91 milyar.
Yani çiftçimize ödediklerinin 13, 14 mislini geçen sene Kur Korumanı Mevduata ödediler.
“Faizle mücadele edeceğim” diyordu değil mi? “Nas” diyordu?
Bir rakam daha vereyim. Bu senenin bütçesinde faiz için ayırdıkları para 1 trilyon 273 milyar lira, bu senenin bütçesinde faiz için.
Kur korumalı mevduatı bıraktım kenara şimdi bakın faizden bahsediyorum, buz gibi faizden bahsediyorum, 1 trilyon 273 milyar lira faiz, çiftçiye ödenen 91 milyar.
Şu kurumalı mevduata ödediğini toplayın, faiz ödediğini toplayın, ediyor mu size 2,5 trilyon?
Bu ne demek arkadaşlar?
Çiftçiye yapılan ödemenin tam 30 mislini, tam 30 mislini Kur Korumalı Mevduat diye ve faize diye zaten parası olana veriyorlar. Ondan sonra da bu ülkede enflasyonu düşürmekten bahsediyorlar.
Merkez Bankası bu kur korumalının kur farkını para basarak ödüyor, para basarak.
Merkez Bankası’nın sadece seçimden bu yana bastığı para 800 milyarı geçti.
Para bastıkça ne oluyor Merkez Bankası? Herkesin cebindeki paranın değeri düşüyor mu? Emekliğimizin maaşının değeri düşüyor mu? İşçimizin maaşının değeri düşüyor mu? Düşüyor.
Ve böylece 85 milyonun cebindekinden alıp, toplayıp bir avuç insana zaten parası olan insana ödüyorlar. Buna da “Ekonomi yönetimi” diyorlar. Buna da “Ben ekonomistim, benim alanım, ekonomi” diyebiliyor ülkenin Cumhurbaşkanı çıkıp da.
Yetmiyor, bunlar yetmiyor, bir de üstelik ne yapıyorlar?
Vergi arkasına vergi
Şu seçimden bu yana artmayan vergi kaldı mı? Ya hangi vergi kalemini ele alsanız alın artış üstüne artış var. ÖTV’yi defalarca artırdılar.
KDV’yi %18’den 20’ye çıkarttılar.
Bebek bezindeki KDV’yi %8’den % 20’ye çıkarttılar ya.
İnanın akıl alacak gibi değil.
Bu millet bu kadar hızlı yoksullaşmayı daha önce hiç yaşamamıştı arkadaşlar.
Daha önce hiçbir zaman bu ülke bu kadar hızlı yoksullaşmamıştı.
Çünkü bir dua vardır biliyorsunuz “Allah gördüğünden geri koymasın” diye bir dua vardır değil mi? Yani önce bir refah seviyesine ulaşırsınız, sonra onun altına düşersiniz ya o kötü bir durumdur. Öyle bir duamız vardır bizim Allah gördüğümden geri koymasın diye.
Maalesef şu anda 85 milyon gördüğünden daha kötü bir seviye düşmüş durumda.
Devlet işi gücü bıraktı Kur Korumalı Mevduat’a para yatırıyor.
Para basıyor, oraya yatırıyor.
Çiftçiden kısıyor, işçiden kısıyor, Kur Korumalı Mevduat’a yatırıyor.
Vergileri artıyor, oraya yatırıyor.
Onlar kur farkını ödedikçe, vatandaş peynir alamıyor.
Onlar ödedikçe kur farkı, gençler çıkıp bir çay bir kahve içemiyor.
Onlar kur farkı ödedikçe, emekliye maaş vermek için paraları yetmiyor, yetişmiyor.
Oraya para ödedikçe, çiftçimiz perişan olmaya devam ediyor.
Türkiye'nin geldiği nokta bu arkadaşlar.
Çıkıp da bugüne kadar Sayın Erdoğan’dan hiç duydunuz mu ya? “Ben büyük bir hata yapmışım, pişmanım” dediğini duydunuz mu? Öyle bir şey yok.
Kur Koruma Mevdut’ı kendi icat etti, kendi ortaya attı. “Ülkeyi kurtaracak ekonomik formül reçetesi” diye ortaya koymadı mı? Şimdi seçimden bu yana yeni ekonomi yönetimi apar topar bunu yavaşlatmaya çalışıyor. Bunu engelletmeye çalışıyor ama 7 aydır geldikleri şu; 125 milyar dolara ulaşmıştı Kur Korumalı Mevduat, toplam rakam toplam bankada bu şekilde tutulan para ine ine ancak 90 küsür milyar dolara düşürebildiler, 7 ayda.
Uyarmıştık ya hepsi kayıtlarda hepsi demiştim ki “bu inadınızdan vazgeçin, şundan vazgeçin, yazıktır, günahtır. Bu millete yazıktır, günahtır bu devlete” demiştim.
Dinlemediler.
Maalesef bu koskoca ülkeyi bir deney tahtasına deneme tahtasına çevirdiler ya. “Bir de bunu deneyelim bakalım olacak mı? Bir de bunu yapalım olacak mı?”
Seçimlerden önce söylemedi mi? “Ben iş başında oldukça faiz düşük kalacaktır. Daha da inecek” demedi mi? Seçimlerden sonra %8,5 faizi %42,5’a çıkartmadı mı? Bu milleti aldatmak değil ne?
Seçimlerden önce çiftçimize mazotu 18 lira gösterip seçimden sonra 40 liraya patlatmak, milleti aldatmak değil de ne?
Seçimden önce dolar kurunu 18 lirada tutup seçimden sonra 30 liraya patlatmak milleti aldatmak değil de ne?
Hep söylüyorum arkadaşlar; “kazandı ama helalinden kazanmadı” diyorum, seçimi kazandı ama helalinden kazanmadı.
İnsanları siz aldatarak, olmayanı var gibi göstererek oyları alıp cebinize koyup, ondan sonra “ata alan Üsküdar’ı geçer” derseniz bu millet bunu bir kenara yazar, ilk seçimde de mutlaka bunun hesabını sorar.
Şimdi enflasyondan şikâyet ediyoruz değil mi? “Gıda fiyatları çok arttı” diyoruz.
Tutuyorlar ne yapıyorlar? “Biz bu etiketlerle savaşacağız” diyorlar
Ya arkadaş gıda fiyatının artmasının sebebi bugün çiftimizin maliyetlerinin artması, siz hiç mi hesap kitap bilmiyorsunuz?
Çiftçinin gübresine 2 kat 3 kat zammı yap, çiftçimizin en çok ihtiyaç duyduğu mazotun elektriğin fiyatını arttır, yemin fiyatını artır, Ondan sonra de ki “Ben bu enflasyonla savaşacağım” Nasıl savaşacaksın? “Faiz yükselteceğim.”
İnanın bilmiyorlar bu işi.
Türkiye'de gıda fiyatları yüksekse bu bizim çiftçimizin maliyetlerinin yükselmesinden kaynaklıdır. Çiftçimizin kullandığı gübre, mazot, elektrik, hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızın kullandığı yem, eğer bunlara zam gelirse maliyet artarsa çiftçimiz ne yapsın arada eziliyor. Çiftçimizin yüzü gülüyor mu? Fiyatlar arttı da çiftçimiz elinde daha mı çok para geçiyor? Yoo. Çiftçi zarar ediyor, ne kadar çok üretse o kadar çok zarar ediyor.
Buğdayın, mısırın hububatın fiyatlarını görüyorsunuz, geçen seneki fiyatlara bakıyorsunuz bu seneki fiyatlara bakıyorsunuz. Bir de maliyete bakıyorsunuz maliyetler katlamış ama çiftçimizin satabildiği fiyat artmıyor, artamıyor,
“Getir malını alacağım” diyor, ondan sonra randevu vermiyor, gidip çiftçimiz
Tüccara çok daha ucuza mahsulünü satmak zorunda kalıyor.
İnanın bilmiyorlar ya bilmediklerinin de farkında değiller ama bizde diyoruz ki “eğer bilmiyorsanız” diyoruz “artık kenara çekilin, bilmiyorsanız yapamıyorsanız bu işi bilenlere teslim edin.”
Değerli arkadaşlar,
Bu iktidarın hali hiç iyi değil.
Geçen gün basında görmüşsünüzdür. Ne oluyor?
Meclis’te bir bakan yardımcısı, telefonunu açmış, şöyle telefonunu karıştırıyor.
Telefonun içerisinde torpil listesi var.
Ona torpil, buna torpil, karıştırdıkça torpil.
Gazeteciler de onu çekmiş mi, akşam haberlere de düştü mü?
Üstelik, telefonunda torpil listesi olan insan, bakan yardımcısı.
Sözüm ona adalet dağıtması gereken bir kurumda bakan yardımcısı.
Neredeen nereye? Hey yavrum hey.
Adalet dağıtmaktan sorumlu olan kurumda bakan yardımcısı olacaksın, ondan sonra millete nasıl torpil dağıtacağının listesini karıştıracaksın.
Bu, koskoca bir torpil ve kayırma şebekesinin basına yansıyan sadece küçük bir örneği arkadaşlar.
Hepiniz günlük hayatınızda yaşıyorsunuz.
Bunlar istiyorlar ki; gecesini gündüzüne katıp çalışan Niğdeli kardeşimin evladı, oğlu, kızı; eğer onlardan değilse işe girmesin.
İstiyorlar ki; onlardan olmayanlar, ekmek parası kazanamasın, eve ekmek götüremesin.
Parti üyesi değilsen, sosyal yardım, sosyal destek alman adeta imkânsız.
Adalet bu mu ya, hak bu mu?
Sayın Erdoğan, seçimlerden evvel meydanlarda “mülakatı kaldıracağım” demedi mi?
Niğde siz şahit misiniz, “mülakatı kaldıracağım” demedi mi, şahit misiniz?
Ne oldu? Mülakat aynen devam ediyor mu? Yine kayırmacılık aynen devam ediyor mu?
İşine geleni, kendilerinden gördüklerini işe alıp, kendilerinden görmediklerini kapıya bırakmıyor mu bunlar?
“Hak” diyordu, “davamızın pusulası adalet” diyordu.
Seçimden önce söz verdi, sonra yapmadı.
Madem öyle, madem bütün bunlardan vazgeçti, bari diyorum ki onlara; artık siz bu insanları oyalamaktan vazgeçsin.
Çıksın söylesin, desin ki, “her bir köşeye bana biat edenleri yerleştireceğim arkadaş” desin.
“Boşuna mülakatlara girmekle uğraşmayın gençler. Benim partime üye değilseniz, siz işe girmeyi ancak rüyanızda görürsünüz” desin.
Çıksın söylesin: “Ben ve arkadaşlarım, sizin ekmek kazanma hakkınıza ipotek koyduk” desin.
Çıksın söylesin: “Haktan, adaletten çoktan saptık, bizden hak yoluna dönmemizi beklemeyin” desin.
Desin de cümle alem bilsin.
Bakın arkadaşlar,
Adalet Bakanı’nın makam duvarında bir zamanlar şu şiir dizesi yazılıydı.
Adalet Bakanı’nın oturduğu makam odasından bahsediyorum.
Hala yazılı mıdır, yoksa artık utanıp kaldırmışlar mıdır, bilmiyorum.
Bir zamanlar yazıyordu.
“Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir.
Temele taş bulmak gecikebilir.
Devlete baş bulmak gecikebilir.
Adalet gecikmez tez verilmeli.”
Hala yazılı mıdır bilmem ama adalet bakanları her gün makam odasına girerken çıkarken okurdu.
*****
Değerli arkadaşlar,
Yerel seçim takviminin hızla işlemeye başladığı günlerde sizlerle beraberiz.
Biz demokrasiyi yerelden başlatacağız. Seçimlere her şeyi ile hazırız.
Herkesten önce, bundan 2 sene önce Yerel Yönetimler ve Şehircilikle ilgili biz eylem planımızı açıkladık. Bütün detaylarıyla yazdık. Bizim belediyelerimiz şunları şunları şunları yapacak dedik, takvime bağladık.
Ayrıca yine ne yaptık? Türkiye'de hiçbir siyasi partinin yapmadığı bir işi yaptık. Belediye başkan adaylarımız için bir “Etik Kurallar Bildirgesi” yani ahlaki kurallar bildirgesi hazırladık. Tam 3 sayfalık bildirge. Bunu bizim adaylarımız okuyorlar, altına imza ediyorlar. Ondan sonra adayımız oluyorlar. Yani diyorlar ki; “Ben Belediye Başkanı seçildikten sonra belediyeyi bu ahlaki kurallar çerçevesinde yöneteceğim” diyorlar. “Kimseye iltimas yapmayacağım” diyorlar. “Torpil kayırmacılık yapmayacağım” diyorlar ve
“Temiz belediyecilik anlayışıyla bu belediyeyi yöneteceğim” diyorlar.
Bizim belediyelerimiz ne diyecek?
‘Biz çok çalışırız’ diyecek.
Yetmez.
"Aynı zamanda, temiz tertemiz çalışırız" diyecek.
Belediyenin tüm kaynakları Niğde’nin sokaklarına, mahallelerine, Niğdeli vatandaşların dertlerine çözüm bulmak için harcayacak bizim belediye başkanlarımız.
Niğde’nin parası Niğde’ye akacak; Ankara’nın karanlık dehlizlerine akmayacak.
Niğde, ibadethaneleriyle, kaleleriyle, kuleleriyle, müzeleriyle; harikulade bir şehrimiz.
Niğde’nin büyük bir turizm fırsatı var. Ama bu fırsat hala kullanılanmış değil.
Niğde hakkını alacak.
Arkadaşlar,
Bu ülkede herkes yetecek kaynağa sahip olabilir ve bu ülke büyük ve güzel bir ülkedir, yeter ki ülkenin varlıklarını adil bir şekilde paylaşalım. Yeter ki bu ülkenin varlıkları bir avuç zaten parası olanların kesesine, banka kasasına, banka hesabına akmasın.
Bunu en iyi Niğde bilir, Niğdeliler bilir.
Bu yüzden bir çalışacaksak iki, iki çalışacaksak dört çalışacağız.
Çözümü söyledik:
Çözüm DEVA’da dedik.
Buradan kurtulmak bize kaldı, iş başa düştü dedik.
Bu yüzden, DEVA’lı kardeşlerim, arkadaşlarım;
Kapı kapı dolaşacağız.
Gördüğümüz herkese DEVA Belediyeciliğini anlatacağız.
*****
Bu seçim tabii ki belediye seçimi bu seçim, yerel seçim. Belediye başkanlarımızı seçeceğiz, il ve ilçelerde de belediye meclis üyelerimizi seçeceğiz. Ancak bu seçim arkadaşlar aynı zamanda merkezi hükûmete,
İktidara bir uyarı anlamına geliyor. Eğer merkez hükûmetten memnun değilseniz, merkezi hükûmet, iktidar yanlışlar yapıyorsa bu, seçimde iktidarı değiştirmek söz konusu değil. Çünkü sadece belediye başkanlarımızı değiştirmek için seçime gidiyoruz.
Ancak her ne kadar merkez hükûmet, iktidar değişmeyecekse de bu seçim merkezi hükûmeti uyarma seçimidir. “Aklını başına al” deme seçimidir.
“Yanlış yoldasın. Seni izliyorum ve yaptıklarından memnun değilim” deme seçimidir. Yani aslında bu seçim değerli arkadaşlar, merkezi hükûmete bir sarı kart gösterme seçimidir.
Hep beraber bu sarı kartı inşallah hükûmete göstereceğiz, iktidarı göstereceğiz. Nasıl göstereceğiz? DEVA'nın adaylarını destekleyerek göstereceğiz ve bir taşta iki kuş vuracağız.
Hem hükûmete sarı kart göstereceğiz hem de Niğde’miz “çok daha iyi yönetilsin. Çok daha düzgün yönetilsin” diyeceğiz hep beraber.
*****
Değerli arkadaşlar,
Sizlere belediye başkan adayımızı, Ümit Güngör’ü taktim etmek istiyorum.
Kendisi, belediye deyince aklına rant gelenlerden değil.
Kendisi zihnini imar rantlarıyla bozanlardan değil.
Kendi şehrine, hemşerilerine hizmetten başka derdi yok.
Demokrasiyi yerelden başlatıyoruz, Niğde’den başlatıyoruz.
Niğde 31 Mart’ta mührü DEVA’ya basacak ve inşallah Ümit Güngör’ü Niğde Belediye Başkanı yapacak. Ben buna inanıyorum.
Ümit Güngör de Türkiye’ye DEVA Belediyeciliğini gösterecek.
Ben yine inanıyorum ki Niğde işi ehline verecek, Ümit Güngör kardeşimizde gece-gündüz Niğde’ye hizmet edecek.
Tüm Türkiye’ye hayırlı olsun.