24 Şubat 2024 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın İstanbul Aday Tanıtım Toplantısı Konuşması

24 Şubat 2024

Ali Babacan İstanbul Aday Tanıtım Toplantısı

VİDEO 1 – -Alem Buysa DEVA Sensin- video izletildi

Âlem buysa, DEVA sizsiniz arkadaşlar.

Âlem, 28 Şubatçılara kol kanat gerenlerse;

Âlem, enkaz altındakilerin sesini duymayanlarsa;

Âlem, “Ezilenlerin kaderini değiştireceğim” diye yola çıkıp, etrafına “hay hay efendim”cileri dolduranlarsa;

DEVA sensin.

Âlem, taraflı partili medyaysa;

Âlem, küfürlerse, hakaretlerse;

Âlem, hakarete alkış tutanlarsa;

DEVA sensin.

Âlem, depremle yıkılmış şehrin belediye başkanını ödüllendirmekse;

Âlem, sadece kendinden olanı savunup demokratçılık oynayanlarsa;

Âlem, yumruğu, kavgayı, şiddeti savunanlarsa;

DEVA sensin.

Âlem, yükselen kiralarsa, kat üstüne kat çıkılan temelsiz yapılarsa;

Âlem, iktidarıyla muhalefetiyle vatandaşı değil, kendi haksız rantını düşünenlerse;

DEVA sensin.

Âlem, et kuyruklarıysa;

Âlem, ekmek kuyruklarıysa;

Âlem, yemek kuyruklarıysa;

Âlem, pahalı diye alınmayan zeytin yağıysa;

Âlem, içilmeyen kahveyse;

Âlem buysa;

DEVA sensin.

Âlem buysa, DEVA sizsiniz arkadaşlar siz! (…)

Âlem buysa Türkiye’nin DEVA’sı sizlersiniz DEVA kadroları.

Türkiye’nin DEVA’sı milletimizin ta kendisi.

*****

Ekran kartını yenileyemediği için oyun oynayamayan, polis korkusundan tweet atamayan genç arkadaşım; DEVA sensin;

Kirasını ödemekte güçlük çeken, ek iş yapmak zorunda kalan emekli taksici, emekli çaycı, emekli garson amcam; DEVA sensin;

Artan maliyetler altında ezilen, ürettikçe zarar eden çiftçi abim, DEVA sensin;

İşe karanlıkta giden, karanlıkta gelen çalışan arkadaşım;

Okula sokak köpeklerinin saldırısından korkarak giden öğrenci kardeşim; DEVA sensin.

Önüme biri çıkacak mı diye sokaklarda korkarak, telefonları açık yürüyen kadınlar;

Beyaz eşya fiyatlarına kara kara bakan evlilik hazırlığında olan bekârlar;

Kentsel dönüşüm için destek bulamayan, para biriktirmeye çalışan evliler;

DEVA sensin, DEVA sizlersiniz.

Evet, DEVA bu kadrolardır; DEVA milletimizdir.

*****

Duymayan duysun, bilmeyen bilsin arkadaşlar:

DEVA Partisi, Türkiye’nin her yerinde, kendi ismiyle, kendi logosuyla, kendi adaylarıyla seçime giriyor.

DEVA Partisi, 81 ilin tamamında seçime giriyor.

DEVA Partisi, bu iktidarla bu muhalefet arasına sıkışmış milyonlara ses olmaya geliyor.

Unutulan değerleri, hakkı, emeği, alın terini, demokrasiyi biz tekrar hatırlatacağız arkadaşlar.

Hakkınız var, hakkındır diyeceğiz.

Bir partiye üye olmadan da belediyede işe girmek mi istiyorsun?

Gireceksin, hakkındır diyeceğiz.

Hayat tarzından, siyasi görüşünden ödün vermeden sosyal desteklerden yararlanmak mı istiyorsun?

Yararlanacaksın, hakkındır diyeceğiz.

Korkmadan itiraz etmek, yanlışları açıkça konuşmak söylemek mi istiyorsun?

Söyleyeceksin, hakkındır diyeceğiz.

Ayrım yapmadan, herkes için eşit bir belediyecilik, hakkındır diyeceğiz.

Demokrasi de hakkındır, özgürlük de hakkındır diyeceğiz.

İnsan onuruna yaraşan bir hayat, hakkındır;

Bu ülkenin hakkıdır;

85 milyonun hakkıdır diyeceğiz.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Ekranları başında bizi izleyen kıymetli vatandaşlarım;

Değerli gençler,

İnsan olarak, vatandaş olarak en önemli hakkımız ne biliyor musunuz?

Kimseye muhtaç olmadan, başımız dik, “onurlu bir yaşam” hakkı.

Bu temel bir insan hakkıdır.

Maalesef, bugünkü iktidar bu milletten “kimseye muhtaç olmama” hakkını aldı.

“Onuruyla geçinme” hakkını aldı.

Gençler anne babasından; anne babalar evlatlarından, komşulardan borç alıyor.

Akrabalar, birbirlerine destek olmaya çalışıyor, ama nafile.

Birçok insan ay sonunu getiremiyor arkadaşlar.

Kirasını ödeyebilen; karnını iyi kötü doyurabilen, bugün Türkiye’de kendini şanslı sayıyor.

Daha dün Sakarya’daydık, evvelsi gün Kocaeli’ndeydik.

Her iki ilimizde de 6 ayrı ilçeyi dolaştık.

Her yerde ama her yerde emekliler feryat ediyor.

Bugün bir emeklimizin oturduğu ev kendisinin değilse, kira ödemek zorundaysa o emeklimizin asgari gıda ihtiyaçlarını bile karşılayabilmesi mümkün değil.

Evi kendinin olmayan, kira ödeyen bir emekli bugün aç.

Ayda bir et yiyebilen, evine et alabilen, kendini şanslı sayıyor bu ülkede.

Bakın şimdi size bir video izleteceğim;

Sadece televizyon haberlerinden bir seçme izleteceğim size.

-VİDEO İZLETİLDİ-

Görüyorsunuz arkadaşlar ülkeyi getirdikleri hali görüyorsunuz.

Ülkenin ne hale geldiğinin, birilerinin inadı yüzünden ne hale getirildiğinin tablosunu işte burada gördünüz.

Bu tabloyu çizen belli.

Umarım o da izler.

İzler de, ülkenin ne halde olduğunu görür.


Görüyorsunuz, Türkiye’nin her köşesinde, doğusundan batısına uzayan kuyrukları görüyorsunuz.

İnsanların on lira, yirmi lira ucuz et uğruna nasıl sıraya girdiğini görüyorsunuz.

İnsanlar utanarak, sıkılarak bekliyorlar kuyruklarda.

Kimi yerlerde emekliler, saatlerce bekleyeceklerini bilerek boyunlarını bükerek kuyruğa giriyor, kimi yerde annesi tarafından gönderilen bir öğrenci, sıkıntı içerisinde, “sınıf arkadaşlarıma rastlar mıyım” diye çekinerek giriyor.

Kimisi tanzim çadırlarına, ucuz gıda kuyruklarına mahkûm olarak o ezikliğin içerisinde sabahın karanlığında böyle kuyruklarda bekliyor.

Boğazından geçecek her lokmanın hesabını yapmaya mahkûm ettiler ülkemizin insanlarını.

Ülkemizi, insanlarımızı bu hale sokan herkese yazıklar olsun.

Bakın arkadaşlar, kimi yerlerde, sıra dört saate kadar uzuyor.

Dört saat arkadaşlar.

Eğer 4 saat bekledikten sonra hala orada et kaldıysa onlar şanslı.

Ama bittiyse diyorlar ki: “Bitti. Yok”.

Ne yapacağım?

Bir sonraki gün daha erkenden sıraya girmesi tavsiye ediliyor onlara.

Durum bu. Tablo bu.

Buradan, Sayın Erdoğan’a seslenmek istiyorum.

Sayın Erdoğan, şöyle Google’a girin, “Ucuz et kuyruğu” yazın.

Karşınıza bir sürü video düşecek.

İzleyeceğiniz videoların yapımcısı da, yönetmeni de, senaristi de sizsiniz.

Başkası değil.

O videolar sizin eseriniz.

Google’a girin, “Ucuz ekmek kuyruğu” yazın, Halk ekmek kuyruğu yazın.

Karşınıza çıkacak görüntüler sizin eseriniz.

“Ucuz yemek kuyruğu” yazın.

Göreceğiniz tablo sizin eseriniz.

Bize yoksulluğun tablosunu çizdiniz.

Bize adaletsizliğin resmini çizdiniz.

Bize haksızlığın resmini çizdiniz.

Orta sınıf diye bir yer kalmadı Türkiye’de.

Nasıl ki çadırın orta direğini alırsanız o çadır çöker; siz de ülkeyi çökerttiniz.

Ben değerli arkadaşlar, taa ilkokul yıllarında, ortaokul yıllarında çok kuyruk bekledim.

Yaşı müsait olanlarda, şu an aramızda olanlarda o günleri hatırlar.

Sonra ne oldu?

Rahmetli Özal geldi, ülkede kuyruklar bitti.

Her şey için kuyruk vardı. Benzin karne ile satılıyordu.

1 ayda bir arabanın alacağı toplam benzin miktarının sınırı vardı.

Karneye işliyorlardı. Diyorlardı ki: “Artık senin kotan doldu kusura bakma. Benzin alamazsın bu ay” diyorlardı.

Bu ülke bunları yaşadı.

Ne zaman yaşadı? 1970’lerde yaşadı.

Ama ne zaman ki rahmetli Özal geldi, ne zamanki akılcı ekonomi politikaları Türkiye’de uygulanmaya başlandı o andan itibaren artık kuyruklar bitti.

Fakat nice yıldan sonra, 40 yıldan sonra ülkeyi, bu ülkenin vatandaşlarını kuyruklara mahkûm edenler utansın ya utansınlar gerçekten.

Bolluk ülkesini yokluk ülkesi hakine getirdiler.

Ve bir hiç uğruna biliyor musunuz?

Tamamen akılsız politikalar yüzünden.

Tamamen bir tek kişinin inadı yüzünden başka bir sebebi yok arkadaşlar.

“Ben ekonomistim” dedi. “Alanım ekonomi” dedi. Her şeye müdahale etmeye başladı.

Tertemiz pırıl pırıl işini bilen insanları görevinden uzaklaştırdı, iş bilmez yandaş kadroları göreve getirdi.

Ondan sonra ülkenin ne hale geldiğini görüyorsunuz.

Sadece kuyruklar açısından ülkeyi 1970’lere döndürmedi.

Bu “Kur Korumalı Mevduat” diye ucube bir sistemi, yine Özal’ın kaldırdığı bir sistemi tam 40 sene sonra bu ülkenin başına musallat ederek de ülkeyi 1970’e döndürdü.

Sadece seçimden aralık sonuna kadar Merkez Bankası’nın karşılık para basıp, ödediği kur farkı 800 milyar lira arkadaşlar 800 milyar.

Karşılıksız bastılar bu parayı.

Ondan sonra yeni ekonomi yönetimi enflasyonu düşüreceğim diye uğraşıyor duruyor.

Havanda su dövüyor. Her gün patinaj yapıyorlar.

Erdoğan’ın bu ülkenin başına musallat ettiği Kur Korumalı Mevduat daha bitmedi.

Yeni ekonomi yönetimi azaltmaya çalışıyor ama çok yavaş.

Olmuyor.

Kur Korumalı Mevduat orada olduğu sürece Merkez Bankası karşılıksız para basıyor.

800 milyar parayı sadece 7 ayda bastılar, aralık ayına kadar.

Bu yılın bütçesine koydukları tarım bütçesine kadar?

91 milyar.

12 ayın tamamında 2024’te çiftçiye verilecek desteğinin tamamı 91 milyar, sadece 7 ayda kur farkı diye ödedikleri 800 milyar.

Bu ülkede ekonomi düzelir mi?

Bu ülkede çiftçinin yüzü güler mi?

İşte o yüzden bu et kuyrukları oluşuyor.

O yüzden ekmek kuyrukları oluşuyor.

Çiftçimizin üreticimizin maliyetleri tavan yaptığı için vatandaşlarımız 10 lira, 20 lira, 30 lira ucuza almak için eti kuyrukta bekliyor.

1 lira, 2 lira, 3 lira ucuz almak için vatandaşlarımıza ekmek kuyruğunda bekliyor.

Ben buradan ülkenin Cumhurbaşkanına tekrar sesleniyorum:

Sizin eski bir çalışma arkadaşınız olarak;

Ama herhangi biri değil, ekonomide bu ülkenin en müreffeh günlerini yaşatan ekibin başındaki kişi olarak söylüyorum:

Ve cevabını çok merak ediyorum:

Bu 3. Soruşum.

Neden Sayın Erdoğan? Neden?

Ne uğruna?

Ne uğruna, 85 milyon vatandaşımızın onurlu yaşam hakkına kast ettiniz?

Derdiniz nedir sizin?

*****

Değerli arkadaşlar,

Yüzleşmemiz gereken bir gerçek daha var: Bakın bütün bu tabloda tek suçlu Erdoğan değil.

Yaptıklarında sadece onun imzası var. Doğru.

Ama yirmi yıldır hiçbir şey üretemeyen;

Yirmi yıldır planla, projeyle, doğru düzgün bir siyasetle onun karşısına çıkamayan muhalefetin hiç mi suçu yok?

Planı programı olmayan, yarın tahayyülü olmayan muhalefet partilerinin bu tabloda payı yok mu?

Kürsüde bağırmayı marifet sayan, küfür ve hakaretle dilini kirleten muhalefetin payı yok mu?

Ne yapacağını bilmeyen, kimlik siyasetine hapsolmuş, sloganları hamasetten öteye gitmeyen muhalefetin de payı yok mu bu tabloda?

Dikkat edin, şu anda Türkiye’deki muhalefet partilerinin kahir ekseriyeti ne yapıyor?

Kimlik siyaseti yapıyor.

Kimlik siyasi ne demektir?

Diyor ki, “Ben falancayım, ben şucuyum, ben bucuyum. Eğer sen de benimki falancaysan bana oy ver.”

“Ben bucuyum sen de bucuysan bana oy ver.”

Arkadaş sen falanca ol, filanca ol, şucu ol, bucu ol.

Bu memleket için, yarınlar için planın proje nedir?

Senin Türkiye tahayyülün nedir? Çık onu önce bir anlat arkadaş.

Yok.

“Ben falancayım, ben filancayım, ben şucuyum bucuyum” diyenlere sorun.

Anladık, tamam kim olduğunu anladık da sen bu memleket için ne yapacaksın? Hangi taşı, hangi taşın üzerine koyacaksın?

Bir çık anlat.

Türkiye'nin DEVA’sı değerli arkadaşlarımız sizlersiniz ve Türkiye’nin DEVA’sı milletimizin kendisi.

İnşallah bunu seçimde göreceğiz.

İnanın, bazı muhalefet partilerinin sözcülerini dinlerken hicap duyuyorum.

Al birini vur ötekine hesabı.

Henüz daha iktidar ya da iktidar ortağı falan da değiller.

Şimdiden başlamışlar kavgalara, dövüşlere…

Daha cin olmadan çarpmaya çalışanlar var.

Sözüm ona, ülkenin yarınlarına siyaset vadediyorlarmış.

Sözüm ona, bu iktidarın alternatifi onlarmış.

İdeolojik zıtlıklar, siyasi görüş ayrılıkları fark etmiyor.

İfade özgürlüğünü savunuyorlar; ama sadece kendileri için.

Şiddete karşı çıkıyorlar; ama sadece kendileri için.

Hak-hukuk diyorlar; ama kendileri için.

Bakın arkadaşlar, dikkat edin; karşımızdaki tablo şu:

İster iktidar partileri olsun, ister bazı muhalefet partileri olsun;

Yerel seçimlerdeki “matematikleri” belli:

Belediyecilik “eşittir” komisyonla plaza dikilecek boş arsalar.

Belediyecilik “eşittir” eşe dosta dağıtılacak haksız ruhsatlar.

Belediyecilik “eşittir” partililere verilecek ihaleler, makamlara atanacak partililer.

Belediyecilik “eşittir” para kazanacak meclis üyeleri.

Görüyoruz; atanamayan bir kişinin yerine, üç atanmıştan ses çıkıyor.

İstanbul’da bir kişi aday olmuyor, Ankara’dan sesler yükseliyor.

Kırk yıllık partililer, bu uğurda partilerinden uzaklaşıyor, emeklerini bırakıp istifa ediyorlar.

“Şuraya benim adamım aday gösterilmedi” tartışmaları var;

Bozuk yollardan, kaldırımlardan bahseden yok.

“Şuradaki kişi, bilmem kimin adamı, ben onu istemem” tartışmaları var;

Sahipsiz sokak hayvanlarından bahseden yok.

“O ilçeye bizim şu arkadaş atanacaktı” var;

Gelmeyen otobüslerden, kalabalık toplu taşıma araçlarından bahseden yok.

Vatandaşın derdinden, vatandaşın gündeminden bahseden yok arkadaşlar, yok…

Bazıları iktidar olmayı ne zannediyor biliyor musunuz?

Bu iktidarın elinde bir sopa var, artık aba altından da sopayı göstermiyor biliyorsunuz.

Resmen tehdit ediyor.

Türkiye'nin her yerinde gidiyor “Bana oy vermezseniz size hizmet gelmez” diyor değil mi?

Hatay’a gitti dedi, geçen Ordu’ya gitti dedi.

Bir hasta ziyaret ediyor, duramıyor, onu da söylüyor.

Metin yok ya elinde.

Şimdi gerçekten artık aba altından sopa gösteren değil, sopayı açık açık sallayan bir iktidar var bu ülkede ama çoğu muhalefet partilerinin de derdini ne biliyor musunuz?

“O sopayı bir ele geçireyim biraz da ben sallayayım” diyorlar.

İnanın bunların derdi hukuk, adalet değil, bunların derdi demokrasi falan değil.

O sopayı ele geçirme mücadelesi olarak görüyorlar seçimleri.

İşte arkadaşlar bunun için DEVA’ya olan ihtiyaç büyük.

İşte onun için bizim varoluşumuz ve “Bu ülkede hak için adalet için varız, hukuk için varız, 85 milyonun insan onuruna yaraşır bir hayata ulaşması için varız” dememiz ülkemizin çok kıymetli çok.

İşte onun için bu salonda her biri kahraman olan yol arkadaşlarım var.

İşte onun için bu salonda DEVA Partisi’nin gözü pek, anlı açık, başı dik kadroları var.

İşte bu salonda teşkilat mensuplarımız var, kahraman ilçe başkanlarımız var, kahraman belediye başkan adaylarımız var.

Bakın iddiayla söylüyorum iddiayla; bu ülkede kimseye boynu bükük olmadan kimseye borçlanmadan, hiç kimseye verecek bir hesabı olmadan, bir muhalefet partisi kurmak, bir muhalefet partisi teşkilatı oluşturmak öyle herkesin yapabileceği bir iş değil.

Dikkat edin: Çoğu borçlu. Çoğunun birilerine boynu bükük. Çoğu ya bir tehdit altında ya da özel teşviklerle siyaset yapıyor.

Hepsinin farkındayız.

İşte Türkiye’nin hür, bağımsız, anlı açık, başı dik, hiç kimseye bağımlı olmadan siyaset yapan partisidir DEVA Partisi.

Bunu haklı bir gururla söylüyorum.

Ve bu sınana sınana ortaya çıkacak.

Bizi eğemeyecekler, bükemeyecekler.

Onun için çok rahatsızlar.

Bizden rahatsız olmasalar, seçimi kazandıktan hemen sonra, Cumhurbaşkanı daha evinin önünde yaptığı konuşmada üçüncü dakikada DEVA’dan bahseder miydi, benden bahseder miydi?

Sen zaten seçimi kazanmışsın.

Helalinden kazanmadı o ayrı mesele hep söylüyorum çünkü aldatarak kazandı.

Helalinden kazanmadı.

Ticarette bir helal kazanç kavramı vardır.

Ölçüde tartıda hata yapmayacaksın.

Sen enflasyonu düşük ölç, düşük ilan et, emekliye ona göre zam ver.

Mazotun fiyatının düşük göster, faizi düşük göster, seçime git.

Seçimden sonra faizi de patlat döviz kurunu da patlat enflasyonu da patlat.

Bu aldatmak değil de ne?

Onun için diyorum; “kazandı ama helalinden kazanmadı” o ayrı ama helalinden kazanmadığı seçimin ilk dakikasında seçimden sonraki ilk dakikada bizlerden bahsediyor.

Hızını alamıyor, Ankara’ya geliyor Ankara’da konuşmasında gene bizlerden bahsediyor.

Çünkü bizi yola getiremeyeceğini gayet iyi biliyor.

O kendi yanlış yoluna bizim düşmeyeceğimizi gayet iyi biliyor.

Hangi partileri yola getirebilir, hangilerini getiremez gayet iyi farkında.

İşte onun için diyorum arkadaşlar bize çok büyük ihtiyaç var çok.

*****

Değerli arkadaşlar,

Son yıllarda “Biz gidersek ülke batar” demek dışında siyaset üretmeyenlerin;

Muhalefet etmeyi bir kazanç kapısı olarak görenlerin;

İşine geldiğinde şiddete karşı çıkan, işine geldiğinde bir yumruğu savunmak için yarışanların;

Kısacası ezbere konuşan, ezbere düşünen muhalefetin de bu ülkeye verebileceği fazla bir şey yok.

Hele bazı partiler görüyoruz, arkadaş karar ver sen muhalefet misin, iktidar mısın?

Karar ver, iktidarın yanında mısın yoksa muhalefet mi yapıyorsun?

Bir karar ver.

Muhalefet yapıyor görünüp, yaptıklarının sonucu itibariyle iktidara yaranan iktidarın işine gelecek şekilde çalışan çok muhalefet partisi var bu ülkede

Ama milletimiz uyanıyor ha uyanıyor.

Çünkü önemli bir söz vardır: İnsanların bir kısmını uzunca süre aldatabilirsiniz. Ya da insanların tamamını bir süre aldatabilirsiniz ama insanların tümünü sürekli aldatamazsınız.

Böyle bir şey yok.

İşte bunu görecekler inşallah.

Seçim yaklaştıkça görecekler.

Dün Sakarya’da evvelsi gün Kocaeli’ndeydim, insanlar uyanmış ha iktidarı en çok destekleyen iller bunlar bakın dikkat edin, seçim sonuçlarına bakın değil mi?

İktidar partilerinin en çok destek aldığı illerden bahsediyoruz son seçimlerde ama insanlar uyanmış.

Yani biliyorsunuz yılan sokar ama sokulduğu yerden bir kere daha sokulmak o akıllıca bir iş değil yani.

Dolayısıyla insanlarımız artık gayet iyi her şeyin farkında.

Çünkü değerli arkadaşlar bakın;

İktidarıyla, muhalefetiyle bunların yerel seçimlerdeki hiçbir hesabında değerli arkadaşlar halk yok, millet yok, hizmet yok.

Tam da bunun şu anda nasıl bir gerçek olarak karşımızda gördüğünü hep beraber daha iyi anlıyoruz ve buradan tekrar ilan ediyorum ki tüm milletime sesleniyorum ki, Ey, Türkiye biz varız DEVA var!

Onun için endişeye mahal yok endişeye.

Endişeye mahal yok çünkü biz varız.

Yandaş medyaya sesleniyorum:

Biz yokmuşuz gibi davranmayın bizi görmezden gelmeyin.

Biz laf kalabalığı ile muhalefet koltuklarının yarışına girenlerden değiliz.

Muhalefet koltuğundan gayet memnun kalkmak istemeyenlerden değiliz.

Biz iktidar nimetleriyle gözünde dolarlar dönenlerden de değiliz.

Biz varız ve buradayız!

*****

Değerli arkadaşlar,

Buradan söylüyorum, tekrarlıyorum:

İktidarı da muhalefeti de, yapmadı. Yapamayacak.

Gördük arkadaşlar…

İktidarı da, muhalefeti de gördük.

Hele hele şu son seçimlerden bu yana bazı muhalefet partilerinin ne hâlde olduklarını da gördük.

Depreme karşı önlem almadılar, almayacaklar.

İktidarı da muhalefeti de; torpilin, adam kayırmanın önüne geçmediler, geçmeyecekler.

İktidarı da muhalefeti de; sokakları güvenli hale getiremedi, getiremeyecekler.

Deprem oldu, iktidardan da muhalefetten de ki kiminin belediyesi var kimi iktidarda bir tane istifa eden çıktı mı?

Çıkmadı.

Çünkü sorumluluğu üzerine alma cesareti yok bunlarda.

Zihniyet aynı olduğu sürece; bir şey yapma, bir şey başarma imkânları da yok.

Zihniyet aynı olduğu sürece, iktidarın da muhalefetin de yeni bir söz söyleme gücü yok.

İktidarın da muhalefetin de kavgadan, ayrıştırmadan başka bir siyaseti yok.

Artık görelim bunları.

Tüm milletime sesleniyorum!

Zaman, yeni bir şeyler söyleme zamanı;

Zaman, yeni bir yol çizme zamanı;

Zaman, ülkemizdeki hâkim olan bu siyaset zihniyetini değiştirme zamanı.

İşte DEVA bunun için var.

O yüzden, biz buradayız;

O yüzden, İstanbul’dayız.

O yüzden Türkiye’nin dört bir yanında;

Başımız dik, alnımız ak, milletimizin karşınızdayız.

*****

Değerli arkadaşlar,

Biz DEVA Partisi olarak bu yola, “insan onuruna yaraşır bir hayat” diyerek çıktı.

Bu hedefe el birliğiyle, sizlerle ve tüm milletimizin desteğini ile ulaşacağız inşallah.

İstanbul’da ve diğer illerde, ilçelerimizde, beldelerimizde;

Çok çalışacağız, kapı kapı dolaşacağız.

“İnsan onuruna yaraşır bir hayatı” anlatacağız insanlara.

“Mevcutla yetinme. Sakın kader deme” diyeceğiz insanlarımıza.

Kamu imkanları nasıl adil kullanılır, fırsat eşitliği nedir, göstereceğiz inşallah.

Öğrenciler, tıkış tıkış yurtlarda değil; temiz, hijyenik, modern yurtlarda yaşasın diye;

Günler öncesinden yer kapılan kütüphanelerde değil, odalarında, masaları başlarında çalışsınlar diye;

İlkokul ortaokul çağındaki çocuklar, yedikleri simidin hesabını yapmasınlar diye;

Dedeler torunlarının yarınlarına dair endişe duymasın diye;

Çok çalışacağız arkadaşlar.

Yıllar sonra, “İstanbul’a ihanet ettik” itiraflarını bizden duymayacaksınız;

Çünkü biz asla bu şehre ihanet etmeyeceğiz.

“Farklı partiden olduğum için engelleniyorum” bahanelerini bizden duymayacaksınız.

İstanbul için çalışacağız.

İstanbul’un havasına, doğasına, siluetine gözümüz gibi bakacağız.

Bize miras bu kadim şehrin sokaklarını güvenli bir hale getireceğiz.

İstanbul iyi yönetilsin, düzgün yönetilsin diyeceğiz.

İstanbul’u DEVA Belediyeciliği’yle buluşturacağız.

*****

Değil mi İdris Bey?

Evet şimdi “İdris Şahin’i, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayımızı sahneye davet ediyorum.

İstanbul’un DEVA’sına bizim İstanbul teşkilatımız, 39 ilçe teşkilatımız.

Pırıl pırıl alnı açık başı dik kadrolarımız.

Biliyorsunuz, çok yakından tanıyorsunuz.

Hep beraber İstanbul’a DEVA ve Türkiye’ye DEVA olacağız inşallah.

İdris Bey’i tanıyorsunuz, biliyorsunuz.

Bizim partimizin ilk kurucu arkadaşlarımızdan.

Kendisi Milletvekilimiz, Sözcümüz, Genel Başkan Yardımcımız hem de Seçimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız.

Yani biz İstanbul'a Büyükşehir Adayımız olarak gerçekten partimizin çok güçlü bir ismini aday olarak belirledik.

Dört senedir, demokrasi ve atılım bayrağını hakkıyla göğüsledi.

Dört senedir, DEVA çatısı altında memleketimiz için gecesini gündüzüne kattı.

Avukat olduğunu biliyorsunuz ama aynı zamanda Baro Başkanlığı yaptı.

Bulunduğu ilde bütün avukatların temsilcisi, başı oldu.

Adaleti bilmeyenlere, haktan hukuktan payını almayanlara cevabını İstanbul’da en iyi İdris Bey verecektir, bir hukukçu olarak.

İdris Bey, İstanbul’a, DEVA olacak;

Bütün ilçe adalarımız, 39 adayımızın 39’u kendi ilçelerine DEVA olacak.

39 İlçe Başkanımız asıl kahramanlar 39 adayımızla beraber her bir ilçemizde mahalle mahalle, sokak sokak, cadde, cadde, dükkân, dükkân ev ev dolaşacak.

Arkadaş, bakın, ayaklarımızın altı su toplayana kadar yürümek zorundayız.

Bahane yok, mazeret yok.

Çünkü hep beraber başaracağız.

Çünkü bize düşen sorumluluk bizim vebalimiz, vatandaşlarımızın karşısına çıkmak ve “biz buradayız” demek.

Eğer vatandaşlarımızın karşısına çıkıp “biz buradayız” demezsek vebal bizde kalır.

Onun için bunu yapmak zorundayız.

Bu hepimizin sorumluluğu.

Şimdi, ilçe adaylarımızı tek tek sahneye davet edeceğiz. Alfabetik sırayla gidiyoruz bu işlerde kimse gönül koymasın diye…

İlçe adaylarımızı tek tek alalım.