DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Hasan Karal, Gazze’de yaşanan yıkımın uluslararası hukukun en ağır ihlallerinden biri olduğunu vurgulayarak, “Eğer insanlar ölüyorsa, şehirler yerle bir ediliyorsa, nesiller boyu sürecek travmalar yaratılıyorsa bu felaketin sorumlusu mutlaka adlandırılmalıdır. Gazze’deki yıkımın başlıca sorumlusu İsrail’dir. Bu sorumluluk hiçbir siyasi pazarlıkla gizlenemez, hiçbir geçici güvenceyle hafifletilemez. Hesap vermeden, adalet sağlanmadan gerçek barış da asla tesis edilemez.” dedi.
“BM verileri Gazze’deki yıkımı gözler önüne seriyor”
TBMM Genel Kurulunda konuşan Karal, Birleşmiş Milletler verilerinin Gazze’deki yıkımın boyutunu açıkça ortaya koyduğunu hatırlattı. Konut stokunun yüzde 92’si olan 436 bin evin hasar gördüğünü veya tamamen yok edildiğini kaydeden Karal, ortaya çıkan 50 milyon tonluk enkazın yalnızca beton yığını değil; çocukların, kadınların, yaşlıların yaşam alanlarının yok edildiğinin tüyler ürpertici kanıtı olduğunu vurguladı.
“Bağlayıcı güvence mekanizmaları kurulmalı”
Gazze’de uluslararası toplumun etkili ve bağlayıcı güvence mekanizmaları kurmak zorunda olduğunu belirten Karal, “Sözlü teminatlar ve tek taraflı beyanlar kalıcı güvenlik sağlamaz. Ateşkesin korunması, sivillerin güvenliği ve insani yardımların kesintisiz ulaştırılması için bağımsız gözlem, tarafsız denetim ve hukuki yaptırım şarttır. Denetimin olmadığı yerde ihlaller sıradanlaşır, yaptırım olmayan yerde suç cezasız kalır, adaletin olmadığı yerde barış kök salmaz.” ifadelerini kullandı.
“Savaş suçları cezasız kalmamalı”
Karal, savaş suçlarının cezasız kalmaması gerektiğinin altını çizerek uluslararası ceza mahkemelerinin harekete geçirilmesini, bağımsız soruşturmaların başlatılmasını ve tazminat mekanizmalarının işletilmesini talep etti. Hakikat ortaya çıkmadan ve adalet sağlanmadan kalıcı barışın mümkün olmadığını belirten Karal, Gazze’nin yeniden inşası konusunda da sorumluluğun saldırıyı gerçekleştiren tarafın üzerinde olması gerektiğini vurguladı.
“Türkiye somut adımlar atmalı”
Bunun hem adaletin gereği hem de yeniden inşa sürecinin meşruiyeti için vazgeçilmez olduğunu ifade eden Karal, Türkiye’nin rolüne de değindi: “Türkiye de artık diplomatik dilin ötesine geçmeli, sahada somut, uygulanabilir ve izlenebilir adımlar atmalıdır. Türkiye’nin arabuluculuk kapasitesi, insani yardım koridorlarını güvence altına alma gücü ve bölgedeki itibarı aktif biçimde kullanılmalıdır. Çünkü mesele yalnızca siyaset değil; insanlığın onuru, adaletin tesisi ve vicdanın korunması meselesidir.”