6 Nisan 2022 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın 17. Haftalık Değerlendirme Toplantısı Konuşması

6 Nisan 2022

On yedinci
Haftalık değerlendirme toplantısı


Değerli basın mensupları,

Demokrasi ve Atılım Partisi’nin değerli yöneticileri,

Değerli konuklarımız,

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen saygıdeğer dostlarımız,

Hepinizi muhabbetle selamlıyor, haftalık değerlendirme toplantımıza hoş geldiniz diyorum.

*****

Sözlerimin hemen başında; bereket, dayanışma ve bağışlanma ayı olan Ramazan ayı vesilesiyle, tüm milletimize sağlık, mutluluk ve huzur diliyorum.

*****

Değerli arkadaşlar,

Gönül isterdi ki bu Ramazan’ı bolluk içinde geçirebilseydik.

Gönül isterdi ki, gönül rahatlığıyla çarşıya pazara çıkıp evdeki buzdolabını doldurabilseydik.

Gönül isterdi ki, esnafın yüzü gülseydi, sokakların neşesi olsaydı. Millet fatura ödemenin derdine düşmeseydi.

Ama ne yazık ki fiyatlar el yakıyor. Hayat pahalılığı can yakıyor.

Bu Ramazan’ı vatandaşlarımızın büyük bir bölümü huzurla, rahatlıkla maalesef geçiremiyor.

Kiminle konuşsam “Gıda fiyatları acayip oldu” diyor.

İnsanlar “Fiyat artışları olurdu ama daha önce böylesini hiç görmemiştik” diyor.

Avrupa’nın en büyük tarım topraklarında, sebze ve meyve etiketlerine artık yarım kiloluk fiyatlar yazılıyor arkadaşlar.

Bu usul yeni başladı biliyorsunuz, son birkaç aydır.

Gidiyorsunuz çarşıya, pazara yarım kilonun fiyatı yazılıyor.

Kimi esnaf etikete fiyat yazmaktan bile utanıyor.

Geçen gün bir manav, tezgâhta domatesin üstüne “Maalesef 20 lira” yazmış. “Maalesef 20 lira” Esnaf da çaresiz. Ne yapsın?

GÖRSEL - 1 “MAALESEF 20 LİRA” GİR

Bakın görüyorsunuz

“Maalesef” yazarak “Benim elimden bir şey gelmiyor” diyor.

Kartona o fiyat etiketine doğrusunu yazsa, aslında diyecek ki “Bu fiyatlar Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’nin eseridir, biz ne yapalım” yazacak.

O zamanda başına başka bir iş geleceğinden korkuyor. Ancak yazabildiği bu.

GÖRSEL - 1 “MAALESEF 20 LİRA” ÇIK

Çarşıda, pazarda vatandaşlarımızla her gün karşı karşıya gelen, yüz yüze bakan esnafımız.

Sayın Erdoğan ve ekibi değil. Onlar artık çarşıdan pazardan koptu. Sokaktan koptu. Türkiye’nin gerçeklerinden koptu.

Beştepe harikalar diyarında ne fiyatlardan haberi vaaar, ne hayat pahalılığından, ne de vatandaşlarımızın aç olduğundan…

Değerli arkadaşlar bakın,

Dün sosyal medyada da bir paylaşım yaptık

Üniversiteye giden gençlerimizin çektiği sıkıntıları, yokluğu, yoksulluğu Türkiye hiç bu kadar yaşamamıştı ya.

Üniversite öğrencilerimiz hiçbir zaman Türkiye’de bu kadar maddi açıdan sıkışık zor bir tabloyla karşı karşıya kalmamışlardı.

Temel gıda ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekiyorlar.

Neler neler var, neler neler o dün yaptığım sosyal medya paylaşımının altına bir yazın bunların hepsi gerçek hayat hikayesi. Hepsi gerçek.

İki günde bir yemek yiyerek acaba yaşanılabilir mi? Test ediyoruz diyor çocuk yahu. İki güne bir yemek yiyerek acaba hayatta kalabilir miyiz diye.

Günde bir öğünle nasıl yaşarızın testini yapan üniversitede okuyan öğrenciler var şu anda gerçekten yazık günah bu ülkeye.

Türkiye’de kilosu 30 liraya kırmızıbiber, 20 liraya domates, 20 liraya salatalık satılıyorsa bunun sorumlusu bellidir arkadaşlar bunun sorumlusu bellidir.

Ülkede bir demet dereotu 10 lira ediyorsa bunun sorumlusu bellidir.

Hayat pahalılığının sorumlusu, bu döviz kurunu patlatanlardır.

Hiç sorumluluğu başka yere yıkmaya çalışmasınlar. Suçu sağda solda aramasınlar.

Dolar kurunu bir çırpıda 8 liralardan 14 liralara yükselten politikalar hangi “akıllının” aklına geldiyse, sorumlu odur.

Hayat pahalılığının sorumlusu, milletin 130 milyar dolar döviz rezervini cayır cayır yakanlardır.

Hayat pahalılığının sorumlusu, yüz milyarlarca lirayı mevduat ve proje garantilerine sürekli harcayanlardır.

Adını doğru koymamız gerekiyor: Yaşadığımız bu kriz; dış düşmandan, iç düşmandan falan kaynaklanmıyor. Bu kriz; Beştepe yapımı yerli ve milli krizdir. Adını doğru koymamız gerekiyor.

Tüm bu hayat pahalılığının sorumlusu değerli arkadaşlar hükümettir.

Hatırlayın, döviz kuru artmaya başladığında, geçtiğimiz aylarda ne diyorlardı?

Çin modeli diyorlardı.

“Kuru yükseltip ihracatı artıracağız” diyorlardı. “İthalat düşünce, cari açık kapanacak” diyorlardı.

Formül hazır;

“Türk Lirası pul olursa cari fazla elde ederiz. Enflasyonu da düşürürüz.” diyorlardı.

Yönetemediklerini itiraf edemedikleri için bu gerekçenin arkasına sığınmaya çalışıyorlardı.

Düşüyorlardı, binekten düşüyorlardı, zaten inecektik diyorlardı.

O günlerde bunların hepsini söyledik.

Yani şu kürsünün, salonun bu duvarlarının dili olsa konuşsa hepsi sabit.

Basın arşivlerinde hepsi var. İsteyen bakıp söyleyebilir. Hepsini söyledik, hepsini tespit ettik.

Zaten herkes de gördü. Olmadı. Tutmadı.

Sayın Erdoğan, iki ay yaşamayan bu Çin modeli planlarını anlatırken ne diyordu, şöyle bir hatırlayın.

“Biz ne yaptığımızı biliyoruz” diyordu.

İşte, önceki gün mart ayı ihracat rakamları açıklandı. Bu yılın ilk 3 ayında ihracat yüzde 20, ithalat ise yüzde 42 arttı.

Dış ticaret açığı tam yüzde 138 arttı.

Kur bu kadar arttığı halde oluyor bakın dikkat edin.

Kur bu kadar arttığı halde oluyor.

İktidar; geçtim bizim koyduğumuz hedefleri tutturmayı, kendi hedeflerine bile ulaşamadı.

Bakın daha geçtiğimiz Eylül ayında 3 yıllık bir orta vadeli ekonomik programı açıkladılar. Şu son dönemde açıklanan tek politika belgesi zaten o. Hükümetin açıkladığı tek politika belgesi orta vadeli ekonomik program 3 yıl vadeli program. Sayın Erdoğan’ın imzasıyla açıklanan son ekonomik program bu.

Resmi gazetede yayınlanmış.

Ne zaman yayınlanıyor?

Tarih: 5 Eylül 2021 daha yeni

GÖRSEL - 2 “ORTA VADELİ PROGRAM” GİR

Orta vadeli programdaki dolar kuruna bir bakın Allah aşkına…

2022 için yani bu yıl için 9,30. 2023 için 9,80. 2024 için 10,30.

3 yıllık ekonomik program açıklıyor, 3 ay sonra programın yerinde yeller esiyor.

“Biz ne yaptığımızı biliyoruz” diyen Sayın Erdoğan’a buradan seslenmek istiyorum:

Ne yaptığını bilmek bu mudur yahu?

Bu mu ne yaptığını bilmek?

Tek imzayla Cumhurbaşkanının imzasıyla yayınlanmış bir ekonomik programdan bahsediyoruz.

Ne oldu dolar kuruna?

Açıkladıkları gün 8,30 bugün geldi 15 Liraya dayandı.

Hayır arkadaşlar bakın, ne yaptıklarını bilmiyorlar.

Ne yaptıklarını bilmiyorlar!

Bilmediklerinin de farkında değiller. Bildiklerini zannediyorlar.

İki lafın başı “ben ekonomistim” diyor demi. Daha geçen gün yine demiş. “Benim alanım ekonomi” diyor.

E hadi düzelt o zaman şunu ya. 4 yıl oldu 4. Taraflı partili Cumhurbaşkanı olarak tek imzayla yetkili olarak Cumhurbaşkanlığı görevine başlayalı 4 yıl oldu. Elini tutan mı var?

Zamanında bu ülke bir başarıdan diğer başarıya koşarken ne diyordu? “Ben imza atmasam onlar yapamazdı“ diyordu. Bizleri kastederek.

E hikmet imzadaysa, at o imzayı da ülke düzelsin bakalım.

Üstelik tek yetkilisin tek. Tek imzayla istediğini yapabiliyorsun.

Şu ekonomiyi düzelt.

Ona buna suç atma.

Madem ekonomi alanım diyorsun, ekonomistim diyorsun düzelt!

GÖRSEL - 2 “ORTA VADELİ PROGRAM” ÇIK

Arkadaşlar, gelelim enflasyona.

Peki, bu süre içerisinde enflasyon düştü mü?

İşte pazartesi günü Mart ayı enflasyon rakamları da açıklandı.

Rakamları Ayarlama Enstitüsü’ne, yani TÜİK’e göre, tüketici fiyatlarında yıllık enflasyon yüzde 61. Yüzde 61! Böyle bir enflasyonu Türkiye 20 yıldır görmedi. 61’i bile görmedi bakın. Hâlbuki bağımsız araştırmacılara göre şu anda enflasyon yüzde 142 tüketici enflasyonu.

TUİK kamufle ediyor, makyajlıyor, üstünü örtmeye çalışıyor. İndire indire ancak 61’e indirebiliyor. Açıkladığı 61 dahi son 20 yılın rekoru arkadaşlar.

TÜİK’e göre, sadece son bir ayda mazota yüzde 32, benzine yüzde 24, kuru soğana yüzde 20, kıvırcıka yüzde 17, tavuk etine yüzde 15, Ayçiçek yağına yüzde 13, toz şekere de yüzde 11 zam geldi.

Sadece son bir ayda ve TUİK’in rakamlarına tabi inanıyorsak.

TÜİK denince, bunların makyajlanmış rakamlar olduğunu da hep aklımızda tutmamız gerekiyor.

TUİK bir şey açıkladıysa bir acaba diye bakmak gerekiyor artık.

Fiyatlar saat başı artıyor arkadaşlar, saat başı.

Alın işte bakın “Ne yaptığımızı biliyoruz” dediği tablo bu.

Ben daha öncede söyledim, tekrar ediyorum Türkiye artık kronik yüksek enflasyon dönemine girmiştir.

Şu anda Türkiye kronik bir yüksek enflasyon dönemindedir.

Bırakın şu andaki hükümeti, bu kronik yüksek enflasyon sorununu çözmek her babayiğidin harcı da değildir ha.

Türkiye o çukura bir düşmüştür. Tam 34 sene boyunca çıkamamıştır. 34 sene!

34 seneden sonra ilk defa Türkiye’de enflasyonun tek haneye indiği yıl 2004 yılıdır.

O paradan 6 sıfır attığımız 2004 yılı.

34 sene bir hükümet gelmiş biri gitmiş. Biri gelmiş biri gitmiş.

Kimse başaramamış.

Bırakın şu andaki iş bilmezleri

Her babayiğidin harcı değil bunu düşürmek.

Bir de ne diyor; Fiyatlar konusunda vicdansızlık yaparak milletin aşına, ekmeğine göz dikenlere acımayacağım diyor değil mi.

Yahu, bu ülkede elektriğe, doğalgaza, akaryakıta zam yapan kim? Cumhurbaşkanı karar veriyor arkadaşlar buna Cumhurbaşkanı. Bu zamlar Cumhurbaşkanının imzasıyla yapılıyor.

Şeker fiyatını belirleyen kim? Şeker fiyatı kimin imzasıyla çıkıyor bu ülkede?

Buna karar veren Erdoğan’ın kendisi kendisi.

İşyerlerinde elektrik ve doğal gaz fiyatlarını patlatan sizsiniz.

Mazotundan gübresine tüm tarımı haşat eden sizsiniz.

TÜİK’e göre bile üretici fiyatlarındaki yıllık artış arkadaşlar üretici fiyatı bu sefer tüketici değil %115. TUİK’in açıkladığı en son Pazartesi açıkladığı rakam. Bu %115 Son 27 yılın rekoru.

27 yıldır bu ülke bu kadar yüksek enflasyon görmemiş.

Diyeceksiniz ki ya ama petrol fiyatları arttı.

Ya kardeşim 2002 den 2008 e kadarki 6 yıllık sürede petrol fiyatları Dünyada 20 Dolardan 150 Dolara çıktı. 20 Dolardan 150 Dolara çıktı biz o dönemde enflasyonu tek haneye indirdik.

Ya insan bir açıp sormaz mı? Ya Ali BABACAN siz ekibinizle beraber bunu nasıl yaptınız? Diye insan sormaz mı?

Petrol fiyatı 20 Dolardan 150 Dolara çıkıyor, biz enflasyonu eş zamanlı olarak tek haneye indiriyoruz ve orada tutuyoruz.

Bunu nasıl başardınız arkadaşlar ya diye bir insan sormaz mı?

Yok. Başarının üzerine kon. Başarının üzerinde sörf yap tamam.

Yıllarca bunu yaptılar yıllarca.

Ne diyor “ Benim imzam olmasaydı yapabilir miydi? “

Atsın imzayı tekrar yapsın. Tekrar yapsın

Petrol fiyatları şurada 80 90 Dolardan 110 120 Dolara çıktığı için hemen ona sığınıyorlar. Diyorlar ki savaş var, şu var bu var.

Ya iyi de onların hepsine geleceğim şimdi, o rakamların hepsini açıklayacağım.

Bütün dünyada enflasyon var diyorlar, iyi de bizdeki kadar yüksek enflasyon yok arkadaşlar.

Kimse uluslararası fiyatların ya da Rusya, Ukrayna savaşının arkasına sığınarak ekonomideki beceriksizliğin üstünü örtmeye çalışmasın.

Savaştan önce de bu ülkede enflasyon vardı. Petrol fiyatlarındaki son artıştan öncede bu ülkede enflasyon vardı.

Zammın sebebi sizsiniz arkadaş siz. Milletin ekmeğini küçülten sizsiniz, siz.

Suçluyu hiç başka yerlerde aramayın.

Neden mi?

Çünkü bu milletin 130 milyar dolarlık rezervini siz çarçur ettiniz.

Rusya, Ukrayna savaşından mı sattınız o rezervi?

Petrol fiyatları arttı diye mi sattınız o rezervi?

Niye arka kapıdan gizli saklı 130 milyar Doları çarçur ettiniz?

Ekonominin en önemli savunma kalkanı olan döviz rezervlerini eksi 55 milyar dolara düşüren sizsiniz, siz.

Çünkü Merkez Bankası’na yanlış talimatlar vererek döviz kurunu siz patlattınız.

Döviz kuru artınca, bu ülkede A’dan Z’ye her şeye zam geldiğini ilkokul talebeleri bile biliyor ya.

İlkokul 3’e 4’e giden çocuğa sorun, döviz kuru arttığında her şeye zam geldiğini biliyor.

Döviz kuru niye patladı? Siz rezervleri eksiye düşürdünüz. Cayır cayır iyi günlerde de biriktirdiğimiz yedek akçeleri sattınız. Döviz rezervlerini sattınız ve döviz kurunu patlattınız.

Bakın çok açık, çok açık mesela;

Döviz kuru patlamasaydı, dünyadaki zamlarla orantılı bir şekilde, bugün benzin ve mazot fiyatları artsaydı geleceği nokta ne biliyor musunuz arkadaşlar? Vergi mergi hepsi dahil 9 Lira, bilemediniz maksimum 10 Lira ya.

Eğer biz başka ülkeler gibi, enflasyonun kontrol altında tutulduğu ülkeler gibi olsa idik, döviz kurunun böyle patlamadığı bir ülke olsaydık, bugün dünyadaki fiyatların artışı sebebiyle, benzine, motorine gelecek zam bu kadar olacaktı ve 9 Lira 10 Lira civarında olacaktı.

Şu anda ne kadar? 19 Lira 20 Lira. Yani aradaki fark tam 10 Lira arkadaşlar. Aradaki fark tam kur farkı. Döviz kuru arttığı için 9 Lira 10 Lira değil de 19 Liraya 20 Liraya bugün insanlar deposunu dolduruyor. Traktörünün deposunu dolduruyor. Minibüsünün, kamyonunun, kamyonetinin deposunu 19 Liraya 20 Liraya dolduruyor.

Bu aradaki fark var ya 9 Lira 10 Lira yerine eğer bugün benzin, mazot 19 Lira 20 Liraysa aradaki 10 Liralık fark Erdoğan farkı.

Aradaki fark Erdoğan’ın kuru patlatmasının farkı. Aradaki zam Erdoğan zammı.

Benzine mazota gelen zammın 3-4 lirası dünya fiyatlarındaki artıştan. Ama tam 10 lirası Türkiye’deki kur artışındandır.

Yani değerli arkadaşlar, her bir litre benzin ve mazot için ilave 10 liralık zammı, vatandaşlarımız, Sayın Erdoğan kuru patlattığı için ödüyor.

Doğruya doğru demek zorundayız.

Kimse hatasının kusurunun üzerini başka gelişmelerle kapatmaya çalışmasın.

Hesap ortada kur gelmiş 15 Liraya, 8,30 olmuş olsaydı yarı yarıya düşecekti bu fiyatlar yani. Petrol fiyatları ne olursa olsun dünyada. Hesap çok basit.

Ama ellerindeki propaganda makinasıyla bunu örtmeye çalışıyorlar. Sürekli suçlu arıyorlar sürekli suçlu.

*****

Arkadaşlar bakın,

Gelin Sayın Erdoğan’ın bu yılın Ocak ayından itibaren enflasyonla nasıl mücadele ettiğine şöyle bir bakalım.

Daha bakın ocak ha, 3 ay önceden başlıyoruz. Bu yılın başından itibaren 2022’nin başından itibaren kendisinin 3 aylık performansını şöyle bir masaya yatıralım.

Birkaç videomuz var kendi söyledikleri. Tamamen kendi söylediklerini burada gösteriyoruz.

2022 yılının başında ne söylemiş şöyle bir bakalım:

VİDEO 1

15 Ocak 2022 “Amerika’ya bakın. Enflasyon felaket. Avrupa’ya gelin, aynı. Aradığınız gıda ürünlerini bile bulamıyorsunuz oralarda. Hamdolsun Türkiye’nin böyle bir sorunu yok.”

15 Ocak 2022

Bakın, aylardan ocak.

Rakamları Ayarlama Enstitüsü bile ocak ayında yıllık yüzde 48 enflasyon açıklamış. Ocağın 3’ünde. Sayın Erdoğan aynı ay “Türkiye’nin enflasyon sorunu yoktur” diyor. Başka ülkelerin daha çok sorunu vardır diyor.

Daha üç ay önce enflasyon sorununu inkâr ediyor.

Devam edelim…

VİDEO 2

26 Ocak 2022: “Dünyanın ekonomide en büyüğü Amerika eğer enflasyonla mücadelede bu işi başaramıyorsa, Batı’ya gelelim, Batı ülkeleri bunu başaramıyorsa, burada kendi ülkemizdeki şartlara da buna göre bakmamız lazım.

Neymiş? Kendisine göre dünya ülkeleri enflasyonla mücadeleyi başaramıyormuş.

Hâlâ aynı lafı tekrar ediyor.

Kendisi hangi dünyadan bahsediyor bilmiyorum ama bizim yaşadığımız dünyadan birkaç tane örnek verelim. Şimdi diyor ya bütün dünyada enflasyon var diye.

Bakın Şu anda Kenya’da arkadaşlar Kenya. Bir yıllık enflasyon yüzde kaç biliyor musunuz? Afrika’nın göbeğinde bir ülke, yüzde 5 buçuk. Uganda’da ne kadar biliyor musunuz? Yıllık enflasyon yıllık %3,7. Türkiye’de TÜİK’in kamufle ettiği, örttüğü, açıklamak zorunda kaldığı yüzde 61.

G20 ülkeleri arasında en yüksek enflasyon bizde.

Ben buradan Erdoğan’a sormak istiyorum: Enflasyonla mücadeleyi kim başaramıyor ya? Başarısız olan kim? Kenya’yı söyledim, Uganda’yı söyledim. Daha başka ülkelere gelmedim bakın.

Japonya enflasyon yüzde 1’e çıktı diye panik oluyor arkadaşlar.

Tedbir almamız lazım diyorlar, %1 enflasyon var diyorlar.

Geçen sosyal medyada birisi demiş; Japonya’nın bu %1-2 enflasyon paniğine: ya demiş bu %1-2 ne ki bu bizim sağ kulağımıza 2 damla bir şey demiş bu enflasyon, sosyal medyada.

Söyleyin, enflasyonla mücadelede kim başarısız ya?

Enflasyon %1-2 oldu diye paniğe kapılan mı?

Kenya, Uganda gibi %3 - %5 ile enflasyon tutan ülkeler mi başarısız? Yoksa TÜİK’in %61 açıklamak zorunda kaldığı, bağımsız araştırmacıların % 140 bulduğu enflasyonu üreten hükümet mi başarısız?

Amerika’da enflasyon yüzde 7 küsur olunca “40 yılın en yüksek enflasyonu” oldu diye acil tedbirler almaya başladırlar. %7 40 yılın en yüksek enflasyonu. Bizde şurada 1 haftada 10 günde yaşıyoruz %7’ yi.

Bir de bakın hiç utanmadan dünyanın her yerinde enflasyon yüksek diyerek sözüm ona bilmeyen vatandaşlarımızı aldatmaya çalışıyorlar ya bende buna üzülüyorum.

Ya kusura bakmayın bu vatandaşımız artık biliyor her şeyi, duyuyor, dinliyor. Hiç kimse konuşmazsa biz konuşuyoruz, biz anlatıyoruz. Çünkü vatandaşımızın doğruyu dinleyeceği kaynaklara ihtiyacı var. Doğruları merak ettiği zaman öğreneceği sağlam güvendiği kaynaklara ihtiyacı var. İşte biz 2 yıldır çok şükür bu sağlam kaynak, doğru kaynak ihtiyacını en önemli şekilde giderecek kurumlardan birisi olduk Türkiye’de.

Hesabımızı kitabımızı iyi yapıyoruz. Dersimize iyi çalışıyoruz. Ben şimdi kendisine buradan tekrar sormak istiyorum: enflasyonla mücadeleyi başaramayan kim?

Siz mi? Yoksa Afrika’ da %3 5 enflasyonla şu anda işi kontrollü götüren ülkeler mi?

Gelin, 2022’deki performansını sadece şu son 3 ay izlemeye devam edelim şimdi.

VİDEO 3

29 Ocak 2022: “Faizle mücadelemi biliyorsunuz. Faizi indireceğiz ve indiriyoruz. Bilin ki enflasyon da inecek. Daha düşecek.”

İki cümle var iki ofsayt.

Ne diyor? Ocak sonunda “Faizi de enflasyonu da indireceğiz” diyor değil mi. Üç aydır faizi indiremediği gibi enflasyonu da yükseltiyor.

Üstelik biliyorsunuz bu kur korumalı mevduat hesabı diye bir kırk senelik bir 1970 model bir tavşan çıkardılar şapkadan, Türkiye’nin görmediği faizi ödüyorlar şu anda o hesaplara. Sadece 3 aylık dönem faizi %27. Yıllık bileşiği %160’a geliyor. Bu mu faiz düşürmek yahu.

Türk Lirası mevduatı tutan vatandaşa diyor ki sen mağdur olma gel sana bide ayrıca kur farkı ödeyeyim diyor. Nereden ödüyor? Bu milletin hazinesinden, bu milletin ödediği vergilerin toplandığı hazinesinden bunu ödüyor.

Bakın arkadaşlar, şubat ayında ise ilginç bir şey oluyor.

İzleyelim.

VİDEO 4

16 Şubat 2022: “En önemli sorunumuz yüksek enflasyondur. İnşallah onun da üstesinden her geçen ay inişini görerek geleceğiz.”

Şimdi Ocaktakine baktı ne dedi indireceğiz bunu dedi. Şubat’ın ortasına gelmiş çünkü Ocak enflasyonu açıklanmış inmiyor. Şubat’ta ne diyor? Her ay indireceğiz diyor. Mart geldi yine inmedi ya. Mart’ta açıklanan enflasyon Şubat’ında üstünde. Yine inmiyor %54’tü %61 oldu. Böyle yüzlerce video var, yüzlerce kayıt var, yüzlerce. Şunu yapacağız diyor, bunu yapacağız diyor hiçbirisi tutmuyor. Yapabildiği hiçbir şey yok. Ama burada en azından bir adım atmış ne yapıyor? Sorunu inkâr etmeyi bırakıyor ve sorunu kabul ediyor. Enflasyon yüksek galiba demeye başlıyor.

İki ay önce “Enflasyon sorunumuz yok” diyen Erdoğan, “En önemli sorunumuz yüksek enflasyondur” demeye Şubat ayında başlıyor.

Ama u dönüşlerine bakın, hıza bakın, virajlara bakın. Tabi arkadan takip eden troller kuş sürüleri falan yetişemiyorlar çoğu zaman, virajı alamıyorlar, taklalar atıyorlar o ayrı onu siz sosyal medyadan takip ediyorsunuz.

Yani daha önce hiç olmayan bir sorun, bir anda sorunlar listesinin en tepesine yerleşiveriyor Şubat ayında.

Ve gelelim mart ayına. Bakın Ocak, Şubat Mart Daha dün bunlar dün, ne diyor?

VİDEO 5 “Hayat pahalılığının önüne geçmek, vatandaşımızı enflasyona ezdirmemek boynumuzun borcudur.”

Sayın Erdoğan,

Hani enflasyon düşecekti? Enflasyon, düşürmekten bahsettiğiniz her gün yükselmeye devam ediyor.

Hani vatandaşı enflasyona ezdirmeyecektiniz? Kendi açıkladığınız rakamlar bile sizi doğrulamıyor. Kendi emrinizdeki TÜİK bile enflasyon sorununun üzerini kapatamıyor artık.

Üstelik değerli arkadaşlar bakın 27 yıl sonra 3 haneye çıkan bir üretici fiyat artışı var. Fakat tüketici fiyatları geriden geliyor. Çarşının, pazarın fiyatlarını tırmandırmaya devam edecek bir tabloyla karşı karşıyayız. Niye?

Üretici fiyatları %115 artmış. Ama Tüketici fiyatları şu anda hala %61 TÜİK’e göre. Aradaki fark tam 54 puanlık bir fark. 54 puan tarihi rekor ÜFE ile TÜFE arasındaki fark Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir zaman bu kadar açılmamıştı. Niye? Maliyetler artıyor, ama vatandaşın satın alma gücü o hızla artmadığı için bu artan maliyetlerin hepsi fiyatlara yansıtılamıyor.

Yani henüz zam yapılamayan çok ürün var. Maliyet artmış, ama bu artış satış fiyatlarına henüz tam yansıtılamamış.

Onun için enflasyonla mücadele, bu hükümetin yapabileceği bir şey olmaktan artık çıktı.

Yapamayacaklar arkadaşlar, yapamayacaklar, mümkün değil ya.

İnanın en iyi kadroların bile zorlandığı bir konudur bu kronik enflasyon, kronik yüksek enflasyon.

Bırakın şu anda dökülen kadroları, iş bilmez kadroları.

En iyi kadroların bile zorlandığı bir alandır. Kolay değildir.

Döviz kurunun ipini bir kere ellerinden kaçırdılar. Ve şimdi o ip ülkenin ayağına dolanıp duruyor.

Ama sayın Erdoğan’a da iyi bir haberim var.

Türkiye bu krizden çıkacak.

Türkiye bu kronik yüksek enflasyon sorununu çözecek.

Ancak o gün, siz artık ülkenin yönetiminden ayrılmış olacaksınız.

Çünkü hukuk olmadan, adalet olmadan, demokrasi olmadan bu kriz çözülemeyecek.

Hiç boşa çırpınıp durmayın. Panik halinde bütün düğmelere istediğiniz kadar basın yapamayacaksınız. Ağzınızla kuş tutsanız başaramayacaksınız.

Çünkü arkadaşlar, kendisini anayasayla, yasalarla bağlı hissetmeyen, hukukun üstünlüğü ilkesini her gün çiğneyen, özgürlükleri kısıtlayan, kurumların itibarını yok eden bir zihniyetin, bu ülkeye krizden başka sunacağı hiç bir şey yoktur ve olmayacaktır da bunu göreceksiniz.

Arkadaşlar, işte biz bu otoriter ittifak sarmalından kurtulacağız, kimsenin şüphesi olmasın.

2001-2002 ve 2008-2009 krizlerini nasıl aştıysak, bugünkü Beştepe yapımı, yerli ve milli bu krizden de ülkemizi en kısa zamanda yine biz çıkartacağız.

Daha önce nasıl yaptıysak, yine yapacağız.

Bazıları soruyor: “Peki Nasıl yapacaksınız?” diyorlar.

“Çözümünüz yok” diyorlar ya.

Oysa biz, ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı, bütün detaylarıyla açıklıyoruz ya, bütün detaylarıyla. Eylem planları açıklıyoruz. Şu anda var mı Türkiye’de böyle bir şeyi yapabilen? Var mı? Yok.

Bu güne kadar tam 5 tane eylem planı açıkladık. Önümüzdeki 1 - 2 ay içinde bir 5 tane daha geliyor hepsi hazır.

Bakın en son tam 119 maddelik ekonomi ve finans eylem planımızı açıkladık. 119 madde! Tek tek tablolar halinde hepsi yazıyor.

Nasıl çözeceksiniz diyor. Ya arkadaş bir okusanıza. Bilmiyorsanız bilene sorsanıza.

Bizim çözümümüz burada hazır, 119 madde hepsi takvime bağlanmış. Hepsinin tek tek bütçesi hazırlanmış.

Bize çözümünüz ne diye soranlara ben soruyorum.

Sizin çözümünüz ne?

Allah aşkına şöyle bir sayfayı alında bir ortaya koyun bir görelim. Bir sayfa bir şey koyun ortaya koyun görelim.

Bizim çözümlerimiz hazır. Biz hazırız. Ne diyoruz?

Bu Pazar seçim olsa DEVA hazır diyoruz. Hazırız.

Bakın, buradan ben çok net ifade etmek istiyorum:

Biz, bu milletin sofrasındaki ekmeği büyüteceğiz arkadaşlar.

Bu iş çözülecek arkadaşlar, çözülecek. Hiç endişeniz olmasın. Önümüzdeki seçimlerden sonra bu kriz bitecek.

Enflasyonu yeniden tek haneli seviyelere indireceğiz.

Biz yaparız biz. Herkes yapamaz, yapamıyor.

Ama biz yaparız. Bu kadrolar yapar.

Dürüst ve ehil kadrolarınız olacak. Karar alırken ortak akıl ve istişareyle alacaksınız. Formüller basit yahu.

Ama bunu uygulayacak zihin lazım zihin.

Böyle bir zihniyetle yönetilmiyor ülke.

Benim alanım ekonomi, ben ekonomistim diyenlerin batırdığı bu ülke zaten.

94 krizinde yaşamadık mı? Ekonomi profesörü başbakan oldu 94 krizinde yaşamadık mı? Ben her şeyi herkes den iyi bilirim diyenden korkacaksın.

1000 biliyorsa 1 bilene soracaksa onlara diyeceksin ki tamam. Bu iyi olan. İstişareyle işini yapıyorsa doğru yolda. Ortak akıl peşindeyse doğru yolda. Uzlaşı, mutabakat kültürüyle iş yapıyorsa doğru yolda.

Kim ben ben ben diyorsa, ben bilirim diyorsa ondan korkun. 84 milyonluk bir ülke bir kişinin küçük zihin dağarcığıyla yönetilemez.

Halkımızın satın alma gücünü arttıracağız.

Türkiye’de hiçbir çocuk yatağa aç girmesin diye çalışacağız.

Asgari ücret, açlık sınırının altında kalmayacak.

Biz bunları akılla, bilimle ve azimle yapacağız.

Para politikasında fiyat istikrarından vazgeçmeyeceğiz. Para politikasının finansal istikrara katkı yapan bir anlayışla yürütülmesini sağlayacağız.

Merkez Bankası yönetimini, Cumhurbaşkanlığı makamının saldırısından kurtararak tam bağımsız hale getireceğiz.

Enflasyonla mücadelede, döviz kurundaki oynaklıklara karşı, Merkez Bankası’nın elindeki araçları güçlendireceğiz.

Merkez Bankası’nın rezervlerini evet yeniden inşa edeceğiz. Rezerv yönetimini şeffaf ve hesap verebilir hale getireceğiz.

Hiç şüpheniz olmasın. Tüm bunları yapacağız.

Emaneti en kısa sürede teslim alacağız. Kolları sıvayıp derhal çalışmaya başlayacağız.

*****

Değerli arkadaşlar,

Belki milyon kere söyledim ama bıkmadan tekrar edeceğim:

Tüm parti teşkilatlarımızın da sürekli bunu tekrar etmesinde büyük fayda görüyorum.

Hukuksuzluğun hüküm sürdüğü bir ülkede, yoksul ve mutsuz insanları görmek mukadderdir.

Hukuksuzluğun hüküm sürdüğü bir ülkede, hayat zorlaşır.

Hukuk olmadan ekonomi olmaz. Ben söylüyorum hukuk olmadan ekonomi olmaz diye. Şöyle bunların duvarlarına yazmaları lazım.

O külliyede 1100- 1200 tane oda var ya, her odanın duvarına yazması lazım. Girerken çıkarken her gün okuması lazım. Başka türlü anlamıyor çünkü. Başka türlü olmayacağını anlamıyor.

Bakın değerli arkadaşlar; hukukun üstünlüğü yoksa bir ülkede, adalet yoksa demokrasi yoksa temel hak ve özgürlükler ihlal ediliyorsa, o ülkede ekonominin düzelmesi mümkün değildir. Olmaz.

Onun için yapamayacaklar diyorum. Bunu bildiğim için ağızlarıyla kuş tutsalar beceremeyecekler diyorum.

Bugün sizlerle paylaşmak istediğim bir diğer hususta hekimlerimizle sağlık çalışanlarımızla ilgili.

Biliyorsunuz değerli arkadaşlar, hekimlerin yurt dışına çıkmaları için Türk Tabipleri Birliği’nden bir belge almaları gerekiyor. Bunun adı, “İyi hal belgesi”.

Daha önce burada ve başka konuşmalarımda bu belgeye yapılan başvuru sayılarını sizlerle paylaşmıştım.

Yetişmiş insan gücümüzün Türkiye’yi terk etmek istediğini söyleyerek, iktidarı uyarmıştım.

Sadece hekimler değil, hekimlerle ilgili elimizde somut veri olduğu için bunu söylüyoruz.

Her meslekten iyi yetişmiş insanımız bu ülkeyi terk ediyor.

Burada olanlar da ilk fırsatta terk etmek istiyor.

Peki, buna iktidar ortaklarının yanıtı ne oldu?

Büyük ortak, hekimleri kast ederek, “Giderlerse gitsinler” dedi. Ne yaptığının farkında olarak, milletin önüne sağlık çalışanlarını atıverdi.

Öbürü, yani krizlerin ortağı Bahçeli, hekimlerin meslek birliğini hedef göstermeye devam etti.

Sağlık çalışanları, zor şartlar altında çalıştıkları yetmezmiş gibi, bir de Erdoğan ile Bahçeli’nin böyle saldırılarıyla muhatap oluyorlar. Bununla uğraşıyorlar.

Gelin, yurt dışına gitmek için başvuru yapan hekimlerin sayısına şöyle bir bakalım.

Grafik 1- İYİ HAL YILLAR GİR

Bu geçen yılki sayılar arkadaşlar

Yani 2021 den başlıyor 2020-19-18-17 yani her sene kaç hekimimiz yurt dışına çıkmak için başvurmuş.

Bakın 2012 de 2013 de toplam tüm Türkiye genelinde 59 kişi 90 kişi gibi rakamlar. Niye çünkü o yıllar da insanların Türkiye’den bir umudu vardı ya.

Geçen sene kaç olmuş bu rakam? 2021 yılı kapanmış.

Tam 1405’e çıkmış sayı. Rekor. Geçen sene yani taraflı bir partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin 3. Yılında tam 1405 hekim yurt dışına çıkmak için iyi hal belgesi almış. Ortalamaya vurun 12 aylık ortalamaya 1407’yi 12 ye bölün 117 hekim. Geçen sene aylık ortalama 117 hekim yurtdışına çıkmak için başvurmuş.

Grafik 1- İYİ HAL YILLAR ÇIK

Peki, gelelim şimdi bu yıla. 2022 Ocak şubat mart rakamları da açıklandı.

Geçen sene ortalama 117 olan sayı bu yıl nasıl?

Grafik 2- İYİ HAL AYLAR GİR

Ocakta 197, Şubat’ta 157 ve martta tüm zamanların rekoru 213 hekim yurt dışına çıkmak için gereken belgeden istemiş. Geçen ay rekor kırılmış.

Bu rakam, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında ki bir tam yılın toplamı kadar sadece şu mart. 1 yılda giden kadar 1 ayda gidiyor.

Yani, bunca emekle yetiştirdiğimiz 567 hekimimizi şu son üç ayda kendi ellerimizle başka ülkelere hediye ediyoruz.

Az bir maliyet değil, az bir emek değil bir hekimin yetişmesi.

En iyi insan gücümüzü Türkiye’de tutmamız gerektiği halde, en yetişmiş insanlarımızı kaybediyoruz. Hızla kaybediyoruz.

Daha önce söz konusu gençler olduğunda da söylemiştim. Şimdi hekimler için tekrar ediyorum.

Bir ülkeye gıcır gıcır hava limanları yapabilirsiniz eyvallah. Bu ülkeye yakışır. Ama o ülkenin iyi yetişmiş insan gücü, o havalimanlarının dış hatlarını umut kapısı olarak görüyorsa hiçbir altyapı yatırımıyla onları geri kazanamazsınız.

Yarınlarınızı kazanmak istiyorsanız;

Adil ve özgürlükçü bir zihniyetle bu ülkeyi yönetmeniz lazım.

İşte biz bu bilinçle yolumuzu çizdik. Yolumuza bildiğimiz gibi devam ediyoruz.

Ülkemizi gidemeyenlerin ülkesi olma utancından da kurtaracağız.

Türkiye’yi mutlaka mutlu insanların ülkesi haline getireceğiz.

Grafik 2 - İYİ HAL AYLAR ÇIK

*****

Değerli basın mensupları,

Değerli arkadaşlar,

Geçtiğimiz haftanın en dikkat çekici olaylarından birisi de Adalet Bakanlığı’nda yaşandı.

Adalet Bakanlığı, 2 Ekim 2018’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülen Cemal Kaşıkçı dosyasının Suudi Arabistan’a nakli konusunda olumlu görüş bildireceğini açıkladı.

Hatırlayalım, Sayın Erdoğan, Kaşıkçı cinayetinin ardından “Gazetecinin ölümünün tüm yönleriyle aydınlatılıp aydınlatılmayacağı, çocuklarımızın nasıl bir dünyada yaşayacağını belirleyecektir” demişti değil mi. Çok iddialı bir laf, çok iddialı. Çocuklarımızın nasıl bir dünyada yaşayacağı bu vaka üzerinden, bu cinayet üzerinden belirlenecek demişti.

Belli ki, geldiğimiz noktada, çocuklarımızın nasıl bir dünyada yaşayacağının kararı şu anda artık Suudi yargısına bırakılmış durumda.

Son aylarda, Erdoğan’ın bu uluslararası alanda iyice artan U dönüşlerine bir yenisi daha eklendi. Ülkemizin uluslararası alandaki itibarı yine zedelendi.

Sayın Erdoğan, Türkiye’nin ahlaki üstünlüğünün olduğu konuları bile, pazarlık masasında nasıl böyle heba edebildiğini bütün dünyaya gösterdi, gösteriyor.

Arkadaşlar,

Suç mahallinin Türkiye olduğu bu Kaşıkçı cinayetinin üstünün örtüleceği yönünde çok güçlü işaretler var.

Bu aşamada neyin pazarlığının döndüğünü bilemiyoruz. Ancak Türkiye’nin bir süredir tehlikeli bir bataklığa doğru sürüklendiğinin gayet iyi farkındayız.

Ekonomisi zayıfladıkça diğer devletlerden borç dilenen, swap dilenen, borç dilendikçe el alemden emir alan, emir aldıkça ahlaki üstünlüğünü yitiren bir yönetimin Türkiye’ye büyük zararlar verdiğini gayet iyi görüyoruz. Çok açık.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde de gördük değil mi?

Yahu tam 5 yıl, bu ülkeyi 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün arkasındaki ülke olarak ilan ettiler. Bütün ilişkileri bozdular, bunlar terörün destekçisi dediler. Daha geçen yılbaşında hükümetin ifadesi bunlar.

Peki, ne oldu da birden Devlet töreniyle karşılandılar?

Ne oldu da sarmaş dolaş oldular?

Ha bir tane mafya örgütünün lideri var orada, acaba onun söyledikleri, ilerde söyleyebilecekleri konusunda bir pazarlık mı döndü onu bilemiyoruz.

Yok mesele eğer 4,5 milyarlık bir swap anlaşmasıysa ki şu ana kadar yapılan tek o başka bir şey duymadık, Birleşik Arap Emirlikleri’yle bu kadar ucuz mu ya?

Siz daha aralık ayında 17 milyar Dolar daha döviz yakmışınız. Aralık ayında sizin 1 haftada yaktığınız döviz zaten 4,5 milyar Dolar.

Aralık ayında bir haftada yaktığınız döviz için mi gittiniz kapılarına?

Bunun için mi sarmaş dolaş oldunuz?

15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne kalkışan o işin içinde olanlar hak ettikleri en ağır cezayı şu anda görüyorlar. Görmeliler de. Ama bir ülkeyle ilişkilerin birdenbire böyle düzeltilmesi, böyle bu kadar ucuz mu ya.

Eğer elinizdeki bilgiler yanlışsa, eğer bu ülke 15 Temmuz hain darbe teşebbüsüyle alakası yoksa yanıldıysanız çıkın bunu ilan edin.

Deyin ki ya ‘biz yanlışmışız, elimizdeki bilgiler yanlışmış. Biz o ülkeden de özür diliyoruz kendi halkımızdan da özür diliyoruz. Çünkü hem ülkeyi boş yere rencide etmişiz. Hem de vatandaşlarımıza yanlış bilgi vermişiz.’

Çıkın özür dileyin. Eğer bilgi yanlışsa, bu 15 Temmuzun destekçisi olma bilgisi yanlışsa çıkın açıklayın ve özür dileyin.

Yok, doğru da 4,5 milyar Dolar ve o mafya örgütünün başındaki kişinin söyleyebileceklerinden korktuğunuz için bunu yaptıysanız size yazıklar olsun ya.

251 Şehit verdik, binlerce Gazimiz var.

Bu kadar ucuz mu ya.

Değerli arkadaşlar ben burada şimdilik sözlerime son vermek istiyorum, sorusu olan arkadaşlarımız var mı? Gazeteci arkadaşlarımızdan sorusu olan var mı? Diye şöyle bir bakayım eğer sorusu olanlar varsa, sorularına cevap vermeye çalışalım.