23 Ekim 2020 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın 1. Olağan Kırşehir İl Kongresi Konuşması

23 Ekim 2020

Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan’ın Kırşehir 1. Olağan İl Kongresi Konuşması:

DEVA Partisi’nin değerli Genel Merkez kurul üyeleri, Kırşehir il teşkilatımızın çok değerli başkanı, Değerli ilçe başkanlarımız, teşkilat mensuplarımız, Sevgili Kırşehirli gönüldaşlarımız,

Türkiye’nin farklı illerinden gelip bugün bizlerle beraber olan saygıdeğer konuklarımız,

Değerli basın mensupları,
Ekranları başında bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız; Hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.

Ahi Evran’ın yaptığı gibi esnafı güçlendirmek ve şehirleri kalkındırmak için, Fatıma Bacı ve Bacıyan-ı Rum gibi, kadınların hayatın her alanında ön safta

yer alması için,

Aşık Said gibi bu dünyada misafir olduğumuzu bildiğimiz için,

Neşet Ertaş gibi kalplerden kalplere görünmeyen yollara talip olduğumuz için,

Bütün bu mirası taşımak ve yüceltmek için kurduğumuz Demokrasi ve Atılım Partisinin, Kırşehir 1. Olağan İl Kongresine hoş geldiniz diyorum.

...

Buraya Bolu’dan geldim.

Geçtiğimiz üç gün boyunca Genel Merkez kurul üyelerimizle birlikte Bolu’da bir araya geldik. Yaptığımız oldukça kapsamlı toplantılarda görüşlerimizi birbirimizle paylaştık. Genel Başkan Yardımcılarımızın sunumlarını tek tek dinledik. Hepsine bir de sizlerin huzurunda teşekkür ediyorum.

Neticede, üç gün boyunca ortak aklı işlettik. Böylece önümüzdeki dönemki politika önerilerimizi planladık. Birbirinden değerli DEVA kadrolarının yönetime hazır olduğuna dair inancımızı bir kez daha perçinledik.

Bir kez daha ilan ediyorum: Ekonomi, hukuk, dış politika, eğitim, teknoloji, sağlık, tarım, sanayi, kültür, sanat gibi aklınıza gelebilecek her alanda DEVA Partisi, mevcut yönetimden çok daha becerikli en az on tane bakanlar kurulu çıkartır.

Kıymetli dostlarım,

Bildiğiniz gibi Demokrasi ve Atılım Partisi olarak 9 Mart tarihinde farklı kesimlerden, farklı dünya görüşlerinden, farklı kimliklerden 90 kurucu üyemizle yola çıktık. Kurul üyelerimizle birlikte sayımız önce 94’e çıktı. Siz değerli teşkilat mensuplarımız ve gönüllülerimizle ise binlerce kişilik büyük bir aile olduk.

Bu hızlı büyüme, ülkemizin DEVA Partisi’ne ihtiyacını gözler önüne seriyor. İhtiyaç vardı çünkü uzun süredir ülkemiz çok kötü yönetiliyor.

İhtiyaç vardı çünkü halkımızın dertlerini dinleyen, anlayan, bu dertlerin çözümüne talip olan kimse yoktu.

İhtiyaç vardı çünkü hukuk yerlerde sürünüyordu, demokrasi can çekişiyordu, ekonomi ağır bir kriz geçiriyordu. Eğitim, sağlık tüm alanlar kötüye gidiyordu.

İşte biz ülkemizin demokrasi ve atılıma şiddetle duyduğu ihtiyaç nedeniyle partimizi kurduk.

DEVA Partisi’ni Kırşehir’den Van’a, Edirne’den Hatay’a, Artvin’den Muğla’ya varana dek geniş kesimlerin bize seslenmesiyle kurduk.

...
Kıymetli misafirler,

Şu an devlet yönetiminde hiçbir etik değer, ilke kalmadı.
İnsanlığın binlerce yıldır biriktirip bugüne taşıdığı ilkeler, siyaset dünyamızdan,

devlet yönetminden silindi adeta.

Adalet, eşitlik, liyakat, şeffaflık, hesap verebilirlik gibi en temel ilkeler yönetenler tarafından ayaklar altında çiğneniyor.

Biz DEVA Partisi olarak, partimizin temeline bu ilkeleri koyduk kıymetli dostlarım.

Buradan siz değerli yol arkadaşlarıma bir kez daha sesleniyorum.
Devlet yönetiminde hangi ilkeleri benimsiyorsak, partimizi de bu ilkelere

uygun şekilde büyüteceğiz.
Biz ilkelerimizden asla taviz vermeyeceğiz. İşine gelmediğinde ilkeleri çöpe

atanlardan olmayacağız.
Önce kendi kapımızın önünü temiz tutacağız. Adaletten, eşitlikten, şeffaflıktan

şaşmayacağız. Her an hesap vermeye hazır olacağız.

Tam da bu yüzden partimizin tüzüğünün yanı sıra bir de Etik İlkeler ve Değerler Yönetmeliği yayınladık. Parti mensuplarımız için etik olanla olmayanı yazılı hale getirdik. Tüm Deva Partililer bu yönetmelikle bağlıdır.

Peki bugünkü hükûmet ne yapıyor?

Geçtiğimiz hafta içinde, bütçede fonksiyonel sınıflandırma tablosu kaldırıldı.

Yani, iktidarın otoyol, köprü ve hastane gibi büyük projeler için ne kadar ödeme yaptığı artık öğrenilemeyecek. Türkiye Büyük Millet Meclisine, Milletin Meclisine yalnızca toplam bütçe sunulacak.

Hiçbir hukuk kuralını, etik değeri tanımıyorlar.

Değerli dostlarım,

Defalarca söyledik, bu bir zihniyet problemidir. Bir ülkede Meclisin egemenliğini zayıflatırsanız, millet egemenliğini zayıflatırsınız. Kurumları zayıflatırsanız, demokrasimize zarar verirsiniz.

Bu bütçe milletin bütçesi milletin. Kimsenin kendi malı mülkü değildir. Milletin parasını harcadıklarının farkında değiller. Bu paranın kalem kalem denetlenebilmesi gerekir. Bunu engelleme hakları yok.

İlkeler dedim ya saygıdeğer konuklar. Şeffaflık en önemli ilkelerden. Ama onlar karanlığı seviyorlar. Gizlemeyi tercih ediyorlar.

Soruyorum: Bu milletin parasını kullanırken gizli saklı ne yapıyorsunuz?

Bu ülkede aileler ay sonunu getirmek için harcadığı her kuruşu tek tek hesap ederken, siz neyi kimden saklıyorsunuz? Bu milletin kaynaklarını kimlere, nerelere harcıyorsunuz? Açık olun, dürüst olun.

Kıymetli dostlarım,

Biz Gazi Meclisimizin çiğnenen onurunu yeniden ayağa kaldıracağız.

Güçlendirilmiş parlamenter sistemi mutlaka tesis edeceğiz.

Söz veriyoruz, biz şeffaf olacağız.

Söz veriyoruz, israfa asla göz yummayacağız.

Söz veriyoruz, bu milletin alın teriyle kazandığı, vergi olarak ödediği, her bir kuruşun hesabını vereceğiz.

...

Saygıdeğer konuklar,

Türkiye ekonomisi son yirmi yılın en kötü seviyesinde.

Günbegün fakirleşiyoruz.

Günbegün cebimizdeki para değer kaybediyor.

Ülkemizdeki yoksulluk tarihin rekor seviyesinde.

Zenginle fakir arasındaki gelir uçurumu büyüdü, büyümeye de devam ediyor.

Hayat pahalılığı can yakıyor, can alıyor.

Asgari ücret, sefalet ücretine dönmüş durumda.

Geçtiğimiz hafta hükûmetin bir ortağı “askıda ekmek kampanyası” başlattı.

Yani dostlarım, ülkeyi yönetenler, bu halkı ekmek parasına muhtaç bıraktıklarını ilan etti. Utanç verici bir şey.

Bugün bu kampanyayı başlatan ortak, ekonomi ne zaman kötü olsa hükûmet ortağı. Hatırlayın üçlü koalisyon döneminde yaşanan ve yakın tarihimizin en büyük ekonomik krizi olan 2001 krizinde neler yaşanmıştı.

20’ye yakın banka batmıştı. Milli gelirin üçte biri kaybedilmiş, gecelik faizler %7500’leri görmüştü. Yıllık enflasyon % 70’leri geçmişti. Başbakanlığın önünde yazar kasalar fırlatılmıştı. Hatırlayın.

Halkımız yine açlık sınırındaydı. Yine becerememişlerdi de Dünya Bankası’ndan bir başkan yardımcısını ekonominin başına getirmişlerdi. Borcun faizini ödeyebilmek için dahi dış borca muhtaç duruma düşmüşlerdi.

Şu anda bunlar yine hükûmete ortak, ve ülkemiz yine derin bir ekonomik krizin içinde.

Biliyorlar da bunu.

Ortak oldukları hükümet yönetmeyi beceremeyip vatandaşı ekmek parasına muhtaç bırakıyor, sonra da bunlar ekmek asıyorlar meydanlara.

Üstelik, kadim bir geleneğimizi istismar edip, parti logolarıyla, fotoğraflarla yapıyorlar bunu.

Yahu siz bu ülkenin yerli ve milli geleneklerine bu kadar mı yabancısınız? Bizim topraklarımızda insanlara göstere göstere, şov yapa yapa ekmek

dağıtmak diye bir şey var mı yahu?
Bizim geleneğimizde, sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmaz.

İnsan önce utanır, “Nasıl oldu da halkı bir ekmek parasına muhtaç hale getirdik” diye düşünür.

Ama utanmıyorlar. Bir de kalkmışlar bize dil uzatıyorlar.

Bu nasıl pişkinlik ya?

Bu arada geçen gün grup toplantısında öfkeyle bize sataşıp partimizi ve beni kast ederek “siyasi fosil” demiş. Bize ve bana dedi. “Siyasi fosil” diye... Neyse..

Türkiye’nin en yeni siyasi hareketine, sahiplerinin gençler olduğu bir partiye siyasi fosil denemez.

Herkes her şeyi görüyor. Bu milleti yoksullaştıranları herkes görüyor. Hükümetin görevi bu ülkede tek bir çocuğun bile aç yatmamasını sağlamaktır.

Siz hükûmettesiniz! Küçük müçük, bugünkü hükûmetin ortağısınız.

Size bunu da biz mi hatırlatalım?

İşinize geldiği zaman iktidarmış gibi davranıyorsunuz, “astığım astık, kestiğim kestik” diyorsunuz. İşinize gelmediği zaman sanki hiç sorumluluğunuz yokmuş gibi mağdur şapkanızı takıp ekmeği asıyorsunuz. Hem de meydanın ortasında askıya asıyorsunuz.

Ülkenin içine düştüğü durumdan sonuna kadar siz de sorumlusunuz. Kaçamazsınız.

...
Değerli dostlarım,

Ben ve arkadaşlarım boş aldığımız hazineyi dolu teslim ettik. Bizim hesabımız ortada, başımız dik.

Şu andaki hükümet ne yaptı?
Hazineyi tüketti, kasa boş. Ülke borç batağında. Doğmamış çocuklarımıza

kadar borçlandırdılar memleketi.

Soruyorum onlara;
Vicdanınız sızlamadan nasıl çarçur ediyorsunuz bu milletin kaynaklarını? Har vurup harman savururken hiç mi durup düşünmüyorsunuz? Hiç mi vicdanınız sızlamıyor?

Arkadaşlar, bunlar yönetemiyorlar ve arkasından da halkımızın onuruyla oynuyorlar.

Üzülerek söylüyorum ki bu yönetim anlayışı ile Türkiye’nin sorunlarını çözmek mümkün değil.

Tekrar ediyorum:

Ülkede özgürlükleri askıya alırsanız, insan haklarını askıya alırsanız, adaleti askıya alırsanız, demokrasiyi askıya alırsanız; ekmeği de askıya koymak zorunda kalırsınız.

Ekmeği askıya koyduğunuzda, artık bu memleket için, bu ülkenin vatandaşları için yapacak hiçbir şeyiniz kalmamış demektir. Artık çözüm öneriniz bitmiş demektir. Artık gitme vaktiniz yaklaşıyor demektir.

...
Saygıdeğer konuklar,

Ekonomimiz uzun zamandır karanlık bir tünelin içinde. Işık falan da görünmüyor.

Doğru politikalar, doğru adımlar ile sorunların çözümü mümkünken hükümet ısrarla, inatla hatalarına devam ediyor.

Birkaç hafta önce açıkladıkları ekonomik programla ülkeyi fakirleştirdiklerini zaten kendileri ilan ettiler.

Ben ve arkadaşlarım yönetimdeyken kişi başına milli gelirimiz 12.594 dolara çıkmıştı, şimdi 8.381 dolara düşeceği açıklandı.

İsraf ve yanlış yönetim sonucu hükümetin bütçe açığı tarihin en yüksek seviyesinde!

Ben ve arkadaşlarım ekonomi yönetimini bıraktığımızda, 2015 yılında, 24 milyar TL olan bütçe açığının, 2020 yılında tam on katına çıkarak 239 milyar TL olacağı açıklandı. 10 katı 10! Bitmedi, 2023 yılına kadar da bunun azalmayacağını açıkladılar.

Merkez Bankası’nda yıllardır biriktirilen tam 120 Milyar dolar dövizi bir inat uğruna yaktılar.

Açıklanan programla Türkiye’nin yeniden borç faiz sarmalına geri döndüğü de tescil edildi.

Bütçeden yapılan faiz ödemeleri benim ayrıldığım yıl 53 milyar TL idi. Bu yılki faiz ödemesi 137 milyar olarak ilan edildi. Gelecek yıl ise bu rakamın tam 179 milyara çıkacağı açıklandı.

Arkadaşlar, fakirleşiyoruz. Bunun tek bir nedeni var arkadaşlar, öyle dış güçler iç güçler falan değil: Kötü yönetim!

Artık yeter. Biz bu yanlışların bedelini ödemek istemiyoruz. Halkımız bunu hak etmiyor.

Ülkemizin sorunlarının çözümü ancak ve ancak bu milletin, çalışanların ve yatırımcıların geleceğe güvenle bakmasıyla mümkündür. Mevcut yönetimle güven ortamını sağlamak mümkün değildir.

Bu yönetim başta olduğu sürece yatırımcı yatırım yapmaktan çekinecek, yeni istihdam oluşmayacak, işsizlik sorunu artmaya devam edecek.

Bakın kendi vatandaşımız parasını başka ülkelere götürüyor. Yastık altında tutuyor. Korkuyor. Devlete güvenmiyor kimse.

Güven olmayan ülkede döviz kuru artar, işsizlik artar, yoksulluk artar, açlık artar.

Bu ülkenin vatandaşları, insan haysiyetini yok sayan, insan onurunu ayaklar altına alan bir ekonomi yönetimini hak etmiyor.

Fakirleşiyoruz ve bunu iliklerimize kadar hissediyoruz arkadaşlar.

Bu ülkenin vatandaşlarına bu kötü yönetimin bedelini ödetemezsiniz. Kimse artık halkımızdan bunu beklemesin. Kendileri yaşam standartlarından en küçük bir taviz vermezken, halkımızdan yokluk karşısında sabır göstermesini istemesin.

Bu bizim kaderimiz değil arkadaşlar. Bu kötü yönetim bu ülkenin kaderi değil.

Biz, bu kötü yönetimi sona erdirmek için yola çıktık. Ekonomiyi ehil olmayan ellerden kurtaracağız. Bu milletin kaynaklarını küçücük bir zümrenin çıkarı uğruna heba eden anlayışa son vereceğiz.

Doğmamış çocuklarımıza kadar her birimizi borca sokan Varlık Fonu’nu kapatacağız.

Merkez Bankası, TÜİK ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme (BDDK) gibi tüm kurumları yeniden ayağa kaldıracağız.

İktidar olanların niyetleriyle şekillenen, keyfi kararlarla ülkenin geleceğini karartan tüm uygulamalara son vereceğiz.

Devletin imkanlarını iktidar ve yandaşlarına değil; millete, sadece millete hizmet eder hale getireceğiz.

...

Kıymetli Kırşehirli hemşerilerim,
Biliyorum, sizler de bu kötü yönetimden fazlasıyla nasibinizi aldınız.

Yatırımlardan, desteklerden mahrum kaldınız.

Artan dolar kuruyla mağdur oldunuz.

Kırşehir’in ekonomisinde tarımın önemli bir yeri var. Ama çiftçimiz desteklerden yoksun bırakılıyor. Çünkü her alanda olduğu gibi tarım da hayvancılık da günübirlik kararlarla yönetiliyor.

Mazota, gübreye, ilaca, tohuma, zam üstüne zam yapılıyor. Ama örneğin süt alım fiyatı bir yıldır sabit tutuluyor.. Litresi 2 lira 30 kuruş.

Dolar arttıkça girdi fiyatları artıyor. Hani dolara bakmıyorlardı ya.. Ama çiftçimiz bakıyor.

Doğru tarım politikaları uygulanmadan tarım ve hayvancılığı değil geliştirmek, mevcudu dahi muhafaza edemezsiniz.

Nitekim de edemiyorlar. Varsa yoksa ithalat! Tabi bu ithalatı da kimler yapıyor? O da ayrı bir soru işareti.

Artık tarımda kendi kendine yeterli bir ülke durumunu da kaybettik. İthalata bağımlı hale geldik.

2003 yılında Tarımsal ürünler ithalat ve İhracatı nerdeyse birbirine yakın iken, yaklaşık 2,2 milyar dolar iken, 2019 yılında 5,4 milyar dolar ihracata karşın, 9,4 milyar dolar ithalat yapıldı. Yani netleştirip baktığımızda 4 milyar dolarlık mal, ürün dışarıdan satın alındı, açığımız oluştu.

Ülkenin hangi ürüne ne zaman ne miktarda ihtiyacı var? Bunu planlamıyorlar. Hiçbir şeffaflık ve öngörülebilirlik yok maalesef. Hem çiftçilerimiz hem hayvancılık alanında çalışan vatandaşlarımız artan maliyetlerle baş başa bırakıldı.

Çiftçinin durumu böyle, Esnafın durumu iyi mi? Esnaf kan ağlıyor. Satış yok. Siftah yok. Dükkan kirası, vergi, stopaj, elektrik ve doğalgaz parası derken esnaf neyle geçinecek? Aldığı malın parasını, işçisinin ücretini, vadesi gelen çeklerini nasıl ödeyecek?

Buldukları çözüm vergi borcunu ertelemek ve faizli kredi vermek. Sözde faize karşılar ya hani! Bu gidişle zaten faizli kredi borcu olmayan hiçbir vatandaş bırakmayacaklar ülkede.

Peki başka ülkeler ne yapıyor? Esnafa, küçük işletmelere karşılıksız destek veriyorlar. Evet karşılıksız destek.

Değerli dostlar,

Bugün ahilik geleneğimizin kurucusu, Ahi Evran’ın şehrindeyiz.
Siz bu kültürü çok iyi biliyorsunuz. Ahilik kültüründe cömertlik, dayanışma, misafirperverlik, eli açıklık vardır.

Kırşehir esnafı bu ahilik kültürünün sahipleri olarak zaten, kendi ticari çıkarını halkına hizmetin gerisinde tutar. İşine saygı, çalışkanlık, yardımlaşma ve hakkı gözetme Ahiliğin temel ilkelerindendir. Kırşehir bunu biliyor, yüzyıllardır yaşatıyor.

Ama şu anki hükûmet esnafımızı adeta kendi kaderlerine terk etti.

Kırşehir’de halen devam eden cezaevi inşaatına harcanan para 270 milyon TL. Bu kaynak tarım ve hayvancılığa yönlenseydi, ya da esnafımıza destek için harcansaydı, Kırşehir için çok daha yararlı olurdu.

Ama yatırımı cezaevine yapıyorlar. Cezaevi inşa ediyorlar. İstihdam değil, demokrasi değil, hukuk değil cezaevi inşa ediyorlar.

Kırşehir sanayisinin gelişmesi için, üretimin yapılabilmesi için yeterli destek sağlanmıyor.

Kırşehir’in kendi hammaddeleri değerlendirilmiyor.

Devlet hastanesi sayısıyı daha önce ikiydi; tek hastaneye düşürülüdü. Yatak sayısı düştü. Kırşehir’de sağlık hizmeti vasatın altında kalıyor. Vatandaşlar çevre illere gitmek zorunda kalıyor. Halbuki Cezaevi ihale bedeliyle 100 yataklı tam 7 tane hastane yapılabilirdi.

Bu şehir, Kırşehir bunları hak etmiyor. Bunlar şehrimize yakışmıyor.

Biz Kırşehir’in dertlerini biliyoruz görüyoruz. Kırşehir’in derdi çok ama DEVAsı hazır.

Kırşehir’de tarımı ve hayvancılığı geliştireceğiz. Çiftçimize, esnafımıza destek olacağız. Sulu tarımı geliştirmek için Yamula barajından su getirme projesini hayata geçireceğiz.

Kırşehirli kadınların, tıpkı Fatıma Bacı’nın zamanındaki gibi ön planda olması için çalışacağız. İşgücüne katılmaları için işverenler için teşvikler uygulayacağız. Kadın girişimcileri destekleyeceğiz.

Gençlerimizin göçünü önleyecek imkanları şehre getirmek için çalışacağız. Doğalgaz altyapısını güçlendireceğiz, başta enerji olmak üzere yatırım

maliyetlerinin azalması için çalışacağız.
Bir eğitim şehri olan Kırşehir’in üniversite ile birlikte yükselmesini

hedefleyeceğiz.

13. yüzyılda Kırşehir Emiri Cacabey tarafından yaptırılan Gök Bilimleri Medresesi Dünyanın İlk Astronomi Okuludur. Burası aynı zamanda gökyüzünün, güneşin, ayın ve yıldızların hareketlerini inceleyen bir gözlem evi olarak yıllar boyu ayakta kalmış, ancak maalesef günümüzde işlevini yitirmiştir. Gerekli çalışmalar başlatarak Gökbilimleri medresesinin yeniden işlev kazanmasını sağlayacağız.

Jeotermal Enerji kaynakları bakımından zengin olan Kırşehir’in, gerekli tanıtımlar ve çalışmalar yapılarak Sağlık Turizmi açısından cazibe merkezi hâline getirilmesi için çalışacağız.

Kırşehir’in demokrasiye ihtiyacı var. Kırşehir’in atılıma ihtiyacı var. Kırşehir’in DEVAya ihtiyacı var.

Biz Kırşehir‘e DEVA olmaya, Türkiye’ye DEVA olmaya hazırız. Soruyorum şimdi. Kırşehir hazır mı?
...
Değerli konuklar,

Ülkemiz genelinde kadınlarımız layık oldukları hayatı yaşayamıyor. Hak ettikleri mesleklerde çalışamıyor.

Biz DEVA Partisi olarak öncelikle kadın istihdamına odaklanacağız. Bu ülkeyi kalkındırmak için öncelikli hedef kadınlar ve gençler olacak. Kadınların ve gençlerin ekonomik hayata katılımlarını teşvik edeceğiz.

Gençlere, kadınlara sadece hibe ve teşvikler vererek değil, aynı zamanda doğrudan danışmanlık vererek kendi işlerini kurmalarının önünü açacağız.

Kadınların, erkeklerle eşit fırsatlardan yararlanmasını sağlaması için azami çaba göstereceğiz.

Biz kadınları; güçlü, üretken ve her alanda söz sahibi konuma getirmek için çalışacağız.

Kadınlara yönelik ayrımcılığa sebep olan her türlü uygulamayla mücadele edeceğiz.

Siyasette kadın sayısını artırmak için çalışacağız. Daha evvel de söyledim: Siyaset, sadece erkeklere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir. Biz

kadınlarla birlikte bu ülkenin kalkınacağını, adalete kavuşacağını, özgürleşeceğini çok iyi biliyoruz.

...
Sevgili dostlarım;

Tüm bu konuştuğumuz, anlattığımız iklim gençlerimizi adeta boğuyor. Ülkemizdeki gençler, dünyadaki akranları gibi eğitim alamıyor, onların yaşadığı

hayatı yaşayamıyor, benzer hayaller kuramıyor.
Devlet onlara hizmet, eğitim, iş götürmediği için gençlerimiz oldukları

şehirlerden göç etmek zorunda kalıyor, başka yerlere gitmek zorunda kalıyor. Köylerdeki, ilçelerdeki ve küçük şehirlerdeki gençlerimiz büyük şehirlere;

büyük şehirlerdeki gençlerimiz ise fırsat yakaladığında yurtdışına göç ediyor. Bir de üstüne bugünkü iktidar, onları birilerine benzetmeye, tek tipleştirmeye

çalışıyor. Onların fikirlerine, karakterlerine, özgürlüklerine saygı duymuyor. “Sen şusun, sen busun“ diye tek bir tornadan geçirmeye çalışıyor.

Düşünmeden emir almaya hazır tek tip genç yaratmaya çalışıyor.

Değerli dostlarım,

Gençler, özgür bireylerdir. Biz onları birilerine benzetmeye çalışmıyoruz. Birileri gibi olsunlar istemiyoruz. Biz onlara hak ettikleri imkanların sunulmasını ve onların kendileri olmasınını istiyoruz.

Devletin görevi, gençleri bir şeye veya birine benzetmek değildir. Onlara isteklerini, hayallerini gerçekleştirecek imkanları sunmaktır.

Bizim hedefimiz;
Çocuklarımızın, gençlerimizin her birinin dünyadaki yaşıtlarıyla eşit seviyede eğitim alabileceği,
eşit hayat yaşayacağı,
eşit ekonomik koşullara kavuşacağı
ama en önemlisi benzer hayaller kuracağı,
bir ülke.

Bizim hedefimiz;
Gençlerimizin göç ederek dışarıda imkan kovalayacağı değil, devleti onların

hizmetine sunacağımız bir ülke.

Biz bunun için hazırız, biz gençlerle birlikte ülkemizin geleceği için hazırız.

...

Saygıdeğer konuklar;

DEVA Partisi, kadınlarla gençlerle, çiftçilerle, emeklilerle, öğretmenlerle işçilerle, esnafa eşitlik için, adalet için yola çıktı.

Çözüm haritamız belli.
Çözümün sözcüsü bizler olacağız.
Ayrışmayacağız, ayrıştırmayacağız.
Toplumu kutuplara ayırmayacağız.
Hep beraber Türkiye’nin yaralarını saracağız.
Biz Türkiye’nin haysiyetli insanları için buradayız.
Artık Türkiye’nin DEVA’sı var Kırşehir‘in DEVA’sı var ve biz hazırız. Hepinize çok teşekkür ediyorum.