28 Mayıs 2021 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Bursa İl Başkanlığı Açılış Konuşması

28 Mayıs 2021

Bursa İl Binası Açılış Konuşması

DEVA Partisi’nin değerli genel merkez kurul üyeleri,

Bursa il teşkilatımızın çok değerli başkanı,

Teşkilat mensuplarımız,

Sevgili Bursalı gönüldaşlarımız,

Bu program vesilesiyle diğer illerimizden gelip bizlerle beraber olan kıymetli konuklarımız,

Ulusal ve yerel basınımızın değerli temsilcileri,

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız;

Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor, Bursa il teşkilatımızın hizmet binası açılış törenine hoş geldiniz diyorum.

*****

Bugün Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti,
İpek yolu gibi tarihi birçok ticaret yolunun güzergahı olan yeşil Bursamıza hizmet edecek, bu yeni il başkanlığımızın açılışını sizlerle beraber gerçekleştiriyoruz.

Biz bugün Bursa’da bir parti binası değil, şehrimiz için bir hizmet noktası açılışını gerçekleştiriyoruz.

Bugün burada bir demokrasi merkezinin açılışını gerçekleştiriyoruz. Bugün burada, atılımın ve çözümün adresini açıyoruz.
Bursamıza ve ülkemize hayırlı olsun diyorum.

*****

Değerli arkadaşlar,

Birçok temel gerçekten partimiz sayesinde atılıyor bu ülkede. Çok temel bir ilkelerle yola çıktık.

Demokrasi için, milletimizin sesini egemen kılmak için yola koyulduk. Üstümüze düşen sorumluluğun farkındayız.

Demokrasimize karşı yönelen her türlü kalkışmanın karşısında dimdik duracağız.

Milletin iradesini her şeyden, herkesten üstün tutacağız.

Koşullar ne olursa olsun, hukuk devletinden ve hukukun üstünlüğünden asla vaz geçmeyeceğiz

Hiçbir vesayet odağına, siyasetin üstünde bir güç atfetmeyeceğiz.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Bugünkü iktidar oluşturduğu hukuksuzluğu, güvensizliği artık inkâr bile etmiyor .

Daha iki gün önce AK Parti Genel Başkanı şapkasıyla Sayın Erdoğan grup toplantısında bir parti liderini alenen tehdit etti. Rize’de yaşanan provokatif olaylar için “ders verdiler” dedi.

Daha da ileri gitti. “Bunlar iyi günler” dedi.
Bir ülkenin asli vazifesi nedir arkadaşlar?
O ülkenin vatandaşlarının güvenliğini sağlamak değil mi? Devlet niye var?
Devlet vatandaşlarının güvenliğini sağlamakla sorumlu.

Fakat öyle bir hale geldi ki memleket, o devletin başındaki kişi, yani devlet başkanı, yani Cumhurbaşkanı siyasi rakibi gördüğü bir genel başkanı tehdit ediyor. “Bunlar daha iyi günler” diyor. “Daha kötüsü gelecek” demeye getiriyor.

Ben buradan huzurlarınızda şunu çok açık bir şekilde ifade etmek istiyorum.

Sayın Erdoğan’ın çarşamba günkü ifadelerinden sonra Türkiye’de eğer siyasi şiddet olursa, sokak şiddeti olursa, eğer herhangi bir partinin üst düzey yöneticisine, herhangi bir partinin genel başkanına sokak ortasında saldırı olursa bunun sorumlusu bizzat Sayın Erdoğan’ın kendisidir. Cumhurbaşkanı’nın kendisidir.

Yuh yok arkadaşlar.
DEVA Partisi’nin lügatında “Yuh” yok.
Dün değerli arkadaşlarım, İzmir’de benzer bir olayla karşılaştık.

Adnan Menderes Havalimanı’na indiğimiz andan itibaren otobüsümüzle geçtiğimiz bütün güzergahta, çarşı pazar dolaştığımız her mekânda, İzmirli vatandaşlarımız bize gönlünü açtı, kucağını açtı, kalbini açtı.

Çok şükür, çok çok olumlu bir tutumla karşıladı bizi İzmir.

İzmir DEVA Partisi’ni bağrına basmış. Ben bunu gördüm, bizzat şahitlik yaptım.

Fakat bütün bir buçuk günlük programımız içinde, aynı İkizdere’de olduğu gibi, muhtemelen görevli birisi, görevlendirilmiş birisi çıktı, toplam on saniye süren dört beş kelimelik cümleler kurdu, yanımızdan geçti gitti.

Bir baktık, yandaş medya haber yarışına girmiş. Aynı İkizdere’deki gibi baktık yandaş medya, yandaş medyanın internet sitesinde, internet haberlerinde 1. sırada hemen haber. Nasıl olduysa, en hızlı haberi de onlar yetiştirmiş. Aynı İkizdere’deki nasıl bakıyorum o mikrofon var mı yok mu onun için rahat söyleyeyim. İkizdere’de o provokasyon ifadeleri kullanan bir hanımefendi vardı, onun yanında da uzanan bir mikrofon vardı. O mikrofonda hangi kanalın yazdığını siz biliyorsunuz, şimdi ben buradan ifade etmeyeyim. Benzer bir şeyi dün biz İzmir’de yaşadık. Daha fazlasını da yaşayabiliriz. Biz bunların hepsini göze aldık.

Fakat, iktidar iktidar partileri maalesef öyle bir duruma düştüler ki, artık bunlardan medet umuyorlar. Çünkü ülkenin artık doğal akışı bambaşka bir yere doğru gidiyor, iktidar her gün zemin kaybediyor.

Hele hele şu son olaylardan sonra Cumhurbaşkanı’nın önünde 2 tane seçenek vardı: Ben bunu çarşamba günkü konuşmasından sonra söyledim. Dedim, “Önünde 2 tercih var. Ya yanlış kişilerin arkasında durmayacak, yargı gereğini yapacak diyecek böylelikle küçük ortağı kaybedecek, ülke seçime gidecek ya da bütün bu yanlışlıkların bütün bu hukuksuzlukların bütün bu yanlış insanların arkasında duracak” demiştim. 2 tercihi var demiştim. Daha önceki tercihlerinde olduğu gibi gitti yanlış tercihi işaret etti. Merkez Bankası’nda da yaşamıştık biliyorsunuz. Demiştim ki “Ya şu yanlış tezini kabul etsin, gitsin bir milletten helallik istesin, ya ben yanlış yaptım, yanlış tezi yıllarca bastırdım, ülke 130 milyar dolar rezervini kaybetti bu yüzden desin, hatasını kabul etsin.

Ya da Merkez Bankası’na dönsün, gereğini yapsın” dedim. Gitti yanlış tercihi işaretledi, Merkez Bankası Başkanı’nı görevden aldı, o gün bugündür de dikiş tutmuyor. Yanlış bir kadro, işi bilmeyen kadro, bağımsız çalışmayan kurum. Bugün herhalde sabah bakmadım ama döviz kuru Türkiye’de tarihi rekorlarından birisi bugünlerde galiba. Görüyorsunuz sadece yanlış yaptığı o imza yüzünden ülke 531 milyar lira kaybetti arkadaşlar. 531 milyar lira. Bir yanlış imza. Ben yanıldım demedi, gitti bürokratları suçladı, onların görevini değiştirdi, kur artışı, faiz artışı derken tam 531 milyarlık ilave maliyetle bu ülke karşı karşıya kaldı.

Ben buradan tekrardan kendisine soruyorum. Sayın Cumhurbaşkanı’na soruyorum.

Ne demişti? “Bunlar daha iyi günler.” demişti değil mi? Bu günleri iyi günler diye tanımlamıştı.

Sayın Erdoğan, bugünlerin nesi iyi ya Allah aşkına? Bugünleri siz nasıl iyi günler diye tanımlıyorsunuz ki? Daha neler gelecek bu ülkenin başına? Daha neler getireceksiniz bu ülkenin başına?

Biz bugünün tablosunu şöyle bir açıklayalım, gün sonunu şöyle bir Z raporunu açıklayalım.

Çete liderleri özel afla serbest bırakılıyor mu bu ülkede? Bırakılıyor. O çete liderleri tüm muhalefet liderlerini, gazetecileri, aydınları alenen tehdit ediyor mu? Ediyor.

Krizlerin ortağı Bahçeli çete liderini koruyup kolluyor. “Dava arkadaşım” diyor mu?

Mafyalar, illegal örgütlenmeler âdeta bölge bölge ülkedeki suç alanlarını, rantı paylaşıyor mu? Paylaşıyor.

Yurt dışına giden suç örgütü lideri,

Hani geçmişte Erdoğan’ın posterleriyle Rize’de miting yapan var ya ondan bahsediyoruz çok uzakta birileri değil. Yakın olduğu, mitin yapması için alan açtığı.

Aynı kişi gidiyor şimdi dışarıdan, yurt dışından videolar yayınlıyor.

Siyasetçilerin, bürokratların ve gazetecilerin içinde olduğu vahim iddialarda bulunuyor.

Bütün bunlar yaşanırken, vatandaşımız ne yapıyor? Vatandaşımız bir ekmek parasına muhtaç.

Çiftçimiz kuraklıkla ve hayat pahalılığıyla tek başına mücadele vermeye çalışıyor. Traktörlere haciz geliyor.

Esnafımız siftah yapamıyor. Kirasını ödeyemiyor, evde tencere kaynamıyor.

Artık aşısı olan bir hastalık hala Türkiye’de etkili ve kötü yönetim yüzünden aşıyı zamanlıca tedarik edemediği için vatandaşlarımız ölüyor.

Şimdi Biontech ile imza attılar değil mi? Niye bugüne kadar beklediniz?

Biontech’in kurucusu 2 tane bizim insanımız, bizim vatandaşımız, onlar buldu bu aşıyı.

İlk başlarda, pandeminin o ilk aşısının bulunduğu zamanlarda ne dediler: “Türkiye’nin bizden bir talebi yok, bizden” dediler.

Bunu söyleyen o bilim insanları, başka kişiler değil ki.

Ben buradan soruyorum?

Siz o ikinci Biontech imzasını atmak için bugüne kadar ne beklediniz?

Niye beklediniz?

Niye aylarca oradan tedarik etmediniz de bugünü beklediniz?

Niye bu arada binlerce vatandaşımızın hayatını kaybetmesine göz yummuş oldunuz?

Ülkenin durumu bu.

Hani “bunlar iyi günler” diyor ya Erdoğan. Onun için anlatıyorum bunları. “Bunlar iyi günler” diyor.

Anneler babalar bugün çocuklarının geleceğinden korkuyor. Gençler bu ülkeden kaçma yollarını arıyor.

Belediyeler özel yurtdışı seyahatler, gri pasaport kampanyaları düzenliyor. Ülkeden kaçmak isteyenler için yol vermek için, yön vermek için.

Gece yarısı kararnamesiyle her an her şey yapılabildiği için bu ülkede yatırımcılar korkuyor, ürküyor.

Bu ülkenin insanı bu ülkeye yatırım yapmıyor.

İşsizlik niye yüksek zannediyorsunuz.

Genç işsizlik niye tarihi rekor seviyede, %27’de. O da TÜİK’i açıklıyorsak. TÜİK’e güveniyorsak. TÜİK’in açıkladığı rakamlara güveniyorsak.

Niye işsizlik yüksek bu ülkede?

Bu ülkedeki herkesin cumhurbaşkanı olması gereken Sayın Erdoğan, yemin metninde öyle yazıyor, o yeminle başlıyor, tarafsızca görevimi yapacağım diye yemin ediyor, öyle başlıyor görevine.

Anayasada Cumhurbaşkanı’nın yemin metni değişmedi.

Bu ülkenin tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı muhalefet liderlerini, açıkça tehdit ediyor.

Kadınlar can güvenliğinden endişe ediyor.

Yargı talimat almadan harekete geçemeyecek duruma düşürüldü, maalesef.

Paramız tarihinin en kıymetsiz günlerini yaşıyor.

Bir de lafa gelince “Milli” demekten, “Yerli” demekten hiç kaçmıyorlar, biliyorsunuz.

“Milliği ve yerliliği” başkasına bırakmıyorlar. Bu mu millilik yerlilik?

Bu ülkenin yerli parasını pul mu etmek, bu mu millilik, yerlilik? Soruyorum ben onlara

Ev gençleri var, arkadaşlar artık ev gençleri. İşsizler, iş bulamıyorlar. Ülkemizin dört yanından yoksulluk intiharları haberleri alıyoruz. Yoksulluk intiharları diye bir tabir girdi literatürümüze.
Biz böyle bir şey bilmezdik.

Türkiye çok krizler yaşadı, Türkiye çok zor dönemler geçirdi ama yoksulluktan, fakirlikten canına kıyan vatandaşımız olmazdı Türkiye’de.

Şu anda bunu yaşıyoruz.

Sayın Erdoğan, soruyorum size, bu mu “iyi günler” bunlar mı iyi günler dediğiniz, bunlar mı? Daha ne getireceksiniz başımıza?

Artık bir soluklanın yeter.

Ülkemiz hukuk devleti olma vasfını yitirdi. Her konuda, her alanda başınıza buyruk davrandığınız için, hukuk, kural tanımadığınız için bu güzel ülke günbegün kaybediyor.

Cumhurbaşkanlığı görevini neredeyse tamamen bir kenara bırakıp, devlet gücünü kullanarak “Ben siyasi rakiplerimi, diğer genel başkanları nasıl korkuturum diye bunlarla uğraşıyorsunuz.”

Ya bu ülkenin en büyük düşmanı işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı. Siz düşman arıyorsanız, bu sorunlarla uğraşın.
Unutmayın, siz bu ülkenin şu anda Cumhurbaşkanı’sınız.
Bir süre daha öyle.

Ama bu görevdeyken görevinizin gereğini yerine getirin.

Değerli arkadaşlarım, ben Anayasa’yı açıyorum, bakıyorum.

Cumhurbaşkanı’nın yemin metnini okuyorum.

Cumhurbaşkanı’nın yemin metnine bir bakın, bir de Sayın Erdoğan’ın bugünkü yaptıklarına bakın.

Bugün Sayın Erdoğan her şeyi yapıyor ama bu ülkenin gerçek anlamda Cumhurbaşkanlığı’nı yapmıyor.

Koltuğunun derdine düşmüş bir partinin genel başkanı neyse o reflekslerle hareket ediyor.

Unutmasın, bu millet onu Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı olarak 2018’de seçti, görevinin son gününe kadar da Anayasa yemin metnine de bağlı kalmak zorunda.

O yemin metninin arkasında mı değil mi bugün açıklasın, söylesin.

Yemin metninin arkasındaysa, görevine başlarken ettiği yemin metninin arkasındaysa o metnin gereğini yerine getirsin.

Evet değerli arkadaşlarım,

Zor zamanlardan geçtiğimizi biliyorum. Tam da zor zamanlardan geçtiğimiz için buradayız.

Biz, DEVA Partililer olarak nasıl yol yürüyeceğimizi de gayet iyi biliyoruz. Biz bu ülkenin hangi yoldan gitmesi gerektiğini de iyi biliyoruz.

Sevginin, saygının, eşitliğin ve adaletin esas olduğu bir yoldan, hakikatin yolundan, bir an bile ayrılmayacağımızı biliyoruz.

Hepsinden önemlisi, biz bu ülkenin daha iyi bir yönetimi, demokrasiyi, adaleti ve refahı hak ettiğini çok iyi biliyoruz.

Bu ülkede yaşayan tek bir insanın dahi adaletsizliği, yoksulluğu, yoksunluğu hak etmediğine inandığımız için buradayız.

Biz bu ülkede yaşayan tek bir insanın dahi yalnız kalmaması ve geride olmaması için buradayız.

Biz genciyle, yaşlısıyla, çalışanıyla, kadınıyla, erkeğiyle, emeklisiyle, çiftçisiyle vatandaşlarımızın arasındayız.

Ve işte o yüzden çok iyi biliyoruz ki vatandaşlarımızla da yaptığımız temaslardan da çok iyi anlıyoruz ki bu iktidarın artık gitme zamanı yaklaşıyor.

*****

Ve değerli arkadaşlar, işte Türkiye’nin çaresi, Türkiye’nin çözümü, Türkiye’nin DEVA’sı da burada.

Ve biz hazırız.

Biz ülkemizin önce sağlam bir hukuk zeminine kavuşmasını ve ardından “DEVA ekonomisi” ile büyümesini hedefliyoruz.

Peki DEVA ekonomisi ne demek?

DEVA ekonomisi; adil rekabete, fırsat eşitliğine, özel sektör öncülüğüne ve verimliliğe dayalı bir ekonomik sistem demek.

DEVA ekonomisi; kaliteli bir büyüme demek.

DEVA ekonomisi; tutarlı, öngörülebilir, ortak akla dayanan, şeffaf ve hesap verebilir bir ekonomi anlayışı demek.

DEVA ekonomisi; her bir vatandaşımızın insan onuruna yaraşır iş, gelir ve refah içinde olması demek.

Biz, bu ülkenin insanlarının yatağa aç gitmediği, yarınlarından endişe etmediği bir refah seviyesini hedefliyoruz.

Biz bu ülkede değerli arkadaşlarım, mutlak yoksulluğu sıfırlamıştık.

Uluslararası bütün finans kuruluşlarının, Dünya Bankası’nın raporlarında artık Türkiye mutlak yoksulluğun sıfırlandığı bir ülke olmuştu, bunu yaşadık, gördük.

Şu andaki hükümet maalesef o mutlak yoksulluğu tekrardan diriltti, tekrar hortlattı.

Bütün uluslararası raporlarda şimdi Türkiye mutlak yoksulluğun olduğu bir ülke olarak anılıyor.

Esnafın kepenk kapatmadığı, faturalarını ödeyebildiği, emeklilerin saygın bir gelir elde ettiği bir ülke olmak istiyoruz biz, bunun için çalışıyoruz.

İşte biz, umudunu asla yitirmeyenlerin partisi olarak, DEVA Partisi olarak diyoruz ki;

Bu milletin daha da fakirleşmesine izin vermeyeceğiz. Aileleri kara kara düşünmekten kurtaracağız.

Piyasalarda dünya tarihinde görülmemiş miktarda likidite varken, kendi insanımızın imkanları varken, bu ülkede kiralık kasalar doluyken, yastık altı birikim varken, bu ülkenin insanı kendi birikimlerini başka ülkelerde daha güvenli limanlarda park etmeye çalışırken, bu varlık varken, bu ülkenin yokluk içerisinde yaşamasına artık izin vermeyeceğiz.

Varlık içinde yokluğa müsaade etmeyeceğiz.

Halkımızın geçim sıkıntısını bilen, işinin ehli kadrolarla, dürüst ve işini bilen kadrolarla sorunları çözeceğiz.

Kimsenin şüphesi olmasın; önce güveni tesis edeceğiz, ardından topyekûn zenginleşeceğiz.

DEVA iktidarında, bu verimli topraklarda, işsizlik değil, yoksulluk değil, açlık değil,

Bereket akacak.
Bolluk akacak.
Refah akacak.
DEVA kadrolarıyla hazırız, emaneti teslim almaya geliyoruz.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Hani şu şaibelerin ortasındaki kişi şu anda hükümet üyesi olarak kalan kişi, çıktığı televizyon programında, herhalde hedef şaşırtmak için, herhalde “çok üzerime geldiler, başka isimleri de anayım da gitsinler biraz da o isimlerle uğraşsınlar” diye düşündüğü için geçenlerde benim de ismimi telaffuz ederek dedi ki “2015 seçimlerinden sonra, Ali Babacan o günkü MKYK’da ekonomiyi düşünüyor” dedi. Ben ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak, neyidüşüneceğim? Sizler gibi, biz, sizler gibi şahsi siyasi ikbalini düşünenlerden değiliz. Kendi menfaati için bu ülkeyi fakirleştiren, yoksullaştıran, bu ülkede hukukun devletini sıfırlandıranlardan değiliz. Onların düşünemediği, halkın derdini umursamadığı çok belli. O yüzden ben buradan bir kere daha acilen acilen vatandaşlarımıza destek olacak hızlı bir reçeteyi hatırlatmak istiyorum.

Ben o günde milletin aşını, işini düşündüm.
Bu milletin refahını düşündüm.
Kendi koltuğumun derdinde değildim.
Ama bazıları ne kadar seviyormuş o koltukları ya. Yapışıyorlar, bırakmıyorlar. Bir gün zorla kalkacaklar, o ayrı.

Seçim sonucu, ilk seçim ne zaman bilemiyoruz ama ilk seçim geldiğinde, vatandaşlarımız diyecek ki “Süre doldu kardeşim ya, artık kalkın gidin Dürüst ve işinin ehli kadrolara ben güveniyorum. Onları destekliyorum, onlar yönetsin bu ülkeyi” diyecek vatandaşlarımız, bir gün bırakıp gidecekler. Ama bırakıp gittiklerinde vatandaşın yüzüne nasıl bakacaklar? Caddede, sokakta, pazarda nasıl yürüyecekler, onu göreceğiz. Onu göreceğiz. İbretlik çok şeyler oldu bu memlekette gene olacak.

Ama değerli arkadaşlarım, buradan tekrar sözlerimin sonuna gelirken hap gibi bir reçeteyi tekrar etmek istiyorum. Hap, hap.

Hükümete de tavsiye ediyorum, bakın, hemen bu ilacı kullanın, çok hızlı çözülecek bazı sorunlar var, vatandaşlarımızla ilgili, esnafla ilgili.

Bakın onların tüm bu pandemi döneminde, vatandaşlarına doğrudan destek için bütçeden ayırdıkları para ne kadar biliyor musunuz?

Pandemi başlayalı 15 ay oldu. 15 ay. 15 ayın toplamında 15 milyar lira para ayırdılar pandemi için.
Bu yılın bütçesinde sadece sadece geçilmeyen köprüler, kullanılmayan otoyollar, uçakların inmediği havaalanları için ödedikleri para ne kadar biliyor musunz? Sadece bu yılın, bir yılın bütçesinde 31 milyar lira.

Pandeminin tümünde 15 aylık süre içerisinde vatandaşa verdikleri desteğin toplamı 15 milyar, sadece bir yıl için, bu yıl için bütçeye koydukları garanti ödemeleri 31 milyar o da eski kurla. Bugünün kuruyla çarpsanız o çok daha fazla tutacak. Yıl sonu geldiğinde o 31 milyar bütçe de yetmeyecek.

Ben 11 tane bütçe yapmış kardeşiniz olarak az çok bütçenin nereye gideceğini görebiliyorum.

Kendilerine ve etraflarındaki üç beş kişiye zenginlik ve şatafatı layık görenler maalesef bu pandemi döneminde vatandaşlarımıza açlığı, perişanlığı reva gördü.

Buradan bir kere daha aylardır söylediklerimizi tekrar etmek istiyorum.

Vatandaşlarımıza karşılıksız destek verin ama geçinebilecekleri kadar ve düzenli yapın bu desteği. Bir defalık destekler bir defalık. İşte en son büyük paket açıkladı Cumhurbaşkanı değil mi?

“Esnafımıza,” dedi “3 bin lirayla 5 bin lira destek vereceğiz.” diye.

Ya bugün küçük bir işletmenin tek bir çalışanı varsa asgari ücretle çalışan tek bir kişinin işverene maliyeti bir ayda 4200 lira aylık, aylık.

Bir çalışanın, asgari ücretle çalışanın bir aylık maliyeti işverene 4200 lira, esnafa büyük paket diye açıkladığı rakam bir defalık işte 3 bin 5 bin onun da şartı şurtu var.

Daha alabilen de yok ha. Hep yokuş yapıyorlar. Başvuran esnafımız iyi biliyor. O yardımı almak o kadar kolay değil. 'Yardım vereceğiz', diyorlar arkadan şartları sayıyorlar sayıyorlar sayıyorlar sayıyorlar. Zaten o şartları tutturabilene aşk olsun.

Diyoruz ki bakın şu SGK prim ödemelerini, vergi borçlarını, elektrik, su, doğal gaz ödemelerini pandemi bitene kadar faizsiz olarak erteleyin ya.

Adamın dükkanını kapattırıyorsunuz zorla. Kira ödemeye devam ediyor, kira çalışıyor, stopaj ödüyor.

Bunları kira desteğiyle destekleyin. Kredi borçlarını pandemi bitene kadar erteleyin, stopajdan tamamen vazgeçin.

Biz dersimizi çalıştık. Ve reçeteyi yaklaşık 15 ay önce pandemi ilk çıktığında açıkladık.

Hükümete de verdik bakın bu işin sağlık yönünü şöyle yönetin. Ekonomi yönünü de şöyle yönetin diye hükümete reçeteyi verdik.

O günlerde sayın Erdoğan çıktı ne dedi? Beni kastederek? 'Bir de', dedi 'kalkmış bana ders vermeye çalışıyor,' dedi.

E derse ihtiyacınız var, bilmiyorsunuz. Bilmiyorsanız hiç olmazsa öğrenin. Öğrenin.

Bilmemek bir devlet yöneticisi için doğru değil. Bilmiyorsa bilenlere danışması lazım. Ama atadığı kadrolar da o işten anlamayan kadrolarsa dışarıdan gelen önerileri dinleyin.

Bakın biz sadece eleştirmiyoruz, sadece yanlışları işaret etmiyoruz. Ne yapılması gerektiğiyle ilgili önerilerimizi de söylüyoruz, çözümleri de ortaya koyuyoruz. DEVA Partisi'nin farkı zaten bu.

Biz tüm önerilerimizi gerçekliğe uygun olarak günü gününe yapıyoruz.

Uygulanması mümkün olanı öneriyoruz. Hesabını kitabını yaptığımız önerilerle geliyoruz.

Değerli arkadaşlar,

Biz her an halkımızın içinde, halkımızla beraber sorunların çözümü olacağız.

Bu milletin aklıyla, onuruyla, gururuyla alay eden bu zihniyeti, gittiğimiz her yerde milletimize anlatacağız.

Aziz milletimize kulak vereceğiz. Toplumun gerçek gündeminden asla sapmayacağız.

Biz DEVA Partisi olarak bu ülkenin tek umudu olduğumuz bilinciyle çalışıyoruz, çalışmaya devam edeceğiz.

Bu vesileyle bir kez daha, Bursa il teşkilatımıza çalışmalarında başarılar diliyorum, il binamızın tüm ilçelerimiz için il merkezimizdeki tüm çalışmalarımız için hayırlı olmasını hayırlı çalışmalara vesile olmasını temenni ediyorum.

Hep beraber arkadaşlar, çok çalışacağız.

Cadde cadde, sokak sokak gezeceğiz.

Her kapıyı çalacağız.

Girmediğimiz işyeri, kapısını çalmadığımız mesken kalmayacak.

Vatandaşlarımızı dinleyeceğiz ve ülkemiz için hedeflerimizi hazırlıklarımızı vatandaşlarımıza paylaşacağız.

Teşkilatlarımızın artık bundan sonra her bir ayı çok kıymetli. Her bir haftası çok kıymetli. Her bir gün çok kıymetli. Her bir saat değerli. Her bir dakika değerli. Tek bir dakikamız bile arkadaşlar boş geçmemeli. Bakın sonra çok pişman oluruz. Ya deriz ki öyle seçim sonuçları alırız ki ‘Ya 3 kapı daha çalsaydık, 3 vatandaşımızın daha desteğini alsaydık daha farklı bir sonuç alırdık,’ deriz günü gelir. Onun için zamanın kıymetini bilelim. Zaman çok hızlı akıp gidiyor. Zaman şu anda bizim için en değerli varlık.

Bakın seçimin ne zaman olacağı belli olmaz. 2018 seçimlerinin açıklanmasıyla, seçimin gerçekleşmesi arasındaki süre 2 ay 6 gün. Açıklanmasıyla seçimin tarihi. 2 ay 6 gün. Yani çok hızlı gelebilir bu iş. Ha 2023’ün yazına kadar da bekleyebilirler ama bu bizim kararımız olmayacak. Kararı meclis ya da Cumhurbaşkanı verecek, anayasa öyle diyor. Ama biz her an seçim kararı alınabilirmiş gibi hazır olmamız lazım.

Ama seçim kararı alındığında da ya şunu yapamadık, şurada geciktik, keşke şunu da yapsaydık dememeliyiz. Hazır olmalıyız. Ben tekrar Bursa il başkanımıza, yönetim kurulu üyelerimize, tüm ilçe başkanlarımıza, ilçe yönetim kurulu üyelerimize, tüm ilçe başkanlarımıza, ilçe yönetim kuruluüyelerimize, tüm parti mensuplarımıza başarılar diliyorum.

Bu vesileyle aramızda olan İstanbul gibi, Kocaeli gibi bildiğim kadarıyla başka illerden gelen il başkanlarımıza, ilçe başkanlarımıza buradan tekrar selamlarımı, iyi dileklerimi sunmak istiyorum. Hayırlı uğurlu olsun diyorum. Hepinize başarılar diliyorum. Sağ olun, var olun.

Hepinize çok çok teşekkür ediyorum.