6 Aralık 2022 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Sosyal Politikalar 2. Eylem Planı Konuşması

6 Aralık 2022

Sosyal Politikalar 2. Eylem Planı


Kıymetli basın mensupları,

Değerli konuklar,

Değerli çalışma arkadaşlarım,

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen değerli vatandaşlarımız,

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Partimizin sosyal politikalar eylem planının ikincisini açıklayacağımız basın toplantımıza hoş geldiniz

*****

Bugün 17. Eylem planımızla karşınızdayız. İşte bu kitapçıkta ülkemiz için, yarınlarımız için yazılmış tam 46 madde var. 46 yeni eylem var.

Bakın dile kolay geliyor, kimilerine basit geliyor, ama bu büyük bir emeğin büyük bir azmin ürünü.

DEVA Partisi’nden önce Türkiye’de siyasette böyle çalışmanın örneği yoktu. Hiçbirimiz görmedik.

Muhalefet Türkiye’de hep eleştirirdi haklı eleştiriler getirirdi ama yerine ne koyacağını, doğrusunu söyleme konusunda çok üretken değildi.

Ama son birkaç yıldır bizim Türkiye’de siyasete getirdiğimiz bu yeni kültür gerçekten ülkemizin yarınları için herkese ümit veriyor.

Artık donanımlı hazırlıklı kadrolarla ve planlı programlı bir şekilde seçimlere doğru gidiyoruz.

Çünkü biz ülkemizin her alandaki sorunlarının çözümlerini detaylarıyla çalışıyoruz ve “eylem planı” adı altında ortaya koyuyoruz. Bu eylem planında yine son birkaç yıldır siyasete bizim kazandırdığımız bir termoloji.

Gurur duyuyoruz: Türkiye siyasetinde bir ilke imza atıyoruz.

Eylem planlarımız tamamlandığında bu sayı 22 olacak.

İnşallah bu yılın sonuna kadar geri kalan 5 eylem planımızın da tanıtımını yapacağız. Hepsi son noktaya geldi diğer 5 eylem planımız. En son redaksiyonlar yapılıyor. Bu yılın sonu itibariyle 22 eylem planımızın 22’sini de açıklamış olacağız.

Yüzlerce madde, yüzlerce aksiyon, yüzlerce ev ödevi hazırlıyoruz.

Bu ev ödevlerini kimin için hazırlıyoruz? Seçimlerden sonra kurulacak hükümet için. Her bakanın önüne ev ödevini böyle tek tek koyacak şekilde hazırlık içerisindeyiz.

Karşınızda belki sadece beni ve şu anda arkadaşlarımızı görüyorsunuz ama bu çalışmanın arkasında çok geniş bir ekip var çok geniş bir ekip.

Binlerce kişinin aklı, fikri, emeği ile biz bu eylem planlarımızı oluşturuyoruz. Bakın 17 etti bugüne kadar binlerce kişinin emeği var burada.

Ve inşallah iktidar olduğumuzda toplam 22 eylem planımızla ülkemiz büyük bir atılım gerçekleştirecek.

Tıpkı 22 şeritli yol gibi… Aynı anda hepsini hayata geçireceğiz ve ülkemize gerçek anlamda bir atılımı inşallah yaptıracağız.

*****

Değerli arkadaşlar,

Biliyorsunuz, Sosyal Politikalar Eylem Planımızın ilkini yani 3 nolu eylem planımızı 14 Eylül 2021 tarihinde bu salonda sizlerle paylaşmıştık.

Eylem planımızın sonuna bir nokta koymadan sizlerin kamuoyunun takdirine sunmuştuk.

Zaten bütün eylem planlarımızı açıklarken diyoruz ki ‘biz kamuoyunun taktirine sunuyoruz’ diye açıklıyoruz. Bu süreçte gelen öneriler olursa eleştiriler olursa bunları da dikkate alarak revizyonlar yapıyoruz.

Ve seçimlere kadar da bu süreç böyle canlı bir şekilde devam edecek.

Fakat bu Geçen süre içerisinde özellikle bu 3 nolu eylem planımızla ilgili Sosyal Politikalar Eylem Planımızla alakalı yeni sorunlar ortaya çıktı. Yeni öneriler geldi bize. Hem sorunlar büyüyor hem de bu sorunların çözümüyle ilgili yeni öneriler geliyor.

Biz de bütün bu yeni sorunları yeni önerileri dikkate alarak ikinci bir tur çok geniş bir çalışma yaptık. Tüm sosyal politikalarla ilgili çalışmalarımızı 2. Kez masaya yatırdık. Ve Sayın Genel Başkan Yardımcımız Selma Aliye Kavaf’ın başkanlığında bütün bu çalışmaları yeniden gözden geçirdik.

Ve ne yaptık? Bu 3 nolu eylem planımızın yanına bir de 17 nolu eylem planımızı koyduk.

Dikkat ederseniz, mesele sosyal politikalar olunca, sadece bir yılda bile dünya kadar yeni sorun ortaya çıkmış.

Ülkede ekonomik kriz derinleştikçe ülkede ekonomi kötüleştikçe ülkede yoksulluk yaygınlaştıkça sosyal politikalar alanında sosyal destekler alanında gerçekten yeniden yeniden pek çok konu gündeme geldi ve bir cildi dolduracak kadar daha mesele ortaya çıktı.

Biz de bu yüzden çalışıp, biriken sorunların çözümünü ikinci bir cilt yayınlayarak açıklıyoruz.

Yani bu 17 nolu eylem planımız aslında 3 nolu eylem planımızın 2. Cildi. Yani bunu bununla artık beraber 1. Cilt 2. Cilt gibi okumak lazım.

Gerçekten dert büyük, yara büyük.

Aradan geçen bu bir yılı aşkın sürede ülkemizde her şey daha kötüye gitti.

Ülkemiz, sosyal devlet olmaktan her geçen gün uzaklaştı.

Ülkemiz refahtan çok darboğaza doğru sürüklendi.

Dar ve sabit gelirliler enflasyona ezildi enflasyona ezdirildi. Gelir adaletsizliği tarihi rekor kıran seviyeye geldi.

Bugün neredeyse ortalama ücret haline gelen asgari ücret artık açlık sınırının altında.

Evet asgari ücret diyoruz ama fiilim olarak baktığınızda bu asgari ücret neredeyse çalışanların yarısının aldığı ücret. Öyle asgari derken çok geniş bir ücret skalası var da çok alan da var orta alan da var. Bu da işin asgarisi. Öyle değil. Asgari ücret dediğimiz neredeyse tüm çalışanlarımızın yarısının geliri şu anda.

Ve bu açlık sınırının altında.

Yoksulluk sınırı, asgari ücretin 4,5 katını aşmış durumda.

Yani sadece yoksulluk sınırı 4 kişilik bir aile için hesap ettiğinizde ki bunu TÜR-KİŞ tutarlı bir şekilde 40 yıldır açıklıyor. Bunu açıkladığı için son zamanlarda gittikçe daha çok baskıyla baskıyla karşı karşıya kalıyor ama onlarda bunu anlatmak zorunda.

Milyonlarca çalışanın temsilcisi olacaksanız dosdoğru şekilde bunu açıklamak zorundasınız. Başka türlü onları temsil edemezsiniz.

Hükümette ne yapıyor onlara doğruyu söyledikleri için epey bir baskı yapıyor. İzliyoruz, anlıyoruz ama bu dönemde en önemlisi dik durabilmek doğruyu açıkça söyleyebilmek. Bazen doğru söyleyeni 9 köyden kovmaya çalışsalar da milyonlarım temsilcisi kuruluşların dosdoğru düzgün yerde durmaları lazım. Gerçeği olduğu gibi ortaya koymaları lazım.

Ve değerli arkadaşlar, son 1 yıldır özellikle şu kur korumalı mevduatla beraber ve faiz ödemelerinin astronomik seviyelere çıkmasıyla beraber zaten elinde parası olan kişilere, 85 milyonun vergisiyle faiz ve kur farkı ödenerek adeta yoksuldan alıp zengine dağıtan bir sistem inşa edildi.

Gerçekten akıllara ziyan bir iş şu anda yaptıkları. 330 milyar bu sene faiz ödüyorlar. Yetmeyecek gelecek sene 547 milyar faiz ödeyecekler. Devletin bütçesinden.

Şu anda bütçe var ya görüşülüyor genel kurula indi bütçe o bütçeye bakın 547 milyar TL’lik faiz ödemesi var. Bu yılki 330 yetmedi. Gelecek sene 547 milyar ödeyecekler.

Bu sene ödedikleri 330 üzerine en az bir o kadar da kur farkı ödeyecekler. Etti mi size 650 milyar. 650 milyarı 85 milyon vatandaştan küçük küçük vergi vergi topluyor topluyor 85 milyondan heybeyi dolduruyor. O heybeyi zaten olduğu gibi parası olana veriyor.

E bu ülkede orta direk diye bir şey kalır mı?

Ne oldu sonunda? TÜİK’in rakamı geçen hafta çarşamba günkü toplantımızda da şu ekranda gösterdim. Sermayenin millî gelirden aldığı pay son iki yılda yüzde 43’ten yüzde 54’e çıkarken, emeğin aldığı pay yüzde 37’den yüzde 25’e düştü.

Bugün maalesef, emeğin hakkı ödenmiyor.

Derin bir yoksulluk cenderesindeyiz içindeyiz arkadaşlar.

Türkiye; üç kuruşla hayatta kalmaya çalışanların ülkesi oldu.

Koskoca ülke Survivor setine döndü.

Herkes üç kuruşluk kazancıyla, sabahtan akşama, akşamdan sabaha durmadan çalışarak hayatta kalmaya çalışıyor.

Dün daha İstanbul’dan Ankara’ya gece dönerken şöyle kısa bir mola verdik bir tır şoförü geldi yanıma emekli muhtemelen 65-70 yaşlarında. ‘Ben bu tır şoförlüğünü yapmasam geçinmem mümkün değil. 4 bin 500 lira emekli maaşı alıyorum’ dedi. ‘Geçinmek mümkün değil’ dedi.

O yaşta yollarda direksiyon sallayarak ancak hayatta kalmaya çalışıyor emekli vatandaşımız.

Böyle bir şey olabilir mi? Hani sosyal devlet nerede nerede? Nerede bu sosyal devlet?

Tabi ki bu asgari ücretle 3 kuruşla geçinmeye çalışanlar iş bulabilenler, iş bulabilirse. Bir de gittikçe büyüyen bir işsizler ordumuz var.

Bu da bir başka sosyal felaket gerçekten.

Bu tablo arkadaşlar bizi kahrediyor.

Burada bir örnek vermek istiyorum.

Biliyorsunuz, ben tam 11 yıl bu ülkenin ekonomisini yöneten ekibin başında oldum. İbrahim Bey’de Türkiye’deki ekonomi yönetiminin teknik ekibin başında oldu. O da 10 yılı geçkin bir süre 11 yıla yakın bir süre.

Biz görevimizi, devasa bir başarı hikayesi bırakarak devrettik.

Benden sonra göreve gelen bir bakanın ifadesini söylüyorum, ‘Sayın başkanım öyle bir miras bırakmışsınız yiyoruz yiyoruz bitmiyor’ dedi. Bana bizzat ifadesi. İsmini söylemeyelim. Benden sonraki bakanların sayısı çok olduğu için ilk gün söylesek belki kim olduğu ortaya çıkardı da sayılar çoğalınca şimdi onun ismi bizde gizli kalsın ama fiili örnek.

‘Öyle bir miras bıraktınız ki yiye yiye bitiremiyoruz’ dedi. Canlı örnek.

Ülkemize hamdolsun sayısız hizmetlerde bulunduk.

Tabi ki hatalarımız da oldu ama bütün bunlardan ders alarak başarılarımızdan ve hatalarımızdan ders alarak DEVA Partisi’ni kurduk yepyeni bir yol açtık yürüyoruz.

Bütün bu süre içerisinde değerli arkadaşlar en önemli başarımızdan biri neydi biliyor musunuz? Mutlak yoksulluğu sıfırlamamızdı mutlak yoksulluğu.

Biz, bu büyük utanca son verdik.

Bugün ne yazık ki mutlak yoksulluk yeniden geldi.

Dünya bankası koskocaman bir kitap yazdı biliyor musunuz mutlak yoksullukla alakalı ve Türkiye’nin sosyal politikalarıyla alakalı. Başka ülkelere örnek olsun diye.

Türkiye hem büyürken hem gelişirken hem de sosyal adaleti nasıl sağladı? Türkiye ekonomisini büyütürken gelir dağılımını nasıl düzeltti diye dünya aleme örnek olsun, bilmeyenler bilsin, öğrenmeyenler öğrensin diye kitap yazdı.

Dünya âlem bizden baktı örnek aldı şu andaki hükümet ne diyor? ‘Bizim aklımız bize yeter. Ben zaten ekonomistim alanım ekonomi’ diyor.

Ülkeyi de çuvallatıyor kendi de çuvallıyor.

Akşam yemeklerinden et, sabah kahvaltılarından peynir eksildi ülkede.

Ekmek kuponları yaygınlaştı.

Emekliler; yağmurda çamurda ucuz ekmek kuyruklarında bekliyor şu anda.

Pazara, markete, manava gittiğimizde, sebze meyvenin kiloyla değil taneyle satıldığını görüyoruz.

Avrupa’nın en büyük tarım alanlarına siz sahip olun Avrupa’nın en büyük topraklarına sahip olun Avrupa’nın en büyük ve en genç nüfusuna sahip olun kendi ülkenizde gıda tarım konusunda yetersiz hale gelin ve kendi vatandaşınızı ekmek kuyruğunda bekletin. En temel meyve sebzeleri taneyle alacak hale düşürün.

Bu mu ekonomistlik? Bu alan ekonomi olmak? Tablo ortada.

Sıradan ürünlerin bile kilitlerle zincirlerle korunduğuna tanık oluyoruz marketlerde.

Bugün bebek maması bebek bezi kilit altınsa satılıyor marketlerde.
Şu işe bakın.

Her gün ama her gün insanımızın onuru, haysiyeti ayaklar altına alan bir zihniyetle karşı karşıyayız.

İşte böyle bir yoksulluk cenderesindeyiz arkadaşlar.

Bir noktanın da özellikle altını çizmek istiyorum:

Bakın biz kimlerle mücadele ediyoruz, biliyor musunuz?

Orta direğin yok olduğu ülkede, yoksul insanların desteğiyle ayakta kalabileceğine inanan bir zihniyetle şu anda mücadele ediyoruz.

Yoksullaşan halkı kendine bağımlı kılmaya çalışan, vatandaşın başını kaldırmasına bile imkân vermeyen bu ortamdan siyasi nema elde etmeye çalışanlarla biz mücadele ediyoruz şu anda.

85 milyonu geçim derdine sürükleyen bu otoriter ittifakla mücadele ediyoruz şu anda.

Ve bu iktidar ne yapıyor, biliyor musunuz?

Asılsız bir korku yayıyor.

Mesela ne diyorlar?

“İktidar değişirse sosyal yardımlar kesilir” diyorlar.

Sosyal yardıma ihtiyacı olan vatandaşlara o yardımı sağlarken parti üyelik kartına önce mahkûm ediyorlar sonra vatandaşlarımız diyor ki ‘ben bu partiye üye olduğum için bu yardım geliyor, bir başka parti gelse acaba ben öbür partinin üyesi olduğu için yardımım kesilir mi?’ diye içten içe şüphe duyuyor kuşku duyuyor.

Bu mu adalet? Bu mu sosyal adalet? Gerçekten yazıklar olsun diyorum.

Böyle bir şey yok arkadaşlar bakın, ben buradan açıkça taahhüt ediyorum.

Buradan bu iktidarın da en büyük yalanını afişe ediyorum. Asla yapılan yardımlara, kazanılmış haklara göz dikecek hiç kimseye biz geçit vermeyiz.

DEVA Partisi buna hiçbir zaman müsaade etmez.

Hatta dahası var arkadaşlar: Bakın Bugünkü iktidar ne yapıyor?

İhtiyaç sahiplerinin bakıyor siyasi görüşünü anlamaya çalışıyor. Bizden mi değil mi? Kendi parti teşkilatını yardım alabilmek için mutlaka gerekli bir durak olarak ortaya sokuyor.

Böylece yardımlarla kendini ayakta tutmaya çalışıyor. Ama bizim vatandaşımız her şeyi biliyor.

Benim buradan tüm milletimize seslenişim şudur, bize güvenin. Böyle bir şey olmaz.

Biz bu adaletsizliğe son vereceğiz.

Bizim kitabımızda “Altta kalanın canı çıksın” diye bir şey yok arkadaşlar böyle bir şey yazmıyor bizim kitabımızda.

Biz, sosyal yardım ve hizmetleri hak temelli sunacağımızı ta en başında parti programımıza yazdık.

Şu andaki iktidar, sosyal yardımları ve destekleri vatandaşa bir “lütuf” gibi sunuyor.

‘Bak reis gönderdi paketi’ diyor. ‘Bak Tayyip gönderdi paketi’ diyor. ‘Bak Cumhurbaşkanının paketi’ diyor. Bir lütuf gibi sunuyorlar.

Oysa sosyal yardımlar ve destekler bir haktır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve ihtiyaç sahibi olan herkesin hakkıdır.

Sosyal devletin gereği de budur. Vatandaşımız zaten hakkını alıyor.

Çalışırken üretirken hali vakti yerindeyken vergi veriyor ama olur da bu hengamede bir şekilde gelir seviyesi düşerse bir şekilde ihtiyaç hali meydana gelirse o zaman da zamanında ödediği vergilerin hakkını sosyal destek sosyal yardım olarak alıyor.

Bu işin özü bu. Onun için biz buna hak temelli bir sosyal politika diyoruz.

Bizim taahhüdümüz net.

Biz, ihtiyaç sahiplerine “asgari gelir desteği” sağlamaktan bahsediyoruz arkadaşlar. Dünyanın konuştuğu bir model bu.

Önce her haneye bir sosyal hizmet uzmanı atayacağız. Aynı aile hekimleri gibi. O arkadaşımız o haneden birebir sorumlu olacak. Ve aile hekimlerinden farklı olarak o arkadaşlarımız gidip o kapıları çalacak.

‘Bir ihtiyacınız var mı?’ diyecek.

Şu anda devletin sosyal yardım soysal destek veren 43 tane kurumu var. Vatandaşın 43 kapıyı dolaşması gerekiyor ki o yardımları almasıyla vermesiyle uğraşsın.

Değil 43 kapı 4 kapıyı bile bulamıyor vatandaşımız. Bir sefer o kapıların sayısını azaltmak gerekecek.

Ve bizim o sosyal destek uzmanlarımızın devletin imkanlarını bizim vatandaşlarımıza anlatması gerekecek. Ailenin durumuna bakıp o ailenin ihtiyacı nasılsa hangi noktadaysa o ailenin ihtiyaçlarına hangi kurumdan nasıl karşılamak gerekiyorsa işte o köprü vazifesini bizim sosyal destek uzmanı arkadaşlarımız yapacak.

Böylece devlet vatandaşın ayağına gidecek. Eve giren parayla eve girmesi gereken parayı karşılaştıracak.

Gelir yetersizse, farkı devlet kapatacak.

İşte “asgari gelir desteği” bu demek.

Bu destekleri vatandaşımızın hakkı olduğu için biz sağlayacağız. Bir lütuf olarak değil. Ve herkese vereceğiz.

Hiç kimsenin parti üyeliğine, kimliğine, şusuna busuna bakmayacağız.

Bizim vatandaşımız mı? Zaten hakkı.

Şimdi ben bunu açıkladığım zaman, “DEVA Partisi yardımları artıracakmış, böyle mi olur” diyenler olduğunu da görüyorum.

Bir cevap verelim; evet arkadaşlar, biz bu derin yoksulluk girdabından ancak böyle çıkacağız.

Şu anda aynı asgari ücret gibi aynı memur maaşı gibi emekli maaşı gibi sosyal yardımlar sosyal destekler de ancak TÜİK’in açıkladığı uydurma enflasyon kadar artırılıyor.

Oysa gerçek hayat çok daha fazla pahalanıyor. Gerçek enflasyon çok daha yüksek. Zaten ülkede yoksulluk bunun için artıyor.

Biz Her birimizin yaptığı harcamadan, kazancından alınan vergiler var ya vergiler; Kur Korumalı Mevduat gibi devleti batırma projelerine değil, vatandaşlarımıza ayırarak o kaynakları geniş kitlelerin o kaynaklardan istifade etmesini sağlayarak bu ekonomiyi ayağa kaldıracağız.

Rahmetli Özal’ın çok önemsediği, bu hükümetin yıktığı orta direği yeniden ayağa kaldıracağız.

Orta direk biliyorsunuz çadırın orta direğidir. Çadırı o taşır. Bu iktidar Türkiye’de orta direği mahvetti.

Geçen hafta da gösterdim ama bunun tekrar etmekte büyük fayda var.

Şu makasa bakın.

Milli gelirden iş gücünün payına bakın sermayenin aldığı paya bakın.

Son 2 yılda sadece son 2 yılda. İş gücünün milli gelirden aldığı pay yüzde 37’den yüzde 25’e düşmüş, sermayenin aldığı pay yüzde 43’ten yüzde 54’e çıkmış. Tablo ortada.

Bu ne demek? Alnının teriyle bileğinin gücüyle çalışan herkes yoksullaşmış parası olan sermaye daha çok kazanmış daha çok parası olmuş.

Grafik ortada. Bu mu sosyal devlet?

Ben Sayın Erdoğan’a buradan sesleniyorum. Şu tabloyu bir izah etsin. Alanı ekonomi olan ekonomist olan Sayın Erdoğan şu tabloyu izah etsin.

Tek imza yetkisiyle ülkeyi yönettiği dönemde aklına her geldiğini tek imzayla yapabildiği bir dönemde ülkeyi niye bu hale getirdi bir söylesin.

Siz tutup da Cumhuriyet tarihinin en yüksek faiz ödeyen hükümeti olursanız bir de yetmiyor gibi kur korumalı mevduat gibi rahmetli Özal’ın geçlere yapmayın diye vasiyet bıraktığı nasihat ettiği bir konuyu şapkadan tavşan çıkarırcasına yeni bir şeymiş gibi sunup bir darbe de oradan bu ülkenin ekonomisine vurursanız tablo burada tablo ortada.

Değerli arkadaşlar bakın bizim planımız sadece bundan ibaret değil.

Bizim için en önemlisi, insanlarımızın devlet yardımlarına devlet desteklerine ihtiyacı olmadan hayatlarını sürdürebilmeleri.

Kendi imkanlarıyla kendi çalışmalarıyla kendi gelirleriyle ayakta durabilmeleri. Asıl öyle bir refah noktasına ülkeyi ulaştırabilmek. Bizim asıl hedefimiz bu.

Nasıl zamanında mutlak yoksulluğu sıfırladıysak bu hükümet bunu hortlattı biliyoruz ama tekrar bu ülkede mutlak yoksulluğu sıfırlamak inşallah boynumuzun borcu. Ve bunu çok hızlı yapacağız. Çok hızlı yapacağız inşallah.

Bizim anlayışımızdaki devlet; yardım eden değil, yardımcı olan devlettir.

*****

Değerli Arkadaşlar,

Bugünkü eylem planımız, başta da söylediğim gibi 3 numaralı eylem planımızın devamı ve geliştirilmiş hâli niteliğinde.

İlk eylem planımızda çok önemli konular vardı. Bunlardan birkaç tanesini kısaca hatırlatayım çünkü bunu açıklayınca bundan ibaret gibi olmasın. 3 nolu eylem planında zaten çok geniş bir çalışma var. Bugünküler ona ek. Mesela neler var 3 nolu eylem planımızda neler vardı. Kısaca birkaç konuyu hatırlatacağım:

Bebeklerin sağlıklı büyümesi için ihtiyaç sahibi ailelere 2 yıl boyunca bebeklerin her türlü ihtiyaçlarını devlet olarak biz karşılayacağız. Mamaydı bezdi şuydu buydu hepsini...

Çocukların eğitim ve sağlık ihtiyaçları için destek miktarını artıracağız. Eğitim kartı vereceğiz biliyorsunuz. Kime vereceğiz? Anneye vereceğiz. Anne 18 yaşına kadar ki çocuklarımızın gençlerimizin eğitim masrafları için o eğitim kartına yüklenen miktarları kullanabilecek.

Esnek çalışanları güvenceye kavuşturacağız.

İşsizlik ödeneğine daha çok bütçe ayıracağız.

Emekli aylıklarını satın alma gücünü koruyacak şekilde artıracağız.

Bana soruyorlar şimdi asgari ücret ne olmalı? Emekli maaşı ne olmalı?
Ben de diyorum formül vereyim çok basit. Çünkü bugün söylediği rakam ay sonuna kadar eriyecek gidecek. TL’den bahsediyoruz maalesef.

Parayı pula çevirdi ya bunlar. Ne söylesek ay sonuna kadar eriyecek. Ben diyorum ki ay sonunu niye bekliyorsunuz yapacaksanız şimdi yapın. 3 aydır asgari ücreti artıracağız, asgari ücreti artıracağız.

E artırın. Elinizi tutan mı var? Niye eylül ekim de artırmadınız madem para eridi de.

Umut umut oyalama...

Varsayalım ki Ocak 1’de artıracaksınız formül basit. Gerçek dürüst enflasyonu alın üzerine bir de refah payını ekleyin büyüdük diyorsunuz ya e milli gelirden de bu büyümenin payını alsın. Emeklilerimiz alsın işçilerimiz alsın herkes alsın.

Gerçek enflasyon yıl sonu itibariyle neyse onu alın üzerine bir de refah payını ekleyin bunu asgari ücretlilerimize emeklilerimize memurlarımıza verin.

Bu ancak ve ancak satın alma gücünü koruyacak bir rakamdır. Bir de bir refahtan büyümeden alınan paydır eğer büyüdük diyorsanız büyüdüğünüz de hakkını verin. ‘İşte enflasyon kadar artık daha ne istiyorsunuz’ demeyin. Büyümeden payı sadece parası olana vermeyin. Ne yapmışlar bunlar büyümeden payı parası olana vermişler, sabit gelirliden ücretli çalışandan almışlar.

Tam bir servet aktarımı gelir aktarımı yapmışılar. 2 yıldır bunu harıl harıl yapıyorlar.

Harıl harıl fakirden alıp zengine veriyorlar grafik ortada. Bu da TÜİK’in verileri.

İnanırsak.

TÜİK’in verisi.

Bunu muhtemelen atladılar ben şimdi anlatıyorum ya mesela bir daha ki ay bunu hemen düzeltebilirler. Derler ki ‘Öyle değil falan filan’ diye.

Herhalde dalgaya geldi boşluğa geldi bunu böyle açıkladılar ki bizde bunu vatandaşlarımıza duyuruyoruz. Görmeyen görsün duymayan duysun diyoruz.

Başka ne vardı ilk eylem planımızda? Bu 3 nolu eylem planında?

Yaşlı bakım sigortası vardı değil mi? Çok önemli.

Engelli istihdamının artırılması engelli maaşlarının iyileştirilmesi vardı.

Mesela bakıyoruz yüzde 3 istihdam şartı yok mu engellilerimiz için. Devlette bu oran tutturulmuş mu?

Devlet iş verene özel sektöre zorluyor iş veren mümkün değil o kotaları tutturmak zorunda kanunla. Fakat devlet kendi çıkarttığı kanunla oynuyor.

Çoğu devlet dairesinde bu engelli kotası uygulanmıyor.

Ben buradan çağrı yapıyorum, Kanunun gereğini siz niye yerine getirmiyorsunuz? Özel sektörü sıkı bir şekilde denetliyorsunuz, belli bir sayının üzerinde eleman çalıştıran özel sektör şirketleri belli bir yüzde engelli vatandaşı çalıştırmak zorunda. Ve buna özel sektör uyuyor uymak zorunda. Uymayana zaten büyük cezalar geliyor.

Devlet kendisi buna uymuyor. Çoğu devlet dairesinde bu uygulanmıyor.

Kaç yerde önümüzde geliyor. Engelli KPSS sınavları var. Geliyorlar önümüze koyuyorlar ‘sayın başkanım biz girdik iyi de not aldık puanımız da yüksek ama açıktayız. Bir türlü olmuyor’ diyorlar. Sıra gelmiyor.

İşte biz bu garabete son vereceğiz.

Ve değerli arkadaşlarım en önemlisi de: Hiçbir vatandaşımızı geride bırakmayacağız.

85 milyon hep beraber yürüyeceğiz. Kimse geride kalmayacak.

Şimdi de Sosyal Politikalar alanındaki ikinci eylem planımızı yani 17 nolu eylem planımızla bu taahhütlerimizi genişletiyoruz.

Bu planın detaylarını Selma Hanım sizlere sunacak. Ama ben sadece birkaç örnek vermek istiyorum. Sadece her başlıktan bir iki örnek.

Mesela sosyal yardım başlığımızda ne var?

Nafaka alanların 65 yaş aylığı almasının önündeki engeller var şu anda. Hem nafaka hem 65 yaş aylığı alınamıyor. Halbuki eğer işin özü emeklilikse dolayısıyla 65 yaş hakkıyla nafaka hakkının eş zamanlı olarak yürürlükte olması lazım. Bunu yapacağımızı burada ilan ediyoruz.

Bir başka örnek: Sosyal hizmetler.

Evde bakım hizmetlerini üstlenen vatandaşlarımız mali güçlüklerle karşılaşıyor şu anda. Bu sorunu da çözüme kavuşturacağız.

Daha önce; evde bakım aylığı alanların, genel sağlık sigortası primlerini ödeyeceğimizi, geçmişe yönelik borçları sileceğimizi söylemiştik.

Şimdi de bakım hizmetlerini üstlenen vatandaşlarımızın karşılaştığı güçlükleri giderme yönünde ekleme yaptık:

Evde bakım hizmetini sağlayan aile üyelerine bakım eğitimlerini ve psikolojik yönlendirme desteklerini artık devlet ücretsiz olarak sağlayacak.

Bir başka başlık. Sosyal güvenlik.

Esnaf Ahilik Sandığı’na dahil esnafın kısa çalışma ödeneğinden faydalanmalarını sağlayacağız.

Ayrıca SGK ödemesi kapsamında olmayan ve kanser tedavisinde kullanılan akıllı ilaçların bedelini devletin karşılayacağını bu eylem planımızla ortaya koymuş durumdayız.

Yaşamayan bilemez, vatandaşlarımız parasızlık şu anda yüzünden tedavi olamıyor, ilaca erişemiyor. Katkı payları aldı başını gitti.

Üstelik ilaç yok. En temel ilaçlar bulunamaz oldu. Antibiyotik. Bulunamaz oldu gerçekten. Yokluk ülkesine çevirdiler bu ülkeyi.

Bir zamanlar eczacı arkadaşlarımız bilir ecza depoları mal fazlası verirdi. Yüz kutu al yanına 20 kutu da bedava vereyim derdi değil mi? Mal fazlası diye bir uygulama var.

Bolluk ülkesiydik çünkü. İlacı al bir de yanına bedava vereyim denilen bir ilaç piyasasından en temel ilaçların bile olmadığı bir ilaç piyasasına döndü şu anda ülke.

Vatandaşımız eczane eczane dolaşıyor ki reçeteyi tamamlamak için.

Yok. Bazı ilaçlar hiç yok.

Az miktarda geliyor depolara çok kısıtlı dağıtılıyor.

Çok yazık.

Ben buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum alanınız ekonomi ekonomistsiniz bu vatandaşımız niye ilaca ulaşamıyor niye ilaç yok. Niye temel en önemli ilaçlar artık eczanelerde zor bulunuyor diye soruyorum. Çünkü alanınız ekonomi, ekonomistsiniz izah edin ne oldu? Niye bu ülke yokluk ülkesi haline geldi izah edin diyorum.

Bizim taahhüdümüz net arkadaşlar. Bunların hepsini çözeceğiz.

Uluslararası çapta bir hedef de koyduk önümüze bakın. Bu da önemli bir hedef.

Bu hedefimiz de şu; yaşça büyük, yaşlı vatandaşlarımızı ilgilendiren bir hedef.

Ayrımcılığın her türlüsüyle olduğu gibi, yaşa dayalı ayrımcılıkla da mücadele etmeyi bir görev biliyoruz.

Yaşça büyük vatandaşlarımızın kendi ayakları üzerinde durabilen, isteklerini ve ihtiyaçlarını kolaylıkla karşılayabilen, saygın insanlar olmasını çok önemsiyoruz.

Fakat bu konuda dünyada bir boşluk var bir boş vermişlik var. Birleşmiş Milletler nezdinde yaşlı haklarını koruyan bir sözleşme yok.

İşte biz bu eksikliği gidermek adına da Türkiye olarak kolları sıvayacağız.

Dünyada Yaşlı Hakları Sözleşmesi’nin hazırlanmasıyla ilgili bir süreci başlatmayı hedefliyoruz.

Çünkü gün gelecek herkes yaşlanacak. Günü unutmayacağız gençler unutmayacağız. Dolayısıyla şimdiden bunun hazırlığını yapmak gerekiyor.

Nasıl kadın haklarını kadına karşı şiddete karşı bir sözleşmeyi İstanbul Sözleşmesi’ni biz burada Türkiye’de gerçekleştirdiysek, bütün dünyaya örnek olduysak bugünkülerin tabi kafa başka bir yerde o yaptığımız güzel şeyleri hep bozuyorlar.

Nasıl mirassa ye ye bitmiyor ama yediklerinden birisi bu ama tekrar canlandırmak çok kolay. Nasıl İstanbul Sözleşmesiyle Türkiye tüm dünyaya örnek olduysa yaşlı hakları sözleşmesiyle de inşallah Türkiye olarak bütün dünyaya örnek olacağız ve bunu da bir Birleşmiş Milletler Sözleşmesi olarak hayata geçirmenin mücadelesini vereceğiz.

*****

Değerli arkadaşlar,

Eylem planımızda tabi çok başlık var. Kısa kısa değinmeye çalışıyorum ama bir hususa daha değineyim. Çalıma hayatı.

Bu alandaki taahhütlerimizi pekiştirdik.

Mesela bu özel sektördeki dinlenme hakları buna verilen süre ilgili sıkıntılar var. Pratikte uygulamada sorunlar var biliyoruz.

Bunun mutlaka iyileştirilmesi gerekiyor.

Ayrıca, ILO’nun 173 sayılı “İşçi Alacaklarının Korunmasına İlişkin Sözleşmesi” var biliyorsunuz. Özellikle burada da finansal güçlük çeken iş yerlerinin yükümlülükleriyle alakalı eğer bir iş yeri zor duruma düştüyse bunun telafisiyle ilgili önceliğin çalışanlara verilmesi gerektiğini söylüyoruz.

Ve ben burada artık noktayı koyayım. Sosyal Politikalar planımızın 2.sinden ben sadece küçük bir bölümü paylaştım.

Fakat sanmayın ki burada duracağız. Eylem planlarımızın hepsi yaşayan metinler.

Ve 1 yıl önce bunu açıkladık 1 yılda bu kadar daha sorun birikti. Eminim ki 6 ay kadar daha çok sorun birikecek.

Çözmek de bize düşecek.

Seçimlere kadar ne yapacağız? Bu eylem planlarımızı geliştireceğiz canlı tutacağız. Yeni sorunların çözümü ekleyeceğiz gelen güzel önerileri ekleyeceğiz. Varsa hatamız yanlışımız düzelteceğiz.

Ve böylelikle seçimden sonra kurulacak hükümetin ev ödevlerini tamamlamış olacağız.

*****

Biz çok iyi biliyoruz ki; özgür ve zengin Türkiye’nin yolu, sosyal adaleti sağlamaktan geçiyor.

Sosyal adalet mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz arkadaşlar.

Az evvel dediğim gibi “yardım eden değil, yardımcı olan devlet” anlayışıyla hareket edeceğiz.

Biz, bu hedef için gecesini gündüzüne katarak çalışan bu dev kadro olarak göreve hazırız.

Eylem planımızın hazırlık aşamasında emek veren bizimle beraber çalışan hem partimize mensup arkadaşlarımıza hem de partimizin mensubu olmasa da konusuna hâkim işi bilen uzmanlara akademisyenlere bilim insanlarına ve damdan düşenlere huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

*****

Şimdi insan haysiyetini merkeze aldığımız eylem planımızın detaylarını paylaşması için sözü Sosyal Politikalar Başkanımız Sayın Selma Aliye Kavaf’a bırakıyorum.

Eylem Planımız hayırlı olsun.