4 Haziran 2022 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın İskenderun İlçe Binası Açılış Konuşması

4 Haziran 2022

İskenderun İlçe Kongresi

Değerli yol arkadaşlarım,

Genel merkez kurul üyeleri,

Hatay teşkilatımızın ve İskenderun teşkilatımızın çok değerli başkanları,

Siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının, meslek örgütlerinin kıymetli temsilcileri,

Değerli muhtarlarımız,

Teşkilat mensuplarımız,

Sevgili İskenderunlu gönüldaşlarımız,

Değerli basın mensupları,

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız;

Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor, İskenderun teşkilatımızın birinci olağan kongresine hoş geldiniz diyorum.

*****

İskenderun muhteşem, İskenderun hazır.

Maşallah İskenderun hazır, İskenderun muhteşem.

Değerli arkadaşlar,

DEVA Partisi, ülkemizin dört bir yanında damla damla büyüyor.

Partimiz, Türkiye’nin DEVA’ya susamış topraklarına hızla yayılıyor.

Türkiye, nihayet DEVA’sına kavuşuyor.

Ben; DEVA Partisi teşkilatının gücünü her gün Türkiye’nin her yerinde görüyorum ve yüreğimde hissediyorum.

Her gün, her gün damla damla büyüyoruz. Damlalar sel oluyor ve DEVA Parti’sinin damlalarının oluşturduğu sel barajları yıkıp geçecek İnşallah.

Hep beraber göreceğiz.
Bunu beraber başaracağız.

Değerli arkadaşlarım,

Her geçen gün, DEVA Parti’sinin Türkiye satında yayıldığı her geçen gün ve maalesef ülkemizdeki sorunların da gittikçe büyüdüğü her gün diyorum ki
“İyi ki DEVA Partisi’ni kurmuşuz, iyi ki bu yola çıkmışız” diyorum.

Ve Türkiye’yi ayağa kaldıracak kadroların sizler olduğunu çok iyi biliyorum.

İşte bu kadrolar Türkiye’yi yeniden ayağa kaldıracak ve Türkiye çok parlak yarınlara doğru koşacak.

Bunu sizler başaracaksınız.

Türkiye’nin tam demokrasi hikayesini sizlerle beraber yazacağımızı ilk günden beri çok iyi biliyorum.

Nice başarıların altına hep beraber imzamızı atacağız inşallah.

Biz, heyecanımızı hiçbir zaman kaybetmeyeceğiz.

Hep beraber, hep beraber kadro olarak Türkiye’ye DEVA olacağız arkadaşlar. Hep beraber.

Türkiye’yi ülkemizi hukukla biz buluşturacağız biz.

Türkiye’ye güveni yine biz getireceğiz.

Zenginliği yükselten kadrolar yine bizler olacağız.

Ülkemizi bu krizlerin pençesinden yine hep beraber bizler kurtaracağız.

Özgür ve zengin bir Türkiye olacağız inşallah özgür ve zengin...

*****

Gençleri biz yanımıza aldık, önümüze aldık. Gençlerle beraber yürüyoruz, koşuyoruz daha güzel yarınlara. Hep beraber.

Değerli arkadaşlar buraya ben Bolu’dan geldim.

Türkiye’de ilk kez bir siyasi parti “çevre ve iklim değişikliği” konusunda bir eylem planı açıkladı.

Yine bir ilkin altına imza attık.

Ve üstelik bunu yeşilin ortasında Bolu’nun Mudurnu ilçesinin bir köyünde gençlerle beraber gerçekleştirdik.

Pek çok şehirden gelen arkadaşlarımın katılımıyla beraber dünyamızı ve ülkemizi iklim değişikliğine karşı nasıl koruyacağımızı madde madde anlattık.

Çünkü bizim değerli arkadaşlar yeşil çizgilerimiz var yeşil. Ve en kalın yeşil çizgimiz ise nesiller arası adalet, nesiller arası adalet.

Biz bu dünyayı, doğayı, çevreyi korumanın sonraki nesiller için, gençler için asli sorumluluğumuz olduğunun bilincindeyiz.

Eylem planımızın ardından ertesi gün Bolu sokaklarındaydık. Vatandaşlarımızı dinledik.

Biliyorsunuz dün TÜİK enflasyonu açıkladı. Biz onlara diğer adıyla ne diyoruz? Rakamları ayarlama enstitüsü diyoruz. Rakamları ayarlama enstitüsü.

O gün Bolu sokaklarındaydık. Vatandaşlarımız çok dertli.

Bir hanımefendi bağırdı, “Enflasyon, enflasyon, enflasyon” diye çarşının ortasında.

“Enflasyon yüzde 300” diyen bir babanın feryadına şahit oldum.

Bir baktım bir esnafımız şöyle yolda yürürken karşılaştık. Çıkarttı bana evraklarını gösterdi.

Dün, 3 Haziran günü iş yerini kapatma müracaat belgelerini hazırlamış “şimdi dedi bu belgeleri vermeye gidiyorum. Yapamadım” dedi. Kriz dedi benim iş yerimi aldı götürdü dedi.

Sokaktaki tabloyu gittiğim her yerde arkadaşlar, çok iyi görüyorum.

İşte bu acı tabloyu çözmenin sorumluluğunu da hep beraber iliklerimize kadar hissediyoruz.

Bu acı tablo bizi gece gündüz demeden çalışmaya zorluyor.

Sorumluluğumuzun çok çok iyi farkındayız.

Çünkü değerli arkadaşlar,

Çünkü değerli arkadaşlar şu anda ülkemiz çoklu organ yetmezliği gibi, çok boyutlu bir krizin tam ortasında.

Ekonomi krizde, hukuk, adalet krizde, eğitim krizde, dış politika krizde.

Her alanda ama her alanda kriz yaşıyoruz.

Ve Maalesef artık sağlık da krizde…

Evet, sağlık sistemi de çöküyor arkadaşlar çöküyor.

Randevular alınamıyor.
Teşhisler konulamıyor.
Ameliyatlar yapılamıyor.
İlaçlar bulunamıyor.
Tıbbi malzeme bulmakta güçlük çekiyor vatandaşlarımız.
Yüzlerce madde ilaç artık raflarda yok, yokluk ülkesi olduk yeniden.

Ülke resmen şu anda hekimler göçü veriyor.

Çünkü doktorlarımız kaçıyor, gidiyor bu ülkeden.

Devlet hastanelerindeki hekimler sürekli istifa ediyor.

Hekim olmayınca, randevu kuyrukları da uzuyor.

Sebebi sadece ve sadece iş bilmezlik. Başka bir şey değil.

Hep beraber, Hep beraber inşallah kadro olarak geleceğiz ve kurtaracağız arkadaşlar.

Seçim günü geldiğinde vatandaşlarımız o seçim pusulasında DEVA’nın, damlanın altına ‘Evet’i’ basacak sorası bizde, gerisini biz çözeceğiz inşallah.

Bakın arkadaşlar Dünya Sağlık Örgütü’nün hasta hekim ilişkisiyle ilgili standartları var.

Ne diyor Dünya Sağlık Örgütü?

Diyor ki bir hekim hastasına en az 20 dakika ayıracak diyor. 20 dakika muayene süresi diyor.

Türkiye’de bu ne kadar biliyor musunuz?

5 dakikanın altında 5 dakika.

5 dakikadan fazla göremiyor bir hasta doktoru. Bir hasta doktorunu 5 dakikadan fazla göremiyor.

Bir yandan da sağlık çalışanlarının maaşları enflasyon karşısında hızla eriyor gidiyor.

Bu da yetmiyor.

Devletin en tepesindeki kişi, canını dişine takan doktorlarımızı, sağlık çalışanlarımızı milletin önüne atıyor yahu.

O da yetmiyor.

O krizlerin ortağı var ya küçük ortak, o da arada bir doktorlara saldırıyor.

Hekimleri suçluyorlar, “Giderlerse gitsinler” diye kapıyı gösteriyor yahu.

Bir ülke en iyi yetişmiş vatandaşlarını başka ülkelere gitmesine böylesine yol açar mı? Böylesine kolay olabilir mi bu iş?

Peki sonuçta ne oldu?

Çok sayıda hekim istifa etti. Yurtdışına gidiyorlar. Her ay yüzlerce hekimimiz yurt dışına gidiyor şu an.

İktidardakiler bu ülkede çalışanların hayatını zindana çevirirken, kapıyı gösterirken, el alem ne yapıyor? “Gelin bize gelin” diyorlar. “Burada hem iyi şartlarda çalışın hem de insana layık bir hayat kaliteniz olsun” diyor.

Böyle giderse inanın, birkaç yıla kadar ameliyat yapacak cerrah bulamayacağız. Doktorlarımızı bulamayacağız. Hastanelerde cerrah bulamayacağız, ameliyat yapamayacaklar.

Bakın arkadaşlar,

Sağlık ciddi mesele ciddi.

Bu işin ideolojisi, şusu busu olmaz. Burada Söz konusu olan can, can.

Bir iktidar kendi ellerimizle yetiştirdiğimiz insan gücümüzü Amerika’ya, Avrupa’ya öyle bedavadan vermez veremez.

Hep beraber arkadaşlar hep beraber bu ülkeyi daha yaşanabilir bir ülke haline getireceğiz. Her yaştan gencimizin daha çok yaşamak istediği bir ülke haline getireceğiz Türkiye’yi.

İnsanların kaçmak değil, akın akın gelmek görmek, yaşamak istediği bir ülke haine getireceğiz.

Bunu hep beraber başaracağız

İnsanlara kaliteli bir yaşam ve insanca çalışma imkânı tanınmasa, o ülkenin hastanelerinde işte böyle randevu sırası randevu kuyruğu olur.

Muayene süreleri beş dakikaya indirilirse, insanlar doğru düzgün tedavi edilemez doğru düzgün teşhis bile koyulamaz.

Bu Kur oynaklığı devam ettiği sürece de ilaç sanayine güven verilmez, ülkede ilaç da bulunmaz, tıbbi malzeme de bulunmaz.

Biz sağlıktaki bu krizi çok iyi görüyoruz ve vatandaşlarımız da bu krizi bizzat her gün artık yaşıyor.

Şunu açık bir şekilde ifade etmek isterim:

Hekimiyle, eczacısıyla, hemşiresiyle, teknisyeniyle, biz tüm sağlık çalışanlarımızın yanındayız. Yanında olmaya da devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar,

84 milyonun sağlığı ve hayatı bizim en önemli gündem maddemizdir.

Ve Çok yakında da sağlık politikaları konusundaki eylem planımızı açıklayacağız.

Bakın dün açıkladığımız 9’uncuydu. 9 tane eylem planı açıkladık bugüne kadar.

Yükseköğretimden ekonomiye, çevre meselelerinden afet yönetimine kadar, tarımda şehirciliğe kadar bütün eylem planlarımızı açıkladık, açıklıyoruz.

Şimdi 10’uncu eylem planımızda yargı reformu konusunda. Onu da inşallah 2 haftaya kadar açıklıyoruz. Arkasından sağlık gelecek, arkasından gençlik.

Böylelikle tam 20 tane eylem planını önümüzdeki birkaç ay içerisinde açıklamış olacağız.

Bunlar Türkiye’de ilk. Bizden başka yapan da kimse yok.

Devlet tarafında da yok siyaset tarafında da yok.

Çünkü biz seçimlerden sonra ülkenin tek bir gün bile kaybetmemesi gerektiğini düşünüyoruz.

Onun için seçimlerden sonra kurulacak hükümetin ilk dakikadan itibaren neler yapacağını da bütün detaylarıyla hazırlıyoruz.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Şu anda ülkemiz insanların hayallerinden uzaklaştığı bir ülkeye dönüyor.

Artık kimse hayal bile kuramıyor.

Gençler, emekliler, dar ve sabit gelirliler, çiftçiler, esnaf, herkes ama herkes, enflasyon karşısında inim inim inliyor.

Artık bu ülkede sabit gelirli bir vatandaşımızın bir araba bir ev alma hayali bile yok. Bunun hayalini bile kuramıyor kimse.

Eskiden en azından onun bir hayali vardı.

Mesela 12 aylık devlet memuru maaşını topladığınızda bir araba parası ediyordu.

Bu vardı Türkiye’de bunlar yapıldı.

Emeklilerimiz şöyle kenara koyduğu, biriktirdiği paralarla Avrupa’da tatil yapabiliyordu.

Bakın daha yeni, bu sabah. İskenderun’da bir Pazar yerine girdik arkadaşlarla.

Boydan boya şöyle bir yürüdük.

İnsanlar isyan ediyor.

En çok duyduğumuz ifade ne biliyor musunuz arkadaşlar en çok?

Kurtarın bizi diyorlar kurtarın.

Bir emeklimiz ne dedi biliyor musunuz?

Ya dedi ben eskiden dedi, 150 liraya dedi 150 liraya, bütün buzdolabını dolduruyordum dedi. Aldıklarımı buzdolabında koyacak yer bulamıyordum dedi.

Şimdi dedi 2 torbayı zor dolduruyorum bu paraya.

Koskoca ülke Survivor setine döndü yahu. Millet hayatta kalmak için çalışıyor şu an.

Görüyorsunuz, her şey ateş pahası.

Dün Rakamları Ayarlama Enstitüsü, “TÜİK”, geçen ayın enflasyonun rakamını açıkladı.

Neymiş, 12 aylık enflasyon neymiş mayıstan mayısa, Yüzde 73 buçuk.

Herhalde inandırıcılığını artsın diye buçuğunu da ekliyorlar.

Yani enflasyonu o kadar hassas ölçüyoruz ki kuyumcu terazisiyle 73 buçuk enflasyon diye açıklıyorlar.

Ya gerçek enflasyonun ne olduğunuz bizim esnafımız, çiftçimiz, çarşıya pazara giden vatandaşımız bilmiyor mu?

10 yaşındaki çocuk gerçek enflasyonun ne olduğunu biliyor.

Siz kimi kandırıyorsunuz ya?

Vatandaş pazarda, markette alışverişte gerçek enflasyonu görüyor yaşıyor.

Siz ne açıklarsanız açıklayın.

Siz Allah aşkına neyi kimden saklıyorsunuz ya.

Sen TÜİK Başkanını altı defa değiştir, TÜİK’in ekibi değiştir. Niye? Laf dinlemiyor diye.

Yeni başkanlara da talimat ver şundan daha fazla açıklama diye.

Ayıp yahu, gerçekten ayıp.

Çıkın dürüstçe bu ülkede enflasyonu kaça çıkarttığınızı açıklayın.

Ama açıklamıyorlar arkadaşlar açıklamıyorlar.

Üstelik ne yapıyorlar bakın, öyle anlaşılıyor ki, şu 84 milyonluk ülkede, sokaktaki fiyatlardan haberi olmayan iki kişi var: Bir, Sayın Erdoğan. Diğeri Bahçeli.

TÜİK onlara yaranmak için neredeyse birileriyle yarışa girmiş durumda.

Seçim günü o damlanın altına mührü öyle bir basacağız ki Beştepe’nin duvarları titreyecek, merak etmeyin.

Ben buradan soruyorum, TÜİK iktidarın talimatıyla enflasyonu düşük gösteriyorsa, bilelim.

Yok, birilerine yaranmak için enflasyonu düşük göstermek gayretindeyse onu da bilelim.

Bakın bir de ne yaptılar bu ay biliyor musunuz arkadaşlar?

TÜİK’in raporlarında bazı ürünlerin fiyatları yazardı, bu fiyatlara baktık biz enflasyonu böyle hesap ettik diye. O fiyatları da kaldırmışlar bu ay. Onu da yazmıyorlar.

Fiyatları artık oraya yazacak yüz de kalmamış artık belli.

Fiyatları yayınlamayınca, markette vatandaş fiyatları görmeyecek zannediyorlar.

Yahu siz ister açıklayın ister açıklamayın, çarşıya pazara giden herkes fiyatları görüyor.

İşte bugün sordum pazarcı esnafına, şöyle orta boyda bir yumurta 30’luk kutu dedim geçen sene Mayıs’ta kaça satıyordun? bu sene kaça satıyorsun?

Geçen sene dedi Mayıs’ta 11 Liraydı, bu sene 35 Lira dedi. Küçüğü biraz düşüyor, büyüğün fiyatı yükseliyor. Ortalama bu.

3 misli yahu 3 misli.

Patates satan arkadaşımıza sordum. Geçen sene dedi 3 Lira 4 Liraydı, bu sene 10 Lira. 3 katı 3. Bakın 3 katından bahsediyoruz.

Öyle yüzdelerle ifade etmiyoruz artık. 2 kat mı? 3 kat mı? 4 kat mı?

Pazarın çıkışında bir dondurmacı kardeşimiz, dedi ki sattığım dondurma tam 5 kat, külahı da 5 kat arttı dedi. 5 kat 5 kat düşünün yani.

Şimdi mesele şu, mesele ister asgari ücret ister emekli maaşı, bunlar ne kadar artıyor? TÜİK’e açıklattıkları o düşük uydurma enflasyon oranı kadar artıyor.

Ama gerçek hayat çok hızlı pahalanıyor. Bütün sabit gelirli dar gelirli vatandaşlarımız, asgari ücretlimiz, emeklimiz, memurumuz, işçimiz, hatta sosyal destek, sosyal yardım alan vatandaşlarımız hepsinin reel olarak satın alma gücü düşmüş durumda.

Maaş yetişmiyor artık.

Gerçekten arkadaşlar,84 milyon bunu görüyor, ama biz bunu 2 kişiden duymuyoruz. 2 kişiden.

Yani, 84 milyondan geri kalan, 83 milyon 999 bin 998 kişi enflasyonun ne olduğunu biliyor. 2 kişi görmezden geliyor. Akıl alacak gibi değil.

Herkes biliyor, gerçek enflasyonu herkes biliyor.

Hep beraber Türkiye’nin umuduyuz. Kadro olarak inşallah.

Arkadaşlar bakın,

Millet geçen sene 35 liraya aldığımız çayın bugün 60 lira olduğunu gayet iyi biliyor.

Geçen sene aldığı yumurtanın, bu sene kaç para olduğunu da gayet iyi biliyor.

Geçen sene 16 liraya aldığı Ayçiçek yağının, litresini söylüyorum. Bu sene 33 liraya çıktığını da görüyor.

İşte bakın ENAG diye bir kuruluş var, biliyorsunuz. Çünkü millet baktı ki TÜİK artık doğruyu söylemiyor. Enflasyonla oynuyor. İnsanlar oturdular bağımsız bir şekilde enflasyonu ölçmeye ve duyurmaya başladılar.

ENAG diye bir kuruluşta bunu açıklıyor; mayıs ayı sonunda ENAG’ın açıkladığı enflasyon ne kadar biliyor musunuz?

%160!

Ve iktidar,

Asgari ücreti, emekli maaşlarını, memur maaşlarını TÜİK’in açıkladığı enflasyon kadar arttırırken, utanmadan diyorlar ki, biz işte size “enflasyon” kadar zam veriyoruz diyorlar.

Yahu sen hangi enflasyondan bahsediyorsun arkadaş? Hangi enflasyondan bahsediyorsun?

Gel şu emekliye asgari ücretliye gerçek enflasyon zammını ver. %160 diyor bak bağımsız kuruluş.

Ondan sonra çık de ki ben maaşları enflasyon oranında arttırıyorum.

Ayıp yahu.

Yahu siz kimi aldatıyorsunuz?

Maaşları uydurma enflasyon kadar artırdığınızda, bu milletin refahından çalıyorsunuz yahu. Refahından çalıyorsunuz.

Bir de ne diyorlar?

Dünyanın her yerinde enflasyon var diyorlar.

Yahu kardeşim dünyanın enflasyonunu herkes görüyor ya.

İnternet denen bir şey var. Bugün, akıllı telefon denen bir şey var. Oraya soruyorsunuz, Google’a;

Diyorsunuz ki, Fransa enflasyon diyorsun, pat diye söylüyor sana.

Amerika enflasyon diyorsun, pat diye söylüyor.

Japonya enflasyon diyorsun, pat diye söylüyor.

Sen ne dersen de.

Oralarda enflasyon %2, %5, %7.

Savaş veren savaş yaşayan Ukrayna’da %17.

Bizde ne oluyor da %160 yahu?

Çıkıp bunu açıklayın.

Değerli arkadaşlar bakın,

Dışarda enflasyon var işte ne yapalım, sizde katlanın diyor.

Doğruyu söylemiyor.

Dürüst olun dürüst.

Millet yüksek enflasyonun sorumlusunun kim olduğunu gayet iyi biliyor.
Döviz kurunu patlatan sizsiniz.

Enflasyonu zıplatan sizsiniz.

Döviz kuru artınca, bu ülkede A’dan Z’ye her şeye zam geldiğini bu vatandaş bilmiyor mu? Anlamıyor mu zannediyorsunuz.

Bir de ne yapmaya başladılar artık? Sıkışınca, para basıyorlar.

Yazık günah, yazık günah.

Niye?

Bizim yıllarca Merkez Bankasında biriktirdiğimiz döviz rezervlerini arka kapıdan cayır cayır sattılar.

130 milyar Dolar.

Gizli saklı, hiçbir şey açıklamadan.
O döviz rezervleri burada İskenderun’da, tarlalarda, fabrikalarda çalışan insanlarımızın alın teriydi.

Yıllarca biriktirmiştik. Ak akçe kara gün içindir diye biriktirmiştik.

Ama bunlar tam bir miras yedi tam.

2018 de partili, taraflı Cumhurbaşkanı olarak seçildi, bütün yetkiyi elinde topladı 2018’in ortasında biliyorsunuz hemen 2019’un başında damatla el ele verdiler 130 milyar dolarlık döviz rezervini 2 yılda sıfırladılar yahu.

Yazık.

Hep beraber arkadaşlar hukuka da demokrasiye de ekonomiye de can olacağız bunu başaracağız.

Bakın arkadaşlar, Dönüyorsun Merkez Bankasına.

Bu para basma var ya para basma. Çok kötü alışkanlık ya.

Uyuşturucu gibi uyuşturucu.

Bir alıştın mı zor vazgeçiyorsun.

Çok sancılı oluyor.

Bu ülke yıllarca bu yanlışa girmişti, bu batağa girmişti.

Onun için enflasyon düşmüyordu.

Ne zamanki Merkez Bankası bağımsız oldu ne zaman ki ekonomi politikaları tutarlı bir şekilde uygulanmaya başlandı, işte o zaman tam 34 yıl sonra bu ülkede enflasyon tek haneye indi ve paradan altı sıfırı attık.

Ama bu ancak ve ancak paranın değerini koruyan bağımsız bir Merkez Bankasıyla beraber olur.

Bu ne dedi? Laf dinlemiyordu atım Merkez Bankası başkanını dedi.

E kendi lafını da dinlemeye başladı.

Talimat dışı Merkez Bankası hiçbir şey yapamıyor.

Ne talimat veriyorsa Cumhurbaşkanı Merkez Bankası başkanı onu yapmak zorunda şu anda.

Bağımsızlık falan kalmadı.

“Oğlum, para bitti diyor bas diyor basıyor onlar.

Kur Korumalı Mevduat hesabı çıkardılar değil mi?

O farkı nereden ödüyorlar zannediyorsunuz.

Bütçe de var mı?

Soruyorum buradan bu yılın bütçesi, 2022 yılının bütçesi yapılırken Kur Korumalı Mevduat hesabı diye bir şey var mıydı?

Yok.

Peki o farkları nereden ödüyorlar?

Merkez Bankasına para bastırıyorlar oradan ödüyorlar yahu.

Onun için enflasyon yükseliyor bu ülkede.

Böyle bir şey olur mu?

Enflasyon demek arkadaşlar enflasyon demek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, cebinde, evinde, bankada Türk lirası olan, Türk lirası maaş alan herkesten çalmak demektir.

Enflasyon bu demektir.

Enflasyon paranın erimesi demektir.

Basıyor. Para bitince tekrar bastırıyor.

Bitince, “Yetmedi, hadi evladım biraz daha ver” diyor.

Ya Merkez Bankasının sadece rezervlerini sıfırlamadılar yedek akçelerini de sıfırladılar yahu.

Türk lirası cinsinden yıllarca biriktirdiğimiz yedek akçeler vardı

Bir günde bir günde acımadan aldılar ve harcadılar, dağıttılar, tükettiler.

Tam mirasyedi diyorum ya tam.

Değerli arkadaşlar işte bu para basmak hastalık. Uyuşturucu bağımlılığı.

Akıl alır gibi değil.

Basılan her bir liranın tedavüldeki paranın değerini düşüreceğini bilmiyor musunuz yahu.

Bugün ilkokula ortaokula giden insanlar bilir bunu.

Gerçekten arkadaşlar şu anda ülkemizde “kronik yüksek enflasyon devri” devri var. Kronik yüksek enflasyon devri.

Ama bunlar yanlışta ısrar ederse yanlışta inat ederse ülkemiz Allah korusun
“hiper enflasyon” dönemine girer hiper enflasyon..

Ve maalesef o tarafa doğru gidiyoruz şu anda.

Çünkü yanlışta inat var yanlışta ısrar var.

Akıl dışı bilim dışı ne varsa uyguluyorlar Türkiye’de.

Ve maalesef arkadaşlar bu enflasyonun sonucu yoksulluktur, açlıktır.

Bu enflasyonun sonucu; dün sokakta bir vatandaşımızın söylediği gibi “Zam zam zam” dır.

Ama Cumhurbaşkanı’na bakıyoruz; o zaten ayrı bir alemde. Beştepe Harikalar Diyarından millete masal anlatıyor.

Bu ülkede açlık yok diyor.

Neymiş?

Ekonomi, bu çeyrekte yüzde 7,3 büyümüşmüş.

Duydunuz değil mi o açıklamasını.

Ekonomimiz büyüdü diyor yüzde 7 onda 3 diyor.

Ya nasıl büyümeyse anlamadık. Ben Gittiğim her il ve ilçede esnafımıza soruyorum, esnafımıza diyorum ki “ekonomi büyümüş haberin var mı? Diyorum.

Gülerek bakıyor, Neredeee diyor.

Çiftçiye soruyorum, işçiye soruyorum, gençlere soruyorum, “ya ekonomi yüzde 7 büyümüş diyorum büyümüş hissediyor musunuz” Diyorum.

“Ya Bizimle dalga mı geçiyorlar?” diyorlar.

Çünkü o büyüme rakamlarının içinde enflasyon var arkadaşlar.

Büyümeyi hesap ederken ne yapıyor?

O uydurma enflasyonu da içine koyunca uydurma büyüme rakamı çıkıyor karşısına.

Sorun orada.

Bunların Büyüme Büyüme dedikleri, var ya arkadaşlar büyüme dedikleri, Beştepe’nin etrafında dönüp dolaşan bazı insanlar var ya ha onların cepleri büyüyebiliyor olabilir, onların cüzdanları şişiyor olabilir, onlar da etrafındakileri görünce milleti

Ama öyle değil.

İşsizin iş bulamadığı ülkede siz büyümeden bahsedemezsiniz.

Çocukları yatağa aç girdiği ülkede büyümeden bahsedemezsiniz.

Esnafımızın elektriği yakamadığı karanlıkta oturduğu bir ülkede büyümeden bahsedemezsiniz.

Çiftçinin 26 buçuk liraya mazot almak zorunda kaldığı bir ülkede büyümeden bahsedemezsiniz.

Gençlerin artık bir akıllı telefon alamadığı ülkede büyümeden bahsedemezsiniz.

2500 lira emekli maaşıyla ben geçinemiyorum, temel gıda ihtiyaçlarımı bile karşılayamıyorum diyen emeklinin olduğu ülkede büyümeden bahsedemezsiniz.

*****

Değerli arkadaşlar,

Bakın dün bakın Bolu’da bir çarşı ziyareti yaptık.

Arabadan iner inmez bir esnaf hanımefendi yolumuzu kesti.

Dedi durumumuz çok kötü. Eşarp dükkânı var. 6-7 metrekare.

Ama dedi 20 yıldır burada bu işi yapıyorum dedi.

Kendisine sordum dedim ki ya şu anda bu ülkeyi yöneten üst düzey kişilerden hatta ülkenin en tepesindeki kişi, devlet yönetiminde, Gelse senin şu dükkanını 2 ay çalıştırabilir mi?’ Dedim. ‘Yapamaz ya batırır’ dedi.

Bugün aynı soruyu pazarda domates satan bir pazarcı esnafımıza sordum.

‘Şu anda devleti yönetenlerden dedim bir aklından geçir isimleri, onlardan bir tanesi gelse 2 ay senin şu çalıştırdığın tezgâhı çalıştırabilir mi?’ Dedim. ‘Yapamaz’ dedi.

Ya düşünün bu ülkede 2 ay bir dükkânı işletemeyenler, 2 ay Pazar esnafının yaptığı işi yapamayanlar koskoca ülkenin ekonomisini yönetmeye çalışıyorlar.

Beyhude.

Onun için olmuyor.

Dürüst ve ehil kadrolar iş başına gelmedikten sonra mümkün değil arkadaşlar mümkün değil.

İlla dürüst ve ehil kadrolar iş başına gelecek.

Bunlar bir de ne yaptılar? Kur korumalı mevduat hesabı dediler değil mi?

Yoksuldan alıp zengine vermenin tam şekli.

Neymiş Türk lirası mevduat sahipleri mağdur oluyormuş kur artınca, ee, biz ona kur farkını ödeyelim.

Cumhurbaşkanının kendi ifadesi bu.

Mevduat sahiplerinin mağdur olmaması için yaptık diyor.

Ya kur artınca mevduat sahipleri mağdur oluyor da kur artınca mazota 26 buçuk lira vermek zorunda olan benim şoför arkadaşım mağdur olmuyor mu ya?

Kur artınca mevduat sahipleri mağdur oluyor da bir yumurtaya 35 lira 40 lira 45 lira vermek zorunda kalan vatandaşın mağdur olmuyor mu?

Gerçekten tam bir devleti batırma operasyonu tam.

Enflasyonu düşüremeyeceğini bu hükûmetin arkadaşlar artık biliyoruz.

Dört yıldır yapamıyor. Faizi de enflasyonu da patlattı.

Üstelik tam yetki elinde Tüm yetki elinde.

Demedi mi 2018 seçimlerinde? Bu yetkiyi bana verin dedi ben enflasyonu da faizi de nasıl düşüreceğim göstereceğim demedi mi?

4 yıl oldu 4.

Üstelik tek yetkili imza sahibi.

Ya ben diyorum ki elini tutan mı var?

4 yıldır niye faizi düşüremedin? Niye enflasyonu düşüremedin?

Bugün de çıkmış ne demiş?

Yine hayali düşmanlarla uğraşıyor.

İşte şunu yaptırmayanlar da bunu yaptırmayanlar da şöyle de böyle de.

Ya bırak bahaneyi, bırak bahaneyi.

Sen bu ülkenin Cumhurbaşkanısın üstelik de tek yetkilisin.

Bahanelerin arkasına sığınamazsın arkadaş.

Faizi de enflasyonu da düşürmek zorundasın. Çünkü söz verdin.

Seçimlere o sözü vererek girdik.

Tek yetki de elinde, Merkez Bankası da kontrolünde, TÜİK de kontrolünde.

Düşür şunu.

Bahanelerin arkasına sığınma.

Yok Türkiye ile uğraşan varmış şuymuş buymuş...

Ya gidiyor ta 2013’e şuna bakın arkadaşlar ya.

Kafaya bakın kafaya.

2013’e gidiyor, Gezi Olayları sebebiyle bugünkü ekonomi bozluyormuş.

9 sene geçti yahu 9 sene.

Düzelt, düzelt.

Arkadaşlar bilmiyor bilmiyor. Alanım ekonomi, ekonomistim diyor ama bilmiyor. Bilmediğini de bilmiyor. Biliyorum zannediyor.

Bilenler de çalışmıyor.

Sorunun da tam özü burada.

Koskoca bu ülke de bir kişinin yanlışlarının bedelini en ağır şekilde maalesef ödüyor.

*****

Değerli arkadaşlar,

Bakın bunlar bizim işimiz.

Yaptık, çok daha iyisini inşallah yaparız.

Ama önce dürüst ve ehil kadro gerekiyor, DÜRÜST VE EHİL...

İstişare gerekiyor.

Öyle çözülecek bu iş.

Değerli arkadaşlar çözüm nerede biliyor musunuz? Çözüm güvende güvende..

Güven.

İskenderun ilçe başkanımız Güven Bey’i de kastediyorum şu anda ama bir ülkede ekonominin düzelmesinin yolu güven.

Güveni oluşturmayınca mümkün değil çözemezsiniz.

Mümkün değil!

Gençler bana soruyor bazen,

Peki ya diyorsunuz da bu güveni nasıl oluşturacağız?

Güven nasıl kazanılır? Diye soruyorlar.

Bende diyorum ki, 1 dakikada 8 maddede size özetleyeceğim güven nasıl kazanılır anlatacağım diyorum.

Hazır mıyız gençler?

8 madde

1- Konuşunca doğruyu söyleyeceksin. %160 olan enflasyonu %73 olarak açıklattırmayacaksın TÜİK’e.

2- Söz verince tutacaksın. Enflasyonu da faizi de düşüreceğim diye 4 sene önce tek yetkili, partili, taraflı Cumhurbaşkanı seçilip, dövizi de faizi de patlatmayacaksın.

3- Emanete hıyanet etmeyeceksin. Devlet yönetimi bir emanet, emanet. Bizim alnımız açık başımız dik, biz aldığımız emaneti gözümüz gibi koruduk. Yükselttik, yücelttik. Çok daha iyi bir hale getirdik, sonra teslim ettik. 3500 Dolarlık milli geliri aldık 12500 Dolara çıkardık. Bitmedi.

4- Devlet yönetiyorsan, güven kazanmak için, her daim hukukla, adaletle hareket edeceksin. Hukukla ve adaletle.

5- Dürüst ve ehil kadrolarla çalışacaksın. Liyakatli kadrolarla çalışacaksın.

6- Her zaman istişare edeceksin. Bin biliyorsan bir bilene soracaksın. Ben ekonomistim alanım ekonomi deyip, ülkenin ekonomisini batırmayacaksın.

7- Şeffaf olacaksın, açık olacaksın. Yıllardır Merkez Bankasının döviz rezervleri şeffaf bir şekilde yönetilirken, arka kapıdan 130 milyar Doları çarçur etmeyeceksin. Şeffaf olacaksın.

Ve arkadaşlar 8 son madde

8- Her daim hesap vermeye hazır olacaksın. Her zaman.

Bunları yapın evelallah korkmayın.

Şimdi konuşunca doğruyu söyleyeceksin ya, e çalıp çırpan konuşunca doğruyu söyleyemiyor. Sorun orada zaten. 1 numaralı kural zaten onu hallediyor. Sen doğru ol dosdoğru ol gerisi kolay.

Biz açığız hesap veremeyecek hiçbir şeyimiz yok çok şükür. Biz rahatız.

Başkaları korksun başkaları. Biz rahatız.

Değerli arkadaşlarım bakın,

Evet ülkemiz zor bir dönemden geçiyor, sorunlar büyük, sıkıntılar daha da büyüyor, ama siz bu ülkeye güvenin.

Bu ülkenin gençlerine güvenin.

Türkiye 84 milyon nüfusuyla Avrupa’nın en büyük ülkesi.

Kilometre kare olarak bakın Avrupa’nın en büyük topraklarına sahibiz.

Avrupa’nın en geniş tarım arazilerine sahibiz.

Üstelik en büyük nüfus bizde yani. Bu nüfusun yaş ortalaması da Avrupa’nın en düşüğü. En genç nüfusta bizde.

Türkiye’nin en iyi başarıları yakalayamaması için hiçbir sebep yok.

Sadece ve sadece ülkemiz kötü yönetiliyor arkadaşlar kötü.

Bu ülke düzgün yönetildiğinde ayağa kalkacaktır.

Bu ülke düzgün yönetildiğinde hızla koşmaya başlayacaktır.

Ve bu ülke düzgün yönetildiğinde kanatlanıp uçacaktır.

Bunu hep beraber başaracağız, gerçekleştireceğiz inşallah.

Bu bizim işimiz.

Ve o güçlü Türkiye, güçlü ekonomi, herkesin yüzünü güldürecek.

Bakın İskenderun’dayız çok önemli bir şehir.

Liman kenti. Denizciliğin, tarımın önemli olduğu bir şehir, lojistiğin önemli olduğu bir şehir, sanayinin önemli olduğu bir şehir.

Fakat devlet İskenderun’a yeterince önem vermiyor.

Lojistik konusunda şu anda devlet İskenderun’un arkasında durmuyor.

Çok uzayan bir tünel projemiz var biliyorsunuz. Yıllardır proje safhasında.

İnşallah açıldığında ne olacak?

Bütün Güneydoğu’nun Akdeniz’e çıkış noktası burası olacak, İskenderun olacak.

Yüzlerce kilometrelik yoldan tasarruf olacak.

Bunların hepsini başaracağız.

Tarımıyla, sanayisiyle, ticaretiyle her alanda ülkemizi ayağa kaldıracağız.

Bu bizim işimiz ve biz çözeriz.

Evet bunlar ülkenin ekonomisini perişan ettiler. Mahvettiler.

Ama 2 tane büyük krizden bu ülkeyi çıkaran kadro evelallah bu krizden de çıkartacaktır. Hiç endişeniz olmasın.

Bunu biz yapacağız.

Enflasyonu tek haneye düşürmek yine bize nasip olacak.

Bakın 6 ayda seçimden sonraki 6 ayda hemen bir nefes alacağız.

Bu kriz iklimi şöyle bir uzaklaşacak ülkemizden.

Enflasyonu düşük, tek haneli seviyelere indireceğiz.

Nasıl 34 yıldır 2 haneli 3 haneli enflasyonu 2004’te tek haneye indirdiysek yine yapacağız, yine biz başaracağız.

Daha önce yaptık, yine yapacağız.

Çok daha iyisini çok daha ilerisini inşallah yapacağız.

Kararlı adımlarla biz emaneti hep beraber teslim almaya geliyoruz.

*****

Değerli arkadaşlar,

Şu anda ki kriz kendi sık kullandıkları ve ayağa düşürdükleri tabirle söylüyorum, milli ve yerli bir kriz.

Beştepe’de yapılmış, el yapımı, ev yapımı, bir kriz başka bir şey değil.

Bu krizi çözmek kolay, bizim işimiz.

Ama ekonomik kriz sadece ekonomiyle düzelmiyor.

Demokrasiyi sağlamlaştırmanız gerekiyor.

Hukuku sağlamlaştırmanız gerekiyor.

Temel hak ve özgürlükleri ilerletmeniz gerekiyor.

Önce o zemini kuvvetlendirip, kuvvetli zemin temel üzerine bir ekonomi inşa etmeniz gerekiyor.

Bunun için biz ne diyoruz?

Demokrasi diyoruz.

Atılım diyoruz.

Yani temele demokrasiyi koyuyoruz, sağlam demokrasi zemininde bir atılımdan bahsediyoruz.

Onu için demokrasi diyoruz.

Onun için atılım diyoruz.

Onun için derhal diyoruz.

Onun için bugün diyoruz.

Hazır mıyız?

Gençler hazır mıyız?

Demokrasi.

Atılım.

Derhal.

Bugün.

Demokrasi.

Atılım.

Derhal.

Bugün.

Son defa,

Demokrasi.

Atılım.

Derhal.

Bugün.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

İskenderun kongremizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Sağ olun, var olun.