30 Kasım 2022 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın 28. Haftalık Değerlendirme Toplantısı Konuşması

30 Kasım 2022

Yirmi sekizinci
Haftalık Değerlendirme Toplantısı


Değerli yol arkadaşlarım,

Değerli basın mensupları,

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen değerli dostlarımız,

Hepinizi muhabbetle selamlıyor, haftalık değerlendirme toplantımıza hoş geldiniz diyorum.

*****

Değerli arkadaşlar,

2022 yılının sonuna yaklaşırken hepimiz büyük bir umut içindeyiz.

Geçtiğimiz pazartesi günü, Yarının Türkiye’si için hazırladığımız anayasa değişiklik önerimizin tanıtım toplantısını gerçekleştirdik.

Ankara, demokrasi için büyük bir ana tanıklık etti.

Evet, 6 siyasi parti olarak Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçişle ilgili tam 84 maddelik kapsamlı bir anayasa değişiklik metnini tamamladık ve kamuoyuna sunduk.

Bu çalışmayı, ortak akıl ve istişareyle hazırladık.

Baskıcı, “ben istedim oldu, ben yaptım oldu” diyen tek kişiye karşı, tüm Türkiye’yi masanın baş köşesine oturttuk.

Ben bu vesileyle, anayasa çalışmalarımızda büyük emeği olan Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanımız Sayın Mustafa Yeneroğlu’na;

Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, İYİ Parti ve Saadet Partisi’ni temsilen eden komisyonda görev alan tüm dostlarımıza;

Ayrıca bu çalışmaya katkı veren, emeği geçen herkese, bu ülkenin bir yurttaşı olarak, şükranlarımı sunmak istiyorum.

Bu çalışma arkadaşlar gerçekten son derece önemli. Son 10 yıldır böyle bir çalışmaya teşebbüs dahi edilememiş Türkiye’de.

En son böyle bir kapsamlı bir anayasa değişiklik teşebbüsü 2012’de o da tamamlanamamış öylece yüz üstü yarım bırakılmış.

6 ayrı partinin ayrı ayrı teşkilatı olan ve ayrı seçmen kitlesi olan 6 ayrı partinin uzlaşıp tek bir anayasa değişikliği üzerinde mutabık kalması aslında tam bir Türkiye mutabakatıdır.

Bunun içindir ki 84 maddeyi açıkladıktan sonra içinde tek bir maddeyi ele alıp böyle ciddi bir eleştiri getirebilen bugüne kadar olmamıştır.

Olabilir de. Eksikler olur. Tamamlarız. Yanlışlar olur düzeltiriz. Ama en azından biz sapasağlam bir çalışmayı ortaya bir öneri olarak koyduk.

Söyleyecek sözü olan, Türkiye’nin yarınlarıyla ilgili iddiası olan kim var kim yoksa buyurusular onlar da koysunlar.

Ama şu anda başka bir şey yok ortada.

2023 seçimlerinin, mevcut anayasayla, bu tek kişilik sistemle girdiğimiz son seçim olmasını da Allah’tan temenni ediyorum.

Biz, dünyadaki demokrasi mücadelesine, ülkemizin adını şanla yazacağız inşallah.

Çünkü değerli arkadaşlar, biz kazanacağız.

Türkiye’de demokrasi kazanacak.

Çünkü bu ülke, bu topraklar bunu başaracak.

Çok daha zor şartlarda, 1923’te Cumhuriyet’i kurduk.

Çok daha zor şartlarda, 1950’de demokrasiye doğru adım attık.

Ve inanın, şu anda yönetimde olan otoriter ittifakın karanlığından da bu ülkeyi hep beraber çıkacağız.

Dünyadaki tüm demokratlara da umut olacağız.

Bakın burası çok önemli arkadaşlar. Biz şu anda Türkiye’de yaptığımız çalışmayla dünyada demokrasiyi savunan dünyada demokrasi çığlığı atan herkes için bir umut kaynağı olduk.

Dünyada otoriterlik eğilimlerinin olduğu çok sayıda ülke var. Ve o ülkelerde demokrasiden yana olan insanlar feryat ediyorlar.

Bir çıkış arıyorlar. İşte biz sadece Türkiye’de değil tüm dünyada demokrasi için kalbi çarpanlara demokrasi isteyenlere de Türkiye’den bir umut kaynağı olacağız bir umut ışığı olacağız.

Türkiye’deki demokratlar için de umut olacağız dünyadaki demokratlar için de umut olacağız.

*****

Biliyorsunuz çalışmamız sadece bu anayasayla sınırlı değil arkadaşlar. Aynı zamanda 6 siyasi parti olarak yine bir ilki gerçekleştiriyoruz.

Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyoruz.

Yüzyıllık Cumhuriyet tarihimizde de böyle bir örnek yok.

Ne yapıyoruz şu anda?

6 parti seçimlerden çok önce seçimlerden sonra kurulacak hükümetin programını hazırlıyoruz.

Ve bunu da bir uzlaşmayla mutabakatla götürüyoruz.

Tam 72 tane başlık belirledik arkadaşlar 72 tane başlık.

Hükümet kurulunca hangi konularda çalışma yapmamız gerekiyor? Ekonomiden tutun hukuk adalete kadar, sağlıktan tutun eğitime kadar, dış politikadan tutun gençlik spora kadar her alanda ama her alanda kurulacak hükümetin neler yapacağını bugünden hazırlıyoruz.

Seçime giderken de elimizde seçim beyannamesi olarak seçim taahhüdü olarak bu 72 başlıkta yapacaklarımızla beraber gideceğiz.

Bu da bir ilk. Daha önce yapılmamış Türkiye’de.

Çünkü biz şunu gördük. Türkiye’nin yarınlarını konuşmaya başladığımızda uzlaşmak çok kolaylaşıyor.

Geçmişle ilgili kavga etmekten kolay bir şey yok. Ama ülkenin yarınları için çalıştığımızda bu ülkenin neye ihtiyacı var diye sorduğumuzda, şöyle bir 81 ilimizin 922 ilçemizin caddelerini sokaklarını mahallelerini dolaşıp vatandaşlarımıza ‘nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsun’ diye sorduğumuzda inanın hep aynı cevabı alıyoruz.

İşte şu anda yaptığımız bizim tam da bu ülkenin birliği için beraberliği için ve tüm Türkiye’nin ortak bir yarın hedefinde buluşması için çok çok kıymetli bir çalışma.

Ve şu andaki iktidarın yaptığının tam tersi.

Şu anda iktidar ne yapıyor? Sürekli geriyor, sürekli kutuplaştırıyor. Sen ben diye ayrım yapıyor.

Bugün Sayın Erdoğan yine çıkmış konuşmuş. Diyor ki ‘iki taraflı sistem iki parti de’ diyor. Çünkü kafası hep kutuplaşmaya alışık ya zihnindeki sistem ne? ‘O taraf mı bu taraf mı? Benden misin senden misin, beriki öteki’ .

Şeytanlaştıracak bir taraf arıyor sürekli kendisine dikkat edin.

Bugün konuşmasında metinden çıkıp konuşmaya başladığında bilinç altındakiler ortaya dökülüyor.

Oysa biz ne diyoruz? Öyle sağmış solmuş şucuymuş bucuymuş değil biz hep beraber Türkiye’yiz diyoruz hep beraber bu ülkenin yarınlarına yürüyeceğiz diyoruz.

Şu andaki iktidarın ötekileştirme kutuplaştırma politikalarının tam da tersine beraber yürüyoruz hep beraber Türkiye’yiz diyoruz.

*****

Değerli Arkadaşlar,

Biz burada gece-gündüz hem kendi parti çalışmalarımıza hem de altılı masa çalışmalarına hızla devam ederken, iktidarın küçük ortağı, nam-ı diğer krizlerin ortağı, dünkü grup toplantısında yine hasetinden feryat etmiş.

Neler söylüyor neler. Bir de hele hele arada bir millet kelimesi yerine “Zillet” kelimesini kullanıyor ya bu nasıl bir milli duruştur bu nasıl bir yerli duruştur ben hayret ediyorum.

Milet kelimesiyle zillet kelimesini özdeşleştiren bir şekilde böyle konuşabilen bir zihniyetten bu ülkeye fayda gelmez.

Zaten gelmemişte.

Bugüne kadar bu memlekete hayrı dokunan tek bir işi var mı? Şöyle bir hafızalarınızı yoklayın.

Ben buradan sorayım Sayın Bahçeli’ye, ‘Kaç yıldır siyasetin içindesiniz bugüne kadar bu ülke için taş üstüne taş koydum’ diyebileceğiniz ne var. Bir söyleyin de biz de öğrenelim. Yok.

Hiçbir şey yok. Bir tane bakan vermiyor hükümete bir tane bakan.

Sen 4 buçuk yıldır bu iktidarın ortağı değil misin? Niye 1 tane bakan vermiyorsun?

Çünkü öyle bir iş yapıyor ki kara ortak ama zarar olursa ‘Ben işin içinde değilim’ diyecek.

Hiçbir sorumluluk almıyor ama iktidar ortağı olmanın yetkiyi sonuna kadar kullanıyor.

Böyle bir kolaycılık içerisinde.

Ne demiş dün de? Partili ve Taraflı Cumhurbaşkanlığı Sistemi Türkiye’nin şifasıymış.

Şifaya bak şifaya. Ülkenin başına getirmedikleri iş kalmadı şu 4 buçuk yılda.

Paramız pula dönmüş. Her geçen gün fakirleşiyoruz.

Her geçen gün gençlerin korkusu umutsuzluğu artıyor.

Ama krizlerin ortağı “şifa” diyor.

Bu uyduruk sistemin kendisi için şifa olduğu belli. O açık.

Bu sistem, iktidarın küçük ortağı olmasına rağmen, kendisinin ülkenin başına kayyum olarak atanmasını da sağladı.

Bu sistem sayesinde kayyum gibi iktidar partisine mensup ‘şu gitsin’ diyor ertesi gün apar topar affını falan istiyor pılını pırtısını toplayıp gidiyor insanlar.

Ya da belli ki Sayın Erdoğan ile ciddi tezat içeresinde olan ciddi anlaşmazlık içerisinde olan bir kabine üyesi ‘hayır bu kalacak’ diyor Erdoğan’da bu ağır yükü sırtında taşımak zorunda kalıyor.

Böyle bir garip ortaklık.

Bu sistem, onun cezaevindeki dostları için şifa oldu. Doğru. Afla çıkmalarını sağladı. Hatırlayın; mafya lideriyle poz verdi. Çeteye mafyaya şifa oldu bu sistem doğru.

Bu sistem, kabinede tek bir bakan koltuğu olmadan, bir tane konuda dahi sorumluluk almadan, sadece menfaate ortak olmasını sağladı doğru.

Bahçeli’ye şifa kuşkusuz.

Ama hiç kusura bakmasın, 85 milyona dert veren, acı çektiren, yoksulluk getiren bu sistemi; sırf Devlet Bey’e iyi geldi diye biz korumayız arkadaşlar. Bu sistem değişecek.

Üstelik ilk seçimde değişecek.

Sırf Devlet Beyin keyfi yerinde diye 85 milyonun yaşadığı yokluğu, baskıyı görmezden gelmeyeceğiz.

Bir de ne demiş?

Hala “Yeni bir anayasa” yapacaklarını söylüyor.

Bitmedi bir türlü nasıl bir yeni anayasaysa bu.

Ya sayın Bahçeli, elinizi tutan mı var? Yeni anayasanız senelerdir bitmeyen senfoniye döndü bu.

Gerçekten ayıp. Her seçime yeni anayasa vaadiyle giriyorsunuz ama ortada tek bir maddelik hazırlık yok.

Çıkın deyin ki ben Bahçeli olarak ‘şöyle bir yeni anayasa öneriyorum ülke için’ Ortaya koyun da bir görelim.

Bir görelim bakalım nasıl bir yeni anayasa yazacaksınız.

Sıfır. Hiçbir şey yok.

Dedim ya bir tuğla üstüne tuğla koymadı bugüne kadar. Bunu da yapamıyor. İçi boş laf.

İşte biz sapasağlam 84 maddelik bir değişiklik paketini ortaya koyduk.

İşte burada. Sapasağlam. Tam biz uzlaşmayla tam bir mutabakatla. En son 10 yıl önce denemiş akamete uğramış. Biz kolları sıvadık çalışmaya başladık ve bitirdik.

Bizim anayasa değişiklik paketimiz burada. Ben şimdi soruyorum Sayın Erdoğan’a da Sayın Bahçeli’ ye de soruyorum, ‘sizin yeni anayasanız nerede? Nerede kaldı. Gözlerimiz yollarda kaldı.’ Yok.

Bir küçük uyarı da yapacağım kendisine. Hatta büyük ortağa da sesleniyorum:

Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli;

Sakin olun biraz. Bakın siz yeni anayasa yazmadan evvel önce mevcut anayasaya uymayı hele bir deneyin biraz gayret gösterin. Bir anayasa var şu an yürürlükte.

Madem yeni anayasa deyip duruyorsunuz önce şu mevcuda uyacağınızı gösterin. Yani anayasal bir düzende anayasaya bağlı olarak çalışabileceğinizi bir ispat edin ki yeni anayasa dediğiniz, daha gözümüz yollarda kaldı ortada bir şey yok ona da uyacağınıza insanlar inansın.

Önce milletin hak ve özgürlüklerine göz dikmeyin hele.

Önce bir’ egemenliğin sahibi milleti dinleyin hele.

Mevcut anayasayı yok sayan, “Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymuyorum, saygı duymuyorum” diyen, “Alt mahkeme Anayasa Mahkemesinin kararına uymayabilir” diyen bir zihniyetin yeni bir anayasa üretmesi mümkün müdür?

Onun için yapamıyorlar, beceremiyorlar.

Erdoğan da Bahçeli de yeni anayasa deyip duruyorlar, ama ortada tek bir maddelik bir taslak dahi yok.

Bakın, biz söz verdik, yaptık.

Kolları sıvadık. Önce parti olarak taa Aralık 2020’de partimiz kurulduktan 9 ay sonra biz kendi çalışmamızı bitirdik.

Hatırlayın burada basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladık.

‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ dedik ve geriye olan anayasa değişiklik paketini 74 maddeydi bizim o zamanki hazırlığımız kodifikasyonu da tamamladık. Dedik, ‘Bizim hazırlığımız budur’ dedik. Ortaya koyduk.

Arkasından 6’lı masaya koyduk çalışmamızı, 6’lı masa olarak çalıştık sonuçta 84 maddelik bir paket ortaya çıktı 6 partinin mutabakatıyla ve bunu da kamuoyuna deklare ettik.

Ben buradan tekrar İktidara soruyorum:

Sizin yeni anayasanız nerede?

Niçin yapamıyorsunuz?

Niçin ortada tek bir madde daha yok hala?

Yapamazlar arkadaşlar, yapamazlar. Ağızlarıyla kuş tutsalar yapamazlar.

Hukuka saygı duymayan, adaleti her gün ayaklar altına alan, keyfiliği kendisine düstur edinmiş bir zihniyet yani anayasa falan yapamaz bu ülkede yok.

Bir de şurada büyük bir tezat var bakın dikkat edin. Bahçeli de Erdoğan’da ne diyor? ‘Yeni anayasa lazım’. Ama aynı zamanda ne diyorlar? ‘Bu sistem şifa oldu’ diyorlar.

Bir dakika, eğer bu sistem şifa olduysa siz niye yeni anayasa deyip duruyorsunuz?

Demek ki bu sistemle ilgili sizin de beğenmedikleriniz var. Beğenmediklerinizi hele bir söyleyiverin bakalım.

Yok çok memnunsanız mevcut sistemden o zaman niye yeni anayasa diyorsunuz?

Bakın büyük bir tezat var burada.

Çünkü söylediklerinin hiçbir tutarlılığı yok arkadaşlar hiçbir tutarlılığı. Bugün böyle konuştuklarının tam tersini yarın söyleyebiliyorlar.

İnanın işte bu yüzden güven kaybediyorlar bu yüzden güvenilir bir iktidar değiller.

*****

Değerli Arkadaşlar,

Cumhurbaşkanı bugünkü konuşmasında bizim anayasa teklifimizden bahsederken, belli ki yine konuşma metninin dışına çıkmış ve bilinç altındakilerini ortaya döküvermiş.

Bizim çalışmamızla ilgili konuşurken ne demiş? “Çok partili demokrasi” demiş, bakın “Çok Partili Parlamenter Sistem” demiş.

Bu ifadeleri kullanmış bugün hemen 1-2 saat önce.

Bilinçaltı. Hani“Lapsus” diyorlar ya hani..

Bakın işte Sayın Erdoğan yoruldu. Erdoğan yorgunluğunun sonucunda da bugün bir büyük gaf daha yaptı.

Hani kendisi tek partili sistemle kavga etmiyor muydu?

Şimdi ne diyor? Çok partili demokrasiyle kavga ediyor, Tek partili sistemi yüceltiyor.

Çünkü döndü dolaştı iktidar gücünü tek elde toplayınca artık yeniden tek partili sisteme özenir hale geldi.

Bilinçaltındaki o.

Bizim çalışmamızda ne diyor? ‘Çok partili sistem’ diyor ‘çok partili demokrasi’ diyor.

Demek ki kendi istediği öyle sistem falan filan değil yok Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemiymiş. Değil. Tek kişi istediğini yapsın kimse de ona hesap soramasın istiyor.

Zihnindeki model bu. Aynı Türkiye’nin tek partili dönemi gibi.

İşte güç zehirlenmesi böyle bir şey arkadaşlar. Hep diyoruz ya. Çok uzun süre devlet gücünü kullanmanın getirdiği bir güç zehirlenmesi diye bilimsel bir gerçek var.

Güç yozlaştırıyor. Mutlak güç mutlaka yozlaştırıyor. Onun için biz hep ne diyoruz? Ülkeyi yönetme gücünü elinde tutanların mutlaka ve mutlaka hukukla ve süreyle sınırlandırılması gerekir diyoruz.

Bunun için bizim önerdiğimiz sistem de hep süre sınırlamaları var. Onun için burada sapasağlam bir hukuk çerçevesi var.

Evet, devlet gücünü kullanıyorsunuz ama hukukla ve süreyle bu gücü sınırlayacağız ki güç zehirlenmesi olmasın ki yozlaşma olmasın.

Ben buradan sesleniyorum. Sayın Erdoğan’a soruyorum,
Hayırdır Sayın Erdoğan; Döve döve bitiremediğiniz tek parti dönemine özendiğinizi mi bugün itiraf ediyorsunuz şimdi diye soruyorum?

Belli ki tek başına at koşturmak istiyor. Belli ki Bahçeli’yi Perinçek’i falan da fasulyeden sayıyor.

Bu zihnin arkasında o da var.

Bizim sisteme çok partili dediğine göre kendi şu anda yönettiği tek partili gibi. Zihin dünyasında öyle.

İşte onlarında gönünü hoş tutacak biraz biraz da artık ne istiyorlarsa verecek bir şeyleri yapıp götürmek istiyor.

Hedef 2023 vardı değil mi bir zamanlar. Neydi o hedef? 25 bin dolarlık milli gelir. Neydi o hedef? 500 milyar dolarlık ihracat.

O hedefler koyulduğunda bu arkadaşınız ekonomiyi yöneten ekibin başındaydı. Ve o gün gerçek hedeflerdi onlar. Biz o hızla gidebilseydik hukukla adaletle hareket edebilseydik demokrasi diyerek koşsaydık o hedefleri bugün rahatlıkla tutturabilirdik ama hedefler tutmadı.

Bugünkü ihracat rakamlarıyla övünüyor.2023’te hani 500 milyar dolarlık hedef koymuştuk. Ne oldu o hedefe?

2023 için 25 bin dolarlık milli gelir hedeflemiştik. Çünkü 12 bin 500 dolara ulaşınca 25 bini koymuştuk. 8 bin 9 bin de şu anda Türkiye, bocalayıp duruyor hala.

10 sene önce tutturduğu 12 bin 500 dolarlık milli gelir hedefini 2023 için bile tutturamayacak bu ülke.

Durum anlaşıldı. Şimdi Erdoğan hedef 2023’ü tutturamayınca, hedef döndü 1946 öncesi oldu. Yeniden tek partili sistem oldu.

Allah akıl fikir versin.

Ha bir de bir İran atasözünden de bahsetmiş bugün.

Uzaklara gitmeyelim Orta Anadolu’da bir atasözü vardır.

“İsin yanına varan is, misin yanına varan mis kokar”diye.

Sayın Erdoğan; otokrasinin olduğu ülkelerin başındakilerle yan yana dura, işte böyle “tek parti hayalleri” kokmaya başladı.

Geldiğimiz nokta bu.

Ne diyelim; neredeeen nereye!

Geldiğimiz nokta bu.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Biz bu sisteme son vereceğiz.

Biz bu kabusa son vereceğiz.

Şu andaki “Taraflı, partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi” tarih kitaplarında ibretlik kısa bir bölüm olarak kalacak.

O bölümün adı da evet “Gerileme dönemi” olacak. Gerileme dönemi.

5 yıldır test ediyoruz değil mi? 5 yıldır sürekli ülke her alanda geriliyor.

Demek ki tarih kitaplarına partili taraflı Cumhurbaşkanlığı sisteminin uygulandığı dönem gerileme dönemi olarak geçecek.

Seçimlerden sonra, tıpkı bir kabustan uyanır gibi korkulu bir rüyadan uyanır gibi bir yudum su içmenin hızında, şöyle derin bir nefes alacağız.

Ülkemizin itibarını ayağa kaldıracağız.

İşte görüyorsunuz.

Hukukun Üstünlüğü sıralamasında 140 ülke arasında ta 116’ncı sıraya düştü.

Bu ülkede siz ekonomik toparlamadan bahsedebilir misiniz? Hukukun üstünlüğü sırasında 140 ülke içerisinde 116. Sıraya düştükten sonra yeni bir anayasa senfonisini çal çal çal... Kim inanır size?

Böyle bir şey yok.

Sivil haklar ve siyasi özgürlüklerde “özgür olmayan ülkeler” listesine düştü şu an Türkiye.

Kendi Anayasa Mahkememiz, esastan incelediği dosyalarda yüzde tam 97 oranında ihlal tespit ediyor hak ihlali tespit ediliyor.

Partimiz kurulduğunda bu oran yüzde 90’dı. Sonra yüzde 95 oldu en son istatistikler yüzde 97 arkadaşlar. Şu ise bakın.

Bizim kendi anayasa mahkememiz. Bu ne demek? Bizim vatandaşlarımız gidiyorlar mahkemelerde hak arıyorlar bulamıyorlar en son durak olarak anayasa mahkemesine başvuruyorlar, anayasa mahkemesi de esastan incelediği dosyaların yüzde 97’sinde vatandaşı haklı buluyor sadece ‘yüzde 3’ünde mahkemeler doğru iş yapmış’ diyor.

Ve bu anayasa mahkemesinin şimdi maalesef kompozisyonda hızla değişiyor hızla.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde savaş halindeki Rusya ve Ukrayna’yla birlikte hak ihlalinde şampiyonuyuz.

Peki en çok hak ihlali nerede biliyor musunuz? Çünkü farklı farklı hak ihlali türleri var. En çok hak ihlali adil yargılanma hakkında. Şu işe bakın.

Biz bu konuda eylem planımızı açıkladık biliyorsunuz. ‘Adil Yargı Eylem Planı’ diye. Tam 198 maddelik bir eylem planı. Bugüne kadar Türkiye’de gelmiş geçmiş en kapsamlı yargı reformu eylem planını açıkladık.

Hani diyor ya Erdoğan geçen hafta, ‘Ya Türkiye için şöyle bir plan program ortaya koyun canımızı yiyin’ diyor değil mi?

Valla onların canları falan kalmadı ortada. Biz bütün eylem planlarımızı ortaya koyduk koyuyoruz.

Ben kendisine de gönderdim. En son bayramda. 10 taneye ulaşınca eylem planı, AK Parti Genel başkanı sıfatıyla kendisine de gönderdim.

Dedim ‘bizim planlarımız burada haydi siz de koyun ortaya bir şeyler. Haydi plan program koyun’.

Var mı ortada bir şey? Yok. Hiçbir şey yok.

Yarınlarla ilgili bu ülkeye yön verecek yol gösterecek hiçbir plan program yok.

Çünkü planı programı vesayet kabul ediyor. Planla programla kendisini bağlamak istemiyor.

‘Ben sabahleyin uyandığımda aklıma gelen her şeyi yaparım arkadaş kimse de bana hesap soramaz.’ Diye bir yöntemle bu ülkeyi yönetmeye çalışıyor.

Bunun için olmuyor. Bunun için maalesef ülkede fakirlik yoksulluk hızla artıyor.

Bunlar acı tablomuz arkadaşlar.

Peki bunun sonucunda ne oluyor?

El alem, firari sanıkları Türkiye’ye iade etmiyor. İşte en son Bulgaristan’ı gördük değil mi?

Gerekçeleri de hazır. Ne diyorlar? “Türkiye’de adil yargılama yok” deyip çıkıveriyorlar.

Kimse de çıkıp hükümetten “Hayır efendim, Türkiye’de adil yargılama var” diyemiyor.

Çünkü bu ülkenin kendi anayasa mahkemesi hak ihlali kararı veriyor durmadan. Hak ihlalinin konusu ‘adil yargılama hakkı ihlal ediliyor’ diyor.

Bizim kendi anayasa mahkememiz burada adil yargılama hakkı yokken elin adamı gelip söylediğinde buna nasıl itiraz edeceksiniz?

Yazık değil mi bu ülkeye? Bu ülkenin pırıl pırıl gençlerine 85 milyon insana yazık değil mi?

Şu durumun bir açıklaması var mı arkadaşlar ya?

Bakın Türkiye’nin dünyadaki itibarının çöküşüdür bu.

Adalet sisteminin çökmüş olduğunun kanıtıdır. Ve maalesef evet devlet yapısının da çökmeye başladığının en önemli işaretidir.

O yüzden arkadaşlar, biz önce hukuku yerden kaldıracağız.

Hukukun üstünlüğünü egemen kılıp “bireyi” ferdi güçlendireceğiz.

Önce insan diyeceğiz.

İşin özü bu.

*****

Değerli arkadaşlar,

Geçen hafta da söyledim. Sayın Erdoğan yoruldu. Hem de çok yoruldu.

Tüm ülke de onun yorgunluğunun bedelini acı acı ödüyor maalesef.

Öyle bir krizin içindeyiz ki, ülkede orta sınıf diye bir şey kalmadı. Rahmetli Özal’ın çok çaba gösterdiği orta direk dediği bu orta sınıf Türkiye’de artık çöktü.

Sadece iki tane ekonomik sınıf var ülkede. Çok zenginler ve dar gelirliler.

Ve ne oldu arkadaşlar;

İşte görüyoruz çocuklar okulda açlıktan bayılıyor.

Öğretmenler Günü vesilesiyle çok sayıda öğretmenimizle muhatap olduk. Diyorlar ki ‘çocukların derste başı dönüyor midesi bulanan öğrenci oluyor. Soruyoruz oğlum kızım neyin var? Biraz deşince anlıyoruz ki kahvaltı yapmamış biraz deşince anlıyoruz ki beslenme çantasının içi boş.’

Beslenme çantasının içine bir elma bir portakal koymak lüks oldu bu ülkede.

İhtiyaç dediğimiz her şeyi lüks haline getirdiler bu ülkede.

Üniversite öğrencileri, tek öğünle yaşamanın yolunu aramaya başladılar.

Ben bizzat gittiğim kaç tane şehirde karşılaştım o yurtta kalan öğrencilerle, ‘Başkanım acaba bir öğünle bir insan yaşayabilir mi onu test ediyoruz şu anda’ diyorlar.

Yazık değil mi?

KYK bursu bizim ekonomiyi yönettiğimiz dönemde aylık 150 dolardı. KYK burslarından biriktirdikleri paralarla öğrenciler Avrupa’da Interrail tren sistemi ile 1 hafta 2 hafta tatil yapabiliyorlardı.

Şu anda yaklaşık 45 dolar mertebesinde aylık KYK bursu.

36 ay taksitle insanlar kışlık mont alıyor şu anda ülkede.

Peynir almak lüks oldu. Tarihimizde ilk kez bir kilo peynirin fiyatı, bir kilo etin fiyatını geçti.

Et tüketimi bir yılda yarı yarıya düştü bu ülkede. Kilo olarak tam yarı yarıya azaldı.

Refah kaybına bakın.

Et fiyatları aşırı yükseldiği için tüketim yarı yarıya azalıyor bir yandan peynir ekmek değil mi? Bizim en temel katığımızdır yemeğimizdir öğünümüzdür... Peynir alacaksın etten pahalı.

Ne yapsın bu vatandaş? Bu millet nasıl geçinsin?

Vatandaş ne et alabiliyooor, ne peynir.

Kışlık mont alamıyor, bot alamıyor.

Anneler-babalar her gün daha fazla endişeye kapılıyor.

Gençler her an daha çok umutsuzluğa kapılıyor.

Enflasyon tarihi rekor kırıyor. ÜFE biliyorsunuz tarihi rekor. Yani Cumhuriyet tarihinde istatistiklerin tutulduğu ilk günden bu yana hiçbir zaman üretici fiyat endeksi bu kadar artmamıştı arkadaşlar. Hiçbir zaman artmamıştı.

Bu da TÜİK’in rakamları. TÜİK ‘in açıkladığı rakamla dahi rekor. Düşünün.

Vatandaşımız kendi kendine yoklukla baş etmenin yolunu arıyor.

İnsanlar hangi markette, hangi ürün ucuz, hangi pazarda hangi sebze ucuz bunu yakından çok yakından takip ederek hayatta kalmaya çalışıyor.

Bu ekonomik dar boğazda, herkes kendi ekonomisini yönetmek için adeta çırpınıyor.

Vatandaşlarımız; çalışıyor, didiniyor, kuruş kuruş hesap yapıyor.

GRAFİK -GİR

Bakın arkadaşlar size ibret verici bir grafik göstereceğim.

Bu sadece son 2 yılda TÜİK’in rakamları TÜİK. Kamuflaj olabilir üstü örtülmüş olabilir gerçeğinden daha iyi gösterilmeye çalışılmış olabilir rakamlar.

İhtiyat da söylüyorum bakın. Milli gelirden pay. Sermayenin aldığı pay sadece son 2 yılda %43'ten %54'e çıkmış. İş gücünün aldığı pay %37'den %25'e düşmüş.

Bu ikinci çeyrek.

Üçüncü çeyrek rakamları bu sabah açıklandı çok farklı değil aşağı yukarı.

Yarım puan 1 puan çok benziyor.

Bu grafik hazırlandığı anda henüz üçüncü çeyrek rakamları açıklanmamıştı.

Bugün saat 10.00'da açıklandı ama 3 aşağı 5 yukarı rakamlar aynı şey yani. Fark etmemiş aynı.

Türkiye'nin geldiği nokta bu.

GRAFİK -ÇIK

“Ben ekonomistim, alanım ekonomi” diyen Cumhurbaşkanın kendi kafasına estiği gibi ülkeyi yönetmeye başladığında ülkeyi getirdiği durum bu.

İş gücü dediğiniz alının teriyle bileğinin gücüyle, akıl teriyle çalışan tüm vatandaşlarımızın milli gelirden aldığı pay yüzde 37’de yüzde 25’ e düşmüş.

Sermayenin aldığı pay yüzde 43'ten yüzde 54'e çıkmış. Niye?

Siz Cumhuriyet tarihinin en yüksek faizini öderseniz kur korumalı diye rahmetli Özal'ın ‘gençlere vasiyetimdir kendini uyanık zannedenlerin dalaveresidir bu bir daha yapmayın’ diye uyardığı bir sistemi yeniden icat edip gündeme getirirseniz sadece faizi ve kur farkı olarak tam 650 milyar lira devlet bütçesinden insanlara öderseniz tablo bu.

Bu ne demek?

Parası olan daha çok para kazanmış emeği ile sabit gelir ile yaşamaya çalışan herkes bu ülkede fakirleşmiş. Bu o demek.

Hani ne oldu? Ne oldu? Bu Ekonomik modele ne oldu? Yeni ekonomik model diyorlar değil mi. YEP diye bir şey uydurdular. Yeni Ekonomik program. Hatırlayın damat döneminde başladı. YEP YEP YEP ne oldu?

Sonucu bu.

Çünkü arkadaşlar bilmiyor bilmediğini de bilmiyor. Biliyorum zannediyor.

Bu ülke büyük bir ülke.

Daralmış küçülmüş haliyle evet dünyanın 16. büyük ekonomisiydik şimdi 21. düştük. Ama 21 ekonomi olmak büyük bir ekonomi hala.

21. Ekonominin böyle bir kişinin dağarcığıyla yönetilmeye çalışılması ülkeyi bu noktaya getiriyor.

Ve etrafındakilerin hepsini biliyor musunuz? Etrafında hep sermaye var.

Cepten cebe kiminle konuşuyor? Hep sermaye sahipleri ile konuşuyor.

Cepten cebe konuştuğu bir emekli var mı?

Cepten cebe konuştuğu bir çiftçi var mı?

Cepten cebe konuştuğu bir esnaf var mı? Cepten cebe konuştuğu bir öğrenci kardeşimiz var mı?

Ama cepten cebe hep sermaye sahipleri ile konuşuyor.

Sermaye sahipleri hep kendileri için hangi karar iyi olacaksa o türlü kararları sufle ediyorlar.

Sonuç ortada.

Sayın Erdoğan çıksın şunu açıklasın. Sosyal devlet bu mu? Bir açıklasın.

Türkiye'nin fakirleşmesinin en önemli kanıtıdır bu TÜİK’in itirafıdır adeta.

Alın teri bilek gücü emek kaybetmiş sermaye kazanmış.

Son 2 yılın bilançosu bu.

Partili taraflı Cumhurbaşkanlığı sisteminin bilançosu bu.

Tek adam sisteminin bilançosu bu.

Koskoca Türkiye'nin başında olan kişi ben ekonomistim benim alanım ekonomi diyen kişi ne yapıyor arkadaşlar? Tüm bu tablo karşısında ne diyor? Hani bizim alın terimizle akıl terimizle kuruş kuruş ödediğimiz o vergilerin toplandığı dünyanın 21 ekonomisi Türkiye nasıl yönetiliyor?

Şöyle bir izleyelim arkadaşlar.

VİDEO - GİR

26 Ekim 2018: “Sanayicimizden esnafımıza, çiftçimizden inşaatçılarımıza kadar herkesten sabır istiyoruz"

6 Ekim 2020: “Müminin görevi, varlıkta şımarmamak, yoklukta ise sabretmektir.”

31 Ekim 2020: “Milletimizden biraz daha sabır, biraz daha metanet, biraz daha gayret bekliyorum.”

8 Aralık 2021: “Milletimizden bize güvenmesini ve sabırlı olmasını istiyorum.”

8 Temmuz 2022: “Milletimden hayata geçirdiğimiz programlara daha güçlü destek ve biraz daha sabır talep ediyorum.”

22 Ağustos 2022: “Vatandaşlarımızdan sadece sabır ve destek istiyoruz.”

29 Ağustos 2022: “Biraz sabır ve daha çok destek istiyorum.”

28 Kasım 2022: “Vatandaşlarımızdan biraz daha sabır ve metanet bekliyoruz.”

VİDEO - ÇIK

Tam 4,5 yıldır ‘sabır sabır sabır’ diyor. Başka bir şey yok.

Biz de ‘ya sabır’ diyoruz. Ya sabır şu seçime kadar.

Biz de milletimizden şu Erdoğan'a ‘az daha sabret seçim günü İnşallah hep beraber irademizi ortaya koyalım ve yepyeni bir dönem başlasın’ diyoruz.

Evet sabrın sonu DEVA olur inşallah diyoruz doğru.

İşte böyle arkadaşlar bu ülke YÖ-NE-TİL-Mİ-YOR.

Bir ülkenin yönetimi için gerekli bazı emareler olur. Böyle bir şey yok. Onun için biz bu krize yönetim krizi diyoruz.

Bir ailenin evini geçindirmek için gösterdiği özeni sayın Erdoğan göstermiyor.

Bakın dört buçuk yıldır aynı şeyi tekrar ediyor “Vatandaşımızdan sabır ve destek istiyoruz.” Diyor.

2018 Haziran’da seçim olmuş değil mi? 2018 Ağustos’unda başlamış sabır istemeye. İlk video ağustos dikkat edin. Ağustostan bahsediyoruz. Ağustos 2018.

Çünkü gelir gelmez patlattılar ya her şeyi. Ta o dönem başlamış sabır demeye.

4 buçuk yıldır sabır diyor.

Biz de artık yeter diyoruz! ne sabrı ne desteği.

“Ya sabır” çeke çeke sabır taşı çatladı.

Farkında mısınız; her sıkıştığında daha doğrusu kendisi her sıkıştığında vatandaşımızın hemen dini inancını istismar ediyor. Ya sen önce şu “Beytülmalin” bir hesabını versene.

Devletin hazinesini sağa sola çarçur edip, milyonlarca kişiden asgari ücretliden gelir vergisi alıp bir kilo peynir satın alandan KDV’yi alıp milyonlardan toplayıp bir avuç faiz ve kur farkı ödediğin insanı bir şöyle düşün.

Ben nerede hata yaptım diye bir düşünde ondan sonra milletten sabır iste.

Milyonlardan toplayıp bir avuç sermayedara ülkenin kaynaklarını transfer ediyorsun.

İşte var deminki grafikte gördünüz. Onlardan topluyor bir avuç sermaye sahibine transfer ediyor şu anda bu ülkenin geliri de varlığı da.

Kusura bakmayın arkadaşlar bakın 17 yaşında bir genç, senelerce emek verip hayalindeki üniversiteyi kazandıktan sonra; sırf yurt çıkmadı diye sırf parasız kaldığı için okula kayıt yaptıramıyorsa, “sabır” diyemezsiniz.

Emekliler, sırf 50 kuruş daha ucuz diye, saatlerce yağmur altında ekmek kuyruğunda bekliyorsa, “sabır” diyemezsiniz.

Ortaokul çocukları okul yerine tezgahlarda, atölyelerde çalışmak zorunda kalıyorsa, “sabır” diyemezsiniz.

Bir öğretmen, başka şehirdeki ailesinin yanına gitmek için bilet alamıyorsa, “sabır” diyemezsiniz.

Bu ülkede, AİHM tarafından dahi “derhal serbest bırakın” denen kişiler inatla cezaevinde tutuluyorsa, “sabır” diyemezsiniz.

Anayasa Mahkemesi Başkanı her fırsatta “hukuk çığlığı” atıyorsa, “sabır” diyemezsiniz.

Evet, sabır da şükür de bizim kültürümüzün gereğidir.

Ama arkadaş, bu milletin dini duygularını, kendi çıkarların için kullanamazsın!

Yarınlarının nasıl olacağını bilmeyen insanlara “Otur sabret” diyemezsin.

Gerçekten Sabır taşı çatladı artık.

*****

Bakın arkadaşlar evet ülkede yoksulluk hat safhada. Gelir dağılımı gittikçe bozuluyor. Var olan daha varlıklı oluyor yok olan daha yoksul oluyor.

Peki bunu nasıl çözeceğiz?

Fırsat eşitliği, her ama her alanda fırsat eşitliği.

Eğitimde Fırsat eşitliği, devlette işe girerken fırsat eşitliği.

Biz ne dedik? Mülakatı kaldıracağız dedik değil mi. Yani KPSS sonrası mülakatı kaldıracağız. Mülakat işine gelmeyenleri eleme aracı haline geldi çünkü.

İşsiz gençlerimiz için meslek ve beceri programları başlatacağız. 1 aylık 3 aylık 6 aylık bir yıllık programlarla, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda gençlerimizi yeniden yetiştireceğiz. Yeniden beceri sahibi yapacağız ki işgücü piyasasıyla işsizlerimiz buluşabilsin.

Tüm ücretleri gerçek enflasyon artı refah payı kadar artıracağız. İster asgari ücret olsun ister emekli maaşı olsun ne olursa olsun. Düsturumuz bu. En az gerçek enflasyon TÜİK'in uydurma enflasyonu değil gerçek enflasyon artı mutlaka refah payı.

Sosyal yardımları sosyal destekleri bir hak haline getireceğiz. Devletin bir lütfu değil. Vatandaşın bir hakkı haline getireceğiz. Parti üyeliğine bakmaksızın kim olursa olsun ihtiyacı olan bütün vatandaşımızın devlet mutlaka yanında olacak.

Biz kapı kapı dolaşacağız. Devletin elemanları kapı kapı dolaşıp ihtiyaçları yerinde tespit edecek.

Vatandaşlarımızın 43 ayrı devlet kurumuyla muhatap olup da o desteklere ulaşması mümkün değil. Ondan sonra ne oluyor? Aracılar araya giriyor. ‘Ya şu iktidar partisine üye ol işin kolaylaşsın’. ‘Üyelik kartını al biz sana şu kurumdan yardım sağlarız’. Lütuf.

Böyle olmayacak. İhtiyacı olan aileleri tespit edecekler parti üyeliği falan sormadan onun ihtiyacını yerinde karşılayacaklar.

Devletin imkanları ile ihtiyacı olan vatandaşlarımız böylece buluşmuş olacak.

*****

Ama değerli arkadaşlar, şunu da unutmayalım ki seçimlere sayılı günümüz kaldı.

Biz o güne dek bu Cumhur İttifakının yarattığı sorunların hepsine çözümlerimizi hazırlamış olacağız. Tek tek açıklıyoruz.

Vatandaşımız da artık bu yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar ittifakına mahkûm kalmayacak. Hani meşhur 3Y vardı ya 3Y 2002 seçimlerinde. Neydi? Yoksulluk yolsuzluk ve yasaklarla mücadele edeceğiz diye gelmediler mi işin başına? 3Y o demek değil miydi? Şimdi döndü dolaştı bu ittifak şu anda ülkenin başındaki ittifak 3Y ittifakı oldu.

Yani yoksulluk yolsuzluk ve yasaklar ittifakı haline geldi.

Ve milletimiz bu 3Y ittifakına mahkûm kalmayacak.

Seçim günü hep beraber bu işli sandıkta bitireceğiz.

Biz de o güne kadar harıl harıl iktidara çalışacağız ve iktidar için hazırlanacağız.

Sızlanıp beklemek yok, rehavet yok.

Ne var? DEVA Partisi var.

*****

Artık bir dönem kapanıyor arkadaşlar.

Artık Türkiye DEVA’sına kavuşuyor.

Hele bir iktidar olacağımız görünsün, memlekete akın akın yatırımlar başlayacak akın akın.

Daha iktidara gelmeden iktidar olacağımızın görünmesi dahi bu ülkeye yatırımları başlatacak.

Daha önce nasıl iki büyük ekonomik kriz çözdüysek, bu krizi de alnımızın akıyla inşallah biz çözeceğiz.

DEVA’lı yıllarda, özgür ve zengin bir Türkiye göreceğiz. Adil bir Türkiye göreceğiz...

Şu kriz havasını 6 ayda dağıtacağız.

Kimseyi aç ve açıkta bırakmayacağız.

Buradan yatırım yapmak konusunda endişeli olan iş insanlarımıza seslenmek istiyorum.

Türkiye’den vazgeçmeyin.

Biz buradayız biz. Biz buradayız sonuna kadar buradayız. Bu ülke için çalışacağız. Biz burada olduktan sonra bu ülkenin umutsuzluğa kapılmasının hiçbir gerekçesi yok.


Bu ülke 85 milyonuyla, Avrupa’nın en genç nüfusuyla, Avrupa’nın en geniş tarım arazileriyle, çalışkan ve metanetli milletiyle burada.

Bu ülke, tek kişiden ve onun etrafında kümelenmiş çıkar gruplarından da ibaret değil.

Türkiye büyük ve güçlü bir ülke.

Türkiye’den vazgeçmeyin.

Geliyoruz.

Bu karanlık tünelin ucundaki ışığı artık hep beraber görüyoruz.

İşini bilen iyi insanlarla; özgür ve zengin bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.

Bugünden çalışıyoruz bugünden hazırlanıyoruz.

Dikkat ederseniz aşama aşama aşama planladığımız ne varsa DEVA Partisi olarak veya 6’lı masaya katkılarımız olarak hepsi de planladığımız gibi takvime göre tıkır tıkır işliyor. Ve bunu başaracağız. Hep beraber başaracağız.

*****

Değerli arkadaşlar,

Son olarak bir konuya daha değinmek istiyorum. Biliyorsunuz yılsonu yaklaşırken asgari ücretle ilgili tartışmalar da yine başlamış durumda.

Neymiş, asgari ücrete ocak ayında şöyle hatırı sayılır zam verecekmiş hükümet.

Bu noktada Beştepe’ye de bir çağrıda bulunmak istiyorum.

Ben, 11 yıl boyunca bu ülkenin ekonomisini yöneten ekibin başındaydım.

Ve üstelik nasıl yönettiğimize de hem ülkemiz hem dünya alem izledi. O günkü katkılarımızla o gün Türkiye ekonomisini getirdiğimizi noktayla da hep beraber onur duyuyoruz.

Ancak ben buradan yine Cumhurbaşkanına seslenmek istiyorum.

Sayın Erdoğan: Asgari ücreti artırmak için yıl başını falan beklemeye gerek yok. Siz zaten Temmuz da ara zam vermediniz mi? Verdiniz. Niye yıl sonuna kadar bekliyorsunuz ki.

Madem enflasyon patladı tekrar patladı madem asgari ücret eridi niye bekliyorsunuz?

Siz milletin alım gücünü enflasyon yoluyla yok ettiniz. Enflasyonu patlattınız.

Madem şartlar oluşmuş. O zaman asgari ücret için yıl başını beklemeye gerek yok. Ben diyorum ki hemen artırın. Yarın ayın 1’i değil mi. Hemen hemen toplanın ayın birine ikisine karar verin artırın.

Niye yılbaşı?

Neden “1 ay daha vatandaşın yükünü artırıyorsunuz. Ne bekliyorsunuz neyi bekliyorsunuz?”

Memura, emekliye maaş artışı yapmak için niye illaki yıl sonu?

Nasıl yılda bir artan asgari ücreti yıl ortasında verdiğiniz zamla telafi etme mecburiyetinde kendinizi hissetiniz verdiğiniz zam 1 ayda eridi gitti.

Ben söylemiştim. ‘Bakın bu zammı veriyorlar ama bu 1 ya da eriyip gidecek’ diye.

Çünkü önce enflasyon yoluyla kepçeyle milletin bütçesinden milletin kesesinden bir alıyorlar arkasından da zam yaptık diye kaşıkla tekrar onun bir kısmını ger veriyorlar.

Muhasebe ortada. Muhasebede ne olmuş? Ücretli geçinen herkes kaybetmiş bu ülkede.

Bu yıl yaptığınız zamlar, zammı yaptığınız daha ilk ayın sonu gelmeden eridi gitti.

Onun için çağrıda bulunuyorum:

Yılbaşı’nı falan beklemenize gerek yok.

Sırf “seçime yakın olsun da seçimi kazanayım” diye eğer bu işi uzatıyorsanız hayal kuruyorsunuz. Hem size yazık hem bu millete yazık.

Siz o artışı yapmak zorundasınız. Ama vatandaş bu yoksulluğun sebebi olan sizi seçmek zorunda değil.

Sanmayın ki ‘ben bu artışları yapacağım tekrar millet bana dönecek’. Bu artışı yapan sizsiniz kusura bakmayın. Enflasyonu patlatan başka birisi mi?

Kendi suçunuz bu.

Kötü yönettiğiniz için benim alanım ekonomi ben ekonomistim deyip de ekonomiyi batırdığınız için döviz kuruda enflasyonu patlattığınız için dönüp bunu telafi etmek için insanların emekli maaşını artırma telaşesine kapılıyorsunuz.

Asgari ücreti artırmak zorunda kalıyorsunuz.

Niye bu ülkede yıllarca enflasyon tek hanede devam etti de Partili taraflı Cumhurbaşkanı olduğunuz günden sonra bu enflasyon patladı?

Niye yıllarca bu ülkede döviz kurunda önemli ölçüde istikrar sağlandı da sizin Partili taraflı Cumhurbaşkanı olup tek imzayla ülkeyi yönetmeye başladıktan sonra bu döviz kuru patladı?

Herhalde bir adama sorarlar bir bunun sebebini anlat hele derler.

Öyle 4 buçuk yıldır sabır sabır sabır demekle bu iş olmuyor.

Boşa umutlanmayın arkadaşlar, bu 3Y iktidarını inşallah vatandaşlarımızla beraber hep beraber sandığa gömeceğiz.

O yüzden şimdiden zammı yapın, doğalgaz, kömür, elektrik faturası altında kışı geçirmeye gücü yetmeyecek vatandaşımıza biraz olsun nefes aldırın diyorum.

1 ay 1 aydır kolay değil. Herkes sizin ve etrafınızdakiler gibi rahat bir hayat yaşamıyor. Ay başını getiremeyen ay sonunu denkleştiremeyen milyonlarca hane var bu ülkede.

Seçim sonrası, zaten iş bizde. Herkesin içi rahat olsun, gönlü rahat olsun herkesin. Seçim sonrası zaten iş bizde.

Seçim sonrası zaten çok hızlı bir toparlanma dönemine gireceğiz inşallah.

Seçim sonrasında vatandaşı böyle belirsiz korku tünellerine sokmayacağız.

Hesaplı planlı bir şekilde, taahhütlerimizle, disiplinimizle inşallah çalışacağız.

Biz bu imtihana hazırız arkadaşlar.

Hep söylüyorum. Biz hazırız DEVA hazır Türkiye hazır diyorum sözü sorusu olan basın mensubu arkadaşlarımız varsa kendilerine bırakıyorum.