DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’dan önemli açıklamalar: “TOGG TAKSİ için ‘ÖTV’siz KDV’siz Taksitli Satış’ kampanyası başlatılmalı”

09-11-2025
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’dan önemli açıklamalar: “TOGG TAKSİ için ‘ÖTV’siz KDV’siz Taksitli Satış’ kampanyası başlatılmalı”

 

“Avrupa’nın hızla büyüyen savunma bütçesi Türkiye’nin önüne korkunç fırsatlar sunuyor”

“Eurofighter Türkiye için iyi tercih oldu; ancak F-35’ler de bizim hakkımız, almaktan niye vazgeçelim?”

“KAAN’ın Endonezya’ya satışından, HÜRKUŞ’un İspanya’ya satışından gurur duydum”

“İHA-SİHA, Türkiye’de teknoloji için önemli sıçrama alanı”

“ASELSAN, TUSAŞ, BAYKAR hepsi bizim milli gururumuz, davet gelirse tabii ki ziyaret ederim”

“Dünyada trendler kötü ama ben karamsar değilim. Devlet adamları ve siyasetçiler için karamsar olmak demek, sorumluluk almaktan kaçmak demektir”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, gazeteci Hakan Çelik’in Youtube’da yayınlanan programında İHA-SİHA’lardan yerli otomobil TOGG’a savunma sanayinden teknolojideki son gelişmelere kadar iç siyasetin dışı olarak görülen konularda önemli açıklamalar yaptı. F-35’lerin Türkiye’nin hakkı olduğunu vurgulayan İHA-SİHA ve savunma sanayinde Türkiye’nin önünde çok büyük fırsatlar olduğunu belirten Ali Babacan, KAAN’ın Endonezya’ya satışından gurur duyduğunu söylerken Eurofighter savaş uçağı alımına destek verdi. Savunma sanayinin ülke bağımsızlığı için önemli olduğunu söyleyen DEVA Partisi lideri Ali Babacan, bu alanda çalışma yapan devlet ve özel sektör kuruluşlarından “milli gururlarımız” diye bahsetti. Ali Babacan, yerli otomobil markası TOGG’a ilişkin çarpıcı bir öneride bulundu ve hükümete çağrı yaptı.

Babacan, “Kendi markamıza gözümüz gibi bakıp yaygınlaştırmalıyız. Onlar yapmazsa yetki aldığımız gün biz yaparız” diyerek açıkladığı “TOGG TAKSİ” denebilecek projeyi şöyle açıkladı: 

“Şu anda benzinli, dizel, LPG’li bir taksi için aşağı yukarı 100 lira arabanın gerçek fiyatı ise, 100 lira vergi ödemek gerekiyor, bu yüzden taksiler yenilenemiyor, ÖTV de alınamıyor. Devlet zaten alamadığı ÖTV’nin peşinde. Dolayısıyla devletin alamadığı ÖTV’yi ‘elektrikli otomobilden de almayayım’ deyip sadece takside kullanmak üzere ÖTV ve KDV’den muaf uygulama uygun finansman paketiyle birlikte gerçekleştirilebilir. Böylece hem kendi markamızı teşvik etmiş oluruz. Türkiye’ye gelen insanlar nereye başlarını çevirse yerli marka araç görecekler. Dünya tanıtımı için iyi olur. Hem biz kendi markamıza güveneceğiz ki başkaları da güvensin.”

Şarj istasyonlu taksi durakları

“Taksi duraklarına bu elektrik şarj istasyonları rahatlıkla kurulabilir. Dolayısıyla taksi durağında araçlar beklerken şarjını yaparlar. Hem çevreyle dost, hem bakım onarım masrafının, yakıtın çok düşük olduğu bir taksi ulaşımı Türkiye'de gerçekleşebilir. Ticari araçlarda, özellikle de taksilerde bu elektrikli araçların özellikle yerli markamız olan TOGG'un yaygınlaştırılması ben çok önemli görüyorum. Kendi markamıza gözümüz gibi bakmalıyız”

“Yerli markayı elektrikle başlatmak akıllıca oldu”

Ali Babacan, TOGG’a ilişkin düşüncelerini soran Hakan Çelik’e şunları söyledi: “Türkiye'de gerçekten bu yerli markayı elektrikle başlatmak çok akıllıca bir adım oldu. Yani onun için TOGG projesi ilk günden bu yana benim hep desteklediğim ve çok önemli bir proje oldu. Burada yerli marka, fiyat politikasını kontrol edebildiğimiz, tasarımını kontrol edebildiğimiz, tabii ki otomobil piyasasında biliyorsunuz %100 yerli diye bir şey yok. Yani illaki bir teknoloji paylaşımı gerekiyor. İllaki uluslararası bir teknoloji dayanışması gerekiyor. Yerlilik oranı ne kadar yüksek olursa o kadar da iyi. Ama önemli olan marka yönetimi, koordinasyonu, fiyat politikasının ve tasarımının kontrolünün elinizde olması. Yani tasarım derken %100 yerli tasarım olabilir, hedeflenir. Ama icabında öyle bir kritik bir şey olur ki, bir ülkede iyidir, onu da geçici olarak getirirsin. Sonra kendiniz iyileştirmeye başlarsınız.”

“Elektrikli otomobiller avantajlı”

Elektrikli otomobilin gelişmesi ile içten yanmalıların döneminin kapanacağı görüşünü savunan Ali Babacan, Rusya-Ukrayna savaşının bunu biraz ötelediğini kaydetti. Babacan, dünyanın artık geri dönülemez bir trende girdiğini enerji verimliliği, masrafın düşük, parçasının az olması gibi sebeplerle elektrikli otomobillerin avantajlı olduğunu belirtti.

“İlk elektrikli otomobili 2012’de kullandım”

Ali Babacan, ilk elektrikli otomobili Amerika’da 2012 yılında kullandığını ve bir saat şehir iç ve dışında test sürüşü yaptığını söyledi. Dünyada elektrikli otomobil alanında büyük değişimleri de aktaran Babacan, Çin’de satılan 28 milyon otonun yarısının elektrikli olduğunu, Japonya’da şarj süresini kısaltan teknolojilerde büyük ilerleme sağlandığını aktardı.

“Öğrenciliğimden beri savunma fuarına gittim, stajı ASELSAN’DA yaptım, lisede F-16 test uçuşlarını izledim”

Gazeteci Hakan Çelik’in programında Ali Babacan’ın savunma sanayiine öğrencilik yıllarından beri ilgi duyduğu da ortaya çıktı. Ankara’da öğrenci iken her sene İDEF Fuarı’na gittiğini söyleyen Babacan, üniversite stajının bir bölümünü de ASELSAN’da yaptığını söyledi.

“Savunma sanayi fuarı. TAI'de F-16'lar üretilirdi ta rahmetli Özal döneminden gelen. Ben öğrenciyken, TAI'ye gittim, fabrikayı gezdim. O üretim hattından çıkan F-16'ların test uçuşlarını izledim. Ama bunlar 1980'li 90'lı yıllar bakın. Ve gurur duyuyordum o zaman. Biz Ankara'da F-16 üretiyorduk bakın. Aradan geçmiş neredeyse 35 sene. Şimdi 35 sene sonra hâlâ Amerika'dan ‘F-16 alalım almayalım, verdiler vermediler. Motorunu bize verdiler vermediler.’ Gerçekten üzülüyorum. Bu Türkiye bu durumda olmamalı.”

“Türkiye, İHA, SİHA konusunda kendinden söz ettiriyor”

Savunma sanayiide Türkiye'nin dışa bağımlılığını hızla azaltması gerekiyor, hızla. Bu uzun vadeli hedef. Mesela İHA-SİHA konusunda gerçekten çok önemli bir atılım yaptı Türkiye. Dünyada artık kendinden söz ettiriyor. Ve dedim ya teknolojide belli alanlar bulup o alanlarda Türkiye'nin sıçraması gerekiyor. İHA-SİHA da tam o alanlardan birisi oldu. Bu çok çok önemli. Çünkü ben Dışişleri Bakanıyken o ilk Kandil operasyonlarına başladığımızda kendi İHA-SİHA'mız yokken F-16 uçaklarının başka bir ülkenin İHA’sının görüntülerine muhtaç olarak o operasyonu yapmak zorunda kaldıklarını yaşadım. Çok üzüldüm yani. Ne zaman ki kendi araçlarımızı geliştirdik, o zaman o dışa bağımlılık azaldı.”

“F-35’lerin teknolojisi halen sorunlu”

Ali Babacan, F-35 alımında yaşanan sıkıntılar, Eurofighter alımına ilişkin soruları da cevaplandırdı. “Türkiye daha proje aşamasındayken, daha kâğıt üzerindeyken F-35’in ilk dört ülkesinden birisiydi. Program ortağıydık. Para verdik, uçakları alamadık. Faturasını, ruhsatını aldık elimize fakat uçağın kendisini alamadık; CATSA yaptırımları nedeniyle. Ciddi teknik sıkıntıları olan bir uçak. Belki de Türkiye işin içinde olsaydı o sorunlar yaşanmayacaktı. O da ayrı mesele. Çünkü böyle ortak değiştirince, büyük stratejik değişiklik yapınca projelerde de sıkıntılar çıkar. F-35 de tam böyle sorunlarından aranılmış bir uçak değil hâlâ bugün için. Evet, çok ileri bir teknoloji ama hâlâ sorunlu. O sorunların çözülmesi gerekiyor.” 

Ali Babacan, gazeteci Hakan Çelik’in “F-35 alınmalı mı?” sorusuna şu cevabı verdi: “Ya şimdi orada bizim hakkımız var ya. Hakkımızdan niye vazgeçelim ki? Alın terimiz var, akıl terimiz var. Dört program ortağı olan ülkeden bir tanesiyiz. Para vermişiz. Niye almayacağız? Niye vazgeçeceğiz ki? Niye vazgeçelim? Yani bizim hakkımız. Onlar hakkımızı gasp etti. Şimdi karşılıklı bakın bir yanlışlar zinciri var, karşılıklı bana göre. Ama düğmeyi ilk yanlış ilikleyen. Düğmeyi ilk yanlış ilikleyen Türkiye değildi bakın.”

“İlk yanlışı Patriot’u bize vermeyen müttefikler yaptı”

“İlk yanlış ilikleyen, Patriot'ları bize vermeyen bizim sözüm ona güvendiğimiz NATO müttefiklerimizdi. Yani yanlış yaptılar orada. Çünkü müttefiklik uzun vadeli bir ilişki ya. Sen bugünkü hükümete bakma yani. Ülkenin uzun vadeli şeyine bak. Müttefiklik, uzun yol arkadaşlığı. Müttefiklik, kader ortaklığı. Biz böyle biliriz yani müttefikliği. Ama bizim müttefiklerimiz "size güvenmiyoruz arkadaş" dediği anda o ilişki başka yere doğru evrilir gider yani. Ondan sonra bir sürü teori üretilir. ‘Türkiye, Şanghay İşbirliği Örgütüne mi girsin? Türkiye Rusya ile Çin'e ittifak kursun’ diye gereksiz teoriler üretilir.”

“Eurofighter iyi tercih oldu”

Ali Babacan, Eurofighter alımının Türkiye için iyi olup olmadığı yönündeki soruya da şu cevabı verdi: “Bizim eskiden beri kullandığımız, alışık olduğumuz en büyük filomuz F-16. Ama yavaş yavaş artık yıpranıyor. Değişim, motor, uçak değişim zamanı geliyor. Fakat orada da yine Amerika'nın sınırlamalarına takılıyoruz. Şimdi tam bu açıdan baktığımızda aslında, bu Typhoon, Eurofighter meselesi, iyi bir çıkış noktası oldu Türkiye için bana göre. Doğru ve iyi bir tercih. Çünkü en azından yumurtanın hepsini bir sepete koymuyorsunuz. Riski dağıtıyorsunuz yani. Kimseye böyle yüzde yüz bağımlı kalmamak lazım. Üstelik bu Eurofighter Typhoon'un en önemli özelliği belki de açık platform oluşu. Kaynak kodlarıyla ilgili Türkiye'nin daha çok hakka sahip olması. Kendi savunma sanayii teknolojisiyle bu uçakları buluşturma konusunda sağladığı esneklik.”

“Türkiye’nin önünde korkunç fırsatlar var”

Trump’ın ABD Başkanı olması ile birlikte Amerika’nın NATO müttefiki olarak Avrupa savunmasının arkasında durmayacağını açıklamasının Türkiye için büyük bir fırsat doğurduğunu vurgulayan Babacan, şöyle devam etti: Trump, Avrupa’ya “Ben sizin savunmanızı, parasını ödemem arkadaş” dedi. NATO'ya %5 hedef kondu, biliyorsunuz. Şimdi bütün NATO ülkeleri, savunma harcamalarını milli gelirlerinin %5’ine çıkaracak. Avrupa çok büyük bütçeler ayırmaya başlayacak bu işe. Ama bu kadar büyük besleyebilecek bir savunma sanayi Avrupa'da yok henüz. Tam da bu noktada Türkiye'nin önünde şimdi korkunç bir fırsat var. Yani Avrupa'nın yüz milyarlarca euro yapacağı savunma harcamasına, Türkiye'nin savunma sanayisi neler katabilir? Biz neye ihraç edebiliriz oraya? İşte buna özel bir çalışma gerekiyor. Özel bir çalışma. Avrupa fon topluyor. O fondan Türkiye istifade edebilir. Bu da çok önemli bir konu.”

“Türkiye’nin ekonomi kaderini değiştirir”

150 milyar euro olarak telaffuz edilen bu savunma fonunda Yunanistan’ın Türkiye’ye çıkardığı engelin aşılması gerektiğini söyleyen Babacan fondan pay alınması halinde Türkiye’nin ekonomik kaderinin değişeceğini belirtti.

“Yerli teknoloji bağımsızlık için önemli”

Ali Babacan, yerli teknolojiye sahip olmanın bir ülkenin bağımsızlığı için önemine işaret ettiği programda hükümette yer aldığı dönemden örnek verdi: “Dışişleri Bakanlığı döneminde 8 yıllık Milli Güvenlik Kurulu üyeliği döneminde bunları yaşadım, gördüm. Yani Türkiye bağımsız olmalı. Türkiye'nin caydırıcı gücü yüksek olmalı. Ama Türkiye her zaman barıştan yana olmalı yani. Ve bu barıştan yana olmayla savaş çığırtkanlığı yapmak arasında ince bir çizgi vardır…”

“KAAN’ın Endonezya’ya satışından gurur duydum”

Ali Babacan, Endonezya ile savunma sanayii alanında yapılan anlaşmayı soran Hakan Çelik’e, “Gurur duydum ya. Yani 40 uçak gelmiş Endonezya’ya basmış imzayı. HÜRJET ile ilgili yine öyle. İspanya geldi bastı imzayı. ‘Ben alacağım’ diyor. Bunlar 20 sene önce hayal edilemeyen şeylerdi Türkiye için” cevabını verdi.

Savunma sanayiinde bu noktaya gelen Türkiye’ye karşı müttefiklerin tutumunu eleştiren Babacan, fazla üzmemesi gerektiğinin de altını çizen Babacan sözlerini şöyle sürdürdü: “Müttefikliğe yakışmaz. Müttefikliğin ruhuna uymaz. Müttefik miyiz, değil miyiz? Bir karar versinler… Yani ikircikli bir ilişki olmaz yani. İnşallah düzelir ya inşallah düzelir. Bu biraz da şeye de bağlı yani. Türkiye'nin de öngörülebilir bir ülke olması lazım. Türkiye'nin zikzak yapmaması lazım. Yani Türkiye'nin durup dururken hiçbir ülke tarafından tehdit olarak algılanmaması lazım.”

BAYKAR’dan davet alsa gider mi?

Ali Babacan, TUSAŞ, ASELSAN gibi devlet ve BAYKAR gibi özel kuruluşlardan davet alması halinde buraları ziyarete gidip gitmeyeceğini soran gazeteci Çelik’e şu cevabı verdi: “Saydığınız kuruluşların hepsi bizim milli gururumuz. Hepsiyle kıvanç duyuyoruz gerçekten ve bu kuruluşlarımızın sayısının daha da çoğalmasını istiyoruz. Bu kuruluşlarımızın hem teknolojide hem verimlilikte dünya birincisi olmasını arzu ediyoruz. Bu kuruluşlardan davet gelirse tabii ki giderim; hangisi olursa olsun, ben ara sıra ziyaret de ediyorum. Geçenlerde Ankara’da küçük jet motoru üreten bir fabrikayı ziyaret ettim.”

“Türkiye bölgesel güç ve büyük potansiyele sahip”

Ali Babacan, Türkiye’nin nüfusu, toprak büyüklüğü, stratejik konumu ile bölgesel güç olarak büyük bir potansiyele sahip olduğunu söyledi. Babacan, Türkiye’nin potansiyeli konusunda şu açıklamaları yaptı: “Yüzden fazla ülkeyi görmüş bir insan olarak aslında dünyanın en güzel ülkesi ve stratejik konumu bulunduğu coğrafya itibariyle de gerçekten ileriye doğru korkunç büyük bir potansiyeli olan bir ülke. Ve aslında bu potansiyelini Türkiye pek çok sayıyla, veriyle gösteriyor. Mesela bilen insan çok azdır. Türkiye, yabancı misyon sayısı açısından, yani büyükelçilik ve başkonsolosluk sayısı açısından dünyada Amerika ve Çin'den sonra üçüncü ülkedir. Yani Amerika, Çin gibi, artık bundan 10 sene sonra, 20 sene sonra da dünyadaki iki büyük rakibin hemen arkasından gelen bir ülke. Bakıyoruz Türk Hava Yolları, dünyada en çok ülkeye uçuş yapan havayolu. Afrika'daki büyükelçilik sayımız şu anda bizim 43. Yani 53 ülkenin 43’ne büyükelçiliğimiz var. Ben Dışişleri Bakanı olduğum gün 12 büyükelçiliğimiz vardı, sessiz bir şekilde 12 büyükelçilikten 43 büyükelçiliğe çıkmanın planını, hazırlığını yaptık. Sessiz bir şekilde Türk Hava Yollarıyla konuştuk, TİKA ile konuştuk ve entegre bir şekilde Afrika'da çalışmaya başladık. Ve bugün Afrika, Türkiye'nin en büyük ticaret ortaklarından birisi oldu. Türkiye hem Asya'da hem Avrupa'da toprağı olan, Afrika'ya kolayca ulaşabilen bir ülke. Türkiye hem bir Karadeniz ülkesi, hem bir Akdeniz ülkesi, hem bir Hazar Denizi havzası ülkesi. Türkiye hem bir Balkan ülkesi, hem bir Kafkas ülkesi, hem bir Orta Doğu ülkesi. Yani bu ortak noktaları buluşturan ve bütün bu kümelerin kesişim noktası olan bir başka ülke de yok dünyada. Zaten onun için büyük bir potansiyelimiz var. Bunu çok iyi bilmek gerekiyor.”

“Demokrasi gerileme sürecinde, kalıcı olur ise korkmak lazım”

Dünyanın gidişatına yönelik düşüncelerini de dile getiren DEVA Partisi lideri Ali Babacan, gelişmelerin iyi olmadığını ancak buna rağmen karamsar olmanın sorumsuzluk olacağını vurguladı: “Şöyle trendler kötü, trendler. Çünkü demokrasi maalesef bir gerileme sürecinde dünyada. Yani demokrasi bir değer olarak ve bir yönetim biçimi olarak özellikle hukukun üstünlüğüyle beraber yaşayan demokrasi bir gerilemede şu anda. Popülist otokrat liderlerin çoğaldığı ve bunların rağbet gördüğü bir dönem yaşıyoruz. Umarım ki bu bir mevsimdir, gelir geçer ama kalıcı bir trend haline gelirse o zaman hepimizin korkması lazım” dedi. Tüm bu kötü gelişmelere karşın umutsuz olmadığını da vurgulayan Babacan, bunun nedenini, “Trendler kötü ama “Karamsar mısınız?” diye sordunuz ya. Bana göre karamsarlık, özellikle devlet yöneticileri ve siyasetçiler için karamsar olmak demek, sorumsuzluk demek. Yani sorumluluk almaktan kaçmak demek. Yani biz kötü trendleri göreceğiz ama hep umudumuzu koruyacağız. Ve o umut içinde canla başla çalışacağız. Yani bizim yapmamız gereken bu” şeklinde açıkladı.

“Teknoloji sermayesi siyaset ve medyayı ele geçiriyor”

Amerika başta olmak üzere dünyadaki servet dağılımı bozukluğuna işaret eden Babacan, servet dağılımının medya ve siyaseti etkilediğini söylerken özellikle son yıllarda teknoloji alanındaki servet birikimine işaret etti: “Serveti olan insanlar birikimleriyle siyaseti etkiliyor ve siyasetin aldığı kararlarla da servetlerine servet katıyorlar. Hele hele şu son 10 yılda teknoloji yoluyla oluşturulan servet artık medyayı da satın almış durumda dünyada. Siyaseti de neredeyse satın alma noktasına gelmiş durumda. Çok tehlikeli bir trend çünkü çok merkezileşiyor bu iş. Bakın, dünyada teknoloji yoluyla elde edilen servet az sayıda kişinin ve şirketin elinde toplanıyor. Ve bunların aynı zamanda sosyal medya şirketleri var. Sosyal medya şirketleriyle doğrudan toplumsal kanaati etkileyebiliyorlar ama büyük paraya sahip oldukları için de siyaseti ve siyasetçileri etkileyebiliyorlar. Hem toplumu etkileyip hem siyaseti etkilediklerinde devletin aldığı kararlar kendi lehlerine kararlar oluyor. Dolayısıyla Amerika'da da Türkiye'de de şu anda bakın her sene, her sene fakir daha fakir oluyor, zengin daha zengin oluyor, orta direkte çöküyor. Bunun pek çok ülkede şu son 10 yıldır örneğini gördük. Onun için çok dikkat etmemiz lazım. Demokrasi çok değerli bir yönetim biçimi ama bir o kadar da kırılgan. Onun için demokrasiye hep beraber sahip çıkmak lazım. Ve dünyada da demokrasi duyarlılığı olan insanların birbirleriyle daha sık görüşmesi, daha çok paylaşım yapması ve demokrasiyi yaşatmak için ve bulunduğu bu kötü durumundan güçlendirmesi için de gayret göstermesi gerekiyor. Şu anda öyle bir dönemdeyiz.”

SONRAKİ HABER

Ali Babacan ve DEVA Partisi Anıtkabir'de Ali Babacan'dan Anıtkabir'de Cumhuriyet değerleri vurgusu

Sık Sorulan Sorulara Cevaplar


                        

BASIN BÜLTENİNİ
İNDİRİN

Haber ekinde bir basın açıklaması mevcut ise aşağıdaki indirme ikonu ile indirebilirsiniz.

09-11-2025