23 Kasım 2022
Yirmi yedinci
Haftalık Değerlendirme Toplantısı
Değerli yol arkadaşlarım,
Kıymetli basın mensupları,
Yoğun geçen bir dönem sonrasında haftalık değerlendirme toplantımız vesilesiyle sizlerle yine bir aradayız.
Hepinize hoş geldiniz diyorum.
Dün gece merkez üssü Düzce Gölyaka olan ve civar birçok ilde de hissedilen depremle hepimiz korkarak uyandık.
Depremden etkilenen bütün vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
Bir kez daha afetlerin, depremin karşısında ne kadar aciz kaldığımızı da hep beraber bu deprem bizi düşündürdü.
Evet afetler olabilir, depremlere engel olamayız ama sonucundaki zararı önlemek, azaltmak bizim elimizde. Bu nedenle, bir kez daha, Afet Eylem Planımızı hatırlatıyor, bugünkü iktidara burada yazan maddeleri derhal uygulaması gerektiğini söylemek istiyorum.
Bakın geçen yıl 17 Ağustos depreminin yıl dönümünde Afet Eylem Planımızı açıkladık. Madde madde ne yapılması gerektiği yazıyor.
Evet depremleri önleyemeyiz ama deprem için daha iyi hazır hale gelebiliriz.
Bu işin şakası yok, ertelenecek bir konu da değil. En önemli meselemiz. Birinci meselemiz bu.
Bir başka üzücü konu arkadaşlar, son günlerde artan terör saldırıları. 8 gün arayla önce Taksim, ardından da Gaziantep’te iki büyük acı yaşadık. Hayatını kaybedenlerden geriye acılı anneler, babalar, evlatlar, kardeşler ve dostlar kaldı.
Üzgünüz, hepimiz çok üzgünüz.
Sözlerime 5 yaşındaki güzeller güzeli Hasan Karataş’ı ve 22 yaşındaki öğretmenimiz Ayşenur Alkan’ı anarak başlamak istiyorum.
Hafta başında Gaziantep’in Karkamış ilçesine gerçekleştirilen terör saldırısında kaybettiğimiz bu iki canımızı rahmetle anıyorum.
Üzüntümüz de öfkemiz de çok büyük.
8 gün içinde 8 vatandaşımızı, Taksim’de ve Gaziantep’te teröre kurban verdik.
13 Kasım günü Taksim’de genç anne Arzu Özsoy ve kızı Yağmur Uçar’ı, genç baba Yusuf Meydan ve kızı Ecrin Meydan’ı, genç çift Adem Topkara ve Mukaddes Elif Topkara’yı kaybettik.
Şimdi de Antep’le yüreğimiz dağlandı.
Bir kez daha, kaybettiğimiz tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve sevdiklerine bol sabır diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Milletçe başımız sağ olsun.
Hep söylüyorum: Kaybettiğimiz her can birilerinin annesi, birilerinin babası, birilerinin kardeşi, birilerinin evladı, birilerinin arkadaşı.
Acımız çok derin. Ancak, onların ardından sessizce ağlamakla yetinemeyiz.
Evet terör insanlık suçudur. Evet, terörü lanetliyoruz.
Ama bununla yetinemeyiz.
Biz, bu toprakların her köşesini, herkes için güvenli kılmakla mükellefiz.
Bu toprakların üstünü, yaşayan her canlı için huzurlu yuva yapmakla mükellefiz.
Vatandaşlarımızın “Burada bomba mı patlayacak”, “Şuraya roket mi düşecek” gibi endişelerini, sorularını silmek zorundayız.
Ülkeyi yönetmeye talip olan kişiler olarak, bunlar bizim öncelikli sorumluluğumuz.
Fakat değerli arkadaşlar,
Bu zorlu günlerde terörle mücadeleyi sulandırmak isteyenlerin de maalesef ortalarda dolaştığını görüyoruz.
İcra makamını işgal eden bu kişilerden biri daha İstanbul’un ortasında bomba patlar patlamaz jet hızıyla açıklamalar yaptı.
Daha bilgiler netleşmeden, ne olduğu belli olmadan bu sözüm ona ilgili bakan “Terör Toto” oynadı.
Aynı gün, bir başka üst düzey yetkili ise başka bir örgüt ihtimaline işaret etti.
Gerçekten bu son derece ciddiyetsiz bir durum arkadaşlar.
Terörle mücadele ciddiyet ister, devlet adamlığı ister.
Ülkenin bu konularla ilgili sorumlu bakanı bir şey söylerken bir başka üst düzey yetkiliden bir başka bir şey duyamazsınız.
O zaman güveni sağlayamazsınız. Kimse sizin lafınıza güvenmez.
Gerçekten bu büyük bir ciddiyetsizlik büyük bir güvensizlik.
İşte onun için diyorum. Kapsamlı analizi ve değerlendirmesi yapılmadan söylenen her söz, terörle mücadeleyi sulandırır.
Zayıflık göstergesidir bu arkadaşlar zayıflık.
Bu öyle akla her gelenin konuşacağı aklına her gelenin sözler söyleyeceği alan değildir.
Bu meselenin şakası yoktur.
Bakın, ben 8 sene MGK üyeliği yaptım.
Devlet meselesi nedir, iyi bilirim.
Terörle mücadele nedir, iyi bilirim.
Milli güvenlik meselesi nedir, iyi bilirim.
Her bir vatandaşımızın akan gözyaşını, yüreğimde hissederek konuşuyorum.
Bu meselede ciddiyetsizliğe yer yoktur.
Bu meselede güvensizlik oluşturacak eyleme de söyleme de yer yoktur.
Bakın, bu yemiyor, ülkenin iç güvenliğinden sorumlu kişi çıkmış başka ülkelere sataşıyor.
Neymiş efendim, falanca ülkenin taziyesini kabul etmiyormuş, reddediyormuş.
Ya senin işin mi bu?
Çalıştığı bakanlığın tabelasına bir bakın hele. İçeride işleri beceremeyip, dışarıyla ilgili üstüne vazife olmayan laflar ediyor dışarıyla ilgili.
Cumhurbaşkanı ise G20 Zirvesi sırasında eş zamanlı olarak Biden’ın taziyesine teşekkür ediyor, bir tweet paylaşarak taziyede bulunan ülkelerle birlikte Amerikan bayrağını da üçüncü sıraya ekleyerek yazılı olarak ayrıca bunu teyit ediyor.
Böyle bir ciddiyetsizlik olur mu?
Bu millet ne yapsın? İç güvenlikten sorumlu bakanın dediğine mi baksın ülkenin Cumhurbaşkanının dediğine mi baksın?
Büyük bir sorumsuzluk.
Çelişkiyi görüyorsunuz değil mi? Çelişki bununla da bitmiyor.
Bir üst düzey yetkili, kimliğini saklayıp, yabancı haber ajansı Reuters’e konuşuyor. Terör eylemini başkası da yapmış olabilir diyor.
İçeriye başka mesaj, dışarıya başka mesaj.
Bu arada, son yıllarda böyle tuhaf bir moda başladı. Kimliğini saklayıp uluslararası haber ajansına konuşanlar çoğalıyor maşallah. Hiç hayra alamet değil. Hiç hayra alamet değil.
Güvenlik konusunda değerli arkadaşlar devletin bir sesi olur, bir sözü olur ve herkes ona güvenir.
İçerde güvensizlik oluşturacak açıklamaları adeta dengelercesine birinin başka açıklamalar yapmak zorunda kendisini hissetmesi ülke yönetiminin ciddiyetine yakışmaz.
İnsan azıcık tutarlı olur yahu!
Ülke yönetmek ciddi iştir. Hesapsız kitapsız savruk açıklamalar insanları paniğe sürükler gereksiz heyecana yol açar.
Bırakın da şu canları pahasına gece gündüz çalışan güvenlik mensuplarımız soğukkanlı ve kapsamlı analizler yapabilsinler.
Rahat bırakın da askerimiz ve polisimiz işini bir yapsın.
Sorumlu olanlar, teknik ve istihbarı tüm verileri, teröristlerin iletişim ağlarını, görsel ve işitsel tüm bulguları titizlikle bir analiz etsinler önce.
Kararları bu analizlere dayalı olarak alın, ondan sonra uygulama talimatı verin.
Bu neyin telaşı Allah aşkına!
*****
Değerli arkadaşlar, bakın,
Terör, özgürlüğümüzü, toplumsal dayanışmamızı, yaşam hakkı başta olmak üzere temel haklarımızı, hukuk kurallarımızı, demokrasimizi hedef almaktadır.
Biz de teröristlerin amaç ve hedeflerinin aksine, özgürlüklerimize ve bu değerlerimize sonuna kadar sahip çıkacağız.
Hukuk devleti ilkesinden asla sapmayacağız.
Hukukun üstünlüğü sağlanacak bu ülkede.
Demokrasi standartlarımızı yükselteceğiz.
Terörle mücadelede, sadece güvenlik odaklı bir yaklaşımın, asla başarıya ulaşamayacağını tecrübelerimizin ışığında gayet iyi biliyoruz.
Elinde silah olan bir örgüte karşı tabi ki en güçlü silahla donatacaksınız Silahlı Kuvvetlerinizi, güvenlik birimlerinizi ancak binlerce şehit vermemize ve hesapsız çok miktarda kaynaklarımızın heba olmasına rağmen, hedeflenen sonuçların alınamadığını görüyoruz.
Çünkü tek tek teröristleri etkisiz hale getirerek terörü kurutamıyorsunuz, bitiremiyorsunuz.
Aydınıyla, bilim insanıyla, üniversiteleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, siyasetçiler olarak hep beraber bu meseleyi yeniden düşünmenin zamanı geldi artık bu ülkede.
Evet, terör örgütü PKK ile kararlılıkla mücadele, DEVA Partisi olarak bizim parti programımızda yer alan en önemli ve öncelikli bir taahhüdümüzdür.
Her türlü terör örgütüne PKK’ya karşı da büyük bir mücadele hep beraber vermek zorundayız. PKK dahil tüm terör örgütlerini ve eylemlerini kınıyoruz, lanetliyoruz; etnik, dini veya ideolojik hiçbir bahanenin terör eylemlerine gerekçe oluşturamayacağını söylüyoruz.
Teröristlerin şiddete dayalı tüm yöntemlerini kesinlikle reddediyoruz.
Askerimiz de polisimiz de bizim askerimizdir, bizim polisimizdir.
Bizi huzur ve güven içinde yaşatan bu vatan evlatlarının üstün ve özverili gayretlerine ancak minnet ve şükran duygularıyla mukabele ederiz.
Hükümetin darmadağınık, çelişkili ve tutarsız adımlarını sorgulamak, hesaba çekmek, yanlışlıklar gördüğümüzde eleştirmek, bunların düzeltilmesini ısrarla talep etmek ise yine bizim sorumluluğumuzdur, ülkemize ve insanımıza olan borcumuzdur.
Öyle hükümetin her önümüze getirdiğini onaylayacak durumda değiliz kimse kusura bakmasın.
Her konuda büyük hatalar yapan hükümetin güvenlik meselelerinde sıfır hatayla gittiğini kimse iddia edemez.
Biz her alanda olduğu gibi iç ve dış güvenlik meselelerinde de hükümetin hatalarını yüzlerine aynen vuracağız.
Bunlar ne yapıyor hemen? Milli mesele diyorlar. Milli meseleyse dokunulmazdır, bize de dokunamazsınız, eleştiremezsiniz deyip kafalarına eseni yapıyorlar.
Öyle yağma yok.
Biz bakacağız her şeyi analiz edeceğiz. Doğruya doğru diyeceğiz ama yanlışlarım da yüzlerine vuracağız.
*****
Değerli Arkadaşlar,
Suriye ve Irak’a düzenlenen kapsamlı hava harekâtının planlanmasından icrasına kadar emeği geçen tüm silahlı kuvvetler mensuplarını tebrik ediyorum.
Bu operasyonla, Türkiye’nin caydırıcı gücü bir kez daha ortaya konmuştur.
Ancak Kara harekâtına gelince, biliyorsunuz daha önce de ben bir çağrı yapmıştım. Aylar önce bir çağrı yapmıştım. Olası bir kara operasyonun, süresi, kapsamı ve gerekçesi konusunda güvenlik kurumlarının başındaki yetkililer, muhalefet liderlerini, derhal bilgilendirmelidir.
Hükümete buradan soruyorum: Muhalefet partilerini en kritik konularda bile karanlıkta bırakmanızın sebebi nedir?
Ayın karanlık yüzü gibi kafanızın arkasında neler saklıyorsunuz acaba?
Bizim ikna olmamız gerekiyor.
Niçin uzunca bir süredir “bir gece ansızın gelebilirim” deyip de seçime 6 ay kala bu operasyonları başlatmak istiyorsunuz?
Gelsinler, kurum başkanları bize anlatsınlar. Biz de anlayalım.
Operasyonel detaylarla ilgilenmiyoruz bakın.
Ama biz “Niçin bugün” diye soruyoruz?
Her askeri operasyonun bir “siyasi hedefi” olmalıdır arkadaşlar. Burada “siyasi hedefiniz nedir?” diye soruyoruz.
Kusura bakmayın, hükümetin, bakanların ve Cumhurbaşkanının söyledikleri bizde güven oluşturmuyor.
Bir dedikleri bir dediklerini tutmuyor.
Sürekli yalpa yapıyorlar sürekli zikzak yapıyorlar ama biz biliyoruz ki bu ülkenin güvenlikten sorumlu sağduyulu kurumları var.
O kurumların içinde başında sağduyulu insanlar var.
Biz diyoruz ki o insanları gönderin biz işin gerçeğini onlardan dinleyelim.
Sizin laf kalabalığınızın o köpüğünü şöyle bir sıyırıp alalım gerçeği onlardan bir dinleyelim.
Şu anda ülkeyi yönetmeye talip en güçlü muhalefet bloğu olarak Altılı masadaki liderlerin gerçekleri bilmesi lazım.
Şurada sizin zaten 6 aylık bir ömrünüz kaldı. Bundan 6 ay sonra ülkeyi yönetecek insanların şimdiden güvenlik meseleleri konusunda doğru bilgiye sahip olması lazım.
Siz eğer gerçek bir sorumlulukla görevinizi yapıyorsanız seçimlerden sonra iş başına gelme ihtimali çok yüksek olan 6’lı masa liderlerini bugünden bilgilendirmek zorundasınız. Çünkü devlette devamlılık esastır. Biz şimdiden bileceğiz, şimdiden sizin adımlarınızın sebebini anlayacağız.
Doğru işlerinizi devam ettireceğiz yanlış işlerinizi durduracağız. Eksik işlerinizi de tamamlayacağız.
Biz buna hazırlanıyoruz şu anda.
Ama bunun için bilmemiz lazım.
Arkadaşlar, bu vatan hepimizin.
Ancak, seçime giderken, bu hükümetin vatandaşlarımızın milli hassasiyetlerini istismar ettiğiyle ilgili kuvvetli şüphelerimiz var bizim.
Doğru hesaptan kaçmaz.
Gelin anlatın eğer haklıysanız doğruysanız bizim de bu şüphelerimizi silelim bir kenara koyalım.
Ama haksızsanız da ‘durun kardeşim, ne yapıyorsunuz?’ diyelim.
*****
Değerli arkadaşlar,
Şimdi bu terörle mücadele konusuna biraz daha yakından bakmak istiyorum.
Terörle mücadelede esas olan terör örgütlerinden hep bir adım önde olmaktır ve terör eylemlerini olmadan engellemektir.
Demiyor muydu ‘biz bunların ayakkabı numaralarını biliyoruz’ diye.
Ne oldu ne oldu?
Öyle haddinden büyük laflar etmeyeceksin.
Beceremeyeceğin işi becerecekmiş gibi de kimseye sunmayacaksın.
Terörle mücadelede esas olan önleyici olmaktır, esas olan caydırıcı olmaktır.
Toplumu kutuplaştırarak, bir kesimi diğer kesime düşman ederek, taşkın duygularla kendi insanınızı ötekileştirip birbirine kırdırarak terörle mücadele olmaz! Olmuyor işte.
Sonuç alamıyorsunuz.
Terörle mücadelede yapılması gereken, sınırlarımızı koruyacak, sınır ötesinden gelen tehdit ve tehlikeleri kaynağında bertaraf edecek kararlı bir mücadelenin yanı sıra terörün ekosistemini, yani beslendiği kaynakları ortadan kaldırmaktır. Bataklığı kurutmaktır asıl yapılması gereken.
Kök sebeplere inmektir kök sebeplere.
O kök sebepleri ortadan kaldırmadığınız sürece terörü önleyemezsiniz.
Komşu bütün ülkelerle arayı bozup komşu bütün ülkeleri düşman ilan edip hain ilan edip terörle mücadelede başarılı olamazsınız.
Terörün var olduğu teröristlerin var olduğu bütün ülkelerle siz konuşmak zorundasınız. Onlarla iş birliği yapmak zorundasınız.
Terör örgütünü yalnızlaştırmak zorundasınız.
Bu hükümet kendini yalnızlaştırdı.
Bir de ne dediler? ‘Değerli yalnızlık’.
Batsın sizin değerli yalnızlığınız. Şu hale bakın, geldiğimiz duruma bakın.
Ne oldu? Sonuç alabiliyor musunuz?
Yalnızlaşmakla neyi başarıyorsunuz? Ülkeye hangi menfaati sağlıyorsunuz?
Bakın arkadaşlar, terör otorite boşluğundan yararlanır. Suriye’deki vekalet savaşına evrilen anlaşmazlıkların askeri bir çözümünün olmadığı konusunda Türkiye dahil tüm dünya ülkeleri artık hemfikir.
Bu işin sadece askeri yöntemlerle çözülmesi mümkün olmayacak.
Öyleyse, bu otorite boşluğuna son vermek için, Suriye’nin toprak bütünlüğü çerçevesinde, terör örgütleri hariç, tüm etnik ve dini grupların, yani Arapların, Kürtlerin, Türkmenlerin, Hristiyanların, Sünnilerin, Nusayrilerin ve ilgili diğer grupların yer alacağı, temsil edileceği bir Anayasa’ya ve yeni Suriye’nin inşasına yatırım yapmamız gerekiyor bizim şu anda.
Bunun ana hatlarını ve somut adımlarını Dış Politika ve Güvenlik Eylem Planımızda biz daha önce açıklamıştık biliyorsunuz. Hepsi ortada.
Her konuda reçetelerimiz çözümlerimiz ortada bakın.
‘Afet’ diyorsunuz açıklamışız, güvenlik diyorsunuz terör diyorsunuz, dış politika diyorsunuz ne yapılacağını ortaya koymuşuz.
Ve değerli arkadaşlar bunun tek çıkar yolunun BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı Karar’ı çerçevesinde olduğunu da mutlaka ortaya koymamız gerekiyor.
Neden hep savaşı, iç savaşı, vekalet savaşını konuşuyoruz? Madem bu yol, yol değil; artık barışı, iç barışı, vekalet barışını gelin konuşalım.
İktidar niye Şam Yönetimi ile üst düzey siyasi ve diplomatik ilişki kurmayı habire erteliyor? Habire erteliyor.
Çünkü öyle laflar etti ki o ettiği laflardan geri adım U dönüşü e bir yere kadar.
Şimdi sıra Suriye’de. Mecburen Suriye’de de yapacak. Suriye’de de U dönüşü yapacak. Suriye’de de tükürdüğünü yalamak zorunda kalacak.
Maalesef bu samimiyetsiz gelgitler anaforunda ülke şu anda çırpınıyor?
Tipide kaybolan yolcu gibi bir arpa boyu yol almadan kendi etrafında böyle dönüp dönüp duruyor yıllardır.
Öte yandan, terör; uyuşturucu trafiğinin, insan kaçakçılığının, türlü türlü organize suç şebekelerinin bataklığa dönüştürdüğü zeminden besleniyor bakın.
Bu mücadele sınır aşan özellik taşıdığından bölgesel ve uluslararası işbirliği yapılması da şart.
Bu hükümet, gevşek sınır politikasıyla, yol geçen hanına dönmüş sınırlarla, kevgire dönmüş sınırlarla Türkiye’yi sığınmacıların dünyadaki en büyük barınağı haline getirdi.
Bu konuyu Eylem Planımızla madde madde nasıl çözeceğimizi anlattığımız için burada ayrıntıya girmeyeceğim.
Biliyorsunuz bizim ayrı bir eylem planımızda bu sığınmacı sorununun çözümüyle ilgili.
Ama şunu söyleyeyim, bari sığınmacıların arasına karışan veya arkasına saklanan teröristleri ayrıştırıverin yahu.
Harekete geçmek için illa bir terör eyleminin mi olması gerekiyor.
İlla testi kırıldıktan sonra mı adım atmanız gerekiyor.
*****
Bakın arkadaşlar,
Bizim her alanda ne yapılacağıyla ilgili hazırlıklarımız var her alanda.
Dış Politika ve Güvenlikte de var.
Söyledi hükûmeti kurduktan sonra güvenlik konusunda neler yapacağını tek tek ortaya koyan bir siyasi partiyiz biz.
Ayrım gözetmeden tüm terör örgütleriyle mücadele edeceğiz, dedik.
Mücadelemizi hukuk içerisinde ve akılcı yöntemlerle sürdüreceğiz, dedik.
Terör örgütlerinin yurt dışındaki faaliyetlerine karşı uluslararası iş birliklerimizi güçlendireceğiz, dedik.
Önleyici ve caydırıcı kolluk gücümüzü destekleyeceğiz, dedik.
Bakın madde madde madde hepsi yazıyor burada.
Ordumuzu yeni teknolojilerle donatacağız, dedik.
Teknolojinin sahibi olacağız, dedik.
Ta 1990’larda Ankara’da üretilen F16 uçaklarını 2020’li yıllarda Amerika bize versin diye peşinde dolaşmayacağız, dedik.
Ordumuzun istihbarat, keşif ve vuruş gücünü, operasyonel yeteneklerini güçlendireceğiz, dedik.
Memleketin göç yönetimine de bir çekidüzen vereceğimizi söyledik.
*****
Değerli arkadaşlar,
Bugünkü iktidar gerçekten, dış politikadaki başarısızlıklarıyla, U dönüşleriyle gerçekten tarihe geçiyor.
Böyle bir şey yok.
Haydi bir kere U dönüşü iki kere U dönüşü bu nedir?
U dönüşü yapa yapa yapa insanların başını döndürdü bunlar.
Koskoca ülke ERDOĞAN YORGUNLUĞU’nun bedelini ödüyor şu anda.
Hatırlayın vaktiyle kendisi 2017’de ne demişti “Metal yorgunluğu var, parti teşkilatını yenileyeceğiz” demişti.
Allah Allah…Bu teşkilat öyle bir şey ki on binlerce kişi yoruluyor fakat başındaki 1 kişi yorulmuyor ne hikmetse.
Onda metal yorgunluğu yok kendine göre.
Tam 20 senedir aynı görevde, o partinin başında.
Hâlbuki kuruluş akitleşmesinde ne yazıyor o partinin? Kuruluş tüzüğünde ne yazıyor? ‘3 dönem bitince emekli olacaksın’ yazıyor.
Yook, sarıldı, yapıştı. Ama partiyi de aşağı çekiyor. Kendini de aşağı çekiyor ama ülkeyi de aşağı çekiyor.
Tüm ülke “Erdoğan yorgunluğu” yaşıyor.
Bakın şimdi değerli arkadaşlar birkaç video izleyeceğiz. 2 senedir ne kadar çelişkiler içerisinde ülke yönetiliyor şu videolardan bir izleyeceğiz.
Çünkü biz bunları unutmayacağız, unutturmayacağız.
Zannetmesinler ki ‘bugün bu millet ne anlatırsam inanır. Zaten balık hafızası vardır, geçmişi unutur, geçmişin sürekli sünger çeker üzerine. Bugün ne anlatırsam ona inanır.’
Öyle zannediyor.
Öyle yok, öyle yağma yok.
Unutmayacağız ve unutturmayacağız.
Daha birkaç sene önce ne dedin ne yaptın? Bugün ne yapıyorsun ne söylüyorsun? Bunu hatırlatacağız.
İzleyelim arkadaşlar:
(VİDEO - BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ - GİR)
Manşetleri görüyorsunuz değil mi? Neler neler.
Hedef kim? Birleşik Arap Emirlikleri.
İfadeye bakın.
(VİDEO - BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ - ÇIK)
Şimdi ne diyor? Çatlasanız da patlasanız da diyor.
Birleşik Arap Emirlikleri ile arayı bozan kim?
‘15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün finansörüdür bu ülke’ diyen kim?
Yani diyor ki ‘2 sene önceki Erdoğan çatlasa da patlasa da bugünkü Erdoğan bunu yapacak’ diyor.
Lafa bak.
Böyle devlet yönetilir mi?
Bu kadar ciddiyetsiz bir devlet yönetimi düşünülebilir mi?
Ondan sonra mavi halıyla karşılıyor.
Bu adam eğer 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünü finans ettiyse sen nasıl mavi halıyla karşılarsın, devlet töreniyle karşılarsın?
Yok eğer böyle bir şey yoksa bu bilgi yanlışsa o zaman dersin ki çıkar bu milletten özür dilersin. Özür dilersin, ‘Ya bizim elimizdeki bilgi yanlışmış arkadaş, biz yıllarca size yanlış ithamlarda bulunmuşuz. Özür dileriz kusura bakmayın. Siz meğerki dostmuşsunuz’ dersiniz. Biz de anlarız onlar da anlar.
Bu ne demek?
Ama sonra öğrendik tabi arkasında para varmış para.
5 milyar dolar 10 milyar dolar swap anlaşması olacak diye bu mavi halılar serilmiş. Onu sonradan gördük anladık.
Bildiğiniz gibi değil.
Bu ülkede 2020 sonuna kadar tam 1 milyon 574 bin kişi için terör örgütü üyeliği suçlamasıyla siz dosya açın. 1 milyon 574 bin kişi, 2020 sonuna kadar. 2021 rakamları açıklanmadı. 2022’yi bilmiyoruz. Muhtemelen 2 milyonu geçti.
Bu ülkenin kendi vatandaşının terör örgütü üyeliğiyle suçlayıp sürüm sürüm süründür, 15 Temmuz asıl darbe teşebbüsünün finansörü olmakla suçladığın ülkenin git burada sonunda elini sık.
Böyle bir şey olur mu? Yanlış yaptıysan çık söyle açıkla. Yok doğruysa bunu yapma. Kusura bakmayın 5 milyar dolar 10 milyar dolara muhtaç bir ülke değil bu.
Bu ülke zamanında gelip IMF’nin gelip borç istediği bir ülke arkadaş. Sen gidip aynı para için ondan bundan para dileniyorsun yazıktır günahtır.
Bu ülkenin bir onuru var bir duruşu var.
(VİDEO - SUUDİ ARABİSTAN - GİR)
Bu ayların düşmanı da Sudi Arabistan. Dinliyoruz.
Bu belgeyi veren enayi diyor. Dikkat ettiniz değil mi ifadeye.
Kucaklaşma, sarılma tamam.
Niye? Maliye ve Hazine Bakanı biliyorsunuz 5 milyar dolarlık anlaşma peşinde şu anda.
5 milyar dolara dosya kapatılıyor. Bu kadar basit.
(VİDEO - SUUDİ ARABİSTAN - ÇIK)
(VİDEO - İSRAİL - GİR)
Yine mavi halı yine devlet töreni.
Hani teröristti, hani zalimdi?
Ve el sıkışma... Tipik.
Bunlardan hangisi doğru?
2009’da ‘ONE MİNUTE’ çıkışı yaparak İsrail’i bir terör devleti olarak suçlamak mı doğru, ‘ya İsrail ile arayı yapıyoruz çünkü Filistin davasını savunmanın en önemli yolu İsrail ile iyi ilişkiler’ demesi mi doğru? Hangisi? Hangisi doğru?
Yine aynısı. 5 sene önceki Erdoğan çatlasa da patlasa da 2022’nin Erdoğan’ı yapıyor, ek sıkışıyor, mavi halıyı seriyor.
Bu ne biçim devlet yönetimi bu ne biçim dış politika anlayışı.
(VİDEO - İSRAİL - ÇIK)
Arkadaşlar, daha evvel de demiştim. Bitmeyen bir U dönüşü bu.
Bir sabah kalkıyorlar, haçla hilali çakıştırıyorlar.
Bir gün ‘Şangay Beşlisi’nde olmak istiyorlar, bir başka sabah da kalkıp ‘Avrupa Birliği güzeldir’ diyorlar.
Tekrar ediyorum bakın: Sayın Erdoğan, biraz yavaş. Ülkeyi yayık ayranına çevirdiniz. Çalkalayıp duruyorsunuz bu ülkenin dış politikasını.
Bütün o ağır sözler nedeniyle kaybolan itibarımız ne olacak?
Bir sözü bir sözünü tutmayan bir iddiasını ertesi gün yiyen yutan, tükürdüğünü ertesi gün yalayan bir hükümete bir ülkeye bu dünya nasıl güvensin?
Siz bu terör örgütleriyle nasıl mücadele edeceksiniz bununla.
Terör örgütleriyle mücadele için öncelikle güvenilir bir muhatap olmak lazım. Özü sözü bir güvenilir bir muhatap olmak lazım.
Sizin bugün düşman ilan ettiğinizle yarın sarmaş dolaş olduğunuzu bütün dünya görüyor.
Maalesef tüm o kavgalar nedeniyle ülkemizdeki her bir ferdin cebindeki parayı da erittiniz.
Evet, Türkiye ekonomisi bugün bu kadar büyük bir kriz yaşıyorsa ülkede topyekûn bir fakirleşme varsa bunun en önemli sebeplerinden birisi dış politikadaki zikzaklardır arkadaşlar.
Gün geldi yıl geldi turizm baltalandı, gün geldi yıl geldi ihracat baltalandı.
Turizmcinin müşterisini azalttınız.
Günün sonunda ne oldu? Enflasyonu üç haneye, faizi iki haneye çıkardınız. Döviz kurunu patlattınız.
Bu fakirleşmenin cevabını vermek zorundasınız.
Madem hiçbir şey olmamış bu U dönüşleriyle geri dönecektiniz niçin bunca yıldır bu kavgaları yaptınız?
Cevap vermek zorundasınız. Kaçamazsınız.
Hesap vermek zorundasınız bu millete anlatmak zorundasınız.
‘Nasıl olsa dış politika meselesi bu millet de dış politikayı çok takip etmez ben aklıma geleni yapayım. Uyandığımda o gün ne hissediyorsam onu yapayım geçeyim’. ‘Bugün bir düşmana ihtiyacım var. Bugün Sudi Arabistan’ı düşman ilan edeyim.’
Ha ‘iç siyasette gevşeme var bakıyorsun taban gevşiyor oylar eriyor. Ne yapayım? Düşman lazım.’ Bir düşman göstereyim kendi tabanımı kontrol edeyim.’
Yazık günah. Yazık günah.
Siz kendi koltuğunuzu koruyayım derken bu ülkeye en büyük zararı veriyorsunuz. Ülkenin itibarını beş paralık ettiniz.
Yazık günah.
Değerli arkadaşlar şimdi bakın bir video daha izleteceğim.
Daha güncel.
(VİDEO - SİSİ - GİR)
Yerel Seçimde malzeme ediyor yerel seçimde.
Evet klasik. Terörist, hain, zalim, katil. Dön elini sık.
Elini sıkmadığın zalim kalmadı. Elini sıkmadığı katil kalmadı. Elini sıkmadığı terörist kalmadı.
Resim bu.
Değerli arkadaşlar bakın, Yerel seçimlere dahi alet ettiği kişi Sisi ile el ele.
Hem de dört elle sarılıyor. Dört tane el var orada. Normal tokalaşma değil. Böyle sarılmış ‘aman gitme bir yere’ diye.
Ve aylardır bu fotoğraf için uğraşıyorlar aylardır.
Mısır şart arkasına şart koşuyor şart arkasına şart koşuyor.
O çok desteklediği Rabia işaretini de kaynağı olan o Mısır’daki hareket var ya o hareketle artık Erdoğan’ın işi de bitti.
Ona güvenerek adım atanları da ne yaptı? Yüz üstü bıraktı.
Olan bu.
Arkadaşlar, biz kimseye “Neden ilişkiyi normalleştiriyorsun?” demiyoruz bakın. “Neden elini sıktın” da demiyoruz.
Ne diyoruz? Yıllardır zalim diye ilan ettin bugün elini sıkıyorsun. Bunun sebebini açıkla diyoruz.
Mısır’la ne değişti açıkla.
İsrail’in Filistinlilerle ilgili politikasında ne değişti? Açıkla.
Kaşıkçı dosyasında ne değişti? Açıkla.
Eğer hiçbir şey değişmediyse sen aklına estiği gibi bir gün birine zalim, katil derken öbür gün gidip onun elini sıkıyorsan kusura bakma hiç kimse sana güvenmez. Hiç kimse.
Eser gürlersin kimse dikkate almaz.
Onların dünyada böyle. Bakın ‚esiyor gürlüyor, biraz fazla gürültü. Kulağımızı kapatalım nasıl olsa yatışır gelir peşimizde koşar elimizi sıkar ‘diyorlar.
Bakın Suriye için de aynısı olacak Suriye. Aynısı olacak görün.
Bugün bakın meclisten çıkarken söylemiş. ‘Niye olmasın‘ demiş.
İşe bak.
Beşer Esad’a demediğini bırakmadı demediğini. Şimdi ‘onunla da görüşürüz‘diyor.
Bakın biz değerli arkadaşlar hep barıştan yanayız. Ülkelerle iyi ilişkilerden yanayız.
Biz normalleşme çabalarını hep destekleriz buralarda sorun yok.
Evet, zararın neresinden dönülse kârdır.
Mısır’la ilişkilerimizin normalleşmesi gecikse de önemli bir adımdır. Biz zaten buraya yazmışız ilan etmişiz. Burada reçete var. Burada her şey var.
Biz burada Suriye yönetimiyle de görüşülmesi gerektiğini söylüyoruz.
Çünkü biz dış politikaya ilkelerimizle bakıyoruz.
Öyle bir kişinin hissiyatına göre bir kişinin dürtülerine göre dış politika olmaz.
Dış politika onurlu bir duruştur, dış politikanın bir çizgisi olur. Bir duruşu olur.
Burada duruş muruş yok.
Bir gün o tarafa eğil bir gün bu tarafa eğil.
En temel ilkemiz arkadaşlar dünyada düşmanlarımızı azaltıp dostlarımızı artırmak artırmaktır.
Dostluk olacak ki güvenliğimiz artsın.
Dostluk olacak ki itibarımız artsın.
Dostluk olacak ki refahımız artsın.
Fakat Sayın Erdoğan’a şunu sormadan da geçemeyeceğim.
Bunca senedir yürüttüğünüz kavganın ülkemize ne kadar büyük zararlara sebep olduğunun farkında mısınız?
Sırf iç politikada seçmen tabanınızı bir arada tutmak için dışarda her gün bir başka düşman göstermenin bu ülkeye ne kadar büyük zarar verdiğinin farkında mısınız?
Bakın değerli arkadaşlar şu anda tarihin en büyük servet transferi yaşanıyor Türkiye’de.
Yoksuldan zengine bir servet transferi yaşanıyor.
Çok geniş kitleler hızla yoksullaşıyor bu ülkede.
Zengin daha zengin oldu şu birkaç yılda yoksul daha yoksullaşıyor.
Ve Erdoğan’ın yıllardır gösterdiği bu kuru inadın, ülkemizi Doğu de nasıl yalnızlaştırdığının herhalde farkındasınız.
İşte bu elini sıktığı Mısır, bugün elini sıktı gitti İsrail ile anlaştı. Gitti Rumlarla anlaştı. Gitti Yunanlarla anlaştı.
Doğu Akdeniz’i kendi aralarında bölüşüyorlar parselliyorlar.
Akdeniz’e en uzun kıyısı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin aleyhine Doğu Akdeniz’i aralarında paylaşmaya başladılar.
Ondan sonra jeton düştü. Ondan sonra kafaya dank etti. ‘Ya Doğu Akdeniz gidiyor‘ dedi.
Bugün mü anladın? Bugün mü uyandın yani?
Dış politikada yalnızlığın beş para etmediğinin artık farkına varmaları gerekiyor.
Sebep oldukları bu zararlar nedeniyle çıkıp bu milletten de bir özür dilemeleri gerekiyor.
Değerli arkadaşlar,
Daha evvel de söylemiştim: Bunların bir ilkesi yok, bir kriteri yok.
Sırf üç beş oy daha fazla alabilmek uğruna ülkenin menfaatleriyle oynuyor bunlar.
Bugün çıkıp Yunanistan’a kafa tutayım diyor ya… 6 ay sonra döner bakar der ki “Yunanistan ile biz dostuz. Ege denizi barış denizidir.’ Bakın bunların hepsi kayda geçiyor. Hepsi kayda geçiyor.
Daha önce benim Mısır ile ilgili söylediklerim de kayıttaydı çıkartıp gösteriyoruz.
Daha önce Beşer Esad ile Suriye rejimi ile ilgili söylediklerim de kayıttaydı çıkarıp gösteriyoruz.
Bugün de diyorum ki bakın Yunanistan.
Hiç şaşırmayın, hiç şaşırmayın.
Bugün efelendikleri Yunanistan ile yarın yine bir sarmaş dolaş olurlarsa hiç şaşırmayın.
Beşer Esad’a demediğini bırakmaz, yarın döner “Kardeşim Esad” der.
Bunu da diyecek görün. Bunu çok yakında diyecek.
Ama adamlar geri çekiliyor.
Ülkenin Cumhurbaşkanı yaklaştıkça onlar geri çekiliyor.
‘Bunun sağı solu belli olmaz. Bugün böyle der yarın bir daha çakar bugün böyle der yarın bir daha bize hakaret eder. Bir emin olalım bakalım’ diyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
Dün Krizlerin Ortağı Bahçeli söyledi di mi?
Hepsini bunlar.
Ama olan bu ülkeye oluyor. Olan bu yayık ayranı diplomasisiyle gençlerin hayallerine oluyor, hayatlarına oluyor.
Gerçekten çok yazık.
*****
Bakın değerli arkadaşlarım,
Bugün ki grup konuşmasında Sayın Erdoğan bir laf daha etmiş.
Diyor ki, ‘Bize ülke ve milletin hayrına programlarla projelerle iddialarla gelin, canımızı yiyin’ diyor.
Yani ne diyor muhalefete ‘Siz durmadan beyaza siyah, siyaha beyaz diyorsunuz’ diyor.
Ben de diyorum ki, bir dakika, hoop orada dur.
Biz geçen Kurban Bayram’ında size 600 tane milletvekiline sağlam çözümleri postalayıp göndermedik mi?
Tüm partilerin genel başkanlarına Sayın Erdoğan dahil bizim çözümlerimizi göndermedik mi?
Sapasağlam sapasağlam. Tam 16 alanda açıklamışız.
Buralar da ne var? Çözüm var.
Ne var? Proje var.
Ne var? Program var.
Bunlar 12’ye tamamlandığı anda bütün bakanlara bütün bakan yardımcılarına bütün siyasi partilerin genel başkanlarına Cumhurbaşkanı dahil biz birer set gönderdik.
‘Daha güzel fikirleriniz varsa gelin bize sunun’ dedik. Ya da ‘alın öğrenin yapın’ dedik.
Bugün ne diyor? ‘Muhalefet proje üretmiyor’ diyor.
İşte proje. Görmüyorsanız görün duymuyorsanız duyun. İşte program işte çözüm.
Her alanda her alanda.
Bakanlar açsın öğrensin, bakan yardımcıları açsın öğrensin.
Desinler ki, ‘Ya DEVA Partisi şurada yanlış yapmış’.
Başımızın üstüne. Hemen bakarız geliriz nerede yanlış yapmışız diye.
Desinler ki ‘Şurada eksiğiniz var’.
Hemen tamamlarız.
Bugüne kadar gelmedi böyle bir şey.
Eksiklerle ilgili öneriler alıyoruz. Ekliyoruz.
Şimdi Sosyal Politikalarla ilgili ikinci planımızı açıklayacağız bu süre içerisinde.
Çünkü Sosyal Politikalar bizim hemen ilk başta açıkladığımız eylem planlarından bir tanesiydi. Bir buçuk yıl içerisinde gayet güzel yeni fikirler geldi. Bir ikinci kitapçığını açıklayacağız Sosyal Politikalarla ilgili.
Gayet güzel. Ama biz çözüm üretiyoruz. Biz program üretiyoruz. Biz proje üretiyoruz.
Bunun için çalışıyoruz.
*****
Değerli basın mensupları,
Sözlerimin sonuna gelmeden evvel ülkemizin geldiği durumun vahametini göstermesi açısından size partimize uygulanan bir başka ambargodan bahsedeceğim.
Evet “bir başka” dedim. Biliyorsunuz bizim miting yapacağımız zaman ne yapılıyor? Bize meydan vermiyorlar.
Ne diyorlar vatandaş gelmesin diye şehrin en ücra köşeleri gösteriyorlar. Afişlerimizi söküyorlar. Mitingi duyurmamızı engelliyorlar. Neler yapıyorlar neler.
Şimdi ise yeni bir durumu paylaşacağım, bununla ilk defa bu hafta karşılaştık.
Dikkatle dinlemenizi rica ediyorum.
Bu hafta itibariyle DEVA Partisinin, partimizin, kuruluşundan bu yana en kapsamlı tanıtım kampanyamıza ve buna eşlik edecek saha çalışmalarına başladık.
Tanıtım kampanyası için de hizmet ve mecra satın aldık.
Ve arkadaşlar, kampanyaya başlarken, hiçbir akreditasyon uygulamadan, tüm ulusal ve yerel televizyon kanallarından “tanıtım filmimizi” ücreti karşılığında yayınlaması talebinde bulunduk.
Altını çiziyorum: BİZ akreditasyon uygulamadık.
En aleyhimize yazan çizenleri de bizi hiç görmeyenleri de dedik ki ‚‘böyle bir şeyimiz var. Hatta basın yayın kuruluşlarının mali sorunları olabiliyor. Onun da farkındayız. Dolayısıyla bizim bu ücretli tanıtım filmimizi yayınlayın ‘dedik.
Ama üzülerek söylüyorum bazı medya kuruluşları bize akreditasyon uyguladı.
Akreditasyondan şikâyet eden medya bir siyasi partiye akreditasyon uyguladı.
Yani tanıtım filmimizi ücreti karşılığı yayınlamayı reddettiler.
Bakın değerli arkadaşlar, yayıncılık bir kamusal hizmettir. Ticari bir faaliyet olduğu kadar evrensel etik kurallarına da tabidir.
Bu kanallar, aynı zamanda, haberlerimizi de yayınlamayan kanallar bakın.
Bizi hiç görmezden gelen hiç yer vermeyen kanallar ücretli reklam tanıtım filmimizi de yayınlamıyor.
Aynı örtüşüyor.
Vatandaşların haber alma hakkını görmezden gelip ihlal ediyorlar.
Bu yetmiyormuş gibi değerli arkadaşlar, vatandaşların haber alma özgürlüğünü bir bakıma sınırlamış oluyorlar bir de reklam alırken ayrımcılık yapıyorlar.
Akıl alır gibi değil.
Şimdi tek tek isim açıklayacağım arkadaşlar:
Zaten haberlerimizi vermeyen kanallar, ücretli tanıtım filmimizi de yayınlamıyorlar.
Hangi mecralar bunlar: TRT kanalları, Demirören Medya, Doğuş Medya, Turkuaz Medya, Acun Medya, Piri Medya, Mepa Medya, Beyaz Medya, Türk Medya.
Firma isimleriyle tanımayan arkadaşlarımız olabilir:
Yani hangi kanallar? Kanal D, Star, ATV, CNN Türk, NTV, A Haber, Kanal 7, TV8 gibi kanallar.
Bunlar paramız karşılığı tanıtım filmimizi yayınlamayı dahi reddeden kanallar.
İnanılır gibi değil…
Ayrıca 5 tane yerel TV kanalı var.
Bitmedi… 15 ilde billboardlarımızı asmamıza izin vermiyorlar.
Diyoruz, ‚‘bir ücret yok mu bunun?‘ Var. ‚‘Tamam biz billboard asaağız‘. ‘Dolu, kapalı, yapamayız, edemeyiz.‘
Bir iki ilde valilik çoğu ilde de belediye bunu engelliyor.
Gerçekten ibretlik!
Bu yayın kuruluşlarının nasıl bir baskı altında bu kararları aldıklarını da az çok tahmin edebiliyorum.
Kendilerine ne telefonlar geldiğini bilmek zor değil.
Tehdit var teşvik de var.… Her şey var.
Buradan milyonlarca lira yatırım yapıp reklam alamayan medya şirketi sahiplerine ve yöneticilerine sesleniyorum:
Yayınlamadığımız konuşmalarımda dediğim gibi:
Bu seçimi 7’den 70’e, kuzeyden güneye, doğudan batıya tüm Türkiye kazanacak! tüm Türkiye.
Korkmayın siz de kazanacaksınız. Türkiye kazanınca siz de kazanacaksınız korkmayın. Reklamlarımızı yayınlayın.
Akreditasyon uygulamaya son verin. Ayrımcılık yapmayın.
Bakın biz yapmıyoruz ayrımcılığı ama siz de yapmayın.
Bu seçimi, baskı altında haber yapamayan, reklam bile yayınlayamayan sizler de kazanacaksınız.
Çünkü tüm Türkiye kazanacak.
Hiç merak etmeyin.
Reklam almanıza, para kazanmanıza bile engel olan bu otoriter ittifaka son vereceğiz.
Bunun için bu seçime giriyoruz.
Biz, sizi de özgürleştireceğiz.
Sizin üstünüzdeki o baskıyı da kaldıracağız.
Basın ve ifade özgürlüğünün önündeki tüm engelleri yıkacağız.
Göreceksiniz, DEVA Partisi ile tüm Türkiye’de özgürlük rüzgârlarını hep beraber estireceğiz.
İşte asıl o zaman tüm Türkiye kazanacak.
*****
Evet arkadaşlar ben de diyorum ki inşallah önümüzdeki seçimlerde kazanan Türkiye olsun oylar DEVA olsun diyorum ve şimdi bizimle beraber olan basın mensubu arkadaşlara veriyorum.