27 Mayıs 2021 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın İzmir İl Başkanlığı Binası Açılışı Konuşması

27 Mayıs 2021

İzmir
İl Binası Açılış Konuşması

DEVA Partisi’nin Değerli Genel Merkez Kurul Üyeleri, İzmir il teşkilatımızın çok değerli başkanı,
Teşkilat mensuplarımız,
Sevgili İzmirli, Egeli gönüldaşlarımız,

Bu program vesilesiyle çevre illerden ve hatta uzaklardan gelip bizlerle beraber olan çok değerli konuklarımız,

Ulusal ve yerel basınımızın değerli temsilcileri,

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan şu anda bizleri izlemekte olan tüm vatandaşlarımız;

Hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum ve İzmir İl Teşkilatımızın Hizmet Binası’nın açılış törenine hoş geldiniz diyorum.

*****

Bugün güzel İzmirimize hizmet edecek, İzmirlilerin buluşma noktası olacak yeni il başkanlığımızın açılış töreni vesilesiyle birlikteyiz.

Bugün burada, sadece bir bina açılışı yapmıyoruz değerli arkadaşlar, bugün İzmir için çok önemli bir hizmet noktası açıyoruz.

Bugün burada bir demokrasi merkezi açılışını gerçekleştiriyoruz.

Bugün burada, atılımın ve çözümün merkezinin açılışını gerçekleştiriyoruz hep beraber.

Her İzmirlinin, her Egelinin başı sıkıştığında geleceği,

Derdini anlatacağı bir mekan olacak burası.

Hem problemleri dillendireceği hem de çözüm önerilerini DEVA Partisi teşkilatımıza anlatacağı bir yer burası.

Güzel İzmirimize hayırlı olsun diyorum.

*****

Değerli arkadaşlar,

Bugün tarihimizde acı bir günün yıl dönümü.

Bugün, demokrasimizin utanç sayfalarında yer alan 27 Mayıs darbesinin 61. senesi.

61 sene önce bugün, cumhuriyet tarihimiz boyunca, o güne kadar demokrasimize karşı gerçekleştirilen en büyük saldırılardan birisi gerçekleşti.

Ülkemizin seçilmiş başbakanı, istiklal madalyası sahibi Adnan Menderes ve Demokrat Partili arkadaşlarının yönetimine askeri cunta el koydu.

Ve devamında Yassıada yargılamalarında ne acı ki; Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu idam edildi.

Değerli arkadaşlarım,

Bugün geldiğimiz noktada, 27 Mayıs darbecileri, hak ettikleri yere, tarihin utanç sayfalarına yazıldılar.

Bugün kimse tarihimizi cuntanın ayak izleriyle lekeleyenleri hayırla yad etmiyor.

Kimse o cuntacıların ismini gururla anmıyor.

Ancak milletimiz, darbecilerin katlettiği o aziz vatan evlatlarını hiçbir zaman da unutmuyor.

Onların isimlerini milletimiz gönlünde, vicdanında, aklında saklıyor.

Onların isimlerini caddelerde, sokaklarda, okullarda yaşatıyor.

Bugün İzmir’deyiz.

Dün bu güzel şehrimize uçaktan inip de adımımızı attığımız anda Adnan Menderes Havaalanı’ndayız.

Cuntacıların adını hatırlayan var mı?

Tarihin o kötü sayfalarına onlar yazıldılar ve toplum vicdanında çoktan mahkûm edildiler.

Komşu il Manisa’da gençler Celal Bayar Üniversitesi’nde okuyor.

Demek ki neymiş, demokrasi kahramanları hep hayırla yad edilecek, hep iyi hatırlanacak.

Halkımız, demokrasi kahramanlarının isimlerini, hatıralarını hep yaşayacak hep yaşatacak.

Ben bu vesileyle, güzel İzmir’imize geldiğimizde ismiyle bizleri hüzne boğan merhum Adnan Menderes’i, Fatin Rüştü Zorlu’yu ve Hasan Polatkan’ı bir kez daha rahmetle ve minnetle huzurlarınızda anmak istiyorum.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Demokrasi, milletimizin sesini egemen kılmaktır.

Demokrasi halkın iradesinin, halkın egemenliğinin varlığıdır.

Ve bu konuda Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü de mutlaka burada hayırla yad etmek istiyorum.

Kurtuluş Savaşı’nın başladığı, Millî Mücadele’nin verildiği o günlerde, o savaş değerli arkadaşlar meclis binasından yönetiliyordu.

Orada, meclis binasında, ilk kurucu meclis binasında hukuk işliyordu. Her şey kayıt altına alınıyordu.
Cephede ülkeyi tutacak hukuktur diyordu, o gün o mecliste konuşanlar. İşte bu ülkenin temel taşında demokrasi vardır.

Bu ülkenin temel taşlarında hukuk vardır.

Bu ülkenin kurucu iradesinde özgürlükler vardır, insan hakları vardır, demokrasi vardır, hukuk vardır, adalet vardır.

Bugün ülkeyi yönetenler bunların hepsini unutmuş durumda. Kendilerinden zannediyorlar her şeyi.
Öyle değil.

Siz o temeli sağlam tutmazsanız, o temele zarar verirseniz ülkeye büyük zarar vermiş olursunuz.

O temeli, demokrasi temelini, hukuk temelini sağlam tutmazsanız bu ülkenin ekonomisini bir krizden başka krize savurursunuz.

Zaten şu anda maalesef yaşadığımız bu.

Bu nedenle değerli arkadaşlarım, hepimizin üzerimize düşen en önemli görev;

Demokrasimize karşı yöneltilen her türlü kalkışmanın karşısında dimdik durmaktır.

Demokrasiye karşı hareketler sadece askeri darbe ile olmaz.

Demokrasiyi sulandıran yönetim tarzıyla, yönetim zihniyetiyle halkın iradesini yok sayan bir yönetim de bu ülkenin demokrasisine zarar verir.

Anayasal düzeni korumak, millet iradesini her şeyden, herkesten üstün tutmaktır .

Bu ülke hukukla ayakta durur. Bizim halkımıza sözümüz;

Koşullar ne olursa olsun, hukuk devletini korumak ve hukukun üstünlüğünden asla vazgeçmemektir.

Biz hiçbir vesayet odağına, siyasetin üstünde bir güç atfetmeyiz.
Bu ülkenin sorunlarının çözümü meşru demokratik siyaset yoluyla olacaktır.

Bu ülkede halkın iradesiyle, halkın desteğiyle artık yönetmeyi zor görenler, halkın iradesinin zayıfladığını görenler hukuksuzlukla, çeteyle, mafyayla, suç örgütleriyle bu ülkeyi idare etmeye çalışıyorlar.

Bu ülkeyi parsel parsel suç örgütleri arasında paylaştırıyorlar.

Herhalde şu son 1 aydır ortaya saçılan şu pislik, her yerden adeta irin fışkırıyor.

Bu gerçekleri maalesef göz önüne koyuyor.

*****

İşte değerli arkadaşlarım İzmir, bu anlamda demokrasiye olan bağlılığını tarihimizin her döneminde göstermiştir.

Ve İzmir, cunta anayasasının, oylandığı dönemde, “hayır” oyu veren bir şehrimizdir.

Ve bu yüksek demokrasi bilinci, demokrasiye sahip çıkma iradesi İzmir’de çok güçlüdür.

Tarihin her döneminde de böyle olmuştur.

Ben bugün medyamız ve sosyal medya hesaplarımız vasıtasıyla tüm ülkeme de seslenmek istiyorum.

Ve tüm ülkeme buradan, İzmir’den seslenmek istiyorum.

Bugün Yassıada’da diğer adıyla Yaslıada’da toplanıp adeta bir tiyatro oyunu hazırlayanlara da sesleniyorum:

Bugün biliyorsunuz, Yassıada’da bir program var.

O adadaki beton yığınını, adadaki gayrimenkul projesini herhalde görmüşsünüzdür, tanımışınızdır.

Siz, buradan ben oradakilere sesleniyorum.
Yassıada’da, sözüm ona, demokrasi nutku atacaklara sesleniyorum şimdiden.

Siz hafızalarımıza kazınan 61 yıllık zulmün yaşandığı o “yaslı” ada’ya bir gayrimenkul projesi kondurdunuz.

O Yaslıada adeta beton yığını haline geldi.

Üstelik hukuk devletini yok ederek, demokrasimizi yaraladığınız bir dönemde bunu yapıyorsunuz.

Bugün demokrasimiz iyi işlemiyorsa, bunun sebebi sizsiniz siz, başka yerde aramayın suçluyu.

Siz ülkeyi yönetilmesi gerektiği gibi yönetin, gerçek anlamda demokrasiyle, hukukun üstünlüğü ilkesiyle yönetin bu ülkenin karşısına hiçbir güç duramaz.

Hiç kimse bu ülkeye zarar vermeye cüret edemez.

Şimdi kalkıp, bugün ne yapacaklar Yassıada’da bu tarihsel olaylarla bir yandan kendilerini meşrulaştırmaya çalışacaklar, biraz da mağduriyet oyunu oynayacaklar, işte zamanında rahmetli Menderes’i idam ettiler. Bakın bana da saldırıyorlar, saldıracaklar gibi hikayeleri duyacağız bugün.

Ben programın nasıl olacağını bilmiyorum ama gayet iyi tahmin ediyorum. Oradaki tiyatro düzeninin ne olacağını gayet iyi tahmin ediyorum.
*****
Değerli arkadaşlar;

Hiç kimsenin şüphesi olmasın,

Bugün ülkemizi karamsarlığa itenler,

Gençlere umutsuzluktan başka hiçbir şey vaat edemeyenler,

Bu milleti geçmişin yaşanan acılarıyla tehdit etmeye çalışıyorlar.

“İşte zamanında darbe yapılmıştı, o dönemin Başbakanı idam edilmişti ya” diyecekler, diyorlar.

Öncelikle siz yönetim olarak hukuka bağlı kalın, hukuk içerisinde kalın, çeteyle mafyayla, illegal yapılarla gerektiği kadar mücadeleyi ortaya koyun, ondan sonra korkmayın.

Böyle yapmıyorlar.
Ben hepinizin huzurunda açıkça söylüyorum;

Kimse geçmişin travmalarıyla bu milletten oy toplamak gibi ucuz hesaplara kalkışmasın.

Kimse o eski Türkiye’nin karanlığını bugünün Türkiye’sine bir sopa gibi kullanmaya da kalkmasın.

Çünkü artık, değerleri arkadaşlarım, umudun bir adresi var. Çünkü artık, demokrasinin bir adresi var.
Atılımın bir adresi var.
Çünkü artık, DEVA Partisi var.

DEVA Partisi; milletimizin tüm demokratik kazanımlarının güvencesi olduğunu bilerek çalışıyor.

DEVA Partisi; demokrasimizi yeniden ayağa kaldırmanın, yeniden diriltmenin hazırlığını yapıyor şu anda.

Ülkemizin tüm demokrat insanlarıyla birlikte, tertemiz bir sayfa açacağımızı bilerek her gün, her saat, her dakika çalışıyoruz.

Bakın burada İzmir Teşkilatımız var, 20 ilçemizden gelen İlçe Başkanlarımız var.

Pırıl pırıl bir ekip.
Bu ülke sevgisiyle kalbi atan bir ekip.

Bu ülke için, yarınlar için, çocuklarımız için, gençlerimizin için her türlü riski ve fedakârlığı göze alarak çalışan bir ekip.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Bugün ülkemiz çok derin bir yönetim krizi yaşıyor.

Son birkaç haftadır, yasa dışı faaliyetlerin, siyasetin merkezine oturduğuna dair iddialara tanık oluyoruz.

Bakanları, siyasetçileri, bürokratları ve hatta kendilerini gazeteci diye tanıtıp şahsi çıkar peşinde koşanları da kapsayacak çerçevede vahim iddialar ithamlar duyuyoruz her gün.

Ülke gündemini işgal eden bu iddialardan, bu mafya-siyaset-bürokrasi üçgeninden ben ülkem adına utanç duyuyorum.

Daha kötüsü, tüm ülke bu iddialarla çalkalanıyor fakat tek bir savcı dahi bir süreç başlatmıyor, başlatamıyor.

Şu hususun altını özellikle çizmek istiyorum ki:

Bugün karşı karşıya olduğumuz mesele, sadece gündeme düşen bazı iddialardan ibaret değil.

Sorun, ülkeyi yönetenlerin çarpık zihniyetinin ve bu kötü siyaset anlayışının varlığı aslında.

Sorun, hukuk devletinin katledilmiş olması.

Sorun, sivil toplumun, özgür basının ve ifade özgürlüğünün önemli bir ölçüde yok edilmiş olması.

Sorun, tarafsız ve bağımsız yargının neredeyse ortadan kaldırılmış olması.

Bakın, tüm bu olanlar bir diğer vahameti daha ortaya koyuyor: tüm bunlar, bugünkü iktidarın halkımızın gerçek gündeminden tamamen uzaklaştığını gösteriyor .

Bugün İzmir bir sanayi ilimiz. Aynı zamanda bir tarım ilimiz.

Çiftçilerimiz kan ağlıyor. Hiç yaşanmayan olaylar yaşıyoruz. Traktörler haczediliyor bugün.

Vatandaşlarımız pazarda, yere düşen sebzeleri meyveleri toplayıp evine götürüyor .

Esnaf siftah yapamıyor. Hele hele kapanma döneminde sadra şifa destek de verilmeyen esnafımız aç biilaç ortada bırakılıyor.

Emeklilerimiz, sabit gelirlilerimiz, enflasyon karşısında, hayat pahalılığı karşısında her gün satın alma güçlerinin düştüğünü görüyorlar. Her gün yoksullaştığını görüyor insanlarımız.

Bu ülkede artık yoksulluk intiharları var. Yoksulluk intiharı diye bir şey yoktu arkadaşlar bu ülkede. Böyle bir şey biz bilmezdik.

Açlıktan, fakirlikten, yokluktan canına kıyan vatandaşımız yoktu bu ülkede. İlk defa bu hükümet maalesef bunları da gösteriyor.

Ve geçenlerde, bu iddiaların ortasındakilerden birisi de, ne yaptı, bu ortaya saçılan iddiaların tam da ortasındaki, merkezindeki bir siyasetçi, ne yaptı, televizyon programına çıktı, anlatıyor anlatıyor. Ya sen önce sorulanlara cevap versen. Bir sürü iddia var, onlara cevap versene. Ne yapıyor, konuyu hedefinden saptırıp, başka kişilerin isimlerini telaffuz ediyor. Arada benim deadımı geçiriyor, geçtiğimiz günkü televizyon programında, bana da laf etti.

Ne diyor, “kritik bir dönemde Ali Babacan diyor, vatandaşın işini, aşını ekonomisini düşünüyor” diyor.

Ne yapacaktım?

Sizin aklınız başka yerlerde olabilir.

Sizin aklınız şahsi çıkar hesapların da olabilir, siyasi çıkar hesaplarında olabilir.

Alaverede dalaverede, kumpaslarda olabilir.

Biz tabi ki vatandaşı düşüneceğiz.

Ben o gün, Başbakan Yardımcısıyım. Ekonomini Koordinasyonundan sorumlu Başbakan Yardımcısıyım. Tabi ki ekonomiyi düşüneceğim. Tabi ki bu vatandaşımın refahını düşüneceğim, aşını işini düşüneceğim.

Atalarımız ne demiş, kişi kendinden bilir işi, devamını konuşmayalım.
Siz herkesi kendiniz gibi şahsi ikbal peşinde koşanlardan görüyor olabilirsiniz.

Biz öyle değiliz.
Alnımız açık, başımız dik.

Zerre kadar korkumuz yok.
İstediğiniz kadar iftira atın, istediğiniz kadar karalayın.
Bunların hiçbirisi tutmaz. Hiçbirisi işlemez.
Bizim geçmişimizden zerre kadar şüphemiz olsa bu yola baş koymazdık. Siz kendinize bakın.
Siz kendinize bakın.

İktidarın büyük ortağının, küçük ortağına mahkum olduğunu bilip, küçük ortak üzerinden kendinize güç devşirip, şurada bir süre daha, çok değil birkaç gün daha Bakanlık yapmak bu kadar kıymetli bir şey değil.

Nasıl olsa bu görevlerin hepsi bitiyor.

Bu görevler bittikten sonra, siz bu ülkenin vatandaşının karşısına mertçe çıkabiliyor musunuz?

Alnınız ak, başını dik çıkabiliyor musunuz? Mesele budur.

Siz bunları düşünün.

Bırakın başka işleri.

Ben her an, çalıştığım her dönem, bu ülke için hizmet ettiğim her dönem önce bu milletimi düşündüm, milletimi de düşünmeye devam edeceğim.

DEVA Partisi kadroları olarak böyle çalışıyoruz.

Biz yolsuzlukla mücadele, şeffaflık, imar rantları konusunu çalışıp da sunduğumuzda, ne diyordu bize: “Bunları yaparsak il başkanı, ilçe başkanı bulamayız” diyordu.

Bu basına da yansıdığı için burada tekrar etmekte bir yanlışlık görmüyorum.

Bizim şu anda 81 ilde, 81 il başkanımız görevinin başında.

973 ilçenin 600’ünde ilçe başkanımız görevinin başında.

Şu anda DEVA Partisi’nde il başkanı, ilçe başkanı olmanın getirisi mi var?

Hükümetin rantından, ülkeyi yönetmenin gücünden istifa etmek diye bir şey mi var?

Tam tersine, her türlü risk var.

Bu işin maddi külfeti var, manevi külfeti var.

Bizim bütün ilçe başkanlarımız, il başkanlarımız bizim, böyle çalışıyor.

Bu ülke için çalışıyor, bu vatan için çalışıyor.

Biz nasıl bulduk, Sayın Erdoğan’a soruyorum. İl başkanı, ilçe başkanı bulamam diyor, biz nasıl bulduk?

Dürüst ve işinin ehli insanlarla çalışırsanız, kadronuzu rahat kurarsınız, hiç korkmayın.

Yanlı insanları etrafınıza toplarsanız, o zaman dürüst adam bulamıyorum, dürüst adamlar benimle çalışmıyor diyebilirsiniz.

Sonucu da budur, bugünkü iktidarın geldiği nokta budur.

Tabi ki değerli arkadaşlar her şeyden önce insan diyeceğiz.
Çünkü biz şu anda ülkeyi yönetenler gibi ikbalimizi bir koltuğa bağlamış değiliz.

Ben 13 yıl bakanlık yaptım. 13 dakikada masamı toplayıp, ceketimi alıp çıkacakmış gibi çalıştım. Onu bir emanet olarak gördüm. Milletimin bir emaneti olarak gördüm. Ve öyle çalıştım. Böyle çalışarak da Cumhuriyet tarihinin en uzun süre bakan olarak bu ülkeye hizmet eden kişisi olmanın da şerefini yaşadım, çok şükür. Ama her an bırakabilecekmiş gibi çalışmanız lazım. Her an rahat olmanız lazım. Eğer birileri oturdukları koltuklara yapışıyorsa arkadaşlar, bilin ki orada bir sorun var. Bilin ki problem var. Kalkmaya bırakmaya korkuyorlar. Ya büyük menfaat var ya da kalktıkları zaman ortaya saçılacak bir sürü yanlışlıklar var. Onun için ısrarla, inatla koltuğa yapışanların olduğunu görüyoruz bu ülkede.

*****
Değerli arkadaşlarım,
Hani diyorlardı ya Ali Babacan ekonomiyi düşünüyor diye, onlar ne yaptı? Şimdi şu son dönemde ne yaptı?

Esnafa destek paketi açıkladılar; En son paket 3 bin lira, 5 bin lira. O da alabilene. Şu an bir asgari ücretli çalışanın işverene maliyeti 4200 lira, arkadaşlar. Bir asgari ücretle çalışanın işverene maliyeti. 1 kişinin 1 aylık maliyeti. Bunlar ne diyor? Bir defalık 3 bin lira 5 bin lira destek vereceğiz, işte esnafa desteğimiz bu.

Kopmuşlar, bu ülkenin gerçeklerini bilmiyorlar.
Bu ülkenin çiftçisinin, esnafının yaşadığı sorunları bilmiyorlar.

O 100 araçlık konvoylar, o 8 uçaklı yurtdışı seyahatleri, saraylar, bunları milletten koparttı.

Gelsinler şöyle İzmir’de ana caddelerde bir yürüsünler.

Ben Sayın Erdoğan’a sesleniyorum. Şöyle biraz koruma sayısını azaltsın, tamam sıfırlamasın azaltsın, şöyle bir İzmir’in ana caddesinde kalabalık çarşılarında bir yürüsün. 10 dakika rica ediyorum, 10 dakika. Daha uzun süre değil. O 10 dakikada duyacakları, izleyecekleri zaten ülkenin özetini ona verecektir. Ama yapmıyor, yapamıyor, başına gelecekleri biliyor.

Bir de ya bir de dün üstelik çıkmış ne diyor? Bir muhalefet partisinin Genel Başkanı’na yapılan bir siyasi şiddeti destekliyor ve daha fazlasını teşvik ediyor.

Dünkü açıklamalarını duydunuz mu arkadaşlar?

Akıl alır gibi değil ya?

Bir devletin varlık sebeplerinden biri vatandaşının güvenliğini sağlamaktır.

O devletin başındaki kişinin yani Devlet Başkanı’nın yani Cumhurbaşkanı’nın 1 numaralı işi de tüm vatandaşlarını olduğu gibi siyasi partilerin Genel Başkanlarının da güvenliğini sağlamaktır, güvenliğinden sorumlu olmaktır.

Başına gelen iyi oldu diyor. Daha da fazlası olacak diyor.

Böylesine artık gözleri körleşmiş, böylesine bu ülkenin gerçeklerinden kopmuş.

O iktidarı kaybetme korkusu iliklerine kadar işlemiş. Benim dünkü konuşmadan gördüğüm tablo bu.

Artık Cumhurbaşkanlığı görevini falan neredeyse bir kenara bırakmış bir siyasi rakip olarak bu devlet gücünü kullanarak ben rakiplerimi nasıl yıldırırım nasıl korkuturum bunun derdine düşmüş.

Demek ki neymiş arkadaşlar artık bu iktidarın gitme zamanı hızla yaklaşıyor, hızla yaklaşıyor.

Değerli arkadaşlar gerçekten ülkemizin durumu çok çok kötü.

Ekonomiyle ilgili konuşacak çok şey var. Bugün zaten esnafımızla buluşacağız.

Esnafımızı daha çok desteklememiz gerekiyor.

Dar gelirli vatandaşlarımıza daha çok destek vermemiz gerekiyor.

Çiftçimize daha çok destek vermemiz gerekiyor.

Ama öncelikle de bu makroekonomiyi düzgün yönetmek gerekiyor.

Her kur sıçraması dönüyor hayat pahalılığı olarak vatandaşımızı vuruyor.

Kur niye artıyor?

E siz bu ülkenin Merkez Bankası rezervlerini tüketirseniz, o rezervlerdir ülkenin döviz istikrarını sağlayan önemli konulardan bir tanesi.

Taraflı cumhurbaşkanı, partili cumhurbaşkanı, akraba bakan el ele verip bu ülkenin rezervlerini eritirseniz işte karşılaşacağınız ekonomik tablo da budur.

Ve o makroekonomik dengeler bozulduktan sonra zaten onu telafi etmek için dağıtacağınız destekler de küçük miktarlarda olur.

Ne demişler, ‘Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz’ diye.

Şu anda devletin vermeye çalıştığı destekler hem çok küçük, yetersiz ve üstelik çok geç.

Onun için de bir işe yaramıyor zaten.

İşte değerli arkadaşlarım, işte bu yüzden biz her an halkımızın içinde halkımızla beraber sorunların çözümü için çalışacağız.

Aklıyla, onuruyla, gururuyla alay eden zihniyeti gittiğimiz her yerde milletimize anlatacağız.

Sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri maalesef tutuk, baskı altında korku altında yeterince bunu yapamıyor.

Basınımızın medyamızın bir kısmı etki altına alınmış baskı altına alınmış yeteri kadar gerçekleri dillendiremiyor.

Dolayısıyla tam da bu yüzden bize çok görev düşüyor.

Milletimizin aklıyla onuruyla gururuyla alay eden zihniyeti her yerde anlatacağız.

Ve aziz milletimize kulak vereceğiz. Onları dinleyeceğiz. Toplumun gerçek gündeminden asla sapmayacağız.

Biz DEVA Partisi olarak bu ülkenin tek umudu olduğumuz bilinciyle çalışıyoruz, çalışmaya da devam edeceğiz.

Ben bu vesileyle bir kez daha İzmir il teşkilatımıza, değerli başkanı Seda Hanım’a ve tüm çalışma arkadaşlarına bu vesileyle başarılar diliyorum.

İzmir il teşkilatımızın, tüm ilçe teşkilatlarımızın bu güzel şehrimize iyi hizmetler vermesini gönülden arzu ediyorum.

Ve il hizmet binamızın gayet güzel merkezi bir yerde, havadar ve İzmir’e hakim bir konumdaki bu güzel hizmet binasının da tekrar hayırlı olmasını diliyorum.

Hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. Sağ olun.