13 Nisan 2022
On sekizinci
Haftalık değerlendirme toplantısı
Değerli basın mensupları,
Demokrasi ve Atılım Partisi’nin değerli yöneticileri,
Teşkilatımızın kıymetli mensupları,
Değerli konuklarımız,
Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen saygıdeğer dostlarımız,
Hepinizi muhabbetle selamlıyor, haftalık değerlendirme toplantımıza hoş geldiniz diyorum.
*****
Değerli basın mensupları,
Bugün sözlerime bir kutlamayla başlamak istiyorum.
Biliyorsunuz, önümüzdeki cuma günü, 15 Nisan Dünya Sanat Günü.
Ülkemizde sanat maalesef ağır bir saldırı altında.
Bir yandan sanatçılarımızın ifade özgürlüğü sürekli olarak baltalanıyor, diğer yandan da sanatçılar ekonomik yönden yıpratılıyor.
Hele bu geçtiğimiz pandemi döneminde gerçekten pek duymasak da görmesek de kendilerini yeterince ifade edemeseler de özellikle sanatçılarımızın yaşadığı ekonomik sıkıntı çok çok büyük oldu.
Biz değerli arkadaşalar kültür ve sanat konusunda eylem planı hazırlıyoruz şu anda.
Kültür sanat endüstrisine altın çağını yaşatacak eylem planımızı da, tüm eylem planlarımızda olduğu gibi, özgürlükçü bir anlayışla hazırlıyoruz.
Sanatın bir lüks değil, ihtiyaç olduğunu savunuyoruz. Tüm toplumun sanata erişmesini hedefliyoruz.
Eylem planımızı yakın bir zamanda açıklayacağız.
Ben bu vesileyle, sazıyla, sözüyle, bedeniyle, hayal gücüyle eleştirel düşünceyi geliştiren tüm sanatçılarımızı buradan selamlıyorum.
Sanatın incelikli bakış açısına değer veren, özgürlükçü bir Türkiye hedefiyle, tüm sanatçıların Dünya Sanat Günü’nü de kutluyorum.
*****
Değerli arkadaşlar,
Yoğun çalışma tempomuz Ramazan ayında da devam ediyor. İftar ve sahur programları vesilesiyle yine sokaktayız, yine sahadayız.
Bu hafta da çalışma arkadaşlarımla birlikte her yaştan, her kuşaktan vatandaşlarımızla temas içinde olduk.
Ankara’da ve Çankırı’da geniş iftar sofralarında vatandaşlarımızla buluştuk. Muharip gazilerimizle, gazi ve şehit ailelerimizle dertleştik. Öğrenci evlerini ziyaret ettik.
Genel merkezimizde sivil toplum kuruluşlarını ağırladık.
Pazartesi akşamı Türkiye Emekliler Derneği’nin değerli temsilcileriyle, salı akşamı ise Konut Görevlileri Sendikası’nın kıymetli üyeleriyle burada iftarda buluştuk.
Hepsinin derdini dinledik, sorunlarını anladık ve çözüm içinde kollarımızı sıvadık.
Her gün halkımızın nabzını tutuyoruz. Her gün vatandaşımızın derdine kulak veriyoruz.
Özellikle gençlerle yaptığımız sohbetlerde değerli arkadaşlar çok üzücü tablolarla karşı karşıya kalıyoruz.
Umutsuzluğun, yılgınlığın gençler üzerlerinde oluşturduğu yükü gördükçe kahroluyorum.
Gençlerin barınması, mutfak alışverişi, ulaşım, yeme-içme gibi temel masrafları çok acımasız boyutlara ulaştı.
Her gün muhakkak sosyal medyayı okumaya, gençleri takip etmeye gayret ediyorum.
Benim kaçırdıklarımı da sağ olsun arkadaşlarımız getiriyorlar rapor halinde sunuyorlar.
Gençler okul yemekhanesinden çıkamıyor. Karnını çorba-ekmekle ancak doyuruyor. Kimi arkadaşımız iki günde bir yemek yiyelim, iki günde bir yemekle acaba yaşanıyor muymuş gibi bunu test ediyor inan.
Bunları görüyoruz. Müşahede ediyoruz
Bunlar pırıl pırıl üniversite gençleri. Ailelerinden uzak yaşıyorlar. Ailelerinin o dar bütçesinden kendilerine ulaştırdıkları harçlıkla geçinmeye çalışıyorlar.
Zaten KYK’nın hiç derde şifa olma hali yok. KYK Bursları olsun, kredileri olsun.
Bunların artık satın alma gücü o kadar düştü ki gençlerimizin, üniversite öğrencilerimizin ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak.
Adını doğru koyalım arkadaşlar.
Gerçekten çok ciddi bir gerileme dönemi yaşıyoruz.
Hani derler ya, Allah kimseyi gördüğünden geri koymasın diye. İşte maalesef tam o durumdayız.
Çünkü Türkiye o en parlak dönemini yaşadı.
Milli geliri 3 bin 500 dolardan 2 bin 500 dolara çıktığı o refah günlerini yaşadı.
Gençlerimiz, her yaştan vatandaşımız, zengin bir ülkede nasıl yaşanıyor bunun şöyle bir örneklemini gördüler.
Bakın, burada sadece size birkaç örnek vermek istiyorum.
Nereden nereye geldiğimizi gösteren çarpıcı deneyimleri göstereceğim biraz sonra. Bunlar gerçek hayat deneyimleri.
Bakın bunar arkadaşlarımızın sosyal medyadan takip ettikleri hesaplardan buldukları paylaşımlar.
GÖRSEL 1 - 2010-2015 GENÇLER GİR
Bunlar Türkiye’nin demokratikleşme dönemlerini yaşayan insanlar dikkat edin. Yaş aralığına dikkat edin. Demokratik hakların hızla geliştirildiği günleri yaşayan insanlar. Türkiye, benim ilk Baş müzakerecisi olduğum Avrupa Birliği rotasındayken ülke o 2010,11, 12, 13 derken o zirveye ulaştığı dönemlerde bu arkadaşlar öğrenciymiş.
Şu anda hayata atılmışlar.
2010-2015 yılları arasında öğrencilik yapan gençler Twitter’da neler yazmışlar, şöyle beraber bir okuyalım bakalım.
Diyor ki “Öğrenciydim, çalışıp okuyordum. Harikaydı her şey. 250 liraya bir araba içecek alırdık. Sürekli mekânlara giderdik. Tavuk döner yemezdik” diyor.
“Bugün pahalı olan mağazalardan giyinirdik. Şimdi 10 bin lira maaş alıyorum bu öğrenciyken yaşadığı hayat standardını artık bulamıyorum. Bu maaşla bunları yapabildiğime emin değilim” diyor ki 10 bin lira alıyor şu anda...
Bakın refah kaybının örneğine bakın...
Başka bir yorum. O da 2011-2015 arasında İstanbul’da öğrenciymiş.
“Aylık kira harici elime 600 lira kalırdı. Her gün dışarıdaydım. İstediğim markadan alışveriş yapardım ve marketi asla düşünmezdim. Şimdi maaşımla sürekli tereddütteyim. Üniversiteyi asla şu an okumak istemezdim” diyor.
Bakın hayata atılmış insanlar.
Yine onun altına bir başkası yazmış.
“Günlük harçlığım 20 lira olurdu. Nadir de olsa lüks restoranlara giderdik. Arkadaşlarımla her gün dışarıda buluşurdum” diyor.
Arkadaşlar, bakın bunlar gerçek hayat deneyimleri.
GÖRSEL 1 - 2010-2015 GENÇLER ÇIK
2000’li yılların ilk 15 yılında harçlıklarıyla rahatça okuyan gençler, bugün çalışma hayatlarında kazandıkları parayla yoksulluk çekiyor.
Bunlar bunun ifadesi.
Bundan 10 sene önce, biriktirdiği harçlıkla senede bir kez yurt dışına çıkma hayali kuran üniversite öğrencileri, bugün çorba-ekmekle karınlarını doyurmaya çalışıyor.
İşte, Türkiye’nin yaşadığı değişimin özeti budur.
Özgürlük yerine baskı gelirse olacağı budur.
Hukuktan ve adaletten uzaklaşılırsa olacağı budur Dürüst ve ehil kadrolar uzaklaştırılıp yanlış kadrolarla iş tutulursa olacağı budur.
İstişare kültürü ter edilirse olacağı budur.
Ama buradan şimdi genç arkadaşlarıma seslenmek istiyorum.
Arkadaşlar,
İçinde olduğunuz durumu çok iyi anlıyorum, ama inanın, önümüzdeki ilk seçimlerde ülkemizde bambaşka bir rüzgâr esecek.
Özgürlük, adalet rüzgârı esecek.
Umut rüzgârı esecek.
Barış rüzgârı esecek.
İnanın, hep beraber derin bir oh çekeceğiz.
Bunu çok rahat söylüyorum çünkü biz daha önce bunu yaptık, çok önemli aşamalar kat ettik, ülkemizi ilham kaynağı bir ülke yaptık.
Başka ülkelerin bakıp keşke biz de Türkiye gibi olsaydık dediği dönemleri yaşadık.
Kimse unutmasın bunu.
Bazen bakıyorum Türkiye’nin o başarılı günleri unutuluyor, göz ardı ediliyor.
Arkadaşlar objektif değerlendirmek zorundayız.
Hakkı haklıya teslim etmek zorundayız.
Hiç endişeniz olmasın. Türkiye bu zor günleri de mutlaka aşacaktır.
İnanın yine yapacağız.
Ve bir kere daha tekrar ediyorum. Biz bu yola gençlerle çıktık, gençlerle beraber başaracağız.
Bu işler böyledir arkadaşlar. İnanın, bir günde her şey değişir.
Ben daha öncede söyledim. Aynı korkulu bir rüyadan uyanır gibi, bir kâbustan uyanıp şöyle bir yudum su içip rahatlar gibi ülke rahata erecek.
Bakın seçim günü vereceğimiz değişim kararı, tüm bu kara bulutları dağıtır geçer.
Bir anda değişir her şey.
Bazen ben bunları gençlere söylediğim zaman diyorlar ki ya ‘Sayın Başkanım durum çok kötü ya, sahiden düzelir mi?’ diyorlar.
Ben de diyorum ki ‘düzelir endişe etmeyin.’
Şu anda ülkenin bu hale düşmesinin en önemli sebebi ülkenin kötü yönetilmesi.
Başka bir şey değil.
Bu ülke gerçekten çok kötü yönetiliyor ya.
Yok, işi bilen kalmadı sistemde yok.
Bir kişi aklına her geleni yapmaya çalışıyor.
Bir de üstelik ben her şeyi herkesten daha iyi bilirim havasında ortalarda dolaşıyor.
‘Ben ekonomistim’ diyor ‘alanım ekonomi’ diyor.
Ya bende diyorum ki ‘madem alanın ekonomi 4 yıldır tek imzayla tek yetkili olarak bu ülkeyi yönetiyorsun. Düzeltiver şu ekonomiyi’ diyorum yahu.
Yıl geçmiş yahu 4 yıl. Mazereti olabilir mi bunun.
Hiçbir mazeret bulamazlar hiçbir mazeret.
Çünkü arkadaşlar bilmiyor. Bilmediğini de bilmiyor. Bilenlerle de çalışmıyor.
Sorunun tam özünde kökünde bu var.
*****
Değerli arkadaşlar,
Biz burada Beştepe Harikalar Diyarından konuşmuyoruz. Şu dönemde ben tam 75 ilçeye gittim. Yüzlerce ilçeye gittim.
Bütün genel merkezde görevli olan arkadaşlarımız, genel başkan yardımcılarımız, genel merkez yönetim kurulu üyelerimiz, her ay 81 ili ziyaret ediyoruz.
Tüm ülkenin nabzını tutuyoruz.
Biz bu ülkeyi tanıyoruz, iyi biliyoruz, anlıyoruz.
Uydurulmuş gerçeklik dünyasından konuşmuyoruz.
Biz burada ülkenin gerçeklerini konuşuyoruz.
Size gerçek hayattan bir başka örnek daha vereyim. Bu sefer arkadaşlar şöyle bir Doğu Karadeniz’e doğru gidelim.
Hatta Sayın Erdoğan’ın memleketine, Rize’ye gidelim.
Geçtiğimiz günlerde ne oldu, biliyor musunuz?
Rize’de en uzun süre dükkân işleten kadın esnafı, dükkanını kapatmak zorunda kaldı.
Yani açtığı günden itibaren en uzun süre, aynı adreste aynı dükkânı çalıştıran esnaf bir kadından bahsediyoruz burada.
Kendisi çocukken ilkokula gönderilmeyen, ama çocuklarını iyi koşullarda okutmak için çalışıp çabalayan Melek Hanım ekonomik krize dayanamadı.
Altını çiziyorum; Erdoğan’ın hemşerisi, kendi şehri…
Türkiye ne yazık ki yeniden iflas edenlerin, kepenklerini kapatanların ülkesi oldu arkadaşlar.
Düşünün; 1991’de ticaret hayatına başlamış, tek başına, bir kadın olarak, dükkanını açmış.
94 krizini atlatmış, 2001- 2002 krizini atlatmış, 2008-2009 krizini atlatmış ama kendi hemşerisinin el yapımı, ev yapımı milli krizinin altında kalmış.
Pandemi döneminde dükkânı kapalıyken bile direnen bu kadın esnaf, Erdoğan’ın en son patlattığı döviz krizinin karşısında duramadı.
Bakın çabuk unutuyoruz arkadaşlar çabuk unutuyoruz ve ülkenin şu andaki seviyesine de bakıyorum çabucak adapte oluyoruz.
Biz unutturmayacağız ama.
Daha geçtiğimiz Eylül ayında bu ülkede dolar kuru 8 lira 30 kuruştu arkadaşlar 8 lira 30 kuruş.
O günden bugüne ne oldu? Ne değişti?
Merkez Bankasına talimatla iş yaptırmaya başladılar.
Bir anda 3 tane para politikası kurulu üyesini görevden aldılar bir anda.
3 tane kendi emirlerinden çıkmayacaklarını düşündükleri insanları atadılar oraya ve hemen operasyona başladılar orada.
Akıl dışı, bilim dışı işler yapmaya başladılar.
Tekrar tekrar ediyor bu ha ilk defa değil.
Şu son 4 yılda en az 3 kere 4 kere yaşadık bunu.
Siz Allah’ın verdiği aklı kullanmazsanız, ilim ışığında, akıl ışığında ülkenin ekonomisini yönetmezseniz işte öyle bir krizden başka bir krize savurursunuz ülkeyi.
Daha Eylül ayında 8 lira 30 kuruş olan dolar kuru şu anda 15 liraya yakın seyrediyor arkadaşlar.
Ve ne zaman ne kadar müdahale ediliyor onu da bilmiyoruz ha.
Arka kapıdan yapıyorlar çünkü.
Hala şu anda döviz satışını arka kapıdan gizli saklı yapıyorlar.
Biz 2 ay öncesine kadar ne kadar döviz satıldığını merkez bankasının açıkladığı diğer rakamlardan toplaya çıkara böle falan buluyorduk.
Şimdi açıkladıkları veri sayısını da azalttılar biliyor musunuz?
Artık hesabı yapmamız eskisi kadar kolay değil. Baktı ki ya bunlar uyanık, çözdüler matematiği, ne kadar sattığımızı buluyorlar, bari biraz daha az veri açıklamaya başlayalım dediler.
Ve bugün itibariyle ancak piyasa oyuncularından bunları alabiliyoruz.
Ama maalesef görüyüz ki şu anda hala cayır cayır döviz yakmaya devam ediyorlar ya...
Yazık günah ya.
Gidip 4 buçuk milyar dolarlık swap anlaşması için sen Birleşik Arap Emirlikleri’nden dileneceksin, 15 Temmuz’un destekçisi olduğu bir ülkeye gidip sarmaş dolaş sarılacaksın, arkasından da 4 buçuk milyar dolar için gidip Birleşik Arap Emirliklerinden swap dileneceksin.
Bu kadar ucuz mu yahu.
En son ne yaptılar Suudi Arabistan ile ilgili. Kaşıkçı cinayeti değil mi.
Ne kadar ağır ifadeler kullandılar Kaşıkçı cinayeti ile ilgili ne kadar ağır ifadeler.
Sayın Erdoğan’ın inşallah onunla ilgili videolarını bir başka zaman gösteririm, neler neler söyledi yahu.
Arkasında bir baktık yeni Adalet Bakanı dedi ki, ‘biz bu davayı dosyayı olduğu gibi Suudi Arabistan’a gönderiyoruz. Onları işi’ dedi.
Bunun böyle olmayacağını Erdoğan kaç kere dedi yahu. ‘Burada görülecek arkadaş dav’ dedi, ‘dosyayı vermeyiz, gelip ancak burada bakarlar’ dedi.
Şimdi ne oldu? Ne oldu da bu U dönüşünü yaptınız.
Acaba Suudi Arabistan’dan ne kadarlık swap dileniyorlar ben merak ediyorum şu anda.
Fakat unutmayalım sadece aralık ayında henüz verilerin daha açık olduğu dönemde tam 17 milyar doları bunlar yine yaktılar arkadaşlar. Aralık ayında 17 milyar dolar.
130 milyar doların üzerine bir de 17 milyar dolar yaktılar ve bugünlerde cayır cayır dolar yakıyorlar.
İnşallah onun da rakamlarını biz bir şekilde buluruz ederiz.
İnşallah zaten iktidara gelince bütün o defterleri açacağız, bakacağız hepsini gün yüzüne çıkaracağız.
Hepsini göstereceğiz bu millete.
Bu milletin kaynaklarını, bu milletin alın terini, bu milletin daha tüy bitmemiş yetimin hakkını nasıl dar bir siyasi amaç uğruna, dar bir ideoloji uğruna cayır cayır yaktıklarını hepsini inşallah göstereceğiz.
Bakın arkadaşlar. Ülkemizdeki bu sıkıntılı durumun sebebi çok açık.
Çünkü bir kişi, koskoca ülkeyi deney laboratuvarına çevirdi.
Sonunda Rize’deki “Melek Abla” dükkânı da bir “deneyzede” oldu.
30 seneden fazla dükkânın kapısını açık tutan, geçmiş tüm krizlerin üstesinden gelen esnaf, dükkânını kapatmak zorunda kaldı.
Çok somut örnek, somut bir örnek. Memleketin ne hale geldiğini gösteren somut bir örnek.
Ülkenin Cumhurbaşkanı, Beştepe odaları dışında bir yeri artık fazla görmüyor dikkat edin. Nereye gidiyor geliyor bir bakın. Bir bakın.
Şöyle sokakta yürürken halkın içerisine çıktığı bir görüntüsünü son yıllara hiç gördünüz mü?
Şöyle bir esnafın. Sıradan ama önceden ayarlanmış, planlanmış senaryo değil. Tiyatro kurgusu değil.
Sıradan şöyle 10 y-tane esnafı yan yana yan yana ziyaret edip bir hal hatır sorduğunu hiç gördünüz mü son dönemde?
Yapmıyor, yapamıyor.
Bırakın Erdoğan’ı milletvekilleri yapamıyor bunu milletvekilleri...
‘Keşke dışarı çıkamasak keşke milletvekili olduğumuz anlaşılmasa’ diyorlar.
Meclis onlar için bir koruma alanı, kale.
Bakın işte ülkenin Cumhurbaşkanı ülkeyi göremediği için, bilmediği için sıhhatli hiçbir karar alamıyor. Girişinde “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şehri” yazan Rize’den haberi yok.
Rize’nin sokaklarında gezmiyor, halkın derdini dinlemiyor, sebep olduğu enflasyonun altında ezilen esnafın sesini de duymuyor…
Bir yanda yoksulluk, açlık çeken insanlar, batan esnaf, zarar eden çiftçi, karnını doyuramayan öğrenci; Diğer yanda, tüm bunlara kulaklarını tıkayan Beştepe Harikalar Diyarı.
Daha önce de söylediğim gibi, Erdoğan artık halkla arasına yüksek bir duvarı örmüş durumda. Halkı unuttu. Bir tane komşusu yok. Koruma duvarları olmadan gezebildiği bir tane sokak yok artık.
Bakıyoruz sorunları da artık önemsemiyor, küçümsüyor, görmezden geliyor. Bazı sorunları tamamen inkâr ediyor. Kendi hatalarının bedelini de herkese ödetiyor. Bu milletin canını yakıyor.
Eskiden “Ankara’da Keçiören’de bir dairede oturuyor” diyorlardı değil mi? Şimdi kendisini külliyeye hapsetmiş durumda.
Gerçekten ülkemiz adına çok üzülüyoruz.
Siyasi hayatının finalindeki tercihlerini görünce üzülüyoruz. Ama Türkiye’yi ve bu milleti getirdiği noktayı görünce de çok kızıyoruz.
Bakın daha dün, bugün ne demiş? Enflasyonun sebebi olarak gene başkalarını işaret etmiş. Onlarla mücadele etmiş.
‘Bunlarla mücadele edeceğim’ diyor.
Ya arkadaş Merkez Bankasına talimat verip de yanlış işler yaptıran, o fiyat etiketlerini yazan esnaf mı?
Merkez Bankasına arka kapıdan 130 milyar doları sattıran, aralık ayında yetmiyormuş gibi 17 milyar doları daha sattıran, Merkez Bankasını bütün döviz kurunu koruma kalkanlarını sıfırlatan, o fiyat etiketini yazan pazarcı esnafı mı? Kuru soğan depocuları mı?
Bunu sen yaptın yahu. Başkası yapmadı bunu.
Hiç enflasyonun sorumlusunu sağda solda aramasınlar.
Evet, şu son dönemde Rusya- Ukrayna savaşıyla beraber petrol fiyatlarında bir miktar artış oldu ama bizdeki gibi katlamadı hiçbir yerde yahu.
Eğer bizde de dünyadaki kadar petrol fiyatı artsaydı bugün benzinin fiyatı olacaktı 8 lira, 9 lira, 10 lira.
Eğer bugün bu ülkede 20 lira civarındaysa akaryakıt fiyatları bunun tek sebebi dövizdeki patlamadır.
Dövizdeki patlamanın sebebi de Erdoğan’ın Merkez Bankasına talimatla yanlış işler yaptırmasıdır. Başka bir şey değildir.
*****
Değerli basın mensupları,
Bildiğiniz gibi, önceki gün işsizlik rakamları açıklandı.
Yüzde 140’lara kadar yükselen enflasyonu yüzde 61 gösteren TÜİK, namı değer Rakamları Ayarlama Enstitüsü, şubat ayı işsizlik oranını da yüzde 10,7 olarak açıkladı.
Ama rakamlara şimdi biraz daha yakından bakmamız gerekiyor.
Burada son bir yılda ki işsizlik sayısını görüyoruz.
Şu soldaki TÜİK’in açıkladığı rakam sağdaki de İŞKUR’un açıkladığı rakam.
Bu Şubattan Şubat’a yani Şubat 2021’den Şubat 2022’ye işsiz sayısı açıklıyor.
İki tane devlet kurumu bunlar bakın.
TÜİK diyor ki 1 yılda işsiz sayımız 623 bin azaldı diyor.
İŞKUR ne diyor? 325 bin arttı diyor.
Ya ikini topla arada 1 milyon fark var ya.
İkisini toplayınca 948 bin fark var.
Biri eksi biri artı.
İkisi de devletin kurumu, ikisi de kamu kurumu.
Bunlardan hangisine inanacağız?
Şu tabloya bir bakın ya. Devletin iki kurumunun açıkladığı veri birbirinden ne kadar farklı.
Şimdi arkadaşlar bakın, TÜİK ne yapıyor? Aynı enflasyonda yaptığı gibi işsizliği saha araştırmasıyla hesap ediyor.
Hane halkı İş Gücü denen bir sistem var oradan yapıyor. Fiyatları da saha araştırmasından tespit ediyor.
Yani anket yapıyor TÜİK.
Ama İŞKUR’un rakamları fiilen İŞKUR’a başvuran işsiz.
Ben işsizim, iş arıyorum diyor İŞKUR’a.
Yani orada bir envanter var. T.C numarası, ad soyadı envanteri var İŞKUR’da.
Tabi onu da doğru açıklıyorlar mı bilmiyoruz. İŞKUR ne kadar düzgün çalışıyor hiçbir fikrimiz yok.
Ama TÜİK anket yapıyor.
TÜİK sahada anket yaptım diyor, işsiz sayısı 600 küsür bin azaldı diyor ama İŞKUR diyor ki bana başvuranların işsizim diye başvuranların sayısı 300 küsür bin arttı diyor.
Dün apartman görevlileri sendikasıyla iftardaydık. Apartman görevlileri arkadaşlar aileleri çocuklarıyla beraber geldiler çok da güzel bir ortamda güzel bir sohbet ettik.
Tabi her bir apartmanda çalışan 20, 30, 40 komşu ile beraber yaşıyor. Hayatı biliyorlar. Bazen o evler için alışveriş ediyorlar.
Birisi çıktı dedi ki, ‘Ya dedi Sayın Başkanım dedi şu TÜİK’in alışveriş ettiği pazarı, marketi, bakkalı, kasabı bilsek de biz de oradan alışveriş etsek Allah aşkına’ dedi.
‘Bu TÜİK nerden alışveriş ediyor bizim aklımız ermiyor’ dedi.
‘Biz her gün apartmanda oturanlar için gidiyoruz, rica ederlerse bazen gidiyoruz, kendi evimize alışveriş ediyoruz. Böyle bir enflasyon yok’ dediler.
İşe bakın. Enflasyonla oynayan artık bir kere doğru yıldan çıkınca güvenemezsiniz.
Çünkü doğru bir, doğru tek.
Enflasyonla oynayan TÜİK, ülkenin başka rakamlarını da olduğundan daha güzel göstermeye çalışıyordur.
Çünkü talimat öyle geliyor.
Daha önceki TÜİK Başkanlarına da bu talimat dönem dönem gelmiş.
Hatta bir tanesi rahmetli oldu. Ben görüşmüştüm.
Dedi ki zamanın Başbakanı beni bir gün çağırdı, ya dedi Sayın Başkan şu enflasyonu biraz düşürmemiz gerekiyor.
Ben de ona dedim ki, ‘Sayın Başbakan enflasyonu ölçmek bizim görevimiz. Biz ölçüyoruz. Düşürmek sizin göreviniz siz düşürün biz de düşmüş şekli ölçelim’ dedim dedi ..
Şimdi tabi bugünkü TÜİK Başkanları biri gidiyor biri geliyor.
4 yılda 4 tane mi ne değişti.
Zaten son yılda bir tanesi en son bağımsız TÜİK başkanı ayrıldı, ondan sonraki başkanı yıllarca vekil olarak tuttular. Çünkü vekil olunca her an görevden alabiliyorsunuz.
Sonra zaten bir kararname değiştirdi Cumhurbaşkanı tek imzayla, işime gelmeyeni her an işten atabilirim kararnamesi, özü o.
Zaten o kararnameye istinaden Merkez Bankası başkanı değiştirip duruyor. Yoksa kanunen mümkün değil ama yeni sistemde Cumhurbaşkanlığına kararname yetkisi verildiği için o Kanun Hükmü Kararname döneminde de bir şeyler yapıldı bu işle alakalı. Ne yaptılar? TÜİK Başkanını merkez bankasını anında işten kovabilme kararını aldılar, o karara istinaden de bir başkanı gönderip öbürünü işe başlatma dönemine başladılar.
Biri geliyor biri gidiyor. Şamar oğlanına döndüler yahu.
Koskoca koskoca kurumlar. Güvenilmesi gereken kurumlar bunlar.
Tabi ben buradan TÜİK ile İŞKUR’a ve özellikle de tabi onlara talimat verenlere, onların bağlı olduğu insanlara ve özellikle de Cumhurbaşkanına buradan seslenmek istiyorum.
Bakın madem bu kurumlar böyle rakamları makyajlıyor şu makyaj malzemelerini alıp rakamları eğer boyayacaksanız o boyaları birbirinizle de paylaşın.
Birbirinizden haberiniz olsun en azından değil mi.
Öteki ne yapıyor ne açıklıyor diye bir bakın yahu.
Önce birbirinizden haberdar olun birbirinizden.
Ama işte sistemde bilen olmayınca sistemin tümünü, ekonominin tamamını bilen, gören izleyen kimse kalmayınca herkes tuttuğu kadarını, baktığı kadarını görüyor.
Ve bu tutarsızlığın sebebini de bir an önce açıklayın diyorum buradan.
Hükümete buradan sesleniyorum. Bu tutarsızlığı açıklayın.
Nasıl sizin TÜİK sahada araştırma yapıyor da işsiz sayısı 600 bin düştü diyor da İŞKUR’un kayıtlarındaki işsiz sayısı aynı dönemde 300 bin artıyor bunu açıklayın.
Bunu açıklamak hükümetin görevidir, borcudur.
*****
Bakın arkadaşlar, istihdamla ilgili bir başka sorunumuz var.
Türkiye’de iş gücüne katılım oranı çok düşük. Yüzde 52.
İş gücüne katılım oranı ne demek biliyor musunuz? Çalışma yaşında olan her 100 kişiden sadece 52’si Türkiye’de çalışıyor demek.
Çalışma yaşında. Sağlıklı, sıhhatli eli ayağı tutuyor ama bunların sadece yüzde 52’si şu anda Türkiye’de çalışıyor.
Almanya’da bu oran kaç biliyor musunuz? Tam yüzde 80.
Demek ki siz ekonomiyi güçlendirseniz, yatırım yapsanız, yeni iş sahaları açsanız Türkiye’nin de iş gücüne katılım oranının yüzde 80 olmasının önünde hiçbir engel yok.
Bir düşünün o zaman ekonomideki büyüklüğü, bir düşünün o zaman ki istihdamı.
Türkiye’de sadece 100 kişiden 52’si değil 80’inin bir geliri olduğunu düşünün. O refah seviyesini bir düşünün.
Peki, niye olmuyor? Çünkü insanlar güvenmiyor.
Çünkü insanlar yatırım yapmıyor. Kendi insanımız gidiyor başka ülkelere yatırım yapıyor. O hale geldi ülke.
Türkiye’de milyonlarca insan iş arayıp bulamıyor bakın. İş aramaktan vazgeçiyorlar. “İş arasam da bulamam” hissiyatı o kadar yaygın ki.
Vazgeçiyorlar, imkânsız diyorlar artık benim iş bulmam.
Hele hele böyle 40 yaşından 50 yaşından sonra işini kaybedip de tekrar iş gücü piyasasına dönmek çok çok zor oluyor.
Bir başka konu da özellikle arkadaşalar kadınlarda işgücüne katılım oranı Türkiye’de çok daha düşük biliyorsunuz. Yüzde 34.
Yani çalışma yaşındaki her 100 kadının sadece 34’ü Türkiye’de çalışıyor.
Ülkenin kullanılmayan potansiyelini görebiliyor musunuz?
Çalışmayan kadınlara ben eminim yüzde 70’ine 80’ine sorun ya iş olsa böyle hani iyi bir gelir olacak, düzgün bir iş olsa çalışır mısın? Diye sorsanız çalışmayan kadınların yüzde 70-80’i tabi çalışırım der.
Ama yok ki ben ne yapacağım diyor.
İşte bunun içindir ki illaki yatırım illaki üretim.
Yatırım yapacağız, üretim yapacağız, ihraç edeceğiz.
Yatırım yaptıkça iş gücü imkanları artacak. Yatırım yaptıkça ülkede istihdam artacak.
İşsizlik arkadaşlar ağır bir sorun çok ağır. Sadece ekonomik sıkıntıdan ibaret değil işsizlik. Evet işsiz olunca gerçekten ekonomik sıkıntı oluyor ama aynı zamanda sosyal bunalım, stres, Tüm bunları işsizlik beraberinde getiriyor.
Onun için biz işsizlik sorununu çözmeyi biz öncelik kabul ediyoruz.
Bu doğrultuda önce, yatırımların Türkiye’ye akması için gereken güven ortamını sağlayacağız. Güvenilir bir hukuk sistemi inşa edeceğiz.
Şu anda Türkiye’nin kredi notu tarihinin en dip seviyesinde.
Birkaç hafta önce göstermiştim bu ekranda.
Yatırım yapılabilir seviyenin 5 kademe altında. Yani binanın giriş katı yatırım yapılır seviyedeyse 4. 5. Bodrumda katında şu anda ülkenin kredi notu.
Ve şu anda bu ülke tefeci faiziyle borçlanıyor. Hazine döviz bazında yüzde 8,6 faizle borçlandı yahu.
Ben buradan Sayın Erdoğan’a tekrar sesleniyorum. Ya siz faiz düşmanı değil miydiniz? Faizle mücadele edeceğim diye tek yetkili olmak istemediniz mi?
2018’deki seçim kampanyasında demediniz mi bana yetkiyi verin faiz de enflasyon da nasıl düşürülmüş göstereceğim demediniz mi?
Peki, Merkez Bankasına talimat veriyorsunuz da niçin hazineye talimat vermiyorsunuz.
Hazineye talimat verin deyin ki ya arkadaş Türkiye Cumhuriyeti hazinesi sen niye böyle Türk lirasına yüzde 25 yüzde 26 yüzde 27 faiz ödüyorsun? Niye dolara yüzde 8,6 faiz ödüyorsun diye Türkiye Cumhuriyeti hazinesine niye hesap sormuyorsun?
Niye talimat vermiyorsun?
Hadi bir talimat ver de düşüversin bakalım faiz.
Ben buradan soruyorum Türkiye Cumhuriyeti hazinesi doğrudan kendisine bağlı kendisine bağlı bakın bağımsız bir kurumda değil, Merkez Bankası gibi değil. Bağlı bir kurumdur.
Ben tam 11 yıl ben Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakan oldum, başbakan yardımcısı oldum.
Talimatla çalışan bir kurumdur. Bağımsız değildir.
Hazineye talimat ver yüzde 8,6 borç alırken faiz vermeyeceksin arkadaş. Yüzde 8,6 faiz vermeyeceksin.
Nasıl Almanya, Amerika, Avrupa yüzde bir iki faizle borçlanıyorsa sende yüzde bir iki faizle borçlanacaksın diye bir talimat ver de göreyim.
Oluyor muymuş bir bakalım.
Niye yüzde 25,26,27, 28 vadesine göre Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi Türk lirasına faiz ödüyor bugün?
Talimat ver Hazineye düşürsün. Madem talimatla oluyor düşürsün.
Hiç kaçamazsın hiç. Tek sorumlusun ve hazine sana bağlı.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi yüzde 8,6 dövize yüzde 25, 26, 27 Türk lirasına faiz ödüyorsa bunu Sayın Erdoğan ödüyor. Onun talimatıyla ödüyor başkasının talimatıyla değil.
Hiç kimseye suç atmasın.
Güven arkadaşlar güven. Önce güveni sağlamak gerekiyor başka türlü mümkün değil, mümkün değil.
Siz ülkenin resmi kuruluşuna enflasyonu yalan yanlış açıklatırsanız kimse size güvenmez.
Bu ülkenin apartman görevlileri eğer TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamına güvenmiyorsa, gülüyorsa o zaman siz bu ülkede hiçbir rakama kimseyi inandıramazsınız, güvendiremezsiniz.
Bakın arkadaşlar biz hazırlanıyoruz.
DEVA ekonomisi, yatırımları Türkiye’ye çeken bir mıknatıs görevi görecek.
Yatırımlar aktıkça, yeni iş sahaları açılacak.
İşletmelerin büyümelerinin ve daha fazla istihdam oluşturmalarının önündeki engelleri teker teker kaldıracağız.
Hepsini yapacağız.
Birinci yılımızda istihdam teşviklerini sadeleştireceğiz.
Çok karışık teşvik sistemi çok. Anlamak için danışman tutmak gerekiyor.
Önce danışmana bir para vereceksin ki sana anlatsın.
Özel istihdam bürolarını etkinleştireceğiz.
İŞKUR’u güçlendireceğiz.
Gençlerin, kırsal alanlardaki iş ve istihdam imkanlarından daha fazla yararlanmalarını sağlayacağız.
Teknoloji girişimlerini mutlaka destekleyeceğiz.
Eğitim sistemini, herkesin yeni beceriler edinip iş bulabilmesi amacıyla yenileyeceğiz.
Bakın görün, DEVA ekonomisinde işsizlik gerçekten nasıl gerileyecek.
Biz boş konuşmuyoruz arkadaşlar. Bakın Tüm bunları Ekonomi ve Finans Eylem Planımızla tarihe not düştük.
Tam 119 madde.
Bakın açıkladık. 2 ay önce tek bir cümlesine, noktasına, virgülüne bir kusur bulamadılar.
En ufak en ufak bir hata yaparlarsa boş dururlar mı? Bütün sosyal medya, medya kaynıyordu.
DEVA Partisinin Eylem Planında şöyle bir yanlış bulduk, şu hata var, olmayacak işi yazmışlar falan.
Yok. Çıt yo bakın çıt yok.
Dersimize iyi çalışıyoruz.
Ha olabilir de yahu. Yani kul hata yapar olabilir de.
Ama biz diyoruz ki her eylem planımızı açıkladığımızda çalıştık, ettik çok da geniş istişareler de yaptık ama yine de bir eksiğini kusurunu bulursanız bize söyleyin.
Eksiği varsa seçime kadar tamamlarız.
Kusur varsa düzeltiriz. Torbanın ağzını kapatmıyoruz.
119 maden açıkladık, bir 10 madde daha ekleriz 20 madde daha ekleriz hiç önemli değil diyoruz. Bu şekilde açıklıyoruz.
Yarın inşallah Bursa’da Yerel Yönetimler ve Şehircilik Eylem Planımızı açıklayacağız.
101 madde arkadaşlar 101. Bunu yapabilen yok Türkiye’de.
Böyle bir şey yok.
Devlet tarafında yok.
Siyasi partiler içerisinde de biz yapıyoruz bunları bakın. Biz oryaya koyuyoruz.
Çünkü bizim bunu yapacak birikimimiz var, tecrübemiz var, ekiplerimiz var. Çok Geniş istişare halkalarımız var.
Ekonomi- Finans Eylem Planımızı açıklamadan önce İstanbul’da Türkiye’nin en iyi iktisatçılarını topladık.
Dedik ki bakın bu Türkiye meselesi. Sizleri çağırmamız sizlerin isimleri üzerinden bir siyasi propaganda falan anlamına gelmiyor. Öyle bir ey anlamayın, yanlış anlamayın, öyle bir şey yok.
Zaten basına kapalı sessiz bir toplantı yapacağız ama görüşleriniz bizim için kıymetli.
Kimi davet ettiysek geldiler. Bir 70-80 yaş kuşağı, ak saçlılar. Bir 50-60 yaş kuşağı bir de 30-40 yaş kuşağı.
3 kuşağı bir salonda bir araya getirdik.
Ekonomi- finans Eylem Planımızı enine boyuna tartışıp sağ olsunlar çok güzel fikirler verdiler, çok iyi önerilerde bulundular ve sonuçta Ekonomi- Finans Eylem Planımızı bitirdik ondan sonra kamuoyuna açıkladık.
İşte Yerel Yönetimler Şehircilik Eylem Planımızı da aynı titizlikle hazırladık. Çok geniş istişareler yapıldı ve kısmet olursa inşallah yarın öğlen saatlerinde Bursa’da bunu kamuoyu ile paylaşacağız.
Biz her konuda “şunu yapacağız” diyoruz Belgelendiriyoruz. Bütçelendiriyoruz. Takvimlendiriyoruz.
Çünkü siyasette konuşmaktan kolay bir şey yok. Ama siyaset sadece laf üretmek değil, iş üretmek iş.
Biz hep iş üreterek siyasette olduk. Hep iş üretmeye çalıştık.
Tabi ki ürettiklerimizi anlatacağız ama bakıyoruz Türkiye’de maalesef siyaset deyince sadece bir laf üretme olarak görünüyor.
Başka bir şey yok. Altına bakın çoğu zaman boş. Çoğu zaman boş.
Hükümetin şu son yıllarda ortaya koyabildiği bir tane program yok. Bir yargı eylem planı, Adalet eylem planı gibi bir şey açıkladılar geçen sene hiçbir şey yapmadılar.
Yook.
Göstermelik birkaç adım o kadar.
Orta vadeli program açıkladılar geçen sene Eylül ayında, işte bu sene için döviz kurunu yazmışlar 9 lira 30 kuruş.
Bu yılın ortalaması ha. Daha şurada nisan ayındayız. Bu yılın ortalaması.
Yok, plan program alışkanlığı yok.
Çünkü planı programı vesayet kabul ediyor. Planla programla kendini bağlamak istemiyor.
Sorun orada.
Kural bazlı yönetime inanmıyor şu anda bu ülkenin Cumhurbaşkanı.
Ben aklıma geleni yapmalıyım diyor.
Öyle plan açıklayım, planla kendimi bağlayacağım. Yapmıyor.
Olmayınca da işte bu hale düşüyor.
Bakın değerli arkadaşlar;
Biz inşallah işsizliğin de yoksulluğun da, enflasyonun da üstesinden geleceğiz.
Enflasyonu bakın nasıl 2003- 2004’te yaptıysak iki yılda yeniden tek haneye indireceğiz.
Bunu gerçekleştireceğiz.
Olmaz diyorlardı hatırlayın 2003-2004’ü. Biz tek haneye indireceğiz enflasyonu ve paradan altı sıfırı atacağız diyorduk değil mi?
Olmaz diyorlardı.
Yapamazsanız diyorlardı.
Hatta o zamanki bir köşe yazarı dedi ki yapsınlar dedi ben dedi gideceğim Ulus Meydan’ında acayip sesler çıkaracağım dedi. Ne dediğini ben şimdi söylemeyim çünkü edebim müsaade etmiyor.
Ve yaptık bir özür yazısı yazdı ondan sonra.
34 yıllık enflasyonu tek haneye indirdik.
Ama bu sağlam bir programla oldu, sağlam bir ekiple oldu.
Şu anda hükümetin elinde ne bir sağlam program var ne bir sağlam ekip var. İstişare de etmiyorlar.
Biz yapamayacağımız bir şeyin sözünü hiç vermiyoruz. Ama bir söz veriyorsak bu sözümüzü mutlaka yerine getiriyoruz.
Hiç endişeniz olmasın. Bu pahalılık, bu yoksulluk arkadaşlar son bulacak.
*****
Değerli arkadaşlar,
İktidar koltuğu uzaktan bakınca hoş görünür ama o koltuğun ağırlığını kaldırmak gerekir.
Onun için de iktidardayken yapacaklarınızı şimdiden hazırlamanız gerekir.
Biz “Zamanı gelince bakarız” diyenlerden değiliz. ‘Ya o gün gelsin düşünürüz’ diyenlerden değiliz. ‘Kervan yolda düzülür’ diyenlerden değiliz.
Dersimizi çalışıyoruz.
Seçilecek hükümetin, iş başına gelecek hükümetin ilk günden itibaren yapacaklarını bütün detaylarını hazırlıyoruz.
İlk gün ilk dakikadan itibaren.
Nefes almadan, kurulacak hükümetin nefes almadan çalışacağı kadar çok iş yükünü bugünden hazırlıyoruz ve bu eylem planlarını tüm Türkiye’ye açıklıyoruz, duyuruyoruz.
Şimdiye kadar 6 ayrı alanda eylem planı açıkladık. Hesap kitap yapıyoruz, takvimlendiriyoruz ve en sonda da açıklıyoruz.
Bu eylem planlarımızla Türkiye siyasi tarihinde bir ilkin altına imza atmış oluyor.
İlk defa yapılıyor böyle bir şey.
İktidara elimizdeki çözümlerle gidiyoruz.
Gerçekçi çözümlerle.
Hayal projeleri yok bizde. Hayali hiçbir şey yok. Hepsi gerçekçi. Hepsi sahici.
Ve inşallah yarın da dediğim gibi yeni bir eylem planı daha açıklayacağız. Bursa’da yeni eylem planımızı tanıtacağız.
Ve önümüzdeki süreçte de yaptığımız güzel çalışmaları toplumumuzla paylaşmaya devam edeceğiz.
Arkadan üniversitelerle ilgili eylem planımız geliyor bakın. 50 madde.
Doğa hakları ve çevre geliyor. Bitti tamamen hazır.
Sağlık Eylem Planımız geliyor.
Daha sonra 3-18 yaş Eğitim Eylem Planı gelecek. Yargı Reformu Eylem Planı gelecek. Kültür ve Sanat Eylem planı gelecek.
Her alanda her alanda bunları hazırlıyoruz ve inşallah ülkemizi hakkettiği bir döneme götürmek için adil, güçlü ve zengin Türkiye’ye ulaşmak için hep beraber çalışıyoruz.
Ben bu vesileyle değerli basın mensuplarını ve tüm Bursalıları yarınki lansman tanıtım törenine davet ediyorum. Saat 13.00’de Bursa’da.
Bugün bizlerle olduğu için değerli basın mensuplarımıza tekrar teşekkürlerimizi sunmak istiyorum.
*****