İstanbul Mitingi
Merhaba İstanbul! (…)
Bahara 8 kala Merhaba! (…)
Bu ne güzel coşku bu ne güzel heyecan.
Maşallah.
*****
Bugün sizlere, Türkiye’nin dört bir köşesinin, Anadolu’nun, Trakya’nın sevgisini getirdik.
Ülkemizin her yerinden yükselen “demokrasi çığlığını” bugün buraya İstanbul’a getirdik.
İstanbuul; bu demokrasi çığlığını duyuyor musun? (…)
Tüm dünya duyuyor tüm dünya.
Herkes Türkiye’yi izliyor.
Türkiye’de demokrasi kazanacak bütün dünyada ki demokratlar umutlanacak.
Sağcı-solcu demeden;
Sünni- Alevi demeden;
Türk-Kürt-Arap-Laz-Çerkes demeden;
Hep beraber daha fazla demokrasi diyecek miyiz? (…)
Hep beraber adayımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu, ülkemizin 13. Cumhurbaşkanı yapacak mıyız? (…)
Söz mü? (…)
Ve yine hep beraber, Millet İttifakı olarak, TBMM’de çoğunluğu sağlayacak mıyız? (…)
Söz mü? (…)
Sözümüzü aldık.
*****
Evet işte böyle önden başlayıp dalga dalga arkalara ve tüm Türkiye’ye İstanbul’un mesajı gidiyor hiç Endişeniz olmasın.
Sevgili İstanbullular,
Siz bu ülkenin ekonomisini enn iyi bilenlerdensiniz.
Bu pahalılığı da bu yoksulluğu da bu yolsuzluğu da enn iyi hissedenlerdensiniz bilenlerdensiniz.
Hey gidi İstanbul, hey!
2010’da İstanbul Avrupa Kültür Başkenti olmuş muydu?
Tek haneli enflasyonla, AB standartlarına ulaşmak için yaptığımız reformlarla başarmıştık bunu.
Şimdi ülkeyi getirdikleri şu duruma bir bakın yahu.
Yazık, çok yazık.
Bakın değerli arkadaşlar size bu 200 liralık banknotun hikayesini anlatmak istiyorum çok kısa.
Hemen bir dakika.
Bakın bu 200 liralık banknot 2009 yılında tedavüle çıktı. Yıl 2009.
Kaç dolar ediyordu biliyor musunuz?
134 dolar ediyordu 134 dolar. Bugün ne kadar ediyor?
10 dolar bile etmiyor.
Döviz bürosuna gidin bakın kur 20 buçuk oldu mu? 9 lira küsur ediyor.
Ben şimdi soruyorum herkesin cebindeki bu 200 liradan 134 dolar ederken 9 dolara düşüren yani tam 124 doları kim çaldı?
Herkesin cebindeki 200 liradan 124 doları kim çaldı?
Değerli arkadaşlarım bu enflasyon var ya enflasyon tam baş belasıdır.
Ekonomiyi kötü yönetirseniz yüksek enflasyona mahkûm edersiniz bu ülkeyi.
Maalesef.
*****
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye’de kurum murum kalmadı.
Patates soğan diyoruz. Gerisini siz tamamlıyorsunuz…
Değerli arkadaşlarım,
Şu anda ülkede devlet kurumu neredeyse kalmadı.
Her şey tek bir kişinin keyfine bağlı.
Şu anda bu ülkenin bir ekonomi politikası falan da yok. Ne var? Zır cahillik var.
Merkez Bankasıymış, BDDK’ymış, SPK’ymış… Bu kurumlar neredeyse yok hükmüne geldi.
Devlet kadroları tek bir kişinin oyuncağı oldu.
Ama arkadaşlar, endişeye mahal yok!
Ne yapacağız? Türkiye’yi bu güzel ve güçlü ülkeyi hızla düzlüğe kavuşturacağız.
2002’de, ülke çok kötü durumdayken başarmıştık; şimdi çok çok daha iyisini yapacağız inşallah.
İlk 1 ayda kurumları ayağa kaldıracağız.
6 ayda bu mevcut kriz iklimini sona erdireceğiz.
En geç iki yılda da enflasyonu tek haneye indireceğiz.
Bunu hep beraber başaracağız millet olarak başaracağız.
*****
Değerli dostlarım,
Hep söylüyorum:
Birleşe birleşe kazanacağız hep beraber kazanacağız.
Adalet, hep söylüyoruz,
Ne kadar adalet, o kadar ekonomi.
Ne kadar hak ve özgürlük, o kadar ekonomi.
Ne kadar demokrasi, o kadar ekonomi.
İşte siz ülkemizdeki demokrasi zeminini güçlendirmezsiniz, üstüne sağlam bir ekonomiyi asla inşa edemezsiniz.
Olmaaz, olmuyor!
Siz her gün hukuku ayaklar altına alıp, bu ülkenin ekonomisini büyütemezsiniz.
Yapamazsınız. Onun için olmuyor. Onun için yapamıyorlar.
Bunu anlamıyorlar. Ve ülkemizi bir krizden diğerine savuruyorlar.
İşte bunun için biz ne diyoruz?
Hak, hukuk, adalet diyoruz! (…)
Hak, hukuk, adalet diyoruz! (…)
İşte biz hakkı düştüğü yerden kaldıracağız. Hukukun üstünlüğünü sağlayacağız ve adaletle yöneteceğiz.
Ancak o sağlam zemin üzerine sağlam bir ekonomi inşa edeceğiz.
Çürük zemine sağlam ekonomiyi inşa edemezsiniz.
*****
Değerli dostlarım,
İktidara geldiğimiz gün hemen “Durum ve hasar tespit” çalışmasını yapacağız.
Halının altına süpürülen her şeyi ortaya çıkaracağız.
Enflasyonla mücadele temel önceliğimiz olacak.
Çünkü çağımızın bu en büyük hırsızlık yöntemine dur demek zorundayız.
Merkez Bankası’nın bağımsız ve itibarlı bir kurum olmasını sağlayacağız.
Ve tüm kadroları bilgili, deneyimli, dürüst isimlerle donatacağız.
Reel sektör ve bankacılık sektöründeki sorunların hepsini tek tek çözmeye başlayacağız.
Hızla toparlanacağız, hızla.
Endişeye mahal yook!
Bu ülke şu anda içinde bulunduğu duruma bu kötü yönetim sebebiyle düştü.
Dürüst ve ehil insanlar yönetmeye başlayınca derhal ayağa kalkacak bu ülke.
Başaracağız hep beraber başaracağız.
Biz buradayız biz! İşte yüz binler burada.
86 milyon 1’den büyüktür arkadaşlar.
Türkiye 1’den büyüktür! (…)
İnanın böyle.
*****
Bakın güven olmayınca olmuyor. Güven olmayınca asla mümkün değil.
Güveni sağlamadan bir ülkenin ekonomisini ayağa kaldıramazsınız.
Güveni sağlamadan toplumdaki refahı arttıramazsınız.
Güven olmadan olmaz. Ben böyle söyleyince bazen gençler bana soruyor.
Gençler burada.
Bazen soruyorlar diyorlar ki, 'başkanım şu güveni nasıl kazanacağız anlatsana hele' diyorlar.
Ben de bir dakikada 8 maddede özetliyorum.
Dinliyor musunuz?
Gençler burada mı?
Bütün İstanbul genç maşallah.
Bir dakikada 8 madde hazır mısınız?
Güveni nasıl kazanacağız?
1-Konuşunca doğruyu söyleyeceksin. Merkez Bankası’na yalan yanlış işler yaptırmayacaksın. TÜİK'e yalan yanlış enflasyon açıklattırmayacaksın.
2-Söz verince tutacaksın.
3-Emanete hıyanet etmeyeceksin.
4-Adaletle yöneteceksin.
5-Ehliyetli liyakatli kadroları göreve getireceksin.
6-İstişareyi asla elden bırakmayacaksın.
7-Şeffaf olacaksın şeffaf. Merkez Bankası’nın arka kapısından 250 milyar doları gizli saklı satmayacaksın.
8-Her zaman hesap vermeye hazır olacaksın.
Bu 8 maddeyi yerine getirin korkmayın.
Güveni kazanırsınız.
Güveni kazandıktan sonra da sırtınız yere gelmez.
İşte o zaman bu ülke çok hızlı bir şekilde AB standartlarına ulaşan yüksek gelir grubuna ulaşan bir ülke olur.
*****
Değerli arkadaşlarım,
Seçime gidiyoruz.
Ama aslında bu seçim özünde bir referandum.
İki seçenekli bir referanduma gidiyoruz.
Bakın iki seçenekli bir referanduma gidiyoruz. Önümüzde 2 tane tercih olacak.
Özü bu.
Şimdi bu 2 tercihi ben İstanbul’a soracağım.
İstanbul! Cevabın nedir soruyorum.
Otoriterlik mi; demokrasi mi? (…)
Keyfilik mi; hukuk mu? (…)
Baskı mı; özgürlük mü? (…)
Tek akıl mı; ortak akıl mı? (…)
Korku mu; umut mu? (…)
Öfke mi; sevgi mi? (…)
Kavga mı; barış mı? (…)
Kriz mi; huzur mu? (…)
Yoksulluk mu; zenginlik mi? (…)
Arkadaşlar:
Kara kış mı; bahar mı? (…)
Kara kış mı; bahar mı? (…)
Kara kış mı; bahar mı? (…)
İşte biz demokrasi diyoruz. Zenginlik diyoruz. Huzur diyoruz. Özgürlük diyoruz.
İstanbul cevabını veriyor.
Bahar diyoruz, bahar!
*****
Son olarak değerli arkadaşlarım
Seçimlerin olacağı son gün, 14 Mayıs Anneler Günü.
Seçimlerin olacağı gün aynı zamanda Anneler Günü.
Mayısın 2. Pazarı.
Gelin bu 14 Mayıs’ta annelerimize baharı hediye edelim arkadaşlar.
“Oyumu sana hediye ediyorum anneciğim” diyelim ve adaleti, barışı, huzuru annelerimize hediye edelim.
Ama bu anneler günü aynı zamanda annelerden de çocuklarına bir hediye bekliyoruz.
Diyoruz ki evlatlarımız için, çocuklarımız için, en güzel hediye demokrasidir.
Anneler de çocuklarına demokrasi hediye etsin diyorum.
Anlaştık mı? (…)
Anlaştık.
Evet 8 kaldı.
*****
Diyorum ki haydi İstanbul haydi diyorum (…)
Haydi Türkiyem haydi! (…)
Haydi berekete! (…)
Haydi özgürlüğe! (…)
Haydi zenginliğe! (…)
*****
Hepinizi saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.
Sağ olun, var olun.