DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, bir yıl önce yaşanan depremlerin yıl dönümünde, Adıyaman’da basın toplantısı düzenledi. Deprem sonrasında yaşananlara, teslim edilmeyen konutlara, yıkılan ISIAS Oteli’ne değinen Ali Babacan’ın konuşmasından başlıklar şöyle:
“Onlar için her şey algı yönetiminden ibaret”
“Hani depremden sonra ‘Asrın Felaketi’ diye hemen bir kampanya başlattılar ya. Çünkü onlar için her şey bir imaj, her şey bir algı yönetiminden ibaret. Enkazı kaldırmak yerine enkaza makyaj yapmaya çalıştılar ya hani, ‘Asrın Felaketi’ diye. Doğru, yaşadığımız asrın afetiydi ama bu iktidarın ihmalkârlığı yüzünden asrın afetiydi.”
“Kamu görevlileri, ilgili bakanlıklar, belediyelerle ilgili hangi süreçler işliyor?”
“Dikkat edin, depremden bu yana tam bir yıl geçti. Şu anda davalar kimler hakkında yürüyor? Hep müteahhitler hakkında, değil mi? Peki o müteahhitleri denetlemekle mükellef olan kamu görevlileri, ilgili bakanlıklar, belediyeler; onlarla ilgili hangi süreçler işliyor? O binaları çürük yapan, sağlam malzeme kullanmayan müteahhitler suçlu da, o binaları tüm millet adına denetlemesi gereken, bu binada oturulabilir diye ruhsat veren, izin verenlerin hiç suçu yok mu?”
“İSİAS Otel, 6 Şubat sabahı tam 72 cana mezar olan bir kum yığınına döndü”
“Bakın, buradaki İSİAS Otel… 6 Şubat sabahı tam 72 cana mezar olan bir kum yığınına döndü. Voleybol finalleri için Adıyaman’a gelen ve oteli güvenli buldukları için orada kalmayı seçen 11 yaşında, 12 yaşında, 13 yaşında, 14 yaşında evlatlarımız da o oteldeydi. Hepsini kaybettik, hepsini. O büyük acının mahkemesi hâlâ devam ediyor.”
“Devletin kurumlarının dört yıldızı verdiği bir oteldi”
“Alelade bir yer de değildi ki, devletin kurumlarının dört yıldızı verdiği bir oteldi, değil mi? Ve belediyenin ruhsat verdiği bir oteldi. İlgili bakanlıkların izin verdiği, ‘Burası otel olarak kullanılabilir, üstelik iyi bir oteldir bak 4 yıldızı vardır’ dediği bir oteldi. Mezar oldu, hepsi mezar. Gerçekten çok yazık.”
“Adıyamanlı kardeşlerimin seslerini Ankara’ya duyuramadıklarını gördüm”
“Adıyaman merkezde, eksi 17 derecede, elektrikler kesikken, vatandaşlarımızın yaktıkları ateşin başında sabahladıklarını gördüm. Adıyamanlı kardeşlerimin, dostlarımın, seslerini Ankara’ya duyuramadıklarını gördüm. Hatta bazı köylere girdiğimde ne duydum biliyor musunuz: ‘İlk siz geldiniz.’ Şuramda nasıl bir ateş yandığını size anlatamam.”
“Bu acının tarifi var mı?”
“Annelere babalara yaşatılan bu acının tarifi var mı arkadaşlar? Bir baba olarak soruyorum, var mı? Kıbrıs’tan gelen Nehir Çevik’in Babası Yoksuli Çevik şöyle diyor: ‘Çocuklarımızı tabuta koydular, üzerine kum koydular. Mezarlarını kendileri yaptı. Biz oradan çıkartıp toprağa koyduk. Evladımı canlı çıkarma umudum kalmamıştı, sadece bedenini sağlam çıkarmaya çalıştık’ dedi. Bu acının tarifi var mı?”
“Herkesin ortak sorusu: ‘İlk 48 saat devlet neredeydi?’”
“Herkesin ortak sorusu: ‘İlk 48 saat devlet neredeydi?’ Bazı yerlerde 72 saat. Bazı yerlerde 4 gün, 5 gün. Merkezlerden uzaklaştıkça süre uzuyor. Hele hele küçük bir köy, ücra bir beldeyse 4 gün, 5 gün ulaşan yok. Oralardan da geçtik. Kaç tane muhtarımız ellerini gösterdi, parçalanmış ellerini. Dediler ki ‘Biz kendi çabalarımızla ya komşularımızı kurtardık, ya cansız bedenlerini toprağa verdik. İlk siz geliyorsunuz’ dediler.”
“Çok büyük bir felaket yaşadık”
“O felaket gününden sonra, günlerce Adıyaman’a gelen giden olmadı. Adıyaman’ın sokakları, binaların altından gelen seslerle doldu. Enkaz altında yardım bekleyen, kurtarılmayı bekleyen insanlarımızın sesiyle yasa boğuldu. Çok büyük bir acı yaşadık. Çok büyük bir felaket yaşadık.”
“Adıyaman hiç konuşulmuyordu, sanki yoktu”
“Ben, depremin üçüncü gününden itibaren bölgedeydim. Depremin beşinci günü, yani cuma günü akşam saatlerinde Adıyaman’a intikal ettim. Adıyaman’ın ilk andan itibaren ‘üvey evlat’ muamelesi gördüğüne yerinde şahitlik ettim. Pek çok il konuşuluyordu ama Adıyaman hiç konuşulmuyordu, sanki yoktu.”
“İzmir nere, Adıyaman nere?”
“Bizim geldiğimiz istikametten şehre giriş yolu tamamen kapalıydı. Ve şehrin girişindeki yolun açık olduğu bir mahalleye doğru girdik. Baktık bir enkaz var ve iş makinası çalışıyor. Geçmiş olsun diye yaklaştığımızda, o iş makinasının sahibi geldi. ‘Başkanım’ dedi ‘ben İzmir’den geldim. Bu makinayı da İzmir’den getirdim.’ İzmir nere, Adıyaman nere?”
“İlk 14 günün 9’unu tamamen bu bölgede geçirdim”
“Depremin üçüncü gününden itibaren hep deprem bölgesindeydim. İlk 14 günün 9’unu tamamen bu bölgede geçirdim. Ve ilk 14 günde 11 ilin tamamını hatta pek çok ilçeyi de ziyaret ettim. Vatandaşlarımızın yaşadığı acıyı anlamak, elimizi uzatabilmek, seslerini duyurabilmek için yapmamız gereken her neyse, onu yapmak için buradaydım.”
“Yardım eli uzatılmamış insanlarımıza ulaştık”
“Arabamızla ilçe ilçe, köy köy gittik. Girilmemiş sokaklara girdik. Benzin kuyruklarında bekledik. Yardım eli uzatılmamış insanlarımıza ulaştık. İmkânlarla ihtiyacı olanları buluşturmaya çalıştık. Arama kurtarma çalışmasının başlamadığı enkazların başındaki çaresizliği gördüm. Ateşin düştüğü yerleri gördüm. Acıyla kahrolmuş sokaklarda yürüdüm.”
“‘Adıyaman’da büyük bir kentleşme ve konut sorunu yaşanıyor’ demiştim”
“Adıyaman’a, partimizin kuruluşunun ardından ilk kez 26 Kasım 2020 günü gelmiştim. 3 yılı geçmiş. O gün demiştim ki, ‘Adıyaman’da büyük bir kentleşme ve konut sorunu yaşanıyor.’ O gün, ‘Adıyaman’ın kentsel dönüşüme ihtiyacı var. Hem konut sorununun çözülmesi için hem de afetlere karşı önlem alabilmek için kentsel dönüşüme ihtiyaç var’ demiştim. Ta 3 yıl önce.”
“1 binada çalışma var, 100 binada çalışma yok”
“Ve o ilk haftaki bölge ziyaretimizde Türkiye’ye hep şunu anlattık, ‘Bakın’ dedik ‘televizyonları açtığınızda hep bir kurtarma operasyonu görüyorsunuz değil mi, makinalar çalışıyor. Ama makinanın çalıştığı bir bina varsa, makinanın çalışmadığı enkaz halinde bekleyen, altında canlı veya cansız bedenlerin olduğu belki yüz bina var. 1 binada çalışma var, 100 binada çalışma yok.’”
“Türkiye Cumhuriyeti bu kadar zayıf bir devlet değil”
“Evet, bir sene oldu. Tam 365 gün. Dememişler miydi biz bir yılda bu konutları tamamlayacağız diye? Hatırlayalım, depremden sonra, ki deprem seçimlerden üç ay önce olmuştu. Seçimlerden önce ne sözler verdiler, neler neler neler neler? Konut sözü de verdiler ama yok. Türkiye Cumhuriyeti bu kadar zayıf bir devlet değil arkadaşlar.”