GENEL BAŞKANIMIZ ALİ BABACAN’IN HAFTALIK DEĞERLENDİRME TOPLANTISI KONUŞMASI
Değerli basın mensupları,
Demokrasi ve Atılım Partisi'nin kıymetli yöneticileri,
Değerli konuklarımız, ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen değerli dostlarımız,
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyor, haftalık değerlendirme toplantılarımızın ikincisine hoş geldiniz diyorum.
Değerli basın mensupları, değerli konuklar,
Hareketli ve zor günlerden geçiyoruz. Bugün huzurunuza çıkmadan evvel sabah saatlerinde baktığımda 1 dolar 14 liraya yaklaşmıştı. Arkasından Merkez Bankası müdahalesi, cumhurbaşkanı konuşması derken çalkalana çalkalana kur devam ediyordu. Yakalayabilene, tespit edebilene aşk olsun.
Geçen hafta bugün yine karşınızdaydım ve o zaman daha bir hafta önce yine çarşamba günüyine böyle saat 14.00’te dolar kuru 12 civarında seyrediyordu, Euro 14 civarında seyrediyordu.
Ülkedeki istikrarsızlığı ülkedeki finansal piyasalardaki çalkantının boyutunu herhalde sadece 1 dolar kuruna bakarak anlamak çok zor değil. Öyle bir dönemdeyiz ki hani ne diyorlar dalgalı kur diyorlar bunun adı değerli arkadaşlar öyle dalga falan değil. Dalgalı kur dediğiniz, iner, çıkar aşağı yukarı dalgalanır. Oysa son üç aydır dolar kuru sürekli artıyor. Kimse şu andaki döviz kuruna dalgalı kur diyerek bu milletle dalgasını geçmesin. Böyle bir şey yok.
Bakın, kur artınca değerli arkadaşlarım ne oluyor? Hepimiz haftalardır içinde bulunduğumuz korkunç bir manzarayla karşı karşıya kalıyoruz. Kur artınca da A'dan Z'ye her şeye zam geliyor. Hayat pahalanıyor halkımız fakirleşiyor. Bakın daha dün sosyal medyada çok dolaşan bir görsel vardı. Hemen izleyelim. Burada fotoğrafta ne kadar net bilmiyorum ama ayçiçek teneke yağkutuları var ve birbirlerine zincirlenmiş ve kilit takılmış arkadaşlar. Bakın marketlerde yağ, teneke kutularda zincirli ve kilitli artık tutuluyor. O kadar pahalılaşmış ki bir alıp götürmesin diye neredeyse bankanın kasası zannedersiniz.
Tüketicilerin alım gücü yok. Esnafta çalınmasından korkuyor, bebek mamalarını biliyorsunuz, zincirliyorlar kilitliyorlar, bebek bezinizin zincirliyorlar, kilitliyorlar çalınmasın diye.
Esnaf satsa yerine koyacak gücü de yok çünkü aldığının sattığının fiyatına bakıyor satıyor ama tekrar yerine koyacağı zaman fiyat uçmuş gitmiş. 5 Ekim ile 26 Kasım arasında baktığımızda değerli arkadaşlar sadece şu son dönemde 1 buçuk ayda ayçiçeği tam yüzde 45 zamlanmış. Aynı dönemde bir paket unun fiyatı yüzde 80 artmış. Bakın her bir buçuk ayda oluyor, bir buçuk ayda.
Temel gıdalar bunlar, en ucuza karın doyurması gereken gıdalar bunlar. Arkadaşlar gerçekten gerçekten durum kötü bakın dün bir haber izledim gerçekten arkadaşlar bakın kasaplarda eti alınmış kemikler artık satışa sunulmuş durumda. Vatandaşlarımız et alamadığı için et almaya parası yetmediği için eti sıyrılmış kemik bugün pazarda vatandaşlarımıza satılıyor.
Onun da şöyle kısa bir videosu var. İzleyelim. Video
Evet, insanın boğazı düğümleniyor değil mi? Arkadaşlar gerçekten diyecek laf bulamıyorum. Bu ülkenin senelerce ekonomisini yönetmiş, üstelik tüm krizlerden de başarıyla çıkarmış bir ekibin başında olan arkadaşınız olarak bunları gördükçe gerçekten yüreğimiz parçalanıyor. 50 kuruşdaha ucuz diye yağmur çamur içinde ekmek kuyruklarında saatler geçiren vatandaşlarımızı görünce kahroluyoruz. Benzin kuyruklarını görünce inanın çok üzülüyoruz. Bu ülke buna layık değil diyoruz. Bir ülke ancak bu kadar kötü yönetilir diyoruz. Bir ekonomi ancak böyle batırılabilir diyoruz. Bu ülkenin insanları ancak böyle hızlı bir yoksulluğa itilebilir diyoruz.
Gerçekten değerli arkadaşlar ülkemizin ekonomisini mahvettiler, berbat ettiler. Ve şu gördüğünüz karnabaharın çeyrek satılması, eti sıyrılmış kemiğin vatandaşa satılıp onun hiçolmazsa bir çorbanın içerisine kemik suyu çorba yapabileyim diye evine kemik alıp götürmesi bu ülkeye yakışmıyor.
Bir zamanların 12.500 dolar milli gelire ulaşmış, orta gelirden üst gelir grubuna girmeye yaklaşmış bir ülkeye yakışmıyor. Ama bakıyorum dün akşam Sayın Erdoğan bir canlı yayındaymış yine bir sürü masal anlatmış. Ekonomimiz şöyle iyi böyle iyi demiş. En hazin ne biliyor musunuz arkadaşlar? Bakın sokaktan gelmiş, halkın arasından çıkmış bir siyasetçinin artık bu geldiği sokaklardan bir haber olması, toplumdan kopması, ülkenin gerçeklerinden kopması.
İnanın bilmiyor arkadaşlar. İnsanlar neler neler yaşıyor, görmüyor, yoksulluk nasıl aldı başını gitti farkında bile değil. Sonra da adeta bir paralel evrenden canlı yayın yapıyor. Konuşurken de dolar hoplayıp duruyor, her konuştuğu saniye memleket fakirleşiyor.
Biraz önce partisinin grup toplantısında bir konuşma yapmış, eş zamanlı olarak da Merkez Bankası döviz sattığını açıklamış. Çünkü artık Merkez Bankası da öğrendi ki Erdoğan konuşuyor, dolar yükseliyor. Bari hiç olmazsa döviz satıp durdurayım şunu demiş.
Halbuki Merkez Bankası döviz piyasasına müdahale edeceğine, şöyle biraz cumhurbaşkanına müdahale etse. Ya biraz susun lütfen dese siz sussanız, biz belki işi iyi yönetmeye başlayacağız dese iş hızlı çözülecek, inanın hızlı çözülecek. Böyle bir şey mi olur ya böyle bir şey mi olur? Bir de Merkez bankası dövize müdahale ediyorum, döviz satıyorum diyor. Sanki çok döviz varmışgibi.
Ya eksi 50 milyar dolara düşmüş döviz rezervi var. Merkez Bankası'nın rezervim var diye gösterdiği o rezerv kendi parası değil artık dışarıdan borç alınmış para. Dışarıdan borç aldığı döviz rezervini satarak Erdoğan'ın fırlattığı kuru durdurmaya çalışıyor. Gerçekten içler acısı bir haldeyiz.
İnanın bu işi bilenler bakıyorlar, bir yandan üzülüyorlar bir yandan kızıyorlar çok kötü durumdayız çok. Birde dün akşam ki canlı yayında bir ara benden de bahsetmiş, güya paradan 6 sıfır atılmasının talimatını o vermiş hatta itiraz ediliyormuş kendisine ‘yok talimat verdim yapın’ demiş.
Arkadaşlar bakın 6 sıfırın atılması, benim sorumluluğum altında o gün bağımsız olan Merkez Bankası ile Hazine Müsteşarlığı'nın ortak çalışması sonucu gerçekleştirilen bir reformdur. Bu çok önemli bir adımdır.
Paradan 6 sıfırın atılacağını Türkiye benden duydu. Talimat Erdoğan'dan gelse bunu duyurma fırsatını bu büyük müjdeyi halkına verme fırsatını hiç kaçırır mı ya? Açın o gün ki basın arşivlerine bakın. Arşivler ortada, dünkü yayından sonra demiştim arkadaşlara şöyle o günün manşetlerini bir tarayın diye bakın. Açıklayan kim?
Liradan 6 sıfır Ocak 2005'te atılıyor. Tarih neymiş? 31.10.2003. TL Ocak 2005'te tek haneli olacak. TL'den sıfır atılması için taslak hazır. 4 Aralık 2003. Devam ediyor. Sadece hatırlatmak için çünkü söz uçuyor da yazı kalıyor. Onun için bu hatırlatmamız önemli söz uçuyor yazı kalıyor.
Değerli arkadaşlar bakın, inanın eğer biz yanlış talimatlara boyun eğseydik eğer ülkeyi batıracak, uçurumdan yuvarlayacak zihni sinir projelerine geçit verseydik, bu ülke çok daha erken bir zamanda batardı.
Biz dik durduk, yanlış hiçbir talimatı yerine getirmedik. Benim ağzımdan 13 yıl boyunca olur. Olur efendim peki efendim kelimesi geçmedi. Talimat defterinde bir şey duyduğumuz zaman bir bakalım, inceleyelim dedik. Yapılacak bir işse yaptık yanlış bir işse asla yapmadık.
Onun için tam 11 yıl bu ülkenin ekonomisini yöneten ekibin başında oldum, ekip olarak yaptık bunu. Liyakatli ekiplerle yaptık. Ortak akılla yaptık, istişareyle yaptık. Sonra ne yaptık? Yeni paraları tanıtma törenini de Merkez Bankası'nda yaptık. Sayın Erdoğan’ı da o törene davet ettik. O günün basın kayıtları da ortada. Mekân Merkez Bankası’dır tören Merkez Bankası'nda yapılmıştır.
Bugün böyle bir operasyon olsa paradan altı sıfır atma operasyonu olsa bunun yeri neresi olur? Külliye. Siz söylüyorsunuz, kaçırılır mı böyle bir fırsat. Çünkü her şeyi ben yaptım, ben ettim. Neyse bunlar geçti. Bakın kendisi dün akşam konuyu açtığı için ben bunu gündeme getiriyorum. Hangi konuyu açarsa açsın bizim cevabımız hazır. Bir konu açsın on cevap veririz. Alnımız ak, başımız dik, çok şükür.
Bir de ‘ekonomik kararların altında benim imzam var’ diyor. ‘Karar mercii benim’ diyor. Ya o günkü Merkez Bankası bağımsız arkadaş bağımsız. Merkez Bankası'nın açın bakın kararlarının altına hiç birisinde Başbakanın imzası olmaz. Merkez Bankası bağımsız.
Merkez Bankası'nın bağımlı olması son birkaç yıllık bir süreç. Yani ondan önce öyle bir şey yok. Merkez Bankası'nın hiçbir kararın altında Başbakan'ın imzası olmaz. Ama işte anlamadı. Zaten o günlerde bunu anlasaydı, bu başarı nasıl elde edildi, Türkiye'nin milli geliri nasıl 3.500 dolardan 12.500 dolara çıktı, nasıl ihracatımız 36 milyar dolardan 132 milyar dolara çıktı? Bunu gerçekten anlasalardı. Bugün bu vahim hataları yapmazlardı.
Bakın bir de şu var ki her şeye ‘ben talimat verdim, ben imza attım, böyle oldu’ diyor ya şunu da sormak lazım, neden bizler ayrıldıktan sonra ekonomi tepetaklak yuvarlanıyor? Neden şimdi bu millet Avrupa'nın en yoksullarından birisi? Neden bu faiz bu kadar yüksek? Neden enflasyon zirvede, neden döviz kuru her gün bir rekor dan bir rekora koşuyor.?
Şu anda Sayın Erdoğan tek yetkili. Engel olan var mı? Hani benim imzam vardı diyor ya şu anda yine kendi imzası var. Kalem aynı kalem imza aynı. Atsın o imzayı. Tam üç buçuk yıldır tek yetkili olarak tek imza ile ülkeyi yöneten siz değil misiniz? Ya üç buçuk yıl oldu, öbür seçim geliyor şurada.
Bizim dönemde tek haneye düşen enflasyonu yine çift haneye çıkaran siz olmadınız mı? Bizim dönemde düşen kuru siz patlattınız. Bizim senelerce dirhem dirhem biriktirdiğimiz Merkez Bankasının rezervlerini cayır cayır satan da sizsiniz. Bunların hepsi şu son taraflı partili cumhurbaşkanlığı döneminde oldu. Merkez Bankası'nın yedek akçelerini siz sıfırladınız. 2019’un ocağında 2020’nin ocağında yıllardır birikmiş yedek akçelerini bir günde sıfıra indiren sizsiniz.
İnat edip Varlık Fonunu kurdunuz, onu borca batıran da sizsiniz. Bakın Varlık Fonu altında kendi imzası var. Çünkü başkanı kendisi biliyorsunuz. Hem atama imzası var çünkü ilk defa bir şey yaşadık, Resmî Gazete'de yayımlandı. Kararname şöyle, ‘ben Cumhurbaşkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan'ı Varlık Fonu'nun başkanı olarak atadım’ diyor. Altına imza atıyor. Varlık Fonu’na aldığı bütün kararlarda da Varlık Fonu Başkanı olarak orada kendi imzası var. Kendi imzasını attığı Varlık Fonu bugün sadece Türk lirası olarak 70 milyar TL civarında eski parayla 70 katrilyon borca batmış durumda. Artı birde 1 milyar 250 milyon avro yeni kurla çarpınca 20 katrilyon ilave borca batmış durumda.
Sizin tek imza atıp yaptığınız işlerin sonucu bu. Madem eski başarılara sahip çıkıyorsunuz, o zaman buyurun yeniden yapın. Hiç eskiye de suç atmayın. Biz ayrılalı 6 yıl oldu ya. Üç buçuk yıldır da tek imzayla tek yetkili bu ülkeyi yönetiyorsunuz. Elinize tutan mı var? Tek yetkilisiniz. Avrupa'da şu anda bakın tek başına her istediğini yapabilen başka bir devlet başkanı yok arkadaşlar. Böyle bir sistem yok, böyle bir şey yok. Bakın hiçbir şeyden hiçbir şekilde hiçbir şekilde savunacak durumu yok. Siz neden bahsediyorsunuz? Durmadan düşüreceğiz dediniz enflasyon var değil mi?
Bakın yıllardır son 3, 4 yıldır sürekli ne diyor enflasyonu düşüreceğiz diyor. Hatta bugünkü grup toplantısında demiş ki: ‘Faiz bugün yükselir yarın iner, enflasyon bugün yükselir yarın iner.’ Bilmiyor ya bakın enflasyon ne olmuş şu videoda izleyelim. Son 4 yıldır enflasyon ne olmuş?
2 Mayıs 2017
Yüzde 11, 72 ile başlıyor enflasyon dikkat edin.
Erdoğan: “Enflasyon sorununu ülkemizin gündeminden çıkartmakta kararlıyız.”
2018
Erdoğan: “2020’de tek haneli enflasyon rakamına ulaşacağız.”
Ulaşmadık.
Erdoğan: “2020’de tek haneli rakama faiz de enflasyon da gelecek.”
Gelmedi, olmuyor yani.
Erdoğan: “Önceliğimiz şüphesiz ki enflasyonu süratle tek haneli rakamlara, ardından da orta vadeli programımızdaki seviyelere çekmektir.”
Enflasyon bu arada yüzde 14. Artıyor dikkat edin. Köşedeki rakamlara dikkat edin.
Erdoğan: “Bir miktar artış gösteren enflasyonu yeniden tek haneli rakamlara düşürmekte kararlıyız.”
Hala olmuyor.
Erdoğan: “Enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmekte kararlıyız.”
Bakın yüzde 19,89. Bu TÜİK’in makyajlı enflasyonu. Nasıl olduysa öyle 19,89. Fiyat etiketi gibi yani fiyat 20 olmasın diye etiketlere 1999 yazarlar ya. Herhalde TÜİK’de 20 olmasın diye 19,89 yazmış.
Ya bu TÜİK'in dediği gerçekten enflasyon falan bunların hepsi TÜİK’te. Köşedeki bütün rakamlar TÜİK, gerçek enflasyon değerli arkadaşlar. En az şu anda yüzde 50 civarında TÜFE. Bağımsız bir enflasyon araştırma grubu var biliyorsunuz biz böyle uzaktan takip ediyoruz fena işçıkartmıyorlar. Onların açıklanan rakamı 50 civarında. Ama bu ortalama gıda enflasyonuna bakın.
Yani özellikle dar gelirli vatandaşımızın en çok tükettiği gıda fiyatlarına, gıda enflasyonuna bakın ortalamanın çok çok üzerinde.
Onun için de bu yanlış politikalar şu anda Türkiye'yi en çok dar gelirli vatandaşlarımızı vuruyor. En yoksul en büyük ıstırabı çekiyor şu anda. Bu yanlış politikalar yüzünden. Kararlıyız, kararlıyız diyor değil mi? Arka arkaya tek hane tek hane 2017’de başlamış 2020 bitiyor neredeyse 4 yıl geçmiş ama inmiyor. Bugün konuşmasında demiş. Bugün çıkar yarın iner.
Bilmiyor, döviz de inmiyor, enflasyon da inmiyor ve faiz de inmiyor. Piyasa faizinden bahsediyorum. Ben buradan şöyle seslenmek istiyorum ki, Sayın Erdoğan acaba bu kadar kararlı olmasa mı bu işlerde. Her kararlıyız deyişinde enflasyon artmış. Makyajlanmış oynanmış aşağı çekilmiş haliyle bile enflasyon şu anda tarihi zirvelerde dolaşıyor. Ve bu videonun başladığı tarihte 11,72 TÜİK. Bittiği tarihte 19,89.
Daha önce de söyledim bunlar TÜİK'in enflasyonu, vatandaşın enflasyonu bunun çok çok üstünde. İşte bu tablo değerli arkadaşlar ülkemizin yoksullaşması demek. Şimdi ben bunları söylüyorum ya değerli arkadaşlar sayın Erdoğan ne diyor yine beni kastederek bir de kalkmış diyor. Bana ders vermeye çalışıyor’ diyor.
Kusura bakmasın ama biz ders vermeye devam edeceğiz, devam edeceğiz. Biz bilgimizi, emeğimizi, birikimimizi bu memleket için durmadan paylaşacağız. Birkaç grafik göstermek istiyorum arkadaşlar. Bakın daha yeni açıklandı. Birkaç gün önce TÜİK yine aynı TÜİK ha. Mevsimsel etkilerden arındırılmış tüketici güven endeksi 71,1. Bu 71,1 var ya tarihi düşük bir seviye. 3 aydaki şu düşüşe bakın. 3 ayda ne oldu?
‘Ben modelimi değiştirdim’ diyor. ‘Artık diye başkalarını dinlemeyeceğim, aklıma geleni yapacağım’ diyor değil mi? Bunları söylüyor. 3 ayda tüketici güven endeksi nereye düşmüş? Tüketici güven endeksi nedir? TÜİK'in anket yoluyla, saha araştırması yoluyla vatandaşlarımızın bu ülkenin geleceğine güvenini gösteren endekstir. Demek ki 3 aydır Sayın Erdoğan yeni ekonomik model diye dayattığı sistemi uyguluyor. 3 aydır da muntazam olarak vatandaşlarımızın bu ülkenin geleceğine olan güveni düşüyor. Bunu da teşhir eden kim? TÜİK.
Bir başka konu. Bakın bu sabah bankalar müşterilerine bir bilgi notu gönderdi. Dediler ki; 1 Aralık itibarıyla kredi kartı faizi aylık 1,80, gecikme faizi
2,10’dur. Yıllık bileşiklerine bakın arkadaşlar. Yıllık bileşik faiz normal kredi kartında eğer gününde yani asgari ödeme yapıp da diğerini de gününde öderseniz yüzde 23,87 faiz işliyor; yok son ödeme gününü kaçırırsanız yüzde 28 faiz işliyor. Hani nerede düşük faiz, hani nerede faizle savaşma? Merkez Bankası'nın faizi yüzde 15’e düşürmeniz piyasadaki faizin düşmesini sağlamıyor. İşte örneği ortada. Bugün daha 1 Aralık'ta bankalar bunu müşterilerine gönderiyor. Bankalar müşterilerine uygulayacağım kredi kartı faizi budur diye gönderiyor.
Bir sonraki grafiğe geçelim. Bu da Hazinenin borçlanma faizleri. 5 yıl vadeli tahvilin borçlanma faizi. Başlangıç saatine dikkat edin. Bu sene eylül ha eylül, daha eylülde Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi borçlanırken yüzde 17 faiz öderken şu anda yüzde 22’nin üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi faiz ödüyor bu ülkede.
Aynı dönemde dikkatinizi çekiyorum. Aynı üç aylık dönemde Merkez Bankası 4 puan faiz düşürdü, yüzde 19’dan 15'e indirdi. Aynı ülkenin Hazinesi yüzde 17’den, yüzde 22'ye çıkan faiz ödemesi ile ancak borçlanabiliyor.
Sayın Erdoğan'a soruyorum bu mu politikanız, faizle mücadele bu mu? Siz Merkez Bankası'nın faizini talimatla düşürmüşsünüz. Aynı anda sizin ihaleyle piyasadan borçlanmak zorunda kalan Hazineniz yüzde 17 yerine şu anda yüzde 22 faiz ödüyor. Bu mu faizle mücadele, bunu niye anlatmıyorsunuz?
‘Talimat verdim, faizi düşürdüm’ derken size doğrudan bağlı olan, üstelik bağımsız dahi olmayan Hazine yüzde 17’de borçlanırken şu anda yüzde 22 ile borçlanmasına yol açtın diye bunu niye söylemiyorsunuz, bunu niye açıklamıyorsunuz? Rakamlar ortada. Bunun hepsi açık, şeffaf veriler hepsi ortada.
Bakın değerli basın mensupları, değerli arkadaşlarım, Sayın Erdoğan'ın durum bu. Yani büyük ortağın durumu bu. Baktık, dün bir yandan da krizlerin ortağı Sayın Bahçeli konuşmuş. Sayın Bahçeli de vatandaşlarımızın halini gösterdiğimiz videolara biraz alınmış olacak ve tabii hayırdır inşallah diyoruz. Böyle aynı gün birdenbire büyüğüyle küçüğüyle iktidar ortakları aynı gün bizi hedef alarak konuşmaya başlamış. Bu tesadüf müdür bilemiyoruz ama ben buradan Sayın Bahçeli'ye önemli bir bilgi vermek istiyorum. Sayın Bahçeli bilmiyorum farkında mısınız? Ama o hafta sonu kongrelerinizde gösterdiğiniz videolar var ya. Oradaki tablo sizin eseriniz. O görüntülerin hepsinde sizin de imzanız var. Çünkü ortaksınız, ortaksınız kaçamazsınız.
Nasıl ki 2001 yılında Başbakanlık önüne yazarkasa fırlatıldığında iktidarın ortağı idiyseniz bugünkü krizi çıkaran, ekmek kuyruklarının, akaryakıt kuyruklarının müsebbibi olan iktidarın da yine ortağısınız. Onun için biz size krizlerin ortağı diyoruz. 2001 krizinde de ortaktınız bu krizde de ortaksınız.
Marketlerdeki tek un alma, tek yağ alma gibi yetmişli yıllardan çıkıp gelmiş uygulamalar da yine sizin ortağı olduğunuz bu iktidarın eseri. Varlık ülkesini yokluk ülkesine çevirdiniz ya. İktidara siz yine ortaksınız ve ülke yine batıyor. Kaçamazsınız. Ona buna hakaret ederek, ona buna saldırarak kendi hatalarınızı kendi yanlışlarınızı ve ortak olduğunuz krizin üzerini örtemezsiniz.
Biz ülkemizin düştüğü hali, tüm o görüntüleri, sokaklarda yaşadıklarımızı, bugünkü iktidara göstermeye devam edeceğiz. Çünkü onların halkın içine çıkacak artık yüzü yok. Bunun için sokakta olup bitenden haberleri de yok. Biz ısrarla kendilerine göstereceğiz. Hiçbir yere kaçamazlar. Biz gösterdikçe de Sayın Bahçeli hakaretlerine devam edecek biliyoruz. Çünkü kendisi hakaret etmeden konuşamıyor. Bakın şöyle birkaç örnek izleyelim.
Yani bu hakaretin muhatabı sadece biz değiliz ha. Başka kime hakaret etmiş bir hatırlayalım. Hatırlatmadıkça unutuyorlar, milletin de unutacağını zannediyorlar.
Bahçeli: “Başbakan Erdoğan teröre teslim olmuş ve terörün bölücü emellerinin sözcülüğüne soyunmuş bir başbakan olarak tarihe geçmeyi içine sindirmekte.”
Bahçeli: “Başbakan Erdoğan, küresel bir senaryonun figürasyonu, kanlı bir oyunun ve planın ileri karakolu olmayı benimsemiş ve isimleştirmiştir.”
Bahçeli: “Başbakan Erdoğan'ın uzun zaman öncesinden kaportası delinmiş, şanzımanı dağılmış, vidaları gevşemiş, aküsü bitmiş ve dümeni parçalanmıştır.”
Bahçeli: “Başbakan Erdoğan, bal gibi gün gibi belgeli ve şahitli biçimde bir gün söylediklerini ertesi gün inkâr eden, güvenilmez, itibar edilmez bir siyaset cambazı.”
Bahçeli: “Erdoğan israf, itham, inkâr ve iftiradır. Hezeyana batmış, zıvanadan çıkmıştır. Erdoğan aklıyla arasını açmış, klinik bir vaka haline gelmiştir.”
Şimdi arkadaşlar bunları niye gösteriyoruz biliyorsunuz. Çünkü Sayın Bahçeli dün hakaret ettikleri ile bugün kol kola. İşte bunun için ciddiye almıyoruz. Şimdi bize edep sınırlarının çok ötesinde laflar ediyor ama haberi olsun biz o hakaret ettiği, başkalarına benzemeyiz. Bu kadar hakareti işitip yutup, sonra da kendisiyle kol kola girenlerden olmayız.
Sayın Bahçeli'nin tutarsızlıkları meşhur. Sadece o tutarsızlıklarla ilgili şöyle kısa 1, 2 kayıt daha var.
Bahçeli: “Recep Tayyip Erdoğan aslında Türk tipi değil Tayyip tipi başkanlık hayalleri kurmaktadır. Bütün yetkilerin kendisinde toplandığı, yargının kendisine bağlandığı, yasama organı Meclis'in kendi kontrolüne sokulduğu denge, denetim ve fren sistemi olmayan tek adam diktatörlüğün tahtsız ve taçsız sultanlık peşinde koşmaktadır. Beştepe'nin başkanlık sisteminin faziletleri konusunda söylediklerinin tümü yalandır ve aldatmacadır.”
Bahçeli: “20 yüzyılın ilk çeyreğinde Cumhuriyet rejimini kuran Büyük Türk milleti, 21 yüzyılın ilk çeyreğinde de milli ve tarihi emanetlerle uyumlu Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçmiştir.”
Bahçeli: “Sizler bir öğün aç, diğer öğün tok kal derken Ankara'ya 1 milyar 370 milyon liraya kaçak ve karanlık saray diken Erdoğan'dır. Sizler geleceğinizi borçlanırken, devletin kasasını boşaltan, Hazineyi yağmalayan soyguncuları koruyan ve kollayan yine Erdoğan'dır. Bu Erdoğan çıkmış maneviyat üzerinde başkanlık propagandası yapıyor.”
Bahçeli: “2023’te Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır.”
Görüyorsunuz tutarsızlık konusunda baya istikrarlı. Değişmeyen ne var? Tutarsızlık var. Sayın Bahçeli'nin çeyrek asırlık parti genel başkanlığı döneminde bunları hiç kimse yüzüne söylememiş olabilir. Arkadaşları korkuyor, çekiniyor olabilir ama kusura bakmayın bizim için çizgi önemlidir. Tutarlılık önemlidir, güven önemlidir güven arkadaşlar... Ve bu ülke Sayın Bahçeli'ye güvenmiyor. Sonuç bu.
Bizler bu ülkenin çok acılı günlerinde ekonomi yönetiminin başında olduk, ülkemizin itibarının dünyada yerle bir olduğu, paramızın değersizleştiği, alım gücünün kalmadığı, hukukun üstünlüğünün kalmadığı günlerdi o günler. Ama 2002’den 2015’e dek ne yaptık? Liyakatli kadrolarla, ortak akıl ve istişare ile hızlı bir demokratikleşme süreci ile hukukumuzu da kurumlarımızda ayağa kaldırdık.
2001 krizi ile dip seviyeleri görmüş ülkemizi krizden çıkarmak iki yılımızı aldı. 20 tane banka batmıştı borcun milli gelire oranı, kamu borcunun yüzde 74’e çıkmıştı. 34 sene boyunca iki haneli ya da üç haneli olan enflasyonu aldık tek haneye indirdik ve 34 yıl boyunca hiçbir hükümetin başaramadığı enflasyonla mücadeleyi evet biz başardık. Enflasyonu tek haneye indirdik. 6 sıfırı attık, tekrar ediyoruz attık. Bunu yaptık.
Peşinden tüm dünya 2008, 2009 krizini gördü. Türkiye’yi de etkiledi. Ben Dışişleri bakanıydım dediler, ya gene bu tarafta çalışmak gerekiyor ekonomi yine krizde tamam dedik. Ekibimizi topladık. 6 ay sürdü. Yunanistan battığı, İspanya'nın, İtalya'nın, Portekiz'in, İrlanda'nın borcunu ödeyememe noktasına geldi. Avrupa’nın kasıp kavrulduğu krizden Türkiye'yi alıp çıkartmamız 6 ay sürdü. Çünkü kurumlarımız artık güçlüydü. Demokrasimiz güçlüydü, kamu borcu azdı. Uluslararası toplum nezdinde itibarlıydık. Oturduğunuz her masada ülkemizin çıkarlarını koruduk. Tezlerimizi diğer ülkelere kabul ettirdik. İhracatımız büyüdü, sanayi yatırımlarımız arttı. Bunların her birini yapmıştık.
Şimdi değerli arkadaşlar bakın içinde bulunduğumuz bu tablodan çıkışımızda krizin bugünküseviyesini dikkate aldığımızda moraller çok bozuk değil mi? Yoksulluk almış başını gitmiş, gençler bu ülke düzelmez artık ben başka ülkede yaşayayım diyor. Bu ortamda dahi ben açık söylüyorum. Bugünkü krizin içinde bulunduğu evreye baktığımızda bunu çözmemiz de bizim en fazla 6 ay, en fazla daha erken bile olabilir.
İnşallah halkımızdan o yetkiyi bir alalım, iktidarda olalım, en geç altı ayda bu ülkeyi düzlüğe çıkarız. Bunu size uluslararası platformlarda dünyanın yüzüne karşı sizden ders almamız lazım denmiş bir arkadaşınız olarak aynı zamanda söylüyorum. Bunu size bu ülkenin iyi günlerinde imzası bulunan sağlam bir kadronun ekonomi ekibinin başında olan bir arkadaşınız olarak söylüyorum.
Daha evvel yaptık, yine yaparız. Ülkemizi bu derin demokrasi ve ekonomi krizinden de derin hukuk krizinden de çıkaracağız. Gençler nefes alamıyor biliyorum ama inanın sadece ilk 90 dakikada alacağımız huzurlu bir nefesle özgürlük ve zenginliği hissedeceğiz. İnanın ilk 90 dakika bir açıklama meselesi. Bu kadar basit bir iktidar değişikliği, bir zihniyet değişikliği ve artık özgürsünüz ya rahat bir nefes alın. İnanın kabustan uyanma hızında, korkulu bir rüyadan kalkma hızında ülkenin toplumun toplumsal psikolojisi değişecektir. Derhal değişecektir.
Biz ne yapıyoruz? 20’den fazla politika alanında hazırladığımız eylem planlarımızı arka arkaya açıklıyoruz. Türkiye'de ilk defa bir siyasi parti iktidarda değilken seçimlerden sonra kurulacak hükümetin ilk 90 ve ilk 360 günlük eylem planlarını hazırlıyor ve açıklıyor. Çünkü mazbatamızı aldıktan sonra halkımızın verdiği yetki ile ülkemize hizmet için bir dakikayı dahi israf edemeyiz. Vakit kaybedemeyiz. Biliyorum, zor günlerden geçiyoruz, açlıkla, yoklukla sınanıyoruz. Ama bu kötü yönetimin enkazını hızla kaldırıp güçlü bir atılımla hak ettiğimiz yeri alacağımızı da çok iyi biliyorum.
Dün bizim aylık olağan Genel Merkez Yönetim Kurulu toplantımız vardı. Bu toplantımızda kurucu üyemiz Metin Gürcan'la ilgili son gelişmeleri de kapsamlı olarak ele aldık. Meseleye üç açıdan bakıp değerlendirmeyi ve üç başlık altında toplamayı uygun görüyorum. Birincisi; hukuki açı. Masumiyet karinesi esastır. Evrensel bir hukuk ilkesidir. Suç ve ceza şahsidir. Bu da evrensel bir hukuk ilkesidir. Kişinin lekelenmeme hakkı esastır. Bu da evrensel bir hukuk ilkesidir. Hukukçu arkadaşlarımızın ulaşabildikleri bilgiler çerçevesinde hazırlayıp bizlere ilettiği dosyada Metin Gürcan hakkında isnat edilen suçlamanın yasal unsurlarının oluşmadığı çok açıktır.
Yasada tanımlandığı şekliyle bir suç oluştuğuna dair somut bir delil de ortaya konamamıştır. Biz ilk saatlerden itibaren bu sürecin hukuki olarak takipçisi olduk ve bundan sonraki adli süreçiçerisinde de arkadaşımızın sonuna kadar yanında olacağız. Bu dosyanın takibini sonuna kadar bizim hukukçu arkadaşlarımız sürdürecek. Hakikat er ya da geç ortaya çıkacak.
İkinci değerlendirme değerli arkadaşlar, ikinci bakış açısı; siyasi açı. Arkadaşımızın gözaltına alındığı ilk saatten itibaren gerek kollukta gerek savcılık aşamasında ve gerekse sorgu sürecinde dosyada gizlilik kararı bulunmasına rağmen Metin Gürcan hakkındaki ifadeler ve görüntülerin basın yayın organlarına servis ederek gizlilik kararı ihlal edilmiştir ve bir propaganda başlatılmıştır. Her ne hikmetse Sayın Bahçeli'nin Sayın Erdoğan'ın aynı gün bizleri hedef alması ve Metin Gürcan’la ilgili propaganda kampanyası aynı gün başlamıştır. Bakın dikkatinizi çekiyorum. Aynı gün.
Avukatlarla bile paylaşılmayan teknik takip görsellerinin basına sızdırılmasıyla, partimize yönelik sözde bir itibar suikastına kalkışılmıştır. Buradan yeniden hatırlatmak istiyorum. Suç ve cezada şahsilik ilkesini hatırlatarak söylemek istiyorum. Partimize yönelik yapılacak her türlü komploya karşı DEVA Partisi kadroları olarak dimdik ayakta olacağımızı ve asla ve asla bu komployu karşılıksız bırakmayacağımızı vurgulamak istiyorum.
Ya kusura bakmayın da 8 aydır uyuyan dosyayı DEVA Partisi'nin ilgisi, desteği görünürlüğü artınca mı hatırladınız? Bugün mü aklınıza geliyor? Bunların niyeti şu: Son dönemlerin popüler suç tipi, casusluk kavramıyla muhalefete gözdağı vermek. Çünkü bir kişi yetiyor. Bir kişiyi gözdağı verirsek ha DEVA Partisi de yola gelir bütün muhalefet yola gelir zannediyorlar.
Başka nedir niyetleri? Böylece iktidarın dış politikada, dış güvenlikte ve iç siyasette yaptığı hataların üzerini örteriz kimse konuşmazsa rahat at oynatırız. Hiç heveslenmesinler hiç. Buradan Metin Gürcan üzerinden bir algı yaratıp da aba altından sopa gösterenlere ve partimiz dahil tüm muhalefete gözdağı verenlere seslenmek istiyorum. Buradan size ekmek çıkmaz. Her türlü baskı ve tehdide rağmen demokratik hukuk devletini inşa edinceye kadar DEVA kadroları olarak hiçbir şeyden korkmayacağımızı ve yılmadan, bıkmadan, usanmadan hedefimize doğru yürüyeceğimize bir kez daha herkese hatırlatmak istiyorum. Korkutamazsınız, sindiremezsiniz bizi bu yoldan vazgeçiremezsiniz. Ne yaparsanız yapın ne yaparsanız.
Üçüncü değerlendirme açımız ise; siyasi etik. Metin Gürcan'ın açık kaynaklardan elde ettiği bilgileri raporlara dönüştürüp bunu geçim kaynağı haline dönüştürmesiyle ilgili izlediği yol ve yöntemde siyasi etik ilkelerimiz açısından Genel Merkez Yönetim Kurulu tarafından değerlendirilmiştir. Bu konu bazı kurul üyelerimizin parti içinde bağımsız bir değerlendirme süreci işletilmesi yolundaki görüşleri de dikkate alınarak çalışılacaktır. Sonuç olarak geldiğimiz noktada önceliğimiz Metin Bey'in haksız yere hürriyetinin kısıtlanmasına karşı hukuk mücadelemize devam etmek, partimize yönelik siyasi saldırıları da kararlılıkla bir sürmektir. Diğeri bizim kendi iç siyasi etik meselemiz. Kendi kurallarımız açık bunla ilgili bir süreç mutlaka işler. Değerli basın mensupları, bugünkü basın buluşmamıza katıldığınız için bizlerle beraber olduğunuz için tekrar teşekkür ediyorum. Hepinize saygılarımı sevgilerimi sunuyorum.