3 Aralık 2023 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Aday Tanıtım Toplantısı Konuşma Metni

3 Aralık 2023

Ali Babacan Aday Tanıtım Toplantısı


Değerli basın mensupları, saygıdeğer misafirlerimiz…

Ekranları başında, sosyal medyada bizleri izleyen değerli vatandaşlarımız.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

*****

81 ilde…Yüzlerce ilçede…

Gecesini gündüzüne katarak Türkiye için çalışan değerli yol arkadaşlarım…

Ekonomik krizlerle, hukuk skandallarıyla, yargı darbeleriyle geleceği karartılmaya çalışan ülkemize biraz olsun nefes aldırabilmek için çaba gösteren;

Her bir köşeye, herkese yetişmek için, kimi zaman ailesinden, kimi zaman arkadaşlarından uzak kalmayı göze alan sevgili DEVA’lı arkadaşlarım;

En büyük teşekkür sizlere! (…)

Bugün, sizler sayesinde;

Ailenizden, işinizden, aşınızdan yaptığınız fedakârlıklar sayesinde buradayız.

Bugün burada, sizlerin gözünün içine baktığımda bir kez daha anlıyorum ki:

Ülkeyi değiştirecek kararlılık yine sizlerde var sadece DEVA’da var arkadaşlar.

O yüzden diyorum ki sağ olun, var olun! (…)

*****

30 Eylül’de yaptığımız tüzük kongremizde açıklamıştık:

DEVA Partisi olarak, yerel seçimlere kendi ismimizle, kendi adaylarımızla girme kararı aldığımızı söylemiştik.

Derhal komisyonlarımızı kurduk, aday tespit çalışmalarımızı başlattık.

Bugün ilk etapta “Ben varım, buradayım” diyen 51 belediye başkan adayımızı kamuoyuna tanıtacağız.

Ve aynı zamanda bugün partimizin yerel yönetimler ve şehircilik anlayışını, politikalarımızı, hedeflerimizi sizlerle paylaşacağız.

Ayrıca, partimizin belediye yönetimiyle alakalı “Etik kurallar bildirgesi”ni kamuoyuna bugün buradan duyuracağız.

30 Büyükşehir’imiz için, 51 ilimiz için, 922 ilçemiz için, 389 beldemiz için, tüm Türkiye için hayırlı olsun diyorum.

*****

Değerli arkadaşlar,

Sözlerimin hemen başında 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü anmakla başlamak istiyorum.

Engelli vatandaşlarımızın sıkıntılarını, beklentilerini çok iyi biliyoruz.

Eğitimle ilgili, istihdamla ilgili, erişilebilirlikle alakalı çok ciddi sorunlar var.

Hepsinin farkındayız.

Biz diyoruz ki engelli her vatandaşımızın aslında güçlü olduğu yetenekli olduğu pek çok alan var.

İster doğuştan olsun küçük yaşta olsun ister hayatın farklı evrelerinde. Engelli olan vatandaşlarımızın işte o imkân olan alanlarda yetenekli olduğu alanlarda çok iyi eğitilmeleri gerekiyor.

Ve o alanlarda istihdam edilmeleri ile alakalı istihdam imkanlarının oluşmasıyla da alakalı yine çok ciddi programlar tedbirler gerekiyor.

Bunların hepsi inanın çok kolay.

Yeter ki siyasi irade olsun yeter ki iyi hazırlanmış iyi düşünülmüş programlar olsun.

Yine erişilebilirlik, erişilebilir şehirler.

Özellikle engelli vatandaşlarımız için tekerlekli sandalye kullanan vatandaşlarımız için şehirlerin, kaldırımların, mekanların erişilebilir olması uygun olması...

Bunlar gerçekten çok para tutan işler değil. Maliyetli İşler de değil.

Yeter ki irade olsun, baştan söylediğim gibi yeter ki plan program olsun.

Gerisi kolay.

Ben bu vesile ile tekrar 3 Aralık Dünya engelliler Günü'nü anmak, hatırlatmak, şu andaki iktidarı da özellikle bu noktada dikkatlerini çekmek istiyorum.

Ve engelli vatandaşlarımıza engelsiz bir Türkiye ümit ediyorum, umut ediyorum.

*****

Değerli arkadaşlar,

Ekonomik krizin iyiden iyiye kendini gösterdiği bir dönemdeyiz.

Vatandaşlarımızla yaptığımız sohbetlerde ortak bir nokta hep dikkatimi çekiyor.

DEVA’lı olsun olmasın, gittiğimiz bir pazarda, bir kahvede ya da kafede, bir ev hanımıyla, bir gençle sohbet ederken rastladığım o ortak duygu ne biliyor musunuz?

İnsanların bize, partimize duyduğu güven!

İnsanlar bizlere duydukları güveni ifade etmekten çekinmiyorlar.

Ama ne yapıyorlar? Bunu eğilip kulağımıza sessizce söylüyorlar.

Diyorlar ki “Gönlümüz sizinle”.

Diyorlar ki “Yolunuz açık olsun”.

Diyorlar ki “Kurtulalım artık”.

Bir kısmı, güvenini dile getirdikten sonra bir kısmı hepsi değil “Keşke ikinci bir oyum olsa…” diye şerh düşüyor.

Bazısı “Keşke tek başınıza seçime girseydiniz” diyor.

Kendisini ideolojik açıdan bizimle farklı bir noktalarda gören, kimi yerlerde az da olsa bize tepki gösterenler de oluyor. Bunların hepsi doğru.

Fakaat… Doğru olan bir şey daha var.

Makul hiç kimse, “Yahu siz bu işi beceremezsiniz, siz devlet yönetemezsiniz…” demiyor.

Kimse, “Siz gelirseniz ekonomi daha da kötü olur, hukuksuzluklar artar…” demiyor.

Kimse, “Çalıp çırparsınız, ihaleleri yandaşlarınıza verirsiniz…” demiyor.

Hiç kimse, “Mülakatlarda, kamu ihalelerinde sizden olanlara torpil geçersiniz…” demiyor.

İşte arkadaşlar;

Biz, yerel seçimlere kendi ismimizle, kendi adaylarımızla girmeye karar verirken bizi en çok motive eden bütün bu saha çalışmalarımızdı.

Siyasi görüşü ne olursa olsun, her kesimden insanın “Bunlar dürüst insanlar, iyi insanlar” demesi çok şükür bize nasip oluyor DEVA’ya nasip oluyor.

En büyük mutluluğumuzdur.

Hamdolsun.

*****

Değerli arkadaşlarım, kıymetli dostlarım…

Bu seçimlere kendi ismimizle kendi adaylarımızla girmek istememizin bir başka sebebi de şu:

Biz, demokrasi anlayışımızı, dar ideolojik mevzilere hapsetmek istemiyoruz.

Hatırlayın…

Genel seçimlerden önce ortak listelerin açıklanmasıyla başlayan, seçimlerden sonra da aylarca devam eden ithamları şöyle bir hatırlayın.

Bize söylenen sözleri, yapılan hakaretleri, maruz kaldığımız haksızlıkları şöyle bir hatırlayın.

Arkadaşlarımızın sokak sokak, mahalle mahalle dolaşarak, insanlarla tek tek sohbet ederek, alınlarının teriyle, helalinden hak ettikleri sonuçların, kimileri tarafından nasıl küçümsenmek istediğinin farkındayız…

Bunun sebeplerini de çok iyi biliyoruz. Hiç kimse bu milleti aldatmaya çalışmasın.

Tüm bunların DEVA’ya, DEVA üzerinden de bir siyasi görüşe ve duruşa karşı yapıldığının da gayet iyi farkındayız.

Tekrar ediyorum, tekrar etmekte fayda görüyorum:

Bize yöneltilen bu ithamların arkasında ne olduğunun farkındayız arkadaşlar.

Olay şu:

Her kesimin otokratı var. Otokrat zihniyet sadece iktidarda yok. Her kesimin otokratları var.

Ve değerli arkadaşlar işte otokratlar var ya o otokratlar Allah göstermeye bir sopayı ele geçirmeye görsünler.

Amaçları iktidarı ele geçirip sopayı ele geçirip başkalarını dövmek.

Öfkelerinin sebebi, o sopaya sahip olamamaları.

Kendilerinden olmayana, kendileri gibi görünmeyene tahammül etmeye mecbur kaldılar ya bu 6’lı masa falan derken, işte onun için öfkeliler.

Öfkeleri aslında kaybetmiş olmalarına ama aynı zaman ideolojik olarak tükenmiş olduklarını da fark ediyorlar onun için öfkeliler. Onu da biliyoruz.

Tahammülsüzlüklerinin başka sebepleri ne?

DEVA Partisi demokrasiye inanan, insanları dış görünüşleriyle yargılamayan, hukuku araçsallaştırmayı etik dışı bulan, medyanın özgür olması gerektiğini düşünen, farklılıkların zenginliğimiz olduğuna inananların partisi.

Bunlara bakarsanız kendinden olana, kendine benzeyene demokrat olmak kolay.

İşte şu salona bir bakıyoruz. Farklı kesimlerden yüzlerce insan aynı çatı altında.

Demokrasi budur bu.

Bıkmadan usanmadan anlatacağız.

Sayfalarca yazdık, yine yazacağız.

Özellikle şuraya dikkatinizi çekmek istiyorum:

Biz onlara birbirine karşı kibirle değil, tahammül ederek değil, hoş görerek hiç değil…

Beraberce, eşit birer vatandaş olarak, birbirimize saygıyla yaşamamız gerektiğini anlatıyoruz ve anlatacağız.

Bunlar bir arada olmayı hoşgörü olarak görüyorlar. Bunlar bir arada olmayı tahammül etmek olarak görüyorlar.

Biz bir arada eşit vatandaş olarak var olmanın iddiasındayız.

Onun için buradayız bu salondayız.

Uzun lafın kısası arkadaşlarım, biz gerçek demokrasiyi tam demokrasiyi öğreteceğiz onlara.

DEVA’nın uygulamalarıyla örenecekler.

*****

Değerli arkadaşlar…

Mevcut iktidar insanlara umut vadetmeyi bırakalı çook uzun zaman oldu.

Kimsenin iktidara güveni yok.

Bakmayın o son seçimlerde destek veren yüzde 52 var ya o yüzde 52 içerisinde en az 15-20 puan en az kerhen verdi o desteği. Şu ya da bu sebeple.

Ama bu iktidar bu ülkenin sorunlarını çözer diyerek o güvenle umutla vermedi.

Şimdi soruyorsunuz 'işler kötü" diyorlar.

‘İyiye gider mi’ diye soruyorsunuz ‘hayır’ diyorlar ‘daha da kötüye gidecek’ diyorlar.

İşte bunun tüm toplum farkında.

İşin ilginç yanı, şöyle bir iktidardakilere baktığımızda bunların birbirlerine güvenleri de yok.

“Yanlışlıkla şu koltuktan kalksam, ben gelene kadar acaba biri oturur mu”” diye korkuyorlar.

Yine iktidara bakıyoruz “O bana bir şey yapar mı, şu yerime geçmeye mi çalışıyor, bilmem kim şu kadar almış ben nerden neyi alırım” hesapları bitmiyor.

Hepsi geliyor kulağımıza hepsi, çok iyi biliyoruz.

Birbirlerine güvenmeyen, birbirlerine sırtını dönemeyen insanlar, bu ülkeye bir şey veremezler arkadaşlar…

Ekonomiyi toparlayacaklarmış… Toparlayamazlar.

Hukuku, adaleti tesis edeceklermiş… Edemezler.

Eğitim sistemini düzelteceklermiş. Düzeltemezler.

Çünkü dürüst ve ehil kadrolar olmadan bu ülkenin hiçbir sorunu çözülmez arkadaşlar.

Hukuk ve adalet olmadan diğer alanlarda siz ne yapmaya çalışırsanız çalışın, istediğiniz kadar Ali Babacan'ın eski arkadaşlarını iş başına getirin yapamazsınız, olmaz.

Çünkü asıl ülkeyi yöneten siyasi irade hukukun üstünlüğüne inanmıyor.

Ülkeyi tek imza ile yönetme yetkisine şu an sahip olan kendini anayasayla kanunlarla bağlı hissetmiyor.

Hukukun olmadığı adaletin olmadığı bir ülkede ekonomi düzelmez.

Hukuk bu ülkede ekmek kadar su kadar ihtiyaçtır.

Olmadan olmaz.

Onun için olmayacak diyorum.

Bu ülkenin bir vatandaşı olarak içim kan ağlayarak bunu söylüyorum.

Bir yandan ülkemiz daha iyiye doğru gitsin diye dua ediyorum ama bir yandan da biliyorum ki maalesef olmayacak.

İşte bunun içindir ki bu iktidarın ülkemize verecek hiçbir şeyi kalmadı.

Son kullanma tarihi de çoktan geçti…

Gençlerimiz, bilim insanı olmanın hayalini kurmaları gerekirken; kendilerine verilen, sonrasında faiziyle de geri alınan kredilerle, üç kuruş parayla yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor bu ülkede.

Zamanında başörtülü oldukları için üniversiteye alınmayan genç kızlarımız, çok şükür artık mezun oluyorlar…

Ancak, şimdi de borçlarını ödemek için iş arıyorlar bulamıyorlar.

28 Şubatlarda, DGM’lerde yargılanan, adliyelerden çıkmayanlar… Çok şükür, o günler geride bıraktı ama şimdi onlar ev sahipleriyle davalık oluyorlar.

Oğullarının yemin törenine alınmayan yaşlı teyzelerimiz…Şimdi girebiliyorlar…

Ancak, emekli maaşları kiralarına dahi yetmediği için sokaklara atılıyorlar.

Hayal ettiğimiz bu muydu?

İHA’larımız, SİHA’larımız var…

Ama sokaklar çetelerle dolu.

Uçak gemimizle gurur duyuyoruz…

Ama insanlar birileri gelip çökecek diye küçük bir dükkân dahi açmaya korkuyor bu ülkede…

Hukuk güvenliği diye bir şey yok.

Yargıda rüşvetler, gruplaşmalar, çeteleşmeler almış başını gitmiş.

Bunun hiç söylemiyoruz. Bunu yargının en üst makamındakiler, başsavcılar söylüyor, yazılı olarak şikâyet ediyor. Oralardan öğreniyoruz bunları.

Sanata katkınız, vatandaşlarınıza ve yandaşlarınıza yazdırdığınız kitaplardan ibaret.

Bilime katkınız, ülkeye sokulan uyuşturucuların, kimya mühendislerinin dahi çözemeyeceği muhteviyatından ibaret…

90’ların üstümüze karabasan gibi çöken karanlığını dağıtacağına inandığımız hareketin o zulme o baskıya dur diyeceğine inandığımız bir yönetim anlayışının geleceği arkadaşlar bu olmamalıydı.

20 yılın sonunda dönüp dolaşıp geldiğiniz, insanları getirdiğiniz yer bu işte.

Niye biliyor musunuz?

Sebep çok basit çok temel bir yönetim ilkesi var.

Ülkeyi yönetenler en üst noktada ülke yönetme iradesine, yetkisine sahip olanlar eğer süreyle sınırlanmazsa ve hukukla sınırlanmazsa güç o yönetenleri yozlaştırıyor.

Güç zehirlenmesi oluyor.

Hele hele mutlak güç mutlaka yozlaştırıyor. Asıl sebep bu. İşte bunun içindir ki arkadaşlar biz şunun bilincindeyiz… Bize duyulan güven geçtiğimiz seçimlerde bizi iktidara getirmek için yetmedi…

Ancak, doğru olana, dürüst olana, liyakatli, işinin ehli olana gösterilen teveccüh, iktidar nezdinde de yeni bir politikayı zorunlu kıldı.

Baktılar ki iş tehlikeye bindi baktılar ki seçimi ucu ucuna kazandılar hem de aldatarak montaj videolarla insanlara gerçekleri değil yalanları göstererek söyleyerek kazandılar.

Onun için hep söylüyorum helalinden kazanmadılar. Kazandılar ama helalinden kazanmadılar.

Ve uç uca kazandıkları seçimden sonra da bazı alanlarda ne yaptılar? Bir rasyonalite arayışına girdiler.

Arayışı diyorum çünkü rasyonalite dediğimiz kavram ancak ve ancak ülkenin en tepesindeki siyasi irade de varsa aşağılara doğru yansır.

Eğer o yoksa, olmaz.

Ne oldu “faiz sebep enflasyon sonuçtur” diye 5 yıl boyunca bu ülkede döviz kurunu patlatan Sayın Erdoğan'ın kendisi olmadı mı?

“Faiz sebep enflasyon sonuç” deyip bu ülkede faizleri patlatan enflasyonu patlatan kendisi olmadı mı?

Son 6 aydır Merkez Bankası 6 kere faiz artırdı.

Hiç konuşuyor mu? Bu konudan hiç bahsediyor mu?

Hesap verebilir anlayışına zihniyetine sahip olan bir cumhurbaşkanı bu konuları böylesine es geçer ve pas geçer mi?

Bir çık anlat ki “evet yanlış yapmışım aldatılmışım” değil mi daha önce dedin.

Yine çık de. “Ya bana birileri söyledi ama bilmiyormuşum de aldatılmışım” de ki güven oluşsun.

Ya 5 yıl boyunca iddia ettiğinin tam tersini 6 aydır ekonomide uygula, uygulat ve bu konuda hiç konuşma ondan sonra da güven oluşacak da ülkeye sermaye girecek.

Çok beklersiniz çok. Olmaz.

Herkes neyi bekliyor dur bakalım ya bu ne kadar gidecek?

Acaba Sayın Erdoğan ne zaman U dönüşü yapacak?

O kadar çok U dönüşü yaptı ki her alanda ekonomide, dış politikadan acaba buradan ne zaman U dönüşü yapacak?

Acaba bu kadroyu ne zaman “lafımı dinlemiyorlar” diye görevden alacak atacak.

Dolayısıyla öngörülebilirlik olmadan güven olmadan hep söylüyorum hukuk ve adalet olmadan ekonomi olmaz arkadaşlar.

İşte bunun içindir ki DEVA Partisi, doğruyu söylemenin riskli olduğu anlarda dahi, doğruları yüksek sesle haykırmasını bilen bir parti olmuştur.

Değerli arkadaşlarım,

Çok şükür bizim alnımız açık başımız dik.

Onun için DEVA Partisi’ni kurduk, onun için cesaretle “biz varız buradayız” dedik.

Onun için yanlışlara yanlış doğrulara doğru diyoruz ve bunu cesaretle söylüyoruz.

Hiçbir şeyden korkmadan söylüyoruz.

Biz çok şükür Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmayız.

Ve inanın böyle çalışalım, azimle iradeyle çalışalım hep söylüyorum ‘Doğacaktır vadettiği günler Hakk’ın, belki yarın belki yarından da yakın.’

Ama çok çalışacağız, çok çalışmakta yetmez doğru değil dosdoğru çalışacağız dosdoğru.

Biz buna inanıyoruz.

DEVA Partisi, yanlışın, haksızlığın, hukuksuzluğun karşısında; korkmadan dik durabilen kadrosuyla, yeni bir siyaset anlayışıyla yola çıktı.

Kolay değil arkadaşlar, bakın bu salondaki yüzlerce teşkilat mensubumuz, Türkiye’nin dört bir tarafında yüz binlerce DEVA’lı gidip ıslak imzasıyla “Ben DEVA Partisi’nin üyesiyim arkadaş” diye kokmadan çekinmeden Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığının parti üyeliğine, o kütüğe ismini yazdıran arkadaşlarımız bunların hepsi tek tek birer kahraman. Birer demokrasi kahramanı.

Hukuk ve adalet, özgürlük kahramanı.

Hepiniz kahramanlarsınız.

Böyle bir ortamda kolay değil arkadaşlar.

İnsanları çok korkutuyorlar ya.

Kimine havuç kimine sopa. Hangisi kimin üzerinde işe yarıyorsa.

Kendisiyle de değil çoluğuyla çocuğuyla korkutuyorlar.

En sevdikleriyle korkutuyorlar.

Gerçekten yazık.

İşte bizler DEVA Partisi’ni sadece “yeni bir siyaseti” mümkün kılmak için kurmadık.

Biz DEVA Partisi’ni ”yeni bir iktidarı” mümkün kılmak için kurduk ve bu yüzden yola çıktık.

Ve inanın biz kendimizden emin olduğumuz sürece dimdik alnımız açık yürüdükten sonra bizimle yürüyenlerin sayısı her gün çoğalacaktır.

Yüzbinler, milyonlar her ay her yıl bu harekete katılacaktır bizimle beraber olacaktır.

Biz şimdi genel seçimlerde topladığımız takdiri, farkındalığı, bilinirliği yerel seçimlerde, insanları yeniden DEVA Partisi’ne ikna ederek taçlandırmak zorundayız.

Dolayısıyla yerel seçimler bizim için çok çok önemli.

Yerel seçimler bizim için ilk defa bir seçmen tabanı oluşturacak. İlk defa DEVA partisine evet mührünü basacak bir vatandaş kitlesi bir seçmen kitlesi oluşturacak.

Ben DEVA'lıyım diye hiçbir zaman yüzü yere eğilmeyecek bir seçmen bir vatandaş grubu oluşacak Türkiye'de.

Ve inşallah on nüvenin üzerine aynı kartopu nasıl büyürse bir sonraki genel seçimlere kadar o kartopunu büyüte büyüte büyüte yürüyeceğiz inşallah.

Vatandaşlarımıza DEVA belediyeciliğini tanıtmak, onları başka bir belediyeciliğin mümkün olduğuna ikna etmek zorundayız.

Ve bunu hep beraber yapacağız gerçekleştireceğiz.

*****

Buradan tüm vatandaşlarımıza seslenmek istiyorum.

Önümüzdeki yerel seçimler bu iktidara “sarı kart” göstermek için en önemli fırsattır.

Sarı kart nedir? Bir uyarıdır. Sarı kart nedir? “Hatalarının farkındayım, ona göre ayağını denk al” demektir.

İşte bu hükûmetin icraatlarından memnun değilseniz, onları uyarmak istiyorsanız, gelin bu seçimlerde hep beraber arkadaşlar sarı kartı gösterelim. (…)

Açıkça gösterelim.

Bu sarı kart tabi ki ne zamana kadar? Genel seçime kadar.

Biliyoruz ki bu kafayla bu hukuksuzlukla ve adaletsizlikle bu iktidar sonuç üretemeyecek.

Üzülerek söylüyorum hiçbir alanında başarı üretemeyecektir.

Onun için bu yerel seçimlerde diyorum ki gelin sarı kartı gösterelim ama genel seçimlerde de hep beraber kırmızı kartlarımızı hazırlayalım.

Ve genel seçimlerde de artık kırmızı kartı gösterip bu dönemi beraberce sona erdirelim inşallah.

Sarı kartı gösterelim ki, dikkat etsinler.

Sarı kartı gösterelim ki, hukuktan adaletten saptıklarının farkına varsınlar.

Bu seçimlerde şöyle DEVA’ya yakışan bir sonuç alalım ki iktidar genel seçime kadar iki elinin arasına başını alıp biraz düşünsün kendine gelsin.

Nasıl genel seçimlerde o 52-48 sarstıysa bir rasyonalite arayışına az da olsa girdilerse bu yerel seçimlerde bizim iyi sonuç almamız, genel seçimlere kadar da ülkenin iyi yönetilme çabasını bir miktar oluşturabilir.

Göreceğiz, dua ediyoruz ama bunun mümkün olmadığını da hep söylüyoruz.

Sarı kartı gösterelim ki, pervasızlıktan, vurdumduymazlıktan vazgeçsinler.

DEVA Partisi buna hazır.

Belediyecilik anlayışımızla hazırız.

Biz ne diyoruz arkadaşlar belediyecilikle alakalı daha önce biliyorsunuz Yerel Yönetimler ve Şehircilik Eylem Planımızı açıkladık.

Ve orada çok detay var.

Bu eylem planımız hem merkezi hükümetin hem de belediyeler ehli ile yapılması gerekenlerin kapsamlı bir çalışması.

Ancak biz ne yaptık bu yerel seçimlere özel iktidarda olmasak dahi yani şu andaki iktidar devam etse dahi bir sonraki seçimlere kadar bizim belediyelerimizin neler yapacağını DEVA belediyeciliği adı altında böyle bir kitapçıkta topladık.

Ben burada birkaç başlığa vurgu yapmak istiyorum.

DEVA Belediyeciliği nedir?

Öz kaynaklarını geliştirecek, merkezi yönetime bağımlı olmadan iş ve hizmet üretecek kurumsal yapıya sahip, yeni ve güçlü bir DEVA Belediyeciliği anlayışıdır, bir.

Ayrıca haksız kazanca ve Yolsuzluğa Geçit Vermeyen bir DEVA Belediyeciliği anlayışı getireceğiz biz.

Katılımcı ve Çoğulcu Demokrasiyi İşleten Bir DEVA Belediyeciliği Anlayışı Getireceğiz.

İnsan Odaklı ve Eşitlikçi Kentler Kuran Bir DEVA Belediyeciliği Anlayışı Getireceğiz.

Geleceğin Şehirlerini Kuracak, Ulaşım ve Erişim Sorunlarını Çözecek Bir DEVA Belediyeciliği Anlayışı Getireceğiz.

Çevre, Kültür ve Spor Dostu Şehircilikle, Hayat Kalitesi Yüksek Bir DEVA Belediyeciliği Anlayışı Getireceğiz.

Arkadaşlar;

DEVA Partisi olarak erdemli ve ahlaklı siyaset en temel önceliğimiz olduğunu zaten hep söylüyoruz.

Bu anlayışla bir ilki gerçekleştiriyoruz:

Her kademedeki belediye başkan adayımızdan, daha seçimlere girmeden önce, DEVA Belediyeciliği etik kurallarına bağlı kalacaklarına dair imzalı bir taahhütname istiyoruz.

Bakın arkadaşlar bu Türkiye’de bir ilk.

Daha önce böyle bir şey hiç olmadı dikkat edin.

Bu DEVA Partisi’nin temiz yönetim anlayışı konusunda lafta değil, sözde değil, özde ne kadar samimi olduğunun işte en önemli belgesi.

Ve bütün adaylarımızdan diyoruz ki bunları okuyun dürüst belediyeciliğin şimdiden ne olduğunu gelin vatandaşlarımıza taahhüt edelim diyoruz.

Bu çerçevede, belediye başkan adaylarımız;

• Dürüstlük,

• Şeffaflık, Katılımcılık ve Hesap Verebilirlik,

• Adalet ve Eşitlik,

• Ayrımcılık Yapmama ve Liyakatı Esas Alma,

• Çıkar Çatışmasını Önleme,

• Hediye ve Menfaat Kabul Etmeme,

• Kamu Yararını Üstün Tutma,

• Kamu Kaynaklarını Koruma,

• Siyaset Finansmanını belediye yoluyla Önlenme,

• Gizli Bilgileri İfşa Etmeme ve Kişisel Amaçlı Kullanmama

İlkelerini kabul, beyan ve taahhüt ettiklerine dair bu belgeyi bizim adaylarımız imzalayacaklar ve bu sözle bu taahhütle milletimizin karşısına çıkacaklar.

Biz de parti olarak yetkili organlarımız aracılığıyla bu etik kurallara uyulup uyulmadığını düzenli olarak izleyecek, denetleyecek ve her bir belediyemizin bu konudaki karnesini şeffaf bir biçimde kamuoyuyla paylaşacağız.

Yani belediyelerimizin objektif performans kriterlerine göre kendi kendimize karnesini oluşturacağız ve bu karne notlarını da belediyemizin toplumla paylaşacağız.

Bu da yine Türkiye’de bir ilk olacak.

İnşallah hayırlara vesile olur.

*****

Değerli Arkadaşlarım,

Şimdi, size yıllar önce yaşanmış gerçek bir olaydan bahsetmek istiyorum.

Ekran başındaki vatandaşlarımız…

Umutsuzluğa kapılan, çözümü yurt dışına gitmekte bulan gençler; pazara giderken korkarak giden, evine bir misafir çağırmadan önce hesap kitap yapmak zorunda kalan ev hanımlarına tüm vatandaşlarımıza sesleniyorum.

Gerçek yaşanmış bir olayı anlatacağım size.

Uzak bir coğrafyadan.

Yıl 1972. Uruguay Hava Yollarına ait bir uçak And Dağları’na düşer.

Karın üzerine düşer. Mevsimlerden kış.

Kazadan kurtulanlar olur, fakat arama kurtarma çalışmaları bir türlü sonuç vermez.

İnsanlar orada, dağların orta yerinde, çaresizce beklerler.

Her taraf kar… Uçak beyaz… Bulması zor...

Düşünürler: Burada beklesek mi, gidip yardım mı çağırsak?

Beklemeye karar verirler. Birkaç gün geçer, üç gün geçer, günler hafta olur.

Derken uçağın içinde bir radyo bulurlar. İçlerinden üç kişiyi radyonun çektiği yüksek bir noktaya gönderirler ve derler ki siz bir haber almaya çalışın.

Bu üç kişi, tepeye ulaşır, radyoyu açar. Haberleri dinlemeye başlarlar.

İşte, orada, o karın ve soğuğun ortasında, arama kurtarma çalışmalarının bittiği haberini alırlar. Bu haberi radyodan dinlerler.

Artık, onları kurtarmaya gelecek kimse yoktur.

Bu 3 kişi haberi arkadaşlarına nasıl söyleyeceklerini düşünerek çaresizce, umut içinde bekleyen uçak enkazının yanındaki arkadaşlarının yanına giderler.

Haberi dinleyenlerden biri, arkadaşlarının yanına varınca söze girer ve diğer arkadaşlarına der ki;

“Arkadaşlar” der. “Size iyi bir haberim var. Arama kurtarma çalışmalarından vazgeçmişler.

İnsanlar telaş içinde… Ağlayanlar, üzülenler.

Ya demişler bu nasıl iyi haber?

O üç kişiden genç yanıtlar: “Çünkü” der, “Buradan kurtulmak artık bize kaldı.”

*****

Çünkü dostlarım…

Bazen, başımıza gelen musibetlerden kurtulmak için, kimsenin sizi kurtarmayacağını anlamak ve kabullenmek, iyi bir haberdir.

İş başa düştü doğru.

Şimdi, burada duran, gözlerimin içine bakan değerli yol arkadaşlarıma, ekran başında bizleri izleyen yurttaşlarımıza sesleniyorum.

Ve söylüyorum…

Arkadaşlar, haberler iyi.

Bu iktidardan kurtulmak bize kaldı.

İş bala düştü.

*****

Şimdi sizlere sormak istiyorum.

DEVA olarak, Türkiye’nin dört bir yanında, elimizin ulaşmadığı tek bir hane kalmayana kadar mücadele edecek miyiz? (…)

İl il, ilçe ilçe, belde belde, mahalle mahalle, ayaklarımızın altı su toplayıncaya kadar, her bir kenara, her bir köşe başına ulaşacak mıyız? (…)

Ev hanımlarına, çocuklara, gençlere; kirayı ödeyemediği için evden atılan o yaşlı teyzelerimize dedelerimize evladını şehir dışında okutmak için ek iş yapmak zorunda kalan, ilave gelir peşinde koşan memurlarımıza; çaresiz olmadıklarını çözümün DEVA Partisinde olduğunu söyleyecek miyiz? (…)

Hangi kesimden olursa olsun, tüm vatandaşlarımıza; birbirimizden korkmamamız gerektiğini, çünkü DEVA Partisi’nin burada olduğunu anlatacak mıyız? (…)

Asansöre binmekten korkan gençlere… Anlatacak mıyız? (…)

Sevdiğiyle evlenmek için para biriktiren gençlere Anlatacak mıyız? (…)

Anlatacağız arkadaşlar, kapı kapı anlatacağız.

Bıkmadan usanmadan anlatacağız.

Biraz daha sabır.

*****

Buradan bütün vatandaşlarımıza seslenmek istiyorum:

Biraz daha sabır.

Ama sabır oturduğumuz yerden bekleyerek sabır değil sabır çalışarak sabır aktif olarak sabır.

Değerli Vatandaşlarımız

Çektiğiniz zorlukların her birinin farkındayız.

Çektiğiniz sıkıntıları çok iyi biliyoruz.

Adaylarımız da farkında. Bu yüzden, inşallah, gittiğiniz her yerde adaylarımıza rastlayacaksınız.

Daha bugün ilk programımız.

Bugün sadece 51 adayımızı açıklıyoruz.

Benzer programlarla Ankara’da veya yerelde daha yüzlerce adayımızı vatandaşlarımıza tanıtacağız ve vatandaşlarımızın desteğini isteyeceğiz.

Değerli vatandaşlarımızdan ricam, bir yerde bir DEVA’lı görürseniz selam verin, derdinizi anlatın. Çünkü DEVA’lılar sadece konuşan siyasetçiler değil.

DEVA’lılar aynı zamanda çok iyi dinleyen siyasetçiler.

Dinliyorlar anlıyor ki çalışıp çözüm üretelim diye.

Sizler anlattıkça, biz daha çok çalışacağız.

Şimdi hepinizin huzurunda adaylarımıza, DEVA kadrolarına ve herkese soruyorum:

Çalışacak mıyız arkadaşlar? (…)

Çok çalışacak mıyız? (…)

Dosdoğru çalışacak mıyız? (…)

Hep beraber inşallah.

Başkan adaylarımız Türkiye’mize hayırlı olsun.

Ben kendilerini tebrik ediyorum.

Bugün açıklayacağımız adaylar öyle hiç sağa sola bakmadan “Ben buradayım ve DEVA Partisi’nin belediye başkan adayıyım” diye ortaya çıkan ilk kahramanlar. İlk neferler.

Arkadan dalga dalga gelecek inşallah.

Bu seçimlerde arkadaşlar lamı cimi yok damga damlaya. Oylar DEVA’ya.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Kalın sağlıcakla.