31 Ekim 2021 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın 1. Olağan Fatih İlçe Kongresı̇ Konuşması

31 Ekim 2021

Genel Başkanımız Ali Babacan’ın 1. Olağan Fatih İlçe Kongresi Konuşması

DEVA Partisi!nin değerli genel merkez kurul üyeleri,

Çok değerli İstanbul İl Başkanımız, Fatih İlçe Başkanımız

Siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarımızın kıymetli temsilcileri,

Değerli muhtarlarımız,

Değerli teşkilat mensuplarımız,

Biz gençlerimizle gurur duyuyoruz, İstanbullumuzla gurur duyuyoruz. Sağolun.

Ulusal ve yerel basınımızın değerli mensupları,

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız;

Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor, Fatih ilçe teşkilatımızın birinci olağan kongresine hoş geldiniz diyorum.

*****

Tarihi yarımadanın ortasından,

Binlerce yıllık mirastan,

Her dilden, her kültürden, her kimlikten insanın bir arada yaşadığı kadim ilçemiz Fatih’ten,

İstanbul’un orta yerinden, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Dedim ya İstanbul’un orta yeri diye... işte bu orta yerde tam da kitabın ortasından konuşacağım bugün.

Bugün kadınları konuşacağım değerli arkadaşlar.

Çünkü biz dedik ki; kadınların siyasetteki ve toplumdaki yerini, hak ettikleri gibi, güçlendireceğiz.

Çünkü biz dedik ki; hedefimiz her alanda eşitlik.

Çünkü biz kadın-erkek bu mücadelenin içindeyiz.

Ülkemizin içinde olduğu bu çoklu krizden kurtuluşun yolu kadınların aklıdır.

Bu ekonomik dar boğazdan, bu politik sıkışmışlıktan kurtuluşun yolu kadınların fikridir.

Bu hukuksuzluktan, bu şiddetten kurtuluşun yolu kadınların emeğidir.

Biz bunu çok iyi biliyoruz.

Biz, umut dolu yarınları, kadınlarla birlikte, yan yana inşa edeceğiz.

Ama önce ülkemizin dertlerini, kadınların dertlerini şöyle bir konuşmamız lazım.

*****
Değerli arkadaşlar,
Ekonomik kriz her haneyi yangın yerine çevirdi.
Kadınların emeği, daha alınlarındaki ter kurumadan eriyip gidiyor.
Çalışsın çalışmasın, bizim ülkemizin ev ekonomisi aslında kadınların elinde. Mutfağı da evi de kadınlar çekip çeviriyor.

Özellikle de ev kadınları, emeği görülmeyen ev kadınları, yani tüm emeğini hane içine vakfeden kadınlar, belki de şu son 20 yılına en zor zamanlar geçiriyorlar bu günlerde.

Alım gücünün düşmesini iliklerine kadar hissediyorlar. Toplumca günbegün yoksullaşıyoruz.
Günbegün paramız pul oluyor.
Her geçen gün cebimizdeki para eriyor.

Dolar karşısında en çok değer kaybeden değerli arkadaşlarım bizim paramız. Dolar kuru artınca, A’dan Z’ye her şey zamlanıyor, her şeyin maliyeti artıyor.

Bu kötü yönetim yüzünden kadınlar, asgari ihtiyaçlarını bile karşılamakta artık güçlük çekiyorlar.

Bakın gittiğimiz her ilde, ilçelerde mutlaka çarşıları dolaşıyoruz. Pazar yerlerine gidiyoruz. Son dönemde ziyaret ettiğim Pazar yerlerinde alışveriş eden kadınlara soruyorum, bakıyorum ellerinde bir iki küçük torba; ‘kaç para ödedin’ diyorum. Torbanın yarısı dolmuş kaldırıyor ‘100 lira ödedim’ diyor. Öbürüne soruyorum ‘150 lira ödedim’ diyor. Bir başka kadına soruyorum, bakıyorum alışveriş arabasıyla gelmiş küçük bir şey, içi boş ‘Ne yaptın ne aldın ne alacaksın’ diyorum ‘Vallahi her şey o kadar pahalı ki hiçbir şey alamadım. Eve giderken şuradan bir ekmek alıp götüreceğim akşam yemeğinde bir ekmekten başka bir şeyimiz yok’ diyor. Bunlar bizim fiilen sahada gördüğümüz gerçekler. Türkiye’nin, ülkemizin gerçekleri bunlar.

Bu ekonomi dengeler var ya arkadaşalar bir bozulunca, hele hele böyle bir iş bilmez hükümetin bu dengeleri düzeltmesi mümkün değil. Mümkün değil.

Ekonomiye can hep beraber bu DEVA kadroları arkadaşlar. Hep beraber düzelteceğiz. Bakın söylüyorum ya, bu kur arttığı zaman döviz kuruz A’dan Z’ye her şeye zam geliyor. Şu tavandaki balonların fiyatı dövizle. Şu yaktığımız elektriğin maliyeti döviz. Şurada gördüğümü ne kadar elektronik aksan varsa teknik cihaz varsa hepsi döviz. Asılı bayraklar döviz. Döviz kuru artınca A’dan Z’ye her şeye zam geliyor bu ülkede.

Benim ve arkadaşlarımın ekonomi yönetiminde olduğu dönemde, 2003-2015 arasında 12 yılın ortalaması, Türkiye’de döviz kuru ortalama arkadaşlara sadece yıllık yüzde 3,3 arttı, biliyor musunuz? Bu 12 yılın ortalaması yıllık yüzde 3,3.

Peki şu taraflı, partili cumhurbaşkanı göreve başladıktan sonra Ağustos 2018’den bu yana kur yıllık ortalama tam yüzde 22. Yüzde 3,3 nerede yüzde 22 nerede.

İşte hayat pahalılığın enflasyonun sebebinde, kökünde bu var. Akıl alır gibi değil. Dolar kuru bugünlerde 9,5 civarında.

Sayın Erdoğan, çıkarttığı anlık krizlerle, döviz kurunu durmaksızın hoplatıyor. Yazıktır, günahtır ya.

Elektrik parasından, doğalgaza, sudan, süte varana dek her şeye zam üstüne zam geliyor bu ülkede. Mahvettiler, ülkenin ekonomisini mahvettiler. Yazık gerçekten günah

Pazar fileleri boş, tencereler boş.

Koskoca ülke survivor setine döndü.

Üç kuruş parayla hayatta kalmaya çalışanların ülkesi olduk. Geldiğimiz nokta bu.

Bunu da en iyi kadınlar biliyor musunuz? Alışveriş için pazara, manava giden kadınlar biliyor bunu en iyi.

*****
Değerli arkadaşlar,

Yoksulluğun pençesinde can çekişen kadınların sosyal yardımlarla ilgili sorunları var.

Bugünkü iktidar bu yardımları, lütuf gibi dağıtıyor. Parti üyeliği soruyor. ‘Parti üyelik kartın var mı?’ diye soruyor. İktidar partisi üyelik kartın yoksa sosyal yârdim almak çok zor bu memlekette artık.

Kapı önlerine kocaman parti logolarıyla paketler koyuyor. Biz buna son vereceğiz.

Bizim kültürümüzde nedir? Sağ elin verdiğini sol el bilmez. Bizim kültürümüzde bu vardır. Bunlar göstere göstere yapıyor. Üstelik diyorlar ki ‘bak biz gidersek bunlar kesilir ha’ diye tehdit ediyorlar vatandaşı. Ayıptır günahtır.

Bizim dönemimizde sosyal destekler hak temelli olacak, hak temelli.

Vatandaşlarımız devlet kurumlarının kapısında sürünmeyecek.

İhtiyacı olanları hane hane devlet tespit edecek.

Yoksul vatandaşlarımıza, aile bazlı asgari gelir desteği sağlayacağız.

İnsan haysiyetine yaraşır şekilde, bunu verenin, alanın haberi olmadan yapacağız.

Bugün bu ülkede yaşayan, bugün bu ülkede vergi ödeyen her vatandaşın ihtiyaç duyduğunda sosyal yardım, sosyal destek alması bir haktır. Lütuf değildir.

En önemlisi de vatandaşlarımızı, bu sosyal yardım, sosyal destek almaya muhtaç olmaktan kurtaracağız.

Vatandaşlarımızın kendi alın teriyle çalışıp kazanacağı, refahının artacağız zenginleşeceği bir Türkiye için biz yola çıktık. Ülkeyi hızla ayağa kaldıracağız.

Ülkeyi hızla ayağa kaldıracağız, kadınları yoksulluktan, yardım almak zorunda kalmaktan kurtaracağız.

*****

Peki değerli arkadaşlarım, kadınlar sadece ekonomiden mi dertli?

Hayır, en önemlisi hukuk yok hukuk.

Sayın Erdoğan bir gece yarısı kararıyla, tek imzayla Türkiye’yi İstanbul sözleşmesinden çıkarttı.

İstanbul sözleşmesi ne demek? kadına karşı şiddetle mücadelede demek. ‘Kadına kaşı şiddet varsa aması fakatı olmaz’ demek. Sözleşme bundan ibaret. Bütün dünyada da bu konuda bu alanda en çok kıymet verilen sözleşme. Sadece biz değil onlarca ülke atmış altına imzayı.

Kadın derneklerinin raporlarına göre, İstanbul sözleşmesinden çıkıldığı günden bugüne, en az 162 kadın cinayeti, 106’dan fazla şüpheli kadın ölümü var.

Ben demiştim. O sözleşmeden çıkıldığı gün söylemiştim. “Potansiyel katilleri cesaretlendirmeyin. Gelin vazgeçin şu yanlışınızdan” demiştim. Tablo bu.

Ama değerli arkadaşlar, bu iktidar, sırf birkaç oy için, oylarının peşinden koştukları küçük bir gurp için bu koskoca sözleşmeyi çöpe attı.

Bu oldu maalesef, Türkiye’de oldu.

Erdoğan, kendi başbakanlığı döneminde, Türkiye’nin öncülüğünde, İstanbul’da imzaya açılan, adı “İstanbul” olan, tek amacı da kadına şiddeti önlemek olan bir sözleşmeden ansızın çıkıverdi.

Her mahalleden kadın ses çıkardı. Tepki gösterdi. Gösteri düzenledi. Taleplerini her yol ile iletti.

Bakın her mahalle diyorum: dindar, muhafazakâr kadınlar, AK partili kadınlar da tepki gösterdi.

“Kol kırılır yen içinde kalır” demeden, eleştiri oklarını göğüslemek pahasına, sözleşmeyi savundular.

Erdoğan, o birlikte yola çıktığı, 1994, 2002 zaferlerini kendisine kazandıran kadınları dinlemedi, fikirlerine önem vermedi.

Aynı gece, hem Merkez Bankası Başkanı’nı görevden aldı, hem de İstanbul Sözleşmesi’nden çıktı.

Tek bir imzayla kadınların, sivil toplumun, uluslararası kurumların bütün emeklerini kenara attı. Tek bir imzayla yaptı bunu.

İşte arkadaşlar, kadınların, bu taraflı cumhurbaşkanlığı hükumet sistemiyle derdi var, derdi.

Ülkede hukuk devletinin esamesinin okunmadığı günlerden geçiyoruz.

Tek kişi, günün her saati kafasına ne eserse onu yapıyor. Aklına ne gelirse onu yapıyor.

Ne kurumlar kaldı ne kurallar.

Şu anki iktidarın küçüklü büyüklü ortakları, gün aşırı anayasayı ihlal ediyor.

Kadınların hukuk sorunu var, hukuk.

Senelerce bu ülkede laiklik, kadınların kıyafeti üzerinden tartışıldı. Erkekler rahat tabii.

Kadınların başındaki örtüyle kavga ettiler.

Gün oldu, devran döndü, kadınların kılık kıyafetiyle kavgaya tutuşan bir başka zihniyet peydah oldu.

Kullanılan bu dil, tüm toplumu etkiledi. Erkeklerin kadınlara yönelik baskıları, hadsiz nasihatleri arttı.

Erkeklerin her konuda kadınlara kuracağı bir baskı, her konuda durduk yere vereceği tavsiyeler oldu.

Buradan iktidara ve kadınlara dil uzatan herkese net bir şekilde seslenmek istiyoruz:

Kadınları artık rahat bırakmanın zamanı geldi.

Biz asla, ama asla, kazanılmış haklardan bir adım geri atmayacağız. Gasp edilmiş hakları da iade edeceğiz.

İlkemiz çok net.

Çok netiz. Kıyafeti yüzünden taciz edilen kadınların yanındayız.

Hayat tarzı, dini inancı, etnik kimliği nedeniyle dışlanan, işe alınmayan, daha az ücret alan bütün kadınların yanındayız.

Çok netiz. Şiddet mağduru olan her kadının;
“Kimlerden? Üzerinde ne vardı? Saat kaçta neredeydi” demeden yanındayız.

Çok netiz. Kadına karşı şiddet faillerinin tümü, hukuk önünde hesap verene kadar, kadınların yanındayız.

Çok netiz. Tekrar imzalanana kadar İstanbul Sözleşmesi’nin yanındayız.

Netliğimizi ve cesaretimizi iktidarın baskıcı politikalarına karşı sesini gür çıkaran, çeşitliliğini koruyarak her kesime seslenmeyi başaran, hiçbir şekilde amacından vazgeçmeyen kadın hareketinden alıyoruz.

Bu kürsüden, bir kez daha, bu ülkenin cesur kadınlarına, toplumun bütün kesimlerine umut oldukları için, teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Haksız ve hukuksuz uygulamaların tamamını tarihin çöp tenekesine atacağız, çöp tenekesine.

Değerli arkadaşlar bakın bu ülkede gerçekten hukuktan bahsediyorsak, haktan bahsediyorsak büyük mağduriyetler var. Her gün bu ülkede insan hakları çiğneniyor, her gün hukuk ihlal ediliyor. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı her gün Anayasa'yı dinlemiyor. Anayasa'nın yemin maddesinde ne var? Cumhurbaşkanı yemin maddesi de diyor ki, 'Ben görevimi tarafsız yapacağıma yemin ederim' diye göreve başlıyor. Şu andaki Cumhurbaşkanı'nın görevini tarafsızca yapabildiğinden bahsetmek mümkün mü? Taraf Partili Cumhurbaşkanı, yemin etmiş tarafsızca görev yapacağım diye, yapmıyor.

Bu ülkede büyük mağduriyetler var. Bu KHK zulmüne biz çok sık işaret ediyoruz. Bununla ilgili de detaylı kapsamlı bir çalışma yapıyoruz. Bu çalışmamızı Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanımız bitirdiğinde tüm Türkiye açıklayacağız. Sadece yanlışa işaret etmiyoruz bakın, çözüm önerimizi, çözüm raporumuz ortaya koyacağız. Ne yapılmasıyla gerek ilgili yol haritamızı ortaya koyacağız.

*****
Değerli arkadaşlar,

Geçiyoruz, eğitime. Genç kadınlar bu ülkede artık nitelikli eğitim alamıyor. Anneler de evlatlarının nitelikli eğitim alamamasından çok dertli.

Cumhuriyet tarihinde, belki de ilk kez, varlıklı ailelerin çocuklarıyla, maddi durumu zayıf olan ailelerin çocukları arasında eğitim makası açılmış durumda.

Cumhuriyet tarihinde, hiçbir zaman eğitimde fırsat eşitliği bu kadar bozulmamıştı.

Eskiden maddi durumu zayıf olan anne-babalar, çocuklarını Anadolu lisesini, fen lisesini kazanınca bilirlerdi ki “çocuğum kendini kurtaracak.”

Böyle bir şey kalmadı.

Çocuklar kendini kurtaramıyor. Genç işsizliği de kadın işsizliği de aldı başını gitti.

Çocuklar kendilerini eve kapatıyor. Ev genci oldular. Odalarından çıkamıyorlar. Annelerin yüreğine taş oturuyor.

Maddi imkanları sınırlı iyi bir ailenin çocuklarının, iyi bir üniversiteyi kazanması neredeyse hayal oldu.

Biliyorsunuz, ben sık sık uyarmıştım.

Ekonomimizin zirvede olduğu, 12500 dolarlık milli gelire ulaştığımız dönemde demiştim “eğitimde ve hukukta gerekenler yapılmazsa bu ülkede orta gelir tuzağına düşeceğiz” demiştim.

Maalesef düştük.

2013’den bu yana her sene her sene merdiven basamağı gibi gelirimiz düşüyor. Milli gelirimiz azalıyor. Geçen sene 8 bin dolarla kapattık. Bunu da en iyi kadınlar biliyor. En iyi kadınlar hissediyor.

Şu an öğrenci olanlar kendi yaşamlarından biliyor, Anne olanlar evlatlarından biliyor.

Hem kadın olduğu için hem Türkiye’de yaşadığı için, fırsat eşitliği daha da bozulan, azalan kadınlar biliyor.

Çocuğunun geleceğinden duyduğu kaygıyla, geceleri uykusuz kalan kadınlar biliyor.

Rövanşist hislerle sopa sallayanların dilinden endişe eden kadınlar, kat sayı korkusunu da hâlâ yaşıyor. Bu da ülkenin gerçeği.

Geçmişte o yanlış uygulamadan en çok zarar gören yine kadınlar olmuştu. Eğitim hayatları engellenmişti.

O yüzden mahalle ayrımı yapan, “öteki” ne kızıp hıncını kadınlardan alan, tüm bu rövanşist uygulamaları reddediyoruz.

Kimsenin endişesi olmasın, biz bu çağ dışı uygulamalara geçit vermeyiz, vermeyeceğiz.

*****
Değerli arkadaşlar,
Çok yakında eğitim ile ilgili eylem planlarımızı açıklayacağız. Bu konuya bakışımızı da detaylı bir şekilde ortaya koyacağız.

Bakın biz diyoruz ki eğitim 3 yaşında başlamalı, 3. Mutlaka erken yaşlarda dil eğitimi lazım. Çocukların analitik düşünme, algoritmik düşünmeye erken yaşlarda öğrenmesi lazım. Erken yaşlarda dijital becerileri kazanmaları lazım. Sorgulamayı bilmeleri lazım. Öğrenmeyi öğrenmeleri lazım. Esnek bir müfredat lazım, esnek. İsteyen istediği dersi seçerek okusun ve eğitim deyince öğretmen, öğretmen, öğretmen. Özellikle çocuk yaşlarda öğretmenlerimizin iyi yetiştirilmesi, meslek içi eğitimle sürekli güncellenmesi çok çok önemli bir konu.

Özellikle kız çocuklar için değerli arkadaşlar stem denilen alan var. Nedir bunlar? Fen, teknoloji, mühendislik, matematik. Kız çocuklarının bu dört alana daha fazla ilgi duyması için özel çaba gerekiyor. Çünkü bu dört alan maalesef daha çok erkek çocukların ilgi gösterdiği, ailelerin de daha çok erkek çocukların yönettiği alanlar. İşte kız çocuklarımız da bu alana yönetmemiz gerekiyor.

Üniversiteleri hayat boyu öğrenim merkezi yapmamız gerekir. Bunu yapmak için de YÖK’ü kapatmamız gerekiyor. Biz YÖK’ü kapatacağız. Üniversitelere akademik özgürlük, idari özerklik sağlayacağız. Eğitim, siyaset ve ideolojik yaklaşımlardan arındırılmış bir alan olmalı. Eğitim, günlük siyasetin oyun alanı olamaz. Eğitim, iş başına gelenin kendi ideolojisini empoze etmeye çalıştığı bir alan olamaz. Eğitimi kendi içinde evrensel doğrularla götürmemiz gerekiyor.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Ülkenin her alanında kötüye gidişini, en iyi bilen, en iyi hissedenler kadınlar.

İşte bu yüzden biz, parti tüzüğümüze %35 cinsiyet kotası koyduk. Ama hedefimizin eşitlik olduğunu da parti programımıza açık açık yazdık.

Bugüne kadar ayrı bir “kadın kolları” oluşturmadık.

Bizim partimizin her kademesinde kadınlar karar verici organlarda ana kademe ve karar verme mekanizmalarında olacak dedik.

Kadınların, partinin ana kademelerinden kopuk, izole bir şekilde siyaset yapmalarının karşılığı artık yok.

Çünkü biz, kadınların, siyasette hak ettikleri yeri bulmaları için, daha çok çalışmak zorunda olduğumuzun ve özel bir gayret içinde olmamız gerektiğinin farkındayız.

Çünkü değerli arkadaşlarım, bu ülke, kadın mücadelesini iyi bilir. Halide Edip’i iyi bilir.

“Bize vermeseler de biz alacağız. Hak azmindir, liyakatindir” diyen Nezihe Muhiddin’i iyi bilir.

İşte o yüzden biz, yan yana yürüyoruz. Kadın-erkek bu mücadeleyi yan yana veriyoruz.

Ülkemizi, içinde bulunduğu bu karanlık tünelden, ancak yan yana olursak çıkartabileceğimizi de iyi biliyoruz.

Hem partimizi hem de ülkemizi, ancak kadınlarla birlikte, kadın aklının katkısıyla doğru ve iyi yönetebileceğimizi çok iyi biliyoruz.

DEVA partisi, umut dolu yarınları kadınlarla birlikte inşa edecek.

Bakın 3 hafta önce Esenyurt’ta kurduğumuz meydana terlikleriyle gelen kadınlar vardı.

Terlikli kadın ne demek biliyor musunuz? Maddi durumu iyi olmadığı için kendine değil, önce çocuklarına, torunlarına ayakkabı alınan haneler demek.

Terlikli kadın demek, sokağa çok da çıkmayan, evde olan kadın demek.

Ama Esenyurt’ta, soğuk havaya aldırmadan onlar bizim yanımızdalardı.

Bugün de görüyorum, aramızdalar.

Neden? Çünkü değerli arkadaşlar umut burada DEVA çatısı yeşeriyor.

DEVA Partisi terlikli teyzelerin, terlikli kadınların umudunu büyütüyor.

Ha bu arada yeri gelmişken söyleyelim, bir zamanlar kendisini zirveye taşıyan kadınlar, artık elini Erdoğan’dan çekiyor.

Bunu meydanlarda görüyoruz, araştırmalarda görüyoruz, sokakta görüyoruz. Bunu da kulaktan kulağa Erdoğan’a duyuralım arkadaşlar.

Malum, kendisi artık sokağa pek çıkmadığı içim muhtemelen bu olanlardan da fazla haberdar değil.

Değerli arkadaşlarım,

Bu vesileyle, buradan, Fatih’ten bir kere daha, ülkemizin tüm kadınlarına sesleniyorum:

Bu ülkenin yarınları için, özgürlük için, eşitlik ve adalet için, iyi eğitim için, zengin Türkiye için, çocuklarımızın bugününü kurtarmak için, hepinizi DEVA Partisine davet ediyorum.

Biz sizlerle, gençlerimizin azmiyle gurur duyuyoruz. Ülkemizin tüm kadınlarına sesleniyorum:

Gelin hep birlikte hukuku ayağa kaldıralım.
Hukuk devletini yeniden, daha da güçlü bir şekilde tesis edelim. Nitelikli eğitim için hızlı adımlarla yürüyelim.
Ekonomimizi canlandıralım, üreten zengin bir ülke olalım.
Gelin, kadına şiddeti bu topraklardan silmek için hep beraber çalışalım. Bunu başarabiliriz. Bunu ancak beraber başarabiliriz.

İşte bu yüzden ülkemizin tüm demokrat kadınlarını hakkın, adaletin, özgürlüğün yanına davet ediyorum.

*****

Değerli arkadaşlar,

Kimsenin şüphesi olmasın. Hiç kimsenin.

Bu kabustan hızla uyanacağız. Bir korkulu rüyadan uyanma hızında uyanacağız. Hep beraber derin bir nefes alacağız.

Küçüklü büyüklü ortaklarıyla bugünkü iktidar artık yolun sonuna geldi. Onlar da çok iyi biliyor. Müsait bir yerde inecekler.

Hiç merak etmeyin. Emanet emin ellere kavuşacak.

Önce hukuku ve kurumları ayağa kaldıracağız. Buradan başlayacağız. Güveni tesis edeceğiz.

Türkiye’yi hızla refaha ve huzura kavuşturacağız.

Kimseyi enflasyona, hayat pahalılığına ezdirmeyeceğiz.

Güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyümeyle topyekûn zenginleşeceğiz.

Gençlerin kaçmak değil, yaşamak istediği bir Türkiye için çalışacağız.

Çünkü DEVA Partisi, kadınlarla, gençlerle, çiftçilerle, emeklilerle, öğretmenlerle, işçilerle, esnafla;

Eşitlik için, adalet için yola çıktı.
Çözüm haritamız belli.
Çözümün sözcüsü hep beraber bizler olacağız. Ayrışmayacağız, ayrıştırmayacağız.
Toplumu kutuplara ayırmayacağız.
Hep beraber Türkiye’nin yaralarını saracağız.
Biz Türkiye’nin haysiyetli insanları için buradayız.

Artık Türkiye’nin DEVA’sı var, İstanbul’un DEVA’sı var, Fatih’in DEVA’sı var ve biz hazırız.

Hepinize çok çok teşekkür ediyorum.
Ülkemiz için hayırlara vesile olacak başarılı bir kongre temenni ediyorum.