Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan’ın Siirt 1. Olağan İl Kongresi Konuşması
DEVA Partisi’nin değerli Genel Merkez Kurul üyeleri, Siirt İl Teşkilatımızın çok değerli başkanı,
Değerli ilçe başkanlarımız, teşkilat mensuplarımız, Sevgili Siirtli gönüldaşlarımız,
Türkiye’nin farklı illerinden gelip bugün bizlerle beraber olan saygıdeğer konuklarımız,
Ulusal ve yerel basınımızın değerli mensupları, Ekranları başında bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız; Hepinizi en içten duygularımla, saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin hemen başında, İzmir‘de geçtiğimiz Cuma meydana gelen depremde, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. İzmir’e ve tüm çevre illerimize de yürekten geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Çok üzgünüz.
Umarım en kısa zamanda, hep beraber yaralarımızı sararız ve depremden etkilenen vatandaşlarımızın zararlarına, dertlerine derman oluruz.
Başta İzmir ve çevre illerde etkilenen vatandaşlarımız olmak üzere hepimizin başı sağ olsun, hepimize geçmiş olsun.
...
Değerli arkadaşlar,
Bugün, bu toprakların kadim ilim diyarlarından birindeyiz.
Bugün, çok kültürlü, çoğulcu yapısıyla kardeşliğimizin en güzel timsallerinden bir ilimizdeyiz.
Bugün burada biz kendimizi evimizde hissediyoruz.
Hepinize misafirperverliğinizden ötürü tek tek şükranlarımı sunuyorum.
Bu kadim topraklar, hepimizin evi. tüm kimliklerin, renklerin ortak evi. Kürt’ün, Türk’ün, Arap’ın evi. Yüzlerce yıllık ortak evimiz.
Biz de evimizde olmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz, güven duyuyoruz. Heyecanımıza heyecan katıyorsunuz, iyi ki varsınız, sağ olun var olun.
...
Çok sevgili arkadaşlarım,
Ülkemiz derin bir yönetim krizi içinde.
Adına Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi denen, aslında tam bir sistemsizlik olan bu süreçte, her birimiz için hayati önemdeki birçok karar, tek bir kişinin imzasıyla alınıyor.
İstişare mekanizmalarını ortadan kaldıran bu sistemde tek bir kişi her şeye karar verebiliyor.
Birleşmiş Milletler’e gittiğinde “Dünya beşten büyüktür” diyenler, Türkiye’nin de birden büyük olduğunu unutuyor.
Bugün, halkımızın yüzde 98’i Meclisimizde temsil ediliyor. Fakat pek çok önemli karar bu Meclise gelmiyor bile. Tek bir imzayla milyonları etkileyecek adımlar atılabiliyor.
Adete öyle bir durumla karşı karşıyayız ki, yüzde 98 temsil gücüne sahip olan TBMM, 84 milyonda 1 kişiden daha büyük olamıyor.
Türkiye bir merciden, tek kişiden ibaret değildir ve Türkiye birden büyüktür!
İşte bu yüzden biz parti programımıza açıkça bu sistemi değiştireceğimizi yazdık.
Biz yola çıktığımız ilk gün, daha 9 Mart’ta tüm Türkiye’ye Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi vaat ettik.
Evet arkadaşlar, biz, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi hayata geçirmeyi halkımıza taahhüt ediyoruz.
Çünkü;
Her türlü keyfiliği sıradan hale getiren mevcut yönetim sisteminde, denge ve denetleme mekanizmaları tamamen ortadan kaldırıldı.
Meclis ve yargı işlevini önemli ölçüde yitirdi.
Demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti ilkeleri terk edildi. Siyasal kutuplaşma ve toplumsal bölünme giderek derinleşiyor.
Hatırlayın; yeni sistemle beraber istikrar, ekonomik büyüme ve huzur getireceklerini vaat ettiler, değil mi?
Televizyon kanallarında, mitinglerde, meydanlarda dediler ki: “Siz yeter ki şu sisteme oy verin, görün koalisyonlar devri bitecek”.
Ne oldu? Bırakın koalisyonları, önceden ittifak kurup seçime girmek zorunda kaldılar.
Peki ne sonuç elde ettik? Şöyle bir muhasebesini yapalım. İş dünyasından arkadaşlar bilirler, dönem sonlarında kâr mı ettik, zarar mı ettik diye hesap yapılır.
Bu Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin uygulandığı günden bu yana ne yaptılar?
Ekonomiyi dibe batırdılar.
Hukuku dibe batırdılar.
Demokrasiyi dibe batırdılar.
İşte biz DEVA Partisi olarak, sorunlarımızı derinleştiren, siyasal kutuplaşmayı ve toplumsal bölünmeyi körükleyen bu sisteme son vereceğiz.
Biz DEVA partisi olarak güçlü, uzun vadeli ve istikrarlı yönetim sistemi tesis etmeyi amaçlıyoruz.
Parlamenter sistem dediğimizde aklınıza sakın eski sistem gelmesin arkadaşlar.
Aziz milletimiz müsterih olsun, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerimiz, 1980 darbesinden sonra getirilen Anayasanın devamı değildir. 90’lı yılların sistemi hiç değildir.
DEVA Partisi olarak kuvvetler ayrılığına ve insan haklarına dayanan, güçlü hükûmet, güçlü meclis ve güçlü yargıyı esas alan güçlendirilmiş parlamenter sistemden yanayız.
Güçler ayrılığı; yürütmenin, yasamanın ve yargının ayrı ayrı çalışması ve hiçbirisinin birbirinin üzerinde olmamasıdır.
Çok önemli bir söz vardır: Güç yozlaştırır. Uzun süre güç kullanımı ve mutlak güç de mutlaka yozlaştırır. İşte bu yürütme erkini elinde tutanlar süreyi uzatında hatalar yapmaya, oturdukları koltukları kendilerinin zannetmeye başlıyor.
Bütün milletten toplanan verginin nereye nasıl harcanacağının mutlaka Meclis tarafından bütçeyle belirlenmesi, keyfiliğin olmaması gerekiyor. Güçler ayrılığı olmazsa, yargının hükümet üzerinde denetimi olmazsa denetimsiz bir yönetim büyük yanlışların içine düşebiliyor.
Peki Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerimiz neyi içeriyor? Gelin hep birlikte sıralayalım. Tek tek paylaşalım.
Birincisi, Cumhurbaşkanlığı makamının, halen geçerli olan Anayasadaki yemin metninde de vurgulandığı gibi, tarafsız olmasını sağlayacağız.
Partili bir cumhurbaşkanı tarafsız olamaz arkadaşlar!
Hem bir partinin genel başkanı olup, diğer partilere karşı cephe alıp hem de “ben tarafsızım” diyemez.
Hem “üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getireciğim” diye Anayasa gereği yemin eden, hem de bir partinin genel başkanı olup, diğer partileri karşısına alan bir Cumhurbaşkanlığı makamı olamaz.
O zaman bu ülke bölünür, parçalanır. Öteki olur, beriki olur. Kutuplar, kutuplaşma olur. Bu toplumun bütünlüğünü sağlayamaz, insanları kucaklayamazsınız.
İkincisi; bakanlara daha çok yetki ve daha çok sorumluluk vereceğiz. Bakanlıkları ve devlet kurumlarını güçlendireceğiz. Yürütme yetkilerini aşağı kademelere doğru delege edeceğiz.
Bütün bu koskoca ülkenin tüm kararlarının; süt fiyatından ve buğday taban fiyatından tutun, Covid salgını sebebiyle okulların ne zaman açılıp kapanacağına kadar bütün bunları tek bir kişiye bağlarsanız mümkün değil altından kalkması. O kişinin de 24 saati, haftada 7 günü var.
Bu kadar büyük bir ülkeyi, sorumluluğu ve yetkiyi yukarıdan aşağıya doğru delege ederek, tek tek her bir yöneticiyi güçlü kılarak yönetebilirsiniz.
Üçüncüsü; yerel yönetimleri güçlendireceğiz.
Yerelin sorunları en iyi yerelden çözülür. Ankara’dan koskoca ülkenin bütün detaylarıyla bilinmesi ve takip edilmesi imkansız. Her bir ilimizde, ilçemizde görüyoruz. Bunu çok iyi biliyoruz. Yerel yönetimlere daha çok yetki vereceğiz.
Doğrudan halk tarafından seçilenlerin, çok daha büyük bir sorumluluk hissiyle çalıştıklarını iyi biliyoruz.
Dördüncüsü; Meclisimizi güçlendireceğiz.
Meclisimiz, yürütmeyi, yani hükümeti etkin bir şekilde denetleyebilecek. Meclisteki muhalefet partilerinin bilgi edinme yollarını işlevsel hale getireceğiz. Gazi Meclisimizi, iktidar partisinin uzantısı olmaktan çıkartacağız.
Şu andaki Meclisimizin yüzde 98’lik bir temsil gücü var. Oysa hükûmet yüzde 50+1. Hesaptan korkmuyorlarsa, Meclise karşı her an hesap verebilir olmaları lazım. Aksi halde buna sistem denmez.
Beşincisi; sivil toplumu güçlendireceğiz.
İfade ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engelleri kaldıracağız.
Konuşan, tartışan, soru soran, hakkını arayan bir Türkiye’yi hep birlikte inşa edeceğiz.
Sivil toplumu kanun yapım süreçlerine daha etkin bir biçimde dahil edeceğiz.
Şu anda sivil toplum, iş dünyasını temsil eden örgütler, insan hakları örgütleri, çevre örgütleri tamamen pasifleştirilmiş durumda. En ufak bir eleştiri veya öneri getirseler teperine hemen sopa iniyor.
Demokrasi, sadece sandıktan sandığa işeyen bir sistem değildir. Demokrasi, iki seçim arasında sürekli olarak sivil toplum tarafından beslenir. Özgür basın tarafından sürekli rapor edilen, yorum yapılan bir rejimdir. Demokrasi böyle beslenir.
Çözüm için sivil toplum kuruluşlarımızla aynı masaya oturacağız. Altıncısı; hukuka ve adalete olan güveni ayağa kaldıracağız.
Anayasa Mahkemesine yapılan atamalarda meclisimizin nitelikli çoğunluğunu söz sahibi kılacağız.
Böylece tek bir parti veya ittifak, Yüksek Mahkeme heyetini tek başına şekillendiremeyecek.
Yargıyla ilgili yapılacak çok işimiz var. Mahkemelerdeki süreçlerin çok uzun sürdüğünün farkındasınız. Maalesef adalet çoğu zaman yerini bulmuyor, bulsa bile çok geç buluyor.
Yargının tarafsız ve bağımsız çalışması, yargıya olan güvenin arttırılması için çalışacağız.
Kısacası değerli dostlarım, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem;
Demokrasi, hukuk ve adaleti tesis edecek.
Bu sistemde tüm vatandaşlarımız haklarından daha iyi yararlanacak, herkes adil muamele görecek.
Ülkemiz derinleşen yönetim krizini güçlendirilmiş parlamenter sistem ile aşacak.
Evrensel hukuk devleti ve demokrasi standartlarına uygun, temel haklara öncelik veren bir yönetim sistemine hep beraber kavuşacağız.
Değerli arkadaşlar,
Biz, tüm Türkiye’ye yola çıktığımız ilk gün Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem sözünü verdik.
Biz, daha yola çıkarken açıkladığımız parti programımızla, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile nasıl bir yönetim önerdiğimizi tüm Türkiye’ye ilan ettik.
Devletin vatandaşına hesap verdiği, şeffaf olduğu, öngörülebilir, adil, anayasa ve yasalara bağlı bir yönetim sistemi inşası için biz hazırız.
Bizim için Anayasa tüm toplumumuzun "bir arada yaşama ilkeleri" demektir.
Bizim için "bir arada yaşama ilkeleri”; insan onurunu merkeze almak, hak ve özgürlükleri güvencelemek, kuvvetler ayrılığını tesis etmek, doğayı ve çevreyi korumak, eşitlik, adalet ve laiklik ilkesi ile hukukun üstünlüğüne dayanmak, devletin ideolojik tarafsızlığını sağlamak, yerel yönetimleri ve sivil toplumu güçlendirmektir.
Bizim için bir arada yaşama demek toplumun tüm kesimlerinin yönetime demokratik katılımı demektir.
Bizim için demokratik katılım; devletin tüm kurumlarına istisna tanımaksızın, hiçbir ayrım yapmaksızın tüm toplumsal farklılıkların ayrımsız ve ön koşulsuz katılımı demektir.
Biliyorsunuz şu an kamuda işe alımlarda bir mülakat sistemi var. Bu nasıl kullanılıyor? Yakını, referansı olmayanlar için kullanılıyor. Belli toplum kesimlerinin devlette işe girmesini engellemek için kullanılıyor. Biz adaleti tesis etmek için mülakat sistemini tamamen kaldıracağız.
...
Değerli arkadaşlar,
Memleketimiz büyük sorunlar yaşıyor. Zor günlerden geçiyoruz. Ama biz bu zor günlerin ülkemizin kaderi olmadığını, ülkemizin bunları hak etmediğini bildiğimiz için yola çıktık. Biz DEVA Partisi olarak çok çalışıyoruz.
Biz, hamasetle toplumu kutuplaştıranlardan değiliz. Derde deva olmaya geliyoruz.
Biz, halkımızın sorunlarına gözlerini kapatıp, sadece kendi şahsi ikbalini düşünenlere karşı, ülkemize çözüm olmaya geliyoruz.
Biz Doğu ile Batı, yoksul ile zengin, kadın ile erkek arasında yapılan ayrımcılığı sona erdirmek için geliyoruz.
Biz, Türkiye’nin haysiyetli insanlarına yaraşır bir ülkeyi inşa etmek için geliyoruz!
...
Değerli Siirtli hemşehrilerim,
Güzel şehrimiz Siirt’in sorunlarını görüyoruz, dinliyoruz, biliyoruz. Siirt, gittikçe küçülen bir ekonomiyle baş başa.
Siirt, desteklenmiyor. Siirt, yoksullaşıyor.
Siirtli vatandaşlarımız, üreticilerimiz kredi ile geçinmeye çalışıyor. Borç alıyor, harcıyor.
Siz de artan dolar kurundan mağdur oldunuz.
Türk Lirası hem reel hem de nominal olarak tarihi düşük seviyesine indi. Gelişmekte olan ülkelerin para birimleri son dönemde dolar karşısında değer kazanıyor.
Bir tek bizim paramız pul oluyor. Kurlar fiyatları buluyor. Bugün üretilen pek çok ürünün maliyeti tamamen dövize bağlı.
Vatandaşımız bilmiyor mu; döviz arttığında mazota, ilaca, gübreye, yeme zam gelecek.
Sürekli mazeret üretiyorlar. Göz göre göre, Türkiye’nin yıllardır biriktirdiğimiz itibarı ve ekonomik gücü güneşin altında karın eridiği gibi eriyor.
Bu ülke bunu hak etmiyor.
Siirt bunu hak etmiyor.
Siirt’in insanları, gencecik kardeşlerimiz böylesine umutsuzluğu hak etmiyor.
Siirt’in ekonomisinde tarımın ve hayvancılığın önemli bir yeri var. Ama çiftçimiz desteklerden yoksun bırakılıyor. Çünkü her alanda olduğu gibi tarım da hayvancılık da günübirlik kararlarla yönetiliyor.
Mazota, gübreye, ilaca, tohuma, zam üstüne zam yapılıyor. Ama örneğin süt alım fiyatı bir yıldır sabit tutuluyor. Litresi 2 lira 30 kuruş.
Mevcut duruma birkaç rakam ışığında hep beraber bakalım değerli dostlarım. Son bir yılda;
Hayvan yemi hammaddelerinde ortalama artış yüzde 77.
Süt yeminde artış yüzde 63.
Besi yeminde yüzde 60.
Bu saydıklarım hani o bakmadıkları döviz kuru var ya, ona bağlı artışlar.
Hükûmet enflasyonu ne açıklıyor bu arada? Yüzde 11, 12... Bunlar şöyle bir çarşı pazar dolaşsalar, raftan şöyle bir ihtiyaçlarını alsalar, fiyatlara baksalar belki utanacaklar.
Zannediyorlar ki enflasyonu yüzde 11-12 açıklayınca bu millet inanacak.
Evinin ihtiyacı için alış veriş yapan herkes gerçek enflasyonun ne olduğunu biliyor.
Üreticinin maliyetleri artıyor, ama cebine giren para küçülüyor, günbegün eriyor.
...
Değerli dostlar,
Doğru tarım politikaları uygulanmadan tarım ve hayvancılığı değil geliştirmek, mevcudu dahi muhafaza edemezsiniz.
Nitekim de edemiyorlar. varsa yoksa ithalat! Birkaç rakam vereyim.
Yıl 2002. Türkiye’nin Yaklaşık 2 milyar dolarlık tarım ürünleri ihracatı ve ithalatı var. Yani dengede.
Geçen sene ithalatımız 9 milyar, ihracatımız 5 milyar. Yani tarım ürünlerinde tam 4 milyar dışarıya bağımlı hale gelmişiz.
Bir yandan mümbit araziler. Burası çok büyük bir ülke. Maalesef kötü yönetim sebebiyle tarımda kendi kendine yeterli bir ülke değiliz.
Hem çiftçilerimiz hem hayvancılık alanında çalışan vatandaşlarımız artan maliyetlerle baş başa bırakıldı.
Çiftçinin durumu böyle, esnafın durumu iyi mi?
Esnaf kan ağlıyor. Satışlar yok, saat 12, 1 oluyor siftah yok. Dükkan kirası, vergi, stopaj, elektrik ve doğalgaz parası derken esnaf neyle geçinecek? Aldığı malın parasını, işçisinin ücretini, vadesi gelen çeklerini nasıl ödeyecek?
Buldukları çözüm vergi borcunu ertelemek ve faizli kredi vermek. Sözde faize karşılar ya hani! Faiz kredi duymadım ben bugüne kadar. Bu gidişle zaten faizli kredi borcu olmayan hiçbir vatandaş bırakmayacaklar ülkede.
Peki başka ülkeler ne yapıyor? Pandemi bütün dünyada var.
Esnafa, küçük işletmelere karşılıksız destek veriyorlar. Evet karşılıksız destek.
Üzülüyoruz dostlarım. Türkiye’nin potansiyeli bu değil. Pandemiyle bundan 4-5 sene önce karşılaşsaydık, o zamanki ekonomimizin gücüyle bundan çok daha fazlasını yapardık. Ama maalesef ekonomi çok zayıf duruma düşmüş durumda.
Ben 2015’te ekonomi yönetimini bıraktığımda, devletin o günkü bütçe açığı 24 milyar lira. Bu yıl, kendileri açıkladı, 239 milyar lira.
Beş yılda on misline çıkan bütçe açığı var. Bu nasıl iş bilmezliktir, nasıl müsrifliktir?
Faiz ödemeleri... Bizim bıraktığımız yıl 53 milyardı devletin faiz ödemesi. Bu yıl 139 milyar. Gelecek yıl 179 milyar faiz ödeyeceklerini açıkladılar. Şu an Meclis’te görüşülüyor, o bütçeyi savunmaya çalışıyorlar.
Bu kötü yönetim, her birimize varlık içinde yokluk yaşatıyor.
Siirt’in narı, cevizi, fıstığı, üzümü, arpası, pirinci, balı, küçükbaş hayvancılığı üreticinin kaderine terk edilmiş durumda.
Pervari balı ve zivzik narının tanıtımı yeterince yapılmıyor.
Tillo ve Veysel Karani gibi kültürümüzde, inanç turizminde büyük önemi olan iki yöre de yeterince tanıtılamıyor.
Yine Siirt, jeotermal kaynaklara sahip olmasına rağmen, bundan faydalanılmıyor. Sağlık turizmine çevrilmiyor.
Siirt, turizm gelirleriyle gelişebilecek, zenginleşebilecekken, devlet Siirt’i duymuyor.
Ilısu barajından kaynaklanan sorunlar çözülmüyor.
Biz Siirt’in problemlerini de potansiyelini de görüyoruz, biliyoruz.
Siirt’te tarımı ve hayvancılığı geliştireceğiz. Çiftçimize, esnafımıza destek olacağız.
Siirtli kadınların gücünü çok iyi biliyoruz. Kadınların işgücüne katılmaları için işverenler için teşvikler uygulayacağız. Kadın girişimcileri destekleyeceğiz.
Gençlerimizin göçünü önleyecek imkanları şehre getirmek için çalışacağız.
Tarım Meslek Liseleri açacağız. Bu liselerden mezun olan gençlere destekler sunacağız. Böylece mesleğin gençleştirilmesini, gençlerimizin tarımla zenginleşmesini, ülkemizin kaliteli tarım ürünlerine ulaşmasını sağlayacağız.
Siirt’in yolları da unutuldu. Bugün Batman Havaalanı’na indik. Siirt’e gelene kadar, bu kadar bakımsız ve ihmal edilmiş bir yol görmedim son bir yılda.
Tüm Türkiye’ye duble yollarla övünen iktidar, Siirt-Eruh arasını hala bitiremiyor.
Bu gerçekten uzun ömürlü bir aşkmış! Öyle anlaşılıyor...
Bu yaşanan zorluklar Siirt’in kaderi değil değerli arkadaşlar.
Siirt’in demokrasiye ihtiyacı var. Siirt’in atılıma ihtiyacı var. Siirt’in DEVA’ya ihtiyacı var.
Biz Siirt’e deva olmaya, Türkiye’ye deva olmaya hazırız.
Soruyorum şimdi, Siirt hazır mı? ...
Değerli arkadaşlarım,
Bugünkü iktidar, her gün haklarımızı ihlal ediyor.
Demokrasi askıda. Özgürlükler askıda. Adalet askıda.
Biz her birini askıdan indireceğiz. Her birini tek tek siz sahiplerine iade edeceğiz.
Seçilmiş belediye başkanlarını makamlarından indirip yerine atanmış kişileri oturtuyorlar.
Halkın iradesi, seçme ve seçilme hakkı ayaklar altında. Seçimler adeta bir aldatmaca haline getirilmiş.
Siz görevden alacaktınız da o zaman niye seçim yaptınız ki?
İktidar seçimle kazanamadığı her belediyeyi hukuksuzca ele geçirmeye çalışıyor. Seçimde kaybettiği şehirlere kayyum atıyor.
Sadece belediye başkanları görevden alınmıyor, belediye meclisleri de çalışmaz hale getiriliyor.
Belediye başkanını görevden alınıyor, belediye meclisi işlevsiz kılınıyor, tek bir imza ve tek bir karar merciiyle o ilin meseleleri yürütülmeye çalışılıyor.
Vatandaş oy vermiş, birilerini meclise seçmiş, birilerini başkan seçmiş; kimin umrunda!
Şunu açıkça görüyoruz: İktidarın kayyum politikası, kazanamadığı seçimlerde halkı cezalandırma yöntemine döndü.
Siirt de adeta cezalandırılan illerimizden biri.
Oysa hatırlayın Siirt, 2003 yılında çok önemli bir adım atmıştı. O günün Başbakanını, bugünün Cumhurbaşkanını Meclise taşımış bir ildi.
Hatırlayın, o günkü vesayet odaklarının halkın oyunu gasp etmesi karşısında, muhalefet partisinin de desteği ile, Siirt seçimleri yenilenmişti. Bu sayede de bugünkü cumhurbaşkanı, o gün başbakan olabilmişti.
Siirt demokrasiye sahip çıkmıştı. Vesayetle mücadele etmişti.
Fakat ne oldu? Üzerinden yıllar geçince başka bir vesayet çıktı.
Değerli arkadaşlar, kimse halkın oyunu gasp edemez. Bu hukuksuzluktur.
Seçimlere ve seçim sonuçlarına saygı gösterilmesi, demokrasinin temelidir.
Bizim sözünü verdiğimiz Türkiye’de, bağımsız ve tarafsız yargıdan başka hiç kimse, seçilmiş bir insanı görevden alamayacak.
Seçilmişlerin güvencesi, seçmen iradesinin güvencesidir.
Biz, seçmen iradesinin her türlü iradeden üstün olduğuna inanıyoruz.
Seçmen iradesi milletin iradesidir. Bakın, TBMM’nin Genel Kurul salonunda o kürsünün hemen arkasında büyük harflerle yazar:
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
Bunu düstur edinmeyen hiçbir iktidar bu milletin desteğini arkasında göremez. Siz önce egemenliğin millete ait olduğunu kabul edeceksiniz, adımları ona göre atacaksınız.
Aksi halde bu millet günü geldiğinde ne yapacağını çok iyi bilir.
Biz, demokratik zemini daraltanlara, meşru siyaset kanallarını tıkayanlara karşı, ısrarla siyaseti savunacağız.
Biz oyunuza, iradenize ve hatta tüm seçtiklerinize sahip çıkmak için buradayız!
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi için buradayız!
Biz, bu topraklara ölümü layık görenlere, siyaset yollarını kapatanlara karşı buradayız.
Biz, sokağa çıkma yasaklarının tarihe karıştığı, sabaha karşı operasyonların yapılmadığı bir Siirt için buradayız.
Biz bu halkı hukuksuz baskı politikaları ile, terör örgütü baskısı arasına sıkıştıranlarla mücadele etmek için buradayız.
Biz demokratik siyaset için hazırız. buradayız. Peki Siirt hazır mı?
...
Değerli konuklar,
2002-2015 arasındaki yıllarda Kürtçe üzerindeki yasakların kaldırılmasına, bu alandaki haklarda iyileştirmelere tanık olduk.
Ama bugün geldiğimiz noktada, yapılan iyileştirmelerden birer birer vazgeçiliyor.
Bütün vatandaşlarımızın dilinin, analarının ak sütü kadar helal olduğunu biliyoruz.
İnsanımızın anadilini, öz dilini, bir çatışma konusu haline getirmiyoruz. Bu tarih öncesinden kalmış, eskimiş, köhne zihniyeti biz kabul etmiyoruz.
Demokratik devletler, vatandaşlarının anadili ihtiyaçlarına yönelik çözüm üretmekle mükelleftir.
DEVA Partisi iktidarında vatandaşlarımızın anadilinin korunması, yaşatılması ve geliştirilmesi amacıyla üstümüze düşeni yapacağımıza söz veriyoruz.
Vatandaşlarımızın anadile ilişkin taleplerini temel bir insan hakkı olarak görüyoruz.
Vatandaşlarımızın tüm haklarını derhal, pazarlıksız, talebe bağlı olmadan tanıyacağız.
...
Değerli arkadaşlar,
İşsizlik almış başını gidiyor.
Gençlerde işsizlik oranı tarihi rekor kırmış durumda. TÜİK’in kendi açıkladığı rakamlar da bunu gösteriyor. Mızrak çuvala sığmıyor.
Daha da kötüsü gençlerimiz umudunu yitirmeye başladı.
Gençlerimiz liyakatla bir iş edinebileceklerine inanmıyor. Çünkü torpil, kayırmacılık, haksızlık her yerde.
Biz kimse haksızlığa uğramasın, kimse mağdur olmasın diye buradayız.
Özellikle kamuda işe alımlarda yazılı sınavdan yüksek puan alan gençlerin mülakatta elenmesi, gençlerimizin umutsuzluğunu arttırıyor.
Biz, kamuda işe alımlarda mülakatı kaldıracağız. Onun adamı, şunun adamı, o görüşten, bu görüşten diye gençlerimizin işsiz bırakılmasına son vereceğiz.
Vatandaşlarımız arasında hiçbir ayrımcılık yapmayacağız.
Gençlerin umudunu çalanlara karşı, gençlerle birlikte, yepyeni, özgür, zengin bir ülke için hazırız.
Türkiye’nin, hepimizin hak ettiği gibi demokratik, özgürlükçü, müreffeh bir hukuk devleti olması için biz buradayız.
Değerli dostlarım; bugün 6 Kasım.
Bugün Yüksek Öğretim Kurulu’nun kuruluşunun yıl dönümü.
YÖK, hepinizin bildiği gibi, öğretimin gelişmesinin önünde bir engel haline geldi.
Bu engelden en çok üniversiteli gençlerimiz etkileniyor. Üniversitelerin özerkliği ortadan kalkmış durumda.
Biz buna izin vermeyeceğiz.
Biz 12 Eylül darbesi kalıntısı Yükseköğretim Kurulu’nu kaldıracağız. ...
Saygıdeğer dostlarım;
DEVA Partisi, kadınlarla gençlerle, çiftçilerle, emeklilerle, öğretmenlerle, işçilerle, esnafla, eşitlik için, adalet için yola çıktı.
Çözüm haritamız belli.
Çözümün sözcüsü bizler olacağız. Ayrışmayacağız, ayrıştırmayacağız.
Toplumu kutuplara ayırmayacağız.
Hep beraber Türkiye’nin yaralarını saracağız.
Biz Türkiye’nın haysiyetli insanları için buradayız. Artık Türkiye’nin DEVA’sı var.
Siirt’in DEVA’sı var ve biz hazırız.
Hepinize çok teşekkür ediyorum.