2 Kasım 2022 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Kalkınma Seferberliği Eylem Planı Konuşması

2 Kasım 2022

Kalkınma Seferberliği Eylem Planı
 
 
Bu güzel İstanbul sabahından, bu güzel tarihi mekândan, Kibrithane’den herkese merhaba!
 
Şu anda Osmanlı Kibritlerinin Fabrikasındayız.  
 
Tüm çalışma arkadaşlarımı,
 
Burada bizimle birlikte olan tüm konuklarımızı saygı değer basın mensuplarını,
 
Ve Ekranları başında bizleri izleyen tüm vatandaşlarımızı sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.
 
*****
 
Evet, bugün Kibrithane’deyiz. 
 
Ve bu bir tesadüf değil. Rastgele seçilmiş bir mekân da değil. 
 
Burası, biliyorsunuz, Osmanlı’nın Kibritleri Fabrikası. Yani ülkemizin bir endüstri mirası.
 
16. Eylem planımızı böylesine tarihi bir mekânda kamuoyuyla paylaşıyoruz.  
 
Çünkü arkadaşlar, bizim ayağımızı sağlam bir zemine basmamız gerekiyor. 
 
Tarihten güç alan tarihi iyi bilen olumlu tecrübesiyle olumsuz tecrübesiyle tarihten güç alan bir şekilde yarınlara yürümemiz gerekiyor.  
 
Az evvel cümle arasında söyledim basit gelmiş olabilir ama bugün tam 16.  
Eylem Planımızla karşınızdayız. 
 
Yine dolu dolu bir eylem planından bahsediyoruz.  Tam 76 maddelik bir eylem planı.
 
Biz bu eylem planlarını açıkladıkça bazen diyorlar ki ‘ya bunlar çok uzun, bunları anlayamıyoruz.’ 
 
Bu eylem planları günü geldiğinde bakanların önüne koyulacak, müsteşarların önüne koyulacak ‘Haydi arkadaşlar ev ödevleriniz bunlardır. Çalışmaya başlıyorsunuz’ denilecek. Eylem planları. 
 
Yani işi bilen, tekniğini bilen o işin başında olan içinde olan insanların alıp uygulayacağı eylem planları. 
 
Bunu hazırlamak da herkesin harcı değil. 
 
Bizden başka da zaten bugüne kadar böyle bir şey yapabilen yok. Geçmişte de olmadı. 
 
Eylem planları seçimlerden sonra kurulacak hükûmetin değerli arkadaşlar, hükûmet programını bırakın hükûmet programının uygulanmasıyla alakalı dokümanlar. 
 
Takvime bağlanmış dokümanlar ve ülkemizin her alandaki sorunlarının çözümlerini detaylarıyla çalışan ve bunları “eylem planları” ile ortaya koyan bir siyasi partiyiz biz. 
 
Ve gerçekten onur duyuyoruz: Türkiye siyasetinde bir ilke imza atıyoruz. 
 
Bugün 16.’yı açıklıyoruz ama tamamlandığında bunların sayısı 22 olacak.
 
Ve inşallah iktidar olduğumuzda da aynı 22 şeritli yolda ilerler gibi her alanda ama her alanda bu eylem planlarımızı eş zamanlı olarak uygulamaya başlayacağız. 
 
İşte arkadaşlar sandık günü var ya, sandık günü… Sonuçların açıklanmasıyla beraber özgür ve zengin Türkiye hedefimize doğru yola çıkacağız. 
 
Kilitli kalmış, tıkanmış tüm çarkların dönmesiyle, Türkiye’nin potansiyeli açığa çıkmış olacak. 
 
*****
 
Değerli arkadaşlar,
 
Birazdan eylem planımızın genel hatlarını ben sizinle kısaca paylaşacağım ama asıl tabi geniş sunumu detayları Burak Bey benden sonra mikrofonu alacak ve sizlerle detaylı bir şekilde bu maddelerin üzerinden şekilde geçecek. 
 
Geçen hafta biliyorsunuz 1,5 saat boyunca içi boş bir “Türkiye yüzyılı” masalını dinledik. 
 
Tam bir boş çerçeve.
 
Şu anda fiili yaptıkları ayrı bir telden çalıyor açıkladıkları Türkiye Yüzyılı ayrı bir telden çalıyor.
 
Ya madem açıkladığın Türkiye Yüzyılı’nda çoğulcu demokrasi diyorsun katılımcılık diyorsun insan hakları diyorsun niye gelecek yüzyılı bekliyorsun? 
 
Yapsana bugün. Bugün uygulasana elini tutan mı var?
 
4 yılı geçti. Akıllarına eseni yapıyorlar. Hak hukuk tanımıyorlar. 
 
Adaleti her gün çiğniyorlar ondan sonra diyorlar ki Türkiye yüzyılında biz adalet diyeceğiz özgürlük diyeceğiz. 
 
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
 
Ama arkadaşlar bakın bizde ne boş laf vaaar, ne kuru laf kalabalığı var.
 
Biz çalışıyoruz, iş üretiyoruz iş.
 
‘Bugün ne söyleyelim’ demiyoruz bakın seçimden sonra ne yapacağımızı hazırlıyoruz ve bütün detaylarıyla hazırlanmış eylem planlarını baz alarak vatandaşlarımıza neler anlatacağımızı anlatıyoruz.
 
Biz çalışıyoruz işimizi yapıyoruz ve gerçek hedeflerden, gerçek ideallerden bahsediyoruz.  
 
Yarının Türkiye’sinden bahsediyoruz.
 
Dikkat edin, sanayimizi, esnafımızı ve KOBİ’lerimizi ilgilendiren atılım hamlemizi tanıtırken ne dedik? Bu bir “seferberlik” olacak dedik seferberlik. 
 
Tabi bu tesadüfen seçilmiş bir kavram değil seferberlik. Bu ne demek? Topyekûn hep beraber omuz omuza koşmak demek. 
 
Gerçekten bir seferberlik ihtiyacı var arkadaşlar.
 
Biz, bu ekonomik atılımı bir ülke meselesi olarak görüyoruz. Memleket meselesi olarak görüyoruz. 
 
Atılım için de bir seferberlik ruhuyla hareket etmemiz gerektiğine inanıyoruz.
 
Oturduğun yerden olmayacak, rehavetle bu iş asla olmayacak. Hep beraber koşmamız gerekiyor hep beraber çalışmamız gerekiyor.
 
Be biz bu sayede, Türkiye’de üretimde verimliliği zirveye taşıyacağımızı söylüyoruz.
 
Ekonomik egemenliğimizi ve güvenliğimizi sağlayacağımızı söylüyoruz.
 
Ülkemizi bölgemizin eennn güçlü ekonomisi yapacağımızı söylüyoruz.
 
Hatırlarsanız, iktidarımızın birinci döneminin sonu için bir hedef koymuştuk:
 
Demiştik ki; ‘Türkiye’yi orta gelir tuzağından kurtaracağız’ demiştik.
 
Bu ne demek?
 
“5 yıl içinde kişi başına düşen millî gelirimizi yüksek gelirli ülkeler seviyesine çıkaracağız yükselteceğiz” demek.
 
Biliyorsunuz dünya bankası ülkeleri 4 gelir seviyesine ayırıyor.  Düşük gelirli ülkeler, alt orta gelirli ülkeler, üst orta gelirli ülkeler ve yüksek gelirli ülkeler. 
 
İşte bizim hedefimiz bir Türkiye’yi orta gelirli ülke halinden alıp yüksek gelirli ülke haline getirmek. 
 
Peki kim var orada?
 
Belçika var, Danimarka var, Hollanda, Norveç, İsviçre falan var. Hani gençler akın akın gitmek istiyor ya şimdi. 
 
Soruyoruz ‘nerede yaşamak istiyorsun?’ diye bu ülkeleri tarif ediyorlar. İşte gençlerin gitmek istediği ülkeler neyse biz Türkiye’yi o seviyeye getireceğiz. 
 
Bakın Türkiye ben kendimi bildim bileli orta gelirli ülke.  Ta 30 sene önce öğrenciyken de orta gelirliydik hala orta gelirli ülkeden bahsediyoruz. 
 
Bir dönem 2013’te o yüksek gelirli ülkeler sınırına çok yaklaştık. 100-150 dolar falan kaldı ha o 12 bin 500’e ulaştığımızda yüksek gelirli ülkeler seviyesi 12 bin 600 12 bin 650 oralardaydı. 
 
Çok yaklaşmıştık. 
 
Ama hukuktan adaletten vazgeçince, istişareyi bırakınca dürüst ve ehil kadroları sistemden uzaklaştırınca eğitime de gerekli önemi vermeyince Türkiye hep korktuğumuz orta gelir tuzağına düştü ve o gün bugündür orta gelir tuzağında debeleniyor. 
 
Gerçekten çok yazık. 
 
İşte orta vadeli program açıkladılar şimdi. 
 
Bakıyoruz orta vadeli programda dahi Türkiye’nin yüksek gelirli ülkeler seviyesine çıkabilmesi ile ilgili hükümetin bir hayali yok. 
 
Yapamayacaklarını biliyorlar çünkü. 
 
Hukuk olmadan adalet olmadan iyi işleyen bir demokrasi olmadan yüksek gelirli ülke olmak bir hayal. 
 
Onun için bizim bütün bu eylem planlarımızın arkadaşlar eş zamanda uygulanması gerekiyor eş zamanda. 
 
Bir yandan 10 nolu eylem planıyla yargı reformunu yaparken bir yandan 7 nolu eylem planıyla yüksek öğretimde ilerlerken bir yandan bu ay sonuna doğru açıklayacağımız 3-18 yaş eğitim programıyla ilerlerken eğitimi, hukuku ve beraberinde ancak ekonomiyi sanayiyi KOBİ’leri ilan etmek zorundayız.
 
Bunlar ayrı ayrı konular değil.
 
Hepsi birbirinin içinde hepsi birbirini besleyen konular. 
 
Gelişmiş bir ülke olmanın yolu, bu hazırladığımız yüzlerce, binlerce adımın uygulanmasından geçiyor. 
 
Bize soruyorlar ‘ilk 90 günde ne yapacaksınız’ diye. Biz de diyoruz ki ‘açın bakın 22 tane eylem planı her eylem planın ilk 90 günde yapılacak adımları var. Biz onları eş zamanlı olarak uygulamaya başlayacağız’ diyoruz. 
 
Akıllı ve kontrollü bir şekilde değerli arkadaşlar artık gaza basmak zorundayız. Gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı hızla kapatmak zorundayız.
 
İşte bu Kalkınma Seferberliği Eylem Planımız, Türkiye’yi en ileri seviyeye taşıyacak hamlelerle dolu.
 
İstihdamdan ihracata, küresel rekabetten büyümeye kadar 10 temel hedef belirledik ve Türkiye’nin bir fikir ve üretim üssü olması için kollarımızı sıvadık.
 
Hazırlığımızı yaptık. Ve şimdi Milletimizden yetki alma yolculuğuna çıkıyoruz seçime doğru.
 
Peki neler yapacağız?
 
10 dakikada size kısa başlıklar halinde üzerinden geçeceğim ama dediğim gibi eylem planının detaylarını biraz sonra Burak Bey sizlere sunacak. 
 
(Arkadaki ekranda cümleler yansıyacak…)
 
(Görsel-1)
 
Bir: Yeni nesil üretim tesisleri kuracağız.
 
Sanayici arkadaşlarımızın, çalışanıyla işvereniyle neler yaşadığını çok iyi biliyoruz.
 
O yüzden ülkemizi en az 10 sanayi vahasıyla taçlandıracağız ve Tüm Organize Sanayi Bölgeleri’ni entegre kampüsler haline getireceğiz.
 
(Görsel-2)
 
İki: Yeni bir finansman modeli sunacağız.
 
Yatırımların artması lazım. Bunu sağlamak için de yatırımcılarımıza destek olmak lazım. 
 
Ve Yatırımcıya uzun vadeli ve teminat şartları uygun krediler sunmak lazım. 
 
Kamunun kendi yükümlülüklerini yatırımcıya ve iş yapanlara karşı yükümlülüklerinin tam ve gününde yerine getirilmesi lazım. 
 
Ve koşulsuz vergilerin oranlarının makul olması lazım.
 
(Görsel-3)
 
Üç: İstihdamda atılım yapacağız.
 
Her iş günü 1.000 yeni sanayi istihdamı sağlayacağız. Her iş günü 1.000 yeni istihdam yani iktidarımızın ilk döneminde sanayi istihdamımızı arkadaşlar tam 1 milyon kişi artıracağız.
 
Bu çok önemli.
 
İstihdamı ara değil aranan elemanlarla büyüteceğiz. 
 
Bu ara eleman tabirini biz kullanmak istemiyoruz.
 
Hem ara eleman diye bir tanımlama yapıyoruz ama onlar en çok aranan elemanlar. 
 
(Görsel-4)
 
İşte Özel sektörün yönettiği, iş garantili meslek ve çıraklık okullarını da yaygınlaştıracağız.
 
Cobot, yani insan-robot iş birliğine ayrı bir önem vererek iş gücünde yarınların yetkinliğine inşallah Türkiye’yi erişeceğiz.
 
(Görsel-5)
 
Beş: İhracatımızı büyüteceğiz.
 
Hedef net: İktidarımızın ilk döneminin sonunda ihracatımızı, 500 milyar dolara çıkaracağız. 
 
500 milyar dolar biliyorsunuz bizim zamanımızda 2023 için koyduğumuz hedefti. Fakat olmadı. 
 
Hukukta adalette eğitimde ülke geriye kayınca ekonomide de geriye kaydık. Ama biz bu seçimden sonraki ilk 5 yıl içerisinde yani DEVA iktidarının ilk 5 yılında 500 milyar doları yakalayacağız. 
 
İhracatımızda kilogram değerini 2 dolara ulaştırırken, yüksek teknolojinin payını da tam 2 misline yükselteceğiz.
 
(Görsel-6)
 
Altı: Ekonomik büyümemize kalite kazandıracağız.
 
Hep bahsediyoruz. Kaliteli büyüme. 
 
Dün ekonomi basınıyla akşam buluştuk. Bana te zamanında Uludağ Ekonomi Zirvesi’ndeki bir sözümü hatırlattılar. 
 
Dediler ki siz o zaman hep bahsediyordunuz, büyüme oranımız iyi, o zaman yüzde 10 büyüyorduk 2010-2011 o krizden sonra her sene. Fakat bu büyümenin kalitesinde sorun var diyordum ben o zaman. 
 
O gazeteci arkadaşımız hatırlatınca bende hatırladım. Büyümenin kalitesi. 
 
Gerçekten büyümenin sadece rakamı değil arkadaşlar kalitesi de önemli. 
 
Çünkü büyüme topluma geniş bir refah olarak yansıyor mu yansımıyor mu? 
 
Şu anda bakıyorsunuz mesela milli gelirden paya sermaye ne kadar pay alıyor emek ne kadar pay alıyor diye bir rakam vereceğim çok çarpıcı bakın.
 
Son 2 yılda emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde 36’dan yüzde 25’e düşmüş durumda yahu. 
 
Düşünebiliyor musunuz? 
 
Hani sosyal devlet? Hani faiz düşmanlığı? 
 
Siz ‘bütçenin tam 330 milyarını bu sene faize ayırıyorum’ derseniz gelecek senenin bütçesini Mecliste şimdi, 576 milyar faiz bütçesi koyarsanız ve milli gelirin dağıtımında tabi ki sermaye daha çok pay alacak emek daha düşük pay alacak. 
 
Elinde zaten parası olana siz faiz ödüyorsunuz.  Bankada hesabı olana bir de kur farkı ödüyorsunuz, ‘kur artıyor siz mağdur oluyorsunuz’ diye. Ne oluyor? Sadece son 2 yılda emeğim milli gelirden aldığı pay yüzde 36’dan yüzde 25’e düştü. 
 
Milli gelirden payın yüzde 75’ini sermaye alıyor. 
 
Sermaye ne demek? Parası olan demek. 
 
Parası olan çoğu zaman rahat bir hayatla milli gelirin yüzde 75’ini alıyor her gün alnını teriyle bileğinin gücüyle çalışan emekçilerimiz sadece yüzde 25’ini alıyor. 
 
Sosyal devlet bu değil. Bu ekonomi politikası falan da değil. 
 
Bu tam bir fakirden alıp zengine verme operasyonu şu anda. 
 
Biz bu kur korumalı mevduat hesabı çıktığında o yüzden isyan ettik.
 
Bu ülkeyi batırma projesi siz ne yapıyorsunuz dedik. 
 
İşte bu sene faiz kadar da kur farkı ödüyorlar. 
 
330 milyar faiz, bir o kadar da kur farkı ödeyecekler. 
 
Toplam 650 milyar.  
 
Tanesi 650 bin liradan 1 milyon konut yapabiliyorsunuz arkadaşlar bu paraya yahu. 
 
Paranın büyüklüğüne bakın.
 
Bu sene ödenecek faiz ve kur farkına 1 milyon konutu yapıp vatandaşa bedava dağıtmak mümkün. 
 
Rakamın büyüklüğüne bakın. İşte kötü yönetim bu demek. 
 
Kötü yönetim yoksulu daha yoksul zengini daha zengin yapmak demek. 
 
Kötü yönetim, rahmetli Özal’ın ayağa kaldırdığı orta direği yıkmak demek. 
 
Şu anda yaptıkları bu. 
 
Orta dire yıkıldı arkadaşlar bu ülkede. 
 
2 uç oluştu. Zenginler daha zengin yoksullar daha yoksul oldu bu ülkede. 
 
Ve bunu sözüm ona halkın içinden gelen, halkı bilen, halkın derdiyle dertlendiğini iddia eden bir yönetim yapıyor şu anda Türkiye’de. 
 
Çünkü halktan koptular. 
 
Halkı artık anlamıyorlar. 
 
Etrafını sarmış varlıklıların esiri oldular. 
 
Değerli arkadaşlar bakın şu an Türkiye Niteliksiz, gelişigüzel ve ülkenin yoksul kesiminin sırtına basarak gerçekleşen bir büyüme yaşıyor. Biz böyle bir büyüme istemiyoruz. 
 
Elimizin tersiyle itiyoruz. Büyüme falan değil bu. 
 
Biz; dünyadaki dönüşümü avantaja çeviren, uluslararası patent ve marka başvurularını ikiye katlayan bir aklı devreye sokacağız.
 
Ve Topyekûn büyüyeceğiz. 
 
Büyümenin nimetlerinden tüm toplumun istifade edeceği bir ekonomik program uygulayacağız. 
 
Yaptık. 
 
Bakın Türkiye literatüre geçti. 2014’de dünya bankasının yayınladığı kalın raporda, başka ülkelere örnek olsun diye açıkladığı raporda Türkiye hem hızlı büyüyen ama hızlı büyümeyle beraber toplumun geniş kesimlerinde de refah artışını sağlayan bir ülke oldu. 
 
Türkiye hızlı büyüyen ama eş zamanlı olarak gelir dağılımını düzelten bir ülke oldu. Gini katsayısı ile ölçülüyor biliyorsunuz bu iş. 
 
Hem hızlı büyüdük hem gelir daha adil dağıldı. 
 
Ve 2014-2015’ e kadar sürekli düşen gini katsayısı yani düzelen gelir dağılımı o günden bugüne sürekli bozuluyor. 
 
Sürekli toplumun zenginiyle fakiri arasındaki uçurum artıyor. 
 
(Görsel-7)
 
Yedi: Yenilikçiliği iktidara taşıyacağız.
 
İktidarımızın ilk döneminde en az 1 yarı-iletken tesisi ve en az 2 elektrikli araç pil fabrikası kurulmasını sağlayacağız.
 
Çünkü yerliliği nasıl ölçeceksiniz? Ne kadar yerli? Bu katma değerle ölçülüyor. 
 
Üretimde katma değerin ne kadarı Türkiye’de kalıyor? Bunu mutlaka değiştirmemiz gerekiyor. 
 
Ve özellikle şu son yıllara baktığımızda çok kritik hayati ürünlerde Türkiye’nin dışa bağımlılığını azaltması gerekiyor.
 
Gıda da böyle yarı iletkenlerde de böyle pek çok stratejik üründe böyle. 
 
Dolayısıyla bu konular seçimlerden sonra hemen hemen kolları sıvayıp çalışılması gereken konular. 
 
Ve bu Yarı iletken/çip gibi alanlarda “Ay’a Yolculuk” projesi başlatıyoruz arkadaşlar. 
 
Yani aya sert düşüş kontrolsüz düşüş, bir demir parçasını aya düşürdüm a isabet ettirdim değil. 
 
Burada gerçekten çalışılması gereken alanlar. 
 
Savunma ve uzay gibi alanlarda da etkin kamu-özel-üniversite iş birlikleri kurarak, kritik teknik kabiliyetlerde yerelleşme hamlesini de başlatmamız gerekiyor. 
 
Yenilik atılımının yerliliğin yanı sıra ve yerliliğin yanı sıra, katma değerin de yükselmesi gerekiyor.
 
Katma değer hamlesi başlatacağımız sektörlerde de tabi çok sektör ama şöyle bir ilk 4 sektör olarak kendimize seçtiğimiz gözümüze kestirdiğimiz otomotiv var, kimya var, tekstil ve medikal var.
 
Buralara biraz eğilmemiz gerekiyor çünkü buralar böyle meyve ağacının kolay ulaşılabilen dalları gibi hemen oralardan meyveleri toplamak gerekiyor.  Ondan sonra kuşkusuz başka sektörlere doğru da eğilmek gerekiyor.
 
Tüm bu sektörlerdeki başarılarımız, Sayın Erdoğan’a emekliliğinde silmeyeceği tweetler attıracak. 
 
Bizi kutlayacağından hiç kuşkumuz yok, sonuçta memleketin başarısı. O da sevinir diye tahmin ediyoruz. 
 
Devam ediyorum.
 
(Görsel-8)
 
Sekiz: Devlete girişimcilik yaptırmayacağız arkadaşlar.
 
Devlet, girişimcinin işini kolaylaştıran bir katalizör işlevi görecek. 
 
Biz buna Katalizör devlet diyoruz. Ne demek bu; KOBİ’sine, esnafına ve girişimcisine kolay ve hızlı hizmet sağlayan tek durak ofiste üreten girişimcilik yapan herkesin işini kolaylaştırmak. Önünü açmak, gölge etmemek. 
 
Ayrıca bir de yeni sistem projesi hazırladık. Projenin adı “Yeter ki Sen İste!”
 
Biraz sonra detayları gelecek E-devlete benzer bir şekilde girişimcilerimiz küçük işletmelerimiz esnafımız internet üzerinden her türlü işini çok kolay bir şekilde yapacak. Devlet kapısında sürünmeyecek. 
 
Bırakın girişimciliği bakın bugün sosyal destek sosyal yardım veren devletin 43 birimi var. İhtiyacı olan aileler 43 birimi dolaşarak ancak anlayabiliyorlar devletin ne imkanları var diye. 
 
Şu dağınıklığa bakın. Hepsinin derlenip toparlanması gerekiyor. 
 
(Görsel-9)
 
Dokuz: Lokomotif teşvikler vereceğiz.
 
Net katma değer, tedarik zincirindeki rol, gibi kriterlere bakacağız ve teşvik sistemimizi sadeleştireceğiz.  
 
Çünkü teşvik kolay anlaşılmıyorsa bir işe yaramıyor. Karmaşık bir teşvikse insanlar o teşvik var diye bir iş de yapmıyor. Basit sade kolay anlaşılır teşvik sistemi olacak. 
 
(Görsel-10)
 
Ve on: Esnafın işini büyütmesini sağlayacağız. 
 
Bu ülkemizin büyümesi demek. 
 
Mikro işletmeler küçük işletme olacak. Küçük işletmeler orta boy işletme olacak. Orta boy işletmeler büyük işletme olacak. Türkiye böyle büyüyecek. 
 
Türkiye’nin büyümesinin yolu bu arkadaşlar. 
 
Türkiye’nin ekonomik yapısına asıl büyümenin lokomotifi özel sektördür özel sektör. 
 
Türkiye’de büyümenin kompozisyonuna baktığımızda en az yüzde 80’i özel sektör tarafından özel sektörün harcamalarından ve yatırımlarından gelir. 
 
Devletin payı sadece yüzde 20 civarındadır.  Ama devlet o yüzde 80’in önünü açmak zorunda. O yüzde 80’i desteklemek sorunda. 
 
Asıl potansiyel orada.
 
Tam da bu noktada arkadaşlar size bir haber daha veriyorum: Türkiye’yi “Süper KOBİ’lerle” tanıştıracağız, Süper KOBİ. 
 
Hatta rakam da veriyorum.
 
DEVA Partisi iktidarında dünyayla rekabet eden en az 100 bin Süper KOBİ’miz olacak. 
 
Ve ülkemiz işte o özel sektörün dinamizmiyle ayağa kalkacak. Özel sektörün dinamizmiyle koşacak kanatlanıp uçacak. 
 
Bizim modelimiz bu.
 
Tabi ki sosyal devlet olacaksınız tabi ki bütün bu yoğun ekonomik tempoda şu ya da bu sebeple geri kalan, şu ya da bu sebeple temel ihtiyaçlarını karşılayamayan vatandaşlarımızın devlet tabi ki yanında olacak. 
 
Devlet bu vergiyi niye topluyor? 
 
Bu temel bir vatandaşlık hakkı ama başarılı olmak istiyorsak rekabet şart. Bakın rekabetin olmadığı yerde rehavet oluyor. 
 
Bazen bize soruyorlar, ‘Sizin ekonomik modelinizde devlet nerede nasıl’ diye 
 
Devletin görevi 1 gölge olamayacak, gölge etmeyecek engel olmayacak, 2 özel sektörün önünü açacak. 
 
Düzenleme yapacak denetleyecek. Kural belirleyecek.
 
Biz kurallı bir piyasa ekonomisinden bahsediyoruz bakın kurallı bir piyasa ekonomisi. Bu ne demek, aynı olimpiyatlarda olduğu gibi bir metre yarış mı var? O olimpiyat komitesi ne yapıyor?  Çizgileri çiziyor, kuralları belirliyor kontrollerini yapıyor bütün atletleri aynı hizaya diziyor. Yani fırsat eşitliğini sağlıyor ondan sonra yarış başlıyor. 
 
Yarışın adil bir yarış olması gerekiyor. 
 
Rekabetin kurallar içinde bir rekabet olması gerekiyor. 
 
Ve işte biz özel sektörümüzü devletin kurallarını koyduğu, devletin fırsat eşitliğini sağladığı bir ortamda daha iyi hizmeti daha iyi ürünü daha ucuza üretmek ve vatandaşlarımıza sunmak için yarıştığı bir ekonomik modelden bahsediyoruz. 
 
Tabi ki devlet internet alt yapısını sağlayacak. Tabi ki fiber optik döşenecek tabi ki otoyollar yapılacak Türkiye en iyisine ve en büyüğüne layık. 
Ama bunların hepsi ne için? Bunların hepsi özel sektör işini daha rahat daha hızlı ve daha düşük maliyetle yapabilsin diye. 
 
*****
 
Değerli arkadaşlar, 
 
Eylem planımız tam 76 madde. Hepsi tek tek çalışıldı tek tek istişare edildi. Çok geniş istişareler ve çalışmalar sonucunda meydana geldi ama bu 76 maddenin her birisini bir sıçrama tahtası olarak düşünün. 
 
Her bir madde Türkiye’yi daha ileriye sıçratacak maddeler. 
 
Ve Hepsini gerçekleştirip bu atılım yapacağız.
 
Hani kimi dalga geçenler bizim için diyor ya “Ya bunlar kendilerini Kuzey Avrupa’da mı zannediyorlar. İsveç’te mi Norveç’te zannediyorlar” diyorlar. 
 
Çünkü biz yarının Türkiye’sini herkesten iyi görüyoruz. Yarının Türkiye’si için herkesten iyi hazırlanıyoruz. 
 
Ve evet İsveç’te de değiliz Norveç’te değiliz ama biz Türkiye’yi iklimi güzel insanı güzel, demokrasisi ve ekonomisi İsveç Norveç gibi ülke yapmayı hedefliyoruz. 
 
Hedefimiz bu.
 
Her şey takvime bağlandı. Her şeyin hesabı kitabı yapıldı. Bütçesi hesaplandı. Ve ülkemizi nasıl adil, özgür ve yüksek gelir grubu ülkeler arasına girecek işte bugünkü açıkladığımız eylem planı bunun temelini oluşturuyor. 
 
İşte bu eylem planımız sanayicimizin, KOBİ’lerimizin, esnafımızın yüzünü güldürecek eylem planımız.
 
Bunu tamamlayan ne var? 4 nolu eylem planımız var.  Dijital dönüşüm teknoloji. Yine Burak Bey’in koordine ettiği. 
 
Bunun zemininde ne var 5 nolu eylem planımız makro ekonomi finans. Bunun temelinde ne var? 10 nolu eylem planımız yargı reformu, hukuk. Bunun temelinde ne var? Yüksek öğretim var sağlam eğitim var meslek eğitim var. 
 
İşte bütün bu sağlam temeller üzerine bu 16. Eylem planımızı açıklıyoruz.
 
Ülkemiz için hayırlı olsun…
 
Sanayimiz, esnafımız KOBİ’lerimiz ve genç girişimciler için hayırlı olsun diyorum.