Ali Babacan Amasra Basın Toplantısı Konuşması
Merhaba Amasra;
Doğasıyla, deniziyle, yeşiliyle;
Havayla bütün, suyla bütün, güneşle bütün Amasra; merhaba.
Çok değerli İl Başkanımız,
Değerli İlçe Başkanlarımız,
DEVA Partisi’nin çok değerli teşkilat mensupları,
Çok değerli Amasralı hemşerilerimiz,
Değerli basın mensupları,
Hanımefendiler, beyefendiler, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor, Amasra’nın bu güzel ilçemizin merkezindeki seçim büromuzun açılışına hoş geldiniz diyorum.
*****
Sözlerimin hemen başında 14 Ekim 2022’de meydana gelen maden kazasında vefat eden 43 Maden şehidimize Allah’tan tekrar rahmet diliyorum.
Kalanlara başsağlığı ve sabır diliyorum.
Allah bir daha böyle acılar göstermesin.
Felaketten hemen sonra buraya gelmiştim, ailelerin acısını paylaşmıştım, cenaze törenlerine katılmıştım.
Ancak tabii ki ateş düştüğü yeri yakıyor.
Felaket olduktan sonra giden canlar geri gelmiyor.
İşte bunun içindir ki, önce tedbir tedbir tedbir.
İş sağlığı ve güvenliği konusunda, madenlerimizin can güvenliği konusunda, mutlaka çok daha ciddi, çok daha sıkı denetim gerekiyor ve bu denetimin bağımsız olması gerekiyor.
Bağımsız yapılar tarafından bu denetimin gerçekleştirmesi gerekiyor.
Aksi halde şöyle baktığımızda dünyada demokraside, hukuk ve adalette ileri olan ülkelerde, maden kazaları çok çok azalıyor, kayıplar çok çok azalıyor.
Ama demokrasinin çalışmadığı, hukukun, adaletin yerle bir edildiği ülkelerdeyse maalesef çok kaza oluyor, çok can kaybı oluyor.
İşte biz onun içindir ki önce hukuk diyoruz, önce adalet diyoruz, önce insan diyoruz.
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyoruz.
*****
Değerli arkadaşlar,
İl il, ilçe ilçe dolaşıyor, halkımızın sorunlarını dinliyoruz.
Başkaları gibi “Biz sahaya indik” demiyoruz.
Çünkü zaten hep sahadayız, hep vatandaşlarımızla beraberiz. İç içeyiz.
Gittiğimiz her yerde, şoförler, öğrenciler, emekliler geçim sıkıntısı çeken herkes etrafımızı çeviriyor, dertlerini sıkıntılarını anlatıyorlar bize.
Ama en büyük feryat da emeklilerimizden geliyor.
Gerçekten şu son yıllarda arka arkaya her bir enflasyon dalgası emeklimizin kesesinden, bütçesinden alıyor, götürüyor.
Yakın tarihimizde hiçbir zaman emeklilerimiz bu kadar büyük bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmamıştı.
Bunun da en önemli sebebi ne biliyor musunuz?
En önemli sebebi; TÜİK'in açıkladığı enflasyon gerçek enflasyon değil.
Halkın gördüğü, hissettiği, alışveriş yaparken bizzat yaşadığı enflasyon, TÜİK'in açıkladığı enflasyonun çok çok üstünde.
Bu rakamlarla oynamaya ilk 2018-2019’da başladılar.
O birinci damat döneminde.
Baktılar ki enflasyonu düşüremiyorlar, döndüler TÜİK’e dediler ki “Enflasyonu düşür TÜİK” dediler.
TÜİK'te “Baş üstüne hemen düşeyim” dedi.
Düşük rakamlar açıklamaya başladı.
Olayın tam da özünde bu vardır.
Yani yıllarca arka arkaya gerçek enflasyon çok yüksek seyretmekte ama emeklilerimizin maaşı sadece ve sadece TÜİK'in açıkladığı o küçük oran kadar arttırılmakta.
Gerçek enflasyonla TÜİK'in, terazisi bozuk TÜİK'in ölçtüğü enflasyon arasındaki fark kadar emeklilerimiz her sene, her sene, her sene yoksullaştı.
Şu anda bir emeklimizin eğer oturduğu ev kendine ait değilse, kira ödüyorsa o emeklimizin asgari gıda ihtiyacını dahi karşılaması mümkün değil.
Bir zamanlar asgari ücretin 2 katı 3 katı olan emekli maaşları şu anda asgari ücretin çok altına düşmüş durumda.
Geçen yıl 7 bin 500 TL olan en düşük emekli maaşını bu yıl 10 bin liraya çıkarttılar değil mi?
Oran kaç?
Yüzde 33.
Vatandaşımız dedi ki, “Ya arkadaş gerçek enflasyon %130. TÜİK bile %65 açıklıyor. Bu %33 zam nedir?” Diye sordu.
Onlar da dedi ki, “Biz maaşın köküne zam yaptık ya” dediler.
Maaşın kökü diye bir şey öğrettiler millete.
İnanılır gibi değil, yani inanılır gibi değil.
Gerçekten şu andaki hükümet, bu milletin bu koskoca milletin gözünün içine baka baka doğruları söylemiyor, rakamları gizliyor.
Devletin ülkenin gerçek durumunu örtbas etmeye çalışıyor.
Suçunu, hatasını, günahını yalan verilerle kapatmaya çalışıyor ama milletimiz neyin ne olduğunu gayet iyi biliyor.
Bu son seçimlerde vatandaşlarımız şu andaki iktidara son bir kredi açtı.
Dedi ki “Ya madem bu kadar istiyorsun, madem tek imzayla da aklına geleni yapıyorsun, hadi yapalım da gör” dedi milletimiz ve yüzde 52 oranında vatandaşlarımız şu andaki iktidara desteğini verdi.
Çünkü iktidar seçimden önce ne dedi?
“Ben bu ülkenin başında olduğum sürece faiz artmaz iner daha da inecek. Nas var” dedi.
Seçimlerden önce faizi yüzde 8 buçuk gösterdi, seçimden sonra 8 ayda 8 kere faiz arttırdı, %45’e çıkarttı.
Seçimlerden önce benzinin mazotun fiyatını 18 lira gösterdi, seçimlerden sonra 40 liraya çıkarttı.
Seçimlerden önce doların kurulunda 18 liraya bastırdı, seçimden sonra 30 liranın üzerine yükseltti.
Ben onun için diyorum ki; evet, seçimi kazandı ama helalinden kazanmadı.
Bakın etrafta çok sayıda iş yeri var, çok sayıda esnaf kardeşimiz var.
Ticarette de, siyasette de helalinden kazanmak diye bir kavram vardır.
Karşıda bakın marketimiz var, kasabımız var, farklı farklı meslekten esnafımız var.
Eğer sen terazide tartıda hile hurda yaparsan, milleti aldatırsan helalinden kazanmazsın.
Eğer ürünü, malını satarken doğruyu söylemezsen, helalinden kazanmazsın.
Eğer siyasette de TÜİK'in terazisinin ayarını bozarsan, milletin gözünün içine baka baka daha düşük, gerçekten çok daha düşük bir enflasyon açıklayıp “Faiz düşecek” diye söz verip seçimden sonra faizi arttırırsan helalinden kazanmazsın.
*****
Değerli arkadaşlar,
Gerçekten ülkemiz çok büyük sıkıntıların içine düştü.
Bakın bundan sadece on gün önce, Sincan’da bir öğrenci arkadaşımız yanıma gelip derdini anlattı.
7. sınıf öğrencisi; 12 yaşında.
Ne dedi biliyor musunuz?
“Bu dönemde geçim zor” dedi.
“Babam poşet satıyor, annem fabrikada çalışıyor, geçinemiyoruz” dedi.
“Ben gezemiyorsam, eğlenemiyorsam, ekmeğimi alamıyorsam bu ülkede iyi bir ekonomi yoktur” dedi.
Bunları söylerken gözyaşlarını da tutamadı.
Bakın arkadaşlar, henüz on iki yaşında bir arkadaşımız.
Ülkemizin yarınlarını kurması gereken bu genç arkadaşımız, hayal dahi kuramıyor.
Faturaları düşünüyor; yiyeceği simidi, tostu düşünüyor;
Ailesinin geçim sıkıntılarını düşünüyor;
Bu genç arkadaşımız ileride belki bir bilim insanı olacak, belki yönetmen olacak, mühendis olacak.
Fakat daha şimdiden ekonomi derdine, geçim derdine düşmüş durumda.
Şimdiden, yiyeceği ekmeği, içeceği suyu hesap etmek zorunda.
Genç arkadaşımız anlattı, anlattıkça ağlamaya başladı.
İnanın arkadaşlar, o anlattıkça benim için yandı.
Gençlerimiz parasızlıktan öğün atlıyor.
OECD’nin kendi açıklaması, kendi araştırması, Türkiye’de ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin her 5 öğrencinin birisi haftada en az bir gün öğlen yemeği parası olmadığı için okulda aç derslere giriyor.
Yazık değil mi?
Bir hiç uğruna, sadece ve sadece kötü yönetim yüzünden gençlerimiz okulda ailesinin ödeyeceği faturaları düşünüyorlar.
Her şeyin farkındalar;
Arkadaşlar on yaşındaki çocuk görüyor;
İktidar görmüyor.
Emekliler kiralarını ödeyemiyor, her gittiğimiz yerde bize dertlerini anlatıyor;
İktidar görmüyor.
Emekliler et kuyruklarında, ev alma, araba alma hayalleri yok, sabahın 2’sinde 3’ünde kuyruğa giriyor ki kıymayı 100 lira daha ucuza alabilir miyim diye.
7 saat 8 saat gecenin soğuğunda karanlığında kuyrukta bekliyor, 70-80 yaşında emekliler.
Yazık değil mi bu ülkenin insanlarına?
Ama iktidar görmüyor.
Asgari ücretliler ay sonunu getiremiyor;
İktidar görmüyor.
Öğrenciler bir kahve içemiyor, sinemaya, tiyatroya gidemiyorlar;
İktidar görmüyor.
Kendilerini Külliye’ye kapattılar kapatalı; etrafına hay hay efendimcileri topladılar;
Artık memleketin sorunlarını görmüyorlar, duymuyorlar ama umursamıyorlar da.
Eskiden Keçiören’de bir apartman dairesinde yaşardı.
Komşuları vardı.
Eve girerken çıkarken emeklilerle karşılaşıyordu, bir kapıcısı vardı marketten, pazardan, kasaptan fiyatlar konusunda haber getirecek.
Ne zaman ki Külliye ’ye hapsoldu, ne zaman ki o çıkar şebekesi etrafını çevirdi artık memleketin gerçeklerinden koptu.
*****
Değerli arkadaşlar,
Bundan yaklaşık 1,5 ay önce Yalova’daydım.
Merkez’de, üç motokurye arkadaşla karşılaştım.
Şöyle bir sohbet ettim onlarla.
Baktım; bir tanesi üniversitede grafik tasarım bölümü okuyor.
Yani bilgisayarla işi var.
Dedi ki; “Ben hem okuyorum hem motosikletle yiyecek dağıtıyorum. Çünkü benim üniversite masrafımı ailemin karşılaması mümkün değil. Benim kullandığım bilgisayarın fiyatı 60 bin lira 80 bin lira. Benim ailem bunu alamıyor. Ben onun için çalışarak okumak zorundayım.”
Bir başkası… Bir başka motokurye.
Hemen yan yana oturuyorlar.
Dedi ki, “Ben hukuk öğrencisiyim. Geçinmek, kira ödeyebilmek için bu işi yapmak zorundayım. Yoksa okuyamam.”
İnanın okul masraflarını çıkarmak pek çok öğrencimiz için artık çok zor.
Eğer bir üniversite öğrencisi oturduğu şehirden başka bir şehirde üniversiteyi kazandıysa ve yurt da çıkmadıysa okuması çok zor.
Geçen sene bakın 100 binin üzerinde üniversite öğrencisi üniversiteyi kazandığı halde kayıt yaptırmadı.
Çünkü başka bir şehirde üniversite kazandı, yurt da çıkmadı, kayıt yaptıramadı.
Bakın, gençlerle ilgili sorunlar sadece ekonomide de değil;
Gençler yanıma geliyor, diyorlar ki “Bir tweet bile atmaktan korkuyoruz”.
Gençler yanıma geliyor, “Selfie çekelim, ama sosyal medya hesaplarınızda paylaşmayın diyorlar.
“Mülakatlarda bizi elerler” diyorlar.
Hatta daha ileriye gidip “Silivri soğuktur” diyor gençler bana.
Yazık değil mi bu insanlara?
Gencecik, körpecik gençleri siz korku iklimi, baskı iklimi altında yaşamaya mahkûm ettiniz bu güzel ülkede.
Bu ülkenin gençlerinin hayallerini ellerinden alanlar utansınlar.
*****
Değerli arkadaşlar,
Bartın’dayız; Amasra’dayız. Tabiatın cömertlik ettiği, güneşi denizle buluşturduğu bir ilimizdeyiz;
Barış Akarsu ne diyor Amasra şarkısında: “Toprak kokan şehir, deniz kokan şehir” diyor Amasra için.
Fakat bu şehir Amasra Kalesi’yle gündeme gelmiyor.
Çekiciler Çarsısı’yla gündeme gelmiyor.
Kuşkayası’yla gündeme gelmiyor.
Her sene, Amasra olmasa da Bartın gazete manşetleriyle haberde.
Ne tür manşetler?
Ağustos 2021, Bartın’da sel.
Temmuz 2022, sel.
Temmuz 2023, sel.
Doğal güzellikleriyle gündeme gelmesi gereken bir ilimiz, bu güzel ilçemiz Amasra ancak olumsuzluklar olduğunda haber oluyor.
Olumsuzluklarla anılıyor.
Bakın;
Bizim 2024 Türkiye’sinde, tedbirsizlik yüzünden hayatını kaybedecek tek bir cana dahi tahammülümüz yok.
Mutlaka tedbir alınmalı, afetler öncesinde tedbir alınmalı.
Madense madene tedbir alınmalı, sel ise sele tedbir alınmalı.
İş olup bittikten sonra giden geri gelmiyor.
Altyapıyı elden geçirmek, insanlara onurlu bir yaşam sunmak şart.
Bu onurlu yaşamın içinde, afetlerde ölmek de yok, saldırgan sokak hayvanları tarafından tehdit edilmek de yok.
Ve gerçekten bu sorunlar artık Türkiye’ye yakışmıyor.
Bu sorunlara hâlâ çözüm bulunmamış olması, 2024 Türkiye’si için büyük bir utanç.
Belediyesiyle, iktidarıyla bütün bu sorunlar aslında ortak bir sorun.
Biz, bütün bu sorunların çözümü için yola çıktık.
Sokakların her yaştan insan için güvenli olduğu bir belediyecilik anlayışıyla hareket ediyoruz.
Amasra, şu anda tedirgin, Amasra korkuyor.
“Acaba bu termik santral projesi gerçekleşir mi?” diye.
Amasra çok zengin kömür kaynaklarına sahip.
Kömür ocakları Amasra’nın ekonomisi için son derece önemli.
Toprağın altından o değerleri çıkarmak, ekonomiye can vermek önemli.
Tabi ki tedbir almak, iş sağlığı ve güvenliği konusunda gereken her şeyi yapmak şartıyla.
Ancak mesele bu kömürü yakıp da elektrik üretmeye geldiğinde Amasra “Hayır” diyor.
Kömür madenciliğine “Evet”, çevreyi kirleten termik santrallere “Hayır”.
Bu tabiat harikası, bu kültür ve mirası bu güzel ilçemiz Amasra’ya bir termik santralle kimsenin ihanet etmeye hakkı yok.
Bu güzel ilçemiz turizmle çok ileri noktalara gelebilir.
Bakın ben dünyada çok yer gördüm, işim görevim gereği çok yere gittim ama inanın bu coğrafya, bu tarih, bu özgün doku dünyada çok az yerde görülür.
Kıymetini bilmemiz lazım.
Ve Amasra’nın çok daha düzgün yapılaşması lazım.
Amasra’nın imar durumunun, yapıların tarih ve doğa dokusuna uygun bir şekilde yeniden ele alınması lazım.
İnanın bu ilçe, şöyle herhangi bir Avrupa ülkesinde olsa, herhangi bir Akdeniz, Karadeniz kıyısında başka bir ülkede olsa bugün görünüm çehre bambaşkaydı.
Çünkü bunun kıymetini bilen ve Amasra’nın hakkını veren bir yönetim anlayışıyla Amasra’ya hizmet ederdi.
İşte bunu biz yapmak için buradayız.
Bunu bilerek, dünyayı bilerek ama Amasra’yı da çok iyi bilerek buradayız.
Bizim Belediye Başkan adayımız Ali Yıldırım Bey, aynı zamanda DEVA Partisi’nin kurucu il başkanı biliyorsunuz.
Daha önce kendisi burada 2 dönem belediye başkanlığı yaptı ve kendisiyle ilk tanışmamız aslında 1 Ocak 2005’te Amasra’ya geldiğimizde gerçekleşti.
Hatırlarsanız biz 31 Aralık 2004 tarihinde enflasyonu tek haneye indirdiğimizde paradan 6 sıfır atmıştık.
Hatta hatıra diye ben o paradan bir çift yanımda getirdim. Eskiden 31 Aralık 2004'e kadar en küçük banknotun 1 milyon lira olduğunu hatırlayalım.
Ne yaptık?
31 Aralık gecesi 6 sıfır attık ve 1 yeni lirayı ülkemizle tanıştırdık.
Ve ilk yeni bir Türk lirasını da burada Amasra’da bir restoranda restoran sahibine hesap öderken ödedik.
Amasra'nın da ekonomi tarihimizde bu açıdan çok önemli bir yeri var, paradan 6 sıfırın atıldığı ve ilk kullanıldığı yer Amasra.
Böylece Amasra sadece kalesi ile değil ekonomi tarihinin bir altın döneminde paradan 6 sıfırın atılıp ilk kullanılmaya başlandığı ilçemiz olarak da anılacak inşallah.
*****
Değerli arkadaşlar,
Şu anda yerel seçimlere gidiyoruz.
Ve DEVA Partisi olarak bu bizim girdiğimiz ilk yerel seçimler.
Hazırlanıyoruz, çok iyi hazırlanıyoruz ve biz kazanmak için hazırlanıyoruz.
Bazıları diyor ki, “E sizin belediye başkan adayınız var” ee, “ Sizin belediye başkanınız şuna kazandırır mı şuna kaybettirir mi”?
Biz ne yahu.
“Ali Yıldırım Belediye Başkanı olsun, kazansın” diye seçime giriyoruz Amasra’da.
Bizim derdimiz başkalarına kazandırmak ya da kaybettirmek değil.
“Amasra daha iyi yönetilsin, daha emin daha düzgün ellerde yönetilsin” diye seçime giriyoruz.
Kısacası arkadaşlar, artık yerelde yepyeni şeyler yapmanın zamanı geldi.
Yepyeni yol çizmenin zamanı geldi.
Zaman, bu siyasi zihniyetini artık değiştirme zamanı.
İşte DEVA tam da bunun için var.
O yüzden, biz buradayız;
O yüzden, Amasra’dayız.
O yüzden Türkiye’nin dört bir yanında;
Başımız dik, alnımız ak, milletimizin karşınızdayız.
*****
Bakın bu arkadaşınız tam 13 yıl hükûmette görev aldı.
Türkiye Cumhuriyet tarihinin herhalde en uzun süre bakan olarak bu ülkeye hizmet etmiş insanlardan birisi benim.
Ali Yıldırım Bey tam 10 yıl belediye başkanlığı yaptı.
Hamdolsun, bugün biz milletimizin karşısına böyle alnımız açık başımız dik çıktıysak zamanında yaptığımız düzgün ve temiz bir çalışmanın sonucunda.
Yoksa yüzümüz yere bakardı.
Yoksa milletimizin karşısına böyle çıkamazdık.
Çok şükür, hamdolsun.
11 yıl ekonominin başında oldum.
Önümüzden milyarlarca dolar geldi geçti ama boğazımızdan bir tek lokma haram geçmedi.
Ve bunun içindir ki; “belediyecilik çok önemli” diyoruz, bunun için “temiz belediyecilik önemli” diyoruz.
Bakın şu an pek çok siyasi parti apar topar seçim beyannamesi hazırlıyor değil mi?
“Seçim Beyannamesi” diyorlar yerel seçim geliyor diye.
Aklınız yeni mi başınıza geldi?
Biz bundan tam 2 sene önce Yerel Yönetimler ve Şehircilikle ilgili Eylem Planımızı açıkladık.
Sayfalar dolusu, karınca duası gibi yazılarla hepsini yazdık açıkladık.
“Yerinden yönetim” dedik.
Bununla da kalmadık, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdik.
DEVA Belediyeciliği’nin bir “Etik Kurallar Bildirgesi”ni hazırladık.
Tam 3 sayfalık bu bildirgeyle, bizim belediye başkanlarımız hangi ahlaki kurallar içerisinde belediyeyi yöneteceklerini imza ediyorlar, taahhüt ediyorlar ondan sonra adayımız oluyorlar.
Yüz yıllık Cumhuriyette, 70 yıllık çok partili siyasi hayatta 4 yaşındaki bir siyasi partiye mi düşmeliydi bunu hazırlamak?
Niye daha önce kimsenin aklına gelmedi?
Çünkü belediyecilik deyince çoğunun aklına böyle etik kural falan gelmiyor.
Çoğunun aklına hemen “rant” geliyor.
Belediyecilik deyince çoğunun gözünde dolar, Euro işareti oluşuyor.
Biz 2002’de çalışmaya başladık, Türkiye ekonomisi batmış, 20 tane banka batmış.
Ben 34 yaşındayım.
Dediler ki “Kaynağı nereden bulacaksın?”
Ben de dedim ki; “Kaynak Türkiye. Bu çok büyük bir ülke. Yeter ki imkanları siz dikkatli harcayın”.
Şimdi Ali Bey’e de soracaklar “Kaynak nerede”?
Siz belediyenin imkanlarını isabetli harcayın, doğru projelere yönlendirin, satın alırken dikkat edin, gerçek yarışmayla olabilecek en ucuz maliyetle eserlerinizi ortaya koyun kaynak nasıl bollaşıyor bir görün.
Tasarruf çok önemli.
İsraf etmeyeceksin, kaynağı yerinde isabetli projelere harcayacaksın ve mutlaka ve mutlaka açık, şeffaf, yarışmalı ihale süreçleriyle kaynakları kullanacaksın.
Bu ülkenin, Amasra’nın kuruluşu inşallah buralarda.
Evet, şimdi seçimlere gidiyoruz.
Bu seçimler yerel seçimler, belediye başkanlarımızı seçeceğiz, belediye meclis üyelerimizi seçeceğiz ama bu seçimler aynı zamanda hükûmeti uyarmak için “Yanlış yoldasın” demek için de çok önemli bir fırsat.
Yani sandığa giden vatandaşlarımız iktidardan memnun mu değil mi?
Emeklilerimiz halinden memnun mu değil mi?
Eğer bu seçimlerde çıkacak sonuç iktidara güvenoyu anlamına gelirse bilin ki hukuksuzluk, haksızlık aynen devam eder.
Tam gaz israf, yolsuzluk aynen devam eder.
Ama bu seçim elimizde bir fırsat.
Bu seçimde eğer hükûmete “Yanlış yoldasın, hata yapıyorsun, kuralı çiğniyorsun, hukuku çiğniyorsun” demek istiyorsanız eğer hükûmete bir sarı kart göstermek istiyorsanız tam zamanı.
Onun için diyorum ki, gelin bu seçimlerde hep beraber hükûmete yanlışın var, kusurun var, faul yapıyorsun, düzgün çalışmıyorsun” diye bu Sarı Kartı gösterelim.
Bana diyorlar ki “Niye kırmızı kart değil?”
Ben de diyorum ki; “Bu seçimler belediye seçimleri, yerel seçimler. Genel seçimlerde ancak iktidarı değiştireceğiz. Dolayısıyla bizim kırmızı kartımız cebimizde hazır.”
İnşallah genel seçimlerde de hep beraber kırmızı kartı göstereceğiz ve iktidar değişikliğini inşallah sağlayacağız hep beraber.
Arkadaşlar biz iktidara bir şehir nasıl yönetilir göstereceğiz ki ülke nasıl yönetilir, anlasınlar.
Sizler de 31 Mart günü oy pusularınızı elinize alıp, damgayı DEVA'nın o damla logosunun altına basarak inşallah hükûmete hem sarı kart göstermiş olacaksınız hem de belediyemizin çok daha emin ellerde çok daha güzel hizmetler üreterek yoluna devam etmesinin önünü açacaksınız.
Çünkü biliyoruz ki; çözüm sandık, çözüm millet, çözüm sizsiniz:
Ne diyoruz?
Âlem talansa, yolsuzluksa; DEVA sensin diyoruz.
Âlem, parti üyeliklerine göre dağıtılan sosyal yardımlarsa, DEVA sensin diyoruz.
Âlem güvensiz sokaklarsa, yanmayan ışıklarsa, susuzluksa; DEVA sensin diyoruz.
Âlem geçim sıkıntısıysa, yüksek kiralarsa; DEVA sensin diyoruz.
Âlem buysa;
DEVA sensin.
Âlem buysa, DEVA sizsiniz diyoruz.
DEVA milletimiz, DEVA tüm Türkiye.
O yüzden, biz buradayız.
*****
Ben şimdi Ali Yıldırım Bey’i şöyle bir yanıma davet edeyim.
İnşallah Amasra yeniden Ali Yıldırım ile, belediye başkanımız Ali Yıldırım ile yeniden kucaklaşacak, yeniden buluşacak.
31 Mart’a kadar hep beraber çok yoğun bir şekilde çalışacağız ama 31 Mart’tan sonra Ali Bey, görevine başladıktan sonra daha da çok çalışacağız hep beraber.
Ve halkımızın da teveccühüyle Amasralı bütün vatandaşlarımızın da teveccühüyle Amasra’yı ilk defa bu seçimlerde DEVA belediyeciliğiyle buluşacağız inşallah.
Şehrimize, ülkemize hayırlı olsun.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle muhabbete selamlıyorum.
Sağ olun, var olun.
Aliler DEVA olsun diyorum.
Hayırlı olsun diyorum.