DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Yeni Yol grubunda Türkiye’nin dört bir yanında yaşanan orman yangınlarına ilişkin iktidara sert eleştirilerde bulundu. Türkiye'nin yangın filosu olmamasını eleştiren Babacan, “Beyefendinin uçakları boy boy gidiyor ama yangın söndürme uçakları yok” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ekonomi programımız kararlılıkla ilerliyor. Ekonomide kendimiz bedel ödedik ama milletimize bedel ödetmedik” sözlerini de eleştiren Babacan, “Siz hangi bedeli ödediniz çıkın bir açıklayın hele. Açıklayın ki millet duysun. Hangi fedakarlıkta bulundunuz?” çağrısı yaptı.
“Hatırlayacağız, hatırlatacağız ki bir daha Madımaklar yaşanmasın”
Konuşmasına Madımak ve Başbağlar’ı anarak başlayan Babacan, “Sözlerime başlarken, bundan tam 32 yıl önce, 2 Temmuz 1993’te yanarak hayatını kaybeden 35 canımızı rahmetle anmak istiyorum. Madımak, yakın tarihimizin karanlık sayfalardan biridir. Toplumsal hafızamızda silinmez bir yara bırakan bu hadiseden ders çıkarmak, toplum olarak birbirimize kenetlenmek zorundayız. Hatırlayacağız, hatırlatacağız ki bir daha Madımaklar yaşanmasın. Adaletin ve toplumsal barışın izi ancak bu yolla yürümemiz mümkün olacaktır. Madımak’ta hayatını kaybedenleri bir kez daha rahmetle anıyor; acılı ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.Madımak hadisesinden üç gün sonra da 5 Temmuz 1993’te, Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde de 33 vatandaşımız hayatını kaybetti. Başbağlar hadisesinde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı da burada rahmetle anıyorum. Acılı ailelerine tekrar başsağlığı diliyorum” dedi.
“Ya her yangın sonrası ormanlarımızın ardından ağıtlar yakacağız ya da bu gerçekle yüzleşip gereken önlemleri alacağız”
Babacan, orman yangınlarına ilişkin “Her yıl bu aylarda, ülkemizin ciğerleri yanıyor. Türkiye’nin dört bir yanında orman yangınları çıkıyor. Her doğal afeti izleyen iktidar, bunu da izlemekle yetiniyor. Türkiye, coğrafi konumuyla, doğasıyla, iklimiyle tabiat felaketlerine açık bir ülke. Ya her yangın sonrası başımızı duvarlara vurmakla yetinecek, yanan ormanlarımızın ardından ağıtlar yakacağız ya da bu gerçekle yüzleşip gereken önlemleri alacağız. Ya kimilerinin dediği gibi ‘Kader planı’ deyip geçeceğiz ya da tedbir alacak, gereğini yapacak, sonra tevekkül edeceğiz” diye konuştu.
“Karşımızda memleketin dertleriyle ilgisini alakasını kesmiş bir iktidar var”
“Bizim çözümümüz belli arkadaşlar. Hepsini tek tek yazdık. Bakın buyurun, Afet Eylem Planımız burada. Afetle nasıl mücadele edilir, afetler öncesi nasıl hazırlık yapılır, afet anında sistem nasıl çalışır, afet sonrası yararlar nasıl sarılır, devlet sistemi, organizasyon şeması nasıl değiştirilmeli, neler yapılmalı, hangi yapılar kurulmalı hepsi tek tek tek tek yazılı… Kendilerine, 14-28 Mayıs seçimlerinden sonra bütün bunlardan güzel bir kutu hazırladık gönderdik ve ‘Okuyun’ dedik. Belki ufkunuz açılır dedik. Sayın Erdoğan’a, Cumhurbaşkanı Yardımcısı’na, bakanlara, bakan yardımcılarına hepsine ‘Hükümetiniz yeni kuruldu belki okuyup ilham alırsınız’ dedik. Ama belli ki okumamışlar. Memleketin dertleriyle ilgisini alakasını kesmiş bir iktidar var karşımızda. Bakın‘Afet canlı ayırt etmez, her biri ayrı birer felaket’ diye yazdık. ‘Hepsine tek tek, ayrı ayrı önlemler alınmalı’ dedik. Söz konusu yangın mı? ‘Havadan Erken Müdahale ve Kurtarma Milli Filosu derhal kurulmalıdır’ dedik.”
“Türkiye, Ankara’daki tek bir kişinin yönetemeyeceği kadar büyük bir ülke”
“Türkiye, Ankara’daki tek bir kişinin yönetemeyeceği kadar büyük bir ülkedir. Bakın Avrupa’nın en büyük toprakları bizde. Avrupa’nın en büyük nüfusu bizde. En büyük tarım alanları bizde. Tek bir kişiye endekslenmiş bir yönetim modeliyle bu ülkenin hiçbir sorunu çözülemez. Afet yönetimi de yapılamaz. 6 Şubat depremlerinde yaşadık ya. İlk 72 saat, ilk 28 saat Cumhurbaşkanı’ndan talimat gelmeden kimsenin kılı kıpırdamadı. Kıpırdamadı, korktular bir adım atarız sıkıntı olur diye… Böylesine korku iklimiyle, böylesine merkezileşmiş bir yönetim anlayışıyla Türkiye’de afetle mücadele edilmez, edilemez bu ülkede… Bu ülke kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına; her bir sorunu yerelde çözebilmelidir.”
“Beyefendinin uçakları boy boy gidiyor ama yangın söndürme uçakları yok”
“Bunlar ne diyor? İtibardan tasarruf olmaz. Onun için uçakları diziyorlar. Onun için gittikleri ülkeye boy boy beş tane, altı tane, yedi tane uçak diziyorlar. Askeri nakliye uçaklarına konvoylarını bindiriyorlar, konvoylar önce bir gidiyor askeri nakliye uçaklarıyla. Ondan sonra beyefendilerin uçakları boy boy gidiyor. Ben diyorum ki itibardan tasarruf olmaz diyeceğine, doğal afetlerde tedbirden tasarruf olmaz deyin. Tedbir için ne gerekiyorsa yapın.”
“Gereken yapıldı, sıra örgütün silah bırakmasında”
Babacan, PKK’nın fesih sürecine ilişkin de “Biliyorsunuz bizim 1 Ekim süreci diye adlandırdığımız ve 30 Haziran itibariyle de tam 9 ayı dolduran çok önemli bir süreç işlemekte. Şu anda bu süreç safha safha ilerliyor fakat çok yavaş ilerliyor. İmralı’dan gelen çağrıları duydunuz, Sayın Bahçeli’nin öncülüğünü ettiği, yol açtığı bir sürecin temel kodlarını hep beraber artık daha iyi anlamış durumdayız… Sıra artık terör örgütünün silah bırakmasına gelmiş durumda. Bugün çıkan haberlere baktığımızda bu sürecin de çok yakında başlayacağını anlıyoruz ve tabii ki eğer bir örgüt kendinin fesih kararı alıyorsa, silahları bırakma kararı alıyorsa ve bu kararı da artık uygulama sayfasına geçtiyse bundan hep beraber memnun olmamız gerekir” diye konuştu.
“Komisyon, bizim tavsiyelerimiz doğrultusunda şekillenecek komisyon olacak gibi görünüyor”
Meclis çatısı altında kurulacak komisyonu da değerlendiren Babacan “Meclis çatısı altında bir komisyon kurulması ile ilgili bir çalışma var değil mi? Biz bunu baştan ‘Hükümet böyle bir şey getiriyor toptan istemezük, reddediyoruz’ demedik. Ne dedik? ‘Tabii ki bu işin önemli kısmı, Meclis çatısı altında yürütülecektir. Tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisi milletimizi en geniş şekilde temsil eden kurumdur. Gidip de sandığa oy verenlerin en geniş temsili bu çatı altındadır. Dolayısıyla bu çatı altında da bu sürecin konuşulması, masaya yatırılması, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, kuşkusuz Meclis tarafından yapılacaktır ve komisyonda da görüşülmesi önemlidir’ dedik. Şekli şemaili, işleme sistemi, şuydu buydu, bütün detaylarıyla görüşlerimizi açıkladık. Ve anlıyoruz ki şu ana kadar bizim verdiğimiz tavsiyelerle uyumlu bir komisyon oluşuyor, yani Sayın Bahçeli’nin ilk açıkladığı şekilde değil, ki o da güzel bir öneriydi, tabii ki her öneriye saygı duymak lazım, bir gayret var saygı duymamız lazım ama bizim tavsiyelerimiz doğrultusunda şekillenen bir komisyon olacak gibi görünüyor. Eğer komisyon bu şekilde kurulur ve çalışmaya başlarsa hem iyi bir istişare ortamı olacaktır hem geniş kesimlerin bu süreci sahiplenmesine vesile olacaktır hem de iktidarın hatalarından dönme, iktidarın yanlışlarını onlara anlatma söyleme ve tavsiyeleri önerileri dillendirme ile ilgili bir çalışma olacaktır. Umut ediyoruz ki başarılı olur, umut ediyoruz ki hedefine ulaşır.”
“Sanal bahis ve kumar, toplumun kanını emen kenelerdir”
Babacan, sanal kumara ilişkin iktidara sert eleştirilerde bulunarak “Her yaz bu ülkede yangın haberleri okuyoruz. Ama her yaz da kene haberleri okuyoruz, biliyorsunuz. Kenenin sebebi belli: Doğanın dengesini bozarsanız, doğa da size karşılığını gösterir, belli eder. Fakat bir de topluma sızmış kenelerden bahsetmek istiyorum. Ülkemizi saran, her bir haneye girip kanını emen kenelerden bahsetmek istiyorum. Bu kenelerin adı ‘Sanal Kumar ve Bahis.’ Bu sanal kumar bahis de kene gibi; bir yapıştı mı insanları bırakmıyor. Maazallah, insanları felakete sürükleyene kadar kanını emen bir kene bu hadise” ifadelerini kullandı.
“Diyanet uyarıyor, Yeşilay uyarıyor; iktidar kulağının üstüne yatıyor”
“Geçtiğimiz günlerde Yeşilay Başkanı açıklama yapmış. Ne demiş: ‘Bu sene sanal kumar bağımlılığı bütün bağımlılıkları geçti’ demiş. ‘Sanal kumar bağımlılığından dolayı bütün Türkiye'de çok fazla insan bize başvuruyor’ demiş. Bakın arkadaşlar, mahallelerdeki piyango bayilerini, lotoları totoları saymıyorum. Sadece sanal olan bağımlılıktan bahsediyorum. Tarih: 29 Kasım 2024. Diyanet İşleri Başkanlığı hutbe başlığı olarak ne demiş? Kumar: Maddi ve Manevi Tükeniş. Tüm Türkiye’de hutbelerde kumarın zararları anlatılmış. Yeşilay Başkanı uyarıyor, Diyanet Cuma hutbeleriyle uyarıyor fakat iktidardakiler uyuyor demiyorum, kulaklarının üzerine yatıyor. Çünkü kulakları var duymuyor, gözleri var görmüyor.”
“Sigara, içki reklamı yasak ama konu kankası olunca kumar reklamı serbest”
“Dünyada pek çok ülkede sigara reklamı yasaktır biliyor musunuz? İçki reklamı yasaktır. Sadece Türkiye’de değil ha. Avrupa’da da pek çok ülkede sigaranın, içkinin reklamına izin verilmez. Çünkü toplumsal olarak zararlı mıdır, zararlıdır. Yayılması zararlı mıdır zararlıdır. Tabii ki biz yasakçı bir zihniyete de sahip değiliz onun da altını çizerek vurgulayayım. Ama zararlı olduğu kesin kanıtlanmış bir şeyse, bunun reklamı yasaktır. Türkiye’de de sigaranın ve içkinin reklamını göremezsiniz hiçbir yerde. Türkiye’de de yasaktır. Ama konu sanal kumara gelince mesele kanka olunca bunun reklamını yapmak serbest biliyor musunuz? Niye? Menfaat… Menfaat… Basın kuruluşlarıyla kendisine destek veren kankasının hem kumar oynatmasına izin veriyor hem de bu kumarın reklamını yapmasına izin veriyor şu andaki iktidar.”
“Kumara izin verdikleri yetmiyor, ‘Kumara arkadaşını da getir’ kampanyası düzenliyorlar”
“Mesele sadece devlet eliyle her cep telefonuna yerleşen değil. Mesele bir de bu sanal kumarın reklamı. Şu reklama bakın Allah aşkına. Ne diyor burada? Bonus diyor. ‘Bir arkadaşını getir, o arkadaşına ben 200 TL avans açacağım, 200 TL ona borç vereceğim, hemen kumar oynamaya başlasın diye’ diyor. Bir arkadaşını getirirsen ona da sana da ayrıca 100 TL vereceğim’ diyor. İnternette dolaşan gençlerin çocukların karşısına bu reklam çıkıyor. Ya çocuk bakıyor ya bedavadan ben 100 TL alacağım, getirdiğim her arkadaş başına 100 TL kazanacağım, niye yapmayayım ki diyor. Getirdiği arkadaşına diyor ki, sana 200 TL para gelecek diyor. O 200 lirayla hemen kumar oynamaya başlayacaksın diyor. Bu reklam bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde muhafazakâr kimliği ile bugüne kadar kendisini bir şekilde siyaset sahnesinde tutmuş, dinimizin kutsallarını sürekli istismar etmiş bir Cumhurbaşkanı’nın yönettiği bir ülkede oluyor.”
“Lafa bak, millete ekonomik bedel ödetmemişler”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ifadeleri üzerinden yüklenen Babacan “Sayın Erdoğan yine hepimizi hayrete düşürecek ifadeler söyledi. İnanılır gibi değil. Hani diyor ya o Hitler’in iletişimcisi Goebbels ‘Bir yalanı devamlı tekrar edersen insanlar inanmaya başlar’ diye... Ne demiş Erdoğan? ‘Ekonomi programımız kararlılıkla ilerliyor. Ekonomide kendimiz bedel ödedik ama milletimize bedel ödetmedik’ diyor. Lafa bak ya. Allah Allah” dedi.
“Enflasyon hırsızlıktır, oluşturduğu mağduriyeti telafi etmemek katmerli hırsızlıktır”
“Zaten enflasyonu üretmek en büyük hırsızlıktır. Enflasyonun sebep olduğu mağduriyeti, sebep olduğu yoksulluğu telafi etmemek katmerli hırsızlıktır. Geçen sene Merkez Bankasının 800 milyar liralık karşılıksız parayı bastıran bunlar. Kur Korumalı Mevduat’a kur farkı diye bir avuç insana servetine servet katacağız diye, Merkez Bankasına 800 milyar liralık bunlar karşılıksız para bastırdı, hepsi resmen açılan rakamlar. Bazılarını gizliyorlar bu açıklanmış rakam. Sen Merkez Bankasına karşılıksız parayı bastır, milletin cebindeki paranın değerinden çal: Hırsızlık… Üzerindeki farkı ödeme: katmerli hırsızlık…
“İsrail ordusunun başkomutanı savaş suçundan aranmaktadır”
”Her fırsatta tekrarlayacağız: İsrail ordusunun başkomutanı savaş suçundan aranmaktadır.Uluslararası Ceza Mahkemesi arananlar listesine koymuştur. O bir savaş suçu failidir ve er geç yaptıklarının hesabını verecektir. İsrail ordusu uzunca bir süredir yardım noktalarına saldırıyor. Geçen hafta anlattım ya açlıktan öldürme, uzun vadeye yayılmış bir öldürme politikası izliyorlar şu anda. O kuyrukta bekleyen insanların üzerine ateş açıyorlar, işledikleri suçlarla insanlığın en dip noktasına çoktan yerleşenler şimdi Gazze’de aç, kuyrukta bekleyen insanlara saldırıyorlar. İnsanlar ekmek kuyruğunda ya katlediliyor ya can çekişiyor. Gazze can çekişiyor, Gazzeliler can çekişiyor. Bakın sadece haziran ayında öldürülen Gazzelilerin sayısı 2.113. Sadece haziran ayı. İran Savaşı sebebiyle epey gündemden düşmüştü ama istatistikleri takip ediyoruz. 2.113 kişi sadece haziran ayında öldü. Bunların çoğu ekmek kuyruğunda beklerken öldürüldü. Silahla taranarak.”
“Tarih sizi Nürnberg’te yargılanan SS subaylarıyla; Nazilerle yan yana yazacak”
“Haaretz gazetesine konuşan bir İsrailli asker ne diyor? ‘Komutanlar yardım noktalarında birliklere yani bize ateş etme emri veriyor’ diyor. Bir başka, asker ‘Burası bir ölüm tarlası’ diyor. ‘Görev yaptığım yerde her gün bir ila beş kişi öldürülüyor’ diyor. Nerede öldürülüyor bu insanlar? Yardım noktalarında… Böyle bir alçaklık olabilir mi ya? Böyle bir adilik olabilir mi? Bunlar insanlıktan çıkmış. Ben buradan İsrail hükümetine tekrar sesleniyorum, onların iş birlikçilerine sesleniyorum, bu vahşet karşısında sessiz kalanlara, hepinize sesleniyorum. Tarih sizi Miloseviçlerle yan yana yazacak, tarih sizi Karadziclerle yan yana yazacak, tarih sizi Nürnberg’te yargılanan SS subaylarıyla; Nazilerle yan yana yazacak. Yargılanacaksınız, bu yaptıklarınızın hesabını gün gelecek vereceksiniz.”
“İlmek ilmek işlenmiş demokrasimiz öyle birkaç darbeyle yıkılmaz”
“Bu büyük ve güzel ülkemiz için, Türkiye için, dahası içinde bulunduğumuz bölge için, insanlık için, çok çalışmak zorundayız. Ortak akılla hareket etmek; danışarak, tartışarak yol almak zorundayız. Bu ülke düşünenlerin, sorgulayanların; gerektiğinde dik duranların, kafa tutanların ülkesidir. Bu ülke demokrasiyi tırnaklarıyla kazanmış, bu uğurda bedeller ödemişlerin ülkesi. İşte bu yüzden, bu ülke kolay kolay çökmez. İlmek ilmek işlenmiş demokrasimiz öyle birkaç darbeyle yıkılmaz. Demokrasiyle gelip demokrasiyi yok etmek için bu iktidar ne kadar uğraşırsa uğraşsın başarılı olamaz. Ne olursa olsun, bu ülkenin büyüklüğünü aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.Biz bir oldukça, beraber oldukça, emin olun hiçbir güç karşımızda duramaz arkadaşlar.”