Başakşehir İlçe Kongresi
Değerli yol arkadaşlarım,
Değerli Genel merkez kurul üyelerimiz,
Değerli İstanbul il başkanımız, Değerli Başakşehir ilçe başkanımız,
Siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarımızın saygıdeğer temsilcileri,
Kıymetli muhtarlarımız,
Teşkilat mensuplarımız,
Sevgili Başakşehirli gönüldaşlarımız,
Değerli basın mensupları,
Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız;
Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor, Başakşehir ilçe teşkilatımızın birinci olağan kongresine hoş geldiniz diyorum.
*****
Değerli arkadaşlar,
Geçen hafta partimizin ilk mitingini Gaziantep’te gerçekleştirdik.
Daha ilk mitingimizde, önümüze engeller koymaya çalıştılar. Evelallah aşmasını bildik.
Zorluklar, zahmetler çıkarmaya çalıştılar. Vatandaşlarımıza yokuş yaptılar. Evelallah her birinin üstesinden geldik.
Engellemelere rağmen, on binlerce vatandaşımızla tüm Türkiye’ye güçlü bir mesaj verdik.
Arkadaşlar,
Gaziantep mitingimizden önce yaşadıklarımız, ülkemizin düştüğü hazin durumun bir tablosudur.
Bu devlet, bu ülke hepimizin. Ama, devletin imkanlarının, iktidar partisinin emrine sunulmuş olması kabul edilebilir bir durum değildir.
Devlet herkese eşit yakınlıkta olmak zorundadır.
Devlet bütün vatandaşlara, bütün siyasi partilere adil bir şekilde eşit bir şekilde iman sunmalıdır.
Yerel yönetimler bunu yapmak zorundadır.
İktidar partisinden değilsen eylemin yasaklanıyor.
İktidar partisinden değilsen sosyal yardım alman engelleniyor.
İktidar partisinden değilsen kamuda işe girmen hemen hemen imkânsız.
İktidar partisinden değilsen pankart asmana, reklam yapmana müsaade edilmiyor.
İktidar partisinden değilsen mitingin engelleniyor.
Bu adalet değil arkadaşlar değil.
Oysa bir devletin yegâne varlık sebebi “adalet”tir.
İktidar partisi, devletin bütün araçlarını bizleri engellemek için kullanıyor.
Devletin bütün imkânlarından da kendi çıkarı yönünde kullanıyor, istifade ediyor.
Ama bu millet de olan biten her şeyi izliyor.
İşte ne oldu Gaziantep’te? Ne oldu?
Gaziantepli kardeşlerimiz bu milletin gücünü bir kez daha gösterdi o meydanda. Bir kez daha...
Gaziantep; adaletsizliğe, haksızlığa, hukuksuzluğa dur dedi.
Gaziantep yanlışı düzeltti. Hem de yanlışı bir başka yanlışla değil yanlışı hukuk içinde kalarak düzeltti.
Emin olun bu adaletsizlik çok uzun sürmeyecek.
DEVA Partisi’ni engelleme çabalarının hiçbirisi sonuç vermeyecek.
Adalet isteyenler mutlaka galip gelecek mutlaka.
İnşallah seçim günü geldiğinde, o günün akşamında sonuçlar açıklandığında da tüm Türkiye gerçeği görecek.
Hep beraber.
Seçim akşamı geldiğinde arkadaşlar hani televizyonda Türkiye haritası yayınlanıyor ya o haritanın hep beraber maviye DEVA logolarıyla boyandığını göreceğiz.
Değerli arkadaşlar bakın bugün Başakşehirdeyiz değil mi? Büyük bir ilçedeyiz.
Bu ilçedeki toplantı salonlarını Nesrin Hanım ilçe başkanımız tek tek araştırmış, bakmış.
Başakşehir Belediyesinin bundan daha büyük bir toplantı salonu varmış. Bizim İstanbul’da kongresini yaptığımız ilk kadın ilçe başkanımız.
Ve belediye yok demiş, vermeyiz demiş ve bu salonu bulmuşlar.
Onun için bu kadar arkadaşımız ayakta bekliyor. Normalde Başakşehir’in hakkı çok daha büyük bir salon ve daha farklı bir mekânda kongre.
Bulduğumuz bu salonda biz kongremizi gerçekleştiriyoruz.
Ne yaparlarsa yapsın vazgeçmeyeceğiz. Vazgeçmeyeceğiz.
Şimdi bakıyorum bizim ilçe başkanlarımız ayakta, yönetim kurulu üyelerimiz ayakta tabi ki misafirler öncelikli ama madem ayakta bekliyor ilçe başkanlarımız ben onları şöyle bir sahneye davet edeyim hiç olmazsa burada beklesinler, burada ayakta dursunlar.
İl başkanımızı da alalım. Nesrin Hanım, Başakşehir ilçe başkanımız sizde buyurun.
Ayakta olanların sahneye davet edilmesi..
Biz DEVA Parti’sine salon vermezsek onlar kongresini yapmayacak, yapamayacak. Rüyanızda görürsünüz rüyanızda.
Hiçbir yer vermeseler gideriz bir park alanında şöyle toplanırız, binleri on binleri toplarız kongremizi yaparız evelallah yaparız.
Hiç endişeniz olmasın dik duracağız dik. Bizim alnımız açık başımız dik.
Hamdolsun veremeyeceğimiz hiçbir hesap yok.
O iktidar koltuklarının sandalyelerini bırakmamakta ısrar edenler düşünsün.
Onlar düşünsün bizim vermeyeceğimiz bir hesabımız yok. Onun için bu yola çıktık.
Değerli arkadaşlarım,
Seçimler yakın. Seçimler bu yılın ekiminde kasımında olsa da yakın gelecek yılın nisanında mayısında haziranda olsa da yakın.
Ama seçim yakın.
Evet, seçimleri kazanmak çok önemli. Ve kazanacağız inşallah.
Fakat bizim derdimiz sadece seçimi kazanmak değil.
Dünyada çok örnekleri var. Seçimi kazanıyorlar ama seçimden sonra çuvallıyorlar.
Çünkü yeterince hazırlanmıyorlar.
İşte biz hem seçime hazırlanıyoruz hem de seçimden sonrasına hazırlanıyoruz.
Asıl işimiz seçimden sonra başlayacak.
Direksiyona geçip, Türkiye’yi hızla zenginliğe, özgürlüğe ve adalete hep beraber kavuşturacağız inşallah. Bunu hep beraber yapacağız.
İşte o damlalar birikiyor sel oluyor arkadaşlar sel oluyor. Gaziantep’te sel oldu bugün burada Başakşehir’de sel oldu oluyor inşallah.
Biz, DEVA Partisi kadroları olarak işte bu biriken sel olan damlalarla barajları yıkacağız barajları.
Hani bizim önümüzde barajlar çıkartmaya çalışıyorlar ya hepsini yıkacağız hepsini.
Değerli arkadaşlar biz öyle bir ekibiz ki kriz çözmeyi de ülke yönetmeyi de çok iyi bilen bir ekibiz.
Türkiye’nin her alanda, altın çağını yaşadığı günlerde işin içinde olan başında olan güçlü bir ekibiz.
Demokrasimizi güçlendiren ekip biziz.
Biz demokrasiyi güçlendirdik. Dürüst ve ehil kadrolar ayrılınca ne oldu? Demokrasiyi hasta ettiler.
Demokrasiyi yok etmeye çalışıyorlar.
Ülkede yaşayan herkesin yaşam standartlarını ve satın alma gücünü yükselten ekip biziz.
Dürüst ve ehil kadrolar ayrılınca ne oldu? Ülkeyi, koskoca ülkeyi yoksulluğa, fakirliğe, işsizliğe mahkûm ettiler.
Biz, insanların yarınlarına güvenle ve umutla bakmasını sağlayan bir ekibiz.
Biz, Avrupa’da İstanbul Sözleşmesi’nin öncüsü olan Türkiye’nin altın çağlarında işin başında olan ekibiz.
Biz bu ülkede, Avrupa Birliği sürecinde, hukuk, adalet, insan hakları, özgürlükler ve demokrasi konusunda sessiz devrimi gerçekleştiren ekibiz.
Kim ne derse desin. Türkiye’nin vaktinde elde ettiği başarılarla biz gurur duyarız, onur duyarız.
Türkiye çok çalışınca başarıyor. Bunu görüyoruz.
Evet Bugünkü Erdoğan-Bahçeli-Perinçek ittifakı tüm demokratik kazanımlarımızı birer birer yok eden bir ekip.
Görüyoruz.
O yüzden bu demokrasiyi hasta eden bu üçlü ittifaka ben onun “otoriter ittifak” diyorum.
Cumhur falan yok. Cumhuru düşündükleri de yok. Adı kalmış bir tek orada adı.
Ülkemizi düşürdükleri bu çoklu kriz ortamına da inanın hepimiz çok üzülüyoruz.
Yazık gerçekten çok yazık.
Ama emin olun; ülkemizi içinde olduğu bu kötü durumdan çıkarmak çok hızlı olacak, çok kolay olacak.
Bakın biz bu ülkeyi 2001-2002 ekonomik ve finansal krizinden çıkaran ekibiz. Biz bu ülkeyi 2008-2009 krizinden de çıkaran ekibiz.
Türkiye’de varsa böyle iki tane davasa krizi çözen böyle iki tane büyük krizi çözen bir ekip varsa buyursunlar yapsınlar.
Ama yok, yok.
Konuşmak kolay laf üretmek kolay. Biz iş ürettik iş. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
Bizim ayinemiz işimizdir.
Tam da bu nedenle seçimden sonraki ilk 90 ve 360 günde yapacaklarımızı teker teker belirliyoruz. Bunun için eylem planları açıklıyoruz.
Bunu bizden başka yapan da yok.
Her şeyiyle çalışıyoruz, bütün detaylarıyla çalışıyoruz.
Seçimden sonraki hükümetin ilk dakikalarından itibaren neler yapılması gerektiğini açık açık eylem planları olarak toplumumuza taahhüt ediyoruz.
Çünkü biz, çözümün sözcüsüyüz çözümün. Çünkü biz iş üretiyoruz.
Tekrar ediyorum; biz bu seçimleri kazanacağız.
Ama seçimlerden sonra ülkeyi de kazanacağız.
Seçimi kazandıktan sonra ise ülkemizi asla öfkeye teslim etmeyeceğiz.
Türkiye’nin sahipsiz olmadığını dünya aleme göstereceğiz.
Seçimlerden sonra hır gür çıkmayacak, kaos olmayacak.
Uğruna mücadele ettiğimiz ve kazandığımız tüm haklarımızı sonuna kadar koruyacağız.
Kimse endişe etmesin bundan.
Kazanılmış tüm haklarımızı evvela hukuki güvenceyle sarıp sarmalayacağız, koruyacağız.
Kimse bu ülkede bir daha kafasına eseni yapamayacak. Yapamayacak.
Bakın arkadaşlar,
Biz öyle bir kadroyuz ki bu ülkede hak nedir, hak mücadelesi nedir, iyi biliriz.
Kadınların 1968 yılından bu yana üniversite kapılarında verdikleri hak mücadelesinin ben şahidim.
Bu mücadelenin hakkın zaferiyle sonuçlanmasından da hem emeği olanlardanım hem de bugün onur duyuyorum.
Evet, gönül isterdi ki bu kadar gecikmeseydi. Keşke o keyfi engellemeler bu kadar uzun sürmeseydi.
Ama, mücadele ettik, başardık.
Hakkın değerini en iyi bilenler, o hakkı kazanmak için mücadele edenlerdir. İşte biz kazanılmış hakkın değerini iyi bilenlerdeniz.
Değerli arkadaşlar,
Hepimiz DEVA kadroları olarak bu ülkenin adaletine can olacağız. Bu ülkenin demokrasisine can olacağız. Bu ülkenin ekonomisine can olacağız.
Kadrolar olarak bunu yapacağız inşallah.
Bakın arkadaşlar altını çizmek istediğim bir husus var. Şu anda yasalara rağmen, hala, ülkemizde etnik, dini, mezhep, cinsiyet gibi nedenlerle yapılan ayrıcalıkları da görüyoruz, biliyorum.
İşte o yüzden, tüm ayrımcılıkları ortadan kaldıracağımız gibi hep beraber amacımıza ulaşacağımızı ve asıl o gün hep beraber mutlu olacağımıza da biliyorum.
Biz, devlet kadrolarındaki tüm ayrımcılıkları da ortadan kaldıracağız inşallah.
Ne dedik? Herkes bunun sıkıntısını çekiyor şu anda.
Kamuda işe alımlarda mülakatı kaldıracağız dedik.
Yahu genç arkadaşımız KPSS’den 80 alıyor 90 alıyor 98 alıyor mülakatta eleniyor. Niy?
Öyle sorular soruyorlar ki... Ya sen bakalım Cumhurbaşkanı hakkında ne düşünüyorsun bir anlayalım. Bir muhalif hislerin var mı yok mu bir çözelim.
Hatta bir muhalefet partisine üyeliğin falan var mı araştıralım.
Mülakat olmuş işine gelmeyenleri eleme aracı.
Biz de ne dedik? Bu işi kökten çözeceğiz dedik. Mülakatı kaldıracağız dedik.
Bunu parti programımıza yazdık.
Devletin tüm kademelerini, her kesimden vatandaşımıza açacağız. Gasp edilmiş hakları iade edeceğiz.
Türkiye’de arkadaşlar artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Gücü ele geçirenin zayıfı ezdiği bir Türkiye’ye asla dönmeyeceğiz asla.
O Rövanş isteyenler var, çivi çiviyi söker diyenler var ya onlar da avucunu yalayacak.
Öyle bir şey yok kusura bakmasın.
Evet Kızgınlığı anlıyoruz, öfkeyi anlıyoruz.
Ancak devletin, her türlü yanlışa, her türlü hukuksuzluğa, her türlü suça karşı, hukuk içinde kalarak mücadele vermesi gerektiğini de en iyi bilenlerdeniz.
Biz, onlarca yıldır devam eden bu nöbetleşe zorbalık devrini, üste çıkanın alttakini ezdiği bu devri de sona erdireceğiz.
Ha bu dönemde suça karışanlar var mı? Var. Hukuka aykırı davrananlar var mı? Var. Ama bunların tamamı bağımsız ve tarafsız yargı önünde gidecekler hesaplarını verecekler.
Ama bu yine hukuk ve adalet içinde olacak. Türkiye’yi asla öfkeye teslim etmeyeceğiz. Çünkü çok iyi biliyoruz ki;
Kutuplaşmadan, bağırış çağırıştan kimseye hayır gelmez.
Biz işte bu kavgaya, bu kutuplaşmaya DEVA kadroları olarak son vereceğiz.
Türkiye’nin tüm prangalarını sökeceğiz.
21. yüzyılın dünyasına yakışmayan, her seferinde patinaj yaptıran kavgaları tarihin çöplüğüne atacağız.
Kürt meselesini de Alevi meselesini de çözüp inşallah, önümüze bakacağız.
Ve Hepsini değerli arkadaşlar hak ve hukuk temelinde çözeceğiz.
İşte o zaman dünya bizi gerçek gücümüzle konuşacak.
Dünya Türkiye’yi üretimiyle, teknolojisiyle, tarımıyla, ihracatıyla, zenginliğiyle, refahıyla konuşacak.
Tüm Dünya Türkiye’yi, adalette, hukukta, insan haklarında, demokraside gerçekleştirdiği ilerlemeyle anacak.
Dün akşam bir istişare toplantımız vardı. Toplantıya katılanlardan birisi 2011 yılına ait Almanya’da en çok satan dergilerden bir tanesini gösterdi bana. Saklamış.
Dergini kapağında diyor ki, ‘Türkiye turbo ülke ‘diyor ‘turbo’. Yani son vitese atmış hızla kalkınan yükselen ülke diyor.
Bunu gerçekleştirdik yahu. İnanın zor değil. Yeter ki devleti yöneten kadrolar bu ülke aşkıyla çalışsınlar.
Devleti yöneten kadrolar bu ülkenin tümünün çıkarı için çalışsınlar. Kendi çıkarları için değil.
Biz bunu gerçekleştirdik, ülke olarak başardık. Daha iyisini inşallah hep beraber başaracağız.
*****
Değerli arkadaşlar,
Dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum:
Bu iktidar, özellikle son dönemde, yaşam tarzı üzerinden ülkede gerginlik çıkarmak için olağanüstü bir çaba göstermeye başladı.
Yine ne yapıyorlar? Kutuplaştırma. Ne yapıyorlar? Vatandaşı birbirine karşı düşürme.
Ülke normalleşmesin diye ülkedeki kutuplaşma sona ermesin diye ellerinden geleni yapıyorlar.
Konserleri yasaklıyorlar. Hatta önce onay verip konserlere sonra iptal ediyorlar. Gençlerin, üniversitelilerin festivallerini engelliyorlar.
Sadece kendilerinin propaganda aracı haline gelmiş TRT’nin vergisini yükseltiyorlar. Bazı tüketim ürünlerindeki vergileri astronomik şekilde artırıyorlar.
Vergi değil, adeta ceza. Olacak şey mi yahu?
Bakın, bütün bunlar hesapsız kitapsız yapılan işler değil.
Çünkü bakıyorlar kendilerine destek hızla azalıyor. Bakıyorlar iktidar partilerinin bugün seçim olsa kazanma şansları yok.
Bunu görüyor.
Bunu gördükleri için en iyi bildiklerini yapıyorlar.
En iyi bildikleri ne?
Düşman üretmek
En iyi bildikleri ne?
Toplumu birbirine düşürmek.
En iyi bildikleri ne?
Kutuplaştırmak.
Yeniden kutuplaştırışsak belki seçimi alırız diye düşünüyorlar.
Siz bu seçimi kazanmayı rüyanızda görecekseniz rüyanızda ...Yapamayacaksınız. Olmayacak.
Siz bu koskoca ülkeyi siz bu 84 milyon ülkeyi birlik beraberlik, barış, kardeşlik içerisinde yaşaması gerektiğini düşündüğümüz bu ülkeyi sırf kutuplaşma için sırf kavga için, kendi emellerinize alet etmeye kalkarsanız bu millet size çıkacak dur diyecek.
Ama işte biz bunlara izin vermeyeceğiz. Bu gerçekleri yüzlerine çarpacağız. Bu oyunlarını gidip millete anlatacağız.
Bu ülkede, insanları yaşam tarzına göre, dinledikleri müziğe göre, konuştukları dile göre ayırmaya çalışan herkesle bütün gücümüzle mücadele edeceğiz.
Gerilime müsaade etmeyeceğiz gerilime. Bakın arkadaşlar,
Bu Erdoğan-Bahçeli-Perinçek ittifakı var ya.
Bunlar iki şeyi çok iyi biliyor.
Birincisi kutuplaştırma. Ki Onu az evvel söyledim.
İkincisi de bunlar kriz çıkartma ustası. Gerçekten Şapka çıkartmak lazım. Durduk yere kriz çıkartmakta çok marifetliler.
Üçü kafa kafaya verdi, başımıza her türlü krizi açtılar açıyorlar.
Adalet krizde mi? krizde. Ekonomi krizde mi? krizde. Dış politika krizde. Eğitim krizde. Tarım krizde. Sağlık krizde.
Bir sağlık kalmıştı aşağı yukarı şöyle hani elle tutulur, baktık; artık o da krizde. Yahu, hepimizin gözü önünde sağlık sistemi çöküyor.
Alınamayan randevuların, konulamayan teşhislerin, yapılamayan ameliyatların, bulunamayan araç gereçlerin, bulunamayan ilaçların, göç eden hekimlerin, temizlenmeyen hastane tuvaletlerinin ülkesi olduk tekrar.
Bunu Türkiye yaşamıştı önce ya.
Ne diyor ben imza atmasaydım, olur muydu? Diyor değil mi?
İşte gelsin şu hastanelerdeki sorunu çözsün. Eğer marifet imzadaysa o tek imzadaysa, elini tutan mı var? At bir imzada şu sağlık sistemini düzelt bakalım.
Yapamaz! Seçim günü geldiğinde arkadaşlar hiç merak etmeyin, o DEVA Partisinin logosunun altına vatandaşlarımız bu evet mührünü tercih mührünü öyle bir basacak ki, Beştepe’nin duvarları titreyecek hiç merak etmeyin.
Bakın, yaşamadığımız Kriz türü kalmadı yahu.
Bu krizlerin ortağı var ya krizlerin ortağı, artık hepiniz öğrendiniz. Kim o krizlerin ortağı? Evet öğrendi herkes, krizlerin ortağı diyoruz biz ona.
Çünkü 2001 ekonomik krizinde de memleketi mahveden hükümetin ortağıydı.
O gençlerimiz belki çok eski dönemleri hatırlamayabilir. 20 sene önce ama, o üçlü koalisyonda bu ülkenin yaşadığı en büyük krizlerden birini o 2001-2002 krizini yaşadığımızda, Bahçeli o koalisyon hükümetine de ortaktı.
Hatırlayın. Bankaları batırdılar, 20 tane banka battı yahu. 20 tane bankanın bütün yükü bu milletin üzerine kaldı. Esnafı borca gömdüler.
Başbakanlık binasının önünde bir esnafımız o yazar kasa fırlattığında, Bahçeli’nin odası o başbakanlık binasının içindeydi, çalışma odası.
Unutulamayacak, biz çünkü sürekli hatırlatacağız bunu.
O dönemde gecelik faizlerin taa yüzde 7500’lere çıktığında Bahçeli o hükümetin ortağıydı, başbakan yardımcısıydı.
Bugün yönetime yine ortak ve ülkede yine kriz var.
Bunlar milleti yine açlığa mahkûm ettiler yahu.
Bir de dün Erdoğan çıktı ne dedi duymuşunuzdur?
Gerçekten ben dinlerken kulaklarıma inanamadım.
Banttan tekrar dinledim bunu kendi mi söyledi diye.
Aç kaldık diyenlere ne diyor? “Vicdansızlık yapma, dürüst ol” diyor.
Aç yatan insana diyor ki “Sen aç değilsin.” Üstüne de hakaret ediyor.
Yahu arkadaş, sen gel de şu üniversite yurtlarında bir kap çorbayla öğün geçiştirmeye çalışan öğrenci kardeşlerimize açlığı bir soruver bakalım.
Bunu yaşattınız öğrencilere.
Hep beraber kadro olarak memleketimize DEVA olacağız arkadaşlar. Şimdi ne diyor açlık yok diyor ülkede değil mi?
Yahu arkadaş sen gel de ayda 2.500 lira maaşla geçinmeye çalışan, ekmek kuyruklarında bekleyen emeklilerimize açlığı bir sor bakalım açlık var mı yok mu diye.
Beştepe’den oturduğun yerden ahkam kesmek kolay.
Sen gel, İşsiz kalan, borcu borçla kapatmaya çalışan vatandaşlarımıza açlığı bir sor bakalım.
Arkadaşlar, bu ülkenin şu andaki Cumhurbaşkanı, artık halkın hâlini görmüyor, duymuyor, bilmiyor, anlamıyor.
Memleketin sorunlarını da sürekli arttırıyor.
İşte ben Erdoğan’ın bu sözlerini de vatandaşlarımızın vicdanına havale ediyorum.
*****
Bakın arkadaşlar,
Bunlar Türkiye’de döviz krizini patlattılar, borç krizini patlattılar.
Sonra da bu krizleri aldılar milletimizin kucağına bırakıverdiler. Çiller'e bile rahmet okuttular.
Ülkeyi borç-faiz sarmalına soktular.
Hatırlayın;
Partili, taraflı cumhurbaşkanının ilk icraatı ne oldu?
2018’de seçildi hemen ilk yaptığı iş ne oldu?
Merkez Bankası’nın yıllardır biriktirdiği dövizi rezervini cayır cayır yaktı.
Damatla el ele verip yaptı bunu
Tam 130 Milyar dolar! 130!
Başka ne yaptılar?
Koskoca Cumhuriyet tarihinde Hazine’nin 95 yılda yaptığı borcu 2 senede 2’ye katladılar.
95 yılın toplam borcu neyse, sadece 2 son yılda bir o kadar daha borç eklediler üzerine.
Faizle mücadele dediler, faiz ödemelerini patlattılar bu hazinenin.
Ülke tarihinin en büyük faizcisi oldular bunlar. Bu milletin alın terini faizle heba ettiler, ediyorlar.
Yahu sen Merkez Bankasıyla uğraşmayı bırakta, Merkez bankasının faizi aşağı yukarı, sen şu vatandaşın ödediği faize bak ondan haber versene.
Şu Tüketici kredisinin, ihtiyaç kredisinin ticari kredinin, faizine bir bak. Gerçekten, Arkadaşlar,
Gerçekten çok üzgünüm. Ama aynı zamanda da kızgınım.
Bu ülke bunu hak etmiyor yahu.
İnsanlar bizim dönemimizde kredi çeker araba alırdı, düşük taksitlerini öderdi. Bizim dönemimizde insanlar kredi çeker ev alırdı. Makul taksitlerle öderdi. Şimdi insanlar ne için kredi çekiyor biliyor musunuz?
Günlük ihtiyaçlarını karşılamak için, yağ almak için ekmek almak için kredi çekiyorlar.
Krediyle ekmek alıyorlar, krediyle!
İnsanlar yaşamak için borçlanıyorlar.
İnsanlar neredeyse içtiği çayın parasını kredi kartıyla ödemeye kalkıyor bu ülkede.
Buradan, Başakşehir’den Sayın Erdoğan’a soruyorum:
Şu milleti aldatmayı bırakın.
İnsanların karnını yalanlarınızla doyuramazsınız.
Neymiş, yüksek faizle mücadele ediyormuş.
Ekonomiyi borç batağına, faiz sarmalına siz soktunuz ya.
Ne demişti hatırlayalım arkadaşlar “Yüksek faiz vatana ihanettir” demiştiniz değil mi?
Şimdi rakamları şöyle bir ortaya koyalım:
2015 yılında benim görevden ayrıldığım gülerde hazinenin faizi %8’di. Hazinenin borçlanma faizi. Bugün kaç?
Yüzde 28. Yüzde 8 yüzde 28!
Şimdi niye yüzde 28 niye bu kadar yüksek?
Açıklayın da bu millet öğrensin ya. Açıklayın hele de millet öğrensin.
Bizim dönemimizde bütçeden faiz ödemesi her yıl 50 milyar liraydı yahu. 50 milyar.
Şu anda ne kadar? Bütçeye koyduğu faiz ödeneği
240 milyar.
Bakın, Tarıma ayrılan bütçe 29 milyar, sadece faize ayrılan bütçe 240 milyar.
Bütün çiftçiye verilen desteğin tamamı. Mazot, gübre, uygun şartlarda kredi, topla topla topla 29 milyar. Sadece faiz için bu yıl ayrılan ödenek 240 milyar.
Ben şimdi buradan kendisine soruyorum:
Yüzde 8 hazine faizi, hazine faizi yüzde 8 iken söylediği o kelime vatana ihanet, eğer yüzde 8 faiz vatana ihanetse yüzde 28 faize ne diyeceğiz kendi adını koysun, kendi tamamlasın bunu.
O dönemler de biz yıllarca ortalama 50 milyar devlet olarak faiz ödüyorduk. Bugün 240 milyar.
Ben yine buradan kendisine soruyorum:
Eğer 50 milyar faiz ödemek vatana ihanetse, 240 milyar faiz ödemek nedir kendi adını koysun kendi söylesin.
Tüm bunlar sizden, bizden hepimizden toplanan vergiyle ödeniyor. Milletin parasının faize gömülmesini kabul edemiyorum.
Çünkü arkadaşlar, bu faiz var ya faiz. Öyle bir kişinin talimatıyla düşmez. Öyle bir kişinin imzasıyla da düşmez. Faiz ancak ve ancak güvenle düşer, güvenle. Siz güveni oluşturmadan faizi düşüremezsiniz.
Bakın ben böyle güven çok önemli deyince gençler hep soruyor; diyorlar ki güven diyorsunuz bu güveni nasıl kazanacağız? Güveni nasıl oluşturacağız?
Bende diyorum ki size bir dakikada 8 madde de özetleyim.
Güven nasıl oluşur?
1-konuşunca doğruyu söyleyeceksin.
Enflasyon %100 iken %150 iken TÜİK’e dönüp %50-60 şunu açıklayıver demeyeceksin.
2-söz verince tutacaksın.
2018 seçimlerine giderken bana destek verin bu faizle enflasyonla nasıl düşürülür göstereceğim diye söz verip. İş başına geldiğinde 4 yıldan sonra enflasyonu da faizi de patlatmayacaksın.
3- emanete hıyanet etmeyeceksin
Bitmedi.
4-her daim adaletle, hukukla hareket edeceksin.
5-ehliyetli, liyakatli, dürüst kadrolarla çalışacaksın.
6- her kararını istişareyle vereceksin. Bin biliyorsan bir bilene soracaksın.
7 - şeffaf olacaksın, açık olacaksın. Merkez bankasının arka kapısından 130 milyar doları satmayacaksın. Cayır cayır yakmayacaksın. Niye şeffaf olmuyorsun niye açıklamıyorsun, niye biz ortaya çıkınca kem küm ediyorsun.
8 - her zaman hesap vermeye hazır olacaksın.
Doğru hesaptan kaçmaz, kaçmaz.
Biz soruyoruz ya şu 130 milyar Doları ne yaptınız diyoruz dilimizde tüy bitti yahu.
Tek bir açıklama duydunuz mu? Yok açıklayamıyor. Ya doğru hesaptan kaçar mı? Söyleyiver az para değil bu 130 milyar Dolar.
Hani o çok övündükleri korkunç pahalıya mal ettikleri, diyelim ki Çanakkale köprüsü değil mi? Ya 60 70 tane köprü yapıyorsun 130 milyar Dolarla. O da onların pahalı maliyetiyle. Biz gelsek ucuza mal etsek, 100 tane köprü yaparız biz o parayla belki daha fazla.
Bunları pahalı maliyetlere göre söylüyorum az para değil bir çıkıp anlatıver ya ne yaptın bu parayla.
Merkez bankası laf dinlemiyor dedin başkanını görevden aldın, 2019 yılının başında başladın 2020’nin sonuna kadar yaptın bunu. Arkasından 2021 yılının Eylül’ünde 3 tane daha para politikası kurulunu görevden aldın.
Hemen ertesinde şu son dönemi yaşattın memlekete kur 8,30’du bugün 16. Daha geçen sene Eylül’de 8 Lira 30 Kuruştu yahu. Aradan geçmiş 8-9 ay ikiye katladı döviz kuru. Hala arka kapıdan döviz satıyorlar. Yılbaşından bu yana en az 30 milyar Dolarlık dövizi daha arka kapıdan cayır cayır yaktılar yahu.
Niye hesabını vermiyorsun niye anlatmıyorsun bu millete bunu. Ne yaptın bu dövizlere yahu.
Bakın arkadaşlar bir de son dönemde ne yaptı bu hükümet. Başımıza Kur Korumalı Mevduat diye bir saçmalık çıkarttı. Daha önce de söyledim arkadaşlar.
Bu, uydurdukları 1970 model sistem, tam bir devleti batırma projesidir, 1970’ler de 80’lerde bu ülke bunun aynısını denemiş. Dövize çevrilebilir mevduat diye. Rahmetli Özal gelmiş bitirmiş bunu.
Rahmetli Özal diyor ki; bu dövize çevrilebilir mevduat sistemi diyor, kendini uyanık zannedenlerin dalaveresidir diyor. Gençler sakın böyle bir şey yapmayın bu ülkede diyor. Enflasyon yıllarca bu ülkede çok yüksek seyrettiyse bunun sebebi bu hesaplardır bu mevduat hesaplarıdır diyor.
Ta 1980’lerde özel bir basın toplantısıyla rahmetli bunu tüm kamuoyuna anlatıyor ve uyarıyor; Sakın bir daha girmeyin böyle bir işe diye.
Cumhurbaşkanı ’da tutuyor ekonomik krize çözüm buldum diye bunu getiriyor. Neymiş mevduat sahipleri mağdur olmasınmış.
Kur artınca Türk Lirası mevduat sahipleri mağdur oluyormuş.
Ya kusura bakmada kur artınca mazotu 6-7 Lira yerine 22-23 Liraya alan çiftçimiz mağdur olmuyor mu?
Kur artınca en basit bilgisayara 8 bin Lira 10 bin Lira 15 bin Lira veren bizim öğrencimiz mağdur olmuyor mu?
O zaman onlarında mağduriyetini bir gideriver.
Kur artınca elektriğe 3 misli bedel ödemek zorunda kalan esnafımız mağdur olmuyor mu? Onunda mağduriyetine bir çözüm buluver.
Yook. Çünkü etrafında hep paralı insanlar var artık. Parası çok olan insanlar parasına nasıl daha çok para katar hep onun hesabını yapıyorlar inanın.
Doğmamış çocuklarımızın, torunlarımızın bile borcu artıyor şu anda.
Koskoca milleti resmen “faizzede” yaptılar.
Bir yandan da arka kapıdan sürekli sattıkları döviz hala çöpe gidiyor boşa gidiyor. Çünkü döviz satmak arka kapıdan cayır cayır eldeki döviz rezervini yakmak dolar kurunu düşürmüyor, düşüremiyor. Çünkü sen her yerde yanlış yapıyorsun.
Yaptığın yanlışların üzerini sattığın dövizle kapatamıyorsun. 16 Lirayı aştı.
Sattıkları da bu milletin birikimi.
Ben şimdi buradan Başakşehir’den Ankara Beştepe’ye sesleniyorum.
Sayın Erdoğan; sizinle iyi kötü bir hukukumuz oldu. Benden size eski bir dost tavsiyesidir:
Sakın bundan sonra faizle mücadele ettiğinizi edeceğinizi filan söylemeyin. Başınız yere eğilir, başınız öne düşer. Çünkü rakamlar ortada. %8’lik hazine faizini almışınız %28’e çıkarmışınız. 50 milyarlık hazine faiz ödemesini almışınız 240 milyar Dolara çıkarmışınız. Bu nasıl faizle mücadeleyse.
Milletin parasını neden faize gömdüğünüzü sorarlar ve önünüze bakmak zorunda kalırsınız. Cevap veremezsiniz. Zaten veremiyorsunuz.
Aldatmayın, aldatan olmayın.
Bakın arkadaşlar,
Birde son dönemde ne yaptılar; yahu hiçbir şeyi bilmiyorlar yahu.
Şuradan Başakşehir’den 3 tane emlak komisyoncusunu çağırsalar, dinleseler; bu hataları yapmayacaklar.
Ne dediler? Konut almak isteyenlere sözde bir teşvik paketi açıkladılar.
Anında hem konut fiyatları arttı hem kiralar arttı bütün ülkede yahu.
Bu kadar hesapsızlık, kitapsızlık olur mu?
Ucuz kredi veriyor, konutun kendisinin fiyatı patlıyor.
İstanbul’da bir dairenin ortalama kirası, Türkiye’deki ortalama maaşın üstüne çıktı.
Yahu şuradan gerçekten bir bakkal çırağı var ya bakkal çırağı bunların yaptığı hatayı yapmaz.
Bakıyoruz; kiralık ev arayanlar için fiyatlar fahiş. Gerçekten Allah yardımcısı olsun bu milletin.
Bunlar inanın şöyle bir bakkalın yanında 2 ay çıraklık yapsalar bu hataları yapmayacaklar ama bilmiyorlar.
Çünkü bunlar kendi bilmediklerinin farkında değil. Bilenlerle de çalışmıyorlar. Beştepe’den bakınca, yanlışlarının sonuçlarını da görmüyorlar.
Bu memlekette insanca yaşamak lüks haline geldi.
*****
Şuna bakın,
Gerçekten ben bu gerilemeyi kabul edemiyorum arkadaşlar.
Çünkü bu ülke bu millet bunu hak etmiyor.
İnsanca yaşamak lüks değildir.
Üç kuruş para biriktirip bir hafta tatil yapmak lüks olamaz.
Bir karpuzu bütün almak dilim yerine bütün almak lüks olamaz.
İnsanların buzluğa et değil, ekmek koyması kader değil arkadaşlar.
Hele hele bu elektronik eşyaları hiç saymıyorum akıllı telefonmuş, bilgisayarmış, şuymuş buymuş.
İnsanlar böyle paha biçilemeyen bir eser gibi bakıyor cep telefonuna.
Aman kırılırsa camı kırılırsa yandım bir daha yerine alamam yerine koyamam diye.
En basit ihtiyaç artık ya dünyayla bağınızı kuran en basit ihtiyaç. Temel ihtiyaç lüks değil.
Onun için değerli arkadaşlar Türkiye ekonomisinin bir an evvel ayağa kalkması gerekiyor.
Bunun tek yolu da topyekûn iktidar değişimidir, topyekûn zihniyet değişimidir.
Başka yolu yok.
Hiç merak etmeyin.
Bu ülke nice krizler yaşadı, ama her krizden sonra da ayağa kalktı yine ayağa kalkacak.
Bu Beştepe yapımı ev yapımı el yapımı kendi kullana kullana sıradanlaştırdıkları bu yerli ve milli kriz inşallah çok kısa bir zamanda çözülecek. Bunu biz yapacağız yine bizim üzerimize düşecek.
Ama 6 ayda çözeceğiz inşallah 6 ayda.
Biz gerçekten değerli arkadaşlar evet ülkemizin zor bir durumda olduğunu görüyoruz. Ama bu sorunların çözümünde bir o kadar hızlı ve çabuk olacağını da biliyoruz.
Daha önce yaptık bu işleri onun için kendimize güveniyoruz.
*****
Değerli arkadaşlar,
Bugün bu Başakşehir buluşmamız İstanbul’da yoğun bir ramazan programında sonra ilk buluşmamız.
Bundan sonra artık, İstanbul’da yaz sezonunu açıyoruz. Gelecek hafta Erhan Bey inşallah Adalardayız.
Ondan sonra haziran ayı boyunca İstanbul’ da yapacağımız programlarla hem Anadolu yakasında hem Avrupa yakasında vatandaşlarımızla buluşacağız.
Vatandaş neredeyse biz orada olacağız. Vatandaşımız parklardaysa parklardayız. Halkımız pazardaysa biz pazardayız.
Halkımız akşam üstü evindeyse kapı taraması yapıyoruz. Kapı çalıyoruz broşürümüzü ve mektubumuzu veriyoruz.
Halk neredeyse biz oradayız bundan sonra. Çok planlı programlı çalışmak zorundayız. Her ilçemizin değerli arkadaşlar her bir mensubu için haftalık programlar yapmamız gerekiyor.
Önümüzdeki her an 3-4 haftanın programını sürekli yaparak gitmemiz gerekiyor. Programlı çalışırsak vaktimizi iyi kullanmış oluruz.
Ha bugün aklımıza ne geldi hadi şunu yapalım yok. Plan yapacağız program yapacağız.
Her bir ilçemiz her haftanın her günü için planlarını yapacak şöyle duvarlara asacak ileriye doğru 3-4 hafta boyunca hangi ilçe teşkilatımızda hangi teşkilat mensubumuzun ne yapacağı belli olacak.
Boş tek bir gün bile geçirmememiz gerekiyor. Tek bir gün. Artık seçimler yakın gerçekten çok yakın.
Ve değerli arkadaşlar bu seçimlere çok iyi hazırlanmamız gerekiyor. Bilmeyenlere kendimizi bildirmemiz gerekiyor. Duymayanlara duyurmamız gerekiyor. Duyanların bilenlerinde bizi desteklemesini talep etmemiz gerekiyor.
Çok çalışmamız gerekiyor. Bu hükümet gidiyor. O belli müsait bir yerde inecekler. Ama bizim iyi hazırlanmamız lazım.
Nasıl olsa bu hükümet gidiyor diye bu iş bize yuvarlanıp gelecek o kadar da kolay değil bu iş. Çalışmamız lazım.
Çok daha iyisini yapacağımızı vatandaşlarımıza anlatmamız ve ikna etmemiz lazım. Bakın bu noktada önemli bir konuya daha işaret etmek istiyorum.
Bu günkü hükümetin evet yasal meşruiyeti seçime kadar devam edecektir. Ancak bu hükümet her geçen gün siyasi meşruiyetinin azaldığı bir döneme girmiştir.
Bugün seçim olsa artık seçilemeyeceği az çok belli olan bir Cumhurbaşkanının, bugün seçim olsa tekrar iş başına gelemeyecek bir hükümetin bundan sonraki dönemde ülkeyi nasıl yöneteceğinin de çok dikkatli bir şekilde masaya yatırılması lazım.
Yasal meşruiyet ayrıdır. Siyasi meşruiyet ayrıdır.
Siyasi meşruiyet bu milleti temsil etmek demektir. Bu milletin kahir ekseriyetini temsil eden güçte bir hükümet olabilmektir. Şu anda bu hükümetin bu milletin kahir ekseriyetini temsil etme özelliği yoktur.
Tam da bunun içindir ki;
Özellikle dış güvenlik meselelerinde bu ülkenin yarınlarıyla ilgili alınacak kararlarda kritik stratejik önemli kararlarda mutlaka diğer siyasi partilerle istişare içinde olmak zorundalar artık.
Kardeşim yetki bende mühür bende kafama geleni yaparım. Aklıma geleni yaparım. Kimse bana karışamaz. Yok öyle yağma, öyle bir şey yok.
Siz ne yapacağınız artık seçime kadar daha çok anlatmak zorundasınız.
Hele hele sınır ötesi operasyon gibi çok önemli çok stratejik konularda siyasi partileri bilgilendirmek bunun gerekçesini meşruiyetini anlatmak zorundasınız.
Yok eğer sadece ve sadece ülkede krizler çoğaldı, ülkede ekonomik krizde berbat, Dolar 16 Lirayı geçmiş, daha da artabilir. Bu milletin dikkatini başka bir yere çekeyim. Bu ekonomik krizin üzerini başka daha büyük bir krizle örteyim diyorsanız. Bunun vebalinden kurtulamazsınız. Olmaz!
Dolayısıyla anlatmak zorundasınız. Onun için işte ne diyoruz;
Demokrasi diyoruz, atılım diyoruz derhal diyoruz ve bugün diyoruz. Çünkü bu milletin bekleyecek sabrı yok.
*****
Bakın arkadaşlar.
Mütevazı olmamıza gerek yok.
Türkiye’nin tek çıkış yolu var.
Bu çıkışın adı; DEVA Partisi’dir. Biziz!
DEVA Partisi’yle bu ülkenin kaderine damgamızı vuracağız.
Tam da bu noktada, İstanbul’dan, bir zamanlar Erdoğan’a güvenip oylarını kendisinden esirgemeyen vatandaşlarımıza sesleniyorum.
Değerli kardeşlerim;
Sayın Erdoğan’ın artık yazacak yeni bir hikayesinin kalmadığını en iyi sizler biliyorsunuz.
Ben de sizlerin tertemiz duygularınızın eksilmediğini, hiçbir zaman eksilmeyeceğini gayet iyi biliyorum.
Sizler bu ülkede her türlü haksızlıklara göğüs germiş insanlarsınız.
Sizler, verdiğiniz bu haysiyet mücadelesini zaferle taçlandırmış insanlarsınız aynı zamanda.
Biliyorum; Bir kez daha bu ülkede, herkes için hak, herkes için özgürlük, herkes için refah diyen insanların içinde yine sizler de olacaksınız.
Çünkü ben sizin haktan, hukuktan asla vazgeçmediğinizi, vazgeçmeyeceğinizi gayet iyi biliyorum.
Bunca adaletsizliği sineye çekmediğinizi de biliyorum.
“28 Şubat karanlığını üstümüzden alsın” dediğiniz insanların, 28 Şubatçılarla beraber yol yürümesinden ne kadar çok rahatsız olduğunuzu da biliyorum.
Sizlerin, yoksullaşmaya layık olmadığınızı da biliyorum. Değerli kardeşlerim,
Bu çaresizliğe mahkûm değilsiniz.
Gelin hakkı, adaleti, huzuru herkes için hep birlikte isteyelim. Gelin yepyeni bir birlikteliğe hep beraber umut olalım.
En kısa zamanda bu iktidarın irili ufaklı ortaklarıyla zaten vedalaşacağız. Sokakta herkes seçimi bekliyor. Herkes bir değişim artık olsun istiyor. DEVA Partisi kazanan tarafta olacaktır.
Gelin, DEVA Partisiyle hep beraber kazanalım.
Biz hiçbir zaman biz “Oldum” demeyeceğiz.
Dinleyerek, öğrenerek, genişleyerek yolumuza devam edeceğiz.
Ve ben bugün buradan tekrar ilan ediyorum:
Başakşehir DEVA Partisi diyecek, tüm Türkiye DEVA Partisi diyecek. Çünkü biz ne diyoruz?
Hep beraber demokrasi diyoruz.
Demokrasi!
Atılım!
Derhal!
Bugün!
Demokrasi!
Atılım!
Derhal!
Bugün!
Hepinizi saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum. Kongremiz hayırlı olsun.
Sağ olun, var olun.