11 Mart 2024
Ali Babacan Çorum
Basın Toplantısı Konuşması
Bir tabiat kenti Çorum Merhaba,
Merhaba, ana ocağım, merhaba!
*****
DEVA Partisi’nin çok kıymetli il başkanı,
Değerli ilçe başkanlarımız,
Değerli belediye başkan adaylarımız,
Değerli teşkilat mensuplarımız,
Kıymetli misafirler,
Basınımızın kıymetli temsilcileri,
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Bugün burada Çorum’da gerçekleştirdiğimiz buluşmaya hoş geldiniz diyorum.
*****
Değerli arkadaşlar,
Ekranları başında bizleri izleyen kıymetli vatandaşlarımız; gençler, emekliler, ev hanımları;
Bugün sizlere buradan Çorum’dan sesleniyorum.
Çorum’dan Ankara’ya; Sayın Erdoğan’a da sesleniyorum, sizler de duyun istiyorum.
Sayın Erdoğan, Allah aşkına söyleyin;
Bu ülkeyi yönetmek için ne bekliyorsunuz?
Bu ülkenin sorunlarını çözmek için neyi bekliyorsunuz?
Daha ne istiyorsunuz?
Her seçim bir mazeret.
Her seçim bir bahane.
Hatırlayın; zamanında tertemiz bürokratların, işini bilen bürokratların yönettiği kurumları, kuruluşları diline dolamıştı.
Ülkenin Merkez Bankası’na karşı savaş açtırmıştı.
Hatırlayın: “Anayasa engel oluyor” dedi, “Anayasa’yı değiştirmek lazım” dedi.
“Beni tutuyorlar” dedi, “Hareket edemiyorum” dedi.
“Bürokrasi engel oluyor, istediğimi yapamıyorum, yolumu tıkıyor” dedi.
“Kararları tek başıma almam lazım” dedi.
Milletimizin çoğunluğu 2017 referandumunda “Tamam” dedi, “al sana yetki, yeter ki işini yap, bahane üretip durma dedi. ” dedi.
Ve 2028’deki seçimlerle beraber Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemine geçildi.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ile beraber tek yetkili oldu.
Tek imzayla aklına gelip de yapamadığı hiçbir şey yok.
Elini tutan da yok.
Artık kanun, anayasa falan da dinlemiyor.
İşine gelmeyeni çiğneyip geçiyor.
Ama olmadı. Yönetemedi.
Hatta tam tersine işler daha da kötüye gitmeye başladı.
Mazeretler çoğaldıkça çoğaldı.
Herkes iç düşman oldu. Yedi düvel dış düşman oldu. Düşman bitmedi.
Depremler oldu, insanlar öldü.
Ekonomi çöktü, insanlar mahkemelik oldu.
Ev sahipleri kiracılarıyla Türkiye’nin her yerinde mahkemelik oldu.
Mazeretler bitmedi.
Bu kez ne yaptı? “Helallik” istedi, “toparlayacağız” dedi, “son bir seçim daha” dedi.
Ama olmadı. Yine olmuyor, mazeretleri sıralıyor.
Şimdi de ne diyor? “Bir son seçim daha” diyor.
Üç tane örneği var daha önce “Son defa” deyip de sözünü unuttuğu.” “Son defa” deyip de sözünü yediği.
Şimdi yine söylüyor. “Bu benim son seçimim” diyor. “Bir kerecik, bir defa daha bana destek verin diyor”.
Ordu’ya doğalgaz götürmesi için, bu seçimleri de kazanması lazım.
Sanki Ordu Belediyesi yıllardır başka bir partideymiş gibi.
Hatay’a hizmet etmesi için, bu seçimleri de kazanması lazım.
Yıllardır dilinden düşürmediği Filistin’e, Gazze’ye yardım etmek için, bu seçimleri de kazanması lazım.
Geçen seçimlerde, 2023 Mayıs seçimlerinde bu vatandaş size bu yetkiyi niye verdi?
Bu %52 desteği vatandaşlarımız size niye verdi?
Bu sorunları çöz diye verdi ve bu yetkiyi 5 yıllığına verdi.
Yerel seçimlerde de “Destek almazsam ben işimi yapamam” diyor.
Daha 9 ay önce, millet sana desteği vermiş, %52’yi almış cebine koyuşsun.
Şimdi diyorsun ki “Gene destek verin yoksa yapmam gereken şeyi yapmam, yapamam”. Diyor.
Buradan ben soruyorum: Sayın Erdoğan,
Tek yetkili sizsiniz. İmza sizde, ferman sizin elinizde.
Geçen demedi mi “Buyruğumuzu ilettik” demedi mi?
Buyrukta kendisinde ferman da kendisinde.
Elini tutan da yok.
Bu ülkeye hizmet etmek, ekonomiyi düzeltmek için kaç tane seçim almanız gerekiyor?
İstanbul’a, Ankara’ya, Çorum’a hizmet götürmek için size kaç seçim lazım?
Gazze’ye yardım etmek için size kaç seçim lazım?
Mazeret üretmemeniz için size kaç lazım?
Söyleyin, insanlar da bilsin, biz de bilelim.
Dikkat edin son 5 yıldır, bu Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi başladı başlayalı ülkede her şeyin çivisi çıktı.
Hiçbir konuda artık bu memlekette dikiş tutturamıyor bu hükûmet.
Çünkü tek imzalı tek yetkili olduğu günden bu yana adaleti çiğnemeye başladı.
“Ben 50+1’i aldım mı milletten? Anayasa dediğin de 50+1, çiğnesem ne olacak” diyor.
Hâlbuki gerçek demokrasilerde seçilenler hukuk içerisinde anayasa içerisinde hareket ederler.
Tam demokrasi buna denir.
Siz seçimde vatandaştan desteği alıp, cebinize koyup, “Hukuk tanımam, kural tanımam, anayasa tanımam. Aklıma geleni yaparım” derseniz o ülkede kriz arkasına kriz yaşarsınız, yaratırsınız.
Yaşanıyor.
Her konuda kriz yok mu ülkede?
*****
Bakın arkadaşlar,
Hizmet üretemeyen, mazeret üretiyor.
Fakat bakıyoruz bir kısım muhalefete, muhalefette farksız.
İktidarı da muhalefeti de aynı.
Muhalefet olmaktan gayet memnun olanlar var.
Muhalefeti profesyonel bir iş alanı olarak görenler var.
“Ben muhalefet olayım, az biraz oy alayım, hazine yardımı da geliyor, işime gücüme bakayım” diyenler çok parti var bu ülkede.
Bu iktidar yirmi yıldır iş başındaysa, bunda sanmayın ki muhalefetin payı yok.
Şiddet kültürünü besleyen, büyüten sadece bu iktidar mı?
Muhalefete bakın: Onlar da nefret saçıyor.
Biri seçmenle kavga halinde.
Bir diğeri neredeyse atılan yumruğu alkışlıyor.
Avukatlarını, vekillerini vekaleten şiddeti savunmak için gönderdi.
Dedik ya; yok birbirinden farkları.
Sözüm ona ülkenin yarınlarına siyaset vadediyorlarmış.
Sözüm ona bu iktidarın alternatifi onlarmış.
Sözüm ona ülkeye barış getireceklermiş, demokrasi getireceklermiş.
Kendi ülkesinin insanına düşmanlık yapan zihniyet bu ülkeye demokrasi getiremez arkadaşlar.
Kendi içinde kavga eden, bu ülkeye barış getirebilir mi?
Arkadaşlar; siyaseti bu öfke kültüründen arındırmalıyız.
Hatırlayın bir zamanlar Sayın Erdoğan’a sormuşlardı neden bağrışıp çağırışıyosun? diye.
O da demişti, “Öfke hitabet sanatıdır” demişti.”
Yani “Ben bunu sanat icrası olarak böyle konuşuyorum” demişti.
İyi de her gün yeni düşman üreten iktidardan da muhalefetten de bu ülkeye hayır gelmez.
Çünkü bunlar milleti birbirine karşı düşman belletiyor. Ülkeyi kutuplaştırıyor, geriyor.
“Benden misin ondan mısın” diyor, “Beriki misin öteki misin” diyor.
“Benim belediye başkanıma oy vermezsen sana hizmet yok” diyor.
Sen Cumhurbaşkanı seçildiğinde meclis kürsüsünden bir yemin ettin.
Anayasada açık metni olan bir yemin ettin.
Bu yeminde ne diyor? “Görevimi tarafsızca yapacağıma namusum ve şerefim üzerine ant içerim” diyor, görevine başlıyor.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra görevini tarafsız yapmak zorunda. Ayrım yapamaz.
“Benim partimin belediyesiysen hizmet götürürüm, farklı belediye seçersen hizmet alamazsın” diyemezsin.
Ülkenin tümünü yönetme sorumluluğu onda. Ve “Tarafsızca yöneteceğim” diye yemin ederek görevine başlamış durumda.
İşte biz arkadaşlar bu kavgacı, ötekileştiren, nefret tohumları ekmek dışında bir şey bilmeyen, çözüm üretmeyen muhalefetin de tam karşısındayız.
Önce, yerel seçimlerde, bu şiddet kültürünün beslendiği her türlü kanalı elimizle şöyle bir kapatacağız.
Sonra da inşallah, genel seçimlerde; siyaseti öfke, şiddet, bağırma, hakaret etme zannedenleri ülke siyasetinden uzaklaştıracağız.
Ayrımcılığa son vereceğiz.
Bu karşılıklı nefret siyasetine son vereceğiz
Haksızlığın her türünü alaşağı edeceğiz.
*****
Değerli arkadaşlar,
Çorum’dayız; bir sanayi, bir tarım kentindeyiz; bir tarih kentindeyiz.
Eminim çoğunuz biliyorsunuz, benim rahmetli annem Çorumluydu.
İnsanlık tarihinin ilk yazılı barış antlaşması olan Kadeş Antlaşması, Hititler ile Mısırlılar arasında bu coğrafyada imzalanmıştı.
Kadın erkek eşitliğinin ilk tarihsel belgesine bu bölgede imza atılmıştı.
Yani Çorum’un aslında hukuk, adalet, eşitlik konusundaki tarihi binlerce yıl öncesine dayanıyor.
Ticarete ev sahipliği yapmış; yapmaya da devam eden bir kent Çorum.
Bakın arkadaşlar; Çorum, Karadeniz bölgesindeki 18 il içerisinde, ihracatta 1. Sırada olan ilimiz.
“Anadolu Kaplanı” diye bir tabir vardırsa herhalde bu tabire en çok yakışan il Çorum.
Ülkeye milyar dolarlık ihracat getirisi kazandırıyor.
Tarıma, Nohut, mercimek, şekerpancarı, ayçiçeği, soğan; hepsi burada.
Ama iktidar bu kente gereken yatırımı yapıyor mu?
Çorum’un ülkeye verdiğini, ülkeye kazandırdığını iktidar Çorum’a verebiliyor mu?
Havalimanı nerede? Yok.
Hızlı tren nerede? Yok.
Otoban nerede? Yok.
Arkadaşlar, her yerde diyoruz, evet, bu bir yerel seçim.
İktidarı değiştirmek elbette bu seçimlerde elimizde değil; ama uyarmak, elimizde.
Türkiye’ye dolar kazandıran bir kent, bu kadar yatırımsız bırakılır mı?
Siz hiç bir ticaret merkezinin lojistiksiz olduğunu gördünüz mü?
Göremezsiniz arkadaşlar, yüz yıl önceye gidin, yine göremezsiniz.
Eğer önemli ticaret merkeziyse mutlaka onun lojistiği sağlanmıştır.
Liman yapılmıştır, yollar yapılmıştır.
Anadolu’daki yollar binlerce yıllık tarihe dayanan yollardır.
O büyük mermer kesme taşlardan yapılan yollardır bunlar.
O zamanın imkanlarıyla yapılmıştır.
Gerçekten ayıptır, günahtır; bu Çorum’un hakkını, Çorumlunun hakkını yedirmemek gerekir.
*****
Değerli arkadaşlar, zaten biliyorsunuz, iktidarın bu ekonomi politikası yüzünden enflasyon patlamış durumda.
Konut kiraları uçtu; her yerde üçe dörde katladı.
Eğer bir emeklimiz kendi oturduğu evin sahibi değilse, kirada oturuyorsa artık bir emekli maaşıyla yaşamak mümkün değil.
Kirayı ödedikten sonra geriye kalan asgari gıda ihtiyacına dahi yetmiyor.
Gerçekten sıkıntı çok büyük.
Deprem fay hattına yakın bir bölgedeyiz değil mi?
Kentsel yenilenme nasıl gidiyor? Yok.
Ya yok, ya yavaş, ya eksik.
TOKİ, Kuruçay’da konut yapımına girişti. 6 yıl önce 743 konut sözü vermişlerdi; %10’unu ancak teslim ettiler.
Teslim ettikleri evlerin de kiminin dolabı yok, kiminin tezgâhı yok.
Kentsel yenilemede, depremle mücadelede iktidar sınıfta kaldı; muhalefet de ondan farklı değil, onların belediyelerinin olduğu yerleri de görüyoruz.
Deprem bölgesinde bir tane istifa eden çıktı mı belediyelerden, merkezi hükûmetten, kamu yöneticilerden.
Yok.
Yıkılan binanın müttehidinin peşine düşüyorlar, iyi de o binanın inşaatına izin veren, o binaya ruhsat veren, o binanın depreme karşı dayanıklı olduğunu belgeleyen imza atanlarla ilgili en ufak bir soruşturma, bir yargı süreci duydunuz mu?
Yok.
Muhalefetten de iktidardan da istifa eden yok arkadaşlar.
Yetmedi, muhalefet aynı adayı biliyorsunuz yeniden aday bile gösterdi.
Değerli arkadaşlar;
2024 Türkiye’sinde, afetlere verecek tek bir canımız yok.
Kentsel yenilenmeye hız vermek zorundayız ve yereldeki destekleri bu konuda artırmak zorundayız.
İnsanlara yaşayacakları güvenli evler sunmak için harekete geçmek zorundayız.
Biz, insan onuruna yaraşır bir yaşam için yola çıktık; bu yaşamın içinde afetlerde ölmek de yok, saldırgan sokak hayvanları tarafından her gün korku içerisinde yaşamak da yok.
Saldırgan sokak hayvanları sorunu, Türkiye’ye, Çorum’a yakışmıyor.
Bu soruna hâlâ çözüm bulunmamış olması, 2024 Türkiye’si için büyük bir ayıp, büyük bir utançtır.
Belediyesiyle, iktidarıyla hepsinin de ortak sorumluluğudur.
İnşallah biz bunu da çözeceğiz.
Sokakların her yaştan insan için güvenli olduğu bir şehir kuracağız.
Toplu taşıma araçlarının durağa zamanında geldiği, gideceği yere zamanında ulaştığı, çarpık kentleşmenin olmadığı, doğasına sahip çıkılan bir Çorum inşallah kuracağız.
Biz, iktidara bir şehir nasıl yönetilir göstereceğiz ki, ülke nasıl yönetilir anlasınlar.
Hep beraber 31 Mart günü oy pusulasını elinize alıp, vicdanımızla baş başa kaldığımız o an damgayı DEVA logosuna basacağız ki bu ülkede sorunlar çözülmeye başlansın arkadaşlar.
*****
Bakın biz seçimler geliyor biliyorsunuz. Her parti seçim beyannamesi açıkladı değil mi? Ne zaman açıkladılar? Geçtiğimiz bir iki hafta içerisinde açıkladılar.
Sanki 31 Mart'ta yerel seçimin olacağı yeni belli olmuş gibi.
Biliyorsunuz yerel seçimlerdeki tarih anayasada otomatik takvime bağlanmıştır.
5 yılda bir mart ayının son pazarı yapılır yerel seçimler.
Otomatik takvim çalışmaya başlar. “Acaba seçim ne zaman?” demez kimse.
Bu böyle 5-6 seçim dönemi böyle devam ediyor, 20-30 yıldır.
Bu tarih geleceği belli.
Yılların partileri akılları yeni mi başlarına geliyor ki seçim beyannamesini son bir iki haftada açıklıyorlar.
Biz kendimiz 2 sene önce açıkladık, 2 sene önce.
Biz ev ödevini zamanında yapan, zamanında çalışan bir siyasi partiyiz.
Yerel yönetimler ve şehircilikle ilgili eylem planımızı bütün detayları ile açıkladık.
Yerinden yönetim anlayışımızı, “ta muhtarlara kadar yerel yönetimlere daha çok yetki ama aynı zamanda daha çok imkân verilmesi gerekir” diye yazdık buraya.
Hepsi belli A'dan Z'ye.
Belediye başkan adaylarımız için 500 projelik bir havuz oluşturduk.
Hepsi gerçekleşecek, hepsi yapılacak.
Burada, Çorum’da Yunus Emre Bey'in, ilçe belediye başkan adaylarımızın ne kadar bahsettiği proje varsa o projelerin tamamı bizim 500 projelik havuzumuzda gözden geçirilmiş, elenmiş, yapılabilirliği konusunda genel merkezimizin uzmanları tarafından onaylanmış projelerdir.
Bizde öyle atıp tutma yok.
Biz lafla peynir gemisi yürütenlerden de değiliz.
Biz iş yaptık, yine iş yapmaya talibiz.
Bununla birlikte Türkiye'de bir başka ilki gerçekleştirdik arkadaşlar.
DEVA belediyeciliğinin “Etik Kurallar Bildirgesi”ni yayınladık.
Bizim adaylarımız bu üç sayfalık bildirgeyi okuyorlar, imzalıyorlar ondan sonra adayımız oluyorlar.
100 yıllık Cumhuriyet tarihinde, 70 yıllık çok partili sistemde 4 yaşındaki bir siyasi partiye mi düşmeliydi bunu yapmak?
Örneği yok, yok hiç kimsenin aklına etik kural ahlaki kural diye bir şey gelmemiş.
Çünkü belediyecilik deyince akla gelen ilk kelime “rant.”
“Belediye” deyince çoğunun gözünde dolar işaretleri, Euro işaretleri oluşuyor.
“Orayı ele geçireyim, biraz da ben ele geçireyim, çevremi biraz da ben nemalanayım.”
İnanın çoğunun kafasında bu var ya.
Biz ne diyoruz?
Biz hem “düzgün belediyecilik” diyoruz hem de ahlak çerçevesine göre yapılmış bir belediyecilikten bahsediyoruz.
Kanunlar da belediyelerle alakalı çok esnek.
Lastik gibi sünüyor.
Kitabına uydurup her şeyi yapmanız mümkün. Biz aslında bunu bir kanun metni haline getirmeye çalıştık. Bunu iki defa yaptık.
Benim Başbakan Yardımcısı olduğum dönemde Siyasi Etik Kanunu çıkaralım diye çok uğraştık. Metni hazırladık fakat o günün başbakanı Sayın Erdoğan reddetti.
Dedi ki: “Böyle bir kanun çıkarırsan ben partime il başkanı, ilçe başkanı bulamam” dedi.
O gün bunlar haber olduğu için hatırlarsınız.
10 sene önce, yapamadık. O gün engellendi.
Daha sonra ne yaptık?
Bir önceki seçime giderken kendi eylem planlarımıza bunları yazdık.
Hatta Altılı Masa’nın bütün ortak politika metinlerinde bunu soktuk. Hepsi var orada.
“Yoksa biz yokuz bu işte” mi dedik.?
Siyaseti niye yapıyoruz Allah aşkına ya düzgün, adam akıllı, temiz, tertemiz siyaset yapacağız ya da yapmayacağız.
Bizim siyasette bir idealimiz var, ilkemiz var, hedefimiz var.
Fakat vatandaşlarımızın bize verdiği destek yüzde 48’de kalınca artık bu seçime giderken biz ne yaptık? Parti olarak kendi bildirgemizi yayınladık.
Yani o geniş, sünen, esnek kanunların tam da ortasına bir ahlak çerçevesi koyduk ve bizim belediye başkanlarımız kanunun verdiği yanlış yollara sapmayacak.
Öyle “şunu nemalandırayım, bunu nemalandırayım, bu imar planı değiştireyim, ben de kazanayım, onlar da kazansın”, yok.
Bizim belediye başkanlarımız kanun çerçevesinde ama aynı zamanda o kanunların ortasındaki ahlaki çerçevede işini yapacak.
Evet, yerel seçimlere doğru gidiyoruz.
Belediye başkanlarımızı seçeceğiz, belediye meclis üyelerimizi seçeceğiz ama arkadaşlar bu seçimler aynı zamanda milletimizin iktidara, merkezi hükûmete bir uyarıda bulunma seçimi.
Eğer hükûmetten memnun değilsek, çiftçilerimiz, emeklilerimiz, “Sen yanlış yoldasın, hata yapıyorsun, faul yapıyorsun” demek istiyorsa bu yerel seçim aynı zamanda hükümete bir sarı kart gösterme seçimidir.
Bu sarı kartı hep beraber millet olarak hükümete inşallah göstereceğiz.
Göstereceğiz ki akılları başlarına gelsin, göstereceğiz ki hatalarından dönsünler, göstereceğiz ki hukuksuzluk, bu iş bilmezlik burada bir noktada artık sona ersin.
Bazen soruyorlar bana “Niye kırmızı kart göstermiyoruz” diye.
Ben de diyorum ki, bu seçim belediye seçimi merkez hükümetin, iktidarın değiştirileceği bir seçim değil.
Belediye seçimi.
Ama sandıktan çıkan sonuç “hükümete güveniyor muyuz güvenmiyor muyuz?”
Bununla ilgili mesaj verecek.
Dolayısıyla biz kırmızı kartı cebimizde saklıyoruz.
Kırmızı kartı inşallah bir sonraki genel seçimlerde hükümete göstereceğiz.
Böylece Türkiye'de iktidar değişikliğini inşallah bir sonraki genel seçimlerde gerçekleştirmiş olacağız ve hukukla, adaletle “Önce insan” diyen bir yönetim anlayışıyla inşallah bu ülkenin sorunlarını tek tek ve hızlı bir şekilde çözeceğiz.
*****
Değerli arkadaşlar,
Biliyoruz; çözüm sandık, çözüm halk, çözüm aslında çözüm sizsiniz:
Ne diyoruz?
“Âlem talansa, yolsuzluksa; DEVA sensin” diyoruz.
“Âlem, parti üyeliklerine göre dağıtılan sosyal yardımlarsa, DEVA sensin” diyoruz.
“Âlem güvensiz sokaklarsa, yanmayan ışıklarsa, susuzluksa; DEVA sensin” diyoruz.
“Âlem geçim sıkıntısıysa, yüksek kiralarsa; DEVA sensin” diyoruz.
Âlem buysa;
DEVA sensin.
Âlem buysa, DEVA sizsiniz arkadaşlar siz!
DEVA milletimiz.
Milletimizin iradesiyle inşallah sorunlarımızı çözeceğiz.
Milletimizin iradesiyle meşru, demokratik siyasetle bu ülkenin sorunlarını hep beraber çözeceğiz.
O yüzden, biz buradayız;
O yüzden, Çorum’dayız.
Biz diyoruz ki zaman, yeni bir şeyler yapma zamanı.
Zaman, yeni bir yol çizme zamanı.
Zaman, mevcut siyaset anlayışı elimizin tersiyle bir kenara itip iktidarıyla muhalefetiyle yepyeni bir anlayışı ülkemize getirme zamanı.
O yüzden, biz buradayız;
O yüzden, Çorum’dayız.
*****
Şimdi Çorum Belediye Başkan Adayımız Yunus Emre Özdemir’i sahneye davet edeyim.
Yunus Emre Bey biliyorsunuz bir avukat, hukukçu, bizim belediye başkan adaylarımız arasında çok sayıda hukukçu var.
Ankara Büyükşehir Adayımız biliyorsunuz Anayasa Mahkemesi üyeliği yapmış, 12 yıl, 5 yıl Afyon’da baro başkanlığı yapmış, bağımsız, hür hukukçulardan, barolardan Anayasa Mahkemesi üyesi olan ilk arkadaşımız Mümtaz Bey.
İstanbul Büyükşehir adayımız Baro Başkanlığı yapmış. Yine hukukçu bir arkadaşımız.
Bakıyorum Türkiye genelinde çok sayıda hukukçu bizim belediye başkan adayımız.
Çünkü niye biliyor musunuz?
Önce hukuk, önce adalet.
Biliyorsunuz, devletin dini adalettir.
Adalet olmadan ne yaparsanız yapın başarılı olamazsınız.
İşte hükûmet ne yaptı?
Baktı ki ekonomide iyice çuvalladı, iyice batırdı, “çözse çözse bunu Ali Babacan çözer ama şimdi o da başka bir partinin genel başkanı. Üstelik sıkı da muhalefet yapıyor, bari Ali Babacan'a en yakın kim vardı, onun yaptığı işte biraz, ‘kır atın yanında olan ya huyundan ya suyundan’ derler ya onun yanında olan kim var?” dedi.
Bizim yakın çalışma ekibimizdeki iki arkadaşımızı aldı, ekonominin başına koydu.
Ne oldu?
On ay geçti, on ay.
Enflasyon düştü mü? Düşmedi.
Faiz kat kat arttı mı? Arttı.
Emeklilerimiz, çiftçimiz, asgari ücretlimiz geçen seneye çok daha zor durumda mı?
Öyle.
Çünkü ülkenin başındaki insan “önce hukuk, önce adalet” demedikten sonra ekonomi yönetiminin başına kimi getirirseniz getirin yapamaz, beceremez olmaz.
On tane Nobel ödüllü iktisatçıyı getirsinler bugün, koysunlar ekonominin başına, onlar da beceremez.
Çünkü ülkeyi yöneten, tek imzayla kafasına eseni yapan insanın artık hukuka, anayasaya bağlılığı yok.
Onun için olmaz.
Üzülerek söylüyorum olmayacak da. İçim yanarak söylüyorum.
Yani bunların başarısızlığına sevinme durumumuz olamaz.
Çünkü hükûmetin başarısızlığı milletimizin sıkıntısı demektir.
Milletimizin canının yanması demektir ama üzülerek söylüyorum DEVA Partisi’ni onun için kurduk, onun için yola çıktık.
Onun için bizim çok güçlü bir hukuk ekibimiz var.
İşte Yunus Emre Bey de burada, Çorum’da tanınan, sevilen hukukçu bir arkadaşımız.
Çorum hukukla, adaletle yönetilsin bakın görün ondan sonra sorunlar nasıl hızlı çözülüyor, nasıl problemler hal yoluna giriyor.
İnşallah göreceksiniz.
İnşallah Çorum’u layık olduğu şeklinde, en iyi şekilde yönetecek Yunus Emre Bey.
Ve 31 Mart’a kadar da hep beraber çok yoğun bir şekilde çalışacağız ve halkımızın teveccühüyle Çorum’u da ilçelerini de DEVA Belediyeciliği ile inşallah buluşturacağız.
Ben şimdi ilçe adaylarımızı da şöyle bir sahneye davet edeceğim ama ondan önce son olarak bugün biliyorsunuz Ramazan'ın birinci günü.
Bu vesileyle tekrar Ramazan ayının mübarek olmasını diliyorum.
Ramazan ayı boyunca yapacağımız ibadetlerin, edeceğimiz duaların da Allah katında kabul görmesini niyaz ediyorum.
“Ramazan ayı da bundan sonra karşılayacağımız inşallah Ramazan Bayramı da şimdiden kutlu olsun” diyorum.
Ülkemiz için bol berekete vesile olsun diyorum.
Tekrar hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.
Sağ olun, var olun.