23 Ocak 2024 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Konya Basın Toplantısı Konuşması

23 Ocak 2024

Ali Babacan Konya Basın Toplantısı

DEVA Partisi’nin değerli genel merkez kurul üyeleri,

Değerli Konya il başkanımız, ilçe başkanlarımız,

Kıymetli belediye başkan adaylarımız,

Teşkilatımızın çok değerli mensupları,

Siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin kıymetli temsilcileri, değerli muhtarlarımız,

Sevgili basın mensupları,

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor,

Bugünkü basın toplantımıza hoş geldiniz diyorum.

*****

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen vatandaşlarımıza da buradan, Konya’dan selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum.

*****

Değerli arkadaşlar,

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını, 2023 yılını geride bıraktık.

Ekonominin başında olduğum yıllarda, yüzüncü yıla dair hedefler koymuştuk.

O Türkiye'nin zirveye ulaştığı, yakın tarihinin en zirve noktasında olduğu hem ekonomik açıdan hem hukuk adalet açısından hem şeffaflık açısından en zirvede olduğumuz yıllarda demiştik ki; 2023 yılında, milli gelirimiz 2 trilyon dolar ulaşacak.

Ama ne oldu? 2023’te milli gelirimiz 1 trilyonda kaldı.

Yüzüncü yılında, kişi başına düşen milli gelir 25 bin dolar olacak demiştik,

Bu hedefler gerçekçi hedeflerdi. Çünkü 3 bin 500 dolardan milli geliri alıp 12 bin 500 dolara yükselten bir ekonomi yönetimi, bunu 12 bin 500’den 25 bine de rahatlıkla ulaştırabilir. On yılda dörde katlanan bir milli gelir, ikinci on yılda ikiye katlanabilir rahatlıkla demiştik.

Ama ne oldu? O da hedefin tam yarısında kaldı.

500 milyar dolarlık ihracat hedefi koymuştuk. Bu hedefi koyarken ihracatçılarımızla beraber koymuştuk. TİM'in de içinde olduğu bir ortak çalışma grubuyla kamunun ve ihracatçılar meclisinin içinde olduğu bir ortak çalışma grubuyla o hedefleri koymuştuk.

Devlet, özel sektör hep beraber o zirve hedefleri yakalamak için yola çıkmıştık. Ancak ihracatta da ancak yarısı gerçekleşebildi.

Enflasyonu tek haneye indirmiştik, “2023’te de daha da düşük tek haneye ulaşacak” demiştik, ilan etmiştik.

Şimdi enflasyon çıktı %65’e.

Tabii TÜİK’e inanıyorsanız…

Gerçek enflasyonun çok daha yüksek olduğunu herkes görüyor, hissediyor.

Şimdi yeri gelmişken sorayım.

TÜİK'in %65 enflasyonunun gerçek enflasyonu olduğuna, TÜİK'in enflasyonu doğru ölçtüğüne inanıyor musunuz?

Var mı bir kişi bile?

Yok.

Çünkü gerçek enflasyon daha da yüksek.

Hayatın içinde olan hiç kimse inanmıyor arkadaşlar.

Yani demem o ki… Ekonomik hedeflerin hiçbirisi tutmadı;

Asıl bunun en önemli sebebini biliyor musunuz? Niye ülke bu hale geldi? Niye o zirve yıllarda 2023 için çok daha yüksek hedefler koymuşken bugün itibariyle Türkiye niye daha geride kaldı biliyor musunuz?

Çünkü adalette, hukukta, özgürlüklerde, demokratik standartlarda çok daha geriye gittik de onun için.

Eğitimde geriye gittik, sağlıkta geriye gittik.

Yüzüncü yılımızda, on yıl öncesinden daha kötü durumdayız şu anda.

Ve arkadaşlar ilk defa bir nesil kendinden sonraki nesille ilgili endişeli.

Türkiye'nin her yerine giriyoruz.

Nineler, dedeler; “torunlarım benim yaşadığım şartları galiba yakalayamayacak. Benden daha kötü şartlarda büyüyecekler galiba” diyor.

Anneler, babalar çocuklarının yarınlarından endişeli. “Benim yakaladığım refahı acaba benim çocuğum yakalayabilecek mi” diye kuşkulu insanlar.

Ve bakın bu ilk defa oluyor. Yani tarihimizde ilk defa bir nesil kendinden sonraki nesille ilgili endişeli ve kendinden daha kötü şartlarda yaşayacağından korkuyor.

Ve değerli arkadaşlar maalesef bu tek kişilik kadro, bizi 90’lı yılların karanlığına götürdü.

Ama daha önce de söyledim. Sıkça da söylüyorum.

Biz bu büyük ve güzel ülkeden biz Türkiye'den asla umudumuzu kesmeyeceğiz asla.

Biz bu yanlışların düzeltilmesi için çok çalışacağız, daha çok çalışacağız.

Konya’dan, bu güzel şehrimizden, bu kadim şehrimizden bizleri izleyen gençlere, kadınlara, asgari ücretlilere, beyaz yakalılara, mavi yakalılara, emeklilere…

Hakka inanan, adalet isteyen, zenginlik talep eden herkese sesleniyorum:

Diyorum ki sizin yeriniz burası, sizin yeriniz DEVA diyorum.

Esnaf kardeşim:

Eğer kendin siftah yapamıyorsan, komşun siftah yapmadığında canın sıkılıyorsa;

Senin yerin burası.

Öğrenci kardeşim:

Korkmadan tweet atmak istiyorsan; insanca koşullarda, iyi yurtlarda yaşamak istiyorsan;

Senin yerin burası.

Çalışan kardeşim:

Ay başında maaşını alıp da bir hafta on gün sonra maaşının tükenip bittiğini görüyorsan kafanı yastığa borç harç düşünmeden rahat koymak istiyorsan;

Senin yerin burası.

Hasta olduğunda işe nasıl gideceğini düşünüyorsan, hastanede randevu bulup bulmama endişesine kapılmak istemiyorsan;

Senin yerin burası.

Ve Türkiye’ye sesleniyorum:

Emeğe önem veren, siyasi görüşüne bakmadan çalışanın yanında olan;

Hakkı adaleti savunan, demokrasinin, özgürlüklerin yanında olan;

Herkesin yeri burası.

Ülkeyi bizden ve onlardan diye ayırıyorlar;

Biz ayırmayacağız.

Adil olmayı bıraktılar;

Biz adil olacağız.

Çetecileri, mafya artıklarını aldılar, makamlarında ağırladılar;

Hepsini kapı dışarı edeceğiz.

Haktan şaşmayacağız, haktan, adaletten şaşmayacağız.

Allah’ın izniyle, kazandığımız belediyelerle, yönetim anlayışımızı öyle güzel göstereceğiz ki, bizi öyle işaret edecekler ki;

İnsanlar, unuttukları değerleri yeniden hatırlayacaklar:

“Devlet böyle bir şeydi değil mi?” diyecekler.

“Devlet bizim refahımız için vardı değil mi?” diyecekler.

“Belediyeler yakınları kalkındırmak için değil, topyekûn bu şehirde yaşayan herkese hizmet için vardı değil mi?” diyecekler, hatırlayacaklar.

“Aşkla hizmet böyle miymiş ya” diye söyleyecekler.

Çünkü arkadaşlar biz Konya aşkıyla, ülke aşkıyla çalışacağız.

İnşallah, çok çalışacağız, vatandaşlarımızın desteğiyle Konya Büyükşehir Belediyesini de ilçelerimizi de yönetmek inşallah bize nasip olacak.

Bunu inşallah çok çalışarak göreceğiz, elde edeceğiz.

*****

Vatandaşlarımız büyük bir arayış ilçesine arkadaşlar bakmayın.

Bir yandan iktidara bakıyorlar. İktidarın yaptıkları yanlışlara bakıyorlar. Seçimlerden önce verilen vaatlere bakıyorlar, bugün gerçekleşenlere bakıyorlar. Ve büyük bir arayış içerisinde insanlarımız.

Mayıs seçimlerine giderken, geçtiğimiz yıl Mayıs 2023’te yapılan seçimlere giderken Sayın Erdoğan demedi mi; “Faiz indi daha da inecek. Ben bu ülkenin başında olduğum sürece faiz artmaz, iner daha da inecek” demedi mi?

Hatta seçime giderken böyle faizi Merkez Bankası'na küçük küçük indirterek %8,5’luk faize ülkeye seçime sokmadı mı?

Peki ne oldu?

Seçimden sonra 7 ayda 7 kez faiz arttırdılar ya.

İşte bu hafta Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplanacak. Muhtemelen 8’inci ayda 8’inci artış göreceğiz.

Peki ben şimdi soruyorum;

Konya'ya soruyorum. Konya'nın güzel insanlarına soruyorum.

Seçimden önce faiz inecek deyip %8,5’a indirip, seçimden sonra 7 ayda 7 kez faiz arttırıp %42,5’a çıkartmak halkı aldatmak değil mi?

Seçimden önce çiftçimizin kullandığı mazotu 20 lira gösterip seçimden sonra 40 liraya çıkartmak halkı aldatmak değil mi?

Seçimlerden önce dolar kurunu 18 lira gösterip ki yeni bakan diyor ya “seçimden önce tutmuşlar bastırmışlar kuru aşağıda” diyor…

Seçimlerden önce doları 18 lira gösterip seçimden sonra 30 liraya çıkartmak halkı aldatmak değil mi? İşte onun için hep diyorum arkadaşlar.

Evet. Mayıs 2023 seçimlerini Erdoğan kazandı, Yüzde 52’ye- 48 kazandı ama helalinden kazanmadı…

Biz ticarette de siyasette de helal kazanca çok önem veririz. Ki bizim teşkilatımızda da esnaf olan, çiftçilik yapan, ticarette uğraşan çok arkadaşımız var.

“Helal kazanç” denen bir kavram vardır. Bu nedir? Hep doğruyu söylersiniz. Kimseyi aldatmazsınız. Doğru ölçersiniz, doğru tartarsınız değil mi?

Ölçüde, tartıda hile bizim inancımızda en büyük günahlardan birisidir arkadaşlar.

Nasıl ticarette helal kazanç önemliyse siyasette de helalinden kazanmak bir o kadar önemlidir.

Ben hayret ediyorum hani “nereden nereye” diyor ya? Ticarette ölçerken, biçerken, tartarken diyelim ki 1 kilo diye sattığınız mal 950 gram ise ve bunu müşterinize söylemeden 950 gramlık malı 1 kilo diye sattırsanız bu haram değil midir?

İşte aynı şekilde arkadaşlar gerçek enflasyon %100’ün üzerindeyken, enflasyonu TÜİK’e %65 diye açıklattırmak da haramdır yani. Böyle bir şey var mı?

Aldatıyorsunuz, aldatıyorsunuz. Kendinize gelin. Nereden? Nereye?

Değerli arkadaşlar,

Dosdoğru olacağız. Doğru değil, dosdoğru olacağız. Ve inşallah kazanacağız. Çünkü biz şunlarla diyoruz, Allah doğrunun yardımcısıdır.

Biz doğru bildiğimiz yoldan sapmayacağız. Hep doğruyu konuşacağız. Ve inşallah göreceksiniz bu seçimlerde tüm Türkiye'de hiç kimsenin beklemediği güzel sonuçları kazanacağız. Ve elde edeceğiz.

*****

Değerli arkadaşlar,

Türkiye’de bir hayalet dolaşıyor bilmiyorum farkında mısınız? Bu hayalet 28 Şubat hayaleti.

Hatırlıyor musunuz o dönemin paşaları ne demişti? “1000 yıl sürecek” demişlerdi.

Onu o paşalar, o rütbeliler başaramadı da Sayın Erdoğan ve ortakları başarma gayretinde.

“Nasıl?” diye soracaksınız şimdi.

Yıllardır bu ülkeden defetmeye çalıştığımız zihniyet, geldi iktidarın yanı başına oturdu, değil mi? Perinçek zihniyet yanı başına değil mi iktidarı?

Gençlerimizi okullardan mahrum bırakanları kapıdan kovduk; bunlar şimdi bağırlarına basıyorlar,

O Külliye’de etrafına topladığı danışmanlara bakın. 28 Şubat'ta onların duruşları neymiş bir görün.

Bizden-onlardan diye ayıranları yanımızdan uzaklaştırdık, şu anda yanlarına aldılar;

Seçim seçim çalışıp yendiğimiz “hukuksuzluğu” kendilerine şiar edinmişleri aldılar; koltuklara oturttular.

Sonuç ortada:

Ya düşünebiliyor musunuz? Bir hukuk devletinde, hukukun üstünlüğünün egemen olması gereken bir ülkede anayasanın açık hükmü varken, 153. madde açıkken ülkenin Cumhurbaşkanı; “Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymuyorum, saygı duymuyorum” diyor. “Mahkeme uymayabilir” diyor.

Siz “anayasaya uymam, saygı duymam” dediğinizde o ülkede artık hukuktan, haktan bahsedebilir misiniz? Anayasayı değiştirme yolu açık. Beğenmiyorsanız anayasayı değiştirmek için çaba gösterirsiniz. Ama bir ülkenin Cumhurbaşkanı, bir ülkenin hükûmeti, mevcut anayasaya uymakla hükümlüdür. Eğer uymuyorsa o hukuk devleti değildir.

Hukuksuzluk var ya arkadaşlar hukuksuzluk şu anda ülkemizin başındaki en önemli beladır. Hukuku yok saymak.

İşte Filistin mitinginden sonraki yumruk hadisesi değil mi? Ne oldu? Mitinge katılan bir vatandaşımız bir gencin yumruklu saldırısına uğradı.

Yumruklu saldırıyı öven övene… Kuyruğa dizildiler methetmek için.

En son yaşanan, bir mülki idare amiriyle ilgili şiddet iddiaları…

İddialar henüz soruşturma aşamasında iken, konu henüz açıklığa kavuşmamış iken; şiddeti öven, şiddeti teşvik eden açıklamalar arka arkaya geliyor.

İnanılır gibi değil.

Kaymakam arkadaş kendisi bile iddiaları reddediyor, ancak birileri “eline sağlık” demek için sıraya giriyor.

Gerçekten yazık bu ülkeye.

Arkadaşlar,

Şiddeti çözüm olarak sunan zihniyet, despot bir zihniyettir;

Bu zihniyet, başörtülü olduğu için meclisten vekil kovan, meclise girebilmesi için kadınlara başını açtıran zihniyettir; Farklı değildir...

Gece vakti bir vekilin evine baskına giden zamanın DGM savcılarının zihniyetidir bu zihniyet;

Bu zihniyet, 22 yıl önce bu toprakların en derinine defnetmeye çalıştığımız bir zihniyettir.

Ama bu zihniyet tekrar hortladı memlekette. Ve bizzat Sayın Erdoğan'ın himayesinde bu zihniyet zemin buluyor. İstese çıkıp diyemez mi? İstese konuşamaz mı? “Arkadaş şiddet benim kırmızı çizgimdir. Yumruğa da karşıyım, her türlü şiddete de karşıyım” diyemez mi?

Bakın susuyor. Bütün bu olaylarda susuyor.

İşte DEVA Partisi bunun için var.

Bu 28 Şubat ve türevi zihniyetlerle mücadele etmek için varız.

Biz burada oldukça, ölmüş ideolojilere heba edilecek insanımız olmayacak.

Çünkü biz hep buradayız ve doğruyu konuşacağız.

Biz burada oldukça, bu ülke topraklarında mazlumlara zulmetmeye geçit olmayacak.

Değerli arkadaşlar,

Sokakta yumruğu savunan da kaymakamın kendisinin dahi inkâr ettiği şiddeti savunan da aynı zihniyetin iki farklı yansımasıdır, farklı değildir.

Biz iktidara da bir kısım muhalefete de sesleniyoruz:

Boşuna ayrı ayrı seçime girmeyin, boşuna birbirinizle rekabet etmeyin;

Şu genel seçimlerden sonra bazı muhalefet partilerinin girdiği şekle şemale bakıyorum, hayret ediyorum ya. Biz aynı masada oturmuşuz. Hayret ediyorum, nasıl farklı şeyler çıktı o partilerin içerisinden? Nasıl o dürtüler ayağa kalktı?

Tevhid bayrağı taşıyan abimize yumruğu savunanlarla, imama şiddeti savunanlar: Sizlere sesleniyorum.

Birbirinizden farkınız yok.

Siz aynısınız, birleşin de herkes rahatlasın, vatandaş da gerçeği görsün.

Biz muhalefetin de iktidarın da toplumda öfkeyi körüklemesine müsaade etmeyeceğiz arkadaşlar. Bakın yerel seçimlere gidiyoruz.

Bir yandan iktidar zaten sürekli kutuplaştırmanın derdinde ama aynı anda bazı muhalefet partileri de bu virüse maalesef maruz kalmış, bu virüs onlara bulaşmış. Onlar da kendi çaplarında kutuplaştırma derdinde.

Ama sonuçta aynı yerde buluşuyorlar.

Sonuçta hukuksuzluğu övmekte buluşuyorlar. Sonuçta şiddette buluşuyorlar.

Şu anda İçişleri Bakanlığının yapması gereken; hukuku, adaleti tesis etmektir;

İddiayı derhal araştırıp idari soruşturmayı hukuka uygun şekilde tamamlamaktır.

Unutmayalım, gerçek devlet hukuk içinde hareket eder.

Devlet her türlü suça karşı, hukuksuzluğa karşı mücadelesini “hukuk içinde kalarak” verir.

Ben buradan bütün Türkiye'de devlet sisteminde yönetimde olan insanlara ve mülki idare amirlerimize de seslenmek istiyorum. Ki çoğu bildiğim, sevdiğim, değer verdiğim arkadaşlardır bunlar. Ama onlara seslenmek istiyorum. Çünkü ara ara bu virüs bulaşıyor ya herkese. “Aman ha bu virüslere kapılmasınlar” diye seslenmek istiyorum.

Devlet her daim hukuk içerisinde hareket eder. Devlet hukuksuzluğa karşı hukuku çiğneyenlere karşı mücadelesini hukuk içinde kalarak verir.

“Orada bir hukuksuzluk var, ben de bir başka hukuksuzlukla onun hakkından geleyim.” Öyle bir şey yok. Devlet bunu yapamaz. Bunu yapanlar ancak ne olur? Çete olur, mafya olur, şunlar olur, bunlar olur… Hukuksuzluk olur, o da hukuksuzluğu yapar.

Devlet her zaman hukuksuzluğa karşı mücadelesini hukuk içinde kalarak verir. Başka bir çaresi yok bununla arkadaşlar.

Ve inşallah Konya'dan söz veriyorum;

28 Şubat sürecinin despotluğunu zamanında nasıl bu ülkeden kovduysak tekrar kovacağız, tekrar defedeceğiz.

Bu böyle biline.

*****

Bu arada bir konuya da açıkça değinmek istiyorum ve önemli zikretmek istiyorum.

Bu ülkeyi her türlü tehditten korurken, teröre karşı mücadele ederken şehit olan askerlerimizi rahmetle anmak hem bir vatandaş hem de bir insan olarak görevimizdir.

Şehitlerimiz için her yerde dua ederiz; camilerde de dua ederiz.

Bu bizim örfümüzdür, bizim vazifemizdir.

*****

Değerli arkadaşlar,

Bu iktidar her seçim yanınıza gelip vaatler sıralıyor değil mi?

İşte genel seçimlerde söyledim. Ne söylediler ne yapıyorlar?

Ben, buradan sormak istiyorum. Konya'yla ilgili bazı sorularım var çünkü.

Konya'nın “Alacabel” Tüneli nerede diye soruyorum.

Her yıl 2 milyon aracın geçtiği geçitte insanlarımız rezil oluyor;

Kaza geçiriyorlar, yaralanıyorlar, ölenler var.

Ha bugün ha yarın derken, sekiz yıldır tünel yok.

Bu gidişle on yıl da olur, on beş yılda bu tünel olmaz.

Peki, ”Tınaztepe” tüneli?

Yok.

On yıl da geçse, on beş yılda olmuyor.

Arkadaşlar, ülkemizin tarım alanlarının 5’te birine sahip Konya kuraklıkla boğuşuyor.

Peki, ne zaman çözülecek kuraklık sorunu?

On yılda geçse, on beş yılda da geçse, olmuyor

Arkadaşlar, biz kararlıyız ve çiftçimizin yüzünü güldüreceğiz.

Yüzümüzü tarıma döneceğiz, tarlalara döneceğiz, sulama alanlarına döneceğiz.

Çünkü biliyoruz:

Konya’da tarımı kaybedersek, Türkiye’de tarımı kaybederiz.

Hep söylüyoruz:

Gıda enflasyonunu düşürmek istiyorsanız çiftçinin maliyetini aşağıya düşüreceksiniz; gübre desteği vereceksiniz, tohum desteği vereceksiniz, yem desteği vereceksiniz, çiftçimize elektriği, mazotu daha uygun şartlarla, daha uygun fiyatlarla vereceksiniz. Ancak bu öyle olur.

Aynı zamanda su, çok önemli. Bakın, sulama projeleri bizim önceliğimiz.

Konya'nın kuraklaşmasına izin veremeyiz. Çünkü şunu biliyoruz ki, suyla toprak buluştuğu anda verim katlıyor. İkiye katlıyor, üçe katlıyor.

Verim ikiye, üçe katladığı anda da birim maliyet düşüyor.

Onun için biz ne dedik? Ta 1 Nolu eylem planımızda, partimizin hemen kuruluşundan sonra dedik ki; “biz iktidara geldiğimizde, bütün sulama projelerini beş yılda tamamlayacağız” dedik.

Baraj, gölet, isale hattı, kapalı sistem dağıtma, damlama, yağmurlama, sulama sistemleri, aklınıza ne geliyorsa, hesabını kitabını yaptık ve programımıza koyduk, “beş yılda” dedik. Ve kaynağı buraya ayırdığımızda, asıl işte o zaman verim artacak, o zaman çiftçimizin maliyeti düşecek, o zaman Türkiye'de gıda enflasyonu azalacak.

Bunlar ne yapıyor? “Gıda enflasyonu patladı, ne yapayım? Faiz arttırayım.”

Ya sen gel de bunu, benim Konya'da, dün uğradığımız için söylüyorum, Kulu'da, Cihanbeyli'de, Altınekin'de çiftçilik yapan vatandaşlarımıza bir anlat da görüyorum ya.

Sayın Erdoğan'a sesleniyorum, gelsin buraya, Kulu'ya, Cihanbeyli'ye veya Altıneli'ye, daha bugün uğrayacağımız ilçeler de var, Altınekin'e, gelsin, on tane çiftçimizi toplasın, şu faiz artınca fiyatlar nasıl düşecekmiş, faizleri arttırdığında bu ülkede buğday fiyatı, mısır fiyatı nasıl düşecekmiş bir anlatsın da çiftçimiz bir anlatsın ya.

Bilmiyorlar arkadaşlar, bilmiyorlar, bilenlerle de çalışmıyorlar. Asıl sorunun tam özünde bu var.

Değerli arkadaşlar,

Konya ette, sütte, yumurtada da çok önemli bir ilimiz, hayvancılığımız şu anda işi bırakıyor.

Ne yapıyor, bir hayvanını kesiyor, onun parasıyla geri kalan hayvanlara yem alıyor, böyle bıçak döner mi?

Ne oluyor, işte Türkiye'de hayvan popülasyonu hızla azalıyor. Büyükbaş hayvanda, küçükbaş hayvan sayımız da azalıyor bu ülkede.

Gerekli destek verilmiyor, maliyetler artmış durumda. Hayvancılık maliyetlerini düşünmek şart. Yerel yönetimlerde çiftçiye, üreticiye destek vermek şart.

Bir başka önemli sorun, sanayi.

Dün bir grup sanayicimizle oturduk, sanayi için arsa fiyatlarının ne kadar yüksek olduğundan şikâyet ettiler. 6 liradan, 7 liradan bahsediyorlar, dönüm olarak vereyim, dönüm olarak söyleyeyim, bir dönüm, yani bin metrekare olarak arsanın 6 milyon, 7 milyon lira olduğundan bahsediyor sanayiciler.

Diyorlar ki; bedava devlet arazisini alıyorlar, bize bu fiyata satıyorlar. Sanayiciye destek bu mudur ya?

Devlet, organize sanayi bölgesi için hazine arazisine para vermiyor ki, zaten devletin arazisi.

Tarım için uygun olmayan, tarım için elverişli olmayan araziye ayıracaksın, sadece altyapı masrafını sanayiciye bölüştüreceksin ve o arsayı ona vereceksin ki sanayicimizin rekabet gücü olsun.

Rant, rant, rant, bunların belediyecilik deyince akıllarına bir tek “rant “geliyor, başka bir şey gelmiyor.

Kimse merak etmesin: Arabi’nin, Rumi’nin, Tebrizi’nin memleketini, biz yüz üstü bırakmayacağız.

Ve bütün bu sorunları çözmek için canla başta çalışacağız.

*****
Arkadaşlar,

Bizim hayalimizdeki Türkiye üreten Türkiye;

Kavga eden değil, barışan Türkiye.

Bizim hayalimizdeki Türkiye, gençlerin ucuz iş gücü olmadığı;

Gücü ele geçirenin zayıfı ezmediği bir Türkiye.

Nöbetleşe zorbalığın sona erdiği bir Türkiye.

Bizim hayalimiz, saygının hâkim olduğu, her bir yurttaşın kendini diğeriyle eşit hissettiği;

İnsanların hayal kurmasının krizlerle sınırlanmadığı;

Gençlerin kaçmak değil, yaşamak istediği bir Türkiye. Biz bunun için çalışıyoruz.

Biz, bu hayalleri yerelden başlatacağız; iktidara, yerelde bu ülke nasıl yönetilir göstereceğiz, örnek olacağız.

Ayrışmayacağız, ayrıştırmayacağız.

O yüzden, DEVA Partisi olarak, bu yerel seçimler bizim için, ülkemiz için çok önemli.

Şimdi sizlere soruyorum:

31 Mart günü geldiğinde, o oy pusulasını önümüze aldığımızda “evet” mührünü özgürlüğe vuracak mıyız arkadaşlar?

Kardeşliğe o mührü vuracak mıyız?

DEVA’ya o mührü vuracak mıyız?

İnşallah, biz de üzerimize düşeni yapacak, sokak sokak, mahalle mahalle, il il çalışacak, herkese DEVA’yı, DEVA Belediyeciliği’ni anlatacağız arkadaşlar.

*****

Evet,

Şimdi adaylarımızı tek tek sahneye davet etmek istiyorum:

Konya Büyükşehir Belediye Başkan adayımız Seyit Karaca ile başlayalım.

Seyit Bey hemen şöyle yanıma alayım.

Seyit Bey 16 yıl devlette çalışan, acil hekimlik yapan kardeşimiz ve Konya Tabipler Odası Başkanı iken, bizim Konya’da kurucu il başkanımız olan ve şimdi de Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olan arkadaşımız.

Konya ona, o sizlere emanet.

İlçe belediye başkan adaylarımız:

Ahırlı, Hüseyin Geçer.

Karayollarında sendika temsilciliği de yapmış, şu anda çiftçilikle uğraşıyor. Ahırlı ilçe başkanımız. Aynı zamanda bizim Konya'da ilk kongresini yapan ilçemiz.

Hem kurucu ilçe başkanımız şimdi de Ahırlı'da bizi, DEVA'yı hakkıyla temsil edecek belediye başkan adayımız inşallah.

Altınekin, “Serdar Deveci”.

Altınekin’in dertleriyle dertlenmiş, ilçe başkanlığımızı görevini hakkıyla yapmış ve dün de yerinde Altın Ekin'de belediye başkan adayı olarak ilan ettiğimiz Serdar Bey de bizlerle.

Cihanbeyli Belediye Başkan Adayımız “Mulla Sarı”.

Tarım, hayvancılık ve petrol işletmeciliği ile uğraşıyor ve 4 çocuk babası.

Doğanhisar, “Hasan Aksoy”.

Kendisi, Adalet Bakanlığı'ndan emekli. Birlik Büro Sendikasının kurucularından, Doğanhisar kurucu ilçe başkanımız.

Ilgın Belediye Başkan Adayımız “Seyit Ali Nadaroğlu”.

Kendisi, 9 yıl Konya Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı ve ilçe başkanımız. Şimdi de bizim belediye başkan adayımız.

Selçuklu, “Mehmet Sumak”.

Mehmet Bey genç bir sanayicimiz ve kendi sektöründe çok önemli başarılara imza atmış bir kardeşimiz. Kendisinin adaylığını da dün Selçuklu ‘da yerinde ilan ettik. Hayırlı olsun diyorum.

Sarayönü, “Mahpeyker Feryal Karça”.

Feryal Hanım, ziraatçı. Sarayönü’ne Ziraat Odası Başkanlığı’nda yıllarca hizmet etmiş, Sarayönü’ndeki çiftçilerimizle artık hemhal olmuş, Sarayönü’nün sorunlarını iyi bilen, çiftçimizin sorunlarını iyi bilen, tanıyan bir arkadaşımız ve inşallah şimdi de belediye başkanı adayımız olarak Sarayönü’nde yoğun bir şekilde gayret gösterecek.

Arkadaşlarımızın hepsi DEVA’lı, hepsi bugün belediyeyi, yarın ülkeyi yönetmeye adaylar inşallah. Bunu hep beraber göreceğiz.

Ödevlerine çalıştılar, çalışıyorlar.

Onlar “belediye” deyince gözlerinde dolar işaretleri oluşanlardan değil. Onlar “belediye” deyince rant anlayışında olanlardan değil.

Ve biz ısrarla söylüyoruz arkadaşlar.

Biz belediyeyi etkin ve iyi yönetiriz diyoruz.

Burada, eylem planımızda. Ta bundan iki sene önce, seçim geliyor diye değil bakın, iki sene önce biz belediyecilik anlayışımızı anlattık. Sayfa sayfa tek tek. Herkesten önce çıktık bunları ilan ettik.

Bazı partiler daha yeni yeni broşürler hazırlıyorlar. Sorduğunuzda arkası boş.

Fakat dedik ki “düzgün yönetmek yetmez, bizim bir iddiamız daha var, temiz yöneteceğiz.”

Temiz yönetimi de nasıl yapacağız? Etik Kurallar Bildirgemizde tek tek sıraladığımız gibi, bu üç sayfalık metinde tek tek sıraladığımız gibi ve bütün adaylarımızın da altına aday olurken imza ettikleri gibi belediyeyi yöneteceğiz.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk. 100 yıl geçmiş, dört yaşındaki bir siyasi partinin mi aklına geliyor bu iş? Etik kurallar, ahlaki kurallar. Ama ilk defa biz yaptık. Baktık başka örneği yok. Kimsenin aklına gelmemiş.

Çünkü belediyecilik deyince “kitabına uydurma” anlıyor herkes. Halbuki biz belediyeciliği “kitaba uygun” şekilde yöneteceğiz.

Tabii ki kanunlara uygun ama aynı zamanda kanunlar arkadaşlar biraz larç, kanunlar sünüyor. Onun için kitabına uydurma diye bir şey var belediyecilikte.

Dolayısıyla biz ne diyoruz? İşte bu ahlaki kurallar çerçevesinde bizim belediyelerimiz yönetilecek diyoruz. Türkiye'de ilk olarak bunu da ortaya koyuyoruz.

31 Mart’a kadar hep beraber, çok yoğun çalışacağız;

Konya’yı layık olduğu gibi, demokrasiyle, adaletle ve tertemiz yöneteceğiz inşallah.

Demokrasiyi yerelden başlatacağız.

Tabii ki yerel seçime giriyoruz. Tabii ki yerel seçimler belediye başkanlarımızın, meclis üyelerimizin seçimleri önemli ama unutmayalım ki arkadaşlar bu seçimler aynı zamanda merkezi hükûmete bir uyarı niteliği taşıyor. Eğer merkezi hükûmetten, iktidardan memnun değilseniz, iktidarı uyarmak istiyorsanız; “arkadaş yanlış yoldasın, yanlış yapıyorsun. Kendine gel. Aklını başına al” demek istiyorsanız bu yerel seçimler aynı zamanda nedir arkadaşlar? Bu yerel seçimler hep beraber hükümete bir “sarı kart” gösterme seçimidir.
Hep beraber inşallah “sarı kartı” göstereceğiz.

Ve arkadaşlar inşallah hep beraber Konya’mıza layık bir belediyeciliği, bu kadim şehre layık bir belediyeciliği Konya'ya da Türkiye'ye de göstereceğiz.

Hepinize hayırlı olsun diyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Sağ olun, var olun diyorum.