28 Mayıs 2025
Ali Babacan 28 Mayıs 2025
Haftalık Grup Toplantısı
Kıymetli Genel Başkanlarımız,
DEVA Partisi’nin, Gelecek Partisi’nin ve Saadet Partisi’nin değerli milletvekilleri, yöneticileri,
Kıymetli teşkilat mensuplarımız,
Sivil toplum kuruluşlarının ve meslek örgütlerinin değerli temsilcileri,
Kıymetli basın mensupları,
Ekranları başında ve şu anda bizleri bu salonda izlemekte olan değerli konuklar,
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor,
Yeni Yol grubunun haftalık toplantısına hoş geldiniz, sefalar getirdiniz diyorum.
Sözlerimin hemen başında, bugün bağımsızlık günün kutlayan Can Azerbaycan’a buradan, Ankara’dan, Başkentimizden gönül dolusu sevgilerimi iletmek istiyorum.
Yine, EuroLeague’de ikinci kez şampiyonluğa ulaşarak ülkemize büyük bir gurur yaşatan Fenerbahçe Basketbol Takımı’nı tekrar yürekten tebrik ediyorum.
Bu büyük başarının arkasında emeği olan tüm sporcuları, teknik ekibi, yöneticileri ve her koşulda takımının yanında olan fedakâr taraftarları ayrıca özellikle kutlamak istiyorum.
Değerli Arkadaşlar;
Bir ülkenin kaderi, inatla değil; akılla, sağduyuyla ve vicdanla yazılır.
Siyaset ise öfkeyle, intikam duygusuyla değil; uzlaşıyla, ortak akılla ve milletin iradesiyle yapılır.
Geçtiğimiz hafta sonu Sayın Erdoğan şöyle bir açıklama yaptı. Aynen kendi cümleleri ile aktarıyorum.
Diyor ki:
“Siyaset demokrasiyi güçlendirmek için yapılır. Milleti dinlemez, halkın sorunlarına çözüm üretmezseniz, halkçı değil rantçı olursunuz.”
Herhâlde sadece ben değil, bu cümleleri işiten herkes şaşırıp kalmıştır.
Sanki, iktidarı eleştiren herkesi susturan; yargıyı siyasallaştıran, “benim yargım” diyerek adaleti kendi çizgisine çekmeye çalışan kendisi değilmiş gibi…
Sanki, milletin taleplerini değil; etraflarına çöreklenmiş menfaat şebekesini önceleyen bu iktidar değilmiş gibi…
Değerli arkadaşlar;
Bu ülkede milletin sırtına yük bindikçe, birileri servetini katladı.
Milletin sesi kısıldıkça, birileri makamlarını büyüttü.
Bakın, halkçılık nedir, rantçılık nedir, size hemen özetleyeyim:
Halkçılık, adil olmaktır;
Rantçılık, enflasyonu patlatıp, faizi %50’ye çıkartmaktır.
Halkçılık, şeffaf olmaktır;
Rantçılık, “Kur Korumalı Mevduat” hesabı diye bir ucubeyi 40 yıl sonra yeniden getirip bu ülkenin başına bela yapmaktır.
Halkçılık, hesap verebilmektir;
Rantçılık, imar değişikleriyle yandaşları zengin etmektir.
Şimdi, Sayın Erdoğan’ın tabiriyle kim halkçı, kim rantçı artık milletimizin takdirine bırakıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
Dün acı bir yıl dönümünü, demokrasimizin utanç sayfalarında yer alan 27 Mayıs darbesinin 65. senesini geride bıraktık.
27 Mayıs’ı layığıyla anmak istiyorsak, günümüzdeki her bir vesayet odağının karşısında kararlılıkla durmak zorundayız.
27 Mayıs’ı gerçekleştirenler tarihin karanlık sayfalarına çoktan gömülmüşken; onların akıbetinin tüm vesayetçilere ibret olmasını diliyorum.
Bugün Adnan Menderes’in adı yurdun dört bir yanında, Meclis’te, kürsülerde anılırken; Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan saygıyla yad edilirken; o günün darbecilerinin adını anan yok.
Adını hatırlayan, bilende yok.
Demokrasi şehitlerinin isimleri sokaklara, üniversitelere verilirken; darbecilerin artık esamesi okunmuyor.
Şüphesiz bu bize çok şey söylüyor arkadaşlar.
Bu millet, darbecilere sahip çıkmaz.
Bu millet, vesayetçilere destek vermez.
Bu millet; haksızlığın hukuksuzluğun arkasında durmaz; tam karşısında durur, hem de dimdik durur. (…)
Ben buradan Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı bir kez daha saygı ve rahmetle anmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Geçtiğimiz günlerde Anayasa bir kez daha; ancak bu kez Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında delindi.
İktidar bu işe bir kez alıştı, artık durdurabilen aşk olsun...
Bunlar, hukuku defalarca ayaklar altına aldılar; Anayasa’yı delik deşik hâle getirdiler.
Meclis’teki bazıları da baktılar, hükûmet deliyor bir şey olmuyor.
AYM kararlarına uymayanlar, AİHM kararlarına uymayanlar ellerini kollarını sallayarak geziyorlar;
Bu kez de, Meclis komisyonunda, “Bir kere de biz delelim, ne olacak’ “dediler.
HSK denilen bir yapı var biliyorsunuz; Hakimler Savcılar Kurulu.
Buna Meclis tarafından beş üye seçiliyor;
Anayasa’da bu beş kişinin nasıl seçileceğiyle ilgili hüküm açık açık yazıyor.
Komisyonda birinci tur, ikinci tur kuralları var ve olmazsa üçüncü turda kura yoluyla yapılacak seçime dair Anayasa’da çok açık hükümler var.
Madde madde saymış, komisyon nasıl çalışacak diye.
Fakat Karma Komisyon, Anayasa’nın hükümlerine uymadı arkadaşlar,
Son turda kura yerine tekrar seçim yaptılar, komisyondan genel kurula gönderilen isimleri tekrar oylayıp geçirdiler.
İşte size apaçık bir Anayasa ihlali.
Değerli arkadaşlar, açık ve net:
Düzensizlik bulaşıcıdır, kanunsuzluk bulaşıcıdır, çürüme bulaşıcıdır.
Bir elmanın bir yerinde çürüme başladıysa devamı gelir, çürüme elmanın tamamına yayılır.
Bakın, 1969 yılında yapılan bir deneyden bahsedeceğim size. Deneyin adı “Zimbardo Kırık Cam Deneyi”. İbretliktir…
Bilim insanları, iki ayrı mahalleye, terk edilmiş iki eski araba bırakıyorlar.
Birini bir mahalleye, birini uzaktaki başka bir mahalleye bırakıyorlar…
Bırakırlarken arabalardan birinin ön camını kırıyorlar, diğer arabayı sapa sağlam bırakıyorlar.
Bir hafta sonra geliyorlar ki, ön camını kırdıkları arabanın diğer camları da kırılmış, berbat halde. Arabanın üzerine sprey boyayla yazılar yazılmış, kaportasının sağı-solu ezilmiş, deşilmiş.
Sonra gidip diğer mahalleye bakıyorlar:
Ön camı sağlam olan diğer araba yerinde sapa sağlam öylece duruyor, hasarsız.
Kıssadan hisse şu:
Küçük suçlar, büyük suçları doğurur arkadaşlar.
Bir arabadaki kırık bir cam, o arabayı delik deşik edebilir; “Bu aracın camlarını kırmak serbest” algısını pekiştirebilir.
Eğer siz herhangi bir konuda “Burada Anayasa’ya uymayabilirsiniz” mesajı verirseniz, bu tek bir çatlaktan tüm topluma hukuksuzluk sızar.
Bizim görevimiz belli. Ne yapacağız?
Biz o arabada küçücük bir kaporta darbesi dahi hiçbir hasar yol açmayacağız, açtırmayacağız.
En küçük bir hukuksuzluğu dahi, kürsülerden haykıracak; en ufak suça dahi müsamaha göstermeyeceğiz.
Sağlam duracağız ki; yapılan hukuksuzluk başkalarına cesaret vermesin; küçük suçlar, daha büyüklerini doğurmasın.
Bu sebeple, iktidarın tepesindekileri uyarıyorum:
“Anayasa bir kez delinirse çok şey olur” diyorum.
Sizden cesaret alan bazı hakimler, savcılar “Ülkenin başındaki uymuyor, Meclis uymuyor, ben de uymayabilirim” der.
“Uymuyorum” hastalığı tüm ülkeye yayılır.
Bu ülkede artık hiçbir şey dikiş tutmaz.
İşte bu nedenle ki; değerli arkadaşlar, geçen hafta bu Meclis çatısı altında yapılan Anayasa ihlalini küçük bir şey olarak göremeyelim.
O delik büyür. Bir konuda Anayasa ihlali yapan başka konularda da artık tutamazsınız.
Hep beraber sağlam durmak zorundayız.
Değerli arkadaşlar,
Ülkemizde her türlü bağımlılık tavan yapmış durumda.
Vatandaşlarımız, bilhassa da gençlerimiz bir bağımlılıktan kurtulsa diğerine yakalanıyor:
Bakın ülkemizde; 2022 yılında 116 milyar sigara tüketilmiş, 2022 yılında 116 milyar sigara. 2024 yılında bu rakam tam 150 milyara çıkmış arkadaşlar.
2 yılsa 116 milyardan 150 milyara…
Sigara bağımlılığı hortlamış durumda toplumda.
Devlet ne yapıyor? İzliyor.
Yetti mi, yetmedi.
Sanal kumar, Türkiye’nin dört bir yanında yaygınlaşıyor.
İktidar ne yapıyor? Sadece izlemekle kalmıyor; lisans veriyor, önünü açıyor, sanal bahis ve kumarı cep telefonlarından kolayca ulaşılır hale getiriyor.
İşte son skandal:
Dün değil evvelsi gün haberlerde duydunuz, tam 8 yıldır sanal bahisle anılan bir şebekeye dün nihayet operasyon gerçekleştirildi.
8 yıldır zaten vardı bunun şaibesi.
2016’dan bu yana işlem yapıyor. BDDK’dan sanal para lisansı almış.
2016, dikkat edin.
Ne zaman? Dürüst ve ehil kadrolar iktidardan ayrıldıktan sonra oluyor.
Tam 26 bin banka hesabı üzerinden yaklaşık 13 Milyar liralık işlem hacmi var. Tak bir dosya bu, tek bir dosya.
Şu rakamlara bakın yahu.
Sayın Erdoğan, bu üçkağıtçılara niçin izin verdiniz?
BDDK’nın verdiği her izin çok değerlidir.
Muteber, sapasağlam her türlü istihbaratı kontrolü yapılmamış hiç kimseye, hiçbir lisans veremez bu ülkenin BDDK’sı.
Biz öyle bir kurum kurduk zamanında.
Bütün dünyaya örnek bir Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Sistemi kurduk.
Onun için 2008-2009 krizi, Amerika'da 400 bankayı batırırken, Avrupa'da yüzlerce bankayı mahvederken, bizim bankalarımız sapasağlam kaldı.
Bunlar delik deşik etti sistemi ya…
Soruyorum Sayın Erdoğan'a niçin 8 yıldır şu son dosya ile hiçbir şey yapmadınız?
İlla işi yargı mı el atacak?
Sizin idare olarak, hükûmet olarak elinizde bir sürü enstrüman var, denetim var, müdahale enstrümanı var, lisans iptali var.
Her şey hükûmetin elinde.
Ta konu yargı itikal ediyor, yargı uzun süreçler çalıştırıyor, ondan sonra kolluk devreye geçip operasyona başlıyor.
Niçin gençlerimizin bu illete bulaşmasına göz yumuyorsunuz?
Vicdanınız hiç sızlamıyor mu?
Yetmiyor arkadaşlar, bitmiyor. Bağımlılık o kadar kötü bir şey ki!
Ülkeyi yönetenlerin görmek istemediği bir başka sorundan, madde bağımlılığından bahsetmek istiyorum size.
Geçtiğimiz günlerde Bursa’daydım.
Orada bağımlılıkla mücadele eden bir derneği de ziyaret ettim.
Gençleri alıyorlar, tabii sınırlı imkânlarla, bu madde bağımlığından kurtaracak programlar uyguluyorlar.
Şimdi size oradan, Bursa’daki o kurumda bir video izletmek istiyorum:
Buyurun:
[VİDEO]
Gördünüz değil mi?
İnanın içim acıyor arkadaşlar.
Aile kurmuşu da var, sağlık çalışanı da var; her kesimden her insan var.
Uyuşturucu batağına düşmüşler; yuvaları dağılmış, perişan olmuşlar.
Şimdi bu illetten kurtulmaya çalışıyorlar.
Bu kurumda şu anda Türkiye genelinde 300 genç tedavi görüyor.
Ama kurum yöneticisinin bana söylediği, sırada bekleyen tam 8.000 genç var.
300’ü tedavi oluyor ama 8.000 gençte “Acaba bu kurumda tedavi olabilir miyim?” diye sırada bekliyor.
Bunlar durumu fark edip, “benim tedavi olmam gerekiyor” diye idrak edip, irade ortaya koyanlar.
Daha yüz binlercesi sokaklarda.
Problemin boyutunu çok büyük arkadaşlar.
Buyurun, 2025 yılı aile yılınızın özeti işte burada:
Sanal kumara, bahis, sigara, madde bağımlığı…
Ülkede artmayan bağımlılık yok.
Bu arada madde bağımlılığı deyince arkadaşlar, biliyorsunuz Yeni Yol grubu olarak Milletvekilimiz Elif Esen’in diğer milletvekili arkadaşlarla beraber bir madde bağımlılığı çalışması var. Önümüzdeki haftalar boyunca bunun hazırlıkları yapılacak ve Haziran’ın son haftası da madde bağımlılığı konusunda tüm Türkiye’de farkındalık oluşturmak üzere üç partinin ortak bir çalışması olacak. Başta Elif Hanım olmak üzere bu çalışmada yer alan, katkı veren bütün milletvekili arkadaşlarıma buradan özellikle teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Memleketimize huzur yok, bereket yok, refah yok.
Ne var?
Sigara var, kumar var, her türlü keseye uygun her türden uyuşturucu var.
Bakın arkadaşlar; Anayasa’nın 58. Maddesi ne diyor:
“Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.” diyor.
Anayasa maddesi.
Buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum:
HSK seçimlerinde Anayasa’yı çiğnediniz.
AYM ve AİHM kararlarına uymayıp pek çok insanı hala hapishanelerde tutmaya devam ediyorsunuz.
Hukuku ayaklar altına aldınız; ülkede güvenilen tek bir kurum bile bırakmadınız.
Hiç olmazsa gençlerimizin hatırına; ağlayan annelerin, gözyaşı döken babaların hatırına, yüz çevirdiğiniz şu Anayasa’nın 58. maddesini bi hatırlayın ya.
Erdoğan’ın çevresindekilere de seslenmek istiyorum, onun izniyle kumar oynatanlara da sesleniyorum:
Daha doymadınız mı?
Bu ülkenin gençlerini, gençlerinin yarınlarını mahvediyorsunuz.
Gözünüz hâlâ doymadı mı?
İnsanlarımızı zehirleyen maddelerin ticaretini yapanlar, buna göz yumanlar;
Türlü türlü gemilere-uçaklara her türden zehri dolduranlar; bunlara yol verenler:
Hepinize sesleniyorum;
Siz sanıyor musunuz ki, üç-beş kişi çuvallar dolusu doları götürecek diye, bu ülkenin milyonlarca gencini zehirlemenize izin vereceğiz?
Karşınızda biz varız biz.
Buradayız, hep beraberiz; bu sıralarda oturuyoruz.
Şimdi hep birlikte onlara seslenelim arkadaşlar.
Külliye’dekiler de duysun, şürekası da duysun;
Gemilerle uyuşturucu ticareti yapanlar da, satanlar da; onlara ortak olanlar da, onlara göz yumanlar da duysun:
Biz bunların gençlerimizi zehirlemesine sessiz kalacak mıyız? (…)
Üç-beş kişi ceplerini doldursun diye; gençlerimizin kumar batağına düşmesine sessiz kalacak mıyız? (…)
Daha yüksek sesle
Külliye duysun, Külliye; izin veren, göz yuman orası…
Ağlayan anneler, göz yaşı döken babalar da duysun.
Uyuşturucuya, sanal kumara sessiz kalacak mıyız? (…)
Sessiz kalmayacağız arkadaşlar.
Biz varız ve beraberiz.
Uzatılan her mikrofonda, bulduğumuz her kürsüde bu sorunu dile getireceğiz.
Evelallah, hepinizi tarihe gömecek; çocuklarımızı, gençlerimizi bunların elinden hep birlikte kurtaracağız. (…)
Değerli arkadaşlar,
Kamuoyunda infaz paketi diye adlandırılan 10.Yargı paketinin eli kulağında.
Bu paketin toplum vicdanını yaralamaması son derece önemli.
Bu sebeple üzerine basa basa vurgulamak istiyorum:
İnfaz paketi toplumsal barışımıza hizmet etmelidir bu biiir.
Bu yasa, halihazırda güvensiz sokakları daha da güvensiz hale getirmemelidir, bu ikiii.
Bu paket toplumdaki adaletsizlik duygusunu artırmamalı; bu da üüç.
Vatandaşlarımızın, “Bir sorun yaşadığımda devlet bana sahip çıkar, hakkımı savunur” demeye ihtiyacı var;
Sokakta yürüyen bir kadın, arkasına fazladan bir kez daha bakacaksa; bizim bu pakete itirazımız var.
Pazarda kendi halinde dolaşan bir gencimizin hayatı, şehir eşkıyaları tarafından bir kez daha tehdit edilecekse bizim bu pakete itirazımız var.
Trafikte, sokakta, vatandaşımız kendini güvensiz hissedecekse;
Esnafımız, birileri gelip dükkanıma çökecek diye daha fazla tedirgin olacaksa; bizim bu affa itirazımız var.
Bizim ilkelerimiz belli:
Cezada adalet, infazda eşitlik.
Buna uygun paket kuşkusuz Meclis çatısı altında görüşülmeye başlandığında, biz de bu konuyla ilgili gerekli görüşlerimizi, duruşumuzu sağlam bir şekilde ortaya koyacağız.
Değerli arkadaşlar,
11-12 Nisan büyük bir zirai don faciası yaşandı Türkiye’de.
Yalnızca bir üretim sezonunun değil; birçok çiftçimizin gelecek yıllardaki geçim ve üretim güvencesini de tehdit eden yapısal bir felaket bu.
Bu afet, başta kayısı olmak üzere üzüm, incir, elma, erik, kiraz, vişne, fındık, ceviz, badem, şeftali ve Trabzon hurması gibi 16 farklı meyve çeşidinde büyük rekolte kayıplarına yol açtı.
Özellikle Malatya, Elâzığ, Manisa, İzmir, Uşak, Denizli, Bursa, Eskişehir, Bilecik, Çanakkale, Yalova, Tekirdağ, Niğde, Karaman, Aksaray, Konya, Kırşehir, Sakarya, Karabük, Düzce, Bolu, Trabzon, Ordu, Rize, Giresun, Kahramanmaraş, Adıyaman, Erzincan, Erzurum, Tunceli, Amasya, Tokat, Çankırı, Çorum, Kastamonu ve Samsun illerinde tarımsal üretim ciddi şekilde etkilendi.
Bu illeri tek tek sayıyorum ki; hadisenin ne kadar büyük olduğunu iktidar anlasın diye. Farkında değiller tembel davranıyorlar.
Geciken tespitler, yetersiz ödemeler ve kurumlar arası uyumsuzluk, üreticinin devlete ve tarım sigortasına olan güvenini de zedelemektedir.
Bir zamandalar bizim kurduğumuz TARSİM’i de delik deşik etti bunlar.
TARSİM’e olan güveni yerle bir ettiler.
Güven çok önemli, güven.
Sigorta ettiren çiftçimiz hasar olduğunda tazminatını anında ve tam alacak ki sigortacılık gelişsin, yaygınlaşsın.
Şu anda yapılması gereken; desteklerin hızla, kapsayıcı ve adil şekilde hayata geçirilmesi; TARSİM’in tespit süreçlerinin çiftçi lehine şeffaflaştırılması ve zararın telafisine yönelik özel destek kalemleri oluşturulmasıdır.
Öte yandan, buğdayda hasat başladı.
Ve hala buğday fiyatları açıklanmış değil.
Buradan tekrar sesleniyorum; Buğday taban fiyatları bir an önce açıklanmalı ki hasata başlayan çiftçimiz mağdur olmasın, kötü niyetlilerin eline düşmesin.
Değerli arkadaşlar,
Sözlerimin sonuna gelirken, yarın 572. Yıldönümünü kutlayacağımız İstanbul’un fethi vesilesiyle Fatih Sultan Mehmet’i rahmetle anmak istiyorum.
Fatih’in bizlere emanet ettiği İstanbul’da; yeşil katledildi, tarihi doku mahvedildi, vahşi bir şehirleşme ile beton yığınlarının üstüne yeni yığınlar eklendi, depreme karşı İstanbul savunmasız hala getirildi.
Şair'in “Tek bir taşına acem mülkünü değişmem” dediği dünyanın gözbebeği İstanbul'a ihanet edenler kendilerini biliyor ve bunu itiraf ediyorlar.
Bizler ise bu kadim şehre sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
Bizler, Yeni Yol grubu olarak; ülkemizin yüzünü barışa döndüğü bu günlerde doğruya doğru, yanlışa yanlış deme erdemini gösteriyoruz.
Bu önemli konuyu bir fırsatçılık alanı olarak görmüyoruz.
Bizler, hamasetten değil, siyasetten medet umuyoruz.
Bizler, milletle, halkla olan bağımızı her zaman sağlam tutuyoruz
İnşallah, birlikte yürüyecek çok yolumuz; birlikte göreceğimiz çok güzel günler, mutlu yarınlar var.
Hepinizi bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Sağ olun, var olun.