DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Elif Esen, okulların açılmasıyla başta değişen temizlik sistemi olmak üzere eğitim sistemini bekleyen sorunlara değindi. Milyonlarca öğrencinin eğitim gördüğü okullarda temizliğin artık belli günlerde yapılacağını aktaran Esen, “Okullardaki temizlik, ‘nereden kırpsak da tasarruf sağlasak’ diye düşünen zihniyetin kapsama alanına girdi ve tasarruf tedbirlerine kurban gitti.” ifadesini kullandı.
Esen, yeni eğitim-öğretim yılına dair yaptığı basın açıklamasında, Türkiye'deki eğitim sistemindeki yapısal sorunlara dikkat çekti.
Esen'in açıklamasında öne çıkan başlıklar şöyle:
Tasarruf için getirilen yeni temizlik sistemi sorunlu, çıkarcı
“Okullarda özellikle tuvaletlerin son derece kirli olması, bazı çocukların tuvaletlerdeki suyu içme suyu olarak kullanmaları ve ailelerden toplanan paralarla tutulan temizlik görevlilerinin ve bazen de velilerin okul temizliklerini yaptıklarını ülkenin farklı şehirlerinden, farklı kaynaklardan duyuyoruz. Okulların temizliği, nereden kırpsak da tasarruf sağlasak diye düşünen zihniyetin kapsama alanına girdi ve tasarruf tedbirlerine kurban gitti. Artık İŞKUR’la yapılan İşgücü Uyum Programı ile okullarda haftanın belirli günlerinde çalışacak elemanlar olacak ve haftada üç gün çalışacak. Yani üç günlük bir okul temizliği…
Soruyorum:
-Yüzlerce çocuğun kullanacağı hatta temiz içme suyu getiremeyen çocukların su bile içtiği okul tuvaletleri nasıl temiz kalacak?
-Bu yöntem yeni sağlık sorunlarına yol açmayacak mı?
-Yine çocuklar hasta olduktan sonra mı çözüm aranacak ya da üstü örtülerek mi devam edecek bu sistemsel aksamalar?
‘Çocukları hijyen ve sağlık, çalışanları emek gaspına uğratıyorlar!’
“Temizlik görevlisi, güvenlik görevlisi gibi yardımcı personel ihtiyacının bu yıl işgücü programı kapsamında karşılanması demek asgari ücretin altında çalışma şartlarının da MEB aracılığı ile yasallaşması demektir. ‘Cep Harçlığı’ denilen 566 liraya çalışma ile aylık 6 bin 792 liralık bir ücret, şu anki asgari ücretin yarısı bile değildir. İşsiz sayısının düşmesi gibi, kadın istihdamının artmış gibi gözükmesi demektir. Amin Maalouf’un bir sözü var: ‘Ahlaksız Eşitsizlik; toplu eşitsizlik kötülük üretir.’ Buradan yola çıkarak ben de bu emek gaspına ‘Vicdansız Kurnazlık’ diyorum. Çünkü tasarruf diyerek bir taşla bir sürü kuşu öldürüyorlar; çocukları hijyen ve sağlık, çalışanları emek gaspına uğratıyorlar!”
‘Devletin görevini veliler üstleniyor!’
Velilerin yükünün her yıl ağırlaştığını belirten Esen, şöyle devam etti:
“Velilerin karşısına kendi ekonomilerini oluşturmaya, günü döndürmeye çalışan tüccarlaşan devlet okulları çıkıyor. En temel ve hayati ihtiyaçlarını bile görmezden gelinen, ödeneksiz kalan okullar yardımcı görevli dışında temizlik malzemesi, tuvalet kağıdı, ıslak mendil, sabun gibi ihtiyaçları velilerden istiyor. Hatta fotokopi makinası kiralanması bile velilere bırakılıyor. Okullar başlarken konuşulan kayıt ücretleri, zorunlu bağışlar okul başlayınca da bu ihtiyaçlarla aidat türü ödemelere geçiyor. Aileler zor seçimlerle yüzleşmek zorunda kalıyor. Yusuf Tekin hiçbir okul bağış almıyor dese de yoksul semtlerde bile alınmaya devam ettiği tüm toplum tarafından biliniyor. Sayın bakan ‘kayıt ücreti yasak, ama bağış iradi, Okul Aile Birliği’nin inisiyatifinde.’diyor. Oysa çevremden duyduklarımın dışında bizzat bir yakınımın kayıt işlemine de tanıklık ettiğim “Bağışınızı yapın, kaydı alalım!” Bir rakam belirtmiyor, ancak bağış velilerden isteniyor. Merak ediyorum kaç veli bir bağış yapmadan bu süreçten çıkabiliyor. Aile bunun kavgasını verip ödeme yapmayabilir, ancak bu kez çocuğunun mimlenmeyeceğini bilemez hale geliyor. Üstüne bağış yapmazsa okulun imkanları çocuklarına uygun şartları da sağlayamaz diye endişe ediyor aileler, böylece devletin görevini aileler üstleniyor!”
‘Türkiye'de kamusal eşit eğitim yok, yarı özel eğitim vardır!’
Esen, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasının devletin en önemli görevlerinden biri olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi:
"OECD’nin de belirttiği gibi Türkiye'de kamusal eşit eğitim yoktur, yarı özel eğitim vardır. Yoksul ve dezavantajlı çocuklar, eğitimden mahrum bırakılmamalıdır. Eğitime getirilen kısıtlamalar ve bütçe düşüşleri, çocukların geleceğine yapılan en büyük darbedir."
‘Bu Cumhuriyet Çoban Sülü’yü, Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yapmadı mı?’
Eğitim sisteminin artık yoksulluk döngüsünü kırmaya izin vermediğini belirten Esen, şu ifadeleri kullandı:
“Soruyorum! Köydeki çocuk okumasın mı? Bu ülke değil mi; köyde yetişmiş Çoban Sülü’yü yani kıymetli Süleyman Demirel’i, hatta İstanbul’un yoksul bir mahallesinden çıkmış Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı yapan! Değerli Aziz Sancar’ı nobele taşıyan? Bu insanlar yoksulluğun döngüsünü kıran sayısız cumhuriyet çocuğundan birkaçı… Ama bugünün çocukları bu yoksulluk, yoksunluk döngüsünü artık kıramıyorlar. Kırabilmeleri için tek araç ise EĞİTİM. İşte tam da bu sebeple kırsal bölgelerde ücretsiz servislerde yapılan düzenleme kabul edilemez.”
‘Sonuç olarak; daha eşit, parasız, nitelikli eğitim şart!’
Esen, çocukların güvenli, eşit ve nitelikli bir eğitim alabilmeleri için gerekli politikaların acilen uygulanması gerektiğini vurgulayarak, "Ülkemizin her bir çocuğunun güven içinde eğitim almasını sağlamak için mücadelemizi sürdüreceğiz." dedi.