DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın 25 Mayıs 2021 tarihli konuşması
Sevgili vatandaşlarım,
Çok üzgün olduğunuzu, endişelendiğinizi biliyorum.
Koskoca ülkenin itibarının nasıl iki paralık edildiğini gördükçe içinizin acıdığını ve tüm bu olan bitenleri kızgınlıkla karşıladığınızı biliyorum.
İsyan ettiğinizi, “Artık yeter!” dediğinizi duyuyorum.
Anne babaların, çocuklarının yarınlarından kaygı duyduğuna şahit oluyorum.
Gençlerimizin umutlarının nasıl karardığını görüyorum.
Haklısınız.
Bu ülkeyi suç örgütlerinin oyun alanına çeviren yöneticileri hak etmiyoruz.
Suç örgütlerinin üzerine gitmek şöyle dursun, onlara her türlü ayrıcalığı tanıyıp ülkeyi korku egemenliğine hapseden yöneticileri hak etmiyoruz.
Hukuku hiçe sayıp, tüm yargı mekanizmasını baskı altına alıp sonra da utanmadan, sıkılmadan, yüzü dahi kızarmadan ‘yargı gereğini yapsın’ diyerek adeta milletle dalga geçen zihniyeti hak etmiyoruz.
Hukukun dışına çıkan ve bunun toplumsal sonuçlarını hesap edemeyen ferasetsiz insanların yönettiği bir ülke olmayı hak etmiyoruz. Suç örgütleriyle aynı çuvala girmiş olanların yönettiği bir ülke olmayı hak etmiyoruz.
Suç örgütlerinden, mafyadan medet uman ve toplumu baskı altına almak için bu hukuk dışı yapılara alan açan, adaletten nasibini almamış insanların yönettiği bir ülke olmayı hak etmiyoruz.
Kızmakta, isyan etmekte sonuna kadar haklısınız.
Bugün gerçeği cesurca konuşma zamanıdır. Yaklaşık bir aydır tüm toplumun gündemini meşgul eden iddialar hepimizin malumu.
Anne babalar olarak bu video yayınları izleyen çocuklarımızdan, gençlerimizden utanır hale geldik.
Bu milletin bağlı olduğu değerlere halel getirmeye çalışanlara hadlerini bildirme zamanı geldi artık.
Ortalama bir demokraside sadece bir tanesi bile hükümetleri sallamaya yetecek kadar vahim olan iddialar toplumun önüne saçılıyor. Fakat ülkeyi yönetenler ya sessiz kalmayı tercih ediyorlar ya da her zamanki gibi birtakım ezberlere sığınıp konuyu sulandırmaya çalışıyorlar.
Milletin karşısına çıkıp devlet vakarıyla iddialara cevap vermek yerine, devletin bekası söyleminin arkasına sığınarak insanların aklıyla alay ediyorlar.
Hiç kimse kusura bakmasın;
Bu devletin bekası mafyayla, suç örgütleriyle iş birliği yaparak sağlanmaz!
Bu devletin, bu ülkenin bekası hukukla, adaletle sağlanır! Hukuk sınırlarında kalarak sağlanır.
Her başları sıkıştığında ‘dış mihraklar’ masalı anlatmanın kâr etmediğini göremeyecek kadar da milletten kopmuş durumdalar.
Her evde, her sokakta, her köşe başında bu vahim iddialar konuşuluyor fakat her konuda açıklama yapma gereği duyan, en küçük topa bile giren, köşe yazarlarına laf yetiştiren, yandaş tetikçilerin kulaklarına ‘şunu yazın, söyleyin’ diyen sayın Cumhurbaşkanı bu konuda tek bir kelime dahi etmiyor.
Daha kötüsü; tüm ülke bu iddialarla çalkalanıyor. Ama tek bir savcı dahi soruşturma başlatmıyor.
Daha evvel ‘Ülkemizi 90’ların karanlığına son sürat götürüyorsunuz’ demiştim. Ama siz maalesef 90’lara bile rahmet okutuyorsunuz.
Bugün karşı karşıya olduğumuz mesele sadece gündeme düşen bu iddialardan ibaret değildir.
Sorun bu sonucu doğuran zihniyetin ve siyaset anlayışının varlığıdır. Sorun, hukuk devletinin katledilmiş olmasıdır.
Sorun, sivil toplumun, özgür basının ve ifade özgürlüğünün yok edilmiş olmasıdır.
Sorun, Tarafsız ve bağımsız yargının ortadan kaldırılmış olmasıdır. Sevgili vatandaşlarım;
Adalet mülkün temelidir.
Adaletin olmadığı, hukukun ayaklar altına alındığı, tüm kurum ve kuruluşların liyakatsiz insanlarla doldurulduğu, bir grup insanın kendini hukukun üstünde gördüğü bir ülkede elbette mafya da olur çete de olur suç örgütleri de cirit atar.
Öyle bir an gelir ki, yönetenlerin de bunları engellemeye gücü yetmez.
Ağzını açıp tek kelime edemezler, yorum dahi yapamazlar. Çünkü kurdukları bu çarpık düzenin gün gelir esiri olurlar.
Sevgili vatandaşlarım;
Devletler ancak adaletle ayakta durur.
Toplumsal barışın ve huzurun kaynağı her şeyden önce adalettir.
Adaletin olmadığı toplumlar çürümeye, adaleti yaşatmayan devletler yıkılmaya mahkumdur.
Buradan bir çağrı yapıyorum:
Vicdan sahibi, ülkesini seven her yurttaşımızı ülkesine sahip çıkmaya çağırıyorum.
Tüm hukuk ve yargı temsilcilerini ülkemize hep birlikte sahip çıkmak için göreve çağırıyorum. Savcılarımızı göreve çağırıyorum!
Ondan bundan sinyal beklemenize gerek yok. Bu ülkenin savcısıysanız, bu ülkede bağımsız yargı adalet için esassa durmayın; harekete geçin.
“Vicdan sahibi, hukuka, adalete bağlı hiç mi savcı yok bu ülkede?” diye bazen düşünüyorum. Anlıyorum; baskı büyük.
Anlıyorum; hükümet sizi baskı ve korku iklimi altında işinizi yapmaya zorluyor.
Ama bu ülke, öyle anlar gelir ki her şeyi göze almayı gerektirecek dönemler yaşar.
Bu ülke öyle dönemler yaşar ki hiç kimsenin artık kendinden korkmadığı, bu ülke için mücadele etmesi gereken dönemler yaşar.
Şu anda da o dönemlerden birini yaşıyoruz.
Bu ülke hakikatleri, bir organize suç örgütü liderinin ağzından çıkan sözlerde aramamalı.
İnanın üzülüyorum. İlk üç dakikasından sonra dinlemeye dayanamadım. Bu ülke buna layık değil.
Bu ülke nereye bakmalı, hakikati nerede aramalı?
Bu ülke hakikati, yürekli bir cumhuriyet savcısının kaleminden çıkan iddianamede aramalı.
Milletin seçip vekil olarak Meclis’e gönderdiği milletvekillerine ve Meclis’te grubu bulunan tüm siyasi partilere sesleniyorum.
Derhal bir soruşturma komisyonu kurun ve bu korkunç iddiaların açığa kavuşması için çalışmalara başlayın.
Sadece şuradan buradan yayınlanan videolar değil, daha büyük resme bakın. Bu ülkenin hukuksuzluklarına, mafya, çete ve her türlü yapılanmalarına bakın.
Tam da bugün halk iradesinin temsilcisi olmak, milletin emanetine sahip çıkma günüdür.
Halkımız sizleri adalete sahip çıkın diye seçmiştir. Unutmayın siz öncelikle milletin vekilisiniz.
Bunu vicdanlarınıza sorun.
Demokrasimizde en yüksek temsil gücüne sahip olan organ olan Meclisimizin tam da görev zamanıdır.
Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum;
Her konuda tek yetkili olmayı çok istediniz.
Tek bir imzayla ülkeyi yönetmeye siz talip oldunuz.
Bakanları adeta sekreterya seviyesine düşürüp, “kabine” tabirini siz kullanmaya başladınız.
Ancak unutmayın;
Tek yetkili olmak, tek sorumlu olmayı da beraberinde getirir. Sistem eski sistem değil. Eski sistemde siyasi sorumluluk Bakanlar Kurulu’nun kolektif, müşterek sorumluluğuydu.
Şimdi öyle değil. Siz artık tek sorumlusunuz. Yeni sistem, kendi isteğinizle, kendi istediğiniz yönde sizi tek yetkili ama aynı zamanda tek sorumlu yaptı.
Tek yetkili makamda olmak, tek “hesap verme” makamında olmaktır. Böyle değilmiş gibi davranamazsınız.
Ortaya çıkan bu vahim tablonun tek bir siyasi sorumlusu vardır, o da sizsiniz!
Derhal sizi o makama getiren milletin karşısına çıkın ve tutumunuzu ortaya koyun. Sessiz kalarak, görmezden gelerek bu sorunların kendiliğinden yok olmasını beklemeyin. Çıkın bu iddialar karşısındaki görüşlerinizi açıkça ortaya koyun.
Ya atadığınız bakanınıza, görev verdiğiniz parti yöneticilerinize sahip çıkın ya da bu insanları görevden alıp yargının işini rahat yapmasını sağlayın.
Sevgili vatandaşlarım;
Türkiye bu hukuksuzluğa, suskunluğa, bu çaresizliğe ve umutsuzluğa mahkûm değil.
Gerçek bir hukuk devletinde, demokratik bir ülkede huzur ve refah içinde yaşamak, yarınlara umutla bakmak hepimizin hakkı. Özellikle çocuklarımızın, gençlerimizin hakkı.
Biz bu liyakatsiz ve basiretsiz insanlara mecbur değiliz.
Biz bu keyfî yönetime mecbur değiliz.
Biz bu kötü yönetime mecbur değiliz.
Hakkı, hukuku hiçe sayan, vatandaşın alın teriyle kazandıklarını üç beş kişiye yedirenlere mecbur değiliz.
Bu topraklar çok karanlık günler gördü, çok sancılı günler geçirdi. Ama her zaman karanlıklardan dimdik çıktı.
Korkmayın, çoğunluk bizleriz. Bu kötü insanlar azınlık. Önce gençlere bir şeyi söylemek istiyorum.
Sizler için bu rezillikleri anlamanın zor olduğunu biliyorum. Ama şunu ifade etmek istiyorum:
Ülkelerin inişli çıkışlı demokratikleşme evrelerinde böyle acı verici şeyler maalesef olabiliyor. Ancak bunlar yeniden doğuş öncesi sancılardır.
Bu büyük millet, bu iktidarın işkencesine biraz daha sabredecek ama ilk seçimde milletimiz gereken cevabı verecek ve bu iktidarı tarihin çöplüğüne atacaktır.
Geleceğin tam olarak nasıl olacağını kimse söyleyemez. Geleceği yalnız Allah bilir.
Şunu söyleyebilirim ki ülkemizin yarınları bugünlerinden daha iyi olacaktır. Daha iyi günler göreceğiz.
Yarınlar korkaklara ait değildir.
Daha güzel yarınları dürüst, işi bilen ve cesur insanlar inşa edecektir.
Tüm yaptıkları rezilliklere, iftiralarına, çetelerine rağmen bu yoldan vazgeçmeyeceğiz.
Bu ülkenin bir vatandaşı olarak, Ali Babacan olarak söz veriyorum.
DEVA kadroları olarak söz veriyoruz.
Hep birlikte bu günleri aşacağız. Bu kabustan elbette uyanacağız.
Hukuksuzluğun ve mutlak otorite ile keyfi yönetimin sonsuz olacağını zannedenlere sesleniyorum:
Biz o günleri daha evvel bitirdik; bu millet bitirdi. Yine bitirecek.
Bu ülkeyi hızla demokratikleştirmek ve geliştirmek için çok çalıştık; yine çalışacağız.
Ülkemizi suç örgütleri arasında bölüştürenlerin tüm hevesini kursaklarında bırakacağız.
Türkiye’nin hak ettiği hukuk düzenini; adil, şeffaf, demokratik bir yönetim düzenini kuracağız.
Varsın, iktidar ortağının arka bahçesi olan suç örgütlerinin, çetelerin sözcüleri bizi tehdit etsin...
Biz; tüm tehditlere rağmen, yolumuzdan asla dönmeyeceğiz.
Hep beraber, bir kişiyi dahi geride bırakmadan demokrasimiz için yola çıktık. Her şeyi göze aldık.
Enseyi karartmaya gerek yok. Herkes haysiyetli bir yaşamı, huzuru, özgür ve müreffeh Türkiye’yi hak ediyor.
Biz buradayız.
DEVA bir harekettir. DEVA, popülizm yapmaz.
Biz bu büyük değişime önderlik edecek hareket olduğumuzu biliyoruz.
Daha büyük bir şeye inanıyoruz, sizlere. Vatandaşlarımıza, tüm milletimize, gençlerimize inanıyoruz.
Siz de inanmak zorundasınız.
Çünkü DEVA Partisi ve tertemiz kadroları bu ülkeye güveniyor.
Vatandaşlarımızın engin sağduyusuna ve gençlerimize güveniyoruz.
DEVA Partisinin tertemiz kadroları bu ülkenin tüm pisliklerini halkımızla beraber temizleyecek.
Devlet yönetiminde ehliyeti ve liyakati tesis edeceğiz.
Hukukun ve demokrasinin bayrağını hep beraber göndere çekeceğiz. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Biz buradayız; kadrolarımızla, programımızla, projelerimizle, eylem planlarımızla hazırız.
Aziz milletimizle birlikte, bir avuç çetenin, mafyanın ve suç örgütlerinin çürümüş düzeninden hep birlikte bu ülkeyi kurtaracağız.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.