17 Ağustos 2022 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Sığınmacı Sorununun Çözümü ve Düzensiz Göçün Önlenmesi Basın Toplantısı Konuşması

17 Ağustos 2022

Ali Babacan Sığınmacı Sorununun Çözümü Ve Düzensiz Göçün Önlenmesi Basın Toplantısı Konuşma Metni
 
 
Kıymetli basın mensupları,
 
Saygıdeğer konuklar,
 
Değerli çalışma arkadaşlarım,
 
Ekranları başında ve sosyal medya üzerinden bizleri izleyen kıymetli vatandaşlarımız,
 
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
 
Sığınmacı sorununun çözümü ve düzensiz göçün önlenmesi eylem planımızın tanıtım toplantısına hoş geldiniz diyorum.
 
*****
 
Bildiğiniz gibi DEVA Partisi olarak her alanda eylem planları hazırlıyoruz. Türkiye’nin en can yakıcı sorunlarını çözmek için hazırlanıyoruz.
 
Hiçbir alanı es geçmeden çalışıyoruz.
 
Bugüne kadar 11 alanda eylem planı açıkladık. Hukuktan ekonomiye, tarımdan teknolojiye kadar tam 11 farklı alanda binlerce çözüm önerimizi kamuoyuna duyurduk. 
 
Hepsini takvime bağladık.
 
Millet yetkiyi verir vermez, seçimden sonraki ilk 90 ve 360 günde tüm çözüm planlarımızı hayata geçirmeye başlayacağız ve eş zamanlı olarak bunları yapmaya başlayacağız.
 
Hedefimiz net. Türkiye’nin sorun yaşadığı her konuda çözümler üreteceğiz ve günü geldiği zamanda bunları uygulayacağız. 
 
*****
 
İşte bugün yepyeni bir eylem planıyla karşınızdayız. Bugün, sığınmacı ve düzensiz göç sorununun çözümünü konuşacağız.
 
Konunun netameli olduğunun farkındayız.
 
Bugün gelinen noktada, ülkemizde geçici koruma altındaki Suriyeliler, burada doğan Suriyeli çocuklar, vatandaşlık verilen Suriyeliler, gayrimenkul satışı yoluyla dağıtılan vatandaşlıklar ve sınır güvenliğinin sağlanamaması sonucu gelen düzensiz göçmenler var.
 
Türkiye’de toplam olarak yaklaşık 6 milyon sığınmacı ve düzensiz göçmen olduğu tahmin ediliyor.
 
Bakın, “tahmin ediliyor” diyorum, çünkü devletin bu konularda güvenilir bir istatistiği yok. Herhangi bir kayıt altına olmaya, hiçbir yerde kaydı alınmamış yüzbinlerce insan şu an Türkiye’de bizimle yaşıyor.
 
Burada sorunun kökünde şu var arkadaşlar:
 
Mevcut hükümetin bir göç politikası yok. Bu konuda bir stratejisi yok.
 
Mevcut hükümet, plansız programsız hareket ediyor ve her konuda anlık kararlar alıyor. O anı ne kurtaracaksa... 
 
2011 yılından bu yana 11 yıl geçmesine rağmen, Türkiye’de geçici koruma altında bulunan 4 milyon civarındaki Suriyeliye ilgili nasıl bir çözüm bulunacağına dair hiçbir politika geliştirmiş değil.
 
Politikasızlık şu anda ki iktidarın şu anda ki hükümetin en önemli sorunu. 
 
Hiçbir alanda politikaları yok. Ekonomide de yok, hukuk adalette de yok, eğitimde de yok, dış politikada yok. Evet göç konusunda da yok.
 
Suriye’de, toprak bütünlüğü sağlanmış devlet yapısının yeniden tesisi veya güvenli bölgelerin oluşturulması için Şam Yönetimi, Rusya ve Birleşmiş Milletler’le bir uzlaşı arayışında bulunulmadı, bulunulmuyor.
 
Samimi bir uzlaşı arayışı görmüyoruz. 
 
Suriye’nin yeniden güvenli bir ülke haline gelmesi için uluslararası girişimlerde Türkiye zayıf kalıyor. 
 
Ortada kayda değer bir emek bir gayret yok. 
 
11 yıldır, Türkiye’deki Suriyelilerin geri dönebilecekleri güvenli bir Suriye bir türlü oluşturulabilmiş değil. 
 
Öte yandan, mevcut hükümet, Türkiye’deki sığınmacıların Avrupa ülkeleri arasında dağıtılması ve onlarla paylaşılması için de bir çaba içinde olmadı.
 
Hükümet, geçici koruma altındakilerin bir kısmına istisnai vatandaşlık veriyor. 
 
Bunu niçin yapıyor? Neye dayanarak yapıyor?
 
Kaç kişiye vatandaşlık verildiği niçin resmen açıklanmıyor?
 
Bu soruları aylardır soruyoruz, cevap yok. Cevap vermiyorlar. 
 
Sonuçta, Türkiye’deki Suriyeliler ülkelerine güven içinde dönemiyor. 
 
11 yıldır bu sıkışmışlık devam ediyor.
 
Öte yandan, mevcut hükümet Türkiye’deki sığınmacıların Avrupa Ülkeleri arasında dağıtılması onlarla paylaşılması içinde bir çaba içinde olmadı. 
 
Değerli arkadaşlar; Bir başka önemli husus,
 
Göçmenleri bahane edip Türkiye’yi ırkçı bir çukura, derin bir buhrana düşürmeye çalışanlar olduğunu da görüyoruz. 
 
Bu kişiler sorumsuzca, yalan yanlış bilgilerle nefreti körükleyip duruyorlar.
 
Göç konusunda sahte bir ikilem kuruyorlar.
 
Bu sahte ikilemde, evrensel insan hakları anlayışı ile ülkemizin güvenlik ihtiyacı birbiriyle yarıştırılıyor. Oysa öyle değil.
 
Biz önce bu dar kalıpları aşmak zorundayız.
 
Biz, ülkemizin güvenlik ihtiyacını, insan haklarını gözeterek karşılayabilecek bir birikime sahibiz.
 
Böyle ‘insan haklarıyla güvenliği dengeye koydum, teraziye koydum terazide güvenlik ağır bastı, insan haklarını yok sayacağım.’ Öyle bir şey yok.
 
Hem güvenliği hem de insan haklarını önceleyen bir tutum mümkün. 
 
Dolayısıyla biz bu tekçi, kalıpçı her türlü yaklaşımı reddediyoruz.
 
İktidarın politikasızlığını değil de sığınmacıları ve göçmenleri hedef alan sorumsuz siyaset anlayışını da reddediyoruz.
 
Biz sorunları hukuk içinde çözeceğiz.
 
Onun için çok net söylüyorum.
 
Göç konusunda hukuk devleti pusulasından şaşmayacağız. Nefret söylemlerine pabuç bırakmayacağız.
 
Kirli dil sahiplerinin, toplumu göçmenlere karşı kışkırtmasına da karşı duracağız.
 
*****
 
Değerli Basın Mensupları,
 
Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki,
 
Sığınmacılar ve düzensiz göç sorununu çözecek en kapsamlı yaklaşımı DEVA Partisi olarak biz oluşturmuş durumdayız. 
 
Bugüne kadar bugün açıkladıklarımızdan daha kapsamlı bir şey ortaya koyulamadı. 
 
Biz gerçekçiyiz ve halkımızla her zaman doğruları paylaşıyoruz. 
 
Her konuda doğruları söylüyoruz. 
 
Derdimiz göç sorunu üzerinden prim yapmak değil, göç sorununu çözmek bizim işimiz.
 
Biz, bu konuya hukuk devleti ciddiyetiyle ve temel insan hakları perspektifinden yaklaşıyoruz. 
 
Meseleyi üç başlık halinde ele alıyoruz.
 
1) Güçlü kurumsal yapı.
2) Güvenli sınırlar.
3) Gerçekçi geri dönüş.
 
*****
 
Güçlü kurumsal yapıyla başlayalım:
 
Göç, öncelikle yönetilmesi gereken bir konudur. Kendi haline bırakılacak bir iş değildir. Politika gerekir, strateji gerekir, iyi bir yönetim iyi bir kurumsal yapı gerekir. Göç yönetiminde Türkiye’nin güçlü bir kurumsal yapıya ve nitelikli personele olan ihtiyacı çok açıktır.
 
Onun için kolları sıvayıp güçlü bir altyapıyı oluşturmak zorundayız ve birimler arası koordinasyonu güçlendirmek zorundayız.
 
Göçü, ortak akılla ve ülke menfaatleri doğrultusunda yöneteceğiz.
 
Şeffaf olacağız ve bu konudaki dezenformasyonla mücadele edeceğiz. 
 
İkinci önemli başlığımız; Güvenli Sınırlar:
 
Evvela sınır güvenliğini sağlayacağız.
 
Ülkemizin, sınır güvenliği konusunda zafiyete düşecek lüksü yok.
 
Sınırlar kevgire döndü yahu. Yol geçen hanına döndü Türkiye.
 
Ne yazık ki son dönemlerde bu zafiyet nedeniyle düzensiz göç akışının yoğunlaştığını görüyoruz.
 
Sınırlarda teknik güvenlik önlemleri almak zorundayız ve bunu yapacağız.
Teknoloji ilerledi çok geniş imkanlar var bu konuda. Yeter ki niyet sağlam sağlam olsun.
 
Yeter ki ben arkadaş hudutlarıma sahip çıkacağım ve sadece ve sadece ülkenin menfaatlerini koruyacağım diyen bir anlayış iş başında olsun.
 
Yeter ki insan kaçakçılığında sağlam bir mücadele ortaya koyulsun. 
 
Burada niyet çok önemli. 
 
Böylece bizim kaçak geçişleri önlememiz gerekiyor. 
 
Düzensiz göçmenleri kendi ülkelerine veya Türkiye’ye giriş yaptıkları sınır komşumuza sınır dışı edeceğiz.
 
Başka bir kimlikle ülkemize girmek isteyen düzensiz göçmenleri ise biyometrik kayıtlarla tespit edip engelleyeceğiz.
 
Düzensiz göçmenlerin Türkiye’yi, “Avrupa yolunda sınırları gevşek bir transit ülke” olarak görmelerinin önüne geçeceğiz. 
 
Diyorlar ki ‘nasılsa Türkiye rahat, yol geçen hanı, Türkiye’yi düşünme sen basar geçeriz ondan sonrakine bakarız.’ Böyle bir şey yok.
 
Türkiye’yi, düzensiz göçmenlerin “hedef veya transit ülkesi” olmaktan çıkaracağız.
 
Öldürülme, işkence, insanlık dışı, onur kırıcı ceza ya da muamele tehditi altında olmayanların, Türkiye’ye öyle elini kolunu sallayarak rahatlıkla girmesi ve yerleşmesine son vereceğiz.
 
 
Üçüncü başlığımız: Gerçekçi Geri Dönüş
 
Öncelikle bu konuyu değerli arkadaşlar iyi anlamamız gerekiyor. 
 
Bu konuda uluslararası terminoloji, hukuk terminolojisi ve Türkiye’de günlük dilde kullanılan ifadeler birbirinden oldukça farklı.  
 
Burada işin uluslararası hukuk, kendi hukukumuzdaki yer aldığı şeklini, buradaki doğru terminolojiyi dikkate alarak kendimizi ifade etmezsek çok ciddi yanlışlar meydana geliyor ve yanlış anlamalara yol açabiliyor. 
 
Bizim burada bu eylem planında yazdığımız her bir kelime uluslararası hukuk ve terminolojiye uygun ifadeler. 
 
Bilerek Ne konuştuğumuzu bilerek söylüyoruz ne yazdığımızı bilerek yazıyoruz buraya. 
 
Suriye’deki iç savaştan kaçarak ülkemize sığınan Suriyeliler konusu, düzensiz göçmenlerden ayrı bir konudur.
 
Suriye’deki öldürülme, işkence, insanlık dışı, onur kırıcı ceza veya muamele tehditi nedeniyle Suriyelilere Türkiye’de “geçici koruma” tanınmıştır. 
 
Geçici koruma altındaki insanlar diye biz onları tanıyoruz. 
 
Bu kapsamda, hedefimiz öncelikle Suriye’de güvenliğin tesis edilmesidir.
 
Bizim bu konuda ülkemizin menfaatleri dışında hiçbir kırmızı çizgimiz yoktur.
 
Tek öncelik burada ülkenin menfaatleridir. 
 
Suriye’de güvenliğin sağlanması, Suriye vatandaşlarının ülkelerine dönebilmelerinin şartlarının oluşturulması için, başta Şam yönetimi, Rusya, Amerika, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler olmak üzere herkesle görüşeceğiz. 
 
‘Ben onun elini sıkmam, onun masasına oturmam’ diye diye ülkenin dış politikasını, itibarını ne hale düşürdüklerini görüyoruz.  
 
Suriye’de güvenliğin sağlanmasına yönelik girişimlerimizi öncelerken, bir yandan da başta Avrupa Birliği ve Arap ülkeleri olmak üzere diğer ülkelerin de Türkiye’nin yükünü paylaşmaları için yoğun diplomasi trafiğini yürüteceğiz.
 
Ülkemizdeki Suriyelilerin, Suriye veya başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, diğer ülkelere gidebilmeleri için bir süreç işleteceğiz. 
 
Suriye’de güvenliğin sağlanmasıyla birlikte, Suriyelilerin geçici koruma statülerine son vereceğiz.
 
Bu statü ortadan kalkacak. Geçici koruma statülerinin sonlanması üzerine de Suriyelilerin Türkiye’den belirli bir süre içerisinde ayrılması gerecek.
 
Mağduriyete sebep olmaksızın, güvenli ve onurlu bir dönüşü sağlayacağız.
 
Suriyeliler ülkemizden ayrılana kadar, Türkiye’deki ikamet, çalışma, eğitim ve sağlık hizmeti gibi konuları, kural bazlı hâle getirecek ve kontrolsüzlüğe son vereceğiz.
 
*****
 
Değerli Basın mensupları
 
Değerli Arkadaşlar,
 
Bugün değinmek istediğim son derece önemli bir husus daha var:
 
Bakın bunu özel bir ayrı başlık altında açıyorum.
 
Bu da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı…
 
Şu anda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı Türkiye’ye belli miktar yatırım yapanların yanına promosyon olarak verilen bir iş haline geldi. 
 
Hele hele Suriyeliler konusundaki vatandaşlık ise hukuki anlamda tamamen bir garabet bir ucube sistem.
 
Bizim hukuk sistemimize göre, geçici koruma altındakilerin vatandaşlığa başvuru hakkı yok.
 
Bakın hukuk diliyle söylüyoruz. Suriyeliler diyoruz geçici koruma altında diyoruz. Bizim mevzuatımıza göre de geçici koruma altındakilerin vatandaşlığa başvuru hakkı yok. 
 
Ancak bir hükümet mensubundan, 200 bin Suriyeliye vatandaşlık verildiğini açıklamaları da aldık. 
 
Üstelik şimdi seçmen veri tabanını gördüğümüzde seçmen veri tabanının analizini yaptığımızda ki biliyorsunuz YSK bunu siyasi partilerle belirli aralıklarda paylaşıyor, orada ciddi sayıda Suriyelinin vatandaş yapıldığını önümüzdeki seçimlerde de seçmen olduklarını görüyoruz.
 
Siyasi partilere dağıtıldı. Hepsi var burada.    
 
Bu vatandaşlığı kim veriyor?
 
Kim mevzuata aykırı olduğu halde bu vatandaşlığı veriyor? 
 
Evet, tek imzayla, ülkenin şu andaki Cumhurbaşkanı veriyor. 
 
Yetki onda çünkü. 
 
Eskiden Banlar Kurulu’nun yetkisi şu anda Cumhurbaşkanında. 
 
Tek imzayla kendi bakanının açıkladığına göre 200 bin Suriyeliyi vatandaş yapmış durumda. 
 
Verilen bütün vatandaşlıkların altında onun imzası var. 
 
İstisnai vatandaşlık için mevzuat açıkken, bu verilen vatandaşlıklarla ilgili çok sayıda önemli sorumuz var. 
 
Ben soruyorum buradan, Sayın Erdoğan’a soruyorum; 
 
Suriyelilere vatandaşlığı verirken hangi mevzuata istinaden veriyorsunuz?
 
Çünkü mevzuatta bunun olamayacağını söylüyor.
 
Vatandaşlık vermek için kriterleriniz nedir?
 
Yaklaşık 4 milyon Suriyeliden 200 bini şu an vatandaş oldu. Geri kalan 3 milyon 800 bine neden vermediniz? 
 
Atın imzayı hepsini yapın.
 
Niye 200 binini yaptınız niye 3 milyon 800 binini yapmadınız? 
 
Kriteriniz nedir neye göre bu kararı veriyorsunuz?
 
Kime vatandaşlık veriyorsunuz, niçin veriyorsunuz?
 
Bundan Türkiye’nin menfaati ne? Bizim milli çıkarımız ne buradan. Onu açıklayın diyoruz.
 
Aylardır soruyoruz. Tık yok. Açıklamıyorlar. 
 
İstisnai vatandaşlık verilirken kanunda şartlar yazıyor. Şartlar yerine geliyor mu gelmiyor mu? Biz buradan soruyoruz. Gizli kapaklı yapıyorsunuz. Açıklayın diyoruz.
 
Üstelik, bu rasgele vatandaşlık uygulaması, Suriyelilerin geri dönüş motivasyonunu azaltıyor. 
 
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kıymetli bir şey. Burada kalıp beklemeye değer diyorlar.
 
Geri dönüş perspektifini geri dönüş motivasyonunu azaltan bir husus vatandaşlık verilmesi. 
 
‘Bir gün belki bana da sıra gelecek’ diyorlar. 
 
‘Bekleyim belki bende olurum’ diyorlar. 
 
Geri dönüşü değil duruşu teşvik ediyor vatandaşlık uygulaması. 
 
Onun için biz ne yapacağız?
 
Kimseye mevzuata aykırı olarak vatandaşlık vermeyeceğiz. İkincisi, tüm yabancılar için istisnai vatandaşlık koşullarını değiştireceğiz ve daraltacağız.
 
İstisnai vatandaşlığı, gerçekten istisnai bir uygulama haline getireceğiz. 
 
Adı üstünde yahu istisnai.
 
200 bin kişiyi vatandaş yapmak istisnai bir uygulama mı?
 
Yabancıların izinsiz, ruhsatsız, kayıt dışı ve vergisiz çalışmalarının, çalıştırılmalarının ve iş yeri açmalarının da önüne geçeceğiz.
 
Biliyorsunuz, ülkenin içişleri bakanı, kayıt dışı çalışmadan bahsederken, âdeta kölelik düzeni oluşturulmasından gururla bahsetmişti. 
 
Hatırlayalım. 
 
Çünkü zihinlerinin gerisinde bu var bu. 
 
Ülkemizdeki çalışma barışını yaralayan bu hukuksuzluğa da son vereceğiz. 
 
*****
 
Değerli konuklar,
 
Sığınmacı Sorununun Çözümü ve Düzensiz Göçün Önlenmesi Eylem Planıyla ilgili ben sadece ana hatları verdim.
 
Eylem planımız çok kapsamlı. Ben 46 tane madde saydım.46 madde var diğer eylem planları gibi.  
 
Dolayısıyla oldukça kapsamlı. Bunun detaylarına ben girmedim. 
 
Basın toplantısında tüm detaylara girmemiz mümkün değil. Yoksa akşama kadar burada oluruz. 
 
Şu ana kadar benim bahsettiklerimden bir miktar daha ötesini, bir kademe daha detaylarına girmek üzere ben sözü Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Koordinatörümüz Abdurrahman Bilgiç Bey’e bırakıyorum. 
 
Bu noktada bu çalışmada büyük emeği olan hem Abdurrahman Bey’e hem de Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanımız Mustafa Bey’e ve her iki arkadaşımızın da çalışma ekiplerine özellikle teşekkürlerimi sunmak istiyorum.