Genel Başkanımız Ali Babacan’ın
1. Olağan Eskişehir İl Kongresi Konuşması
DEVA Partisi’nin değerli Genel Merkez Kurul Üyeleri, Eskişehir İl Teşkilatımızın çok değerli Başkanı, Değerli ilçe başkanlarımız, teşkilat mensuplarımız, Siyasi partilerin kıymetli temsilcileri,
Sevgili Eskişehirli gönüldaşlarımız,
Türkiye’nin farklı illerinden gelip bugün bizlerle beraber olan saygıdeğer konuklarımız,
Ulusal ve yerel basınımızın değerli mensupları, Ekranları başında bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız;
Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor, Eskişehir teşkilatımızın birinci olağan il kongresine hoş geldiniz diyorum.
***
Porsuk Çayı’yla, Odunpazarı Evleriyle, camileriyle, çarşılarıyla, parklarıyla, müzeleriyle Anadolumuzun parlayan kültür ve sanat kentinde,
Gençlerin, öğrencilerin şehrinde, Eskişehir’de olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk şöyle demişti: “Eskişehir’i ve Eskişehirlileri çok iyi tanırım. Milli Mücadele yıllarında büyük vatanseverlik ve üstün bir cesaretle mücadelemizin daima yanında olmuş, bu mücadeleye çok geniş yardımda bulunmuşlardır.”
***
Değerli arkadaşlar,
9 Mart 2020 tarihi, Türkiye siyasetinde bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçti. Ülkemiz, DEVA Partisi’nin kurulmasıyla yepyeni bir soluk kazandı.
Türkiye’nin birbirinden güzel renkleri partimizin çatısı altında bir araya gelmeye başladı.
Türkiye’nin en genç, en yeni, en yenilikçi siyasi partisini hep birlikte kurduk.
Kimsenin şüphesi olmasın, bu sancılı günleri geride bırakıp, ülkemizi her alanda en üst seviyeye taşıyacağız. Gerçek bir hukuk devletiyle, özgürlüklerin doyasıya yaşandığı, milletimizin refahının yükseleceği günler yakın. Hiç kuşkunuz olmasın.
Değerli arkadaşlar,
Ülkemıż şu andaki bu kötü yönetıṁ yüzünden ıḟ ade ve basın özgürlüğü alanındavahıṁ bıṙnoktada.İfadeözgürlüğüönemliçünkühastalığınteşhisi oradan başlıyor.
Onlarcagazetecı̇cezaevıṅde,tam715basınkartııṗtaledıl̇mış̇.Basınkartı iptali ne demek artık emeklilik haklarından bile istifade edemiyorlar demek.
Sınır Tanımayan Gazetecıl̇er Örgütünün 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksı'̇ne göre, Türkıẏ e basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 154’üncü sırada yer aldı.
Sonlardayızarkadaşlar.BulıṡtedesonsıradaKuzeyKoreyeralıyor.Bıżıṁ bıṙüstümüzdeBelarus,bıṙaltımızdaıṡeRuandavar.
Ne yazık ki, hayırlı göstergelerde yukarılarda değiliz.
Türkiye’yi bulmak için, listede aramaya sonlardan başlamak daha kolay.
Buutançverıċı̇tabloyuTürkıẏehaketmıẏor.Türkıẏe’nıṅ lıġı̇budeğil. Hayırlı olmayan göstergelerde ise ne yazık ki yukarılardayız arkadaşlar.
Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tarihi boyunca aldığı kararlara. İfade özgürlüğü hakkında en çok ihlal kararı verilen ülke Türkiye.
Mahkemenin kurulduğu günden bu yana, ülkemiz hakkında tam 356 defa ifade özgürlüğü ihlali kararı verildi. İkinci sırada Rusya geliyor. Rusya hakkında ise 72 kez ihlal kararı verilmiş.
En yakın rakibimize bile 5 kat fark atmış durumdayız ne yazık ki.
Bu tablo Türkiye’ye yakışmıyor. Demokrasimizi mutlaka en üst seviyeye taşımak zorundayız. İfade özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılmadıkça demokrasimiz ilerlemeyecek. Ekonomimiz düzelmeyecek. İşsizlik azalmayacak. Bunlar o bağlantıyı hala kafalarında kuramıyorlar.
Saygıdeğer dostlarım,
Gittiğimiz şehirlerde gençlerimiz yanımıza geliyor. Liseli gençlerimiz, üniversiteli gençlerimiz “Özgürce tweet atmaktan çekiniyorum” diye şikayet ediyor.
Bu işi öyle bir duruma getirdiler ki, gençlerimiz birbiriyle “Silivri soğuktur şimdi” diye şakalaşıyor.
Ne kadar trajik durumda olduğumuzun göstergesi. “Şimdi ben bu düşüncelerimi yazarsam, başıma iş alırım” diye çekiniyorlar. Bir gece yarısı kapımız çalar, polis gelir diye çekiniyorlar. İleride bu yazdığımı önüme koyarlar, iş vermezler diye çekiniyorlar.
16, 17, bilemediniz 20, 21 yaşlarında gençlerimiz bunları söylüyor. Bırakın gençleri eleştirsinler, mizah yapsınlar.
Daha önce de söylemiştim, bir de Eskişehirli dostlarımın yanında tekrar etmek istiyorum:
Bütün bu sorunların çözümü çok kolay arkadaşlar. Tek bir harekete bakar. İktidara geldiğimizde bir parmak şıklatacağız, “gençler, özgürsünüz” diyeceğiz.
O kadar.
Devletin görevi gençlerimizi korkutmak olamaz, devlet onların haklarını korumakla mükelleftir.
Düşünen, düşüncesini ifade eden, konuşan, tartışan, eleştiren, birbirini dinleyen bir Türkiye için yola çıktık.
Gençlerimiz için, gençlerimizle birlikte yola çıktık.
Gençlerle yan yana yürümüyoruz biz sevgili arkadaşlar. Gençlerin arkasında yürüyoruz, arkasında. Gençler Türkiye’mizin yarını değil bugünü.
Biliyorsunuz, partimizin tüm organlarında gençlik kotası getirdik. Tüzüğümüzde bunu güvence altına aldık. Yüzde 20 gençlik kotamızla birlikte Türkiye siyasetinde değişimin adı olacağımızı ifade ettik. Gençleşmeyi önce kendi partimizden sağladık.
Değerli arkadaşlar,
Gençliğin dinamizmi ve gücü, hayal ettiğimiz özgür, adil ve demokrat ve müreffeh Türkiye’nin güvencesidir.
DEVA Partisi olarak, gençlerimiz için, başta eğitim olmak üzere her alanda fırsat eşitliğini ve özgürlükleri garanti altına alacağız.
Biliyorum, Eskişehir okur yazarlık oranının en yüksek olduğu şehirlerimizden biri. Eskişehir bir eğitim kenti, bir öğrenci kenti.
Fakat maalesef ülkemizin eğitim politikası içler acısı. Biliyorsunuz şu pandemi döneminde uzaktan eğitimi de beceremeyip gençlerimizi mağdur ettiler.
Her gelenin yapboza çevirdiği, sistemle sürekli oynandığı ülkemiz maalesef eğitimde dünya sıralamasında çok gerilerde.
Türkiye, uluslararası öğrenci değerlendirme programı sonuçlarında son sıralarda yer alıyor. Üniversite mezunları iş bulamıyor.
Yaşanan sorunların temelinde, eğitim sistemimize uzun vadeli bakılmaması yatıyor. Eğitim konusu sürekli olarak siyasi ve ideolojik bir çatışma alanı haline getiriliyor.
Yönetime gelenler “kendi fikrine benzeyen”, adeta tornadan çıkmış çocuklar ve gençler yetiştirmeye çalışıyor. Tek dertleri bu. Çocukların hayatı, hayalleri hiçbiri umurlarında değil.
Oysa eğitim, devletin ideolojik görüşüne göre çocukları tornadan geçireceği bir araç değildir.
Eğitim, toplum mühendisliği yapmanın bir aracı hiç değildir. Biz bu anlayışı sona erdireceğiz.
Biz DEVA Partisi olarak eğitimde öncelikle fırsat eşitliğini, adaleti ve insanı merkeze alacağız.
Türkiye’nin doğusu ile batısı, şehirleri ile köyleri arasındaki eğitim farkını azaltmak için çalışacağız.
Sadece parası olanın değil, herkesin iyi eğitim alması için çalışacağız. Zorunlu eğitimi üç yaşında başlatacağız. Çocuklarımızın erken yaşlarda,
doğuştan sahip oldukları özellikleri dikkate alan bir eğitim sistemi kuracağız.
Dil eğitimini anasınıfından itibaren çocuklarımıza sunacağız. Bu ilkokulda da yoğun şekilde devam edecek.
Biz çocuklarımıza ezberlemeyi değil, ezberleri tekrar etmeyi değil, sorgulamayı öğreteceğiz. Soru soran gençlerden korkmayacağız!
Biliyoruz ki, soru sormak öğrenmenin en etkili yoludur. Sorgulamak, demokratik bir ülkede gençlerimizin sahip olması gereken en önemli özelliklerden birisidir.
Gençlere diyeceğiz ki “merak edin, sorun, sorgulayın, eleştirin.” Gençlerin sorularından da eleştirilerinden de fikirlerinden de korkmayacağız.
Çağdaş dünyanın temelinde eleştirel düşünce yatar. Gelişmiş toplumlar, eleştiriyi bastıran değil, eleştiriyi teşvik eden toplumlardır. Biz, eleştirel düşüncenin önünü açacağız.
Çocuklarımıza, gençlerimize de merak etmekten, sorgulamaktan, eleştirmekten korkmamayı öğreteceğiz.
Çocuklarımızın analitik düşünmelerini geliştireceğiz.
Sadece öğretime odaklanmayacağız; çocuklarımızın, gençlerimizin sosyal,
duygusal ve psikolojik gelişimlerini de eş zamanlı sağlamak için çalışacağız.
Seçmeli ders çeşitliliğini artıracağız. Esnek ve adeta kişiselleştirilmiş bir müfredat anlayışı getireceğiz. Çünkü biz biliyoruz ki her bir çocuk farklıdır. İhtiyaçları da farklıdır. Basmakalıp tek bir modele onları mahkum etmeyeceğiz.
Çocuklarımızın, gençlerimizin hayallerini kalıplara sokmayacağız. Ezberlerle, sınav kaygılarıyla gençlerimizi korkuya boğmayacağız.
Tam da bu nedenle, gençlerimizin büyük kaygı duyduğu üniversiteye giriş sınavlarını yılda birkaç defa yapacağız. Hastalık veya benzer nedenlerle sınavı kaçıran gençlerimizin farklı tarihlerde sınava yeniden girme hakları olacak.
Hazır üniversite demişken arkadaşlar, üniversiteleri de özgürleşireceğiz. Yüksek Öğretim Kurulu’nu kapatacağız, kaldıracağız. 12 eylül darbesinin akademideki kalıntılarına son vereceğiz. Üniversitelerde itaatin, biatın değil, aklın, bilimin önünü açacağız.
Herkesi tek mesleğe zorlayan katı eğitim modellerini terk edeceğiz.
İnsan ömrü uzuyor artık. Teknoloji de gelişiyor. İş gücü piyasasının talepleri zaman içinde değişiyor.
Bu yeni dünyada gençleri tek bir mesleki kalıbın içine sıkıştırmak doğru mu?
Bu gençlerimizi mutlu eder mi? Ülkeyi geliştirir mi?
Bunun yerine hayat boyu eğitim ile bireylerin değişmelerine imkan tanıyacak,
yeni ilgi alanlarına cevap verecek eğitim modelini oluşturacağız. iyyi
Biz DEVA Partisi olarak çocuklarımız için bir tek gün dahi vakit kaybetmememiz gerektiğini biliyoruz. Bu yüzden çalışıyoruz. Yarınlarımızı şimdiden kurmak için, hiç vakit kaybetmeden bu konuları ele alıyoruz.
Değerli arkadaşlar, artık dünya eskisi gibi değil, 18 yaşında yapılan bir meslek tercihi ileriki yaşlarda doğru tercih olmaktan çıkabiliyor. Bugünün dünyasında 18 yaşında bir gencimizin seçtiği meslek o gencimiz yaş aldıkça belki de o mesleğe olan ihtiyaç dünyada azalacak. Farklı alanlar ön plana çıkacak. İşte tam da bu sebeple, hayat boyu öğrenim modeliyle insanlarımızın kariyer, meslek, ilgi alanlarını değiştirebilecek bir modeli çok önemli görüyoruz.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin DEVA’sı hazır. Türkiye’nin yarınlarının DEVA’sı hazır.
Değerli arkadaşlarım,
Gençlerimiz ülkeyi terk etmek istiyor. Bu ülkenin sorunlarını çözmek istiyorsak, öncelikle gençlerimizin yüzde 76’sının niçin yurtdışında yaşamak istediğini sorgulamak zorundayız.
Bu ülke onlara bir şey yapıyor ki gitmek istiyorlar. Ya da bir şey katmıyor ki gitmek istiyorlar.
Her gün bize yerlilik ve millilik anlatanlara sesleniyorum:
Siz gençlerimizi öyle bir noktaya getirdiniz ki, gençlerimiz yarınlarını artık kendi vatanlarında kurmak istemiyor.
Bu mudur yerlilik? Bu mudur millilik? Bu mudur milliyetçilik?
Bunu kabul etmiyoruz. DEVA Partisi iktidarında gençlerimiz, kendilerine sağlanan özgürlük ortamında, yarınlarına güvenle bakabilecek. Biz gençlerimizin kaygılı değil, huzurlu olmasını, mutlu olmasını hedefliyoruz. Henüz doğmamış çocuklarımıza şimdiden bunun sözünü veriyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Ülkemizde işsizlik almış başını gitmiş. Gençlerimiz işsizlikten yakınıyor. Tabloya şöyle bir bakalım:
15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 26. İstihdam oranı ise yüzde 31’e geriledi arkadaşlar. Yani her 100 gencimizden sadece 31’i çalışıyor şu anda.
Ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin oranı da artışta; yaklaşık yüzde 30 seviyesinde. Yani bu her üç gencimizden biri demek.
Gençler, iş bulamadığı için ailesinden aldığı harçlıkla geçimini sürdürüyor. İşsizlik, gelecek kaygısı can yakıyor, can alıyor. Gençlerimiz “Boşuna mı
okuduk?” diyor. Aileler “boşuna mı okuttuk?” diyor.
Onca yıl okumuş, emek vermiş bir genç, torpili olmadığı için devlette ya da özel sektörde işe giremezken, mevcut hükûmetten referanslı olanlar iyi mevkilere gelebiliyor.
Biz, kamuda işe alımlarda mülakat sistemine son vereceğiz. Gençlerimizin yazılı sınavlardan aldıkları yüksek puanlara rağmen işsiz bırakılmalarına sebep olan mülakat sistemini kaldıracağız. Mülakat olmuş particilik aracı, mülakat olmuş bazı toplum kesimlerini dışlama aracı, mülakat olmuş eş, dost, ahbap kayırma aracı.
Onun adamı, şunun yakını, o partiden, bu fikirden demeyeceğiz. Liyakate, bilgiye değer vereceğiz.
Ben ve arkadaşlarım 2008-2009 küresel krizinde, yoğun emeklerle, işsizliği %9’a kadar düşürmüştük. Bu çalışmalarımızı da diğer siyasi partilerle istişare ederek yaptık. Her bir yasal düzenlemeden önce otururduk, muhalefet partilerinin bu konuda çalışan milletvekilleriyle konuşur, görüşlerini alırdık. Görüşlerini tercih ederek düzenleme yapardık. Onun için başarılı olduk. Ayrıştırmadık. Bir biliyorsak, bir bilene sorduk ve Türkiye başarılı oldu.
Şu anda işsizlik tarihi rekor seviyeyede.
Neyi teslim ettiysek batırdılar.
Ama değerli arkadaşlar, biz işsizliği düşürdük, yine düşürürüz.
İş bulamamak gençlerimizin kabahati de değildir. Kaderi de değildir.
Öncelikle yatırımlar için güven ortamını sağlayacağız. Güvenin olmadığı yerde yatırım olmaz. Bizim geleneğimizde, değerlerimizde güvenin pek çok ölçüsü vardır ama en önemli üçünü hemen sayalım:
Birincisi, konuşunca doğruyu söyleyeceksiniz. İkincisi, söz verince yapacaksınız. Üçüncüsü, size bir şey emanet edildiği zaman o emaneti gözünüz gibi koruyacaksınız, emanete ihanet etmeyeceksiniz.
Mevcut hükûmette bunların hiçbirisi kalmadı arkadaşlar. Yatırımcıya güven veremiyorlar, gençlerimize güven veremiyorlar, işsizlik yükseliyor.
Gençlerimizin hayalleri olduğunu, parlak fikirleri olduğunu biliyorum. Ama bu fikirleri gerçekleştirebilmeleri için özgürlük ortamı şart.
Gençlerin hayallerine vurulan prangaları teker teker söküp atacağız.
Genç girişimcilerimizin önünü açacağız. Yenilikçi fikirlerinin yanında olacağız.
Gençlerimizi aktif iş gücü programlarından daha fazla yararlandırarak niteliklerini ve becerilerini arttıracağız.
Kendi işini kurmak isteyenlere verilen girişimcilik eğitimlerini ve desteklerini, gözden geçireceğiz. Burada da fırsat eşitliğini ve etkinliği sağlayacağız.
Gençlerin çalışma hayatı ile erken yaşta tanışmasını sağlayacak iş modelleri geliştireceğiz.
DEVA Partisi, bu ümitsizliğe, bu çaresizliğe son vermek için hazır. İşsizlikmiş mişsizlikmiş bunları geride bırakacağız.
Gençlerimiz kendi ayakları üstünde duracaklar. Kara kara düşünmeden yuvalarını kuracaklar. Ailelerine muhtaç bir şekilde yaşlanmayacaklar.
***
Değerli arkadaşlar,
Hani konuşmamın başında demiştim ya, hayırlı hiçbir göstergede listenin başında değiliz.
Bakın bir örnek daha.
Dünyada internet hızı endeksinde ülkemiz 221 ülke arasında 117. Sırada. Avrupa’da ise listenin sonundayız.
Milletimize hızlı internet sağlamak için yatırım yapacağız. Gençlerimiz hızlı internetten ücretsiz faydalanacak.
Bu arada, hani A Milli Futbol Takımımız maç kaybedince çatanlar, “küme düşürdünüz” diyenler var ya... şimdi onlara sesleniyorum:
Yahu siz Türkiye’yi her alanda amatör kümeye düşürdünüz. Bundan bahsetsenize biraz. Bu pırlanta gibi sporcularımıza, gümbür gümbür gelen genç jenerasyonumuza devletin tepesinden laf edilir mi?
Sevgili gençler,
Ben ve arkadaşlarımın işin başında olduğu dönemde, işe giren gençlerimiz kısa bir süre içinde eski-yeni bir araç sahibi olabiliyordu. Şimdi ise maalesef bu hayal oldu.
Fiyatları görüyorsunuz. Her şey almış başını gitmiş. Bakıyorum piyasaya, uçmuş. Sanki otomobil yeni icat oldu!
21. yüzyıldayız, 21. yüzyılda. Açıyorsunuz interneti, belgesellere bakıyorsunuz. Haberleri tarıyorsunuz. Elektrikli arabaları, sürücüsüz arabaları görüyosunuz. Bizim bunları konuşmamız gerekirken, mevcut kötü yönetimin çıkardığı sorunlarla vakit kaybediyoruz.
Bakın Özel Tüketim Vergisi var, biliyorsunuz. Bazı ürünlerde ÖTV oranı gerçeklikten kopup gitmiş durumda. İpin ucu kaçmış.
Son derece yüksek oranlardan söz ediyoruz. Otomobilde yüzde 220’ye varan ÖTV’lerden bahsediyoruz.
Üstüne bir de KDV ekleniyor. Bu vergilerin dengelenmesi lazım arkadaşlar.
Vergi gelirlerinin adil ve mantıklı bir şekilde toplanması lazım. Biz tüm bunları rasyonel ve akılcı bir çerçevede yeniden gözden geçireceğiz.
***
Değerli Eskişehirli dostlarım,
Eskişehirli esnafımız da özellikle şu dönemde iş yapamaz hale geldi. Kepenkler kapatılıyor. Yoğun bir öğrenci nüfusu olan bu kentin cıvıl cıvıl sokaklarından, öğrencilerin çekilmesiyle birlikte, ekonomik hayat sekteye uğradı.
Ekonomi yönetiminde çuvalladıkları için pandemi döneminde de son derece başarısız bir sınav verdiler: Zaten canının derdiyle uğraşan vatandaşlarımızın adeta yakasına yapışıyorlar “vergi vergi” diye, “SGK primlerini” öde diye.
Değerli arkadaşlar,
Pandeminin ilk günlerinden bu yana defalarca tavsiyelerde bulunduk. Biz sadece eleştirmiyoruz, çözüm de sunuyoruz. Çözüm önerilerimizi ortaya koyduk. Pandeminin hem sağlık hem de ekonomi üzerindeki etkilerini azaltmak için yapılması gerekenleri açıkladık.
Bize ders vermeyin diyorlar ama derse çok ihtiyaçları var. Bunları söylemek zorundayız. Çünkü esnafı bilmiyorlar, koptular.
Ev ödevlerini ellerine tutuşturuyoruz, daha ne bekliyorlar?
Yıllarca ekonomiyi yönetmiş ve ekibiyle beraber bu ülkeyi krizlerden çıkarmış bir kardeşiniz olarak söylüyorum; yapılacak şey çok açık:
Derhal ama derhal küçük işletmelerin tüm vergi ve SGK prim ödemelerini pandeminin etkisi bitene kadar erteleyin. Hele hele stopajı hiç almayın.
Dükkan kapalı, esnafın cebine para girmiyor, kirasını bile ödeyemiyor. Bir de devlet esnafın yakasına yapışıyor “stopaj” diye. Stopaj almayın.
Ertelediğiniz vergilerin geri ödemesini de uzun vadeye yayın.
Kredi borçlarını, en az bir yılı ödemesiz olmak üzere, faiz almadan uzun vadeye yayın.
Esnafımıza, küçük işletmelere, kapalı kaldıkları dönem boyunca derhal kira desteği sağlayın.
Ancak böyle destekler ve yeniden yapılandırma esnafımızı rahatlatır: uzun vadeli ve kesinlikle sıfır faizli yapılandırma.
Merkez Bankasının faizini %15’e çıkarttınız, “faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur” diye. Yanlış bir tezle ülkeyi bu hale düşürdünüz. Üçüncü Merkez Bankası başkanı ilk günden açıkladı, sizin teziniz ne oldu?
Değerli arkadaşlar,
Eskişehir’in en verimli ovasında; 1.sınıf tarım arazilerinin üstünde kurulmasına çalışılan santralin öyküsünü de biliyorum sevgili dostlarım.
Yaklaşık 575 futbol sahası büyüklüğünde bir alandan bahsediyoruz.
Ben buradan sormak istiyorum, bula bula birinci sınıf tarım arazisini mi buldunuz? Bunun kabul edilebilir tarafı yok arkadaşlar.
Yeri gelmişken DEVA Partisinin enerji politikalarındaki net tavrının bir kez daha altını çizmek istiyorum:
Biz çevre dostu, yenilenebilir ve temiz enerjiye öncelik vereceğiz. Çünkü biz çocuklarımıza yaşanabilir bir çevre bırakma sorumluluğuyla hareket etmek zorunda olduğumuzu biliyoruz.
Değerli arkadaşlar,
Eskişehirimizin trafik, altyapı, otopark sorunu var.
Şehir içi trafik probleminin farkındayız. Kuzey ve güney çevreyolları yapımına henüz başlanamadı. Alpu-Eskişehir karayolu bir türlü bitmek bilmedi.
Doğru bir planlamayla şehrimizin ulaşım sorununu hafifleteceğiz.
Eskişehir’in havalimanında tarifeli uçak seferleri yapılmıyor. Bu sorunun da giderilmesi gerekiyor. Acenta desteğinin, uçuş desteğinin sağlanması gerektiğini düşünüyoruz.
Eskişehir, biliyorsunuz sanayimiz için oldukça elverişli bir kent.
Organize sanayi bölgesi ve gelişim alanlarıyla son derece cazip bir sanayi merkezi.
Eğitimli ve nitelikli işgücü, ulaşım ve lojistik açısından sahip olduğu stratejik konum nedeniyle, her türlü sanayi yatırımına da açık bir şehrimiz.
Havacılık, dijital teknolojiler, yazılım, otomotiv gibi katmadeğeri yüksek üretimin olduğu bir şehrimiz eskişehir.
Ülkemizin tek uçak motor fabrikası ile, dizel lokomotif motoru üreten tek fabrikası burada.
Fakat organize sanayi’nin limanlara doğru demiryolu bağlantılarının yapılmaması, yatırımların önünde bir engel olarak duruyor.
Demiryolu iyileştirmeleri, bağlantı projeleri 10 yıllık planlarda bile yer almıyor.
Hani onlar, Kanal İstanbul gibi çevre etkisini bile doğru düzgün ölçmedikleri rant projelerini anlatıp duruyorlar ya, bizim gerçek bir projemiz var:
Biz ülkemizin limanlarını büyüteceğiz. Limanlarla demiryollarının bağlantılarını kuracağız. Böylece doğudan batıya kuzeyden güneye yük taşımacılığını demiryollarıyla sağlayacağız.
Üreticilerimiz için lojistik sorununu yatırımcılarımızın maliyetlerini düşürecek şekilde çözeceğiz.
Sermaye yetersizliği yaşayan müteşebbislerimizin yanında olacağız. Eskişehir’e yapılacak yatırımları en iyi seviyeye taşıyacağız.
Değerli arkadaşlar,
Eskişehir’in toprakları verimli, çiftçileri de çalışkan. Ama çiftçimiz bin türlü sorunla mücadele ediyor.
Çünkü çiftçimiz sahipsiz, çiftçimiz yalnız. Devletten yeterli desteği alamıyor. Ürün taban fiyatları girdi maliyetlerini karşılamıyor. Kullandıkları tohumun, gübrenin, ilacın, yemin fiyatı, mazotun fiyatı her gün artıyor. Çiftçinin beli bükülüyor.
Biliyorsunuz, bu günlerde mecliste gelecek yılın bütçesi görüşülüyor. Bakıyoruz, gelecek yıl için tarımsal destek ödeneği 22 milyar TL. Bu yıl da zaten 22 milyar TL idi. Yani 2020’den 2021’e artış sıfır.
Bir de Cumhurbaşkanlığı ödeneğine bakıyoruz; 2021 bütçesinde 2020’ye göre tam %28 artış var.
Tarımsal girdi maliyetleri bu kadar artarken çiftçiye verilen destekte hiçbir artış yapmayan hükümet, Cumhurbaşkanlığı bütçesinde %28 artış yapıyor.
Bakın, siz “itibardan tasarruf olmaz” diyerek, kendi harcamalarınızı her yıl enflasyonun çok üzerinde artırırken, çiftçimizin en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda gereken desteği vermeyeceğinizi ilan ediyorsunuz.
Ne yaptığınızın farkında mısınız?
Bu tam anlamıyla, ülkenin gerçeklerinden, tarımından, çiftçisinden habersiz olmak demektir. Artık dinlemiyorsunuz, görmüyorsunuz demektir.
Ama bu millet her şeyi gayet iyi biliyor. Önüne sandığın geleceği günü de iple çekiyor.
Biz, Eskişehirli çiftçilerin sorunlarını da biliyoruz, seslerini de duyuyoruz.
Eskişehir’in verimli topraklarında, tarımın teknolojiyle buluşması, ürün çeşitliliğinin arttırılması, bilinçli tarımın özendirilmesi, tarımsal desteklerin tarımsal üretime aktarılması için projelerimiz hazır dostlarım.
Yani arkadaşlar, özetle;
Eskişehir halkı, bu üretkenliğin, bu çalışkanlığın karşılığında, katma değeri daha yüksek ve dış ticarette daha fazla talep edilen ürünleri üretmek için desteklenmeyi hak ediyor.
Üretimin çevreye duyarlı olarak yapılmasını, demiryolu ve havalimanı kapasitesinin arttırılmasını, şehrin imar edilmesini, kentin altyapısının güçlendirilmesini hak ediyor.
Biz Eskişehir’e DEVA olmaya hazırız. Türkiye’ye DEVA olmaya hazırız.
Soruyorum şimdi:
Demokrasi için, atılım için Eskişehir hazır mı? ***
Saygıdeğer konuklar;
DEVA Partisi, kadınlarla gençlerle, çiftçilerle, emeklilerle, öğretmenlerle işçilerle, esnafla eşitlik için, adalet için, özgürlük için yola çıktı.
Çözüm haritamız belli. Çözümün sözcüsü bizler olacağız. Ayrışmayacağız, ayrıştırmayacağız. Toplumu kutuplara ayırmayacağız. Hep beraber Türkiye’nin yaralarını saracağız.
Biz Türkiye’nin haysiyetli insanları için buradayız.
Artık Türkiye’nin DEVA’sı var.
Eskişehir’in DEVA’sı var ve biz hazırız.
Hepinize çok teşekkür ediyorum.