Ali Babacan: “Nükleer silahlara karşıysak İsrail'in de nükleer silahlarına son vermesi lazım”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İsrail’in uzun vadede Türkiye için risk oluşturduğunu belirterek devletin ilgili birimlerinin stratejik bir sessizlik içerisinde hazırlık yapması gerektiğini söyledi. İktidarın iç siyaset zafiyeti yaşadığında hamasete sarıldığını kaydeden Babacan, “Böyle bir risk varsa hazırlanırsınız, tedbirinizi alırsınız” dedi.

Ekol TV’de Gürkan Zengin ile Editör programına konuk olan Babacan, İran-İsrail Savaşı, yüksek enflasyon, tarım yönetimi ve Erdoğan’ın yeniden adaylığına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

“İsrail'in kendisi nükleer silahlara sahip. ‘Bende var ama başkasında olmasın…’  diyor”

“İsrail'in kendisi nükleer silahlara sahip. ‘Bende var ama başkasında olmasın…’  diyor. Resmi politikaları şu: Ne reddediyorlar ne kabul ediyorlar sorulduğu zaman. Ama Şimon Peres, Cumhurbaşkanıyken ağzından kaçırdı, dedi ki ‘İlk kullanan biz olmayacağız’ dedi. Demek ki var. Yani ilk defa Cumhurbaşkanı'nın ağzından böyle bir şey çıktı. Dolayısıyla kendilerinin sahip olduğu bir silaha komşular sahip olmasını istemiyor. Burada zaten büyük bir tutarsızlık var. Eğer nükleer silahlara karşıysak, kitle imha silahlarına karşıysak, İsrail'in de nükleer silahlarına son vermesi lazım.”

“Öncelik hiç kimsenin bu silahlara sahip olmamasıdır”

“Öncelik hiç kimsenin bu silahlara sahip olmamasıdır. Öncelik budur. Ama baktık ki bir uluslararası mutabakat yok, baktık ki ileride bizim için tehdit olarak gördüğümüz ülkelerden bir-iki-üç-dört ülke nükleer silaha sahip oluyor, o zaman Türkiye bunun altında kalamaz. Çünkü gün gelir Türkiye bu ezikliğin altında, gerektiğinde gerekli cevabı verememenin ezikliği altında ulusal çıkarlarını kaybeder. Taviz vermek zorunda kalır. Bunu da biz arzu etmeyiz. Ama bu çok ileriki aşama. İnşallah öyle olmaz. İnşallah o noktaya gelmez. Birinci tercihimiz dediğim gibi bunun olmaması. Çünkü bu insani bir şey değil. Kitle imha silahı diyoruz. Kitle dediğimiz kim? İnsan ya. Bir insanın bile hayatı, bir insanın canı bile çok kıymetlidir.”

“Risk varsa tedbir al, vatandaşlarımızı erken aşamada korkutmanın anlamı yok”

"Silahlı Kuvvetler, MİT, hükümetin diğer ilgili birimleri oturur, planlamasını yapar, savunma için hazırlanır. Bunu da illa davul zurnayla yapmaz. Bir de bunun stratejik olarak belli bir sessizlik içerisinde yapılması gerekir. Normalde devlet aklı bunu gerektirir. Ama iç siyasette zafiyet olduğu zaman, iç siyasette bakıyor şimdi iktidar; destek çok iyi değil, bir konsolidasyon ihtiyacı var, savaş ortamı var, hemen bir hamaset, hemen bir dış düşman ihtiyacı... Bugün İsrail bize saldıracak deyip de kendi vatandaşlarımızı erken aşamada korkutmanın anlamı yok. Böyle bir risk varsa hazırlanırsınız, tedbirinizi alırsınız” dedi.

“Savaş olacağını 67 gün önceden öngördük”

Babacan, “Şimdi Amerika ile İran'ı bir masaya oturtursanız onların anlaşma ihtimali sıfır. Zaten o ilk müzakere masası kuruldu ya 67 gün önce. Biz dedik ki ‘Masada çözülme ihtimali ancak 3'te 1'dir, savaş çıkma ihtimali 3'te 2'dir’ dedik. Kendi dış politika ekibimiz... Büyükelçilerden oluşan, genç, uluslararası siyaset bilen arkadaşlarımızdan oluşan çok sağlam bir ekibimiz var. Orada hemen değerlendirip dedik ‘Bu masanın başarı şansı 1 bölü 3'tür. 2 bölü 3 de bu iş savaşa gider’ diye… Ve bizim 2 bölü 3 ihtimal verdiğimiz savaş gerçekleşti. Bugün yine müzakere masası kurulabilir ama İran ile Amerika'yı baş başa bırakarak asla. Yani her iki tarafın da güvendiği muteber ve tarafsız birkaç ülkenin de artık o masaya oturması lazım ki bu iş masada çözülsün” ifadelerini kullandı.

“Savaş riskini ortadan kaldırmıştık, Trump anlaşmayı yırttı çöpe attı”

Babacan, geçmişte kurulan diplomasi masalarına işaret ederek, çözümün savaşla değil masada olması gerektiğini vurguladı. “İran nükleer programıyla ilgili aslında daha önce pek çok çaba oldu biliyorsunuz. Benim Dışişleri Bakanlığı dönemimde de bir müzakere süreci vardı. Tıkandığında bugünkü Cumhurbaşkanı Steinmeier, Alman Cumhurbaşkanı Steinmeier, o gün Dışişleri Bakanıydı, beni aradı ve bizden ara bulucu olmamızı istedi. Kimler arasında? P5+1 ile, biliyorsunuz P5 dediğimiz kimler? Amerika'sı var, Çin'i var, Rusya'sı var, İngiltere'si var, Fransa var, artı Almanya. Altı ülkeyle İran arasında bizden ara buluculuk istedi. ‘Çünkü size güveniyorlar’ dedi, ‘Biz de size güveniyoruz’ dedi. Biz kolları sıvadık, uzunca da bir çalışma yaptık ve nihayetinde biliyorsunuz bir anlaşma imzalandı. Fakat Trump birinci dönemde, 2017'de o anlaşmayı yırttı, çöpe attı. Aslında İran'la bir savaş riskini bizim ara buluculuğumuzla başlayan bir süreçle durdurmuştuk. Çünkü anlaşmayla bitirmiştik. İran tamamen şeffaflaşmıştı. Ama o anlaşma Trump'ın birinci döneminde yırtılıp atıldı” dedi.

“İran halkı onurludur, onurlarını koruyan bir çıkış lazım”

“Şimdi diyorlar ki ‘Biz Ali Hamaney’i öldüreceğiz.’ Hemen bir haftada yenisini seçerler yani. Sistem değişmez ki. Dolayısıyla bu rejimi değiştirmek, dışarıdan savaşarak İran'ı reform etmek böyle bir şey yok. Çünkü İran halkı onurlu bir halktır. Şii kültürü çok farklıdır. Bu Şii kültürünü Batılılar anlamaz asla. Yani o Şii kültürü çok farklıdır. Bizim Sünni kültüründen de çok farklıdır. Yani önce onların o kültürünü bir iyi anlamak, tanımak lazım. Davranış şekillerini iyi bilmek lazım. Ve her ülke olduğu gibi İran'ın da, İran halkının da onurunu koruyan bir çıkış lazım.”

“Uluslararası kamuoyu İsrail’e ‘Dur’ demezse dünya için baş belası olabilir”

Babacan, uluslararası topluma çağrıda bulunarak “İsrail'in yaptığı saldırı uluslararası hukuka aykırıdır. Bakın hukuksuzdur. Böyle bir şey yapamaz. Ve İsrail'in bu şımarıklığına, bu hukuksuzluğuna, bu vurdumduymazlığına eğer bugün uluslararası kamuoyu ‘Dur’ demezse yarın İsrail sadece bölge için değil bütün dünya için cidden büyük bir baş belası olabilir bakın. Onun için bugünden yapılması gereken derhal ama derhal buna ‘Dur’ demektir” diye konuştu.

“Kendi eliyle enflasyonu patlatan bir ülkenin dünyada itibarı kalmaz”

“Şimdi düşünün ki o günkü Türkiye; bakın, iki tane örnek verdim değil mi? Bir nükleer program dedim. İran'ın nükleer programına araya girdik. Uzun sürdü ama düzelttik. Rusya-Gürcistan savaşının durmasına ve Rusların geri çekilmesine çok faal rol oynadık. Çünkü güçlüyüz, itibarlıyız, ekonomimiz sağlam. Ve Türkiye o günlerde basında, Yıldız Ülke Avrupa basınında, gazete manşetiyiz, dergi kapağıyız. Avrupa'da bankalar batıyor. Yunanistan iflas etmiş. İtalya, İspanya, Portekiz, İrlanda. Hepsi felaket bir krizin içerisinde, Türkiye sapasağlam duruyor. E şimdi sağlamsanız, ekonominiz sağlamsa, o zaman sizi dinliyorlar. Dur bakalım ne diyecek? Ya bu adamlar işi biliyor diyorlar, ne diyecek? Dinleyelim. Nasihatlerini tutalım. Sözlerini dinliyorlar mı? Dinleyelim diyorlar. Ama şu son 5-6 yıldır Türkiye'nin yaptığı, kendi eliyle kendi ekonomisini batıran, kendi eliyle kendi evindeki enflasyonu patlatan, Allah'ın verdiği aklı kullanmayarak, ekonomide her türlü yanlışı yapan bir ülke gidecek, başkalarına tavsiye de bulunacak. Hatırlarsanız Putin ne diyordu bundan birkaç sene önce? ‘Ben merkez bankama karışmam. Çünkü Merkez Bankama karışırsam Türkiye gibi oluruz, o hale düşeriz’ diyordu. Şimdi kendi evinde kendi kendine bir ekonomi krizi çıkaran bir ülkenin dışarıdaki sözü, gücü, itibarı olmuyor işte yani. Ben buna çok üzülüyorum. İçim yanıyor inanın ya.”

“Bir ayda kurumları ayağa kaldırır, iki yılda enflasyonu tek haneye indiririm”

“Bugün Cumhurbaşkanı olsam ben 10 kişiyi ekonominin başına koyarım. Haftada İki kere iki saatlik toplantılarla ekonomi ayağa kalkar. Bir ayda bütün kurumlar ayağa kalkar. En geç altı 6 ayda ülkenin ekonomisi şöyle bir nefes alır. Artık düzeliyor bu işler der herkes. En geç 2 sene sonra da enflasyon tek haneye iner.”

“1 Temmuz’da ara zam vermek şart, enflasyon vatandaşın suçu değil iktidarın suçu”

Ara zam çağrısını yineleyen Babacan “Bakın yıllarca enflasyon yüzde 6-7'ye düştüğü yıllarda dahi biz 1 Temmuz'da hep asgari ücrete ara zam verdik. Çünkü yıl sonuna kadar beklersen hak birikiyor. Bu hak gaspı oluyor. Onun için 6 ayda bir güncellemek gerekiyor ki o hak kaybını önleyelim. Çünkü enflasyon yani açlık sınırı artması, vatandaşın suçu değil, emeklinin suçu değil ki” ifadelerini kullandı.

“Gıda enflasyonu düşmesinin yolu çiftçiye destek vermekten geçer”

“Türkiye'nin gıda enflasyonu düşmesinin yolu çiftçiye destek vermekten gelir. Türkiye mesela niye canlı hayvan ithal ediyor, niye et ithal ediyor? Çünkü o ülkeler bizden daha fazla destek veriyor çiftçisine. Onun için ucuz. Biz o desteği vermediğimiz için bizde pahalıya mal oluyor. Dünyada Avustralya ve Yeni Zelanda hariç çiftçisine destek vermeyen bir ülke yok bakın. Çiftçiye destek vermek şart. Bir de stratejik bir sektör.”

“Erdoğan aday olmamalı, tatlı bir dönüşümle ülkenin önünü açmalı”

Babacan, Erdoğan’ın yeniden adaylığına ilişkin “Artık Sayın Erdoğan aday olmamalı. Ve kendisi daha sağlığı yerindeyken, tatlı bir dönüşümün önünü açmalı. Türkiye'nin belki bu 2003-2013 o Başbakanlık döneminde ilk 10 yılında güzel şeyler, iyi şeylerin daha çok olduğu dönemleri yaşadık değil mi? Avrupa Birliği sürecini yaşadık. Ekonomide ciddi başarı örneği olduk. İlk 10 yıl öyleydi. Ama ikinci 10 yılı kötüydü ya. İkinci 10 yıl her şey kötüye gitti. Şimdi bunu devam ettirmenin amacı yok. Dolayısıyla hiç olmazsa böyle artık siyasi kariyerin sonuna doğru gelirken ülkede demokrasinin önünü açacak. Hukuk devletinin önünü açacak. Ve bu “orderly transition of power” dediğimiz yani gücün yönetiminin düzenli bir şekilde el değişiminin önünü açacak bir çalışmayı kendisi yapmalı. Hiç olmazsa siyasi kariyerin bu son döneminde eğer tarihe bir şekilde geçmek istiyorsa şöyle ya da böyle ya tamam iyi işler yaptı. Sonra kötü işler yaptı ama en sonunda da güzel bir final yaptı demesi kendisi için de Türkiye için de iyi olacaktır diyorum” ifadelerini kullandı.