22 Ekim 2021 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Aydın İl Başkanlığı Açılış Konuşması

22 Ekim 2021

GENEL BAŞKANIMIZ ALİ BABACAN’IN AYDIN İL BİNASI AÇILIŞ KONUŞMASI

Merhaba Aydın!

Çakırcalı Efe’nin, Demirci Mehmet Efe’nin, Yörük Ali Efe’nin, Ayşe Efe’nin diyarı Aydın! Merhaba!

Merhaba seçilmiş ilk başbakanımızın, Adnan Menderes’in diyarı!

Ülkemizin ilk kadın muhtarı Gül Esin’in diyarı!

Merhaba kıyıları masmavi, dağlarından yağ, ovalarından bal akan Aydın!

Bugün partimizin kuruluşundan bu yana Aydın’la ilk buluşmamız, ilk kavuşmamız.

Bu ne güzel bir ilk buluşma!
Bu ne güzel bir coşku!
***
Sizler buraya sadece bir ilçe binasının açılışına gelmemişsiniz belli. Bugün Aydın’a demokrasi meydanı oluşturmak için gelmişsiniz. Hoş geldiniz arkadaşlar, hoş geldiniz.

Siyasi partilerin temsilcileri,
Sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, Değerli muhtarlarımız,
Basınımızın kıymetli temsilcileri,
Hoş geldiniz.

*****

Değerli arkadaşlar,

Biz bugün burada sadece bir bina açılışı yapmaya gelmedik.

Biz burada bir siyasi partinin bir tabelasının önünde değiliz.

Biz bugün burada demokrasinin merkezini açıyoruz.

Biz bugün atılımın merkezini açıyoruz.

Şimdi size soruyorum.

Çok güçlü cevap vermenizi bekliyorum.

Demokrasi için hazır mıyız?

Atılım için hazır mıyız?

Adalet için, özgürlük için, zenginlik için hazır mıyız?

Aydın hazır, Aydın müthiş.

Türkiye’nin yarınlarını, işte bu Aydın’da kurduğumuz demokrasi meydanı aydınlatacak.

Sağ olun, var olun.

*****
Değerli arkadaşlarım,
Zor zamanlardan geçtiğimizi biliyoruz.
Ama biz nasıl yürüyeceğimizi de biliyoruz.
Biz bu ülkenin hangi yoldan gitmesi gerektiğini çok iyi biliyoruz.

Sevginin, saygının, eşitliğin, adaletin egemen olduğu bir refah devleti için, hakikatin yolundan bir an bile ayrılmayacağımızı çok iyi biliyoruz.

Hepsinden önemlisi, biz bu ülkenin iyi bir yönetimi, demokrasiyi, adaleti ve zenginliği hak ettiğini çok iyi biliyoruz.

Bu ülkede yaşayan tek bir insanın dahi adaletsizliği, yoksulluğu, yoksunluğu hak etmediğine inandığımız için buradayız.

Biz bu ülkede yaşayan tek bir insanın dahi bu yolda yalnız yürümemesi ve geride kalmaması için buradayız.

Biz nerede miyiz? Arayıp bulmak isterseniz bir koordinat verelim. Hani gençler diyor ya, bir konum atalım:

Biz; “borcumu ödeyemiyorum” diyen, “ne yapacağımızı şaşırdık” diyen çaresiz esnafımızın yanındayız.

Artan maliyetlerle boğuşan, yoksulluğa terk edilen, fedakâr çiftçimizin yanındayız.

Bunca yıl çalışmasının sonucunda, yoksulluğa ve haksızlığa mahkûm edilen artık sadece gıda alışverişine bile maaşım yetmiyor diyen emeklimizin yanındayız.

Çocuklarının yarınlarından kaygı duyan annelerin, babaların yanındayız. “Barınamıyoruz” diyen gençlerin yanındayız.

Ayrımcılığa uğrayan, kendisini ikinci sınıf hisseden, hor görülen tüm vatandaşlarımızın yanındayız.

Yargının, beraat kararı vermesine rağmen, hakkı iade edilmeyen, zulme uğrayan, binlerce KHK’lının yanındayız.

Üretim yapan, yatırım yapan, ekonomimize can katan; ama yaşadığı sorunları kısık sesle konuşmak zorunda kalan, her türlü hakkına el konulma endişesiyle yaşayan sanayicimizin yanındayız.

Yeni nesillere, yaşanabilir bir çevre bırakmak için mücadele eden dostlarımızın yanındayız.

Bizim konumumuz budur, koordinatlarımız budur.

Nerede olduğumuzu görmek isteyenleri işte bu konuma davet ediyoruz. Bizi başka sağda sola aramasınlar.

Kimlerle beraber olduğumuzu merak edenleri, vatandaşımızın yanına davet ediyoruz. Vatandaşımızın yanında bekliyoruz.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Bugünkü iktidarın ortakları, Türkiye’yi karanlık bir tünelin içine soktular.

Bu tünelde hukuksuzluk var, adaletsizlik var.

Bu tünelde yolsuzluk var, yasaklar var.

Bu tünelde yoksulluk var, işsizlik var, hayat pahalılığı var.

Koca bir ülke, bu kötü yönetimin elinde adeta can çekişiyor.

Ülkemiz inanın varlık içinde yokluk çekiyor. Tam bir varlık içinde yokluk.

Asgari ücret, açlık sınırının dahi altındayken, 10-15 yerden maaş alanların keyfine diyecek yok.

Halkımız her türlü zorlukla boğuşurken, ülkenin cumhurbaşkanı bakıyoruz oralı değil.

Başka bir dünyada yaşıyor.

Diyor ki “memur da işçi de halinden memnun.” Geçen bu ifadeleri kullandı biz de hayretle izledik.

Yoksulluktan bahsedene ne diyor? “Abartıyorsun!”

Hayat pahalılığına ne diyor? “Enflasyon yüzde 20’nin altında” diyor.

Arkadaşlar, artık bu ülkenin cumhurbaşkanı adeta başka bir dünyada yaşıyor, başka.

Bakın, ben son bir yılda 60’tan fazla ile gittim. 100’e yakın ilçe gezdim.
Binlerce, on binlerce insanımızla sohbet ettim. Herkes “Yeter artık” diyor.

Herkes “Kurtarın bizi!” diyor.

Bakın bunlar ortak ifadeler. Hangi ile gidersek gidelim duyduğumuz ortak ifadeler bunlar.

Tüm Türkiye “Yeter artık!” diyor.

Şimdi sıra Aydın’da:

Soruyorum:

Önümüzdeki ilk seçimde, bu iktidarın ortaklarını, müsait bir yerde indirecek miyiz?

İktidar ortaklarına artık “Güle güle” diyecek miyiz?

Özgürlük ve zenginlik için hep beraber DEVA kadroları olarak iş başına geçecek miyiz?

Evet yapacağız arkadaşlar, hiç kuşkunuz olmasın. Ülkemizi hep beraber demokrasi ve atılımla buluşturacağız.

*****
Değerli arkadaşlar,

Geçtiğimiz gün Ankara’da gezerken bazı vatandaşlarımız eleştirilerini dile getirdi.

Tabii ki biz gezerken etrafımızda kameralar var. Biz hiç böyle blokaj, ambargo falan uygulamıyoruz. Sarı kartın var mı diye bakmıyoruz.

Herkese serbest. İsteyen herkes bizi takip ediyor, izliyor, videoya çekiyor. Serbest. Tam bir özgürlük alanında biz çalışıyoruz.

Bu vatandaşlarımızla olan bazı diyalogları da partili medya baktık ki büyük bir coşkuyla köpürtüyor, paylaşıyor. Bizi hiç haber yapmayan televizyon kanalları haber yapmış baktım.

İyi dedim hiç olmazsa buraları izleyenler bu vesileyle DEVA Partisi’nin kurulduğundan da haberdar oldu dedim. İyi dedim. Durum bu.

Şimdi ben partili medyaya soruyorum, bir durun ya bu ne coşku?

Bakın, partili basın mensuplarına seslenmek istiyorum, biz sizin partinizin liderine benzemeyiz,

Bize tüm vatandaşlarımız şıp diye ulaşır. Hemen, sözü olan hemen ulaşır. Tokalaşmak isteyen hemen ulaşır.

Çünkü biz sokaktayız sokakta. Pazardayız. Çarşıdayız.

Saraylara, külliyelere kapanıp yüzlerce koruma görevlisinin içinden iş yapmıyoruz biz.

İşte bakın Aydın’ın sokaklarındayız. Biraz sonra da yine sokaklarda Aydın’da gezeceğiz.

Partili medya mensubu arkadaşlar, hadi buyurun Sayın Erdoğan’ı veya Sayın Bahçeli’yi şöyle bir çıkarın bu sokaklara gezsinler.

Çarşı pazara girsinler. Ben Sayın Erdoğan’ı veya Sayın Bahçeli’yi bir Pazar yerinde uzunca süredir görmedim. Niye gitmiyorlar acaba?

Bir gitsinler görsünler. Şöyle bir fiyat etiketini görsünler. Vatandaşlarımızın iki küçük torbayı doldurmak için en azın 100-150-200 lira verdiklerini görsünler, anlasınlar. Vatandaşlarımızın şikayetlerini dinlesinler. Yapamıyorlar. Basın onları çekmiyor. Niye? Çünkü çıkamıyorlar.

Çarşı, pazar gezmiyorlar. Gezemiyorlar.

Artık o dönem kapandı, bitti.

Bizim korkmuyoruz, hiçbir şeyden çekincemiz yok. Bize sevgisini ve desteğini ifade eden vatandaşımızı da bizi eleştiren, tepkisini dile getiren vatandaşlarımızı da her zaman dinlemeye devam edeceğiz.

Ülkemizin her köşesindeki, her söze kulak vereceğiz.

Bunlar alıştı tabii. Hükûmeti azıcık eleştiren gazeteciyi işten kovuyorlar ya. Bugüne kadar 10 bin gazeteci eleştirel yazdığı ya da konuştuğu için işten kovduruldu bu ülkede biliyor musunuz?

Kendilerine bir hayal dünyası oluşturup, bir hayal medyası oluşturup onunla bu toplumdan gerçekleri gizleyebileceklerini zannediyorlar.

Bizlerle ilgili de yaygın olmayan kanaatleri yaygınmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Hiç önemi yok.

Tweet yazanları tutuklattırıyorlar bu ülkede ya. Gençler acaba bir şeyi likelarsak acaba başımıza bir iş gelir mi, kapımızda polis oluşur mu diye korkuyorlar.

Koskoca ülkeyi, açık hava cezaevine adeta çevirdiler. Millet ağzını açamıyor korkudan.

AK Parti genel başkanı kırk yılda bir dışarı çıkıyor. Onda da yanındaki korumaları aşıp yanına yanaşabilen biri ezkaza “Açım” derse, “Abartıyorsun, al keyif çayı iç” diyor.

Bunları gördük değil mi? Milleti azarlıyor ya, milleti. Milleti azarladığı kaç tane görüntü hafızalarımızda. Tabii artık toplumla çok muhatap olmadıkları için ne Sayın Erdoğan ne Sayın Bahçeli, o görüntüleri yakalamak bugünlerde zorlaşıyor. Ama ne zaman toplum içerisine çıksalar hemen elektriklenme hemen sıkıntı başlıyor.

Ama değerli arkadaşlar, kimse merak etmesin.

Biz sokakta, eleştirisini dillendiren vatandaşımızın da söz hakkına sonuna dek sahip çıkacağız.

Biz özgürlük diyorsak, bizi eleştirenlerin eleştirme özgürlüğüne de saygı duymak demektir.

Tabii ki herkesi dinleyeceğiz. Tabii ki yanlışımız varsa düzelteceğiz. Ama her zaman toplumla iç içe, yan yana, kol kola biz bu yolu yürüyeceğiz. Her zaman.

Biz herkesin can, mal ve hak güvenliğini sağlayacağız.

Biz herkesin ekonomik refahını yükselteceğiz.

Ha partili medyaya da bir küçük sözümüz var;

Biz sizin baskıyla susturduğunuz gazetecilerin de basın özgürlüğünü sağlayacağız. Onu bilin.

Hiç merak etmeyin.

*****
Değerli arkadaşlar,
Bu iktidara hep ne dedik?
“Hukuk olmadan, ekonomiyi asla düzeltemezsiniz” dedik.
“Bazı kurumların bağımsızlığını sağlamadan, güven inşa edemezsiniz” dedik. Bakın işte dün Merkez Bankasının faiz kararı açıklandı, değil mi?

Tabii düzeltmek lazım. Bu Merkez Bankasının kararı falan değil Sayın Erdoğan’ın faiz kararı.

Zaten baktık ki, uluslararası basın Türkiye Cumhuriyeti’nin Merkez Bankası değil Erdoğan’ın Merkez Bankası diye haber yapmış. Yani dünkü kararı alan Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası diye haber yapılmamış, Erdoğan’ın Merkez Bankası diye haber yapılmış. Ülkenin geldiği durum bu.

Bağımsız bir Merkez Bankası kalmadı arkadaşlar. Gece yarısı kararlarıyla başkanı, başkan yardımcıları mevsimlik işçiye çevrilen bir kurumun artık bağımsızlığı ve itibarı olmaz.

Erdoğan’a rağmen Merkez Bankası’nın karar alması söz konusu olmaz, olamaz.

Bakın dün neler oldu:

Merkez Bankası geçen ay biliyorsunuz, gecelik haftalık politika faizlerini iki puan daha indirdi. Yani geçen ayı ve bu ayı topladığımızda üç puanlık bir faiz indirimini yaptı.

Peki, sonucu ne oldu?

Bakın, bu faiz Merkez Bankası’nın aldığı faizdir. Merkez Bankası piyasaya kredi verir, gecelik, haftalık, onun karşılığında faiz alır. Yani Merkez Bankası aldığı faizi indirdi. Hemen arkasında ne oldu? İlk etapta biliyorsunuz dolar kuru 8,30’dan 9,30’a çıktı son bir ay içerisinde. Dünden bugüne kadar da 9,30, 9,40, 9,50 sabah baktım 9,60 gidiyor.

Nereye kadar gideceğini bilene, tutabilene artık aşkolsun. Artı ne oldu? Bakın, partili medyada, o cumhurbaşkanının bir propaganda medyası var ya, o iletişim merkezi midir başkanlığı mıdır nedir, hiçbir iş yapmıyorlar boyuna oradaki iletişimle uğraşıyorlar. Çünkü iş yapamayınca lafla peynir gemisini yürütüyorlar.

Hiç bahsetmiyorlar ama çok önemli bir gerçek oluştu geçen aydan bu yana. O da ne? Hazinenin borçlanma faizleri bir ay içerisinde yüzde 17 buçuktan yüzde 20 buçuğa çıktı. Hazinenin 10 yıllık borçlanma faizi tam 3 puan arttı. Hem de uzun vadeli 10 yıllık faiz.

Üstelik bu faiz hazinenin verdiği faiz, devletin ödediği faiz. Bakın dikkatinizi çekiyorum. Merkez Bankasının düşürdüğü faiz, Erdoğan’ın düşürdüğü faiz, gecelik haftalık politika faizi ve Merkez Bankasının aldığı faiz. Öbürü bu milletin bu devletin bütçesinden ödediği faiz.

Sonuçta Sayın Erdoğan’ın tabiriyle Merkez Bankası’nın faiz indiriminden herhalde en mutlu olanlar faizi alan insanlar. Yerli yabancı faizi alan kişiler. Tam üç puan arttı. Geçen sene ve evvelki seneye baktığımız zaman bu ülkenin bütçesinden ödenen faiz rakamı yıllarca böyle 50 milyar mertebesinde seyretti. Akraba bakanla, partili taraflı cumhurbaşkanı göreve başladığından sonra hızla artmaya başladı.

Bu yıl bütçede tam 180 milyarlık faiz ödemesi var. Bakın, yıllarca 50 milyar, bu seneki bütçe 180 milyar. Gelecek sene orta vadeli programda açıkladılar; 240 milyar. Daha sonraki sene 290 milyar bu devlet faiz ödeyecek. Eski parayla katrilyon bunlar. Bakın, bu sene 180 katrilyon eski parayla, gelecek sene 240, ondan sonraki sene 290 katrilyon. Bunu orta vadeli programda Sayın Erdoğan’ın açıkladığı programda biz bu faizi ödeyeceğiz diye açıkladı.

Ben buradan Sayın Erdoğan’a seslenmek istiyorum. Şu attığınız adımlarla aldığınız kararlarla hem kuru artırdınız hem de bu milletin alın teriyle, bilek gücüyle kazanıp ödediği vergilerden piyasaya ödenen faizleri artırdınız ya. Bunu bir ayda yaptınız. Bir ayda hazinenin borçlanma faizi tam üç puan arttı. Dünkü karardan sonra bir puan daha arttı. Yani bu üç puanın aşağı yukarı bir puanı dünkü karardan sonra oldu. Yazıktır günahtır.

Sayın Erdoğan ne diyordu? Merkez Bankasının faizleri daha yüzde 6-7 iken ‘Yüksek faiz vatanda ihanettir’ diyordu. ‘Yüksek faiz, vatanı satmak’ diyordu. Daha yüzde 6-7 iken faizler bunu söylüyordu. Peki bu ülkenin hazinesi şu anda on yıl vadeli borçlanırken her sene bu faizi ödeyeceğim demek. Yüzde 20 buçuk faiz demek, on yıl vadeli, on yıl boyunca bu faizi ödeyeceğimdemek. Öyle bir faizden bahsediyoruz.

Ben Sayın Erdoğan’a soruyorum. Yüzde 6-7 faiz vatanı satmak ise Türkiye Cumhuriyeti Hazinesine on yıl vadeli borçlanmasına yüzde 20 buçuk faiz ödetmeyi siz tanımlayın diyorum. Adını siz koyun. Yüzde 6-7 vatanı satmaksa bu faize ne diyeceğiz? Adını nasıl koyacağız. Yüzde 6-7 faiz vatana ihanet ise Türkiye Cumhuriyeti Hazinesine yüzde 20 buçuk faiz ödetmek nedir? Bunu nasıl tanımlayacağız, siz söyleyin diyorum.

Kendisine buradan sesleniyorum. Sadece son bir ayda attıkları yanlış adımlarla Hazinenin borçlanma faizlerini patlattılar, kuru patlattılar. Bunun hesabını herkes bilir bakın. Şu salondaki sırayla başlayın bütün esnafımıza sorun, herkese sorun. Dolar kuru 8,30’dan bu sabah itibarıyla bir ay içerisinde 9,60’a çıktı. Bir ay önce 8,30’du şu anda bu sabah itibarıyla 9,60. Nereye gidecek bilmiyoruz.

Dolar 8,30’dan 9,60’a çıkınca Türkiye’de siz enflasyonu tutabilir misiniz ya? Zamlara mâni olabilir misiniz? Kur artınca A’dan Z’ye her şeye zam geldiğini bu millet bilmiyor mu?

Bunlar gerçekten bu kötü yönetimin sonucunda. Kurumları sıfırlamaları sonucunda. Hukuka bağlı kalmamaları sonucunda. Ekonomide rasyonaliteden, akıldan, bilimden uzaklaşmaları sonucunda maalesef ülkeyi bu hale getirdiler. Büyük bedel ödüyoruz büyük. Gerçekten bu ülkeye yazık. Bu ülkenin esnafına, çiftçisine, emeklisine, anne-babalara yazık, herkese yazık.

Değerli arkadaşlar,

Bu tek kişilik yönetimin ceremesini gerçekten nihayetinde vatandaşımız çekiyor.

İnsanlar ay sonunu getiremiyor. Aldığı maaş ayın ortalarında bir yerinde bitiyor.

Geçen hafta Mersin’deydik. Mersin’de emeklilerimizin oturduğu bir parkta biraz ayaküstü sohbet ettik. 8-10 tane emekli vatandaşımız banklarda oturuyor, dinleniyor böyle öğleden sonra bir saatte. Hepsi birden koro gibi dediler ki, ‘Sayın Başkanım gerçekten aldığımız emekli maaşıyla artık geçinmek mümkün değil’. İçlerinden birini gösterdiler, ‘Bakın bu arkadaşımız ay başında emekli maaşını aldı bitti maaş, üç gündür gözümüzün önünde sadece bir simit yiyebiliyor. Bir simitle açlığını giderip öyle yaşamını sürdürüyor bu arkadaşımız’ dediler. Daha canlı Mersin’de geçen hafta yaşadığımız hadise bu.

İnsanlar temel ihtiyaçlarını karşılamakta dahi güçlük çekiyor.

Vatandaş borca batmış durumda. Borcunu ödemek için kredi çekiyor. Borç üstüne borç faiz üstüne faiz ödüyor. Üstelik bu ekonomi yönetimindeki akılsız adımlar piyasa faizlerini yükseltiyor. Esnafımızın, çiftçimizin ödediği borcun faizini yükseltiyor. Vatandaşlarımız borcu borçla bile artık döndüremiyor. Koskoca ülke depresyona girdi.

Dün İzmir’de Kordon’da 25 yaşında bir gencimiz dedi ki ‘Ailem geçinemediği için geri memleketine, Adana’ya döndü’ dedi. ‘Ben burada tek başıma kaldım’ dedi. ‘Bir benzin istasyonunda çalışıyorum’ dedi. Ve ‘Sayın Başkanım, beş tane ayrı hastalığım var benim’ dedi. ‘Çeşit çeşit antidepresan ilaçlar kullanmak zorunda kalıyorum’ dedi. ‘Bu 25 yaşında bir genç olarak bana yazık değil mi?’ dedi. ‘Şöyle İzmir’de Kordon’da yürüyerek biraz stres atmaya çalışıyorum ama artık o da fayda etmiyor. Benim bu baskı, stres altındaki hissiyatımı, ruh halimi artık çözmüyor’ dedi. Yazık günah. Gerçekten bu insanlara yazık günah.

Kimsenin yüzü gülmüyor.

İşsizlik aldı başını gitti.

İnsanlar asgari ücretin bile altında iş bulsalar çalışmaya hazır hale geldiler. Ben bunu bizzat gördüm. Hakkari’de, Yüksekova’da günlük 20 liraya, 30 liraya çalışmaya hazır gençlerimizle oturdum, sohbet ettim. Oralara gitmeyenler bilemez.

Bugün çıksın Sayın Bahçeli, Sayın Erdoğan şöyle bir Şemdinli’nin sokaklarında, caddelerinde otursun bir sohbet etsin oradaki vatandaşlarımızla. Bir hâl hatır sorsunlar. Oradaki gençlerle bir dertleşsinler bakayım. Mümkün değil, yapamazlar.

Çünkü artık Sayın Erdoğan’da Sayın Bahçeli’de böyle toplumun, vatandaşların ama rast gele, çarşıya pazara rast gele gidecek, rast gele vatandaşların önüne çıkacak bir durumda değiller artık. Bu da bize gösteriyor ki artık bu iktidarın ayrılama zamanı geliyor.

Şu anda ülkemizde çok sayıda vatandaşımız kayıt dışı çalışıyor. Çalışanların yevmiyeleri, enflasyon karşısında sürekli eriyor.

Tencereler kaynamıyor, mutfaklar yangın yeri olmuş durumda koskoca ülkede.

*****
Değerli arkadaşlarım,

Bizde öyle lafı edip kaçmak yok.

Meydanlarda biz boş slogan asla atmıyoruz, bol keseden vaatleri de sıralamıyoruz.

Bizim bir Türkiye hedefimiz var, bir Türkiye hayalimiz var.

Tek bir ailenin bile yoksulluğun pençesinde yaşamadığı bir Türkiye’yi hedefliyoruz.

İnsanların mutlu olduğu, insan onuruna yaraşır gelir elde ettiği bir Türkiye’yi hedefliyoruz.

Eşitlik ve adaletin esas olduğu bir Türkiye hayal ediyoruz. DEVA iktidarında, bolluk akacak, refah akacak.
Biz, asla adaletten şaşmayacağız.
Kimseyi aç, kimseyi açıkta bırakmayacağız.

Biz biliyoruz ki, ekonominin temelinde adalet var. Ekonominin temelinde hukuk var. Hukuk ve adalet olmadan, demokrasi olmadan, özgürlükler olmadan bir ülkenin ekonomisindeki sorunları çözmek mümkün değildir. Ben onun için tekrar ediyorum bakın. Bu hükûmetin artık bu ülkenin ekonomik sorunlarını çözme imkânı, ihtimali kalmamıştır.

Çünkü bu hükûmetin adaletle, hukukla artık irtibatı kopmuştur. Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymuyorum diyen, saygı duymuyorum diyen alt mahkeme Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymadığında uymayabilir deyip ona destek atan bir cumhurbaşkanının yönettiği ülkede ekonomi asla düzelmez. Sadece işler kötüye gitmeye devam eder. Bakın, dün bir olumsuz haber daha aldık.

FATF diye bir kurum var biliyorsunuz. Kuruluşunda bizim de emeğimiz var. Bakın, Türkiye paydaş o kuruluşta. Yani uluslararası özellikle bu kara parayla ilgili, terörün finansmanıyla ilgili konularda izleme kurumu. Türkiye’nin de tam üyesi olduğu ve konsensüsle karar alan bir yapının kurulu bu.

Kendi paydaşı olduğumuz konsensüs ile destek vererek kurduğumuz kurum dün Türkiye’yi bu kara para ve terörün finansmanı listesinde gri listeye aldılar. Beyaz listedeydik, gri listeye alındık. Bir sonraki kademe kara liste. Bu gri listeye alınmak gerçekten Türkiye’nin itibarıyla ilgili son derece tehlikeli bir durum.

Gri listeye alınan ülkelerin sermaye akışı yavaşlar. Gri listeye alınan ülkeler ileride daha zor durumlarla karşı karşıya kalabilirler. Kendi vatandaşına şeffaf olmayan kendi vatandaşına hesap vermeyen hükûmet maalesef Türkiye’nin uluslararası alanda da itibarını zedeleyecek çok işler yapıyor çok.

Ve bu da başlı başına ekonomimiz açısından yeni bir risk unsuru olarak geldi listeye girdi. Pek çok risk unsuru var ama bir de bu gri listede olmamızda artık yeni bir risk unsuru. Şu andaki hükûmetin anlamadığı bu.

Güven olmadan ekonomi düzelmez. Hukuk ve adalet olmadan bu ülkenin ekonomik sorunları çözülmez. İki kere iki nasıl dört ederse matematikte, iki çarpı iki eşittir dört, hukuk ve adalet olmadan ekonomi düzelmez. Bu kadar.

Sayın Erdoğan zannediyor ki talimat vereyim Merkez Bankası faizi indirsin, enflasyon da düşsün, piyasa faizleri de düşsün, ekonomi düzelsin. Hayal hayal. Ağızlarıyla kuş tutsalar yapamayacaklar. Merkez Bankası ne yapsın ya elinde zaten bir tane enstrüman kaldı bir tane.

Akraba bakanla beraber Sayın Erdoğan, Merkez Bankasının tam 130 milyar dolarlık döviz rezervini çarçur etti. Eksi 52 milyar dolara düştü döviz rezervi. Döviz rezerviyle artık kuru kontrol edecek imkân kalmadı.

Geriye bir tek ne kaldı? Gecelik faiz. O da artık, dişli sıyırdı dişli. Hani mekanikçiler, makinadan anlayanlar bilir ya da en azından araba kullananlar bilir, dişli sıyırma diye bir şey vardır. Yani dişli döner de ama sıyırdı mı çevir çevir boşa. Araba gitmez.

Şimdi bizim Merkez Bankası da artık Sayın Erdoğan’ın talimatlarıyla sonunda dişli sıyırmış durumda. Ne yapsalar fayda etmiyor. Faizi indiriyor, piyasa faizi yükseliyor. Faizi indiriyor, kur fırlıyor gidiyor. Artık ellerinde hiçbir kontrol enstrümanı kalmadı.

Bunu üzülerek söylüyorum ki değerli arkadaşlarım, bugünler ülkenin iyi günleri. Allah beterinden saklasın diye de hep dua ediyorum. Hepimiz bu ülkenin vatandaşıyız. Allah beterinden saklasın. Ama akıl olmayınca, ortak akıl arayışı olmayınca, istişare olmayınca bu ülkenin sorunları çözülmez. Dürüst ve ehil kadrolar iş başında olmadan bu ülkenin sorunları çözülmez. Bu kadar basit.

Değerli arkadaşlarım,
Şimdi Aydın’dan bir söz almak istiyorum.

Bu yokluğu, bu yoksulluğu, Aydın’ın sokaklarından, Türkiye’nin caddelerinden silmek için hep beraber çalışacağız. Söz mü?

Vatandaşımızı dinlemek ve partimizin ülkemiz için yaptığı hazırlıkları, planları, programları anlatmak için çalmadık kapı, dinlemedik vatandaş bırakmayacağız. Söz mü?

Ben Aydın’dan sözümü aldım. Ben bu gayreti, iradeyi Aydınlı arkadaşlarımızdan, Aydın teşkilatımızın gözlerinden bu iradeyi okudum, gördüm.

Aydın demokrasi ve atılım için hazır.

Biz Türkiye’nin haysiyetli insanları için buradayız ve biz hazırız. DEVA Partisi hazır, gençler, kadınlar hazır, Türkiye hazır.

Hepinize çok çok teşekkür ediyorum. Sağ olun var olun.