22 Haziran 2022
Yirmi dördüncü
Haftalık Değerlendirme Toplantısı
Değerli yol arkadaşlarım,
Kıymetli basın mensupları,
Sözlerimin hemen başında bugün Afganistan’da meydana gelen depremde hayatını kaybeden insanlara Allahtan rahmet diliyorum yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Kayıplarının sayılarının sınırlı olmasını da buradan ümit ediyorum.
Yine Marmaris’te ciğerlerimiz yanıyor. Orman yangınları yazın sıcağıyla yeniden baladı.
Aylardır hükümete yaptığımız tedbir çağrısını yine buradan huzurlarınızda tekrar ediyorum.
Bir önce, gereken ne var ne yoksa, uçağıydı helikopteriydi hazırlıklar tamamlanıp bu yaz orman yangınlarıyla ilgili hasarın asgaride tutulması için gerekenlerin yapması için hükümete acilen çağrıda bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar;
Biliyorsunuz artık Türkiye’de artık seçim dönemi başladı.
Seçim ister erken yapılsın ister zamanında yapılsın, hiç fark etmez.
Sandık gününe yaklaşıyoruz.
Atalar söylemiş, “sayılı gün çabuk geçer” diye.
Sandık günü geldiğinde, akşam sayımlar tamamlanıp sonuçlar açıklanınca göreceğiz ki, inşallah bu seçimin yıldızı DEVA Partisi olacak.
Seçim başarımız; görmezden gelinenlerin, yok sayılanların zaferi olarak tarihe geçecek.
Biz başarmaya mecburuz arkadaşlar.
Tam demokrasi yolculuğumuzu, tamamına erdirmeye mecburuz.
Neden mecburuz biliyor musunuz?
Kamu gücüne sığınıp vatandaşa, halka parmak sallayanları, bu ülke bir daha asla görmesin diye mecburuz.
Hep beraber şahit olduk: Geçtiğimiz cuma günü, saygısız bir memur, Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanımız Sayın Mustafa Yeneroğlu’na ve vatandaşlarımıza hukuksuzca hakaret etti.
Devlet adına görev yaptığını unutan bu kişi, Ankara’nın göbeğinde, vatandaşa parmak salladı. Hakkını savunan insanlara hakaret savurdu.
Yetmedi, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün tüzel kişiliği bir açıklama platformu olarak kullanılarak hem Sayın Yeneroğlu hem de vatandaşlarımız tehdit edildi. Hedef gösterildi.
Ben çok iyi biliyorum ki, devletin önemli bir kurumunun başlıklı kâğıdını kullanıp, o rezil metnin altına imza atanlar, üç beş kendini bilmezden ibaret.
Bakmayın öyle şatafatlı kurumdan bilmem ne açıklama falan diye. 3-5 kişi. Yazık.
Bu ülkenin kurumlarına bu devletin kurumlarına yazık yahu.
Koskoca devlet kurumunu, hem de vatandaşların güvenliğini sağlamakla görevli olan bir devlet kurumunu, iktidar partisinin siyasetine alet ediyorlar.
Bu arada, Cumhurbaşkanından hiçbir ses yok. Duydunuz mu bir şey? Tık yok.
En ufak bir köşe yazısında çıkana müdahale eden, hemen her konuda topa giren Cumhurbaşkanı, günlerdir bu konu memleketin gündeminde olmasına rağmen tek bir sesini çıkarmadı.
Niye? Çünkü değerli arkadaşlar, vatandaşlarımıza hadsizce sallanan parmakta onun gölgesi var da ondan ses çıkarmıyor.
Bu saygısızlık, bu hukuk tanımazlık, ülkenin Cumhurbaşkanının kamu yönetiminde oluşturduğu dar zihniyetin, hukuksuzluğun ve hakaret üslubunun bir neticesi.
Peki meclis başkanından bir itiraz duydunuz mu?
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir üyesine; haksızca, hukuksuzca, hadsizce kalkan parmağa iki çift laf etti mi? Edepsizliğe itiraz etti mi Meclis Başkanı.
Yok.
Pazartesi günü kendisine çağrı yaptım. Bir kez daha yineleyeceğim:
Sayın Şentop, siz mecliste, sadece bir partinin meclis başkanlığını yapmıyorsunuz.
Siz Türkiye Büyük Millet Meclisinin tümünün başkanısınız.
Oradaki 600 milletvekilinin tümünün hakkını, hukukunu korumak zorundasınız.
Gazi Meclisimizin Başkanlığını üstlenmenin sorumluluğunu taşımak zorundasınız.
Başkanı olduğunuz Parlamentonun bir üyesine yapılan hakaret, millete yapılan hakarettir, tüm milletvekillerine yapılan hakarettir, size de yapılan bir hakarettir.
Üstelik hukukçusunuz. Siz hukukuçu kimliğiyle insanların tanıdığı birisiniz. Yapılan hukuksuzluğu örtbas edemezsiniz.
Derhal çıkın ve gereken tepkiyi gösterin.
*****
Değerli arkadaşlar,
Pazar günü yapılan açıklamada ne diyordu biliyor musunuz? Haddini bilmez memur uyarılacakmış.
Bu kadar.
Dalga geçiyorlar resmen.
Uyarı muyarı yetmez. Daha fazlasını yapmak zorundasınız. İdari bir soruşturmayı derhal başlatmak zorundasınız.
Bu olayın gösterdiği bir şey daha var arkadaşlar.
Ne gösteriyor, biliyor musunuz?
Vaktiyle ezilen sessiz yığınların desteğiyle iktidara gelen Sayın Erdoğan’ın artık “vatandaşa parmak sallayanların” tarafına geçtiğini bize gösteriyor.
Zamanında bu ülkede kadınlar, kıyafetlerinden ötürü büyük haksızlıklara uğradılar. Eğitim hakları engellendi.
Cumhurbaşkanı da her fırsatta bundan bahsediyor.
“Halka hizmet” diye başlayan bir siyasi çizginin bugün geldiği yer, maalesef, kamu gücünü ele geçirenlerin vatandaşa parmak sallamasıdır.
Hiç kimse Erdoğan’a 2002 seçimlerinde bunun için oy vermedi. Kendisine destek veren bunca insan, bir memur gelip, hakkını arayanlara hakaret etsin diye o desteği vermedi.
Sayın Erdoğan, size oy veren insanlara bir özür borcunuz var.
Özür borcu.
Adaletten şaştınız. Özür borcunuz var.
“Ceberrut devlet”e karşı hakkı, adaleti savunan insanlara, yeniden ceberrut devlet zulmü yaşatıyorsunuz.
Evet, bir özür borcunuz var.
Bu milletin adalet duygusunu, hak bilincini istismar ettiniz. Çıkın ve açıkça şunu söyleyin:
“Ben artık yola çıkarken olduğum kişi değilim deyin. O yüzden de yanımda yola çıktıklarımdan kimse kalmadı” deyin.
Açıklayın şunu. Çıkın bir özür dileyin.
*****
Değerli arkadaşlar;
Emniyet Genel Müdürlüğü gündemimizdeyken bir başka vahim durumdan söz etmek istiyorum.
Bakın, bir amirin, hakkını arayan vatandaşlara ve bir milletvekiline yaptıklarını izledik.
Peki, Emniyet içerisinde neler oluyor, haberimiz var mı?
Kamuoyu bunlardan haberdar mı?
Daha evvel de değinmiştim, bir süredir kulağımıza gelen “polis intiharları” haberlerini çok ciddiye almak zorundayız.
Biliyorsunuz, Emniyet Teşkilatı kabinenin en şaibeli bakanına bağlı.
Ülkenin huzurunu sağlamakla görevli bir kurumun başında olan bu kişiyle ilgili, bir çete lideri vahim iddialarda bulundu. Ve konunun üstü tamamen örtüldü.
Şaibelerin ortasındaki bu ismi en çok sahiplenen de kim oldu? Krizlerin Ortağı Bahçeli.
O işlerde oldukça mahir.
Nerede şaibe var, nerede çete var, nerede mafya var bakıyoruz ismi hep oralarda gezinip durur.
Anayasa Mahkemesi başkanını tehdit eden, emrinde çalışanlara açıkça hukuku tanımamayı emreden bir bakandan ben burada söz ediyorum.
Ne diyor? Yıkın, mahkeme kararı arkadan gelsin diyor.
Böyle bir ortamda, vatandaşlarımıza hukuk içinde hizmet etme bilincinde olan polis arkadaşlarımızda da huzur kalmıyor arkadaşlar kalmıyor.
Haberlere karartma geldiği için, özgür basın engellendiği için, tam detaylarına vakıf da olamıyoruz.
Ama daha evvel sorular sormuştum. Tekrar o soruları burada tekrar ediyorum şimdi. Son dönemde ağır çalışma şartları, amirlerin uyguladıkları baskı mobbing, tehdit ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle birçok polis arkadaşımız intihar ediyor.
Buradan hükümete tekrar soruyorum:
Son 5 yılda kaç polis memurumuz intihar etti? İntiharların altında yatan gerçekler neler?
Bu nedenleri ortadan kaldırmak için hangi çalışmayı yapıyorsunuz?
Emniyet teşkilatımızda üstler astlarına nasıl bir baskı uyguluyor?
Polislere psikolojik destek sunmak için, bazı özel rehabilitasyon merkezleri gibi birimler kurmayı düşünüyor musunuz?
Polislerin ve ailelerinin mali durumlarını iyileştirmek için, sosyal güvenlik hakları için hangi çalışmaları yapıyorsunuz?
Ben buradan İktidara soruyorum. Çıkın ve açıklayın.
Bu polis intiharları arkadaşlar ülkemizin bir gerçeği ve hükümeti buradan derhal ama derhal tedbir alamaya çağırıyorum.
Yazık. Bu insanlara yazık. Ailelerine de yazık.
*****
Değerli arkadaşlar,
Kamu gücünü millete karşı kullanmanın bir diğer örneği daha var.
İşte, son günlerde “Dezenformasyon yasası” olarak paketlenen bir çalışmayı da dikkatle hep beraber izliyoruz.
Öncelikle, yasanın adını doğru koyalım. Bu yasa, sansür yasasıdır.
Basını, internet sitelerini ve vatandaşı susturmanın yasasıdır.
Daha evvel söylemiştim. Tekrar edeceğim: Özgür basın hayat kurtarır.
Ama bunların akılları fikirleri basını susturmakta. Sosyal medyayı ve özellikle de gençleri susturmakta.
Dolardaki artışın haberi yapılır, basın susturulur,
İntihar haberi, basın susturulur,
Enflasyon haberi, basın susturulur,
Sağlık haberleri... Yine basın susturulur.
İstiyorlar ki, Algıları Ayarlama Enstitüsü, hani şu adına İletişim Başkanlığı dedikleri yer, Cumhurbaşkanının talimatıyla ne diyorsa; tüm gazeteler televizyonlar aynısını söylesin istiyorlar.
Şimdi bu yeni yasa çalışmasıyla ne yapmaya çalışıyorlar?
Tamamen yeni bir suç kavramı suç çeşidi uyduruyorlar. ‘Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak suçtur’ diyorlar.
Öyleyse, sansür yasasını çıkaranlara ben buradan soruyorum:
“Enflasyon %73 buçuktur” demek mi halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymaktır? Yoksa “Enflasyon en az %150” demek mi?
Buradan soruyorum.
Hangisi doğru? Hangisi halkı yanıltıcı bilgi?
“Türkiye’de enflasyon sorunu yoktur” demek mi halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymaktır? Yoksa “Türkiye’de yüksek enflasyon vardır” demek mi?
Bir örnek vereyim.
Hatırlayın, Sayın Erdoğan daha yakın zamanda çıkıp ne demişti? “Cumhurbaşkanı’na hakaretten açılmış davalar falan yok” demişti. Hepsi kayıtlarda ha.
İnkâr ederse buradan gösteririm, çok gösteriyorum söyledikleri her şeyi.
E, Adalet Bakanlığı da diyor ki “Cumhurbaşkanı’na Hakaret suçundan 2014’ten bu yana en az 35 bin 500 dava açıldı” diyor. Adalet Bakanlığı bunu resmen açıklıyor.
Şu rakama bakın yahu.
Kendi yoktur diyor kendine bağlı bakanlık 35 bin 500 tane dava var diyor.
Bu durumda, halkı yanıltıcı bilgiyi kim yayıyor? Halkı kim yanıltıyor? Soruyorum size.
Arkadaşlar,
Yanıltıcı bilgi avcıları, hedeflerini öyle çok uzaklarda aramasınlar, Şöyle Beştepe’ye baksınlar orada bol bol hedef bulacaklar, bol bol halkı yanıltanı bulacaklar.
Büyüğünden küçüğüne hepsi.
Şimdi size bir örnek vereceğim.
Bakın, suç ne? “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak”.
Düşünün; Twitter’da dolaşırken bir vatandaşımız “Enflasyon %150” haberini gördü ve bunu Retweet etti,
“Sözde” yanılan vatandaşımız, Retweet ettiği için halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunu şimdi işlemiş oluyor mu?
İşlerlerse oraya sokarlar bu işi oraya hemen ha.
Peki bu vatandaşımız, suçun faili mi, yoksa mağduru mu olacak?
Böyle saçma sapan bir suç türü olmaz arkadaşlar, olamaz.
Bunlar sadece ve sadece ilerideki sansür uygulamalarının şimdiden altını hazırlıyorlar.
Şimdiden gençleri, liseye giden üniversiteye giden gençleri sabahın 5’inde 6’sında evlerinden alıp diğer bütün gençlere gözdağı vermenin altlığını bugünden hazırlıyorlar. Olay bu.
Sansür yasasının tek hedefi basın ve ifade özgürlüğünü yok etmektir. İnsanları susturmak ve hizaya getirmektir.
Uydurulmuş gerçeklik dünyasında yaşayan Beştepe’ye koşulsuz biat beklemektir.
Amaç bu.
Biz bu baskı karşısında basın ve ifade özgürlüğüne sahip çıkacağız.
Anayasamıza aykırılık teşkil eden bu sansür yasasını kesinlikle reddediyoruz.
*****
Değerli Arkadaşlarım,
İşte, görüyorsunuz değil mi? Nasıl çarpık bir zihniyetle karşı karşıyayız?
Tweet atanı hapse koymak isteyen, ama kadın katillerini de kısa sürede hapisten çıkarma derdinde telaşında olan bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Daha iki gün önce yaşadık. Düşündükçe kahroluyorum.
Biliyorsunuz, gencecik bir kadın, Pınar Gültekin diri diri yakılarak katledildi.
Fakat sanığa, cezasında “haksız tahrik indirimi” uygulandı.
Sanığa ödül verdiler resmen yahu.
Pınar Gültekin’in acılı ailesinin neler hissettiklerini tahayyül bile edemiyorum. Gerçekten yazık, çok yazık.
Pınar Gültekin vakası, ne yazık ki tek vaka değil. Tek münferit bir konu değil.
Ülkemiz, hayattan koparılan kadınların mezarlığı haline geliyor. Geçtiğimiz ay en az 36 kadın katledildi bu ülkede.
En az 36. Çünkü orada da veri karartma var.
Orada da istatistiklere tam ulaşılamıyor, eskisi gibi değil.
Her şey saklanıyor gizleniyor.
Niye? Bir hayal alemine bir harikalar diyarına vatandaşlara anlatarak gerçekleri unutturacaklarını zannediyorlar.
Ama biz unutturmayacağız.
Yüzlerine vuracağız bunları.
Onun için bizim bu topraklara bir borcumuz var:
Kadınları öldüren zihniyeti, toprağa gömmeye mecburuz.
İktidara gelir gelmez, derhal, katilleri cesaretlendiren uygulamaları tersine çevireceğiz.
Gece yarısı karanlığında terk ettikleri İstanbul Sözleşmesi’ne, gündüz gözüyle yeniden dahil olacağız.
Kadın cinayeti davalarında, cezaları caydırıcı hale getireceğiz.
Hukukta bu çok önemli arkadaşlar.
Kural var kurala uymayanında cezası var.
Ama o ceza yeterince caydırı değilse anlam kalmıyor.
Cezanın anlamı olmayınca da kurallarla ilgili motivasyon, teşvik azalıyor.
Dolayısıyla burada caydırıcılık temel esas.
“İyi hal indirimi” gibi uygulamaları kaldıracağız.
Kadına yönelik şiddet sebebiyle, koruyucu tedbir kararları verildikten sonra işlenen suçlarda; denetimli serbestlik, iyi hal, seçenek yaptırımların uygulanmasını engelleyeceğiz.
Elektronik kelepçe sisteminin daha etkin ve geniş bir şekilde uygulanmasını sağlayacağız.
Koruma kararları kâğıt üzerinde kalmayacak.
DEVA Partisi iktidarında kadınların yaşatılması için devletin tüm imkanlarını seferber edeceğiz.
Bunu sivil toplumla beraber, halkımızla beraber yapacağız.
Cinayete kurban giden kadınlar için dökülen gözyaşlarını, evet, adaletle sileceğiz.
Yaşam mücadelemizi kadın, erkek, hep beraber büyüteceğiz.
Pınar’ların, Özgecan’ların, Emine’lerin, Münevver’lerin hatırasına mutlaka ama mutlaka sahip çıkacağız.
Bu bizim sözümüzdür ve bir vatandaşlık borcumuzdur.
*****
Değerli arkadaşlar,
Evvelki gün iktidar, meclise tam bir başarısızlık vesikası sundu.
Pazartesi sabahı ben bir canlı yayında televizyon kanalında bütçe ile ilgili kararların asla tutmayacağını, yapılan bütçenin gerçeklerden kopuk olduğunu, dolayısıyla bütçede ayrılan başta faiz ödemeleri olmak üzere ödeneklerin yetmeyeceğini açık açık söylemiştim.
Ben canlı yayında bunları söyledim hemen gün içerisinde meclise bir ek bütçe getirdiler.
Ek bütçe çok istisnai bir şeydir biliyorsunuz.
Eskiden biz aman ek bütçe gerekmesin diye uğraşırdık
Çünkü ek bütçe plansızlığın programsızlığın vesikasıdır.
Üstelik yılsonuna doğru da gelmiyor bu. Daha haziran ayı dolmadan ek bütçe getiriyorlar ek bütçe.
Ben hep diyorum. İnanın bunlar hesap kitap bilmiyor arkadaşlar.
Daha altı ay önce meclisten geçirdikleri bütçede ortaya koymuş oldukları hesap, çarşıya uymadı.
Biz ilk söylüyorduk. Sizin bu hesabınız çarşıya uymayacak diyorduk.
Ama çarşıdan pazardan haberleri yok bunların inanın haberleri yok.
GÖRSEL - RESMÎ GAZETE GİR
Bütçe hazırlanırken 2022 yılında doların ortalama 9 lira 30 kuruşta kalacağını hesap ettiler.
O günkü resmî gazeteyi arkadaşlar şöyle bir gösterelim.
Bakın 5 Eylül 2021. Bütçe meclise gönderilmeden hemen önce Resmî Gazetede yayınlanan bir doküman bu. Orta vadeli bir program. Ve bütçe bunu baz alarak hazırlanır.
Bu doküman baz alınır devletin bütçesi öyle hazırlanır.
2022 için dolar kuru 9 lira 30 kuruş arkadaşlar.
2024’te bile 10 lira 80 kuruş.
Dolar şimdiden 17’yi geçti yahu.
Rakamları görüyorsunuz değil mi?
2024’te 10 lira 30 kuruş olacak diyorlar, bütçeyi buna göre yapıyorlar.
Daha 2022’nin ortasında 17 lirayı geçmiş durumda dolar.
Peki, alttaki imzayı görüyor musunuz imzayı.
Altında kimin imzası var?
“Benim alanım ekonomi”, “ben ekonomistim” diye ortada dolaşan Erdoğan’ın imzası var bunun altında.
Tek imza.
Sadece bu da değil arkadaşlar.
Bakın bütçe hazırlanırken enflasyonun %9,8 olacağı hedeflendi.
Bu da dokümanlarda var.
Bugün makyajlı hali %70’i geçti. Gerçek %150’nin üzerinde.
Ya 9,8 diyor, bak, bak, bak. 2022’nin enflasyonu. 9.8...
Devletin açıkladığı resmi rakam 73 buçuk gerçek rakam %150’nin de üzerinde.
Bitmedi.
Hazine %15 faizle borçlanır diye bütçe yapıyorlar bütçeyi.
Hani Erdoğan faize düşman ya.
Faiz yüzde 24 şu anda.
Hayal aleminde yaşıyorlar, hayal.
İnanın bunlar, burunlarının ucunu dahi göremiyorlar.
Bir bildiğimiz var, edasıyla ortada dolaşıyorlar ya. İnanın hiçbir şey bildikleri yok. Hiçbir şey.
Yahu bazen bana soruyorlar, ‘ya bir hesap kitap bir şey var mı? Bu kadar saçmalanamaz ki ekonomi yönetimi, bu kadar yanlış arka arkaya yapılamaz. Herhâlde bir bildikleri var’ diye bana soruyorlar.
Ben diyorum ki yok yahu inanın hiçbir şey bildikleri yok.
Hiçbir şey bilmiyorlar. Onun için çuvallıyorlar.
GÖRSEL - RESMÎ GAZETE ÇIK
Pazartesi sundukları ek bütçeye koydukları faiz ödeneği de inanın akıl alır gibi değil arkadaşlar.
Sayın Erdoğan biliyorsunuz faiz konusunda çok hassas.
Ne diyor? ‘Bu konuda ben hassasım’ diyor.
Faizle mücadele edeceğim deyip de asla becerememiş bir devlet başkanı olarak tarihteki yerini aldı.
Türkiye tarihinin en yüksek faiz ödeyen iktidarı bu iktidar oldu.
Rekor rekor.
Böyle bir faiz bu ülke yaşamadı. Böyle yüksek bir faiz ödemesi bu ülkenin hazinesi daha bugüne kadar yapmadı.
Bakın, ek bütçede faiz giderleri için tam 90 milyar lira daha ödenek çıkartmak istiyorlar.
GRAFİK - FAİZ ÖDEMELERİ GİR
Hatırlıyorsanız bu grafikte ben sizlere daha önce gösteriyordum.
Bütçeye koydukları rakam 240 milyar.
Şu anda ek bütçe için istedikleri rakam artı 90 milyar lira.
Yetmedi bir de Kur Korumalı Mevduat için 40 milyar lira daha koymuşlar ek bütçeye.
Yani Kur Korumalı Mevduat Hesabının faiz farkı, kur farkı olarak da ödeyecekleri bir 40 milyar lira daha var. Rakam çıktı mı 370 milyar liraya.
Yetmedi.
Kur Korumalı Mevduat için 2 kanaldan ödeme yapılıyor. Bir bütçeden bir de Merkez Bankasından.
Merkez Bankasından yapacakları ödeme burada yok. Bu sadece bütçeden. Bir de onu ekleyin üzerine en az 400 milyar liralık bir faiz ödemesi ile karşı karşıya olacağız arkadaşlar. En az. 370’in üzerine Merkez Bankasının ödeyeceği de eklenecek çünkü.
Bu sayılar korkunç arkadaşlar yahu.
Bakın şöyle bir kıyas için size geçmişteki tutarı söyleyeyim.
Bakın geçmişte ne ödemişiz?
2002’de 52, 2003 59, 2004 57, 2005 46,46, 48, 51, 53, 48, 42, 48, 50, 53, 50, 57...
Ama 2018’de bakın fırlıyor. 74.
2019, 100, 2020 134, 2021 180, 2022 240 …
Üzerine bir ekleniyor 90, bir 40 daha ekliyorsunuz ediyor 370.
Bir de Merkez Bankasından ödeneceği koyun üzerine 400.
En az 400. En az 400.
Şuna bakın yahu.
Bizim ekonominin başında olduğumuz dönemde devletin faiz gideri belli arkadaşlar. İşte 50 milyar civarındaydı.
8 katından fazla artırmışlar ya. Akıl alır şey değil.
Bizim dönemimizde “Faiz lobisi” diye diye gezinenler vardı değil mi?
Hazinenin ödediği faiz yüzde 6-7 iken ne diyordu Erdoğan, ‘Yüksek faiz vatana ihanettir’ diyordu.
Yılda 50 milyar lira faiz ödediğimiz günlerde ‘bu faizi ödemek vatana ihanettir’ diyordu.
Peki ben kendisine soruyorum 50 milyar lira faiz ödemek vatana ihanetse 400 milyar liralık faiz ödemeyi siz nasıl tanımlıyorsunuz?
Kendisine soruyorum buradan.
Bir de çıkmış hala faizle mücadeleden bahsediyor ya.
4 yıl oldu 4.
Bakın faiz ödemeleri 2018 de sıçramaya başlıyor. 50,50, 50 giderken 2018’de 74’e sıçrıyor değil mi?
Ondan sonra da eksponansiyel artıyor.
2018’de ne oldu?
Tek yetkili partili, taraflı Cumhurbaşkanı oldu.
Kimseyi dinlememeye başladı.
Merkez Bankasına emir kulu bir ekip atadı.
Yat deyince yat, kalk deyince kalk. Merkez Bankasının başına koydu.
Merkez Bankasının para politikasını bizzat kendisi talimatla indirmeye, bindirmeye başladı.
O günden sonra da memleketin ayarı kaçtı.
Ekonominin ölçüsü ayarı kaçtı.
Bakın, Cumhuriyet tarihin en yüksek faizini ödeyen hükûmeti olarak da artık kendisi tarihe geçti bunlar.
2023’te rakamlar nereye gidecek düşünmek bile istemiyorum.
2023’ü herhalde koyduğumuz da gelecek seneyi tavanı delip geçecek bu rakamlar.
Öyle görünüyor.
Gidişat belli.
Bakın arkadaşlar karşılaştırma için söylüyorum. Bu ek bütçedeki rakamları da dikkate aldığımızda tarım desteğinin tamamı bu yıl boyunca 40 milyar lira.
Bütün çiftçiye verilen destek. Hepsi.
Buğday desteği, pamuk desteği, mazot desteği, gübre desteği...
Aklınıza ne geliyorsa, topla topla topla 40 milyar.
Sadece faize 400 milyar.
Ülkeyi getirdikleri durum ortada yahu.
Hesap ortada. Karne bu.
GRAFİK - FAİZ ÖDEMELERİ ÇIK
Sınıfta kaldılar sınıfta.
Şunu idrak edemediler arkadaşlar!
Faiz talimatla düşmez. Faiz güvenle düşer, güvenle!
GRAFİK - TÜKETİCİ GÜVEN ENDEKSİ GİR
Bakın bugün tüketici güven endeksi açıklandı değil mi?
Açıklayan kim yine? TÜİK.
İnanırsak.
Ama TÜİK’in bile açıkladığı TÜİK’in bile açıklamak zorunda kaldığı güven endeksine bir bakın.
Bakın endeksler 2002’den başlıyor günümüze geliyor. 63,4. Bugün açıklanan Tüketici Güven Endeksi rakamı tarihimizin en düşük rakamıdır.
Yani vatandaşımız ne diyor? Ben güvenmiyorum diyor.
‘Yarınlarımı göremiyorum’ diyor.
‘Ben ülkemin yarınlarına inanmıyorum’ diyor.
Vatandaşımız ne diyor? ‘Ben bu hükümete artık güvenmiyorum’ diyor.
Karne bu. Karne 63,4.
Bunun normali 100’dür biliyor muşunu?
100 civarında gitmesi lazım.
Bakın zaten 90-100, 90- 100 oralarda gitmiş.
Ne olmuş bir 2008-2009 krizinde 73’e inmiş, sonra biz Dış İşleri Bakanlığından ekibimizle beraber döndük ekonomiye. Tekrar kaldırdık onu 95, 100’lere.
Sonra2018’de düşüyor bak tak diye 2018’de.
Güven düşüyor.
2018’de ne oldu hatırlayalım.
Tek yetkili, partili, taraflı Cumhurbaşkanı olarak görevine başladı.
Tüketici güven endeksi tak düşmüş 76’ya.
Toparlamaya falan çalışıyor yine yuvarlanıyor 63,4.
Gerçek bu.
GRAFİK - TÜKETİCİ GÜVEN ENDEKSİ ÇIK
Güven çok önemli güven bakın.
Biliyorsunuz bugün Suudi Arabistan'ın veliaht prensinin Türkiye ziyareti var.
Fısıltı gazetesi çalışıyor.
Yüksek rakamlar konuşuluyor.
Veliaht geldi paralar geliyor diye...
Fısıltı gazetesi ile piyasaya ‘merak etmeyin bak döviz geliyor döviz geliyor, para geliyor’ diye...
Ya bu kadar ucuz mu ya.
Yazık değil mi? Bu ülkenin itibarı yok mu.
Dış politika bir öyle bir böyle.
Daha 6 ay öncesine kadar cinayetle suçladığın, dosyasındaki delilleri bile vermem gelsin burada baksın, delilleri belki yok ederler dediğin, daha sonra dosyayı olduğu gibi Suudi Arabistan'a gönderdiğin kişiyi geliyorsun bugün sarmaş dolaş kucaklıyorsun.
Bağımsız tarafsız yargı neyse o.
Bağımsız tarafsız yargı çalışır suçluyu suçsuzu ortaya çıkarır. Bizim derdimiz bu dış politikadaki zikzaklarla, yalpalarla.
Suudi Arabistan'da olanları gördük. Birleşik Arap Emirlikleri'nde olanları gördük.
15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün finansörü olarak suçladıkları Birleşik Arap Emirlikleri’ne gittiler sarmaş dolaş 5 -10 milyar dolar Swap anlaşması için yaptılar bunu ya.
Sen Merkez Bankası'nın arka kapısından bugüne kadar 180 milyar doları yakmışsın,
Evet 130 diyorduk arkadaşlar Aralık'tan bugüne kadar en az 50 milyar dolar daha yakılmış durumda. En az 50 milyar dolar.
Dolayısıyla rakam en az 180 milyar dolar.
O 128 milyar nerede? 130 milyar nerede? Diye sorduğumuz rakam bugün 180 milyar dolar.
Gizli saklı yapıyorlar.
İsrail'le ilişkiler... 2009'da One Minute de terör devleti de, her türlü cinayetle suçla ondan sonra birden bire neymiş Filistin davasını savunmanın en önemli yolu İsrail Devleti ile iyi ilişkiler kurmakmış.
Ha şunu bileydin.
Jeton yeni mi düştü?
Paran tükenince mi aklına geliyor? Devletin hazinesini Merkez Bankasını sıfırladıktan sonra mı aklına geliyor?
Madem İsrail ile arayı bozmak Filistin davasına zarar veriyor sen 2009'dan bu yana niye bozdun?
O gün niye bozdun bugün niye düzeltiyorsun?
Bir zamanlar arkadaşlar ne diyorlardı ezilenlerin gür sesi...
Suskun dünyanın hür sesi...
Ne hür ses kaldı ne gür ses ya...
Hiçbir şey yok.
Sen ekonomik gücünü kaybedince, Merkez Bankası'nın rezervlerini arka kapıdan yakınca, paraya muhtaç kalınca ne hür ses kalıyor ne gür ses...
Güçlü olacaksın ya güçlü olacaksın güçlü.
Güçlü olursan ekonomik açıdan ve itibar açısından güçlü olursan dik durabilirsin.
Sen o gücünü kendi elinle yok edersen dik duramazsın.
Şimdiki hesap ne? Veliaht Prensi gelecek kur düşecek, faiz düşecek alttan alta fısıltı...
Faiz ne talimatla düşer ne veliahtla.
Faiz güvenle düşer arkadaşlar güvenle.
Güven, güven güven.
Ben buradan tekrar edeceğim. Çünkü çok derse ihtiyacı var.
Tekrar tekrar edeceğiz ki o damlayan suyun mermeri deldiği gibi bunu öğrenecekler.
Güven olmadan asla mümkün olmayacak.
Güven ortamını oluşturmadan faizi de enflasyonu da, döviz kurunu da asla düşüremeyecekler.
Güven, güven, güven.
1 dakika 8 madde...
Güven nasıl oluşturulur?
Buradan Beştepe'ye sesleniyorum Sayın Erdoğan'a sesleniyorum.
Boşuna uğraşma güven olmadan yapamayacaksın.
Faiz talimat da düşmeyecek veliahtla da düşmeyecek.
Faiz güvenle düşecek.
Peki bu güveni nasıl oluşturacaksın?
1- Konuşunca doğruyu söyleyeceksin.
2- Söz verince tutacaksın.
3- Emanete hıyanet etmeyeceksin.
4- Her daim hukukla adaletle hareket edeceksin.
5- Ehliyetli liyakatli kadrolarla çalışacaksın.
6- Her kararını istişare ile alacaksın.
7- Şeffaf olacaksın açık olacaksın.
8- Her zaman hesap vermeye açık olacaksın.
Bunu yap güveni oluşturursun.
Şimdi yavrularımız biliyorsunuz geçen cuma karne aldı.
Şimdi Erdoğan'a bu 8 maddeden bir karneyi verelim bakalım.
8 maddedeki karnesi nasıl?
Konuşunca doğruyu söyleyeceksin. Yok.
Söz verince tutacaksın. Yok.
Satır satır karneyi şöyle bir kafanızda canlandırın. Millet versin bu karneye millet. Ben söylemeyeyim notları.
Millet düşünsün notunu millet versin.
Zaten seçimde verecek ama ben şimdiden şöyle karne satırlarını okuyorum.
Hukukla adaletle hareket edeceksin. Ehliyetli liyakatli kadrolarla çalışacaksın. İstişare ile karar vereceksin, şeffaf olacaksın.
Karne satırlarını şöyle hayal edin ve en son hesap vermeye hazır olacaksın.
Yok, sınıfta kaldı sınıfta. Yok.
Ama değerli arkadaşlarım müsaade etmeyeceğiz. Ülkemizin ekonomisini İnşallah, evelallah hızla toplayacağız.
Ülkemizin hukukunu hızla toparlayacağız, ülkemizin sorunlarını hızla çözeceğiz.
Unutmayın DEVA Partisi yarının Türkiye’sinin kurucu aktörüdür.
Türkiye topyekûn bir zihniyet ve iktidar değişimi yaşayacak ve DEVA Partisi bunun başat aktörü olacaktır.
Bu nedenle, bugüne dek hiçbir siyasi partinin yapmadığı çalışmaları biz yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.
Daha önce açıkladığım gibi;
Biz, seçimlere kendi adımızla sanımızla, kendi şanımızla namımızla, kendi logomuzla bayrağımızla gireceğiz.
Ama aynı zamanda seçime neyle gireceğiz biliyor musunuz?
Elimizde tam 20 tane eylem planıyla biz seçimlere gireceğiz.
Tek tek her bir sorunun somut çözüm önerisiyle biz o seçimlere gireceğiz.
Şimdiye kadar 10 eylem planı açıkladık. İnşallah bir 10 tane daha geliyor.
Önümüzdeki hafta da sağlık sistemini toparlayacak eylem planımızı kamuoyu ile paylaşacağız.
Hani bazıları bol bol konuşuyorlar ya. Ne diyorlar? “Bunların çözüm önerisi yok” diyorlar. Oturdukları yerden laf ebeliği yapıyorlar.
Bizim her bir eylem planımız, onlara okkalı birer cevaptır arkadaşlar.
Okkalı cevaptır hepsi.
Bu laf ebelerinin “gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar.”
Koyuyoruz eylem planını önüne ya diyoruz al sana 56 madde tarım, 101 madde çevre ve şehircilik, 116 madde ekonomi finans...
Bakıyorlar ya bunu kim okuyacak?
E kusura bakma canım. Bilmiyorsan bilmediğini de kabul edeceksin.
Ama biz biliyoruz. Bunun için kendimize güveniyoruz.
Bizim onlarla kaybedecek vaktimiz de yok.
Biz iş üretiyoruz iş! Laf üretmekte mahir olanlar buyursunlar laf üretmeye devam etsinler.
Biz, sadece seçimlere hazırlanmıyoruz. Bakın çok önemli.
Biz Seçim sonrasına da hazırlanıyoruz. Çünkü seçimden sonra Türkiye’nin kaybedecek tek bir dakikası bile olmadığını çok iyi biliyoruz.
Dünyada bakın onlarca örneği var. Son 5 seneye bakın onlarca örneği var.
Partiler seçimleri kazanıyor seçimden sonra çuvallıyorlar.
Ülkeyi de çuvallatıyorlar.
Arka arkaya seçim patinajı yapmaya başlıyorlar.
Biz bunu çok iyi bildiğimiz için ülkemizi de çok iyi tanıdığımız için bu hazırlıkları bugünden yapıyoruz.
Seçimden sonra, 20 şeritli bir yol döşeyeceğiz.
Aynı anda 20 şeritte birden ilerlemeye başlayacağız.
Hükûmeti kurar kurmaz düğmeye basacağız. Tüm eylem planlarımızı eş zamanlı olarak uygulamaya başlayacağız.
İlk 90 ve 360 gün için taahhüt ettiğimiz her bir eylemin derhal başlangıcını yapacağız.
Şunu asla unutmayın arkadaşlar.
Biz, çözümün mimarıyız.
Ve Türkiye’yi hızla özgür ve zengin bir ülke yapacağız.
Bunu hep beraber inşallah gerçekleştireceğiz.
*****
Değerli arkadaşlarım biliyorsunuz partimizin ikinci mitingi 2 Temmuz Cumartesi Günü Gebze'de.
2 Temmuz Cumartesi Günü tüm Gebze'yi Kocaeli’yi, Türkiye genelinde ilgi gösteren, Gebze'yi Kocaeli'yi görmek isteyen vatandaşlarımızı mitinge buradan huzurlarınızda tekrar davet ediyorum.
Biliyorsunuz ilk miting imiz Gaziantep'teydi. DEVA Partisi'nin ilk mitingi.
Gerçekten büyük bir coşkuyla Büyük bir heyecanla ve bütün engellemelere rağmen dört dörtlük bir mitingi hazırladık gerçekleştirdik.
Dosta Düşmana DEVA Partisi budur diye ortaya koyduk.
Şimdi ikinci mitingimizde bizi engellemek için her şeyi yaptılar yapıyorlar. Aynı Gaziantep'teki gibi.
Dejavu, tekrar ediyor.
O alan olmaz bu alan olmaz da. Yahu daha dün sen 1 Mayıs gibi hükümetin hassasiyet gösterdiği bir konuda miting alanı veriyorsun da biz aynı miting alanını isteyince yok veremeyiz...
Niye?
Keyfim istemiyor ya.
Nerede yapacağız?
Ya şehrin dışında uzak bir yer varsa gidin orada yapın mitinginizi.
Sabrediyoruz, sabrediyoruz.
Ama bizim bu önümüze çıkarılan zorluklar var ya arkadaşlar bize sadece daha fazla azim katıyor.
Bizim çalışma şevkimizi arzumuzu daha da artırıyor.
Bizim Kocaeli'de öyle bir teşkilatımız var ki daha bunlar tanımıyorlar, bilmiyorlar bakın,
Ben buradan söylemiştim Gaziantep'te öyle bir teşkilat var ki göreceksiniz mitingi demiştim.
İşte bizim Kocaeli'de de öyle bir teşkilatımız var ki o engellemeye çalışanlar görecek o mitingi inşallah.
Bunu göstereceğiz.
Yerimiz gene tarifi biraz zor.
Mevlâna kapalı Pazar alanının önündeki otopark. Alanımız o.
Fizan da deseler, dünyanın öbür ucunu da gösterseler kuzey kutbu da deseler güney kutbu da deseler bizim teşkilatımız gider mitingi orada da hazırlar yapar.
Kocaeli teşkilatımız da bunu yapar. Bunu inşallah bütün dünya aleme yine göstereceğiz ve inşallah yine dediğim gibi herkesi bu mitingimize, partimizin ikinci Gebze mitingine davet ediyorum.
*****
Sözlerime şimdilik burada son veriyorum.
Sorusu olan basın mensubu arkadaşlarıma mikrofonu devrediyorum.