GENEL BAŞKANIMIZ ALİ BABACAN’IN ETİMESGUT 1. OLAĞAN İLÇE KONGRESİ KONUŞMASI
DEVA Partisi’nin değerli genel merkez kurul üyeleri,
Ankara il teşkilatımızın ve Etimesgut ilçe teşkilatımızın çok değerli başkanları, Siyasi partilerin kıymetli temsilcileri,
Değerli teşkilat mensuplarımız,
Sevgili hemşehrilerim,
Türkiye’nin farklı illerinden gelip bugün bizlerle beraber olan saygıdeğer konuklarımız,
Ulusal ve yerel basınımızın değerli mensupları,
Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız;
Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor,
Etimesgut ilçe teşkilatımızın birinci olağan kongresine hoş geldiniz diyorum. *****
Bugün Ankara’daki 10. İlçe kongremizi gerçekleştiriyoruz.
Başkentimizdeki bu güçlü ilerleyişimizin benim için özel bir anlamı var.
Doğduğum, büyüdüğüm, çalıştığım, ülkeme hizmet ettiğim bu şehirde, Ankara’da, teşkilatımızın emin adımlarla ilerlemesinden mutluluk duyduğumu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu vesileyle, başta il başkanımız olmak üzere, teşkilatlanma sürecimizde emeği geçen tüm yol arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Elinize, emeğinize sağlık arkadaşlar.
*****
Değerli arkadaşlarım,
DEVA Partisi’ni kuralı henüz bir buçuk sene oldu.
Ama kısa süre içerisinde siyasete yepyeni bir anlayış kazandırdık. Bugüne dek ne söylediysek, hiçbirisini laf olsun diye söylemedik. Her bir sorunu çözümüyle birlikte dillendirdik.
Hiçbir sorunu eleştirip geçmedik.
Çözümün ne olduğunu da açık açık söyledik.
Ülkemizdeki tüm sorunların ısrarla ve inatla takipçisi olduk.
Biliyorsunuz, ülkemiz ne yazık ki pek çok olumlu göstergede, dünya sıralamasında listenin diplerinde yer alıyor.
Bakın; Türkiye, hukukun üstünlüğü sıralamasında dünyada 128 ülke arasında 107. Sırada.
Hukuk standardımız Madagaskar’la, Mali’yle, Nijerya’yla aynı ligde. Ve şu an geldiğimiz aşamada;
Bizim kendi Anayasa Mahkememiz dahi, esastan incelediği her 100 davanın 95’inde, devletin vatandaşın hakkını ihlal ettiğine karar veriyor.
Vatandaşımız haksızlığa uğruyor, kapı kapı dolaşıyor.
Henüz bağımsızlığını, tarafsızlığını koruma mücadelesini veren neredeyse son yüksek yargı olan Anayasa Mahkemesi’ne gittiğinde ancak gerçek hakkını bulup “Sen haklısın, devlet haksız” deniyor.
Ve oran %95 bakın. Böyle hukuk devleti, böyle hukukun üstünlüğü olur mu?
Tablo maalesef bu.
Bakın arkadaşlarım,
Hatırlarsınız, Sayın Erdoğan, bundan altı ay önce bir “İnsan Hakları Eylem Planı” açıklamıştı.a
Biz de şaşırmıştık. Bu akıllarına nereden geldi demiştik.
Avrupa Birliği’nden fon alabilmek için, hibe ödemesinin son günü alelacele açıklamışlardı bu eylem planını. Onu da sonradan öğrendik.
Çünkü birden gündeme geldi. Önceden planlanan, hükümetin dert ettiği ve dillendirdiği bir mesele değil ki hukukun üstünlüğü.
Acaba dedik, ekonomik kriz var, ekonomik krizden çıkış için birileri önerdi: “Siz hukukun üstünlüğünü önemsemezseniz bu ekonomiyi düzeltemezsiniz” dedi de onun üzerine mi bunu gündeme getirdiler diye aklımızdan geçmedi değil doğrusu.
Hatırladınız mı bu 6 ay önceki eylem planını?
Eğer görürseniz lütfen Sayın Erdoğan’a da hatırlatın.
“Sizin açıkladığınız bir insan hakları eylem planı vardı, o ne oldu?” diye bir sorun.
Bu plan açıklanır açıklanmaz biz “Takipçisi olacağız” demiştik. O yüzden şimdi hep beraber hatırlayalım.
İnsan Hakları Eylem Planı’nda ne yapmışlardı?
Belli tarihler verip, hedefler koymuşlardı. Vaatler vermişlerdi.
Tam 130 tane söz verdiler.
Peki ne oldu?
İlk ay için belirledikleri hedeflerin hiçbirisini yapmadılar. İlk 6 ay boşa geçti.
Gerçekleştirdikleri eylem sayısı: Sıfır, sıfır.
Üç ay içerisinde 40 hedef belirlemişlerdi. Yalnızca 16’sı yapılmış.
Altı ay için 84 hedef belirlemişlerdi, sadece 20’sini yapılmış.
Sonuçta, geldiğimiz noktada, İnsan Hakları Eylem Planı’nda yer alan 130 hedeften sadece 36 tanesini uygulanmış.
Bu oran niye bu kadar düşük?
Çünkü mevcut iktidarın insan hakları diye bir gündemi yok da ondan.
Bırakın hak ihlallerini gidermek, bugünkü iktidarın kendisi bir hak ve özgürlük sorunu haline geldi.
Hâkim ve savcıların özlük haklarını iyileştirmeyi vaat etmişlerdi, değil mi?
Hiçbir şey yok.
Hâkim ve savcılara coğrafi teminat sağlanacaktı. Bir adım yok.
Coğrafi teminat ne demek biliyor musunuz? Verdiği kararlar yüzünden hiçbir yere sürülmeyeceksin, görevde olduğun yerde çalışmaya devam edeceksin demek.
Yoksa maalesef pek çok siyasi içerikli davada eğer hakimler, siyasi iradeleri dışında kararlar alırlarsa hemen sürülüyorlar bir yere.
Coğrafi teminat, hakimlerimizin bulundukları ilden başka illere cebren gönderilmesini önlemenin bir teminatı.
Bunun sözünü verdi hükûmet, ama bir adım atıldı mı?
Finans, sendika, imar, kamulaştırma, vergi, bilişim suçlarında ihtisas mahkemeleri kurulacaktı.
Bu ihtisas mahkemeleri bizim 10 sene 15 sene önce bizim ısrarla vurguladığımız bir konu. Mutlaka ihtisas mahkemeleri kurulması lazım diye.
O alanda uzmanlaşan savcılar ve hakimler o alanda derinleştikleri için daha hızlı ve hata payı daha düşük kararlar alabilsinler diye.
Bunu da yapmadılar.
Cezaevi koşulları düzelecekti.
Yaptıkları bir adım yok.
Yaptıkları boyuna yeni bir cezaevi. Sürekli yeni inşaat. Bunu da yapamadılar.
Sayın Erdoğan tüm vaatleri unuttu. Oysa o gün önündeki prompterdan hukukun temel ilkelerini tek tek okumuştu.
Bugünlerde bir söz var “Allah Erdoğan’ı prompterından ayırmasın” diyorlar.
Gördüğünüz gibi prompterdan ayrılınca; hukukmuş, temel ilkeymiş hepsi kayboluyor.
Oysa o gün kendisinden birdenbire “Suç ve cezaların şahsiliği” ilkesini duymuştuk.
Hayırdır dedik. Bir fiili uygulamaya bakıyoruz toplu cezalandırma zihniyeti her yerde hâkim.
Ama Sayın Erdoğan, “Suç ve ceza şahsidir” dedi. Ne güzel dedik. “Masumiyet karinesi” ilkesini duymuştuk.
Nedir masumiyet karinesi? Aksi ispat edilmedikçe hiç kimse suçlanamaz. İllaki ispat lazım.
Kimse bir zanla bir iddiayla bir kişiyi suçlu ilan edemez. Masumiyet karinesinin özü bu.
Bu konularda da hiçbir adım atılmadı. Ben o gün de söylemiştim.
6 ay önce, insan hakları eylem planını açıkladıktan hemen sonra, il başkanları toplantımızda demiştim ki:
“Bunları insanlık bin sene önce halletti. Bin sene önce zaten bunlar insanlığın ortak ilkeleri olarak kabul edildi. Yeni mi aklınıza geliyor? Yeni mi görüyorsunuz?” demiştim.
Ayrıca demiştim ki, “Bu ilkeler 2021’in mart ayında yeni aklınıza geliyor, ancak bunlar bizim imzamız olan Türkiye Cumhuriyeti olarak altına imza attığımız uluslararası sözleşmelerde yazıyor. Anayasamızda da yazıyor. Bugün mü aklınıza geliyor?” demiştim.
Değerli arkadaşlar,
Devletin tek bir varlık sebebi varsa o da adalettir.
Fakat biz o açıklamaları duyunca biraz da ümitlenerek “İyi ki aklına geldi bunlar” demiştik.
Fakat bin sene sonra bile akıllarına falan gelmemiş. Sadece lafmış. Planda başka ne vardı, devam edelim.
Soruşturma aşamasında sanıkla görüşme hakkını engelleyen hükümler düzenlenecekti, değil mi?
O da olmadı.
Avukatlık mesleğine ilişkin hedeflerin hiçbirisi gerçekleştirilemedi.
Çünkü yargı sisteminde avukatların statüsüyle savcıların statüsünün anayasa karşısında da yasalar karşısında da eşit olması lazım. Çok temel bir konu.
Biz zamanında Avrupa Birliği müzakereleriyle uğraşırken mahkeme salonlarında avukatların oturduğu yerler savcıların oturduğu yer arasında büyük bir tartışma çıkmıştı.
Çünkü Avrupa Birliği normları eşit pozisyonda olacak diyor. Eşit noktalarda oturacaklar, aynı seviyede olacaklar diyor.
İkisi de ayaktaysa ikisi de ayakta, ikisi de oturuyorsa ikisi de otursun. Biri daha yüksekte biri daha alçakta olmasın. Bu bir baskı oluşturuyor.
Bütün bunların biz tartışmasını yapmıştık. Ve avukatlık mesleğiyle ilgili bu İnsan Hakları Eylem Planında bir sürü söz vardı, taahhüt vardı.
Var mı yapılan? Yok, hiçbiri yapılmadı. Sayın Erdoğan’a seslenmek istiyorum.
Daha bu sene partinizin kongresinde duvarlara kocaman harflerle güven ve istikrar yazdınız.
Siz daha kendi açıkladığınız plana uymuyorsunuz, kendi verdiğiniz sözleri tutmuyorsunuz, taahhüt ettiğiniz hedefleri yerine getirmiyorsunuz.
Takvim açıkladınız ya. Bu basit bir mesele değil ki; insan hakları.
Memleketin en önemli meselesi şu an: Hukuk, adalet, hak, insan hakkı. En önemli mesele.
Siz temel insan haklarıyla ilgili eylem planı açıklayıp, tarih verip, gün verip bunu uymazsanız hangi güvenden bahsediyorsunuz?
Ben iddialı konuşuyorum. Bakın bizim partimizin çatısı altında hiçbir partide olmayacak kadar çok sayıda hukukçu arkadaşımız var. Tüm illerimizde ilçe teşkilatımızda.
Çünkü tüm Türkiye genelinde hukukçular, bizim verdiğimiz mesajı aldı.
Dediler ki, “Yeni bir parti kuruluyor, Demokrasi ve Atılım Partisi. Bu parti bu işi dert edecek, hukuku önceleyecek, benim yerim bu partidir” dedi.
Binlerce insan bizim teşkilat yapımız içinde hepsi görev aldı.
Güven nasıl oluşacak?
Çok temel esasları var bunun. Hani Erdoğan kongresinden partisinin duvarlarına yazdırmıştı ya onun için vurguluyorum.
Güven nasıl oluşur?
Söz verince tutacaksınız.
Bir şey konuşacaksanız doğruyu konuşacaksınız. Kimseyi yanıltmayacaksınız.
Size bir emanet verildiyse o emanete kendinizin olanlardan daha fazla dikkat edecek ve sahip çıkacaksınız.
Güvenin temeli, esasları bu.
İnsan Hakları dedi, 130 tane madde açıkladı. Daha 30 küsurunu yapmışlar.
Daha güven sınavından geçmemiş bir iktidarın istikrardan bahsetmesi mümkün değil. İstikrar için önce güveni sağlayacaksınız.
Şu sözlerinizi bir tutun hele. Üzerinden 3 sene 5 sene 10 sene geçmedi ki. Daha 6 ay önce söz vermişsiniz. Yapın şu söz verdiklerinizi.
*****
Değerli arkadaşlar,
Biz biliyoruz. İnsan Hakları Eylem Planını açıklarken akıllarında insan hakları falan yoktu.
“Göz boyarsak belki ekonomiyi düzeltiriz” mantığı vardı. Arkadaki dürtü buydu.
Programı da uygulayamadılar, ekonomiyi de düzeltemediler. Ama göz boyama çabaları bitmiyor ki.
Şimdi “Yüzde 21 büyüdük” diye ortalarda dolaşıyorlar.
Ben Türkiye’yi dolaşıyorum. Bürün arkadaşlarımız il il, ilçe ilçe dolaşıyor. Çarşı pazar dolaşıyoruz. Sürekli nabız tutuyoruz.
Kaç kişiye sorduk. Türkiye ekonomisi %21 büyümüş haberin var mı, sen bunu hissettin mi dedik.
Hepsi gülüyor. Kime sorsanız gülüyor.
Nerede diyorlar?
Cumhurbaşkanı söyledi diyoruz. Boş ver diyor vatandaş.
Sözüm Sayın Erdoğan’a:
Etrafınızdaki 3-5 kişi daha zengin olduysa,
Ülkede lüks araç satışı rekorlar kırıyorsa,
Ama aynı anda bu milletin tertemiz aileleri, pazarın son saatlerinde yere dökülmüş sebze meyveleri toplayarak karnını doyurmaya çalışıyorsa,
Alın o büyüme sizin olsun.
Bu zaten hükümetin ve etrafını saran 3-5 zenginin büyümesi.
Bu zaten milletin büyümesi değil.
*****
Değerli arkadaşlar,
Biliyorsunuz, hükûmet önceki gün orta vadeli ekonomik programı açıkladı.
Neymiş, önümüzde üç yıllık dönemde büyümeyi yüzde 5,5’e yükselteceklermiş.
Kim diyor bunu?
Hâlâ ben ve arkadaşlarımın ekonomi yönetiminde olduğu dönemin başarılarıyla övünenler diyor.
Türkiye'nin büyüme hızını bizden sonra yarı yarıya indirenler diyor.
Bu işler kağıtlara yazmakla düzelmez. Gördük işte mart ayında insan hakları eylem planını yazdılar, beceremediler.
Hadi şimdi çıkıp bu ekonomi programını anlatsınlar, nasıl yapacaklarını bir izah etsinler.
Önümüzdeki üç yıllık dönemde istihdamı 3,5 milyon kişi artıracaklarını söylüyorlar.
Ya siz, 3 yıl 3 ay geçmiş istihdamı düşürmüşsünüz aşağıya. 3 yılda bunu yükselteceğiz diyorlar.
Kim diyor bunu?
Taraflı cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber 1 milyon insanın işsiz kalmasına neden olanlar diyor.
Bunu da çıkıp bir anlatsınlar. Nasıl yapacaklarını bir izah etsinler.
Programda açıklanan büyüme, cari açık, enflasyon bunları birbiriyle alakasız.
Değerli arkadaşlar,
Hesap kitap tutmuyor. Matematik tutmuyor. Denklem tutmuyor.
Hayallerini ardı ardına yazmışlar ve bunu program diye açıklıyorlar.
İş bilenler de diyor ki, bu programın iç tutarlılığı yok.
Önemli bir noktaya vurgu yapacağım.
Sayın Erdoğan değil miydi bu ülkenin pırıl pırıl bürokratlarını faiz lobisinin adamı olmakla suçlayan?
O değil miydi faiz yüzde 6-7 iken ekonomi kadrolarını vatana ihanetle suçlayan?
Türkiye’nin devlet bütçesindeki faiz ödemesi 2003-2015 döneminde 50 milyar lira mertebesindeydi.
Bu yıl 180 milyar. Eski parayla 180 katrilyon.
Yeni açıklanan orta vadeli programda gelecek yıl için ne kadar bütçe koymuşlar biliyor musunuz faize? Tam 240 milyar. Bakın bu yıl 180, gelecek sene 240. Ondan sonra 290 milyar.
Daha iki gün önce açıkladığı programda ben bu kadar faiz ödeyeceğim diye yazmış.
Yıllarca aşağı yukarı ortalama 50 milyar lira mertebesinde seyreden faiz ödemesi varken o dönemin tertemiz bürokratlarına faiz lobisinin adamı diyenler, bugün 180, sonra 240, ondan sonra 290 milyar lira faiz ödeyeceğim diye ilan ediyor.
Peki yüzde 6-7 faiz varken, 50 milyar lira faiz ödeneği bütçede varken; 180 milyar, 240 milyar, 290 milyar faiz ödeyeceğim diyenlere soruyorum. Siz kimin adamısınız?
Yıllık 50 milyar lira faiz ödeyenler faiz lobisinin adamı oluyor da 180 milyar, 240 milyar, 290 milyar faiz ödeyenler kimin adamı oluyor?
Ben bunun cevabını duymak istiyorum.
Faiz ödemesi 5, 6, 7’ye çıkmış ya.
Gelecek yılları bırakın. Sadece bu senenin 180 milyar lira faiz ödemesi var ya.
Bu parayla tam 5 bin tane yangın söndürme uçağı alabiliyorsunuz. Rakama bakın ya.
Ayağınızı kesecek sıfır bir otomobili bugün 200 bine rahat alır mısınız?
İndir faizi düşsün hadi enflasyon aşağıya? Niye indirmiyorsun?
Elini tutan mı var? Tüm yetkiyi tek elde toplamadı mı?
Merkez Bankası başkanlarını laf dinlemiyor diye göndermedi mi? Bu laf dinlemiyor diye görevlendirdiği 4. Merkez Bankası başkanı değil mi?
Hadi laf dinlet o zaman. Laf dinlemiyorsa kendini görevlendir Merkez Bankası başkanı olarak indir. Yapmadığı şey değil ki.
Biliyorsunuz ne zaman yaptı bunu? Varlık Fonu’nda yaptı.
Cumhuriyet tarihinde ilk. Cumhurbaşkanı kararnamesiyle kendisini Varlık Fonu’nun başına atadı.
Ben “Cumhurbaşkanı olarak, Recep Tayyip Erdoğan’ı Varlık Fonu’nun başına görevlendiriyorum” dedi. Bunu Resmî Gazete’de gördük.
Merkez Bankası için de yapabilir bunu. Elini tutan da yok.
Bu da laf dinlemiyorsa kendini hemen görevlendir Merkez Bankası’nın başkanı da ol aynı zamanda. Faizi yarın indir. Niye indirmiyorsun?
Ben vatandaş olarak soruyorum.
Şu içtiğimiz sudan vergi ödüyoruz. Yaktığımız elektrikten vergi ödüyoruz. Doğalgazda vergi ödüyoruz.
Evimize yaptığımız bütün gıda alışverişinden vergi ödüyoruz.
Çocuğumuzu okula gönderiyoruz vergi ödüyoruz. Kırtasiye için vergi ödüyoruz.
Bütün vatandaşların vergisiyle ödeniyor bu faizler.
Bu faiz niye bu kadar yüksek diye sormak benim vatandaş olarak hakkım ve soruyorum.
Faiz niye %19 hâlâ? Niye indirmiyorsun?
Yüzde 6-7 faiz vatanı satmaksa yüzde 19 faiz nedir, bunun adını koyun diyorum.
Ses yok. Es geçiyorlar es.
Dikkat edin, ağzından hiç faiz kelimesi çıkıyor mu? Çıkmıyor.
Konuşamaz çünkü biliyor. Bu ülke maalesef iş bilmezlik sebebiyle hale geldi.
Bu iktidar yoruldu artık. Bu yorgun bir iktidar. Bunu kabul etmek lazım.
Yine iki gün önce açıklanan orta vadeli programa baktım. 2023 hedefi, Cumhuriyetin 100. Yılı hedefleri.
2023 yılında kişi başına mili gelir hedefi 10 bin 700 dolar. Ya biz, 2008 yılında, biz 11.000 doları görmüştük.
15 sene önceyi hedefliyorlar. 2023’ün hedefleri Türkiye’nin zaten 15 sene önce aştığı bir rakam.
15 sene önce 11.000 doları geçmişiz. Bu mu ya sizin 2023 hedefiniz?
Biz, 2008’de bu rakamı yakalayınca hatta 12.600 dolara çıkarınca dedik ki 2023 hedeflerimiz artık 25.000 dolardır dedik.
Ve Türkiye o 25.000 doları yakalayamıyorsa 2023’te bugünkü iktidarın açıkladığı ancak 11.000 dolarda kaldıysa bunun yegâne sebebi kötü yönetimdir. Başka bir şey değil.
Ülke kötü yönetiliyor.
Arkadaşlar bakın 2002’de milli gelir 3.600 dolar, 2008’de 11.000 dolara çıkmış.
Biz dedik ki, 2002’den 2008’de 6 yılda bu üçe katladıysa herhalde geriye kalan 15 yılda rahat ikiye katlarız.
6 yılda 3’e katladığınız bir rakam; düzgün ve doğru bir yönetimle, iyi bir ekiple, dürüst ve işin ehli bir kadroyla 6 yılda milli geliri 3’e katlayabiliyorsanız daha sonraki 15 yılda da 2’ye katlarız dedik. Bu kadar zor olmasa bu hedef dedik.
Hesabımızı kitabımızı yaptık ve 25.000 dolar olarak açıkladık. Bugün ülkeyi düşürdükleri durum bu. Yazık.
Bu ülke bunu hak etmiyor.
Değerli arkadaşlar,
25.000 dolar Türkiye’nin rahat ulaşacağı bir hedef. Hiç endişeniz olmasın.
Yeter ki dürüst ve ehil kadrolar işin başında olsun. Bu kadar basit.
İyi bir program, iyi bir hazırlık ve Türkiye kanatlanır uçar.
Ekonomi iki kanatlı kuştur bakın. Bir kanadında insan gücü vardır, bir kanadında da sermaye vardır. Ve Türkiye’de ikisi de var.
Sadece banka şubelerinin bodrum katında kiralık kasalardaki değerler bir kat üstteki, 3 metre yukarıdaki banka veznesine mevduat olarak yazsa, yatırım olarak girse bu ülke için büyük kaynaktır.
Ama vatandaşlarımız korkuyor. Bugün memlekette kiralık kasada kuyruk var.
Banka şubesine yatırmıyor, alttaki kiralık kasaya koyuyor. Niye? Güven yok onun için.
Bu ülkenin kaynağı var. İnsan kaynağı da var sermayesi de. Yeter ki bunu harekete geçirelim.
Yeter ki çok çalışalım, dosdoğru çalışalım.
Demek ki bu hükûmet, ülkeyi tam 15 yıl geriye götürdü.
Ve bunları orta vadeli programda açıklayarak da yaptıkları ne biliyor musunuz?
Tam bir “İtiraf”. Rakamlarla itiraf ettiler.
Memleketi ne hale getirdiklerini rakamlarla ortaya koydular.
2008’de 11.000 dolar olan rakamı biz 2023’te ancak 10.700 olarak yakalayacağız dediler.
Yıllarca 50 milyar dolar civarında seyreden faiz ödemesini bu sene 180 milyar ödüyoruz, gelecek sene 240, sonraki sene 290 milyar ödeyeceğiz dediler.
Kendileri itiraf ettiler.
Ama inşallah ilk seçimden sonra iş başına gelecek dürüst ve ehil kadrolarla Türkiye’yi daha fazla geriye götürmelerine izin vermeyeceğiz.
Hep ileri diyeceğiz, hep ileri.
Çünkü biz bu israf düzenini kabul etmiyoruz.
Çünkü biz bu yoksulluğu, yolsuzluğu kabul etmiyoruz.
Ben şuna da kuvvetle inanıyorum. Bir zamanlar AK Parti’ye gönül vermiş, bir zamanlar Sayın Erdoğan’ı desteklemiş vatandaşlarımızın şu anda hâkim olan israf ve yolsuzluk kültüründen son derece rahatsız olduklarını biliyorum.
Bu ağır yükü taşımak zorunda olduklarını da görüyorum. Hiç kimsenin içi rahat değil. Herkes rahatsız.
Biz, israfı, şatafatı ve verimsiz kamu harcamalarını sonlandıracağız.
Bütçede öngörülebilirliği ve şeffaflığı artıracağız.
Ayakları yere sağlam basan, tutarlı ve güven veren adımlarla ilerleyeceğiz.
Bu sayede ülkemizi, layık olduğu o refah dolu günlere yeniden kavuşturacağız.
İşsizliği azaltıp, istihdamı artıracağız.
Kimse yarınlarını kara kara düşünmek zorunda kalmayacak. Tüm bunları hep beraber yapacağız.
*****
Ben buna yürekten inanıyorum.
Çünkü artık Türkiye’nin DEVA’sı var! Ankara’nın DEVA’sı var!
Çünkü artık Etimesgut’un DEVA’sı var! Ve biz, demokrasi ve atılım için hazırız. Hepinize tek tek teşekkür ediyor,
Sağ olun, var olun diyorum.