Çevre ve İklim Değişikliği Eylem Planı
Değerli çalışma arkadaşlarım,
Sivil toplumumuzun çok değerli temsilcileri,
Saygıdeğer hocalarımız,
Değerli gençler,
Basınımızın kıymetli temsilcileri,
Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen değerli vatandaşlarımız,
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyor, Yaşanabilir bir Türkiye için, Çevre ve İklim Değişikliği Eylem Planımızı açıklayacağımız bu etkinliğimize hoş geldiniz diyorum.
***
Eylem planımızı, gerçekten böyle yemyeşil ormanlarıyla, gölleriyle, eşsiz doğasıyla bu güzel ilimizde Bolu’da, Bolu’nun bu şirin köyünde açıklıyor olmak gerçekten bizler için de ayrı bir mutluluk.
Ben bu organizasyonun gerçekleştirilmesinde, emeği geçen tüm arkadaşlarıma özellikle teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Ve bugün açıklayacağımız eylem planımızın da ülkemiz için ve gezegenimiz için hayırlı olmasını diliyorum.
***
Değerli arkadaşlar,
Bizim bu Çevre ve İklim Değişikliği Eylem Planımız, bugüne kadar açıkladığımız 9. Eylem planı oluyor.
Bildiğiniz gibi; biz seçimlerden sonra ne yapılması gerektiğini hangi adımların atılması gerektiğini bütün detaylarıyla çalışıyoruz.
Çünkü şunu biliyoruz ki önümüzdeki seçimlerden sonra ülkenin tek bir dakika dahi vakit kaybetmeye tahammülü yok.
Yapacağımız her şeyi bütün detaylarıyla ortaya koyuyoruz. Ve hepsini mutlaka bir takvime bağlıyoruz.
Her bir eylemin de mutlaka bütçesini hesap ediyoruz.
Yani yapamayacağımız, yerine getiremeyeceğimiz hiçbir sözü herhangi bir taahhüttü de vermiyoruz.
Bunlar çok önemli. Çünkü yazılı bir şekilde ortaya koyduğumuz her sözün mutlaka yerine getirilmesi lazım.
Günü geldiğinde yüzümüzün yere bakmaması lazım.
Biz, Türkiye’de çözülmemiş tek bir sorun bile bırakmamak için ekip olarak kadro olarak yola çıktık.
İşte bugün de çok önemli yaşamsal bir konuyu ele alıyoruz.
Ve bu yaşamsal konulardaki çözüm önerilerimizi sizlerle paylaşıyoruz, bunun için buradayız.
Bunu yapıyoruz çünkü bizim yeşil çizgilerimiz var.
Çevre ve İklim Değişikliği Eylem Planımızda yeşil çizgilerimizin hatlarını belirgin bir biçimde ortaya koyuyoruz.
Eylem planımız; çağımızın en büyük küresel krizine, yani “iklim krizine” karşı ülkemize aslında bir yön kazandırma çabası.
Bu konuda Türkiye’nin yapması gereken çok şey var.
Bu hepimiz için bir yaşam ve gezegen savunması aynı zamanda.
Gezegenimizi korumayı, insanlığa ve tabiata karşı sorumluluğumuzun çok önemli bir gereği olarak görüyoruz.
Ülkemizde yeşil dönüşüme öncülük yapmayı, yurttaşlık sorumluluğumuzun da önemli bir gereği olarak değerlendiriyoruz.
Daha önce de sıkça vurguladığım ve parti programımızda açıkça yazdığımız gibi önemli bir hususu tekrar sizlerle paylaşmak hatırlatmak istiyorum.
Biz, doğa hakları ve çevre konusunu “nesiller arası adalet” ilkesini esas alan bir yaklaşımla yola çıktık.
Yani mesele çevreyse mesele iklim değişikliğiyse, nesiller arası adalet bizim en önemli kavramımız.
Bizden sonraki nesillerin haklarını korumak zorunda olduğumuzu biliyoruz.
Yani biz, bugünkü nesil olarak har vurup harman savuralım, günümüze bakalım, çevremizi kirletelim, bu dünyanın iklimini bozalım, bundan sonrasını gelecek nesiller düşünsün demiyoruz.
Bugünden tedbir alıp, bugünden fedakârlıklar yapıp, bugünden bir ödünleşme hesabı yapıp. Fedakârlıkla gelecek nesillerin daha yaşanabilir bir dünyada yaşaması için çaba gösteriyoruz.
Nesiller arası adalet dediğimiz kavram bu.
Bu toprakların bizden sonraki sakinlerine, yaşanabilir bir Türkiye ve yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyoruz.
Öncelikle şunu ortaya koymamız lazım:
Kirliliğin, küresel iklim değişikliğine yol açtığı bir zaman diliminde yaşıyoruz.
Küresel iklim değişikliğinin en önemli sebebi; kirlilik.
İşte bunun içindir ki, kirlilikle mücadeleyi yapılacak işlerin başına koyuyoruz.
Küresel ısınma, iklim değişikliği arkadaşlar bir gerçek.
Bu bilimsel bir veri. Bunu inkâr etmeye çalışan siyasetçiler çıkıyor dünyada.
Böyle bir şey yok diyorlar. Bak işte bu senede kar yağdı diyorlar. Hangi iklim değişikliğinden bahsediyorsunuz diyorlar.
Bu bir gerçek. Ve iklim değişikliği özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada bizim içinde bulunduğumuz kuşakta, çok riskli sonuçları beraberinde getiriyor.
Maalesef ülkemiz, küresel ısınmadan en çok etkilenecek bölgelerden birisinde yer alıyor.
Bunun için bu işi çok ciddiye almamız gerekiyor.
Bizim bu konuyla ilgili yapacağımız en önemli konulardan bir tanesi işte bu kirlilikle mücadele.
Ayrıca, temiz bir çevrede, sağlıklı bir hayat sürmenin önemli bir insan hakkı olduğunu savunuyoruz.
Yani kirlilik sadece bu küresel ısınmayla, iklim değişikliğiyle alakalı bir konu değil. Hepimizin su, hava gibi yaşamsal ihtiyaçları konusunda, hepimizin ihtiyacı olan bir konu.
İnsanların temiz suya, temiz havaya erişimini yaşam meselesi olarak görüyoruz biz.
Bu kapsamda yapacağımız çok iş var.
Örneğin, DEVA Partisi iktidarında, tüm Türkiye’de musluk suyunu içilebilir hale getirmek için çalışacağız. Bunu önemli bir hedef olarak önümüze koyduk. Bu önemli bir konu.
Orta ve büyük ölçekli üretim tesislerinde emisyon ve deşarj verilerini sürekli bir şekilde ölçmek gerekiyor. Devamlı. Gerekirse hassas ölçüm cihazlarını koyup online bir şekilde takip etmemiz gerekiyor. Bu tesislerin suya, havaya ve toprağa bıraktıkları kirleticileri de sürekli izlememiz gerekiyor.
Baca ve deşarj noktalarında kontrol sağlayarak, bu ölçümleri sürekli ve mecburi halde tutmamız gerekiyor.
Ayrıca, kaynağında ayrıştırmayı teşvik ederek, insan sağlığına ve doğaya risk teşkil edebilecek plastik atıkların ithalatını da bir takvim doğrultusunda kaldırmamız gerekiyor.
Tek kullanımlık plastikleri kademeli olarak hayatımızdan çıkartmamız gerekiyor.
Plastik su şişelerinin kullanımını azaltabilmek için de şehirlerde insanların yoğun olduğu bölgelerde mutlaka kamusal alanlarda içme suyu çeşmeleri oluşturmamız ve yaygınlaştırmamız gerekiyor.
Ben tek tek saymayacağım. Daha çok madde var.
Biraz sonra Genel Başkan Yardımcımız Evrim Hanım, size bütün bu detayları anlatacak sizinle paylaşacak.
***
Değerli arkadaşlar,
Bunları yapacağız. Bir yandan da bazı alışkanlıkların değişmesinin de vaktinin geldiğini görüyoruz.
Bildiğiniz gibi, Avrupa’nın Yeşil Mutabakatı konuştuğu ve uygulamaya başladığı bir döneme giriyoruz.
Enerji, ulaşım, sanayi, tarım ve diğer pek çok alanda sektör bazlı yenilikler dünyanın şu anda gündeminde.
Bizim eylem planımız da bu küresel yeniliğe uyum sağlayacak bir Türkiye hedefimizi de yansıtacak bir eylem planı.
Bu kapsamda;
Üretim süreçlerinde yapacağımız yeşil yeniliklerle beraber, ülkemizi sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaştıracağız.
2030 hedefleri biliyorsunuz, Birleşmiş Milletlerin önemli hedefleridir. Bütün dünya içindir. Ve buna ulaşmak için hep beraber çalışacağız.
Bu 2030 hedeflerinin oluşturulmasında benim de mütevazı bir katkım oldu.
2015 yılında bu hedefler belirlendi biliyorsunuz.
Bu hedefler 2015 yılında belirlenmeden önce uluslararası bir komisyon kuruldu. Bir üst düzey panel oluşturuldu. Birleşmiş milletler genel sekreterinin daveti üzerine.
Yaklaşık 20 kişilik bir panel. Bende oradaydım ve o 20 kişi olarak 2030 hedefleri için yoğun bir çalışma ortaya koyduk. 1 yıldan fazla bir emek harcadık. Ve o çalışmamız 2030 hedeflerinin zeminini oluşturdu.
İşte biz Türkiye olarak da bu küresel iklim değişikliğine karşı, uluslararası çapta öncü adımlar atan büyük ekonomiler arasında yerimizi almak zorundayız.
Bu bizim küresel bir sorumluluğumuz aynı zamanda.
Öncelikle, Paris İklim Anlaşması doğrultusunda 2050 yılı için net sıfır emisyon hedefini kendimize koyuyoruz. Hayırlı olsun ülkemiz için.
Bunun için çok kapsamlı bir çalışma gerekiyor. Bu iddialı bir hedef. Sektör sektör çalışmamız gerekiyor. Çok iyi hazırlanmamız gerekiyor.
Ve bunun detaylı planlamasıyla beraber Türkiye’nin Kömürden çıkışının da 2050 yılı “Net sıfır” hedefine uygun bir şekilde planlanması gerekiyor.
Net sıfır emisyon hedefimiz ile, kahverengi ekonomiden yeşil ekonomiye geçiş politikamızda, “insana yakışır iş” prensibimizle de uyumlu olarak, “yeşil istihdam” alanları sağlayacağız.
Yeni meslekler oluşuyor, yeni çalışma sahaları oluşuyor burada.
DEVA Partisi iktidarında, “rüzgâr paneli ve güneş paneli teknisyeni gibi, enerji verimliliği uzmanlığı gibi, yeşil girişimcilik” gibi artık yeni meslekler ve çalışma sahaları oluşarak bunlar gelişecek ilerleyecek.
Avrupa Yeşil Mutabakatını uygulamak için “Yeşil Ekonomiye Geçiş Programı”nı hazırlayıp, yürürlüğe koyacağız.
Çok detaylı teknik çalışmalar gerekiyor, gerçekçi yapılabilir çalışmalar gerekiyor burada.
Temiz enerji alanında bir piyasa oluşturmak önceliğimiz olacak.
Yenilenebilir enerji alanında da doğrudan yatırım yapan şirketlere verilen desteklerin mutlaka güçlü bir şekilde devamı gerekecek.
***
Bu arada, söz enerjiden açılmışken şunu da söylemek istiyorum.
Hani hükümet “enerji tasarrufu edeceğiz” diye saatleri değiştirdi ya, hani Türkiye şu anda yaz saati uyguluyor biliyorsunuz.
İşte çocuklar gerçekten sabah karanlıkta okula gitmek zorunda kalıyor.
Akşam elektrikleri yakmayalım diye, sabah elektrikleri yakar hale getirdiler koskoca ülkede.
Ve üstüne birde elektriğe zam geldi ve bu attıkları adım da hiçbir işe yaramadı.
El attıkları bu konuyu da zincirleme iş bilmezlik serisiyle bir bakıma tamamlamış oldular.
İşte biz bu kalıcı yaz saati uygulamasını kaldıracağız.
Birilerinin aklına estiği için yapılan bu saçma sapan deneylerden de ülkemizi hep beraber kurtaracağız.
Çocuklarımızı karanlıkta okula göndermeyeceğiz.
***
Değerli arkadaşlar,
Yapacağımız yeniliklerden bir tanesi de iklim teknolojilerini teşvik etmek olacak.
Karbon yakalama, kullanma, depolama gibi; enerji depolama gibi bu alanlara iklim teknolojilerine yatırım yapan ve bu teknolojileri kullanan şirketlere de teşvik vereceğiz.
İklim krizi ile mücadelede “karbon fiyatlaması” sistemini kuracağız.
Avrupa Birliği’ne karbon sınır vergisi ödemek yerine, karbon salımı için yapılan vergi ödemelerini ülkemiz içinde kalmasını da bu şekilde sağlayacağız.
Kamu kurum ve kuruluşlarında kullanılan araçların elektrikli araçlara dönüştürülmesini hedefleyeceğiz.
Yeni araç alımlarında derhal artık, yeni araçsa elektrikli araç olacak.
Ve 5 yıl içinde de bu elektrikli araca kamu kullanımında dönüşümünü hedefleyeceğiz ve bunu için gayret edeceğiz.
***
Değerli arkadaşlar,
Biz, yeşil dönüşüme öncülük etmenin bir zihniyet meselesi olduğuna inanıyoruz.
Bu nedenle, çevre ve iklim bilincini devlet politikası haline getirmek zorundayız. Hem idari hem de hukuki yenilikler getireceğiz.
Örneğin, mega projeleri bölgede oturan vatandaşımıza mutlaka soracağız.
Hem çevre diyeceğiz hem de yerel bazda demokrasi diyeceğiz.
Bir işi yaparken, o işin yapıldığı mahalleye şöyle bir soracağız görüşlerini alacağız siz ne diyorsunuz diyeceğiz.
Çünkü büyük projelerden en çok etkilenen o mahallede yaşayan insanlar oluyor.
Asla tepeden inmeci olmayacağız.
Mevzuat düzenlemelerinde de yeşil yeniliklere gideceğiz. Örneğin;
İklim Kanunu çıkartacağız.
İklim değişikliğiyle ilgili atılacak adımları yasal güvenceye kavuşturacağız.
“Çevre Mahkemeleri" kuracağız.
Mahkemeler hem bugünün hem de bizden sonraki nesillerin sağlıklı bir çevrede yaşamasını güvence altına alacak bir yaklaşımla çalışacak.
Çevreyle ilgili ihtilaflar, alanında uzmanlaşan Çevre Mahkemelerinde çözülecek.
Ayrıca “Çevresel Etki Değerlendirme" raporlarının hazırlanma sürecinin iyileştirilmesini ve bu rapora göre verilen taahhütlerin denetlenmesini sağlam esaslara bağlayacağız.
Böylece göstermelik ÇED raporlarına dayanan işlere de son vereceğiz.
Mış gibi hazırlanan raporlarla şehirlerimizin katledilmesine müsaade etmeyeceğiz.
***
Değerli arkadaşlar,
Bu 2030 hedefleri sürdürülebilir kalkınma hedefleri gerçekten dünya için önemli hedefler.
17 ayrı hedef var orada;
Küresel ısınmayla, iklim değişikliğiyle ilgili hedeflerde var, eğitimle ilgili hedefler var, kadın haklarıyla ilgili hedeflerde var. Çok sayıda hedef var.
Fakat bu hedeflere ulaşmak için şu anda dünyada ayrılan kaynaklar yeterli değil.
Özellikle bugüne kadar dünyayı çok kirletmiş olan stok kirleticilerin bu konuda büyük kaynak ayırması gerekiyor.
Ellerindeki finansal imkanların en geniş olduğu ülkelerde yine o ülkeler.
Çünkü bir bakıma ekonomik büyümelerini çevreyi batırma şeklinde, ekonomik büyümeleri karbon salınımı şeklinde. Ekonomik büyümelerini dünyayı daha çok kirletme şeklinde bu ülkeler şu andaki ekonomik güçlerine ulaşmış durumdalar.
Biz onlara diyoruz ki;
Eğer şu anda dünyada küresel ısınma varsa, iklim değişikliği krizi varsa bunun en önemli sebebi bugüne kadar dünyayı en çok kirleten ülkelerdir.
Dolayısıyla önce o ülkelerin şöyle pamuk ellerini ceplerine sokmaları gerekiyor, kaynak ayırmaları gerekiyor.
Biz görevimizi yaparız, üzerimize düşeni yaparız. Ama bu iklim değişikliğinin de sorumluluğunu en büyük olan ülkelerinde en büyük gayreti ortaya koymalarını da bekleriz.
İşte bunun içinde özel çalışmalar gerekiyor, işte bizim görevlendireceğimiz bu Türkiye’nin iklim elçisi bu diplomasiyi yapacak. O ülkelere gidip baskı yapacak.
Uluslararası toplantılarda diyecek ki; siz ne yapıyorsunuz? Biz payımıza düşeni yaparız ama önce siz bir adım atın bakalım.
Aksi halde gerçekten büyük bir adaletsizlik burada söz konusu.
Ve 2030 hedefleri konuldu bakın. Ne zaman konuldu? 2015’te. Geldik 2022 yılına yani 15 yıllık sürenin 7 yılını geçtik. Geride kaldı 8 yıl.
Ve bugüne kadar ayrılan kaynaklarla 2030 hedeflerine ulaşılması sadece bir hayal.
Daha çok kaynak ayırmak gerekiyor.
Dediler ki peki bu parayı nereden bulacağız?
G20 bize bir görev verdi.
G20 dedi ki 16 kişilik bir heyete; siz bunu bir çalışın siz bu işi bilen insanlarsınız. Çalışın ve bu kaynağın nereden nasıl bulunacağı ile ilgili bize bir rapor hazırlayın.
Bizde kolları sıvadık 1 buçuk yıl sürdü. 8 ayrı ülkede toplantı yaptık. Benimde içinde bulunduğum 16 kişilik heyet, o 100 sayfalık raporda kaynakların nereden nasıl bulunacağı ile ilgili bütün detayları ortaya koyduk.
Heyette kim var?
Dünya’nın en büyük bankasının başkanı var.
Heyette kim var?
Çin’in bir önceki merkez bankası başkanı var. Avrupa merkez bankasının bir önceki başkanı var.
Merkez bankacılarının şu anda kullandığı bir taylor kuralı vardır enflasyon yönetimiyle ilgili. O taylor kuralına adı veren insan var.
Bunlar hep daha önceden tanıdığımız insanlar. Oturduk, çalıştık ve G20’ ye raporu sunduk ama adım atılması gerekiyor.
O bizim önerilerimizin uygulamaya geçirilmesi gerekiyor.
Bunun için de diplomasi gerekiyor diplomasi.
Şu andaki hükümetin maalesef bunlarla alakası yok. Tamamen içine kapanmış, tamamen kendi derdine düşmüş bir hükümet var şu anda Türkiye’de.
Onun için bu işler olmuyor.
Onun için ilerleyemiyoruz.
Onun için dünyada ki büyük gündem maddesi ne var ne yoksa hepsini biz ıskalıyoruz Türkiye olarak.
İşte dünyayı bilen, işini bilen, her konuda dürüst ve ehil insanlardan oluşan Türkiye’de kadrolara ihtiyaç var.
Biz zaten DEVA Partisini bunun için kurduk, bunun için yola çıktık.
Çünkü hangi alan olursa olsun dürüst ve ehil kadrolar işin başında olmayınca, işin içinde olmayınca, mümkün değil olmuyor.
Hem işini iyi bilecek hem de dosdoğru olacak.
Bizim bugün sizlerle paylaştığımız eylem planımız, şurada bir örneği var değil mi?
Çevre ve iklim değişikliği eylem planı 09 nolu eylem planımız.
Bu çok taze bu pilot baskı, daha çok miktarda basılacak bütün Türkiye’ye bunu dağıtacağız inşallah.
Bunun hazırlanmasında çok büyük emek var.
Tabi biraz sonra sahneye kendisini davet edeceğim Genel Başkan yardımcımız Sayın Evrim RIZVANOĞLU’nun ve yakın çalışma arkadaşlarının çok büyük emeği var.
Ama aynı zamanda dışardan katkı veren, çok insan var.
Bizim bu çevre ve eylem planımızı hazırlayan, doğa hakları ve çevre birimimizde çalışan arkadaşlarımız gerçekten alanlarında çok iyi çok uzman arkadaşlar. Onlarla biraz sonra hep tanışacaksınız, bir kısmıyla biraz önce tanıştınız o ara sunuşlarda.
Gerçekten dünyada bu işi çok iyi bilen ve kendi vatandaşımız olan ve dünyaya da katkıda bulunacak nitelikte bir ekip yapıyor bu çalışmaları.
Gerçekten gurur duyduğumuz bir ekip bu çalışmayı ortaya koydu ve ben burada sizlerin huzurunuzda doğa hakları ve çevre politikaları başkanlığımıza ve o başkanlıkta katkı veren destek veren bütün arkadaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum.
Sözlerimi Küçük bir parantezle bitirmek istiyorum.
Biz kendi ailemizde de pek çok konuda çevresel duyarlılığa dikkat etmek istiyoruz, dikkat etmeye de gayret gösteriyoruz.
Mesela bizim evde çöpler mutlaka ayrıştırılır.
Cinsine göre ayrı ayrı düzenlenir, işte mahallemizdeki o ayrıştırılan kutulara atılır.
Bir seferlik kullanılan plastiklerin tüketimini oldukça azalttık.
Aydınlatmada mutlaka tasarruflu ampul kullanıyoruz.
Isıtma sisteminin bakımını her sene muntazam yaptırıyoruz verimlilik açısından.
Ve ben ilk defa bu yıl geri dönüşümlü iplikten üretilen bir takım elbise aldım kendime. Baktım öyle iplikler üretilmiş. Baya da güzel öyle şey gibi değil, geri dönüşümlü böyle hani poşetler oluyor, kağıtlar oluyor geri dönüşümlü olduğu belli oluyor, bunda hiç belli olmuyor. Kaç kere giydim mesela dönüp te ya o ne giymiş diyen olmadı. İyi yani. Yeter ki niyeti sağlam tutun iyi oluyor sonuç.
Mesela Çevreye nispeten daha az zarar verdiği için, şehir içi ulaşımda bir hybrid araç kullanmaya gayret ediyorum. Şehir içi ulaşımda.
Yarı elektrikli araç kullanan herhâlde tek siyasi parti genel başkanı sanırım benim Türkiye’de. Umarım çoğalır.
Ve ayrıca elektrikli araç şarj istasyonlarının da Türkiye genelinde arttırılması çok önemli ki tam elektrikli araçların kullanımı yaygınlaşması için bu önemli.
Ben bundan 8-9 sene önce New Jersey de elektrikli araçlar ilk yaygınlaşmaya başladığında bir tane kullandım, test ettim. Şehir içi şehir dışı o gün dedim ki tamam otomobil piyasasının geleceği artık bu elektrikli araçlar.
Tabi düzenlemeler var, bu büyük şirketlerin ataleti var. Yani zor değişiyorlar zor dönüşüyorlar. Şirket büyüdükçe dönüşümleri de zorlaşıyor.
Ama sonuçta hükümetler düzenleme yapmaya başlayınca artık elektrikli araç dünyada çoğalmaya başladı. Çünkü hedefler gösteriyorlar. Diyorlar ki şu tarihte artık biz elektrikli araç haricinde bir araca izin vermeyeceğiz, dolayısıyla sanayi, üreticiler buna göre kendini bugünden adapte etsin diyorlar ve bu biraz düzenleme zoruyla oluyor.
Elektrikli araçlarda piyasanın kendi dinamiklerinde bu oluşmadı. Devletlerin bu konuya müdahalesi gerekti. Bundan sonra yaygınlaşmaya başladı.
Mesela büyük firmalar elektrikli araç üretenlere diyorlardı ki; bunlar start-up bunlar girişimci küçük şirketler.
Ama onlar büyüdü büyüdü, devletlerde düzenlemeyi yapınca mecbur şimdi hepsi apar topar elektrikli araç üretmeye başladılar. Şimdi her markanın elektrikli aracını görüyorsunuz.
İşte bu sanayinin dönüşümü alışkanlıkların dönüşümü kolay olmuyor.
Devletlerin çok önemli görevi, vazifesi var.
Düzenleme en önemli kamusal güç, düzenlemeyi akıllıca yaptığımızda doğru yaptığınızda hem ekonomiyi şekillendirebiliyorsunuz hem dünyayı daha yaşanabilir bir dünya haline getirebilmek için de büyük katkınız olabiliyor.
Evet, ben artık sözümü daha fazla uzatmayım.
Canavar gibi takım. İşte böyle işi iyi bilen dünyayı bilen hem Türkiye için hem dünya için kaygılanan, gelecek nesiller için kaygılanan dosdoğru çalışan bir ekibimiz var.
Ben huzurunuzda hepsine tek tek teşekkür ediyorum.
Bu canavar gibi ekibin önünden duracak hiçbir şey yok. Bu ekip bütün meseleleri çözer.
Bu ekibi gönderelim dünyanın bir x ülkesine oradaki sorunları çözüp gelecek kadar kuvvetli bir ekip bu.
Türkiye’deki sorunlar bu ekip için hafif yani.
Daha büyüğünü de çözerler daha iyisini de
Hepinize tek tek teşekkür ediyor teşekkür ediyorum. Ben sözü evrim hanıma veriyorum. Eylem planlarımızla ilgili biraz daha detay verecek.