26 Mart 2022
BURSA YILDIRIM İLÇE KONGRESİ
Değerli yol arkadaşlarım,
Bursa İl Teşkilatımızın, Yıldırım İlçe Teşkilatımızın çok değerli başkanları,
Siyasi partilerin, sivil toplum kurumlarımızın değerli temsilcileri,
Değerli muhtarlarımız,
Değerli teşkilat mensuplarımız,
Yıldırım’ın, Bursa’nın demokrasiye ve atılıma hasret kalmış kıymetli insanları,
Kıymetli basın mensupları,
Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız,
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyor, Yıldırım ilçemizin 1. Olağan Kongresine hoş geldiniz diyorum.
*****
Bugün; tarihin ve bereketin şehrinde, Selçuklu’nun, Osmanlı’nın başkentinde,
Uludağ’ın eteklerinde, Bursa’da, Yıldırım’da bir kez daha sizlerle buluştuğum için çok mutluyum.
Partimiz kurulduktan sonra Bursa’ya ilk olarak, il binamızın açılışını vesilesi ile gelmiştim. Sonra İnegöl ve Osmangazi kongrelerimiz vesileleriyle yine buradaydım.
3 buçuk ay önce, coşkulu bir katılımla, Bursa il kongremizi gerçekleştirdik.
Son olarak, geçen ay, Nilüfer ilçe kongremizi gerçekleştirmek için buradaydık.
Bugün ise Yıldırım’dayım. Altıncı kez Bursa’dayım, partimiz kurulduktan sonra.
Tabi bu durum diğer illerimizde bir miktar gıpta bir miktar haset oluşturuyor. O da bir gerçek.
Ancak ne yapalım, Bursa böyle kısmetli bir ilimiz. Bursa’da inşallah bunun sonucunu, güzel neticelerini hep beraber alacağız diyorum.
Bursa teşkilatımızın artık bir mazereti yok.
Başka illerden diyorlar ki yahu siz 6 kere Bursa’ya gittiniz. Bize 1 defa geldiniz. Bursa’da üye sayımız sonuçlarımız çok iyi olabilir.
Eğer bizde olmazsa az geldiğiniz için sitem ederiz diyor haklı olarak arkadaşlar.
Bende diyorum ki geliriz inşallah.
Bursa tabi kendini gösterecek hem üye sayımızla hem mahalle temsilci sayımızla tüm teşkilat çapımızda yaptığımız çalışmalarla inşallah kendini gösterecek ki Bursa’da DEVA Partisi günü geldiğinde en iyi neticeyi alsın. Ben buna inanıyorum.
Çünkü ülkemiz değerli arkadaşlar çok çalışmayı bekliyor, çok çalışmayı...
Bir günümüzün bile boş geçmemesi gerekiyor. Bir saatimizin bile boş geçmemesi gerekiyor.
Artık seçim dönemine girdik.
Seçim bakarsınız baskın seçim olup Mayıs’ta Haziran da mı olur, bakarsınız erken seçim olup Ekim de Kasım da mı olur, yoksa vaktinde olur gelecek sene Mayıs Haziran da mı olur bilemeyiz.
Ama seçim yakın.
Dolayısıyla çok çalışmamız gerekiyor ve iyi hazırlanmamız gerekiyor.
Bugün ben burada Yıldırım’daki heyecanı gördüğümden gerçekten çok mutlu oldum.
Bize ne kadar doğru yolda olduğumuzu bu heyecan bu coşku gösterdi.
Kongre öncesinde yaptığımız mahalle ziyaretlerinde, otobüs turunda da gerçekten Yıldırım’ın hazır olduğunu müşahede ettim.
DEVA Partisi arkadaşlar, Bursa’ya çok yakışıyor, çok yakışıyor.
Çünkü Bursa, gençlerin kenti.
DEVA Partisi de her yaştan gençlerin partisi. Her yaştan...
Gençler, DEVA Partisi’nin kuruluşundan beri karar mekanizmalarının tam da merkezinde yer alıyorlar.
Genel Merkez Yönetim Kurulumuzda, partimizin en yetkili karar merciinde bile daha üniversite öğrencisi arkadaşlarımız var. Başka partilerde böyle şeyler yok biliyorsunuz... Tüm teşkilatımızda yüzde 20’lik bir gençlik kotası var.
Bugün itibariyle tüm Türkiye genelinde üyelerimizin yüzde 38’i, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığındaki üye kütüğüne kendisini DEVA Partisi üyesi olarak kaydettirmiş vatandaşlarımızın tam yüzde 38’i 30 yaşının altındaki gençlerimizden oluşuyor.
Varsa böyle bir parti göstersinler diyorum.
Kadınların ve gençlerin yoğun bir şekilde temsil edildiği ve bizzat karar mekanizmalarının içinde olduğu parti.
Ama bakın, neden DEVA Partisinde bu kadar genç var?
Nedenini çook iyi biliyorum.
Çünkü gençler, DEVA’da fırsat eşitliği görüyorlar.
Çünkü gençler daha iyi bir yaşamı, hep beraber, DEVA Partisi’yle yükseltebileceklerini çok iyi biliyorlar.
Ama arkadaşlar,
Bakıyoruz gençlerimiz büyük sıkıntı içerisinde aynı zamanda.
Tüm Türkiye’de.
Bakın bu zamana kadar 75 tane il merkezine gittim. Yüzlerce ilçeye gittim.
Her yerde, her köşe başında gençlerimizle karşılaşıyoruz sohbet ediyoruz.
Gençlerimiz, “Harçlıklarımızla sokağa çıkmak, bir kafede oturmak, sinemaya gitmek mümkün değil artık!” diyorlar.
En temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz duruma düştüler.
Geçen gün Ankara’da şehir merkezinde bir sinemanın öğrenci bilet fiyatlarına baktım. 26 lira arkadaşlar 26.
AVM içinde olursa 36 lira.
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü, yarın. Bu vesileyle de tüm tiyatro emeği geçen tüm arkadaşlarımızı kutluyorum Dünya Tiyatro Günü vesilesi ile.
Fakat bakıyorum gençlerimiz tiyatroya gidebiliyor mu diye? Maalesef.
Yemesiydi, içmesiydi derken, geldiğimiz noktada, gençlerin şöyle bir oturdukları evin pencereden kafalarını çıkarmaları en az 100 lira.
Gençler, “Sosyal medyada düşüncemi açıkladığımda, kapıma polis dayanır, ileride iş bulamam diye korkuyor.
Kapısını çalıp, misafiri olduğum tüm vatandaşlarımızın evinde gençlerle karşılaşıyorum.
İnanın hem üzgünler hem mutsuzlar hem de umutsuzlar...
Daha geçenlerde Ankara’da çat kapı girdik. Evin oğlu “Korkudan ben sosyal medyada paylaşım yapamıyorum” dedi. Korkuyorum dedi.
Üstelik çocuğun annesi babası da evlatlarının başına bir iş gelmesinden çekiniyor. Aman oğlum diyor, bir şeye karışma, bulaşma...
Gençler iş bulamıyor; iş bulanı da düşük ücretli işlere mahkûm oluyor bugün Türkiye’de.
Sonra da buldukları ilk fırsatta, kendilerine yaşayacak başka bir ülke arıyorlar.
Bir ülkenin gençlerinin yüzde 70’i 80’i artık o ülkede yaşamak istemiyorsa, kendine yaşayacak başka bir ülke arıyorsa arkadaşlar bu ülkede artık bir beka meselesi vardır beka...
Bakın şu andaki iktidar bu beka kelimesini ağzından düşürmüyor değil mi?
Bakın diyorum yahu. Memleketi ne hale getirdiniz diyorum.
Bir ülkede yaşayan gençlerin yüzde 70’i 80’i o ülkede yaşamak istemiyorsa...
Hiç nerede hata yaptık diye kendinize sormuyor musunuz? Diyorum.
Bizim biliyorsunuz YouTube kanallarımız var. Geçen o kanallardaki videolardan birinin altına bir gencimiz yazmış, diyor ki “Cebimde 60 lira para var ama yurt dışına çıkma hayali kuruyorum” diyor.
Yazık değil mi?
Gerçekten Türkiye mutsuz gençlerin ülkesi oldu.
Arkadaşlar,
Biz bu durumu asla kabul etmiyoruz. Biz gençlere, gasp edilen hayatlarını tekrar iade etmeyi taahhüt ediyoruz.
Yarının Türkiye’si için gençlerin aklına ihtiyacımız olduğunu da çok iyi biliyoruz.
Ve gençlerimizin yanından değil onların arkasından yürüyoruz.
Başka türlü Türkiye’yi düzeltemeyeceğimizi bu krizi aşamayacağımızı da biliyoruz.
Biz değerli arkadaşlar en önemlisi gençlerimize fırsat eşitliği sağlayacağız.
Çünkü adalet dediğimiz kavram sadece yargıya gittiğimizde hızlı ve adil karar alınmasından ibaret değil. Adalet aynı zamanda sosyal adalet demek, fırsat eşitliği demek, okula başlarken okula giderken fırsat eşitliği... Sınavlara girerken fırsat eşitliği... Okulu bitirip iş ararken fırsat eşitliği...
İş bulup bulduğu işte yükselirken, terfi ederken fırsat eşitliği...
İşte fırsat eşitliğini hayatın her safhasında derece etmedikten sonra biz bu ülkede adaleti sağlayamayız.
Biz gençlerimizin istihdam olanaklarını arttıracağız.
Onlara düşüncelerini ifade edebilecekleri, yeteneklerini geliştirebilecekleri bir özgürlük iklimi sağlayacağız.
İş baskısıyla, siyasi iklim baskısıyla, sosyal çevre baskısıyla nefeslerinin kesilmeyeceği, kendileri gibi olacakları bir ülke hazırlayacağız onlara.
Biz devletin görevinin gençlerin tornadan çıkmış gibi birbirine benzeyen insanlar yetişmesi olarak görmüyoruz.
Her gencimizin kendi hayatı çok kıymetli. Her gencimizin yaşam tarzını, düşüncelerini olduğu gibi kabul etmek zorundayız.
Ve gençlerimizi yetenekli oldukları alanda teşvik etmek zorundayız. Becerilerini geliştirmek konusunda önlerini açmak zorundayız.
Bunun için buradayız, bunun için gece-gündüz hep beraber çalışıyoruz.
*****
Değerli arkadaşlar,
Ülkemizde sadece dertli olan gençlerimiz değil.
Bakın, geçenlerde bir rapor yayınlandı. Adı, Dünya Mutluluk Endeksi. Yani dünyadaki inşaları vatandaşlarının mutluluğuna göre sıraya diziyor. Böyle bir rapor.
Her sene de muntazam yayınlanıyor.
Uluslararası bir rapor bu.
Bu raporda neye bakıyorlar biliyor musunuz? Mutluluğu nasıl ölçüyorlar?
Kişi başına düşen gelire bakıyorlar. Özgürlüklere bakıyorlar. Çünkü insan özgürse mutludur. Baskı altında, tahakküm altındaki insanların mutlu olması mümkün değildir.
Sağlık durumuna bakıyorlar. Sağlık hizmetlerine. Sosyal yardım imkanlarına bakıyorlar. Yolsuzlukla mücadeleye bakıyorlar. Eğitime bakıyorlar ve satın alma gücüne bakıyorlar. Bütün bunların toplamında da bir mutluluk endeksi oluşturuyorlar.
146 ülkede bu çalışmayı yapmışlar arkadaşlar 146 ülke.
Bu 146 ülkede en üst sırada bakmışız kim var? Finlandiya. En alt sırada 146’ıncı kim? Afganistan.
Peki, Türkiye bu 146 ülke içerisinde nerede? Yukarılarda mı aşağılarda mı? Bakıyoruz maalesef Türkiye tam 112’inci sırada 112.
146 ülkede insanların mutluluğu sıralamasında tam 112’inci sıralamadayız.
Türkiye, daha yakın zamanda topraklarında savaş görmüş Irak’tan bile daha mutsuz biliyor musunuz? Komşumuz Irak... Savaş geçirdi yahu, bütün ülke yıkıldı. Yerle bir oldu.
Ve şu anda Irak’ta yaşayanlar hayatlarından memnun musunuz? Diye pek çok sorunun cevabını verdiklerinde Türkiye’de yaşayanlara göre daha mutluyuz diyorlar.
Yazık değil mi bu ülkenin bu duruma düşürülmesi.
Yani ülke bir savaş geçirse üzerinden bir silindir geçse, insanlar Türkiye’ den daha mutluyuz diyebiliyor.
Yani ülkeleri gelir, özgürlük, sağlık, sosyal yardım, yolsuzluk, eğitim ve alım gücü kriterlerine göre sıraladığınızda Türkiye kötü durumda.
Hani değerli bir şairimizin “Kim istemez mutlu olmayı, ama mutsuzluğa da var mısın?” demiş.
İşte bu dizeler belli ki şu andaki Erdoğan ve Bahçeli ortaklığının seçim sloganı.
Artık ülkeyi mutlu yapma, yapabilme gibi bir imkanları yok. Bitti o iş.
Ancak mutsuzluğa giden insanları razı ederek önümdeki seçime gidecekler. Öyle gözüküyor.
Bakın arkadaşlar çok enteresan bir haber. Geçenlerde çıktı. Ülkede antidepresan ilaç satışları ciddi ölçüde satışları patladı.
Ben gittiğim şehirlerde bazen eczanelere giriyorum ve özellikle bu soruyu soruyorum eczacılara. Bu stresle ilgili ilaçlar çok arttı diyorlar çok arttı.
Bir araştırma yapılmış, 2017 yılında toplam Türkiye’de 48 milyon kutu satılırken geçen sene bu rakam 2021’de 59 milyon kutuya çıkmış.
İsterseniz siz de deneyin. Mahallenizdeki eczacılardan birkaç tanesine sorun. Antidepresan ilaçlarının satışları arttı mı artmadı mı? Azaldı mı diye?
İnsanlar daha çok stres çekiyor ve bunun için gidip ilaç almak zorunda kalıyorsa hükümetin eseri başkasının değil bunlar.
Bunlar düşürdü bu ülkeyi bu duruma.
Taraflı ve partili Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nde işte ülkemiz her yıl her yıl daha mutsuz oluyor ve insanlarımız ilaçla stresi atmaya çalışıyor.
Huzur getirecek dedikleri sistem Türkiye’yi tam anlamında depresyona sokmuş durumda.
Bu sistem Türkiye’ye mutsuzluk getirdi.
Türkiye’yi mutsuz insanlar ülkesi yaptı.
Ve arkadaşlar,
Mutsuz insanların ülkesinde çarşının pazarın yüzü gülmez. İnsanlar işe bile gitmek istemez.
İşi olanların bile ayakları geri geri gidiyor.
Gençler böyle ülkelerde yarınlarını kara kara düşünür. Kimse otobüste, dolmuşta mutlu bir şekilde seyahat etmez.
Bugün şöyle seçim otobüsümüzle Yıldırım’da turlayıp buraya doğru gelirken özellikle baktım, otobüs duraklarına baktım, tramvay duraklarına baktım..
İnsanların yüzleri asık, insanlar endişeli.
Hâlbuki biz Türkiye’yi mutlu iyi, mutlu insanlar ülkesi yapmayı istiyoruz.
Biz Türkiye’yi yüzü gülen insanların ülkesi yapmak istiyoruz.
Onun için yola çıktık ve inşallah göreceksiniz bu olacak.
İnsanların mutlu ve yarınlardan umutlu olduğu bir Türkiye’ye mutlaka hep beraber ulaşacağız.
Mutsuz insanların ülkesinde kaygı olur, depresyon olur, şiddet olur, güvensizlik olur. Mutsuz bir ülkede hayat çekilmez.
İşte onun için bizim en büyük sorumluluğumuz, ülkemize neşe getirmek. İnsanlarımızın yüzlerinin gülmesini sağlamak.
Bizim en büyük ödevimiz; Türkiye’yi huzura kavuşturmaktır.
İşte biz, o endekste kriterler vardı ya tek tek saydım, onların hepsini Türkiye’yi yükselteceğiz.
Önce özgürlük! Diyeceğiz.
Refaha giden yol, özgürlükten geçer.
Hukuk devletini inşa edeceğiz. Herkesin hukuk güvenliğine sahip olduğu bir Türkiye’yi bir sistemi yeniden inşa edeceğiz.
Eğitimde fırsat eşitliği sağlayacağız. Ülkenin doğusuymuş batısıymış hiç fark etmez, kuzeyi güneyi hiç fark etmez; en ücra köşeye dahi nitelikli eğitim ulaştırmak için çalışacağız.
Sosyal yardımları bağımlılık sağlansın diye değil, vatandaşlarımızı zor durumdan çıksın diye, sosyal devlet ilkesi gereği sunacağız. Burada esas olan nedir? Bir ülkede sosyal destek, sosyal yardım almak zorunda olan vatandaşların sayısını azaltmak.
Bir bakın. Sayı hızla artıyor. Daha çok insan devlet yardımlarına muhtaç hale geliyor.
Belki de hükümetin işine geliyor.
Benim sağladığım desteğe muhtaç insanlar çok olsun ki seçim geldiğinde ne olur ne olmaz diye desteğim kesildi diye bana destek versin diye yapıyorlar belki de bunu.
Bakın çok dikkat edelim buna. Pek çok ilçede duyuyorum. Sosyal yardım sosyal destek almak için iktidar partisinin üyelik kartını soruyorlar diye duyuyorum vatandaşlarımızdan.
Yazıktır.
Daha geçen hafta Çanakkale’de partimize üye olan vatandaşımızın sosyal yardımını kesmişler. Neden? Sen DEVA Parti’sine üye oldun.
Devlet olmak bu mu yahu? Yazık değil mi bu insanlara.
Ama siz işte şu andaki sistemle partili taraflı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bir ülkenin Cumhurbaşkanını hem devlet başkanı hem de parti genel başkanı yaparsanız işin gideceği nokta bu.
Çünkü işine gelince devlet başkanı şapkasını takıyor, başka türlü işine gelince de genel başkan şapkasını takıyor. Cumhurbaşkanı tarafsız olmalı, tarafsız.
Anayasada çok açık yazılı. Anayasada Cumhurbaşkanlığı görevine başlarken gidiyor Cumhurbaşkanı meclis kürsüsünde bir yeminle işe başlıyor.
Bu yeminde ne diyor? ‘Görevimi tarafsızca yapacağıma namusum ve şerefim üzerine ant içerim’ diye göreve başlıyor.
Şu andaki Cumhurbaşkanının tarafsız olduğunu kim iddia edebilir? Bir partinin genel başkanı olarak her gün diğer partilere sataşan sürekli ötekileştiren sürekli kutuplaştıran bir Cumhurbaşkanına kim tarafsız diyebilir?
Değerli arkadaşlar bakın ne yaptığını ne yapacağını bilen bir hükümetle bütün bunlar çok hızlı bir şekilde düzelir. Çok hızlı...
İşte o yüzden biz kadrolarımızda her alanda yapacağımızı eylem planlarıyla ortaya koyuyoruz.
Çok detaylı bir hazırlık yapıyoruz çok detaylı.
Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti’nde görülmemiş bir detayda her alanda hazırlık yapıyoruz. Ve inşallah emaneti teslim almaya geliyoruz.
*****
Bakın arkadaşlar Türkiye şu an çoklu kriz ortamında.
Her türlü krizi yaşıyoruz.
Vatandaşlarımıza sorduğumuzda daha çok ekonomik krizden bahsediyorlar. Çünkü asıl canlarını yakan en önemli konu o.
İşsizlik
Hayat pahalılığı
Yoksulluk...
Her yerde karşımıza çıkıyor.
Haklı olarak karşımıza çıkıyor. Ama şu an da Türkiye’nin yaşadığı kriz
Sadece bir ekonomik kriz değil arkadaşlar.
Türkiye şu anda bir hukuk ve adalet krizi yaşıyor.
Türkiye şu anda bir dış politika krizi yaşıyor.
Türkiye şu anda bir eğitim krizi yaşıyor.
Hep beraber görüyoruz bunu. Ve şöyle baktığımızda ekonomik krizin temelinde ne var biliyor musunuz? Hukukun ve adaletin olmayışı var.
Bir ülke hukuktan ve adaletten uzaklaşırsa o ülke ekonomik krizin içerisine düşer.
Bakın son yaşadığımız bir örneği söyleyeceğim size. Biliyorsunuz bu hükümet ne yaptı?
Bundan yaklaşık 3 ay kadar önce ekonomik krize sözüm ona çözüm olsun diye bir kur korumalı mevduat hesabı diye bir şey ilan etti.
Şapkadan 1970 model bir tavşan çıkardılar.
Kur korumalı mevduat hesabı. Neymiş ekonomideki sorunları bu çözecekmiş. Bu 1970’lerde 80’lerde uygulanmış. Ve rahmetli Özal ne demiş bu uygulamaya “Kendini uyanık zannedenlerin dalaveresi” demiş.
O günkü gazete kupürlerinde açık.
Ne demiş, “Eğer ülkede yıllarca enflasyon yüksek seyrettiyse bu ülke 2 haneli 3 haneli enflasyonu yaşadıysa bunun en önemli sebeplerinden birisi bu dövize çevrilebilir mevduat hesaplarıdır, gençlere nasihatimdir” demiş.
“Bir daha ülkeyi böylesine büyük zararlara sokmayın” demiş gençlere.
Ne zaman demiş taa 1989’da.
Şimdi getirdiler ülkeye geçen aralık ayında kur korumalı mevduat hesabı diye bir sistemi dayattılar.
İlk gün, ilk gün ayın 20’sinde açıkladılar 21’i sabahı ben ne dedim? Bu hazineyi, devleti batırma projesidir dedim.
Yaşanmış çünkü yahu. Tarihten ders almazsan tarih tekrar eder durur.
Ve de arkadaşlar bu hafta bu hesapların ilk sonuçları geldi.
Bakın en son Çarşamba, perşembe günkü sonuçları size söyleyeyim. 23- 24 Aralık’ta bu dövize endeksli kur koruma hesabına 100 lira yatıran bir vatandaş 3 ay sonra 127 lira aldı. 3 ayda yüzde 27...
Hey gidi faiz düşmanı Erdoğan hey... Geldiği noktaya bakın yahu. 3 ayda yüzde 27.
Bunun yıllık bileşiği kaça geliyor biliyor musunuz? Yani 3 ayda bir yüzde 27, 27’yi katlaya katlaya gidin çünkü düz alıyorsunuz 127 oluyor ya, bu sefer 127’nin tekrar tekrar yüzde 27’sini ekliyorsunuz, yıllık bileşik yüzde 160’a geliyor. Yüzde 160...
Geçen ay 3 haneli enflasyonu gösterdiler memlekete şimdide 3 haneli faiz ödüyorlar.
Kime ödüyorlar? Bir avuç mevduat sahibine ödüyorlar. Kime ödüyorlar? Zaten mevduatını Türk lirasında tutan vatandaşa diyorlar ki; Bak sen paranı Türk lirasında tutma paranı dövize endeksli hesaba yatır diyorlar.
Yazık günah yahu.
Arkadaşlar bakın dolar kuru bu seviyede giderse, yani bugünlerde kaç diyelim 14.85, Bu seviyede giderse 1 yılda bu mevduatlara ödeyecekleri faiz ne kadar biliyor musunuz?
40 milyar lira.
Peki, sadece ölçü olsun diye söylüyorum. Bu yılın tarım bütçesi ne kadar biliyor musunuz? Bütün tarım destekleri... Gübre, mazot, kredi, aklınıza ne geliyorsa... Her türlü tarım desteğin yazın, yazın toplayın 29 milyar.
Kur korumalı hesaba ödeyecekleri faiz ne kadar? 40 milyar. O da kur hiç artmazsa ha.
Bundan sonra kurda ki her yüzde 5 artış eşittir 30 milyar daha ekleyecek üzerine.
Her yüzde 5 artış 30 milyar daha ekleyecek ...
Zaten siz yılbaşında bütçeye 240 milyar lira faiz ödeneği koymuşsunuz yahu. 240 milyar faiz ödeneği var bu yılın bütçesinde.
Ve üstelik daha hazine faizleri 17 iken koydunuz siz bunu. Şu anda hazine faizi yüzde 29’a çıktı. Eylülden bu yana.
240 milyar da yetmeyecek. Üzerine bir de kur korumalı dediniz 40 milyar da oraya faiz ödüyorsunuz.
Çiftçiye gelince 29 milyar.
Adalet bu mu yahu? Adaletten başladım ya. Bu mu adalet?
Milyonlarca Çiftçiye 29 milyar. Bir avuç mevduat sahibine Türk lirasındayken dön dövize endeksleyim senin şeyini. Niye? Mağdur olacaklarmış.
Bakın Sayın Erdoğan’ın ifadesi bu.
Hesap sahiplerini mağdur etmemek için diyor. Yahu kur artışından sadece bankada mevduat sahibi olanlar mı mağdur oluyor yahu.
Kur arttığı zaman A’dan Z’ye her şeye zam gelmiyor mu bu ülkede.
A’dan Z’ye her şey pahalanmıyor mu bu ülkede?
Eğer ekmek bugün 3 liraysa, mazot benzin 20 lirayı geçtiyse bunun temel sebebi kurdaki artı arkadaşlar.
Başka bir şey değil.
Döviz kuru bu kadar artmasaydı ülkede, dünyadaki fiyat artışları kadar artsaydı benzinin mazotun olacağı 8-9 bilemediniz 10 lira.
Eğer 8-9-10 değil de 20’nin üzerindeyse bunun tek sebebi kur artışı.
Kur artışını Türkiye özel yaşadı. Başka ülkelerde bu kadar bir kur artışı yok. Böyle bir şey yok.
Beceremediler, yönetemediler, yönetemiyorlar.
Ve maalesef arkadaş bu kötü yönetimin bu ülkeye ödettiği bedel çok büyük.
Hasar çok büyük biliyoruz ama hasar ne kadar büyük olursa olsun kriz ne kadar büyük olursa olsun evelallah biz çözeriz.
Bu bizim işimiz.
DEVA kadrolarıyla beraber hep birlikte çözeriz.
***
Değerli Arkadaşlar,
Buraya çok yoğun bir Ankara gündemiyle geldim. Bu hafta Ankara’da yoğun bir çalışmamız var.
Biliyorsunuz şubat ayının sonunda, 6 partinin genel başkanı olarak imza töreni Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem konusundaki hedefimizi ilan ettik.
Önemli bir mutabakat sağladık.
Yakın siyasi tarihimizde bir ilki gerçekleştirdik.
45 sayfalık bir metin üzerinde, her cümlesinde her kelimesinde... Noktasına virgülüne kadar mutabık kaldık.
Yakın siyasi tarihimizde böyle bir şey yok arkadaşlar.
İktidar partileri ülkeyi kutuplaştırarak, ayrıştırarak, ötekileştirerek yönetirken, şiddeti kutsayarak yönetirken... Geçen hafta Adana’da olanları nasıl kutsadılar gördük... Jop ile sivil vatandaşları döven polisi Bahçeli ‘alnından öperim’ diyor. Siyaset iklimi bu...
Ülkeye empoze ettikleri siyaset iklimi bu... Ayrıştırmak, ötekileştirmek, nefret dili, şiddet …, “mutabakat” dedik.
Siyasette uzlaşı dedik. Mutabakat dedi. Bakın siyahla beyaz kadar farklıdır bu.
İşte biz uzlaşı ile mutabakat ile bu milleti yönetmeye talibiz.
Gererek değil, her kesin mutlu olmasını sağlayarak. Şiddetle değil, huzurla sükûnet ile bu ülkeyi yönetmeye talibiz.
Yarın ise, bizim ev sahipliğimizde, 6 partinin genel başkanı bir araya gelecek ve bundan sonraki süreci değerlendireceğiz. Evet parlamenter sistem diye bir hedef koyduk, o hedefe doğru nasıl yürüyeceğiz?
Ülkemizin ihtiyaçları neler? Bütün bu konularla da diğer siyasi partilerle bir ortak payda, ne kadar yakalarız? hangi konularda yakalarız? Bunun bir arayışını yarın itibaren başlatmış olacağız.
Genel Merkezimizde sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Gültekin Uysal, Ahmet Davutoğlu, Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu’nu ağırlayacağız.
Görüşmelerimizin şimdiden ülkemiz için milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum.
*****
Değerli arkadaşlar,
Adalet demiştim, önce hukuk demiştim.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin son istatistiklerine göre, 2021 yılında en çok insan hakkı ihlali Rusya, Ukrayna ve Türkiye’de görünüyor.
Yani tam üyesi olduğumuz Avrupa konseyinin, Avrupa İnsan Hakları mahkemesinin istatistikleri bu.
Bulunduğumuz lige bakın ya.
Üstelik hükümet bu ihlaller tespit edildiğinde, bağlı olduğumuz sözleşmeyi de uygulamıyor.
Bu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin altında Türkiye’nin imzası var mı? Var.
İnsan hakları sözleşmesi arkadaşlar bakın ya, insan hakkı...
Önce insan diyen, insanı yaşat ki devlet yaşasın diyen bir gelenekten geliyoruz biz.
Devlet, “Bu sözleşmeye uyacağım” diye taahhüt vermiş mi? Vermiş.
Kuruluşundan bu yana, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yargıçlar görev yapıyor mu? Yapıyor.
Bizim de mahkeme orası çünkü. Biz de yargıç gönderiyoruz.
Rahmetli Özal’dan bu yana, vatandaşlarımızın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru hakkı var mı? Var.
Yetmedi; taraf olduğumuz uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin iç hukukumuzu bağladığı, kendi Anayasamızın hükmü değil mi? Hükmü.
Ve bütün bunlar, zamanında bizim kendi vatandaşlarımızın hakkını hukukunu korumak için yapılmış işler. Kendi vatandaşlarımızın hakkını hukukunu korumak için…
Bir gün gelir de otoriter bir iktidar, vatandaşlarımıza zulmetmeye başlarsa, insanların nefes alacağı bir kapı olsun diye atılmış adımlar bunlar zamanında.
Rahmetli Özal niye yapmış bunu? Vatandaşlarımız içerde sıkışırsa gitsin bizim de ortağı olduğumuz, üyesi olduğumuz Avrupa İnsan hakları mahkemesinde başvurabilsin diye niye koymuş?
Çünkü unutmayalım 1980 darbesinden sonra Rahmetli Öcal iş başına geldi.
O temel hak ihlallerinin yapıldığı, gencecik çocuklara bir sağdan bir soldan diye gencecik gençlerin canına kıyıldığı süreden sonra yaptım.
Bir gün gelir de hukuk dışına rejim kendi ülkesin vatandaşına eziyet ederse gitsin başvurabilsin diye yaptı bunu.
Ama AİHM bir karar veriyor; Sayın Erdoğan ne diyor uymuyorum diyor. Keyfi yüzünden karar uygulanmıyor.
Kendi anayasa mahkememizin kararlarına saygı duymuyorum diyor. Alt mahkeme uymuyor, uymayabilir diyor.
Böyle bir şey olmaz, olamaz.
Siz hukuku ihlal ederseniz, güveni kaybedersiniz.
Güven hukukla oluşur adaletle...
Hukuku hiçe sayan, hukuk tanımayan, kendi yasasını anayasasını ihlal eden bir hükümet asla başarılı olmaz mümkün değil.
Siz Güveni kaybederseniz, işte bunu anlamıyorlar, çırpınız duruyorlar. Panik halinde bütün düğmelere basıp duruyorlar. ‘Şu ekonomik krizi nasıl çözeriz ’diye. Çözemezler, rüyalarında bile görmezler. Ağızlarıyla kuş tutsalar yapamazlar. Çünkü hukuka inanmıyorlar. Adaleti bu ülkede yok ettiler. Adalet olmayınca, hukuk olmayınca ekonomi düzelmez. Adalet olmayınca, hukuk olmayınca güveni kaybedersiniz. Güven olmayınca da bu ekonomik krizden asla çıkaramazsanız.
Tabi güven güven diyotuz ama gençler o güveni nasıl oluşturacağız anlatsanıza diyorlar.
Bakın size 1 dakikada özetleyeyim.
1- Konuşunca doğruyu söyleyeceksin. Öyle devletin TÜİK’ine yalan yanlış enflasyon açıklatmayasın
2- Söz verince tutacaksın. Eylül ayında dolar kurunu 2022 için 9.30, 2023 için 9.80, 2024 için 10.30 diye açıklayıp daha aralık ayında kuru patlatmayacaksın.
3- Emanete hıyanet etmeyeceksin. Devlet yönetimi emanet sana emanet. Kimsenin tapulu malı değil. Devlet yönetimini benim zannetmeyeceksin.
4- Her daim hukukla adaletle hareket edeceksin.
5- Dürüst ve ehil kadrolarla çalışacaksın. İşi ehline emanet edeceksin.
6- İstişare edeceksen. Bin biliyorsan bir bilene soracaksın. Her kararı almadan bilenlerle konuşacaksın.
7- Şeffaf olacaksın, açık olacaksın. Merkez bankasının 130 milyar dolarını gizli saklı arka kapıdan çarçur etmeyeceksin.
8- Her zaman hesap vermeye hazır olacaksın.
*****
Değerli Arkadaşlarım,
Hiç endişeniz olmasın.
En kısa zamanda, ülkeyi bir kişinin kafasına estiği gibi yönetmesine son vereceğiz.
Hiçbir ayrım yapmadan, tüm vatandaşlarımızın hukuk güvenliğini sağlayacağız ve refahını yükselteceğiz.
Gençlerin kaçmak değil, yaşamak istedikleri bir Türkiye’ye çok yakında kavuşacağız.
Bırakın kendi gençlerimizi tün dünyadan gençlerin gelip gezmek istediği görmek istediği bir süre yaşamak istediği bir Türkiye inanın hep beraber inşa edeceğiz. Yapacağız bunu.
Türkiye’yi mutlu gençlerin, mutlu kadınların, mutlu çalışanların, mutlu insanların ülkesi yapacağız.
Otoriter ittifak ortaklarının DEVA Partisi’ni engellemek için ürettiği tüm o entrikaları boşa çıkaracağız.
Bizim masa başında matematik formülleri ile siyasi mühendislik ile bizi engellemeye çalışıyorlar.
Ya seçim masa başında yapılan siyaset mühendisliği matematik formülleri kazanılmaz.
Seçim meydanda kazanılır. O yüzden ben hodri meydan dedim onlara hodri meydan.
Göreceğiz ne olacağını.
Ne yapıyorlar 2018’e bakıyorlar. 2018 seçim kuralları matematiği böyle olmasaydı da şöyle olsaydı biz daha fazla milletvekili çıkaracaktık diyorlar.
Ne yapıyorlar?
Az oy alan partilerden çok oy alan partilere doğru milletvekilleri kaydırmaya çalışıyorlar.
Ya arkadaş seçim günü geldiğinde kimin az oy alacağını kimin çok oy alacağını millet belirleyecek.
Çıkarmaya çalıştıkları seçim kanunu var ya, kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşecekler.
Önce Bahçeli düşecek arkasında da Erdoğan düşecek.
Nasıl 2018 seçimlerinde 50 artı 1 dediler. Oylar düştükçe ne diyorlar keşke 30 artı 1 olsaydı.
Şimdi nasıl pişmanlar. Bu kuralları değiştiriyorlar ya.
İnşallah göreceğiz. Günü geldiğinde ya tüh diyecekler. Keşke değiştirmeseydik diyecekler.
Az oy alan partilerin işine geliyormuş eski sistem. Daha çok milletvekili çıkartacak dedim ama iş işten geçmiş olacak.
Bizim iç endişemiz yok. Biz emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz.
Her şeyden önce milletimize güveniyoruz.
Milletimizin desteğini arkamıza aldıktan sonra korkacak hiçbir şey yok.
Bu kararı millet verecek. Ne zaman verecek? Seçim günü geldiğinde verecek.
Ve inşallah biz milletimizin sağduyusuna güveniyoruz. Milletimizin yüksek ferasetine güveniyoruz.
Bugüne kadar nasıl her zaman sağduyu galip geldiyse bu önümüzdeki seçimde de milletimizin sağduyusu feraseti kazanacaktır.
Bizim çözüm haritamız belli. Çözümün sözcüsü bizler olacağız.
Ayrışmayacağız, ayrıştırmayacağız. Toplumu kutuplara ayırmayacağız.
Hep beraber Türkiye’nin yaralarını saracağız.
Demokrasi ve atılım için durmadan, yorulmadan koşacağız.
Artık Türkiye’nin DEVAsı var, Yıldırım’ın devası var. Bursa’nın DEVAsı var.
Hepinize çok çok teşekkür ediyorum. Kongremiz hayırlı uğurlu olsun.