28 Aralık 2022 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Kadın Eylem Planı Konuşması

28 Aralık 2022

Ali Babacan Kadın Eylem Planı Konuşma Metni

Kıymetli basın mensupları,

Değerli konuklarımız

Siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının çok kıymetli temsilcileri,

Değerli çalışma arkadaşlarım,

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız,

Partimizin kadın eylem planını açıklayacağımız bu buluşmaya hepiniz hoş geldiniz diyorum.

*****

Bugün 19. eylem planımızla karşınızdayız.

Tabii, söylemesi kolay.

“19” deyip, geçmemek lazım. Siz onu gelin onu bir de hazırlayanlara sorun.

Bugün 19'uncusunu hazırlıyoruz ama bunların hepsi çok büyük emek ürünü.

Gece gündüz demeden ülkesinin problemleri için çözümler hazırlayan arı gibi çalışan insanların emeği bu.

Gerçekten değerli arkadaşlar çok büyük bir işi başarıyoruz.

Daha önce siyasi tarihimizde olmayan bir işi şu anda gerçekleştiriyoruz.

Hani diyorlar ya “Muhalefet ne yapacak? Muhalefetin projesi yok” diyen müfterilere de yanıtımızı somut bir şekilde bu eylem planlarıyla vermiş oluyoruz.

Biliyorsunuz, Türkiye’nin çözümlerini çalışıp, bütçesini, takvimini detaylarıyla ortaya koyan, “eylem planları” adıyla açıklayan ilk siyasi parti olduk.

DEVA Partisi’nden önce de böyle detaylı çalışmalar yapılmıyordu.

İktidar tarafında da yapılmıyordu onu söyleyeyim. Ben iktidar tarafında da oldum biliyorsunuz uzunca bir süre. Böyle bir alışkanlık yok. Plan program detaylı hazırlık alışkanlığı maalesef Türkiye'de yok.

‘Kervan yolda düzülür’ diye bir atasözümüz var biliyorsunuz.

Yola çıkalım arkadan gelir. İşte öyle olmuyor. O zaman ne oluyor Türkiye? Orta gelir tuzağına düşüyor ve orta gelir tuzağında sürekli patinaj yapan bir ülke oluyor.

Ne demokraside yüksek standartlara ulaşabiliyoruz ne insan haklarında yüksek standartlara ulaşabiliyoruz ne de ekonomide refahta yüksek standartlara ulaşabiliyoruz.

DEVA Partisi’nden önce vatandaşın en küçük sorununu dahi ne zaman, nasıl çözeceğini gerçekçi planlarla ortaya koyan bir yönetim anlayışı yoktu Türkiye’de.

İşte bu yüzden biz, siyasette bir ilke imza atmanın, eylem planları ile vatandaşımızın önüne çıkmanın haklı gururunu yaşıyoruz.

Bu eylem planlarının görünmez ellerine de ayrıca çok teşekkür ediyorum. Çünkü gerçekten partimiz mensubu olmasa dahi bu çalışmalara katkı veren emeğini ortaya koyan çok arkadaşımız var. Ben onlara da huzurlarınızda özellikle teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Malum, siz beni ve ilgili başkanları görüyorsunuz ama her bir eylem planında, yüzlerce insanın emeği katkısı oluyor.

Gerçekten bu Türkiye çalışması oluyor. Zaten bugüne kadar açıkladığımız eylem planlarına da şöyle bir baktığımızda gerçek bir Türkiye çalışması olduğunu görüyoruz çünkü hazırlayanlar her siyasi görüşten insanlar.

Böyle dar bir ideolojik bakış yok.

Sadece belli kimlikten olan insanların hazırladığı şeyler de değil.

Çok geniş bir katılımla temsil gücü çok yüksek olan heyetler tarafından bu planlar hazırlanıyor. Ve açıklandıktan sonra da toplumda çok geniş yer buluyor.

Tabii ki eksikler olabilir tabii ki yanlışlar olabilir ama zaten diyoruz ki seçime az daha olsa biraz daha zaman var.

Eğer hatamız varsa düzeltiriz. Eksiğimiz varsa tamamlarız ve bu şekilde istişareye ve görüşe de açık bir yöntemle bundan sonraki süreci de hep beraber işletiriz diyoruz.

*****

Değerli arkadaşlar,

Dediğim gibi 19. eylem planımızın konusu “kadın politikaları”.

Eğitimden sağlığa, sosyal hizmetlerden iş hayatına, yargıdan sanata kadar her alanda kadın odaklı bir dizi çözüm gerçekleştirdik.

Detayları birazdan Elif Hanım sizlerle paylaşacak ama öncesinde ben kısaca şöyle bir değinmek istiyorum. Bazı konulara vurgu yapmak istiyorum.

Arkadaşlar, bizim çok net bir hedefimiz var: Bakın bu iş hedeflerle yürüyen bir iş. Kadın-erkek eşitliğini “sözde” değil “özde” yaşamak zorunda özde.

Her alanda ama her alanda kadının eşit ve güçlü olması için var gücümüzle çalışmamız gerekiyor.

Bakın “özde” diyorum, çünkü biz bunu öncelikle kendi partimiz içinde yapmak için çok büyük gayret içerisindeyiz.

Biz kendi partimizde cinsiyet kotası uygulayarak ki yüzde 35 cinsiyet kotası kadın-erkek ayrımı yapmadan, partiyi ana kademe-kadın kolları diye de ayırmadan bir sistem kurduk.
Kadınlar her il ve ilçe teşkilatımızda en az yüzde 35 oranında yönetimle temsil ediyor. Ama bu cinsiyet kotası yani erkeklerin de yüzde 35'in altına düşmesine gönlümüz el vermiyor. Birkaç ilçede öyle durum yaşadık. İlçe başkanlarımız Kadın ilçe başkanlarımız yönetim sundular genel merkeze. Baktık ki hemen hemen tamamen kadın dedik ki yüzde 35 cinsiyet kotasıydı en az yüzde 35 de erkek var olsun dedik. Onu o şekilde revize ettirdik revize. O şekilde onayladık.

Gençler yüzde 20 oranında bizim yönetimlerimizde temsil ediliyor.

Yani kadınların ve gençlerin bizzat yönetim yapısı içerisinde olması oy veren karar veren mekanizmaların içinde yer almalarını biz çok çok önemsiyoruz.

Partimizi kurarken tüzüğümüze bütün bunları yazdık. Ve o şekilde yola çıktık.

Çok da iyi yaptık. Şu anda kadınlar ve gençler her zaman beraber yan yana omuz omuza beraberce bu yolu yürüyoruz.

Defalarca söylediğim bir noktanın da arkadaşlar koyu koyu altını çizmek istiyorum.

Bunu niçin yapıyorsunuz diye bize soruyorlar değil mi?

Hukuksuzluktan, bu şiddetten kurtuluşun yolu, kadınların emeğidir.

Ekonomik krizden kurtuluşun yolu, kadınların aklıdır.

Özgür ve zengin Türkiye’nin yolu; kadın-erkek, genç-yaşlı; topyekûn birlikte çalışmaktan geçer.

İşte tam da bu nedenle, kimseyi geride bırakmayacağız, bu yolu hep beraber yürümek zorundayız.

*****

Değerli arkadaşlar,

Kadın hakları üzerinde tepinen siyaseti maalesef hep beraber içimiz burkularak ve üzülerek izliyoruz.

Belli ki seçimi kaybedeceğini anlayanlar “Türkiye’yi kadınlar üzerinden kutuplaştırırsam acaba yine kazanır mıyımın” derdine düşmüş durumda.

Bunlar hep siyasi tarihimiz boyunca benzerini gördüğümüz hamleler arkadaşlar.

İlk defa Türkiye bu filmi görmüyor.

Şu anda böyle seçimlere 3-5 ay kala yapılan bu bir siyasi mühendislik.

Ama şimdi ben buradan soruyorum;

‘Aklınıza şimdi mi geliyor?’ diyorum. Başörtüsü ile ilgili düzenlemeler 5 dönemden sonra20 yıldan sonra şu anda mı aklınıza geliyor?

‘Seçime 3 ay kala 5 ay kala mı aklınıza geliyor?’ diye soruyorum.

20 yılın sonunda, o 28 Şubat’la mücadele edeceğim diye bu vatandaşlarımızın desteğini alanlar 20 yılın sonunda kadınların başörtüsünü, “siyasi pas almak”, “siyasi gol atmak” konusu haline getirirken acaba hiç mi yüzleri kızarmıyor?

Bu hale mi geleceklerdi bu hale mi düşeceklerdi?

Evet, ülkemizde başörtüsü hakkı, muktedirlerin baskı aracına dönmüştü.

Anayasada ve yasalarda hiçbir yasak olmamasına rağmen, hukuk tanımayanlar kadınlara zulmetmişti.

Kadınlar en temel haklarından mahrum bırakılmışlardı.

Niçin?

Çünkü ülkemizde rejim tartışmaları hep kadın üzerinden yapıldı.

Ama fark etmiyor. Gücü eline geçiren hemen karşı tarafa zulmetmeye başlıyor. Gücü eline geçiren karşı tarafa eziyet etmeye başlıyor.
Şu son haftalarda yaşananları görüyoruz. Zamanında yargı ya da farklı vesayet sistemleriyle ezilenler gücü eline geçirdiğinde yine yargıyı kullanarak başkalarını ezmeye başlıyor.
Yeter artık diyoruz. Bu nöbetleşe zorbalık döneminin Türkiye'de bitmesi gerekiyor.
Herkes için özgürlük herkes için adalet herkes için hak hukuk demeden bu iş çözülmeyecek arkadaşlar olmayacak.
Türkiye'de laikliği tanımlayanlar da kadınlar üzerinden tanımladı dindarlığı tanımlayanlar da kadınlar üzerinden tanımladı.

Kadınlar siyasi kavgalarda adeta koçbaşı olarak kullanıldı.

“Başında örtü var” dediler, okula almadılar.

“Kadının yeri evidir” dediler, işe almadılar.

“Kadın çocuk bakar” dediler, siyasete almadılar.

Ama yeter gerçekten yeter. Artık biz yarınların Türkiye’sinde böyle bir şey görmek istemiyoruz.

Kadınların mutlu, özgür ve eşit olmadığı yerde kimsenin yüzü gülmez.

Onun için biz ne yapıyoruz?

Kadının siyasi ve ekonomik gücüne güç katmaya şu anda hazırlanıyoruz.

Ve bakın görün arkadaşlar, bunu inşallah hep beraber başaracağız.
Kafaya koyduğunuz zaman oluyor.
Bir örnek vereyim bakın. Yıl 2015. Biz Türkiye olarak G20 dönem başkanıyız. Ben de G20 dönem başkanı olarak G20 masasında oturuyorum koordinasyonu ben yapıyorum.
G20 ne demek? Dünya ekonomisinin yüzde 85'i demek. Dünya nüfusunun üçte ikisi demek bu ülkeleri topladığınız zaman ağırlığı olan ülkeler.
Ve biz Türkiye olarak oraya bir öneri getirdik dedik ki, 'bu G20'nin altında bir W20 yani kadın 20 yapısı kurulmalı’ dedik.
‘Bunun amacı da kadınların iş gücündeki rolünün ve etkinliğinin tüm dünyada artırılması olması gerekir’ dedik.
Ve bu projeyi sunduk dedik ki ‘her G20 ülkesinde kadın örgütlere özellikle iş dünyasına yakın kadın örgütlere bir araya gelsinler ülke ülke yapılar kurulsun ve yılda bir defa bu yapılar bir araya gelip G20 liderlerinden bir talep ve beklenti listesi oluştursunlar’ dedik.
Projemizi açıkladık. Ama G20 mutabakatla çalışıyor. Konsensüs ile çalışıyor.
Aynı şimdi bizim yeni 6'lı masamız gibi. Orada da mutabakat. Onun için biraz yavaş yürüyor ama sağlam yürüyor.
Böyle Deve adımlarıyla yürümek diye eskilerin kullandığı bir tabir vardır. Sağlam hedefi koyarsınız sağlam yürürsünüz. İstikrarlı olur. Yolculuk kazasız belasız geçer ve hedefinize ulaşırsınız. Bu mutabakat öyle bir şey.
G20 de aynı bizim 6'lı masa gibi mutabakatla yürüyor.
Baktık 4-5 tane ülkenin itirazı var diyorlar ki ‘ne gerek var şimdi hani. Bir daha bunlarla mı uğraşacağız. Zaten B20 var C20 var T20 var bir de W20 mi olacak?’
Baktık biraz durum ortada ben Washington’da yaptığım ilk basın toplantısında dedim ki ‘biz Türkiye olarak W twenty kurmak istiyoruz. Yani kadın 20 diye bir yapı kurmak istiyoruz’. Anlattım.
Uluslararası basın tabii kalabalık toplandı herkes.
Niyetimiz bu.
Dünyadaki kadınların özellikle iş dünyasındaki çünkü G20 ekonomi ağırlıklı olduğu için iş dünyasındaki rolünün ve etkinliğinin artırılması amacımız bu.
Ama dedim bu ‘konsensüs gerektiriyor’.
‘Biz projemizi açıkladık çoğu ülkenin desteği var. Bazı ülkelerde hala değerlendirmeye devam ediyor. Ülkelerin de desteğini alırsak konsensüsü de tamamlarsak bunu yapıyoruz’ dedim.
Tabii hemen ortalık karıştı. Özellikle kadın gazeteciler soru sormaya başladılar. ‘Hangi ülkeler o. Niye böyle bir şeye sıcak bakmıyorlar’ falan derken bir haftada öyle bir kamuoyu baskısı oluştu ki ülkeler tıkır tıkır hepsi onayını verdi mutabakatı sağladık ve biz W twenty kurduk.
Ve ilk defa bakın 2015'te oluyor bu Türkiye'de o zaman KAGİDER organizasyonu yaptık. Sanem Hanım KAGİDER başkanıydı.
O Türkiye'deki çalışmayı toparladı.
Her ülke çalışmalarını toparladı. O zaman kadın örgütleri bir araya geldiler. G20 liderlerinden ‘bizim sizlerden beklentimiz şudur talebimiz budur’ diye bildirgeye okudular. G20 liderleri de ‘kabulümüzdür yapacağız’ dediler söz verdiler ve yola çıktık.
Bizden sonraki dönem başkanı Almanya’ydı. Merkel başbakan dedi ki ‘ben aynı zamanda bir çalışan kadınım dolayısıyla ben W twenty'nin de kadın 20'nin de başkanlığını yapmak istiyorum’ dedi o masanın da başına oturdu.
Orada bir ivme daha verdi bizim bu projemize.
Sonra G20 masasına G20 Başkanı olarak oturdu orada da ivme kazandırdık.
Bakın 2015'te başlamışız 2023'e 9. yılı dünyaya biz böyle bir şey kazandırdık. Bunun da gururunu yaşıyoruz şu anda.
O gün bugündür aksamadan yürüyor bu süreç.
Değerli arkadaşlar,
Tabii ki bütün bu çalışmalar gerçekten çok önemli.
Yani biz dünyayı da bilerek sorunların detaylı analizini yaparak tabii ki dünyayı iyi anlayarak ama Türkiye'ye de iyi odaklanarak bu çalışmalarımızı yürütüyoruz.
DEVA Partisi’yle birlikte siyasette kadınların müzakereci, akılcı ve barışçıl tavrının hâkim olmasını isteyerek yola çıktık.

Kadın mücadelesi, Türkiye’nin değerli arkadaşlar kalbine kazınacak, kalbine.

Bunun için emek harcıyoruz ve inşallah göreceksiniz bu olacak.

*****

Kadınlar ne diyor? “İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönelim” diyor.

Döneceğiz arkadaşlar döneceğiz, döneceğiz.

Hanımefendiler, beyefendiler, İstanbul Sözleşmesi’ne döneceğiz.

Hem de Cumhurbaşkanlığı yemin töreni oluyor ya yetkiyi alıyor yemin töreninden sonra ilk imzalar atılıyor ya o ilk imzalardan birisi de hemen ilk gün bu sözleşmeye geri dönme imzası olacak.
Bunu gerçekleştireceğiz.
Gerçekten akıl alır gibi değil.
Türkiye o parlak yıllarında özgüveni olduğu yıllarda içerideki küçük basit siyasi hesaplarla değil dünya vizyonuyla hareket ettiği yıllarda bu sözleşmenin öncülüğünü yaptı.
Adı İstanbul Sözleşmesi. Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler geldiler burada İstanbul'da toplandılar bitirdiler.
Adını verdiğimiz kendi öncüsü olduğumuz sözleşmeden şu anda bu zihniyet çıkardı bu ülkeyi.
Amacı neydi bu sözleşmenin? Kadına şiddetse mesele bunun aması fakatı olamaz. Mazereti olamaz bu kadar basit yani. İnanın bu kadar basit.
Fakat sözleşme ile ilgili ne hurafeler uydurdular ne hurafeler. Neler neler.
Sonradan anladık ki aslında çok basit küçük bir siyasi oyun varmış işin ucunda.
Oda tutmadı zaten.
Çünkü niyet iyi olmayınca böyle ayaklarına dolanıyor. Hem sözleşmeden çıktılar hem de o küçük siyasi oyunlarını beceremediler.
Sözleşmeden çıktılar o gün bugündür ne oldu?

Bir sözleşmenin iç hukuka tercümesi yapılmadan pratiği olmaz uygulanması olmaz. Sözleşmeden çıktılar hiç hukukla ilgili de hiçbir değişiklik yok.

Sözleşmeden neden çıktıklarını da hala açıklamıyorlar.

Bugüne kadar ülkenin cumhurbaşkanından 2 kelime duydunuz mu? Defalarca soruyoruz sen niye buna imza attın niye çıktın diyoruz, derdin nedir diyoruz? Tek kelime yok.
Ne yapıyor arkadan fısıltıyla bazı yapıları şunları bunları ‘bak ben sizinle beraberim falan.’
Çık topluma açıkla bakalım derdin ne bu sözleşmeyle?
Bir açıkla. İki kelime duydunuz mu soruyorum arkadaşlar duydunuz mu ağzından?
Niye çıktın bu sözleşmeden?
Yook.
Çünkü arkadan fısıltı gazetesi ile bazı grupların hoşuna gitmeye çalışıyor onların sözünü ona desteğini almaya çalışıyor.
Yürümez yürümez.
Sen onlarla bunlarla uğraşana kadar bu iktidar elinden gidecek. Uygun bir yerde bu ülke bu millet seni oradan indirecek.
Çünkü niyeti sağlam tutmuyorsun.
Bakın arkadaşlar iş geri dönmekle de bitmiyor. İş yasaları mutlaka sözleşmenin ruhuna uygun hale getirmekten geçiyor. Hala öyle bir şey yok.
İstanbul sözleşmesine bakın ilgili yasalara bakın arada büyük makas açıklıkları var.
İş yasayla da bitmiyor.
O yasanın uygulanması gerekiyor.
Uygulamada ancak ve ancak siyasi irade meselesi.
Yani ülkenin en tepesindekilerin ‘arkadaş ben bu konuda taviz vermeyeceğim bakın en ufak en ufak bir tolerans olmaz yasanın gereği neyse yerine getirin’ diye sağlam bir irade ortaya koyması.
Siz en tepede bu sağlam iradeyi ortaya koymazsanız ne olur? O zaman sizin uygulayıcılarınız kolluk başta olmak üzere şiddet görenin yanında durmaz şiddeti yapanın yanında durmaya meyilli olur.
Şu anda da Türkiye'deki kadına şiddetin sorunun tam da özünde bu var.

Uygulamada şiddeti gören ile ilgili kadınla sorular var acaba şöyle miydi böyle miydi? Sanane. Sanane kardeşim şöyle miydi böyle miydi?

Burada şiddet var mı var. Sen şiddeti görene en ağır cezayı verecek süreci işletmek zorundasın.

Başka türlü bu sorun çözülmez mümkün değil.

Ama en tepedeki siyasi irade İstanbul sözleşmesinden çıkıyorum dediğinde aşağıya doğru mesaj ne?

‘Arkadaşlar idare edin işte bu konuları çok da böyle üzerine gitmeyin. Burası Türkiye’dir tolerans olabilir’ sinyalini mesajını ta aşağılara kadar vermektir bu sözleşmeden çıkmak.

O yüzden biz çok kızgınız öfkeliyiz ama bunun gereğinde İnşallah ilk fırsatta yerine getireceğiz.
Şimdi ne zaman kadına şiddet söz konusu olsa kimlerdenmiş üzerinde ne varmış saat kaçmış, neredeymiş? sorular bu. Sanane kardeşim sanane. Şiddet var burada demek ki sen gereğini yapacaksın.
Ve biz değerli arkadaşlar bu konuda sapasağlam bir siyasi iradeyle kadınların yanında olacağız.

Devlet şiddeti uygulayana cesaret vermeyi bırakacak. Devlet şiddete uğrayan kadının yanında sapasağlam duracak.

*****

Değerli Arkadaşlar,

Kadınların eğitim ve iş yaşamındaki konumlarına özel olarak eğilmemiz gerekiyor.

Öncelikle, kız çocukları eğitimde kalacak arkadaşlar.

Ve bu meseleyi özenle takip edeceğiz.

Bakın biz 2003 yılında bir şartlı nakit desteği denen bir uygulama başlattık şartlı nakit desteği.
İnanın haberleri yoktu.
Dünya Bankası’nın projelerine baktık dünyada çok güzel uygulamalar var.
Ve kız çocuklarının okula katılım oranını çok artıran projeler. Aldık onu kendimize göre adapte ettik uyarladık ve kız çocuklarının okula katılım oranında çok ciddi bir sıçrama meydana geldi.
Çok basit ne yaptık?
‘Çocuğunu okula gönderirsen’ dedik anneye ‘biz bir eğitim desteği vereceğiz’. Ve özellikle ihtiyacı olan ailelerde kız erkek çocuklarında kızlara dönük bir pozitif ayrımcılık yaptık.
‘Kız çocuğuna okula gönderirsen daha fazla vereceğiz’ dedik.
Ortaokul ve lisede bunları artırdık ve ödemeyi de anneye yaptık annenin hesabına yaptık.
Çünkü baktık babanın hesabına yatırdığımızda para başka yerlere gidiyor. Bazen duman parası bile olabiliyor yani.
Ama annenin hesabına yatırdığınızda o para kesinlikle o çocuk için harcanıyor başka bir yere gitmiyor.
Bu sabit tecrübe ile sabit.

Şimdi önemli mesafeler o yıllarda kaydedildi.
Ama neydi o yıllarda reform gayretimiz vardı o yıllarda demokrasi diyorduk özgürlükler diyorduk.
Şimdi kız çocuklarının okula kayıt olması tutunması devam etmesi ve en yüksek kademelere kadar eğitime devam etmesi ancak ve ancak buradaki gevşekliğin müsamahasına son vermekle mümkün.

Buna müsaade etmemek gerekiyor.

Öte yandan da çocuk işçiliğinin ve tırnak içinde söylüyorum, çocuk “evliliklerinin” mutlaka önüne geçmek gerekiyor.

Bu konu çok derin bir yara. Apayrı bir konu apayrı bir başlık konuştukça da inanın için parçalanıyor onun için de çok da şey yapmayalım ama bu da yine siyasi irade meselesi. Aması fakat olmadan siyasi irade meselesi başka bir şey değil.
‘Bu konuda acaba bir şey söylersek birilerini kırar mıyız ya şu adam da bize destek veren bir grup var. Onlar bir alınır mı alınmaz mı?’ Böyle amalı fakatlı falan tereddütle bu iş olmaz.
Önce karar vereceksin karar vereceksin. İlkeler bazında karar vereceksin.
Bu ülkeyi nasıl yönetmeye. Ondan sonra da gereğini yapacaksın.
Ve 85 milyon için bunu yapacaksın.
Bana yakın olanlar bana uzak olanlar diye ayırt etmeyeceksin.

Arkadaşlar, benim bu ülkede “Yokluktan çocuğumu okutamıyorum” cümlesini duymaya gerçekten tahammülüm yok.

Siz tutup 650 milyar lirayı tam 1 milyon tane konut yapacak parayı tutun zaten parası olana verin faiz ve kur farkı adı altında sonra bu ülkenin çocukları maddi eksiklikler yoksulluklar sebebiyle gerekli eğitimi alamazsın.
Böyle bir şey olur mu?
Bu tamamen öncelik meselesi.
Hükümetin bütçe yaparken önceliği nereye verdiği ile ilgili mesele.
Siz önceliği eğer zenginden yana kullanırsanız zaten parası olana daha çok devlet para versin derseniz şu an yaptıkları gibi bu ülkede yoksulluk artar.
Gelir dağılımı bozulur.

Değerli arkadaşlar,

Çocuğun yeri kreşidir, çocuğun yeri okuludur.

O yüzden de ihtiyacı olan ailelerin çocuklarına mutlaka nakit desteği sağlamak zorundayız.

Ama dediğim gibi özellikle de kız çocuklarını dikkate alarak ayrı bir akışla bunu yapmamız gerekiyor.

Eğitim için gereken masrafları da biliyorsunuz açıkladık. İhtiyacı olan her çocuk için, çıkaracağımız bir karta, eğitim yılı başında o gerekli miktarları yükleyeceğiz.

Böylece harcamalarda da ailelere özgürlük vereceğiz.

‘İlla şunu al, bak ben senin için şunu aldım. Al bunu kullan’ yok.

Harcamalarda özgürlük olacak.

Okul öncesi eğitimi yaygınlaştıracağız.

İnşallah önümüzdeki hafta biliyorsunuz 3-18 yaş eğitim eylem planımızı açıklıyoruz. 554 madde. Şimdiye kadar ki gelmiş geçmiş en kapsamlı eylem planı eğitim.

Çünkü konu çok büyük.

Yüksek Öğretimi daha önce açıkladık. Yüksek Öğretimi Mustafa Bey koordine etti açıkladı ayrı o. Bu şimdi 3-18 yaş eğitim.

Ve biz örgün eğitime 3 yaşında başlayacağız örgün eğitim. Ama zorunlu eğitim demiyoruz çünkü yine de özgürlük orada esas.

Eğer aileler anneler babalar ‘3 yaş küçük daha 1 yıl daha evinde olsun’ diyorsa hayhay.

Ama istiyorsa ki ‘bu yaş çok önemli çocuğun kapması gereken çok şeyler var. Dolayısıyla örgün eğitime şimdiden geçsin’ diyorsa aileler 3 yaşından itibaren okulların kapısı açık olacak ve 3 yaşından itibaren örgün eğitim başlayacak.
554 maddelik devasa bir eylem planı ile önümüzdeki hafta açıklayacağız. Pazartesi temel haklar eylem planı açıklıyoruz. Orada da dert çok ya.
350 kadar maddede orada var arkadaşlar. Temel haklar ve eşit vatandaşlık.
350 tane yapılacak adım. Hepsi takvime bağlanmış. Eğer para gerektiriyorsa hepsinin bütçesi hesap edilmiş.
Yani hiçbir şey öyle havaya boşa değil.
Hepsi uygulanabilir şeyler.
Şimdi bu hafta kadın eylem planımıza bugün başladık cuma günü Turizm var pazartesi temel haklar Çarşamba eğitimle 22'yi tamamlıyoruz.

Ve 22 fasiküllük bir ansiklopedi ile ilk defa bir siyasi parti böyle toplumun önüne ‘biz hazırız ülkeyi yönetmeye talibiz’ diye çıkmış oluyor.

Tabii eğitimden başlarken konu başka yerlere gitti de gerçekten arkadaşlar kreşten başlayayım ta okul mezuniyetine kadar iş hayatına kadar ta emekliliğine kadar mutlaka kadınlara özel bir bakış gerekiyor.

Özel bir perspektiften bir prizmadan bakmak gerekiyor ki sorunları çöze çöze çöze çöze gidelim ve o makası bir an önce Türkiye'de kapatalım.

Biz kız çocuklarının her alanda yükselmeleri için elimizden geleni ardımıza koymayacağız.

Ve inanın arkadaşlar dünya çapında bilim kadınları yetiştireceğiz bilim kadınları.

Dün biliyorsunuz MIT deki bir kadın bilim insanımız Rahmi Koç ödülünü aldı. Ben buradan tekrar kendisini tebrik ediyorum.

Bu modellerin ve örneklerin çoğalması gerekiyor. Siz imkân tanıyın yeter ki fırsat verin olacak.

*****

Değerli arkadaşlar,

Kadınların ekonomik açıdan güçlenmesi de önemli bir hedef.

Biz, kadınlara iş imkânları mutlaka sunmamız gerekiyor.

Kadınların hem çalışma hem de ücretlendirme şartlarını iyileştirmeleri gerekiyor.

Maalesef bu acı bir gerçek Türkiye'de öyle ama dünyada da var bu kadınlar ne erkekler aynı işi yaptığı zaman maaşlarda gelirler de farklılıklar oluşuyor.

O da makas oluyor.

Ülkede demokrasi ilerledikçe bakıyorsunuz makas azalıyor. Ama demokrasi geri kaldıysa bir ülkede olmak makasta açılıyor.

İşte bu “Eşit işe eşit ücret” anlayışına göre tedbir almak zorundayız. Bu anlayışı lafta bırakmayacağız.

Ayrıca kadının iş yerinde maruz kaldığı mobbing gibi durumlarda da ciddi bir duruş gerekiyor. Bu da bir siyasi duruş meselesi. Bu da devletin tutumuyla alakalı sapasağlam bir duruş olduğunda insan inanın insanların kımıldaması zorlaşır.

‘Bu iş ciddi ben dikkat edeyim’ der. Dolayısıyla bu tamamen sağlam bir düzenleme ve denetleme meselesi.

Tabii anneler için kreşler bu son derece önemli.

İşletmelerin kendi çalışanları için kreş açmalarını ya da bir kreşle anlaşmalarını teşvik edeceğiz.

Kreş açmayan ya da açık kreşlerle sözleşme yapmayan iş yerlerine ise bir miktar yaptırımlar uygulamak zorunda kalacağız.

Aks halde bu kendiliğinden olmuyor.

Çünkü bakıyoruz kadınların iş hayatından kopması kadın erkek arasındaki eşitsizliğin önemli nedenlerinden birisi bu geleneksel olarak aslında yavaş yavaş Türkiye'de de değişiyor bunu memnuniyetle izliyoruz ama geleneksel olarak kadının çocukla ilgili sorumluluğu.

İşte o çocukla ilgili sorumluluğun hem kadın erkek arasında ebeveyn arasında paylaştırılmasını gerektiren o yönde hazırlanan mevzuat gerekiyor ama hem de bu kreş konusu gerçekten iş hayatından kopmamak için o terfilerden geri kalmamak için son derece önemli.

Ayrıca kadınların sadece “iş bulan” değil, aynı zamanda “iş kuran” insanlar olmasıyla ilgili de özel bir gayret gerekiyor.

Onun için kadın girişimciyi destekleyeceğiz.

Kadın üreticiyi destekleyeceğiz.

Kadın esnafı destekleyeceğiz.

Kadın zanaatkarı destekleyeceğiz.

Satış yaparak para kazanmaları için her türlü imkânları da o zanaatkar kadınlara girişimci kadınlara sağlayacağız.

Çünkü arkadaşlar, ne diyoruz?

Kadın varsa çözüm var.

Kadın varsa kalkınma var.

Kadın varsa bereket var diyoruz.

*****

Değerli arkadaşlar,

Buradan bir şeyi daha ilan etmek istiyorum.

Kadınlar sosyal devlet dışında hiç kimseye, hiçbir kuruma, hiçbir gruba mecbur kalmayacak.

Şimdi bakıyoruz sadece ve sadece maddi imkansızlıklar sebebiyle devletin sosyal devlet görevine doğru düzgün yerine getirmemesi sebebiyle farklı gruplar ve farklı yapılarla da kadınların mecbur ilişkiler geliştirmek zorunda aidiyet ilişkileri geliştirmek zorunda kaldıklarını da görüyoruz.
‘Bir mensubiyetim olsun bir aidiyetim olsun ki oradan yardım gelsin. Şöyle bir grubun içerisinde yer alayım ki oradaki sosyal dayanışma mekanizmasından ben de yararlanayım’ diye bir kaygı içerisinde beklenti içerisinde kadınlar olmasını istiyoruz.
Bunun görevi devletin. Devlet görevini tam olarak yerine getirdiğinde mecburiyet kalmayacaktır.
Ha kendi arzusuyla isteğiyle sosyal gruplaşmalar olabilir sosyal farklı yapılar içerisinde beraber çalışmalar farklı etkinlikler olur ama bu özgür bir irade ile özgür bir tercihle olmalı. Maddi imkansızlıklar ve mecburiyet sebebiyle asla olmamalı.

Değerli arkadaşlar,

İhtiyacı olan ailelere daha önce de açıkladık “Asgari Gelir Desteği” diye bir projemiz var. Bu projeyi uygulayacağız.

Şimdi bu projeyi 6'lı masada diğer partilerin de benzer projeleri ile birleştirip tek bir proje haline getirme gayretimiz de var.
Mesela ‘Aile Sigortası’ diye Ana muhalefet partisinin bir projesi var. Aslında o projede özü temeli benzeyen şeyler. Ne yapıyoruz 6’lı masada?
Bazı projeleri birleştirip tek bir proje haline getirmede yoğun bir gayretin içerisindeyiz.
Yani işin özü şu; hiçbir vatandaşımız hiçbir hane halkı asgari gelir seviyesinin altında kalmasın en temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir gelir seviyesine onu çıkartmak onu sağlamak devletin görevi olsun. Özü bu yani. Adına ne derseniz deyin sistemi nasıl kurarsanız kurun özü bu.

Aynı zamanda arkadaşlar çalışma imkânlarının sunulması da yani kadınların çalışarak alnın teriyle bileğinin gücüyle çalışarak ve bizzat çalışma hayatının içinde olarak hayatını kazanması da zaten bu sosyal devlet sosyal yardımda olan ihtiyacı azaltacak.

Ve asıl amaç o olmalıdır.

Şu andaki hükümet bakıyoruz kaç milyon insana yardım dağıttı ile övünüyor değil mi?
‘Şu kadar milyon insana şu kadar para verdim.’
İyi ettin.
Yoksulluk sınırının altına düşür milleti insanları yoksullaştır topladığın vergileri heybeye doldurup o heybeyle git zaten parası olana ver kurmalı diye faiz diye ver ondan sonra da ‘bak ben milyonlarca kişiye yardım ediyorum’ diye övün.
Gerçekten ayıp.
Asıl amaç ne olmalı? Yardıma ihtiyacı olan vatandaşlarımızın sayısını azaltıp vatandaşlarımızın kendi çalışmalarıyla kendi emekleriyle kendi hayatlarını sürdürmesi.
Asıl nihai hedefin mutlaka o olması lazım.

Kısacası, anneler kara kara “Çocuğuma ne yediririm?” diye artık düşünmeyecek.

İhtiyacı olan hanelerde yeni doğan bebeklerin mamasını, sütünü, bezini devlet olarak biz karşılayacağız.

Bunlar temel ihtiyaç.

Bebek bezinin mamanın kilitle satıldığı marketlerde kilitle satıldığı bir ortama getirdiler maalesef ülkeyi. Ama buradan çıkarmak da bir o kadar kolay bir o kadar da hızlı olacak.

*****

Değerli arkadaşlar,

Seçimlere şurada 3 ya da 5 ay kaldı. Artık Mart mı Nisan mı Mayıs mı ama sayılı gün çabuk geçecek.

Evdeki kadının emeğini hiçe sayan, sokakları tekinsiz kılan bu iktidarı müsait bir yerde hep beraber indireceğiz.

Biliyorsunuz Beştepe kadınların ahını aldı. Umudunu aldı. Ekmeğini aldı. Huzurunu, neşesini aldı.

Ama bakın görün; kadınlar da Beştepe’dekilerin tahtını alacak, bu olacak.
Sadece kadınlar o tahtı almakla kalmayacak o tahtı önce bir kıracak atacak.

Çünkü sistemi değiştireceğiz değil m? O tek adam sisteminden parlamenter sisteme geçerek hep beraber demokrasiyle ülkemizi yöneteceğiz inşallah.

Ve Türkiye mutlu kadınların ülkesi olacak.

*****

Değerli arkadaşlar, sözlerimin sonuna doğru daha evvel yaptığım çağrımı yinelemek istiyorum:

Bu ülkenin tüm kadınlarına sesleniyorum:

Ülkemizin yarınları için, özgürlük için, eşitlik ve adalet için, iyi eğitim için, zengin Türkiye için, çocuklarımızın bugününü ve yarını kurtarmak için, hepinizi DEVA Partisine davet ediyorum.

Gelin hep birlikte; hukuku ayağa kaldıralım. Hukuk devletini güçlü bir şekilde tesis edelim.

Gelin hep birlikte; nitelikli eğitim için hızlı adımlarla yürüyelim. Ekonomimizi canlandıralım, üreten zengin bir ülke olalım.

Gelin, kadına şiddeti bu topraklardan silmek için hep beraber çalışalım.

Bunu başarabiliriz ama ancak ve ancak hep beraber olursak başarabiliriz.

İşte bu yüzden ülkemizin tüm demokrat kadınlarını hakkın, adaletin, özgürlüğün yanına davet ediyorum.

Ülkemizin tüm demokrat kadınlarını DEVA Partisi’ne davet ediyorum.

Çünkü DEVA’da “kadınlar üzerinden” siyaset yapılmaz. Bizde siyaset, “kadınlar için” yapılır.

Çünkü DEVA’da eşitlikçi siyaset vardır.

Siyasette artçı değil, öncü olmak için tüm kadınları DEVA Partisi’ne davet ediyorum ve tekrar hepinize teşekkür ediyorum. Sağ olun var olun diyorum.

*****