30 Aralık 2022 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Turizm Eylem Planı Konuşması

30 Aralık 2022

Ali Babacan Turizm Eylem Planı Konuşma Metni

Kıymetli basın mensupları,

Değerli çalışma arkadaşlarım,

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen değerli vatandaşlarımız,

Partimizin Turizm Eylem Planını açıklayacağımız bugünkü toplantımıza hepiniz hoş geldiniz diyorum.

*****

Turizm Eylem Planımız; tam 20. eylem planı arkadaşlar tam 20. çözüm planı.

Bugüne kadar 20 farklı konu başlığını derinlemesine ele aldık. Gece gündüz çalışıp çözümlerimizi hazırladık.

Bu eylem planlarımızla aslında ne yapıyoruz?

İktidarımızın ilk 90 ve 360 gününde yapacaklarımızı şimdiden bütün detaylarıyla yazılı olarak taahhüt etmiş oluyoruz.

Bunları yapabiliyoruz, çünkü biz ekibimize güveniyoruz. Bizlere katkı veren bilim insanlarına, sektör temsilcilerine, STK’lara, meslek örgütlerine güveniyoruz.

DEVA Partili olsun ya da olmasın, çok değerli isimlerin katkılarıyla ülkemiz için elimizi taşın altına koyuyoruz.

Devlet yönetme tecrübemize ve gençliğimize güveniyoruz.

İşte biz bu güvenle, bu özgüvenle hazırlanıyoruz.

Seçimi kazandıktan sonra, beş dakika bile kaybetmeden harekete geçmek için eylem planlarını bugünden hazırlıyoruz.

Ve arkadaşlar, nihayet bu sürecin sonuna doğru da geliyoruz.

Haftaya artık son iki eylem planımızı açıklayarak sürecimizi tamamlamış olacağız.

Pazartesi günü Temel Haklar, çarşamba günü de Eğitim Eylem Planımızı açıklayarak 22 eylem planımızı tamamlamış olacağız.

22 eylem planı demek, ülkemizin her alanda yaşanan sorunları için kapsamlı çözümler demek.

Hepsini aynı anda uygulamaya koyduğumuzda, adeta 22 şeritli yolda gider gibi 22 alanda birden hareket etmeye başlayacağız 22 alanda birden icatlara derhal başlayacağız.

Sizlerin huzurunda bu eylem planlarımızda emeği geçen tüm arkadaşlarıma tekrar teşekkür etmek istiyorum.

*****

Değerli arkadaşlar,

Eylem planlarımızı biz böyle spor olsun diye yapmıyoruz.

Spor da çok faydalı ama eylem planı hazırlamayı çok ciddiye alıyoruz.

Sadece bir entelektüel faaliyet olarak da görmüyoruz.

Biz bu eylem planlarını, fiili uygulama için hazırlıyoruz.

Biz zaten DEVA Partisi’nin bunun için kurduk. Hem fikir üretelim, çözüm üretelim, plan üretelim, program üretelim ama bunları da hayata geçirme iddiasıyla yola çıkalım diye DEVA Partisi’ni kurduk.

Yoksa Türkiye'de çok sayıda düşünce kuruluşu var çok sayıda dernek var vakıf var. Sağ olsunlar fikir üretiyorlar ama bizim iddiamız sadece fikir üretmek değil çözüm üretmek ve bunları yeri geldiğinde inşallah uygulamaya geçirmek ve ülkemizi bir an önce o arzu ettiğimiz yüksek standartlar ulaştırmak.

Biz şu anda Türkiye için hazırlanıyoruz.

Türkiye, gerçekten eşsiz bir ülke.

Bu öyle gelişigüzel edilmiş bir laf değil arkadaşlar.

Tabi herkes ülkesini sever ama ülkemizin gerçekten eşi yok benzeri yok.

Ben dünyada çok ülke gördüm. Tüm samimiyetimle söylüyorum dünyanın en kıymetli topraklarında yaşıyoruz şu anda biz.

Müthiş bir kültür varlığımız muhteşem doğal güzelliklerimiz var.

Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Hatay’a kadar sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış topraklardayız biz.

Bir diğer deyişle, turizm potansiyeli çok yüksek bir ülkeyiz. Bunu biz de biliyoruz, tüm dünya da biliyor.

Fakat gelin görün ki;

Avrupa’dan, Asya’dan, Amerika’dan yeterince insanı maalesef hala Türkiye’ye cezp edemiyoruz.

Evet Turizm rakamlarımız fena değil ama Türkiye’nin bu büyük potansiyeli yanında hala ülkemize gelen turist sayısını biz yetersiz görüyoruz.

Şu anda hele hele son yıllarda Türkiye’yi tercih edenler de “bizim paramız orada çok kıymetli, en ucuz yer Türkiye, bozdur bozdur harca, ucuza tatil yapayım” diye geliyor Türkiye’ye.

Pek çok turist Türkiye’ye, doğasını, kültürünü, tarihini bilmeden; ucuz tatil gözüyle bakıyor…

Hele bu her şey dahil turizm var ya geliyorlar kapanıyorlar bir tesise bozdur bozdur harca, ister ruble bozdur ister dolar bozdur ister Euro bozdur, bozdur bozdur harcıyorlar ve gidiyorlar.

Halbuki ülkemizin bu kapalı sistemden çıkması gerekiyor.

Ülkemiz her alanda ama her alanda tüm dünyadan insanları cezp edecek korkunç bir potansiyele sahip.

Tabii bir başka acı konu da arkadaşlar, kendi insanımız ülkemizin turizm fırsatlarından artık istifade edemiyor.

Milletimiz, yazın kendi ülkesinin denizine giremiyor ya.

Otobüs bileti alıp da bir yerden bir yere hareket etmek dünyanın parası artık.

Şöyle bir hafta ailece tatil yapmak vatandaşlarımızın kahir ekseriyeti için büyük lüks haline geldi.

1 hafta tatil yapamıyorum diyen milyonlarca hane var milyonlarca insan var bu ülkede.

Bu millet, kendi ülkesinin güzelliklerini, tarihi dokusunu göremiyor.

Geçtim konaklamasını, şusunu busunu, sadece bir yerden bir yere ulaşım bile şu anda çok büyük bir külfet.

Akıldışı bir ekonomi ve turizm yönetiminin sonunda geldiğimiz nokta işte bu.

Bakın arkadaşlar bu ülkenin insanları ömrünü kendi ülkesinin güzelliklerini görmeden yaşayamaz. Böyle bir şey olmaz.

İnsanlar emeğiyle kalkındırdığı ülkenin tadını çıkartmalı.

Normal bir ülkede yüksek standartlı bir ülkede olması gereken budur.

Ama arkadaşlar inanın bizim insanlarımız eninde sonunda bu refah seviyesine ulaşacak. Biz bunu gerçekleştireceğiz. Kendi insanımızın kendi ülkesinin tadını çıkaracak bir noktaya Türkiye'yi çok hızlı bir şekilde inşallah ulaştıracağız.

Biz ülkemizin bu yoksulluğa ve yoksunluğa hapsedilmesini reddediyoruz.

Biz vatandaşlarımızın sadece karnını doyurma derdinde olduğu; gezemediği, dinlenemediği bir yaşamı reddediyoruz.

Biz ülkemizdeki her bireyin yaşam kalitesinin yükselmesini temel bir insan hakkı olarak görüyoruz.

Turizm Eylem Planımızda da bu konuya özel olarak eğildik.

Çok net söylüyorum:

Bizim vatandaşımızın kendi ülkesinde tatil yapması en doğal hakkı.

Arkadaşlar bakın, birkaç ay evvel bir video izlemiştim. Gerçekten çok üzücü. Sosyal medyada bir video. Kapadokya’yı biliyorsunuz, Peri Bacaları…

Yabancı turistler geliyor balona biniyor, yukarı çıkıyor. O güzellikleri yukarıdan izleyebilyor. Bizim vatandaşımız da aşağıdan o balonları izliyor.

Geldiğimiz nokta bu.

Çünkü balona binmek Euro’yla. Ben birkaç sene önce bindim, biliyorum. Balon Euro’yla. Çünkü ekipman döviz. Yaktığı gaz döviz. Her şey döviz. Kur artınca artıyor. Dolayısıyla elin insanları geliyor bozdurup harcıyorlar rahatça biniyorlar, bizim insanlarımız ancak yerden balonlara doğru bakıyor.

Kendi ülkesini ancak uzaktan izleyen bir millet olduk. İzlerken de gerçekten bu videoyu çok çok üzüldüm. Kabul edilmez bir şey bu.

İşte bizim iktidarımızda değerli arkadaşlar vatandaşımız kendi ülkesinin doğal ve kültürel güzelliklerini doyasıya görebilecek.

Vatandaşlarımız cebine cüzdanına bakmadan gönlünce gezebilecek.

Bir yerden bir yere hareket etmek artık külfet olmayacak.

Ve biz milletimize alternatifler sunacağız.

Turizmi her bölgede, her mevsimde yaşatacağız.

Uygun fiyatlı tatil ve konaklama imkânlarını genişleteceğiz.

Turizm uygulama otellerinin sayı ve çeşitliliklerini artıracağız.

Kamp ve karavan alanlarını da konaklama vergisinden muaf tutacağız.

Bakın, altını özellikle çiziyorum:

Bizim vatandaşımız turizm sektöründe sadece hizmet sunan değil, aynı zamanda hizmet alan olacak.

Herkes bu ülkenin tadını çıkaracak.

*****

Değerli arkadaşlar,

Turizm, aynı zamanda bir itibar meselesidir. İtibarınız yüksekse cazibeniz de artıyor.

Dünyada sevilen tanınan, bilinen, gıpta edilen bir ülkeyseniz her yerden akın akın insanlar geliyor.

Ama dışarıdan bakıldığında karışık, otoriter, kendi vatandaşına zulmeden, kendi vatandaşına haksızlık hukuksuzluk yapan, kendi vatandaşını yok yere hapse atan bir ülke dışarıdan bakıldığında hiç de cazip olmuyor.

Ve inanın yüzlerce insan biliyorum ki çok varlıklı ama Türkiye'ye gelmekten çekiniyor. ‘Ya sizin orada hukuk yok başıma bir iş gelse mahkemeye düşsem sürünürüm. Ne olur ne olmaz’ diyor.

Bu çok kötü bir durum arkadaşlar çok kötü. Bakın hatırlayın çok değil bundan sadece 10 yıl önce Amerika’dan, Avrupa’dan öğrenciler Türkiye’de şöyle bir 3 ay geçirsem 6 ay geçirsem diye can atıyordu.

Şöyle ömrümün bir senesini acaba Türkiye'de geçirebilir miyim? diye can adam milyonlarca insan vardı dünyada.

İstanbul Avrupa'nın kültür başkentliğini yapıyordu. Türk hava yolları boşuna dünyanın en çok ülkeye uçuş yapan havayolu olmadı ki.

O dönem ülkenin ekonomide başarılı olduğu ve itibarlı olduğu bir dönemdi. O dönemde Türkiye'de insan hakları konusunda özgürlükler konusunda demokrasi konusunda bir ilerleme çabası bir yükselme çabası vardı.

O dönem Türkiye Avrupa birliği üyeliği yolunda emin adımlarla yürüyordu. İşte ancak o şartlarda Türkiye parladı o şartlarda Türkiye çok çok cazip bir ülke haline geldi.

Hatırlayalım dünyaca ünlü sanatçılar Türkiye'ye gelip konserler veriyordu.

Kültür ve sanat eylem planımızı burada açıklarken yine Helün hanımla ben çok sayıda örnek verdim.

Türkiye dünyanın yıldızıydı ama inşallah yine olacak hiç endişeniz olmasın.

Çok daha güzelini yapacağız.

Avrupalı iş insanları dünyada iş yapabilmek için gelip bizden pasaport istiyordu. Diyordum, ‘sizin Avrupa Birliği pasaportunuz var bizim pasaportu ne yapacaksınız?’ Diyorlardı ki ‘Bizim Avrupa olarak sömürge geçmişimiz var. ‘Güney Amerika'da Afrika'da Asya'da iş yaparken Avrupa Birliği pasaportu öyle sandığınız kadar geçerli değil. Hep böyle şüpheyle bakıyorlar bize. Ama Türkiye Cumhuriyeti hep pasaportunu masanın üzerine koyduğumuzda dünyanın her yerinde rahat iş yapıyoruz’ diyorlardı.

Bunu diyenler Avrupalı iş insanlarıydı. Bunları yaşadık.

Hani bunları hiç yaşamamış olsak deriz ki ‘ya kaderimiz böyle bizden bu kadar bu ülke bu kadar.’ Ama öyle değil arkadaşlar bu ülke çok büyük bir ülke ve çalışınca ulaşınca hemen sonuç alabileceğiniz hemen ayağa kalkabilecek bir ülke.

Türkiye Cumhuriyeti pasaportu saygındı, itibarlıydı, kapıları açıyordu.

Şimdi durum berbat. Bizim pasaportumuzu görünce dünyanın neresinde olursa olsun konsolosluklarda vize memurlarının yüzü ekşiyor. ‘Türkiye, ne istiyorsun, talebin ne’ diyor.

Böyle bir şey olur mu?

Dünyanın her yerinde bizim vatandaşlarımız 2. sınıf 3. sınıf yerine konmaya başladı.

Sadece ve sadece bu iş bilmez hükümet yüzünden başka bir sebebi yok.

Hakikaten Allah kimseyi gördüğünden geri koymasın arkadaşlar.

Biz vizesiz Avrupa'nın eşiğine getirdiğimiz Türkiye'yi aldılar tekrar 3. lig ülkesi yaptılar.

72 maddenin 67'sini tamamlamıştık. Avrupa ile vize tamamen kalkıyordu.

Kimliğini koyan Avrupa'ya gidip gelecekti cebine. Fakat tamamen kapattılar ülkeyi.

Herkesle kavga ettiler herkesle düşman oldular.

Şimdi de seçime 3 ay kala 5 ay kala bütün ülkelerin peşine düşüyorlar acaba aramızı düzeltebilir miyiz diye.

Masasına oturmam diyenin eline iki elle sarılıyor böyle sıkıyor.

Zalim dediğine gidiyor peşine düşüyor işte savunma bakanları yeni Moskova’da buluştu.

Acaba Esad'la şöyle bir görüşebilir miyiz? Acaba Esad kardeşimle gene bir kucaklaşabilir miyiz?

Bu ne biçim zikzak bu ne biçim U dönüşü.

Peki, sen niye arayı bozdun niye bu kadar ülkeyle kavga ettin? Niye bu kadar ülkeye tüm dünyayı Türkiye'yi kavgacı uzlaşmaz bir ülke olarak gösterdin?

Bunun bir bedeli olmayacak mı?

İnsan çıkar önce bir şu milletten özür diler.

‘Kusura bakmayın ben yanlış yapmışım hata yapmışım. Suudi Arabistan'a katil derken de hata yapmışım Birleşik Arap Emirlikleri’ne terörün finansörü derken de hata yapmışım, Sisi'ye zalim diktatör derken de hata yapmışım. Başar’a zalim derken de hata yapmışım’ der insan çıkar önce bu milletten özür diler de ondan sonra gider ilişkileri düzelir.

Pervasız vurdum duymaz.

‘Bugün keyfim böyle istiyor’ diyor arayı bozuyor yarın ‘keyfim böyle istiyor’ diyor arayı düzeltiyor. Ama bunu dikkat edin seçime 3 ay kala 5 ay kala yapıyor.

Değerli arkadaşlar bakın şu anda Türkiye’de onlarca kez giriş çıkış yapan vatandaşlarımız, Avrupa’ya defalarca gidip gelen vatandaşlarımız vize alamıyorlar vize başvuruları reddediliyor.

Bu ülkeyi bu ülkenin vatandaşlarını biz bu kadar itibarsız hale düşürmek hiç kimsenin hakkı değil. Hadi de değil. Yeter artık diyoruz.

Çünkü el alem Türkiye’yi artık “ne olacağı belli değil ne yapacağı belli değil, sağı solu belli olmaz riskli ülke” diye etiketliyor.

Aslında ne yapacağı belli olmayan sağı solu belli olmayan ülkenin Cumhurbaşkanı.

Bu ülkenin 85 milyon vatandaşı değil. Bir kişi yüzünden 85 milyon zan altında kalıyor 85 milyonun itibari yerle bir oluyor.

Vatandaşlarımız hakkında ‘ya bunlar gelirler ama geri dönmezler. Çünkü onların ülkesi korkulan bir ülke. Onların ülkesi artık kimsenin yaşamak istemediği bir ülke. İnsanlar akın akın kaçıyor gelirler bir daha dönmezler’ diye o vizeler verilmiyor.

Bunun başka bir sebebi yok.

Bizim vatandaşlarımızın vize almaktaki zorluk çekmesinin en önemli sebebi Türkiye'nin insanların kaçmak istediği ve geri dönmek istemediği ülke haline gelmesi.

Bu hale getiren kim? Bir kişi bir kişi. Her şeyin altında imzası olan o tek kişi.

Bunlar bize yakışmıyor arkadaşlar.

Ben bu konuda Avrupa makamlarına da seslenmek istiyorum: Bizim vatandaşımıza bu haksızlığı, bu aşağılayıcı muameleyi yapmaya hakkınız yok. Bizim vatandaşlarımız onurlu vatandaşlar.

Bir kişi yüzünden siz 85 milyonunu cezalandıramazsınız.

Erdoğan'a kızıyorlar 85 milyonu cezalandırmaya çalışıyorlar. Böyle bir şey yok. Ben de Avrupalı dostlarımıza sesleniyorum. Kendinize gelin diyorum.

85 milyon birden büyüktür Türkiye 1'den büyüktür diyorum.

Ülkesinde yerleşik olan, ülkesinden memnun, işinde gücünde olduğu apaçık insanları vize kuyruklarında, hem de yüksek vize ücretleriyle aylarca süründürmeye hakkınız yok diyorum.

Fakat arkadaşlar, bu muamelenin hesabını soran bir iktidar da yok.

Çünkü onu söyleyecek cesareti yok onu söyleyecek yüzü yok.

‘Ya sen niye benim vatandaşıma kuyrukta bekletiyorsun’ diyecek yüzü yok. Çünkü daha dün kavga ediyordu hepsiyle.

Seçime 3 kala beş Kala maşallah. Ekonomide torbanın ağzı açıldı kesenin ağzı açıldı.

Dünya ile barışmada gayet cömert. 4,5 yıldır aklın neredeydi? 4,5 yıldır sen niye bu ülkenin ekonomisini niye bu hale düşürdün? 4,5 yıldır niye bu ülkenin itibarını sıfırladın? Seçime 3 ay kala 5 ay kala mı aklına geldi?

Ama inanın arkadaşlar seçim için yapılan her şey bilin ki seçimden sonra tersine döner. Bu böyledir.

Eğer bir iktidar sadece seçim geliyor diye panik halinde bir şeyler yapıyorsa bilin ki seçimden sonra işler kötü. Bilin ki seçim için bunları yapan seçimden sonra bambaşka şeyler yapmaya da adaydır.

İşte biz bunların hepsini üstesinden geleceğiz arkadaşlar.

Önce koskoca Türkiye’nin dış politikasını, tek kişinin dürtülerine bağlı olmaktan kurtaracağız.

Hukuk devletini sağlayacağız.

Tam demokrasiyi sağlayacağız.

Ve ülkemizi çabucak ayağa kaldıracağız.

DEVA Partisi iktidarında, haysiyet kırıcı vize kuyrukları meselelerini de çözeceğiz.

İtibarlı dış politikamızı etkili bir turizm diplomasisiyle beraber yürüteceğiz.

Endişeye mahal yok arkadaşlar. Pasaportumuza itibar kazandıracağız.

Aynı zamanda ekonomimizi de yeniden güçlendireceğiz.

Hatırlayın, 10 yıl önce emekliler de gençler de biriktirdikleri parayla Avrupa turu yapardı.

Şöyle emekli maaşından 6 ay kenara bir şey koydukları zaman bir haftalık İtalya turuna gidip gelirdi emeklilerimiz. Bunlar yaşandı bu ülkede.

Özellikle gençlere seslenmek istiyorum. Gençler bazen bunları dinleyince tabii onların çok küçük yaşları o yaşlar hatırlamıyorlar o günleri. Onlar ‘galiba olmaz’ diyorlar.

‘Çünkü biz kendimizi bildik bileli bu ülke hep kötüye gidiyor’ diyorlar.

Ama inanın ilk seçimden sonra bu ülke artık o kötüye gidişi durduracak tekrar ülkemiz her türlü grafikte yükselmeye başlayacak.

Tabii o günlerde gençler intrail yaptı.

Emeklilerimizin Avrupa'da tatil yaptığı yıllarda Euro kaç liraydı? en fazla 2 lira. 1.80, 90, 2. Şimdi kaç lira oldu? 20 lira oldu.

İşte paranın erimesi bu, fakirleşme bu. Bunun adı nedir arkadaşlar paraya bir sıfır eklemektir.

Ve Sayın Erdoğan diyor ya ‘Ali Babacan ben imza atmasaydım bu 6 sıfırı atmazdı’ diye. Ben de diyorum ki imza elinde. At bir imza da enflasyonu da faizleri düşür diyorum.

Bak tek imzayla ülke yönettiği dönemde ne oldu? sen bırak sıfır atmayı getirdiğin bir sıfır ekledin. Kendi elinle o sıfıra ekledin.

2 lira olan avro bugün 20 liraysa o sıfıra ekleyen Sayın Erdoğan'ın kendisi.

O geldi imzasıyla o sıfıra ekledi.

Ama inşallah inşallah arkadaşlar bunların hepsi geçici.

Hepsi çok çabuk düzelecek.

*****

Değerli arkadaşlar,

Tabii bugünkü eylem planımız çok kapsamlı bir çalışma.

Helün hanıma tekrar teşekkür ediyorum. Geceli gündüzlü bir çalışma ile bu ortaya çıktı. Çok geniş bir katılımla bu eylem planı ortaya çıktı.

Biraz sonra kendisi detaylarını paylaşacak ama ben eylem planı içinden şöyle birkaç hususa değindikten sonra sözü Helün Fırat Hanım’a devredeceğim.

Eylem planımızın en önemli konularından birisi turizm sektöründe faaliyet gösteren firmalar.

Sektörü güçlendirecek bir eylem planı hazırladık biz ve sektörün yaşadığı sıkıntıların farkındayız.

Pandemi döneminde ciddi bir kriz yaşayan turizm sektörünün, gerçek potansiyelinin hala altında bir performans gösterdiğini de görmemiz lazım.

Pandemi de sektörü çok büyük bir darbe aldı.

Bütün dünyada devletler sektöre yardım ederken biz de ne yaptığı hükümet IBAN numarası verdi.

Herkes vatandaşına destek veriyor bizim hükümet IBAN numarası veriyor bana para ver diye.

Bu kadar dünyadan habersiz bir yönetim söz konusu.

Turizm sektörü de gerçekten çok büyük sıkıntı yaşadı.

Oteller restoranlar kafeler aklınıza gelen her işletme büyük ekonomik güçlükler çekti.

Fakat yabancı turistlere seslenmek isteyen iktidar ne yaptı?

Gitti, kendi insanımıza hatırlayın maskeler taktırıp reklam filmi çekti bütün dünyaya dağıttı. Maskelerin üzerinde ne yazıyordu? Bizim kendi çalışanımızın maskesinde “Keyfine bak, ben aşılıyım”.

Böyle bir şey olur mu? Kendi insanını bu kadar yerin dibine sokan bu kadar itibarsızlaştıran bir anlayış olabilir mi?

Ne için? Sırf paracıklar gelsin sağdan soldan diye.

Kendi milletini aşağılayan zihniyetten hiç kimseye fayda gelmez arkadaşlar.

Turizmi güçlendirmenin yolu nedir biliyor musunuz?

İşletmeciden çalışana, yerli turistten yabancı turiste kadar herkesin faydasını gözetmektir.

İşte biz de böyle bir anlayışla hareket ettik. Taahhütlerimizi eylem planımızda belgeledik.

Sektördeki mevsimsel dalgalanmaların işletmeler üzerindeki etkisini azaltacak, istihdamla ilgili sorunları hafifletecek her türlü tedbirler alacağız.

Biliyorsunuz turizmde yaz turizmi kış turizmi derken inişler çıkışlar oluyor.

Bundan hem işletmeler etkileniyor hem de çalışanlar etkileniyor. Bununla ilgili eylem planımız önemli hususlar var ama bu konuların biraz daha derinleştirilmesi gerekecek. Bu eylem planımızdaki başlık olarak koyduğumuz çalışmaların biraz daha ilerletilerek sektörlerle istişare halinde bu mevsimselliğin sektör üzerinde firmalar üzerinde ve çalışanlar üzerindeki etkilerini minimuma indirecek tedbirler kuşkusuz gerekecek.

Aynı zamanda KOBİ düzeyindeki turizm işletmelerinin ve seyahat acentelerinin kamu teşviklerinden yararlanabilmesini sağlayan tedbirleri mutlaka alması gerekecek.

Sektördeki arkadaşlarımız bunların acısını çok ağır yaşıyor, biliyorum.

Hepsinin hızla üstesinden geleceğiz. Beraberce geleceğiz ve bu işi düzelteceğiz.

*****

Değerli arkadaşlar

Turizm sektörünü güçlendirmek aynı zamanda doğamızı da korumak anlamına geliyor.

Doğamızı sadece Turizm için korumayacağız. Kendimiz için gelecek nesillerimiz için ülkenin çok daha yaşanabilir bir ülke olması için tabiatı koruyacağız ama tabiatı korumak aynı zamanda bu ülkenin çok daha cazip turizm için çok daha elverişli bir ülke haline gelmesinin en önemli yollarından bir tanesi.

Ülkemizin havasına, suyuna, taşına, toprağına, kültürüne sahip çıkacağız.

Türkiye’nin doğal ve kültürel alanlarını 1 milim bile peşkeş çekmeyeceğiz.

İmar rantı uğruna tabiatın katledilmesine asla izin vermeyeceğiz.

Çocuklarımıza ve torunlarımıza abuk sabuk gri binalar değil, o TOKİ binaları değil yemyeşil kentler bırakacağız.

Bir dede ile bir ninenin torununa göstereceği kadim yeşil alanların, eşsiz kültürel mirasın yok olmasına asla razı gelmeyeceğiz.

Bu konuda biliyorsunuz bizim çok net bir yeşil çizgimiz var: o da nedir? Nesiller arası adalet.

Doğa hakları ve çevre konusunu “nesiller arası adalet” ilkesini esas alarak kavrayan bir partiyiz.

Yani, bu toprakların bizden sonraki sakinlerine yaşanabilir bir Türkiye bırakmakla mükellefiz.

Biz hakla, adaletle hareket edeceğiz. Ülkemizi de her alanda kalkındırarak bizden sonraki nesillere emanet edeceğiz.

Çünkü değerli arkadaşlar, biz ülkemizin değerini çok iyi biliyoruz. Ülkemizi seviyoruz. Ve bizden sonraki nesillere yüzlerce yıl tertemiz güzel bir ülkeyi bırakmak için canla başla çalışacağız.


*****

Değerli arkadaşlar değerli konuklar

Bugünkü lansman programımıza katıldığınız için tekrar teşekkür ediyorum.

Sözü Kültür, Sanat ve Turizm Politikaları başkanımız Helün Fırat Hanım’a bırakıyorum.