Ali Babacan’ın Adıyaman'da Filistin Caddesi'ndeki halka hitabı
Gençler hoş bulduk sağ olun.
Adıyaman merhaba.
Tarihi ile kültürü ile tarımıyla ülkemizin güzide ili Adıyaman merhaba.
Size Ankara'dan başkentten kucak dolusu gönül dolusu selamlar getirdim. Hepiniz bugün buradaki buluşmamıza hoş geldiniz sefalar getirdiniz.
Ülkemiz zor dönemlerden geçiyor.
Gerçekten yakın tarihimize baktığımızda sıkıntıların çok önemli olduğu büyük olduğu bir dönem yaşıyoruz.
Gençler heyecanlı maşallah. Evet, Türkiye'nin her yerinde DEVA var her yerinde.
81 ilde 81 il başkanımızla işimizin başındayız. Türkiye genelinde 742 ilçede ilçe başkanlarımız görevinin başında çok şükür.
Güçlü bir teşkilat yapısını kurduk. Ve Türkiye'nin her yerinde bunu gerçekleştirdik.
Çok şükür Türkiye'nin dört bir köşesinde vatandaşlarımızı bizzat ilkelden ilk ağızdan dinliyoruz. Her yerde vatandaşlarımızla buluşuyoruz.
Derdi dertliden dinliyoruz. Sıkıntıları o sıkıntıyı yaşayandan dinliyoruz ve çözüm üretiyoruz.
Evet, Türkiye'nin sıkıntıları büyük. Şu anda ülkemizde bir adalet krizi yaşanıyor mu? Yaşanıyor.
Bir ekonomik kriz yaşanıyor mu? Yaşanıyor.
Bir dış politika krizi yaşanıyor mu? Yaşanıyor.
Tarımda kriz var mı var sağlıkta kriz var mı var.
Ülkenin her alanında artık maalesef kriz üzerine kriz yaşıyoruz.
Adıyaman'da bu krizlere şahit.
Adıyaman'a daha yaklaşırken şöyle il sınırını geçtik baktık Adıyaman'da da büyük bir tütün krizi olduğunu hemen sınırı geçer geçmez yoğun bir şekilde duymaya başladık.
Zaten Ankara'dan takip ettiğimiz bildiğimiz bir sorun ama gerçekten bu tütün ile ilgili yaşananlar değerli arkadaşlar Adıyaman'a yakışmıyor. Türkiye'ye de yakışmıyor.
Bunun sebebi ne biliyor musunuz? Bu hükümetin bir tütün politikası yok. Tütün politikası yok.
Biz DEVA kadroları olarak inşallah geleceğiz ve hep beraber kadro halinde çalışıp sorunları çözeceğiz.
Çünkü gençler öyle bir tane kurtarıcının peşinden gidince işler kötüye gidiyor gördük yaşadık değil mi? Dolayısıyla ne yapacağız? Her alanda dürüst ve ehil kadrolar oluşturacağız.
DEVA Partisi bir kadro hareketi kadro.
Bizim kültürümüzde devlet yönetiminde değerli arkadaşlar 3 tane temel ilke var 3.
Bu 3 ilkeye riayet edin bu ülkenin sırtı yere gelmez.
Nedir bunlar?
Devlet yönetimindeki ilkelerden bahsediyorum bakın 3 ilke nedir?
Bir, adalet. Devletin varlık sebebi. Adalet olmayınca olmaz. Adalet tabii ki yargının hızlı ve düzgün işlemesidir. Ama adalet aynı zamanda sosyal adalettir fırsat eşitliğidir.
Eğitimde fırsat eşitliğidir işe girerken fırsat eşitliğidir.
İki, istişare. Yani ülkeyi yönetirken istişareyle yöneteceksin. ‘Benim alanım ekonomi ben ekonomistim’ deyip kafanın dikine gitmeyeceksin. O zaman hata yapıyorsun.
Bilenlerle konuşacaksın. Ne demiş atalar, 'bin biliyorsan bir bilene sor' demiş.
Damdan düşenlerle konuşacaksın. Derdi yaşayanlarla konuşacaksın.
Ama şu anda ülkeyi yönetenlerin etrafını bir menfaat şebekesi sarmış başkasını duymuyorlar ulaşamıyorlar.
Bilmiyor bir bilene sormuyor doğru. Ama Türkiye'de bilen çok. Bir tane bilen yok ki çok bilen var.
Bu ülke insan kaynağı açısından çok zengin bir ülke.
Bu ülke kültürün, sanatın, düşünce hayatının ilmin binlerce yıllık tarihinin oluştuğu bir ülke burası.
Bilmek çok önemli. Onun için devlet yönetenler bilenlerle konuşacaklar. İstişare edecekler.
Ne dedik bir, adalet dedik iki, istişare dedik değil mi.
Gençler hep beraber DEVA kadroları olarak Türkiye'ye umut olacağız inşallah Türkiye'ye umut olacağız. Bunun için çalışıyoruz.
Devlet yönetiminde şimdi üçüncü ilkeye geldik üçüncü ilkeye.
Bu da nedir? Liyakat. Yani devleti yöneten kadroların üst düzey siyasi kadroların ve üst düzey bürokrasi kadrolarının işi iyi bilen işinin ehli ve dürüst insanlardan oluşması gerekiyor.
Üçüncü ilke liyakat. Yani bir adalet iki istişare üç liyakat.
Siz bu 3 ilkeyi yerine getirin korkmayın. Ülkenin inanın bütün sorunları çözülür.
Şu anda maalesef bu üç ilkede ortadan kalkmış durumda.
Adalet yok istişare yok liyakat yok işlemiyor olmuyor işte.
Kriz arkasına kriz yaşıyoruz.
İnşallah liyakat gelecek ama inşallah göreceksiniz adil bir yönetimle istişare ile liyakatle bu ülke yönetildiğinde ülkenin sorunlarının hızlı bir şekilde çözüldüğünü göreceksiniz.
- Cumhurbaşkanına çok yakında karar vereceğiz inşallah arkadaşlar çok yakında.
Şunu söyleyeyim inşallah bizim üzerinde karar kıldığımız Cumhurbaşkanı adayı Türkiye'nin 13. Cumhurbaşkanı olacak. Bundan emin olun. İnşallah bunu gerçekleştireceğiz.
Bakın arkadaşlar eğer bu saydığım 3 ilke şu tütün meselesine uygulansa Adıyaman'da tütün diye bir sorun kalır mıydı?
Önce ne yapacaksın adaletle hareket edeceksin. Adıyaman'ın tütünü bütün Türkiye'de çok özel bir tütün mü? Evet. Hiçbir işlemden geçmeden doğrudan kullanılabiliyor mu tüketilebiliyor mu? Evet. Böyle bir tütün başka var mı? Yok.
Demek ki adalet ne demek haklıya hakkını teslim etmek demek bir.
İkincisi istişare. Gelip size sordular mı biz bu işi ne yapalım diye. Ankara'dan Tarım Bakanlığı’ndan bu işin uzmanları uzman falan kalmadı ama gelip sordular mı bu tütün işini ne yapalım diye? Sordular mı? Yok.
İnşallah tütünün de tarımın da DEVA’sı olacağız inşallah.
Ve arkadaşlar bilmek bilmek. İşi bilmek.
Tarımdan az çok anlayan Adıyaman’ı bilen Adıyaman'ın tütünün kıymetini bilen bir iktidar tutup da 'sen tütün aldın sattın' diye kendi vatandaşını hapse atmaz.
Böyle bir şey olur mu?
Dünyanın neresinde var böyle bir şey.
Bu bilmemekten kaynaklanıyor bilmemekten.
Doğru düzgün yönet bütün ülkenin tarım politikasını baştan aşağı bir gözden geçir, ürün ürün akıllı politikalar uygula hem çiftçimizin yüzü güler hem çiftçimiz para kazanır hem de tüketicinin eline ürünler daha uygun fiyata geçer. Daha uygun fiyata tüketilir.
Şimdi bu hükümet ne yapıyor? Marketlere savaş açtı. Arkadaş marketlerin maliyetini ne oluşturuyor? Et süt buğday gibi temel fiyatlar bu ülkenin tüm gıda ürünlerinin asıl bazı değil mi? Maliyet oradan gelmiyor mu?
Karkas etin fiyatı litre sütün fiyatı oralardan geliyor.
Malatya'da başladı bu slogan tüm Türkiye’ye yayılıyor. Her yerde duymaya başladım. Arkadaşlar merak etmeyin şu andaki iktidara uygun bir yerde indireceğiz zaten güle güle deyip devam edeceğiz inşallah.
Bakın arkadaşlar,
Bu ülke 85 milyon nüfusuyla Avrupa'nın en büyük nüfusuna sahip.
Ama aynı zamanda Avrupa'nın en genç nüfusuna sahip. Yaş ortalaması en düşük bizde. Avrupa'nın en genç nüfusuyuz ortalama yaşta.
85 milyonda da Avrupa'nın en büyük nüfusu bizde.
Avrupa'nın en büyük toprakları bizde mi? Evet. Avrupa'nın en büyük tarım alanları bizde mi? Bizde.
Peki, niye biz tarım da geri geri gidiyoruz.
Bu hükümet gerçekten insanları çıldırtıyor farkındayız.
Gençleri de çıldırtıyor herkesi çıldırtıyor farkındayız.
Bakın şu anda bu hükümetin bir tarım politikası yok arkadaşlar.
Şu hale bakın Avrupa'nın en büyük tarım toprakları bizim olsun Ukrayna’dan 2 gemi buğday gemisi salınınca bu tarafa doğru herkes 'oh buğdaysız kalmayacağız' dedi.
Bu ne biçim iş? Bir de bunu başarı diye anlatıyorlar başarı. ' bak bizim gemileri kurtardık buğday geliyor' diye.
Ayıp yahu.
Sen Avrupa'nın en büyük topraklarında yeterince buğday üreteme kendin yeterince tarım ürünleri üreteme, bu ülkedeki et tüketimi yarı yarıya düşsün bir yılda. Geçen yıldan bu yana yarı yarıya et tüketimi düştü memlekette.
Buzağıları kesmeye başladı insanlar. Bakıyor yem süt dengesine bakıyor yemin fiyatıyla sütün fiyatı asla kurtarmıyor. Ondan sonra kesmeye başlıyorlar hayvanlarını.
Hayvan popülasyonumuz düşüyor şu an bu ülkede. Koskoca ülkede.
En büyük topraklar bizde en büyük nüfus bizde hayvan furyası düşüyor.
Tarım arazileri dağılıyor. Çünkü şu anda bu hükümetin bir tarım politikası yok inanın ne yaptıklarını bilmiyorlar.
Bilenleri de dinlemiyorlar. Çünkü etraflarında kimler var biliyor musunuz? Cepten cebe konuştukları kimler var? Adıyaman'da bir tane çiftçi var mı cepten cebe konuştuğu hükümetin. Öyle dinleyeyim Adıyaman’ı diye. Var mı? Yok.
Ama cepten cebe kiminle konuşuyorlar? Evet, et ithalatçıları ile konuşuyorlar. Cepten cebe kiminle konuşuyorlar? Buğday ithalatçıları ile konuşuyorlar.
Çünkü bu tarımda ithalat lobisi var ya bunlar büyük paralar. E kim büyük paraya sahipse zaten külliyenin içine girmesi kolay.
Dinde para yoksa külliyeye giremezsin. Deneyin bakalım alıyorlar mı sizi içeri.
Mümkün değil olmuyor.
Onun için bu ithalatçıları dinleye dinleye dinleye ülkeyi tarımda hayvancılıkta bir ithalat ülkesine çevirdiler.
Dışarıdan gelen ürünlerle beslenebilen bir ülkeye çevirdiler burayı. Yazıktır.
Ama arkadaşlar bakın her şeyin çözümü var her şeyin.
Biz tarımla ilgili eylem planımızı ta bir buçuk sene önce açıkladık Çukurova'da.
Bakın geçen sene biz bunu açıkladık. İktidara geldiğimizde tarımla ilgili ne yapacağız.
Tam 56 tane madde sıraladık burada 56.
Tarımıydı hayvancılığıydı hepsi var hepsi var.
Bakın tablolar halinde sayfalarca. Hepsine takvim verdik. Dedik ki tarımla ilgili ilk 90 günde şunu yapacağız. İlk 180 günde şunu yapacağız. İlk bir yılda şunu yapacağız diye tek tek sıraladık.
Tarımın DEVA’sı burada.
Çünkü söz uçar söz uçar yazı kalır. Konuşuyorsunuz uçuyor gidiyor ama biz yazılı koyduk ki inşallah iktidara geldiğimizde sizler bunu önümüze koyun 'siz şunu söz verdiniz yapacak mısınız yaptınız mı' diye bizi kontrol edin değil mi.
Onun için yazılı yapıyoruz bunu. Laf uçuyor gidiyor.
Biz ne diyoruz tarımla alakalı?
Bir, gübrenin yarısını tamamen devlet ödeyecek diyoruz.
Yem parasının tam yarısını devlet karşılayacak diyoruz.
Elektrikte ve mazotta tarıma özel ayrı indirimli fiyat uygulayacağız diyoruz. Bu sulamada kullanılan elektrikte.
Başka ne diyoruz? Türkiye'deki tüm sulama projelerini ilk 5 yılda tamamlayacağız diyoruz. Yani hükümetin ilk döneminde bütün sulama projelerini inşallah tamamlayacağız.
Burada Koçali barajı var değil mi? Bitti mi? Yok. 10 senedir bitmedi.
Gömükan barajı Gömükan. Bitti mi? Var mı baraj?
Evet, çözümlerimizin hepsi masada hepsi.
Bakın bu baraj var ya bu baraj yıllardır tamamlanamıyor. Biz burada söz verdik dedik ki, ilk 5 yılda iktidarımızın ilk 5 yılında bütün barajları tamamlayacağız.
10 yılda değil İnşallah ilk 5 yılda.
Bu projeyi tam bilmiyorum ben. İnceleyeceğiz bakacağız hangi aşamada. Ama başlanmamış olsa dahi sıfırda bile olsa 5 yılda tamamlayacağız diye söz verdik.
Sadece barajlar mı? Hayır. Göletler, ishale hatları, kapalı sistem dağıtma, basınçlı kapalı sistemi ki suyu israf etmeyelim. Damlama yağmurlama sistemleri ile suyun her damlasının kıymetini bilerek kullanalım.
Dolayısıyla ne yapacağız iktidarımızın ilk 5 yılında bütün sulama yatırımlarını tamamlayacağız toprağa su ile buluşturacağız ki verim artsın.
Dolayısıyla siz verimi artırdığınızda bir de en önemli girdi maliyetlerini aşağıya çektiğinizde işte tarımla ilgili sorunların herhalde %70'ini 80'ini çözmüş oluyorsunuz değil mi.
Bunlar ne yapıyorlar marketlerde savaşıyorlar.
Ya bu ülkede sütün fiyatını belirleyen hükümetin kendisi değil mi?
Karkas etin fiyatını kim belirliyor? Hükümet belirliyor. Buğday taban fiyatını kim belirliyor? Hükümet belirliyor...
Gıda ile ilgili bütün hammadde temel maddelerin fiyatını hükümet belirliyor ondan sonra marketlere savaş açıyor 'sen bunu pahalı satıyorsun' diye.
Niye? Çünkü enflasyonun sebebi kendileri ama bu enflasyonun suçlusu olarak bir başka suçlu arıyorlar kendilerine.
Ama milletimiz de bunu yutmuyor kimse kusura bakmasın.
Bir dönem gittiler kuru soğan depolarını bastılar değil mi? Enflasyonun sebebi onlar diye. Gittiler bizim pazarcı esnafımıza terörist dediler utanmadan.
Böyle bir şey olur mu?
Pazarcı esnafı ne yapsın maliyet artmış çiftçi mecburen yüksek maliyete mal ediyor satıyor pazarcı da yeni fiyattan satmak zorunda kalıyor. Pazarcının suçu ne?
Ama suçlu kendileri değil ya illa başkalarını suçlayacaklar.
Değerli arkadaşlar bakın,
Bu ülkede bu fiyat artışı var ya bu enflasyon var ya bunun en önemli sebebi dolardaki artıştır kur artışıdır.
Cepten bahsettiniz ya bakın hemen bir örnek vereceğim.
Milletin cebi niye boşaldı? Şu 200 liralık banknot değil mi. Bu ne zaman tedavüle çıktı biliyor musunuz 2009 yılında ilk defa 200 liralık banknot 2009 yılında tedavüle çıktı.
Tedavüle çıktığında bu kaç para ediyordu biliyor musunuz? 134 dolar ediyordu 134.
Bugün ne kadar ediyor? 11 dolar, 11.
134 dolar inmiş 11 dolara. Yani parayı eritmişler. Herkesin cebindeki 200 liranın içerisinden 123 dolarlık bir değeri almışlar kur kaybıyla kurdaki dövizdeki artış TL’deki değer kaybıyla ve enflasyonla.
Bundan daha iyi bir örnek var mı? İnsanların cebi niye boşaldı? Bu paranın değerini kim düşürdü?
134 doları 11 dolara kim indirdi?
Bugünkü kötü yönetim bugünkü iktidar yaptı bunu.
Çünkü döviz kurunun Adıyamanlı çiftimizin esnafımızın kontrol ettiği bir şey mi? Adıyaman'daki çiftçimiz esnafımız döviz kurunu kontrol edebiliyor mu?
Kim kontrol ediyor bunu? Hükümet.
Damat biri yok oldu bulana aşk olsun o gün bugündür.
Fakat damat gitti de asıl 'benim alanım ekonomi ben ekonomistim' diyen birisi var değil mi?
Hala işin başında. Onun için olmuyor.
Bakın arkadaşlar,
Bu ülkede enflasyon yıllar da çok yüksek olmuş değil mi. 34 yıl boyunca bu ülkede enflasyon 2 haneli 3 haneli gitmiş.
Ne zamana kadar? 2004 yılında biz enflasyonu tek haneye indirip paradan 6 sıfırı atana kadar.
34 yıldır hiçbir hükümet bu ülkede enflasyonu düşürememiş.
Ama 2004 yılında biz bunu başardık. Tek haneye indirdik. Paradan da altı sıfır attık.
Daha önce yaptık inşallah çok daha güzelini yapacağız çok daha güzelini.
Şimdi peki ne oldu arkadaşlar?
Biz Oğuz eliyle de gurur duyuyoruz Malatya ile de komşumuzla da gurur duyuyoruz Adıyaman’la da gurur duyuyoruz Kahta ile de. Biz Adıyaman’la da gurur duyuyoruz. Kahta vardı bir yerde bütün ilçelerle bütün ilçelerle gurur duyuyoruz. Demin pankart olduğu için söylüyorum.
Değerli arkadaşlar bakın,
Evet Türkiye'de 34 yıl sonra enflasyonun tek haneye indirdik paradan altı sıfırı attık ve uzun süre enflasyon tek haneli gitti değil mi.
O gün Merkez Bankası bağımsızdı. Merkez Bankası’nın bağımsız çalıştığı sadece ve sadece paranın değerini koruma ile ilgili odaklandığı dönemde bu ülkede enflasyon düşük gitti.
Ama ne zaman ki 2018 seçimleri yapıldı ne zaman ki merkez Bankası'nın bağımsızlığı elinden alındı ne zaman ki Sayın Erdoğan merkez Bankası’nın başına kendi lafını dinleyen kendi talimatlarını aynen harfiyen yerine getiren insanları görevlendirdi ondan sonra Türkiye'de döviz kuru da patladı enflasyonda patladı.
Hesap çok basit.
Dikkat ederseniz başarılardan bahsederken ekonomi ile ilgili başarılardan hep benim ekonomi yönetiminin başında olduğum dönemden bahsediyor.
Çünkü son 4 yıldır kendisi ülkeyi tek başına yönetirken elde ettiği fazla başarı yok.
Ne diyor 'biz falanca tarihte paradan altı sıfırı atmıştık' diyor. 'Falanca tarihte enflasyonu düşürmüştük' diyor.
Benim için de diyor ki, 'Ben imza atmasaydım yapamazdı ki' diyor.
Ben de diyorum ki ya madem o hikmet imzada aynı kalem aynı imza at bir imza da şu enflasyonu da döviz kurunda bir düşür görelim diyorum. Yap bakalım.
4,5 yıldır niye yapamıyorsun diyorum. Buradan Adıyaman’dan Sayın Erdoğan'a sesleniyorum 4,5 yıldır niye yapamıyorsun.
Niye biliyor musunuz?
3 ilke saydım ya 3 ilke Adalet yok. İstişare yok. Liyakat yok para yok. Bu kadar basit.
Bunlar olmayınca ekonomi asla düzelmez asla.
Ekonomi dediğimiz alan bir zemine oturur arkadaşlar bir temele oturur. Ekonominin temelinde ne var biliyor musunuz? Adalet var. Ekonominin temelinde ne var? Liyakat var. Ekonominin temelinde ne var? İstişare var. Ekonominin temelinde ne var? Demokrasi var. İnsan hakları var özgürlükler var.
Bu alanı eğer sağlam tutmazsanız zemini sağlam tutmazsanız o ülkede sağlam bir ekonomiyi asla inşa edemezsiniz asla.
Onun için olmuyor.
Bakın buradan söylüyorum ağızlarıyla kuş tutsalar yapamayacaklar olmayacak yapamayacaklar.
Hep beraber kurtaracağız arkadaşlar hep beraber inşallah.
Bakın arkadaşlar tarımdan başladık değil mi oradan ekonomiye geçtik.
Şu andaki bütçede tarıma destek ne kadar biliyor musunuz bu yıl 2022 yılının bütçesinde.
Bütün tarım desteklerini topla topla topla bütçedeki rakam 50 milyar TL.
Peki, aynı bütçede sadece faize ödediği devletin ne kadar biliyor musunuz?
350 milyar TL. Bir de bunun üzerine kur farkı ödemeye başladılar.
Kur korumalı mevduat diye bir şey uydurdular ya. Kur Korumalı mevduat diye zaten bankada parası olanın üzerine bir de kur farkı ödemeye başladılar.
Bu sene ödeyecekleri kur farkı da 320-330 milyar civarında gerçekleşecek. İkisini topla. Faizle kur farkını topla yaklaşık 650 milyarlık bir ödeme çıkacak devletin bütçesinden.
Bakın tarıma ayrılan para 50 milyar, faiz ve kur farkı olarak ödedikleri 650 milyar.
Şuna bak.
Ve bu 650 milyarı kime ödüyor? Zaten parası olana ödüyor.
Faizi kime ödüyor? Parası var faize yatırmış onu ödüyor.
Kur farkını kime ödüyor.
Adamın parası var mevduatta bankada parası var ona ödüyor.
Sen tut bu ülkenin çiftçisinin tamamına 50 milyar öde zaten parası olan bir avuç insana bir 650 milyar daha öde.
Böyle bir şey olur mu?
Nas değil mi nas? Nas diye diye ülkeyi bu noktaya getirdi.
Cumhuriyet tarihinin en yüksek faiz ödeyen iktidarı şu anda bu iktidar arkadaşlar bakın daha önce bu kadar büyük faiz ödenmedi.
350 milyar tam buz gibi faiz yanına 320-330 da kur farkını eklediğiniz anda etti size 650 milyar.
Yazık günah.
Çünkü diyorum ya bilmiyor bilmediğini de bilmiyor. Bilenlerle de konuşmuyor.
Onun için bu noktaya geldi.
Bir de bir proje var değil mi toplu konut. Toplu konut projesinde ne diyorlar 'biz yılda 100 bin tane konut yapacağız' diyorlar.
Ama alabilmek için peşinat yatıracaksın takside bağlanacaksın tabii kurada çıkarsa. Kurada çıkmazsa güle güle.
Kurada çıkarsa peşinat yatırıyorsun taksite bağlanıyorsun taksitler de her sene memura zam kadar artıyor gidiyor.
Yılda ne kadar konuk yapacağız diyorlar 100 bin.
TOKİ'nin ortalama bir konutu kaç para? 650 bin civarında ortalama.
Ben şimdi size bir hesap yapacağım.
Çünkü Adıyaman hesap biliyor. Hesap basit.
650 milyar siz zaten parası olana bu sene ödüyorsunuz devlet olarak değil mi. Bir konut da 650 milyara mal oluyor.
650 milyara böl 650 bine kaç eder? 1 milyon 1 milyon.
Bu ne demek arkadaşlar? Zaten parası olana verdikleri faiz ve kur farkı var ya onunla sadece bu yıl 1 milyon tane konut yapılabilirdi üstelik peşinatsız bir şekilde 1 milyon konut ihtiyacı olanlara verilebilirdi.
Şu hesaba bakın. Hesaba bakın.
Şu ödedikleri faizin kur farkının büyüklüğüne bakın. 650 milyar deyince kafalar biraz karışıyor. Eski paramı yeni para mı altı sıfır atılmış mı atılmamış mı kafalar karışıyor ama böyle örnek verdiğimizde bir konut 650 bin lira faize ödediği 650 milyar diye bu parayla kaç konut yapılabilirdi deyince daha iyi oturuyor değil mi?
1 milyon konut yapabilecek parayı bu sene zaten parası olanlara hükümet dağıttı.
Bir soru daha. Peki, bu 650 milyarı bu hükümet nereden buldu? 650 milyarı nereden buldu?
Halkın cebinden, doğru. Niye?
Asgari ücretli vergi ödüyor mu? Ödüyor.
Emekli ne yapıyor emekli gidiyor 1 kilo peynir alıyor KDV ödüyor.
Emekli gidiyor doğalgaz ödüyor evine KDV ödüyor.
Emekli ‘ALO’ diyor özel iletişim vergisi ödüyor KDV ödüyor.
İşte devlet bütün bunları topluyor topluyor topluyor zaten parası olan bir avuç insana faiz diye ödüyor.
Ekonomiyi bu duruma getirdi yazıktır günahtır.
Onun için ülkede yoksulluk yaygınlaştı onun için yoksulluk çoğaldı.
Evet nereden nereye değil mi nereden nereye...
3 bin 500 lira bir maaşla emekli ailesinin en temel gıda ihtiyaçlarını bile karşılayamaz. 3 bin 500 lira demek açlık sınırının da 6 demek.
Böyle bir şey yok.
Ama hatırlayalım hatırlayalım. Bu arkadaşınızın ekonominin başında olduğu dönemde bizim emeklilerimiz ne yapıyordu? Maaşlarından artırdıklarıyla gidiyorlardı İtalya'da 3 gün 5 gün tatil yapıp geliyorlardı.
Gençler KYK bursu alıyorlardı 1 aylık burs 150 dolar ediyordu. Şu anda 45 dolar ediyor 1 aylık burs.
150 dolarlık bursu biriktiriyorlardı gidip tatil yapıyorlardı. Gidiyorlardı iyisinden bir cep telefonu alabiliyorlardı.
Bakın bir cep telefonu örneği vereceğim size şimdi.
Vallahi gençleri çıldırtıyor bunlar haklısınız. Gençler çıldırmak da haklı ama sabır.
Bakın bir cep telefonu Amerika'da yaşayan bir kişi asgari ücretle yaşayan bir kişi bir haftalık maaşıyla iyisinden bir cep telefonu alabiliyor arkadaşlar. Bir haftalık maaşıyla.
Avrupa'da yaşayan bir asgari ücretli böyle 8-9 günlük maaşıyla bir cep telefonu alabiliyor.
Peki Türkiye'de asgari ücretle iyi bir cep telefonu alabilmeniz için ne kadar çalışmanız gerekiyor biliyor musunuz?
6 ay 6 ay.
Bu adalet mi?
Şimdi ben bakıyorum tabii sokaklarda caddelerde yürürken bizimle fotoğraf çektirmek isteyen epey arkadaşımız oluyor. Vatandaşlarımız geliyor genç geliyor. Bakıyorum cep telefonunun ya ön kamerası bozuk ya arka kamerası bozuk. Camlar kırık. Camını değiştirmek bir telefon parası oldu.
Ama telefon bir temel hak. Haberleşme hakkı değil mi.
Bilgi edinme hakkı çünkü artık haberleri oradan alıyorsunuz. Aynı zamanda bir ifade özgürlüğü. Çünkü sosyal medya ile görüşlerinizi telefondan bildiriyorsunuz.
Dolayısıyla bugün bir akıllı telefon en temel insan hakkı. İnsan olmanın hakkı.
E demek ki en temel insan hakkına ulaşabilmek için bizim bir asgari ücretlimiz tam 6 ay çalışmak zorundaymış arkadaşlar.
Gerçekten yazık çok yazık. Bu ülke bunu hak etmiyor, bu ülkenin gençleri bunu hak etmiyor.
Evet Türkiye'de insanlığın değeri düştü maalesef maalesef bu acı bir gerçek.
Onun için gençler ne yapıyor küçük şehirlerden büyük şehirlere göçmek istiyor.
Orada da durmuyorlar yaşayacak başka ülkeler arıyorlar kendilerine. Yazık değil mi?
Bu ülkenin insanı bu ülkeden gitmek istiyor. Gençler başka ülkede yaşamak istiyor.
Gerçekten çok yazık.
Peki, bu ülkenin gençleri bizim gençlerimizden daha mı kabiliyetli? Yoo.
Bizim gençlerimizden daha mı yetenekli? Yoo.
Ama onlara sunulan imkanlar farklı onlara sunulan imkanlar farklı.
Yoksa bizim gençlerimiz Avrupa'nın gençleriyle gelişen Asya'nın gençleri ile karşılaştırdığınızda kabiliyetli yetenekli.
Ama maalesef fırsat verilmiyor.
Eğitimde fırsat eşitsizliği var.
İşe girerken KPSS'de yüksek not alıyor gençlerimiz mülakatta elini veriyorlar. Atanamıyorlar.
Biz ne yaptık mülakatı kaldırıyoruz dedik. Mülakatı kaldırıyoruz. Yazılı sınav neyse o. Yazılı sınav neyse o bitti mülakat.
Evet, gençlerimiz durun gitmeyin. Hayaller yakında çok seçimden hemen sonra inşallah.
İnanın arkadaşlar bakın şu seçimin olduğu akşam inşallah uyuyacağız sabah kalkacağız ya şöyle bir yudum da su içip ya ‘iyi ki o kâbus bitti’ diyeceğiz ‘iyi ki o kötü ya bitti’ diyeceğiz. İnanın kabustan uyanma hızında işler düzelmeye başlayacak.
Bakın bizim ekonomi ile ilgili kurumları ayağa kaldırmamız bir ay. Bir ayda yeniden ayağa kaldırırız evelallah. Hiç.
Biz çözeriz biz bir ayda.
6 ayda bu ülkedeki kriz iklimini çözeriz 6 ayda inşallah.
Evet, öğrenciler haklılar. Ben gittiğim illerde üniversite öğrencileri ile mutlaka sohbet ediyorum. Soruyorum ne yapıyorsunuz ne ediyorsunuz diye. Kaç tane gençten duydum diyorlar ki 'başkanım acaba bir öğünle hayatta kalabilir miyiz bunu test ediyoruz' diyorlar.
Evlerine gidemiyorlar bayramlarda.
Zaten KYK yurdu çıkmadıysa kayıt olamıyor çoğu gencimiz. Üniversiteyi kazanıyor kayıt olamıyor. 'Ailemin maddi gücü yok ben gidemem başka şehre' diyor.
Yazık günah değil mi bu insanlara.
Ve değerli arkadaşlar bakın şu anda şu anda işsizlik büyük bir sorun mu sorun.
Üniversiteyi bitiriyor gençlerimiz diplomayı ellerine alıyor karşılarında maalesef işgücü piyasasında o diplomanın karşılığı yok.
Bir bakıyoruz bazen de işverenler diyor ki 'Ben eleman alacağım aradan nitelikli eleman bulamıyorum' diyor.
İşverenleri dinlediğimizde de öyle duyuyoruz.
Bu ne demek? Demek ki Türkiye'de işsizliği azaltabilmek için çok yoğun bir yeniden meslek ve beceri eğitim programları başlatmamız gerekecek.
Evet mülakat kalkacak aynen öyle.
Hak eden neyse o.
Ama şunu yapacağız arkadaşlar bakın gençlerimizin elindeki diplomayla iş bulamıyorsa bu gençlerimizin suçu değil ki.
Çünkü gençlerimizin ekonomimizin ihtiyaç duyduğu alanlarda yeniden bir bilgi beceri kazanmak için eğitim programlarına gitmesi gerekecek.
3 ay 6 ay belki 1 yıl.
Türkiye'nin hangi alanda gerçekten ihtiyacı varsa ve olacaksa o yöne doğru gençlerimizin yeniden eğitim programlarına girmesi gerekecek. İşsiz gençlerimizin.
Ama biz ne yapacağız? O programlar için gidiş geliş yol parası öğle yemeği diyeceğiz ki devletten. Sen yeter ki okursa devam et.
Kurslar bittikten sonra diyeceğiz ki işverenlere bak eğer bu kursa gitmiş genci işe alırsan SGK primi ödemeyeceksin.
Gençlerimize diyeceğiz ki bak bu işe girdiğinde biz senden gelir vergisi istemiyoruz.
Yani o yeniden beceri kazandırma yeniden eğitim yeniden o mesleği ihtiyacı göre değiştirme çalışmalarına katılan gençler için vergi yok SGK primi yok.
Böylece işverenle çalışanı buluşturacağız. Çok önemli bakın.
Yani işverenle işsiz arkadaşlarımızı bir buluşturmamız gerekiyor. O teması bir sağlayalım işe bir girsin ondan sonra zaten o iş kalıcı oluyor.
Çünkü İşverenler de diyor ki 'bu iyi yetişmiş eleman iyi çalışıyor iyi yönetiyor' diyor. Böylece o istihdam kalıcı bir istihdam haline geliyor.
Devlette işe girmeler de dediğim gibi mülakatı kaldırıyoruz sınav sonucu neyse o.
Ve İnşallah bunları yapalım asıl o zaman adalet ülkede gerçekleşecek.
Asıl o zaman fırsat eşitliği gerçekleşecek.
Asıl o zaman ülkede işsizlik sorunu inşallah hızlı bir şekilde ortadan kalkacak ve gençlerimiz hak ettiği hayatı hak ettiği standartları inşallah yakalayacaklar. Hep beraber yaşayacaklar inşallah.
Bu göç sorunu, gençler söylüyor bakın çok ciddi bir sorun.
Ve bu göç maalesef değerli arkadaşlar Türkiye'de bir göç politikası olmadığı için Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi haline geldi.
Sınırlar yolgeçen hanına döndü, kevgire döndü.
Hadi Suriye'de savaş vardı Suriyelileri sığınma altına aldık tamam. Ama burada bitmiyor ki.
Afganlar geliyor değil mi İran sınırından.
Ben soruyorum diyorum ki ‘siz iktidar olarak sınırımızı mı koruyamıyorsunuz güvenliğimizi mi sağlayamıyorsunuz yoksa Amerikalılarla anlaştınız da Taliban'dan kaçan Afganlar için burada acaba bir yeni bir yaşam alanı mı oluşturuyorsunuz?’ diye iktidara soruyorum.
Ama cevap veremiyorlar bakın. O gün bugündür cevap yok.
Ya sen sınırı koruyamıyorsun ya da Amerikalılarla anlaştın bunları alıyorsun Türkiye'ye Taliban'dan kurtarmak korumak için.
Hangisi diye soruyoruz hangisi doğru diyoruz.
Tık yok cevap yok.
Diyorlar ki biz 200 bin Suriyeliyi vatandaşlığa aldık.
Peki kriter nedir?
Niye 3 milyon 800 bin kişi duruyor orada 200 bini aldın?
Bu 200 binin özelliği ne?
İstisnai vatandaşlık. Kriteri yok kuralı yok.
Vatandaşlığı veren kim?
Tek imzayla Sayın Erdoğan. Tek imzayla önüne geliyor bin kişilik liste imzalıyor 'gönlümden koptu bunları vatandaş yaptım' diyor.
Geri kalan 3 milyon 800 bin Suriyeli ne diyor? 'ya ben bekleyeyim biraz daha tombaladan belki bana da çıkar. Ben niye Suriye'ye döneyim şimdi. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kıymetli bir şey bekleyeyim biraz daha' diyor.
E siz bu kafayla normal bir geri dönüşü sağlayabilir misiniz? Mümkün değil.
İnanın bilmiyorlar bunlar ne yaptıklarını bilmiyorlar. Her şey karanlıkta hiçbir şey şeffaf değil. Her şey karanlıkta.
Kritersiz usulsüz yapıyorlar bunlar maalesef maalesef.
Onun için işte Erdem ne dedi? 'abi paraları yabancılara veriyor' dedi.
İnşallah biz bu milletin kaynaklarını bu milletin kaynaklarını ülkeye harcayacağız ülkeye. Kendi ülkemize inşallah.
Değerli arkadaşlar,
En sonunda Sisi’yi tercih etti kendi.
2019 seçimlerinde soruyordu e kendi gitti ‘Sisi’nin elini sıkmam masasına oturmam’ diyordu ya bir fotoğraf gördüm elini hem de nasıl sıkıyor iki elle sarılmış böyle gördünüz mü onu?
Fotoğrafı görmüşsünüzdür.
Hep beraber kurtulacağız arkadaşlar inşallah hep beraber ülkemizi çok daha güzel yarınlara doğru götüreceğiz.
Değerli arkadaşlar bakın,
Adalet dedik değil mi adalet. Ama adalet aynı zamanda sosyal adalet. Adalet aynı zamanda bu ülkenin vatandaşları arasında adalet.
Bu ülkenin şu anda değerli arkadaşlar bir Kürt sorunu var değil mi?
Sayın Erdoğan başlarda ‘Kürt sorunu vardır ve benim de sorunumdur’ diyordu.
O zaman bizim de içinde olduğumuz hükûmette samimi bir gayret oldu.
Döndü dolaştı, bir yanına Bahçeli’yi, bir yanına Perinçek’i aldı. ‘Kürt sorunu diye bir şey yok kardeşim’ diyor.
Bir tarafında Bahçeli, bir tarafında Perinçek olunca zaten diyeceği başka bir laf yok.
Onları sen kendine yol arkadaşı olarak seçersen seni yoldan çıkarırlar başka yerlere doğru götürürler. Çıkmaz sokaklara sokarlar.
Bakın değerli arkadaşlar, bu ülkede Kürt sorun yoktur diyenlere ben ne diyorum biliyor musunuz? ‘Sen git bizim Kürt vatandaşlarımıza sor’ diyorum.
Onlar söylesin sorun var mı yok mu diye.
Sen oturduğun yerden Ankara'dan İstanbul'dan ahkam kesmek kolay.
Sayın Bahçeli Adıyaman’a en son ne zaman geldi? Ankara’da otururken konuşmak kolay. Esiyor, gürlüyor oradan
Bakın değerli arkadaşlar Kürt sorunu var, bunun çözümü de devletin temel hak ve özgürlüklerle ilgili sapasağlam bir tutumundan geçiyor.
Bir insanın, insan olmaktan kaynaklanan haklarının devlet tarafından aynen tanınmasından geçiyor. Çünkü temel insan hakları pazarlık konusu edilmez.
Temel insanlık hakları oylanmaz. Oylatamazsınız.
Diyemezsiniz ki bir ülkenin bir grup insanına ‘Vatandaşlarım bu vatandaşlara şu hakları verelim mi vermeyelim mi? Haydi bir oylayalım.’ Bunu diyemezsiniz. O onun zaten. Oylatamazsınız.
İşte bunun çözümü; eşit vatandaşlık anlayışından geçiyor. Bu ülkenin her bir vatandaşı eşit ve onurludur. Her bir vatandaş anasından doğduğu anda sahip olduğu hakları doyasıya yaşar.
Devlet de bunu sadece tanır.
Hatta başkalarının o haklara müdahalesini devletin engellemek görevidir. Birisi bir başka insanın hakkına müdahale ediyorsa devlet gidecek onu önleyecek.
Adil devlet budur adil devlet.
Baştan dedik adaletle başladık. Bakın dönüyor dolaşıyor adalete geliyor.
Adil devlet böyle olur başka türlü olmaz.
Ama inşallah onu biz gerçekleştireceğiz biz yapacağız inşallah.
Bakın ana dil diyoruz değil mi ana dil.
Mesela biz diyoruz ki ‘ana dili’ diyoruz ana dili.
Niye? Ana dili ne demek? Bir evde insanın anasının konuştuğu dil demek. Onun için ana dili.
Ana dili de bizim insanımızın en doğal hakkıdır. Anasından emdiği süt kadar helaldir hakkıdır o hakkı sadece tanıyacaksın bu kadar bu kadar.
İnşallah bunların hepsini yapacağız arkadaşlar hepsini inşallah Allah nasip ettiğinde halkımızın desteğiyle.
Ve biz şuna inanıyoruz Allah doğrunun yardımcısıdır.
Biz dosdoğru çalışacağız.
Niyetimizi sağlam tutacağız halkımızla buluşacağız dertleri dinleyeceğiz çözüm üreteceğiz inşallah halkımızın desteği ve Allah'ın yardımıyla bu ülkenin sorunlarını hızlı bir şekilde çözeceğiz.
Çok hızlı bir şekilde bakın.
Her alanda hazırlanıyoruz.
Size sadece tarımı gösterdim arkadaşlar tam 16 tane var burada 16.
Her alanda.
Afet yönetimi ile ilgili eylem planımız var burada. Sosyal destek sosyal yardımlarla ilgili gerçek bir sosyal devlete yakışan nedir? Onunla ilgili eylem planımız var.
Bunlar yoksullara yardım edeceğiz diyorlar parti üyeliğini soruyorlar.
Eğer iktidar partisine biraz uzaksan yardım almak için kıvran dur uğraş dur.
Böyle bir şey olur mu.
Bu vatandaşın hakkı. Böyle bir şey olmaz.
Burada yazdık.
Başka ne yapacağız? Ülkemizin ekonomisini yüksek katma değerli dijital teknolojiye dayalı bir ekonomi haline getireceğiz.
Ekonomi finans ve istihdamla ilgili eylem planımız var burada. Tam 116 madde.
Hepsini düzelteceğiz.
Yerel yönetimler ve şehircilik, 101 madde var burada.
Yükseköğretimle ilgili ne yapacağımızı yazdık. ‘YÖK'ü kapatacağız’ dedik. ‘Üniversitelerin kalitesini artıracağız’ dedik. Hepsini yazdık burada.
KHK’lı vatandaşlarımızla alakalı burada çok geniş ve detaylı hukuk çözümü var. 15 Temmuz’dan bu yana hain darbe teşebbüsünden bu yana bugüne kadar en detaylı hukuk çözümü burada KHK’lı vatandaşlarımızla alakalı.
Tabii FETÖ ile mücadele edeceğiz arkadaşlar.
FETÖ çok tehlikeli bir örgüt.
Kendilerini de gizlemeyi iyi beceriyorlar.
Onlarla mücadele edeceğiz.
FETÖ veya benzeri terör örgütleri ile sonuna kadar mücadele edeceğiz ama Sayın Erdoğan ne dedi bu işin başında dedi ki 'kurunun yanında yaş da yansın' dedi.
Ne dedi hakimlere savcılara 'siz acınacak hale düşersiniz' dedi.
'Ya bunları hapse atın ya kendini hapse girersiniz' dedi.
Yargı çalışmadı ki çalışamadı ki.
Biz ne yapıyoruz şimdi kurunun yanında yaş yanmasın diyoruz yaşı ayırmak yargının görevi diyoruz değil mi.
Başka ne diyoruz burada?
Evet devletin bir Kudret yüzü vardır adaletle gösterir o yüzünü ama bir de devletin şeffaf yüzü vardır.
Siz tutup da öyle silmece yapamazsınız.
1 milyon 574 bin kişi terör örgütü üyeliği ile suçluyorlar.
Bir terör örgütünün bir buçuk milyon üyesi olabilir mi böyle bir şey var mı? Dünyada var mı bunun örneği.
Nasıl çözeceğimiz hepsi burada hepsi.
Başka ne yapıyoruz?
Başka ne yapıyoruz?
Adil yargı eylem planı burada.
Bütün yargı sistemini revize ediyoruz baştan aşağı.
Avukatlar hakimler savcılar hepsi hepsi. 198 maddelik sadece yargı reformu eylem planımız var burada.
Hepsi hazır.
Başka ne var?
Kültür var sanat var.
Diş politika var güvenlik var sanayi var KOBİ var esnaf var. Var var var.
Yani seçimlerden sonra kurulacak hükümetin bakanlar da olacak ya şöyle bakanların her birisinin önüne ev ödevini hazırladık.
Önlerine ev ödevlerini koyacağız.
Arkadaş bak 90 günde bunu yapacaksın, 180 günde bunu yapacaksın, 360 günde bunu yapacaksın.
Hiç uğraşma. Bunları yap bak ülke nasıl kurtuluyor gör.
Bugünden bunları hazırlıyoruz ki seçimlerden sonra ülkenin sorunları hızlı bir şekilde çözülsün.
Çok hızlı.
Biz ne yaptık bu çözümlerle arkadaşlar 6'lı masanın ortasına koyduk.
Diğer partiler de kendi çalışmalarını şimdi yapıyorlar koyuyorlar.
Ve ne yapacağız?
Mevcut sistemde seçimi kazanmak zorundayız.
Mevcut sistemde partiler beraber hareket edince ancak seçim kazanılıyor.
2018'de Tayyip Erdoğan seçimi kazandı ama tek başına mı kazandı?
Ne yaptı? Yanına Bahçeli'yi aldı, başka partileri aldı ancak öyle kazanabildi.
Yoksa AK Parti'nin şu anda mecliste çoğunluğu yok ki.
Meclisteki çoğunluğunu kaybetti 2018 seçimlerinde. Çünkü sistem değişince 2017'de ancak işbirliği olunca bu seçim kazanılıyor.
Ve şu anda bugünkü hükümetin karşısındaki tek alternatif bu 6 partinin 6'lı masanın beraberce yaptığı çalışmalar.
Başka bir çıkış yok. Açık konuşalım burada.
Ve biz ne yaptık bütün bu hazırlıkları 6'lı masaya koyduk.
Herkes kendi hazırlığını getiriyor koyuyor ve ne yapacağız. İnşallah herhalde bir iki aya kadar bitireceğiz bütün bunları ortak bir politika haline getireceğiz.
Yani 6'lı masanın ortak Cumhurbaşkanı adayının tek bir tarım politikası olacak.
Tek bir ekonomi politikası olacak.
Tek bir dış politikası olacak.
Böylece vatandaşlarımızın karşısına çok net temiz uzlaşılmış bir çözümle çıkacağız seçimlere doğru giderken.
Ama bunun için iyi bir altyapı hazırlığı gerekiyor çok iyi.
Onu da işte biz yapıyoruz.
Yapan başka partiler de var onlar da çalışıyorlar getirecekler.
İyi çalışmamız gerekiyor iyi hazırlanmamız gerekiyor.
Ve bütün bunlar arkadaşlar bütün gösterdiğim hazırlıklar gerçekten binlerce sayfalık emek.
Binlerce insanın emeği.
Her konuda en iyi bilen kimse uzmanları getiriyoruz onlarla beraber çalışıyoruz bu işi yapıyoruz.
Ve biz bunları gerçekleştireceğimiz ile ilgili de takvime bağlı bir söz veriyoruz.
Evet, Adıyaman ben bugün çok söz verdim ama sizden de bazı sözler almadan ayrılmayacağım buradan.
Şimdi önce bir sormam lazım. Önce bir sormam lazım.
Adıyaman hazır mısın? Soruyorum.
Özgürlük için hazır mısın Adıyaman?
Adalet için hazır mısın Adıyaman?
İstişare için hazır mısın Adıyaman?
Liyakatli bir yönetim için hazır mısın Adıyaman?
Seçim günü geldiğinde oy pusulasını önünüze aldığınızda şu DEVA'nın damlasının altındaki boşluğa evet mührünü basacak mıyız Adıyaman?
Evet, o mührü öyle bir basacağız ki inşallah Ankara'daki külliyenin duvarları biraz şöyle titreyecek.
Buradaki evet mühürlerinin sesi gece İnşallah Ankara'dan duyulacak.
Bunu siz başaracaksınız inşallah.
Bizim arkadaşlar bildiğimiz bir tek vurma var. Biz mührü vuruyoruz. Onun haricinde biz ‘demokrasi’ diyoruz onun haricinde biz ‘diyalog’ diyoruz ‘sorunlarımızı konuşa konuşa çözeceğiz’ diyoruz. ‘Sorunları çözmenin yolu meşru demokratik siyaset zeminidir’ diyoruz. Onun için herkesle konuşuyoruz. Onun için bizim diyaloğumuz bütün partilerledir.
Herkesle konuşuyoruz ve konuşa konuşa çözeceğiz.
Bu Adıyaman tütününe benzer başka bir tütün var mı Türkiye'de yok.
Demek ki Adıyaman tütününün hakkını vermek adaletin gereği.
Başka tütünle bunu karıştırmayacaksın. Bu özel diyeceksin. Bununla ilgili özel bir destek özel bir politika ve Adıyaman’daki tütünü bizim yaşatmamız gerekiyor.
Adıyaman'daki tütüncülüğün gelişmesi gerekiyor.
Bu işin sigara boyutu var vergi boyutu var apayrı boyutları var.
Biz iyi biliyoruz konuyu ama bunun çözümü öncelikle bir tütün politikasından geçiyor arkadaşlar.
Şu andaki hükümetin bir politikası yok.
Bakın dün Malatya’daydık. Malatya içinde bir kayısı politikası yok.
2 sene önce azıcık bir kayısı almışlar geçen sene hiç almamışlar bu sene alacaklar mı almayacaklar mı belli değil.
Fiyat belli değil bir şey belli değil.
Pamuk üretenlere soruyorsunuz pamukta durum aynı.
Badem üreticilerine soruyorsunuz aynı.
Devlet destekleri çok geç açıklanıyor. İş olup bittikten sonra açıklanıyor.
Bazen de vermeyeceğim diye veriyorlar yok diyorlar kusura bakmayın diyorlar. Oluşturuyorlar ondan sonra yok diyorlar.
Hâlbuki desteklerin ekim dikimi olmadan açıklanması lazım.
Desteklerin hemen o yıl ödenmesi lazım. Şu anda Bir sene sonra ödüyorlar. Çünkü işleri güçleri faiz ödemek. Çiftçinin hakkını bir sene sonra ödüyorlar.
Bir de şu önemli bakın. Tarımda bir de birikmiş borçlar var onu baştan söylemedim. Şu birikmiş borçlar var ya çiftçi borçları genişletelim esnaf borçları genişletelim her türlü devlete olan borç vergiydi BAĞ-KUR’du, biz bunların hepsinin faizini sileceğiz.
Anaparayı donduracağız. Bakın anaparayı donduracağız 2 yıl ödemesiz uzun vadeye yayacağız.
Böyle küçük küçük taksitler halinde yük getirmeyecek şekilde vatandaşlarımız bunları ödeyebilecek.
Ama aynı zamanda ne yapacağız yeni kredi açarak çiftçimizin çarklarının döndürülmesi için de hemen desteğimizi vereceğiz yardımımızı yapacağız ki üretim olsun.
Evet değerli arkadaşlar artık sözlerimin sonuna geldim.
Ben sizden de epey bir söz aldım.
Tekrar hepinize teşekkür ediyorum.
EYT bakıyoruz hepsine. Hepsini çalışıyoruz. EYT, intibak var hepsini çalışıyoruz, hepsini adaletle ve aynı zamanda da finansal sürdürülebilirlikle beraber hepsini dikkate alıyoruz hepsini.
Bakın böyle 3 tane 5 sene çalışıp da eğer bir vatandaşımız hala taşeron firmada çalışıyorsa hala kadroya alınmıyorsa bu da adalet değil işte bak. Adalet diyoruz ya dönüyor dolaşıyor oraya.
Şimdi bu vekil imamlar var vekil öğretmenler var böyle bir şey olmaz. Böyle bir şey olmaz. Ve bunlarla ilgili bakın sadece biz değil bunların hepsini 6'lı masada hallediyoruz. 6'lı masanın 6 partinin ortak kararı olarak hepsini çalışıyoruz. Bakışımız tamamen adalet bakışıdır. Vatandaşlarımız arasında ayrımcılık asla olmayacaktır ve bunu da inşallah her sorunu çözdüğümüz gibi bunun da çözümü için kolları sıvadık çalışıyoruz.
Ama dikkat ederseniz ben çalışıp bitirdiklerimizi anlatıyorum. Çalışmakta olduklarımızı da hemen böyle yapacağız edeceğiz demiyorum çalışma bitmeden.
Çünkü sözümüz önemlidir. Biz yazılı taahhüt ediyoruz yazılar çıkıyoruz her şeyi dolayısıyla söz verdiğimizi yapmamız lazım. İçin çok dikkatli konuşuyoruz. Çünkü söz verince tutmak lazım. O da güvenin temelidir.
Ben tekrar hepinize çok çok teşekkür ediyorum.
Ailelerinize dostlarınıza gönül dolusu sevgilerimi selamlarımı iletiyorum.
Sağlıcakla kalın diyorum.
Buradan Adıyaman'dan uzak ilçelere geri dönecek vatandaşlarımıza da hayırlı yolculuklar diliyorum.
Sağ olun var olun.