Viranşehir Konuşması
Demokrasi ve Atılım Partisi!nin değerli yöneticileri,
Kıymetli il başkanımız, kıymetli Viranşehir ilçe başkanımız,
Teşkilat mensuplarımız,
Saygıdeğer konuklarımız,
Hepinizi saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.
Hepiniz hoş geldiniz diyorum.
*****
Gönül isterdi ki, bu Ramazan ayını bu bereket ayını çok daha iyi şartlarda geçirseydik.
Gönül isterdi ki, bu Ramazan’ı bu topraklara yakışır şekilde bolluk içerisinde geçirseydik.
Bu toprakların işçisi, çiftçisi, esnafı, emeklisi, esnafı, öğrencisi mutlu olabilseydi...
Fakat sorunlar büyük farkındayız.
Hepsini görüyoruz.
Hepsini çözme konusunda da kararlıyız.
Cuma namazından çıktık. Buraya yürüyene kadar şu 100 metrede onlarca vatandaşlarımız geldi dertlerini anlattılar.
Herkes elektrik diyor. TEDAŞ diyor trafo diyor.
Yağmur duası yaptık hep beraber. Biraz önce Cuma namazından sonra.
Biraz sonra geleceğim çiftçimizim sorunu büyük. Tarımın sorunu büyük... Biraz sonra hepsine değineceğim.
Değerli Viranşehirliler;
Dün Diyarbakır’da geniş bir iftar sofrası kurduk. Gençlerle, ilim insanlarıyla buluştuk.
Bugün binlerce yıllık Viranşehir’deyiz. Weranşar’dayız.
Her gün ülkemizin bir başka köşesindeyiz...
O yüzden sokağın sesini de ülkenin derdini de çoook iyi biliyoruz.
Çünkü dertlilerden biliyoruz. Derdi yaşayanlardan dinliyoruz.
Bazıları gibi kendini Ankara’ya hapsedip tek komşusu bile olmadan ülkeyi yönetmeye çalışanlardan değiliz.
Bunun için gece, gündüz çalışıyoruz.
Bunun için de seçimlerden sonra ne yapacağımızı açık açık taahhüt ediyoruz.
Bakmayın siz hükümettekilere. Onlar vatandaştan koptu. Ülkenim derdini bilmiyor. Bizim gibi rahat dolaşamıyorlar.
Biz hamdolsun çarşı Pazar Cadde sokak her yere giriyoruz. Vatandaşlarla buluşuyoruz. Dertleşiyoruz.
Derdi bilmeyen bu sorunu çözemez. Derdi bilmeyen dermen bulamaz. Bu yönetim bu hükümet koptu. Ülkenin gerçeklerinden koptu.
Onlar, Urfa’nın derdinden kopalı, Viranşehir’in derdinden kopalı çok oldu. Çıkıp da halkın arasına karışacak halleri de kalmadı.
Ama biz duyuyoruz. Bu milletin sesini duyuyoruz. İşte tam da milletin sorunlarını çözmek için her alanda çalışıyoruz.
Bu amaçla değerli hemşehrililerim, değerli Viranşehirliler, ilk adımı toprağa attık. İlk eylem planımızı tarım konusunda açıkladı. İlk eylem planımızı çitçilerimizin sorunlarını çözmek için açıkladık.
Tam 56 Madde.
56 maddede ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı, ne zaman yapacağımızı açık açık sıraladık, taahhüt ettik.
Seçimlerden sonra kurulacak hükümetin hemen ilk 90 dakikada ilk 90 günde ilk 360 günde neler yapacağını bütün açıklığıyla ortaya koyduk.
Çiftçimizin derdi çok. Gübre maliyetleri aldı başını gitti. Gübre kullanabilen çiftçimiz neredeyse kalmadı.
Bu maalesef verimi düşürecek görüyoruz.
Biz ne dedik. Seçimlerden sonra kurulacak hemen ilk hükûmetin ilk atacağı adımlardan bir tanesi gübrenin fiyatının tam yarısını biz devlet olarak karşılayacağız. Tam yarısını...
Gübre 1000 lira mı? 500 lirasını devlet karşılayacak. Gübre 5.000 lira mı? 2.500 lirasını devlet karşılayacak.
Başka ne yapacağız?
Hükümetimizin ilk beş yılında Türkiye’deki tüm sulama yatırımlarını tamamlayacağız.
Bakın Türkiye’deki barajlar, göletler, isale hatları, basınçlı sulama hatları, yağmurlama damlama sistemleri...
Toplayın, alt alta yazın. Para tutmuyor yahu. Bir tane Kanal İstanbul projesi etmiyor arkadaşlar.
Kanal İstanbul projesinin parasından çok daha az bir paraya Türkiye’deki bütün sulama yatırımlarını tamamlayabiliyoruz.
Biz hesabını kitabını yaptık. Ama onların gözü rantta. Diyorlar ki İstanbul’da boğazda arsa çok para ediyor.
Bir boğaz yapacağım, o arsaları satacağım, çok para kazanacağım... Hesap burada.
Ya bizim çiftçimiz su diye, bizim çiftçimiz suya hasret, bizim çiftçimiz su bulamıyor...
Toprağı su ve teknoloji ile buluşturacağız. Böylece suyu daha dikkatli kullanacağız. Tek damla suyumuzu israf etmeden toprağımızı sulayacağız.
Sulu tarım yapan çiftçimizin gelirini, bilinçli sulama ve üretim planlamasıyla en az 3 katına çıkaracağız 3.
Siz biliyorsunuz, yaşıyorsunuz... Su olunca verim artıyor. Aynı toprak aynı gübre aynı tohum. Yeter ki su olsun. Su olunca verim artıyor.
Çiftçimize yapacağımız destekleri, üretim yapılan yıl açıklayacağız ve aynı yıl ödeyeceğiz.
Çiftçimiz buğdayını, mısırını ekmeden önce, pamuğunu ekmeden önce ne kadar destek alacağını bilecek ona göre kararını verecek.
Üretimi yaptığı yıl hemen desteğini alacak. Şimdi biliyorsunuz, ekim dikim yapılıyor, hasat alınıyor destek sonradan belli oluyor. O da 1 sene sonra ödeniyor.
Biz tam o yılın içerisinde ödemeyi yapacağız. Bakın bu kardeşiniz 11 yıl bu ülkenin ekonomisini yönetti.
Biz bu işi biliyoruz, bütçe nasıl yapılır biliyoruz, bu ülkenin kaynakları nasıl verimli olur biliyoruz.
Şimdi hükumette bilen kalmadı. Bilmiyor. Benim alanım ekonomi diyor ekonominin düştüğü durumu biliyorsunuz. Ekonomistim diyor, çiftçinin, emeklinin halini görüyorsunuz.
Bilen kalmadı. Bilmiyor, bilmediğini de bilmiyor. Biliyorum zannediyor, bilenlerle de çalışmıyor.
Çiftçimiz borç içinde biz bununda farkındayız. Biz, çiftçimizin bütün borçlarını faizsiz 2 yıl ödemesiz öteleyeceğiz. Faizi sıfırlayacağız.
2 yıl kimseden para istemeyeceğiz. Üstüne ne yapacağız? Çiftçimiz işini çevirebilsin, döndürebilsin diye üzerine ilave kredi açacağız. Eski borçları unutacak herkes, yıllara yayacağız ama yeni kredilerle de düşük faizli 0 faizli kredilerle de çiftçimizin işini döndürmesine yardımcı olacağız.
Hep beraber bu millete can olacağız, hep beraber.
Ziraat Bankası kredilerinin geri ödeme zamanını hasat dönemine denk getireceğiz. Çitçimizin eline ne aman para geçerse geri ödemesini o zaman yapacak.
Ziraat Bankası’nı yeniden çiftçinin bankası yapacağız.
Mevsimlik tarım işçilerinin başta ulaşım, sağlık ve çocuklarının eğitimi olmak üzere sosyal ve ekonomik şartlarını iyileştireceğiz.
Üzülüyoruz, çocuklarımız okuldan geri kalıyor. Okul daha kapanmadan gidiyorlar, okul açılıyor geri dönemiyorlar. Eğitimden geri kalıyorlar bunun farkındayız.
Yüz binlerce mevsimlik işçimiz her sene bunu yaşıyor. Hepsine sosyal çözümler bulacağız.
Yine bakıyorum, elektrik. En önemli sorun. Siz devlet olarak sulama projelerini önemsemeyin, inadına Kanal İstanbul yapacağım deyin, paraları
oraya gömün, bu çitçimizi susuz bırakın ondan sonra elektrikle pompayla kuyulardan su çekip tarlasını sulamaya çalışan çiftçimizin elektriğini kesin.
Yetmiyor trafoları söküyorlar yahu. Trafoları söküp götürüyorlar.
Şimdi böyle bir şey olur mu yahu. Devlet sosyal devlet olacak sosyal.
Biz ilk tarım planını açıkladık ilk.
Hükümete gelince seçimden sonra yapacaklarımızı ilk tarım konusunda açıkladık. Çünkü biliyoruz durum acil, çünkü biliyoruz çiftçimizin durumu kötü.
İşte Viranşehir’de buğday hasadına şurada bir ay kalmış trafolar sökülüyor. Çiftçinin halinden anlayan, tarımı bilen bir hükümet bunu yapar mı?
Böyle bir şey olur mu?
Bunlar artık halden anlamıyor.
Bunlar bu milletten koptu, bunlar bu ülkenin çiftçisinden koptu. Bunlar bu ülkenin tarımından koptu. O yüzden çözemiyorlar.
Yahu, trafoyu söküp ne yapacaksınız? Diye buradan soruyorum. Trafoyu söküp hangi sorunu çözeceksiniz? Ne geçecek elinize?
Böyle şey olmaz arkadaşlar.
Bu ülkenin üreticisiyle kavga edilmez. Üreticinin işi zorlaştırılmaz, üreticinin işi kolaylaştırılır.
Çiftçiye biz inşallah ucuz tarifeli elektrik vereceğiz.
Suyun, sulama sisteminin tarlaya ulaşmaması çiftçimizin suçu değil ki yahu. Sen niye bir de yüksek tarifeyle cezalandırıyorsun?
Madem daha devlet olarak suyu getiremedin, madem daha baraj, gölet isale hattını yapamadın, hiç olamazsa elektrik fiyatında yardımcı ol, uygun şartlarda elektriği sağla ki çiftçimiz tarlayı sulayabilsin.
Böyle bir şey olmaz arkadaşlar olmaz.
Bakın Türkiye’nin tarımsal üretimi düşüyor, tarım üretimimiz azalıyor. Her şeyi ithal eder hale geldik.
Siz Avrupa’nın en büyük tarım arazisine sahip olun, Avrupa’nın en büyük tarım topraklarına sahip olun, gidin yurt dışından buğday ithal edin.
Üstelik benim çiftçimden aldığı fiyatın çok daha üstüne pahalıya gidiyor. Bu memlekete buğday ithal ediyor bu devlet, yazık!
Yazıktır, günahtır.
Sen o parayı elin Rus’una Ukraynalısına vereceğine benim çiftçime ver gör üretim nasıl artıyor, ithalata ihtiyaç nasıl azalıyor o zaman gör.
Bunlar bilmiyor inanın. Hesap kitap bilmiyorlar. Bilseler zaten ülkeyi bu hale düşürmeler.
Şu anda biz inşallah gençlerle beraber yola çıktık. Gençlerin arkasından yürüyoruz. Hep beraber bu ülkeyi istişare ile yöneteceğiz. Adaletle yöneteceğiz. Dürüst ve ehil kadroları iş başına getirerek yöneteceğiz.
Bir kişi her şeyi bilmek zorunda değil. Ben her şeyi biliyorum diyorsa batırıyor.
Demek ki ehil kadrolarla çalışmak zorundasın.
Dürüst ve işi bilen kadrolarla çalışmak zorundasın ve her daim adaletle çalışmak zorundasın.
*****
Değerli arkadaşlar,
Bakıyoruz, bir yandan çiftçimiz mutsuz bir yandan tarım ürünlerini gıda ürünlerini gidip markete çarşıya, pazara satın alan vatandaşımız mutsuz.
Üretici zarar ediyor kâr edemiyor. Tüketen, alışverişe giden vatandaşımız da “Hayat çok pahalandı” diyor.
Herkes şikayetçi. Ama Ankara’dakiler bunu görmüyor. Bu milletin çektiği geçim derdini bilmiyor. Şu Viranşehir sokaklarını gördükleri yok, duydukları yok.
Pazarlardaki etiketler, artık yarım kilo fiyatıyla.
Pazarcı esnafımız 1 kilonun fiyatını yazmaya utanıyor artık. Yazık değil mi bu millete?
Biz böyle miydik?
İşte memleketin geldiği durum bu.
Böyle olmaz, böyle gitmez. Bu devran değişmeli ve inşallah değişecek. Bizim iddiamız çok net.
Enflasyonu, iki yılda yeniden tek haneye indireceğiz. Ben bunu yaptım. Bakın bu memlekette 1970’lerde 1980’lerde 1990’larda enflasyon hep 2 haneli olmuş, 3 haneli olmuş. Yüzde 70, 80, 100, 150 enflasyon olmuş.
Biz geldik, bu kardeşiniz iyi bir ekip oluşturdu. Enflasyonu 2 yılda tek haneye indirdik.
Yapamazsınız diyorlardı, beceremezsiniz diyorlardı. Yaptık.
Ve inşallah çok daha iyisini yeniden yapacağız. Bu enflasyon yeniden düşecek.
Çiftçimizin yüzü yeniden gülecek.
Bu milletin alım gücünü yükselteceğiz. Bizi bilen bilir. Biz söz verdik mi yaparız. Yapamayacağımız hiçbir söze de vermeyiz.
Geçmişe bir bakın ne söz verdiysek yaptık. Ama söz verirken de çok dikkat ettik. Hiçbir zaman hayalleri konuşmadık. Gerçekleri konuştuk.
Önce sorunların temeline indik. Kök sebepleri ortadan kaldırdık. Tüm bu sorunların temeli demokrasi açığı demokrasi!
Çünkü Türkiye’de hukuk ve demokrasi can çekişiyor.
Halkın iradesi gasp ediliyor.
Dün Diyarbakır’daydım. Dağkapı meydanından da seslendim Diyarbakır’a.
Türkiye’de ne yazık ki tam demokrasi yok. Tam demokrasi olmadığı için eşit vatandaşlık yok. Eşit vatandaşlık olmadığı için bu memleketin bir Kürt meselesi var.
Bunu biliyoruz.
Vaktiyle çok yol kat etmiştik. Ne yazık ki şu andaki iktidar halktan kopunca, vatandaştan kopunca Kürt meselesini yeniden diriltti.
Çözmek bizim boynumuzun borcu. Biz Çözeceğiz inşallah.
Biz biliyoruz ki tam demokratik bir ülkede, demokrasinin üstüne kayyumların gölgesi düşmez.
Demokratik bir ülkede, şehirlerimizde seçmen iradesi gasp edilmez, edilemez. Bunların hepsini biliyoruz.
Her adımımızı demokrasimizi güçlendirmek adına atıyoruz.
Değerli arkadaşlarım;
Bolluğun ve bereketin yolu “tam demokrasi” den geçer diyoruz tam demokrasiden.
Demokrasi olmazsa, adalet olmazsa, hukuk olmazsa ekonomi olmaz. Demokrasi, hukuk, adalet olmazsa fiyatalar böyle alır başını gider. Gübrenin, yemin, tohumun fiyatı alır başını gider. Adalet ve hukuk ekonominin temelidir. Adalet ve hukuk temelini sağlam atmadan üzerine sağlam bir ekonomi inşa edemezsiniz. Onun için yapamıyorlar, beceremiyorlar, anlamıyorlar, bilmiyorlar.
Sen her gün hukuku çiğneyeceksin, vatandaşın demokratik iradesinin üzerine kayyum atayacaksın ondan sonra ekonomiyi düzeltmeye çalışacaksın. Vay yavrum vay. Uğraş dur.
Yapamazlar, asla yapamayacaklar.
Biz bunu bildiğimiz için DEVA Parti’sini kurduk, bunun için yola çıktık, ülkemizi demokrasi yoluna sokmak için, ülkemiz yeniden hakkın, hukukun adaletin yoluna sokmak için biz DEVA Parti’sini kurduk.
Bunun için pırıl pırıl yeni bir ekip oluşturduk.
Her yerde çalışıyoruz. 81 ilde varız, 718 ilçede varız.
2 gün önce hamdolsun üye sayımız 150 bini geçti. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlık numarasını vererek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kütüğüne korkmadan, çekinmeden ben DEVA Partiliyim arkadaş diyerek ismini yazdıran 150 bin vatandaşımız bugün partimizin resmi üyesi oldu.
Başaracağız inşallah, hep beraber başaracağız.
Çünkü biz gücümüzü milletten alıyoruz, gücümüzü devletin imkânlarından almıyoruz. Sırtımızı devletin imkânlarına yaslayarak siyaset yapmıyoruz.
Siyaseti halkımızla vatandaşlarımızla birlikte yapıyoruz. Milletle birlikte çıktık bu yola ve inşallah hep birlikte başaracağız.
*****
Değerli hemşehrililerim, değerli Viranşehirliler;
Bakın bazen bana gençler soruyor. Diyorlar ki Sayın başkanım hep güven diyorsun ama bu güven nasıl kazanılır?
Bu hükümet bu güveni kayıp etti onun için yapamıyor. Ama biz nasıl güveni kazanacağız, güven nasıl kazanılır diye bana soruyorlar.
Ben diyorum bakın gençler kolay, 1 dakikada 8 madde de size anlatayım.
-
Konuşunca doğruyu söyleyeceksin.
-
Söz verince tutacaksın.
-
Emanete hıyanet etmeyeceksin.
-
Her daim hukukla adaletle hareket edeceksin.
-
Dürüst ve ehil kadrolarla çalışacaksın.
-
Her kararını İstişare ile alacaksın. Ben her şeyi bilirim deyip kafana göre hareket etmeyeceksin. Bin biliyorsan bir bilene soracaksın. Damdan düşenlerle dertleşeceksin.
-
Şeffaf olacaksın, açık olacaksın. Merkez bankasının arka kapısından 130 milyar dolarını gizli saklı satmayacaksın.
-
Her daim hesap vermeye hazır olacaksın.
Hamdolsun bizim başımız dik alnımız açık.
Türkiye Cumhuriyet’inin en uzun süre bakanlık görevinde bulunan insanıyım. Daha önce hiç kimse bu kadar uzun süre yapamamış, becerememiş.
Bugün bu kadar uzun yıllar ülkeye hizmet edip 13 yılın sonunda hala dün Diyarbakır’da bugün Viranşehir’de yarın İstanbul’da gelecek hafta Sakarya’da eğer alnım açık başım dik gezebiliyorsam, Allah utandırmasın diyorum.
Ama bu arkadaşlar gerçekten ülke yönetimine nasıl baktığınıza bağlı. Ülkeyi yönetenler önceliği kendi yakın çevrelerine, çıkar çevrelerine mi veriyor yoksa önceliği vatanda mı veriyor?
Bakın 3 ay önce ekonomi yönetimini kurtaracağız diye yeni bir proje açıkladılar.
Kur korumalı mevduat hesabı.
Duydunuz değil mi? Reklamlarla anlatıyorlar.
Kur korumalı mevduat hesabı uygulaması. Bu nedir?
Diyor ki vatandaşa bankada paran varsa ve paran Türk lirasıysa sen mağdur olma bu kur artınca diyor ben sana o kur farkını ödeyeceğim diyor.
Tarih 20 Aralık 2021...
Sayın Erdoğan çıktı ekonomiyi kurtaracak proje bu dedi. Kur korumalı banka hesabı açtıracağım bundan sonra vatandaşa dedi.
Çünkü dedi Türk lirası bankada olanlar mağdur oluyor dedi. Kur artınca zarar ediyorlar dedi. Uygulamaya başladı.
Bakın ilk 90 günlük hesapların vadesi dolmaya başladı. 10 günde ödedikleri kur farkı ne kadar biliyor musunuz? Eski parayla 11 katrilyon...
Yeni parayla 11 milyar.
10 günde ödediler bunu 10 günde.
Peki, şunu sorayım, bu kardeşiniz 11 tane bütçe yaptı devlet bütçesi. Türkiye’de tarıma, çiftçiye ayrılan bütçenin tamamı ne kadar biliyor musunuz? Bu yılın tamamı, bir yılın tamamı.
29 katrilyon.
Bakın çiftçiye 29 katrilyon, Türk Lirası banka hesabı sahiplerine 10 günde 11 katrilyon.
Bu adalet mi yahu? Sosyal devlet bu mu?
Bir rakam daha vereyim. Bakın bu sadece 3 ayda ödedikleri faz ne kadar biliyor musunuz devlet bütçesinden tam 80 katrilyon 80, 3 ayda.
Faiz, hey gidi faiz düşmanı Erdoğan hey. 3 ayda 80 katrilyon faiz ödüyorsun, bizim çiftçimize 12 ayın tamamında toplamında 29 katrilyon tarım desteği ödüyorsun.
Bu mu sosyal destek, bu mu sosyal devlet? Hesap ortada yahu.
Bu yılın tamamında ne kadar faiz ödeyecekler biliyor musunuz? Bütçeye yazdılar meclisten geçti. 240 milyar. Eski parayla 240 katrilyon.
Bakın rakamları tekrar ediyorum. Bu yılın bütçesinde faiz 240 milyar, tarım desteği 29 milyar.
Öncelik nerede? Öncelik para sahibi olanın eline daha çok para geçmesini sağlayacak politikalarda. Öncelik bu.
Ben şimdi buradan Viranşehir’den soruyorum. Kur artınca bankada parası olanlar Türk lirası tuttukları için mağdur oluyorlar da kur arttığında gübreye, tohuma çok daha fazla para ödemek zorunda olan, elektriğe, yeme çok daha fazla para ödemek zorunda olan benim çiftçim mağdur olmuyor mu?
Bankada zaten parası olan parası duran kur artınca mağdur oluyor da benim emeklim, memurum, asgari ücretle çalışan işçim, Urfa’dan yüzlerce binlerce kilometre öteye giderek mevsimsel işçi olarak, tarım işçi olarak çalışan Viranşehirli vatandaşlarım mağdur olmuyor mu?
Soruyorum buradan.
Bu mu devlet yönetmek?
Madem kur artınca bankada parası olanlar mağdur oluyor aynı mağduriyeti gider.
Çiftçiye verdiğin desteği de dolar kadar arttır.
Emekli maaşlarını da dolar kadar arttır. Asgari ücreti de dolar kadar arttır. Memurun emeklinin maaşını da dolar kadar arttır.
Böyle bir mantıksızlık olur mu? Böyle büyük bir hata yapılır mı?
Ama niye biliyor musunuz? Çünkü etrafında hep parası olanlar var. Etrafındakilerin parası var. Etrafındakilerin parası olduğu için
Parası olanın parasına nasıl daha faza para katarım diye durmadan kulağına bunu üflüyorlar.
O da parası olana daha fazla para kazandırmak için kararlar alıyor. Çok basit arkadaşlar çok.
Ben Adana’da daha yeni gittim gördüm. Şanlıurfa’da Viranşehir’den giden mevsimlik işçilerimizin yaşadığı şartları gördüm. Onlarla çadırlarda oturduk sohbet ettik. O çocukların gözlerindeki umudu bir yandan da okula gidemiyoruz derken ki kalplerindeki burukluğu gördüm onlarla yaşadım.
Yazık, günah...
Keçiören’de Ankara’da bir apartman dairesinde otuyor diyorlar biliyor musunuz? Komşuları vardı komşuları...
Komşular girip çıkarken bir elektrik faturası gösteriyordu bir su faturası gösteriyordu.
Düşünün şimdi bir tane komşusu yok.
Öyle bir hayat yaşıyorsunuz ki bir tane komşu yok.
Etrafınızda da parası çok olan insanlar var. Böyle bir durumda doğru bir karar alabilir misiniz?
Bu memleketin halini anlayabilir misiniz?
Viranşehir’de çiftçimizin halini anlayabilir misiniz? Mümkün değil.
Onun için olmayacak. Biz bunu gördük, anladık.
Dedik ki ‘asla artık yapamaz bunlar, koptular.’ Vatandaştan bir kopunca o bağ tekrar kurulmuyor. Çünkü ayrı bir dünyaya geçiyorsun, ayrı bir yaşam tarzı.
Ayrı çevreler. Biz bunu gördük, onun için yola çıktık. Değerli arkadaşlar,
Bu öğlen sıcağında sizleri daha fazla tutmak istemiyorum. Sözlerime son verirken şundan emin olmanızı istiyorum.
Biz bu memleket için çok çalışacağız. Ama emrolunduğu gibi dosdoğru çalışacağız.
Biz şuna gönülden inanıyoruz. Allah doğrunun yardımcısıdır, Allah çalışanın yardımcısıdır.
Biz niyeti sağlam tutacağız önemli olan o. Niyet sağlam olacak.
Kalbimiz temiz olacak. İyi niyetle yola çıkınca inşallah bu milletin de desteğini alarak bu memleketin sorunlarını hep beraber çözeceğiz.
Bu ülke çok büyük bir ülke.
Avrupa’nın en büyük nüfusuna sahibiz, 84 milyon. Avrupa’nın en genç nüfusuna sahibiz.
Avrupa’nın en büyük arazisine sahibiz.
Avrupa’nın en büyük toprağına sahibiz.
Bu ülke büyük bir ülke ama kötü yönetiliyor yahu. Kötü yönetiliyor. Sorunun kökeni bu.
İnşallah düzgün yönetildiğinde dosdoğru yönetildiğinde bu ülke ayağa kalkar, bu ülke koşmaya başlar.
Bu ülke kanatlanır uçar. Biz buna inanıyoruz.
Bakın 2002’de bu kardeşiniz ekonomi yönetimi sırtlandı. İyi bir ekip kurduk. Ben her şeyi biliyorum demiyorum. Ama bilenlerle çalıştık.
Bakın 2002’den 2008’e dünyada petrol fiyatları, burayı iyi dinleyin, 20 dolardan 150 dolara çıktı. Ya biz o dönemde enflasyonu tek haneye düşürdük.
Şimdi ne diyorlar? Ya dünyanın her yerinde mazot arttı, her yerde benzin arttı.
Bir dakika yahu o kadar değil. Artış belli. Yüzde 15, 20, 25, 30...
Bizdeki mazot, benzin eğer dünyadaki kadar artsaydı bugünkü fiyatı 9 lira bilemedin 10 lira olacaktı.
Biz de niye 22 buçuk lira?
Aradaki fark ne biliyor musunuz? Aradaki fark Erdoğan farkı.
Niye? Çünkü kuru patlattı, döviz kurunu patlattı.
Petrol ithal, doğalgaz ithal.
Sen ülkenin alın teriyle biriktirilmiş 130 milyar dolarını damatla el ele verip çar çur edersen ülkenin dövizini bitirirsen döviz kuru patlar.
Döviz kuru patlamasa makul seyretseydi dünyadaki petrol fiyatları kadar mazot, benzin artsaydı, bugün fiyatlar 9 lira bilemedin 10 lira.
Eğer 20 lira 22 buçuk lira ödüyorsak ki 24 liraya kadar gidiyor bunun fiyatı, aradaki fark Erdoğan farkı.
Kuru patlatması başka bir şey değil. Döviz kurunu patlatınca A’dan Z’ye memlekette her şeye zam geldi her şeye.
O gün bugündür dikişi tutmuyor memleketin. Yazık... Allah’ın verdiği aklı kullanmak lazım.
İlimle hareket etmek lazım. İktisat ilmi diye bir alan var. Burada ilim adamları var bir de Allah’ın verdiği bir akıl var.
Bilimle, akılla hareket edeceksin. Başka türlü yapmazsın. Olmaz. Yapamıyorlar.
Çünkü gözünü açtığında etrafında gözü pırıltılı inşanlar var.
Bizim gibi Viranşehir’e gelseler gözlerinde gördüğümüz bu sıkıntıyı derdi ümitsizliği görseler belki değişecek ama yapamıyorlar. Gelemiyorlar.
Geldiklerinde 100 tane siyah araba sıralanıyor. Dokunmanız, ulaşmanız, sesinizi duyurmanız mümkün mü? Değil.
Duymuyorlar, görmüyorlar... Onun için isabetli karar alamıyorlar.
Gönül isterdi ki sizlerle burada daha güzel şeyler konuşabilelim ama memleketin gerçeklerini göreceğiz, anlayacağız yaşayacağız ki çözüm üretelim.
Şimdiden hepimizin Ramazan Bayramınızı kutluyorum.
Allah, tuttuğumuz oruçları, yaptığımız ibadetleri kabul etsin.
Yaklaşmakta olan Ramazan Bayram’ınızı da şimdiden kutluyorum.
Tüm dostlarınıza akrabalarınıza ailelerinize gönül dolusu selamlarımı hürmetlerimi iletmenizi özellikle rica ediyorum.
Tekrar hepinizi muhabbetle selamlıyorum. Sağ olun var olun diyorum.