On dokuzuncu
Haftalık değerlendirme toplantısı
Değerli basın mensupları,
Demokrasi ve Atılım Partisi!nin değerli yöneticileri,
Değerli teşkilat mensuplarımız
Değerli konuklarımız,
Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen saygıdeğer dostlarımız,
Hepinizi muhabbetle selamlıyor, haftalık değerlendirme toplantımıza hoş geldiniz diyorum.
*****
Değerli basın mensupları,
Geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiğimiz haftalık değerlendirme toplantısından bu yana dolu dolu bir hafta geçirdik.
Yoğun çalışma tempomuzu bu hafta da sürdürdük.
Dün, Ankara’da, emekli emniyet mensuplarımızla, önceki gün ise minibüs, taksi ve otobüs şoförlerimizle iftar vesilesiyle burada genel merkezimizde bir araya geldik.
Hafta sonu Adana ve İstanbul’daydık.
Ceyhan ilçe merkezinde büyük bir iftar sofrası kurduk, vatandaşlarımızla buluştuk. Adana merkezde, sebze meyve hali esnafıyla sahur yaptık. Tarımın ve çiftçimizin durumunu konuştuk, dertleştik.
İstanbul’da 8. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın aramızdan ayrılışının 29. yılında anıt kabrini ziyaret ettik.
Bu vesileyle, gittiğimiz Topkapı Mezarlığında, 27 Mayıs darbesinin gadrine uğrayan merhum Başbakan Adnan Menderes’i, Fatin Rüştü Zorlu’yu ve Hasan Polatkan’ı hayırla yad ettik.
İstanbul’a geçmeden önce Bursa’daydık. Bursa’da da halkımızın yoğun bir ilgisiyle karşılaştık.
Emek mahallesinde yine geniş bir sofra kurduk. İftar programımızda gençleri, esnafı, emeklileri dinledik. Onlarla da dertleştik.
Yine Bursa’da, önemli bir adım daha attık, yerel yönetimler ve şehircilik eylem planımızı açıkladık.
Biliyorsunuz biz iktidarımızın ilk 90 ve 360 gününde neler yapacağımızı tek tek taahhüt ediyoruz. Bütçelendiriyoruz ve takvimlendiriyoruz.
Hepsinin bütçesini hazırlıyoruz. Hepsini mutlaka bir takvime bağlıyoruz.
Ucu açık ifadeler bizim eylem planımızda yok.
Çünkü bizde boşa atıp tutmak yok. Biz, iş üretiyoruz.
Dahası, açıkladığımız eylem planlarımızın ülkemiz için aciliyetini de çok iyi görüyoruz. Türkiye’yi ayağa kaldıracağımız günleri iple çekiyoruz.
İşte en son açıkladığımız eylem planımız yerel yönetimler ve şehircilik politikaları eylem planımız burada. Geçen hafta biz bunu Bursa’da kamuoyuna duyurduk.
Tam 101 madde var arkadaşlar tam 101 madde.
Arkasını açıp baktığınızda yerel yönetimler ve şehircilik için ne yapacağımızı tek tek tek tek sıralıyoruz.
Nasıl yapılacak, kim yapacak, ne zaman yapılacak hepsini sıralıyoruz. Ve böyle çalışmalar şu anda Türkiye’de başka bir yerde yok.
Devlette böyle çalışmaları yapacak kadro zaten kalmadı. Bunları yapabilmek için gerçekten işin ehlini bilen, istişareye açık, herkesle konuşan, konuşabilen kadrolara mutlaka ihtiyaç var.
Örneğin ne yaptık konut meselesini ele aldık. Konut meselesini bir şehirleşme meselesi olarak gördük. Çözümlerimizi sıraladık.
Arkadaşlar, şu konut meselesini kısa da olsa bir çalışmamız gerekiyor görüşmemiz gerekiyor.
Bakın Konut fiyatları inanılmaz rakamlara ulaştı. Önceki gün, Merkez Bankası, şubat ayı sonu itibari ile tün Türkiye’deki konut fiyatlarıyla ilgili istatistikleri kamuoyuna duyurdu.
İstanbul’da 120 metrekarelik bir konutun ortalama fiyatının 1 milyon 600 bin lira olduğunu açıkladı merkez bankası. 1 milyon 600 bin lira...
Şu rakamı görüyor musunuz? 120 metrekare ve ortalama.
Yine Merkez Bankası’nın verilerine göre, son bir yılda konut fiyatları Türkiye’de ortalama %96 arttı. Türkiye ortalaması %96 arttı.
TÜİK verilerle oynuyoruz onu biliyoruz. Makyajlıyor. Merkez bankasında öyle bir şey var mı henüz bilmiyoruz.
Ama bunlar yine merkez bankasının rakamları.
Yüzde 96 diyor merkez bankası. Tüm Türkiye’de sadece bir yılda konut fiyatları arttı diyor.
Bu şartlarda, artık, orta direğin konut edinmesi imkansızlaştı. Orta direk yıkıldı arkadaşlar, yıkıldı.
İnsanlar artık ev değil, kiralık oda ilanlarına bakar oldu. Buda yaygınlaşıyor. Bakıyoruz, beyaz yakalı çalışanlar ya da diğer çalışanlar şehirlerde artık ev değil oda arıyor.
Acaba bir apartman dairesi içerinde bir oda bulur da orada kalabilir mi diye?
Halkın elindeki avucundaki yok edildiği gibi, artık vatandaşlarımızın hayalleri de elinden alındı.
Bakın, bir kıyaslama yapalım.
Şöyle 2010 yılına bir dönelim. Dolar 1,5 lira kuruş. En düşük memur maaşı 1300 lira. Orantıyı görüyorsunuz değil mi?
Yani bugün ki kurla hesap etsek memur maaşının şu anda 13 bin lira olması gerekiyor .
2010’un refah seviyesini şöyle bir gözünüzde canlandırın.
Yani bugün ki kura göre en düşük memur maaşının 13 bin lira olduğu Türkiye’yi şöyle hayal edin... Onun satın alma gücünü hayal edin.
Nerelerden nereye düştüğümüzü belki bu rakamlar çok daha iyi gösteriyor hepinize...
Şimdi rüya gibi görünüyor ama gerçek... O günleri yaşadı Türkiye.
O yıllarda üniversiteden mezun olup işe başlayan gençler hemen bir ev araba alabilecek bir imkânda kendini hissediyordu.
Merkez Bankası İstanbul’daki konut fiyatlarından bahsettiği için ben de oradan örnek vereyim:
Yine o yıllarda İstanbul’da daire fiyatlarını söyleyeceğim size.
Bakın Gaziosmanpaşa’da 100.000 lira. Ataşehir’de, Ümraniye’de, Fatih’te 140.000 lira. Kadıköy, Şişli 200.000 lira Bunlar çok sembolik rakamlar gibi görünüyor değil mi?
Artık inanamıyoruz ya bu fiyata daire mi olur diye. Ama bunu Türkiye yaşadı.
Yıllarca Türkiye özellikle konut ve araba aşmada çok Yüksek bir refah seviyesini gördü.
Üstelik konut kredisi faizlerinin aylık %0,6 olduğu günleri hep beraber dönemleri yaşadık hep beraber. Bu ülke bunları yaşadı.
Orta gelirliler, muhitine göre 5 yılda 10 yılda biriktirdiği parayla ya borçlanarak ya da para biriktirerek ev sahibi hayali kurabiliyordu.
Bugün, İstanbul’da ortalama konut fiyatı tam 32 buçuk yıllık asgari ücrete denk geliyor arkadaşlar tam 32 buçuk yıl.
Hiçbir şey yemese içmese aldığı maaşı sadece konut almak için biriktirse 32 buçuk yıl sürüyor.
Ortalama ücret alanların maaşı 20 yıldan önce ev sahibi olmaya yetmiyor.
Yani Türkiye’de konut fiyatlarıyla vatandaşlarımızın gelir seviyesi arasındaki uçurum hiç bu kadar büyümemişti.
Türkiye, maalesef, insanların hayallerinden uzaklaştığı bir ülkeye dönüşüyor.
Eskiden gençler okulu bitirip araba alabiliyorlardı. Ortalama bir ücretle kredi çekip ev alıyorlardı. Bunu ulaşılabilir bir hedef olarak görüyordu gençlerimiz...
Şimdi gencimiz bunları hayal dahi edemiyor.
Gençlerimiz asgari gıda ihtiyaçlarını karşılamanın peşinde.
Üstelik enflasyonun altında ezilen gençler, dar ve sabit gelirliler, inim inim inlerken, şu anda küçük bir azınlığa resmen servet transferi yapılıyor arkadaşlar servet transferi ... Bunu yaşıyoruz şu anda...
Millet çocuğuna okula giderken harçlık veremiyor. Ama ülkede küçük bir azınlığa servet transferi yapılıyor.
Sabit gelirli vatandaşlarımız, üstüne başına kılık kıyafet alacak para bulamazken, küçük bir azınlığa servet transferi yapılıyor.
Gerçekten yazıklar olsun diyorum, yazıklar olsun.
Tüm Türkiye hayatta kalma savaşı veriyor. Koskoca ülke Survivor setine döndü yahu.
Bakın arkadaşlar,
Konut meselesi bir servet transferi aracı değildir.
Bu mesele barınma hakkıdır barınma Çok temel bir insan hakkıdır.
Hatta bize göre, konut edinmek herkesin hakkıdır.
İşte bunun için iddiamızı ortaya koyduk. Biraz önce sizlere gösterdiğim geçen hafta Bursa’da paylaştığımız eylem planımızda bunların hepsini tek tek yazdık.
Seçimden hemen sonra da uygulamaya başlayacağız hemen.
Ne yapacağız?
Çok kısa bir iki konuya değinmek istiyorum.
Konutun ticari bir yatırım aracına dönüşüp, dar gelirli vatandaşlarımız için imkânsız bir hedef olmasının önüne geçeceğiz.
Dar gelirli ailelerimizin, şehit yakını ve gazilerimizin konut sahibi olmalarını kolaylaştıracağız.
Kentsel yenilenmeyi başarıyla tamamlayacağız.
Bugün başta Marmara Bölgesi olmak üzere ne zaman bir deprem haberi alsak aklımız çıkıyor.
Onun için doğal afet riski bulunan alanlara öncelik tanımak zorundayız. Her ailenin başını sokacak güvenli bir yuvası olmalı.
Biz gerçekçi konuşuyoruz. 10 yıllık bir projeksiyon yaptık. 10 yılda, çürük yapıları yenileyeceğiz.
Dar gelirli vatandaşlarımıza faizsiz ve düşük faizli uzun vadeli kredi finansman sağlayacağız.
TOKİ’ye çekidüzen vereceğiz.
TOKİ olmuş rant sahası. TOKİ olmuş haksız kazanç alanı. TOKİ olmuş vurgun aracı.
Artık bu yağmaya son vermek zorundayız.
TOKİ’ye özel görev yükleyeceğiz. TOKİ’nin tek amacı vatandaşa konut edindirmek olacak.
Belediyelere ait sosyal konut stoku oluşturacağız. Uygun koşullu “sosyal konut kiralama” uygulamasını hayata geçireceğiz.
Uydu kentler kuracağız.
Hiçbir vatandaşımızı güvensiz ve güvencesiz bir hayata terk etmeyeceğiz.
Sosyal devleti, Anayasada unutulmuş bir kavram olmaktan çıkartacağız.
Yoksulluğu yönetmek için değil, gidermek için çalışacağız.
Arkadaşlar,
Bakın, İktidardaki zihniyet şu anda ne yapıyor? İnsanları sosyal yardım ve desteklerle muhtaç hale getiriyor.
İlgili bakanlığa bakıyoruz, 6 milyon haneye yardımda bulunulduğunu övünerek açıklıyor.
6 milyon hane yahu. 6 milyon hane ne demek biliyor musunuz? En az 20-25 milyon vatandaş demek.
Yani Nereden baksanız her dört haneden biri sosyal destek sosyal yardıma muhtaç demek.
Milyonlarca insanı sosyal yardımlarla yaşamaya mahkûm bırakıyorlar ya, inanılır gibi değil.
Bir ülkede, bu kadar insan, devlete muhtaç yaşıyorsa bu bir utanç vesikasıdır.
İnsanları yoksullukla terbiye etmek bir utanç vesikasıdır.
İnsanları yardıma bağımlı kılarak ülke yönetmek bir utanç vesikasıdır.
Önemli olan yardıma ihtiyacı olan vatandaşlarımızın sayısını azaltmaktır.
Evet, devlet ihtiyacı olana yardım eder. Olması gereken budur.
Biz onun için hep söylüyoruz. İhtiyacı olan hanelere asgari gelir desteği sağlayacağız, yeterli geliri olmayan hanelere destek olacağız diyoruz.
İnsanları gıda, barınma ve giyinme gibi temel ihtiyaçlardan mahrum bırakmayacağımızı söylüyoruz.
Yeni doğan bebekler sağlıklı büyüsün diye bir yıl boyunca süt ve bebek maması başta olmak üzere her türlü ihtiyaçlarını karşılayacağız diyoruz. Bunları yapacağımızı hep söylüyoruz.
Ancak unutmayalım. Asıl çare, ülkeyi topyekûn zenginleştirmektir. Ülkenin topyekûn zenginleşmesinden başka çare yoktur.
Herkese insan onuruna yaraşır iş ve gelir imkânı sunmaktır asıl çare. Onun için gönül rahatlığıyla söylüyorum arkadaşlar.
DEVA Partisi iş başına geçtiğinde değerli arkadaşlar herkesin eli ekmek tutacak.
Biz bunu gerçekleştireceğiz inşallah.
*****
Değerli arkadaşlar,
Hayat mücadelesinden bahsediyoruz ya. Bakın sizlere bir kâğıt parçası göstermek istiyorum. Bu adeta bir servet değerine çıkmış durumda.
Bu ne biliyor musunuz bu bir otobüs bileti... Ankara- İstanbul arası otobüs bileti.
304 lira tek yön, gidiş geliş 608 lira...
Geldiğimiz nokta bu.
Ankara İstanbul gidiş geliş 600 lira olur mu yahu?
İşte siz döviz kurunun kontrolünü elden kaçırırsanız, merkez bankasının arka kapısından 130 milyar doları gizli saklı satıp, ülkeyi dövize muhtaç hale getirirseniz, gidip başka ülkelerden swap dilenir hale gelirseniz bu ülkede otobüs fiyatlarının geleceği nokta bu...
Şimdi ben Üniversite öğrencisi arkadaşlarımın halini şöyle düşünüyorum. Ki bayramda bilet bulmak yer bulmak o kadar kolay değil.
Bayramda ailelerinin yanına gitmek isteseler, verecekleri bir gidiş dönüş ücreti, neredeyse bir aylık bursları kadar bu öğrencilerin yahu.
Bir aylık burs parasına ancak bir gidiş geliş otobüs bileti alabiliyorlar.
Biliyorum ki, pek çok üniversite öğrencisi, bu bayramı ailesiyle geçiremeyecek arkadaşlar. Türkiye’nin her yerinden duyuyoruz bunu. Gençler diyor bilet alamıyoruz ailemizin yanına gidemeyeceğiz.
Ülkeyi düşürdükleri durumu görüyor musunuz?
Siz akraba bakanla el ele verip 2 yılda 139 milyar doları çar çur ederseniz bugün işte milyonlarda üniversite öğrencisini en temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak hale düşürürsünüz.
Ak akçe kara gün içindir yahu. Biz o döviz rezervlerini niye biriktirdik. Ülkenin finansal sisteminin bir koruma kalkanı olsun diye biriktirdik.
Siz çar çur edin diye biriktirmedik.
Akraba bakan bak ekonomiyi güzel yönetiyor döviz kuru artmıyor desin diye tek bir kişiyi başarılı göstermek adına bu parayı yakın diye biriktirmedik ki yahu.
Yazık günah.
Dikkat edin arkadaşlar o gün bugündür dikiş tutmuyor. O gün bugündür bu ülke sürekli yoksullaşıyor.
Partili taraflı Cumhurbaşkanı tem imza yetkisiyse göreve başladığından bu yana yanına akraba bakanı alıp her türlü saçmalığı her türlü akıl dışı işi yapmaya başladı başlayalı bu ülkede ekonomi dikiş tutmuyor.
Yapamayacaklar, beceremeyecekler...
İşte bu iktidardaki zihniyetin millete bayram hediyesi bu.
Alın size belge. Bu bir otobüs bileti değil arkadaşlar. Bu, Türkiye’deki yoksulluğun belgesidir.
Türkiye’nin içine düştüğü krizin belgesidir.
Önce döviz kurunu patlatan, hemen ardından da benzinin, mazotun fiyatını uçuran, milletin alım gücünü bitiren, bugünkü iktidardır başka birisi değildir.
Yedi ay önce ne yaptılar biliyorsunuz merkez bankasındaki 3 kişiyi daha kovdular bunlar itiraz ediyor diye emir kulu üç kişi daha koydular oraya.
Ve şu son kurun patlaması, döviz kurunun patlaması ondan sonra oldu bakın. Unutturmaya çalışalar dahi biz hatırlayacağız, biz sürekli söyleyeceğiz burada.
Geçtiğimiz Eylül ayında 1 dolar 8 lira 30 kuruş arkadaşlar. Eylülden bu yana ne oldu bir düşünün arkadaşlar.
Eylülden bu yana bu saçmalıkları yapmasalardı, 7 ay önce bu saçma sapan işleri yapmaya başlamasalardı ki 4 yıl boyunca her türlü saçmalığı yaptılar ama Eylül ayında bir dalga daha geldi.
Eylül ayından itibaren bakın sadece Eylül diyorum artık. O 2017-2018’e dönmüyorum. Sadece eylül ayından itibaren bunlar bu kuru patlatmasaydı bugün benzinin fiyatı mazotun fiyatı taş çatlasaydı 10 lira olacaktı ya.
Bugün benzin mazot 10 lira olacaktı.
Diyorlar ki Türkiye’nin her yerinde benzin mazot arttı. Evet da işte 7-8 liradan 10 liraya çıktı. O kadar arttı.
Bizde neden 20 lira 22 lira 23, 24 lira...
Şimdi arkadaşlar bakın tekrar söyleyeceğim daha önce söyledim tekrar ediyorum.
Bu aradaki zammın adı Erdoğan zammıdır.
Çünkü bugün eğer benzin mazot bu ülkede 9-10 lira değil de 20-22-23 liraysa o aradaki fark Erdoğan’ın merkez bankasına talimatla yaptırdığı yanlış işlerin bedelidir. Başka bir şey değildir.
İstanbul Ankara arasındaki otobüs bilet ücretinin yarısı Erdoğan zammıdır. Bu 300 lira değil 150 lira olacaktı bugün.
Son 7 ayda yaptılar bunu.
Bu fiyat artışlarının sebebi, Sayın Erdoğan’ın akıl dışı bilim dışı ekonomi deneyleridir .
Ve bütün bu millet deneyzededir arkadaşlar deneyzede.
Bu akıl dışı bilim dışı deneylerin şu anda bu millet bedelini ödemektedir.
Bu böyle gitmez Böyle bir şey olamaz.
Ekonominin bütün dengeleri bozuldu. Piyasada dengeler tamamen kayboldu.
Düşünebiliyor musunuz arkadaşlar şu kur korumalı mevduat hesabı var ya... Ben demiştim hazineyi devleti batırma projesidir demiştim hatırlayın.
Sadece 10 gün içerisinde ödedikleri rakam tam 11 milyar lira... Kur farkı adı altında. Eski parayla tam 11 katrilyon!
Bütçeden ne kadar ödediklerini geçen baktık açıkladılar. Ha onu da yarın karartabilirler .
Zaten ne zaman buradan bir şey açıklasan bakıyoruz dönüyoruz artık o verileri açıklamamaya başlıyorlar. Karartıyorlar dillendirmeyelim diye...
Ama biz başka kanallardan ulaşıyoruz.
Piyasada alışveriş eden kime sorsanız her şeyi size söylüyor her şeyi açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Bakın bir mukayese yapalım.
Tarıma verdikleri destek, bir yılın tamamında 29 milyar, sadece şu 10 günde kur korumalı mevduat hesapları için ödedikleri kur farkı 11 milyar.
Ben demiştim bu bir hazineyi batırma projesidir, devleti batırma projesidir diye.
Aynen gerçekleşiyor aynen.
Daha işin başındayız.
Kur korumalı hesap 700 milyarı geçti.
Bütün bankalara banka müdürlerine talimat gitti. Mevduat sahiplerini zorlayacaksınız diye.
Türk lirası parası var bankada diyor ki banka müdürü ya diyor yeni bir hesap çıktı diyor çok karlı diyor. Sizin diyor hesabınızı Türk lirasından dövize endeksli hale getirelim kura endeksleyelim hesabınızı diyor.
Yerli ve milli ekonomi politikası bu mu yahu? Hani yerlilik, hani millilik?
Siz zorla reklam yaparak kampanya yaparak zaten 3’te 1’e düşmüş Türk lirası hesaplarını, bankalarda Türk lirası tutan vatandaşlarımızı teşvikle destekle, gel senin paranı dövize endeksleyelim dolara endeksleyelim demek yerlilik mi? Millilik midir yahu ben buradan soruyorum tekrar.
Peki arkadaşlar bir başka soru var.
Daha ilk 10 günde 10 milyar ödediler değil mi? Bu hesapların vadesi doldukça ödeniyor bunlar.
90 günlük, 180 günlük, 360 günlük hesaplar...
Daha 90 günlük ilk hesapların vadesi doldu onun için bunu ödediler.
Daha fatura çok kabaracak. 100 milyarlarca lira...
Eğer diyelim ki döviz kuru şöyle 15, 16 lira oldu... Rakam 100 milyarı geçiyor.
17, 18 liraya doğru giderse felaket.
Peki şimdi soruyorum bu parayı nereden bulacaklar?
Mesela bu 11 milyar lira bütçede var mıydı böyle bir para. Yok. Bütçe koymadılar böyle bir şeye.
Kur korumalı mevduat hesaplarının kur farkı diye bütçede bir kalem yok arkadaşlar.
Bu parayı nereden bulacaklar nerden bulacaklar?
Para basacaklar. Evet sonunda para basarak bunu ödemek zorunda kaldılar kalıyorlar.
Ne diyorlar merkez bankası kaynaklarından diyorlar.
Ya siz merkez bankasına kaynak mı bıraktınız arkadaş. Tükettiniz eksiye düşürdünüz.
Merkez bankasının kaynağı nerede?
Para basma makinası...
Peki, Para basınca ne olacak? Enflasyon daha da artacak, kur daha da artacak.
Enflasyon, kur daha da artınca ne olacak? Kura endeksli mevduat hesaplarına daha da fazla kur farkı ödemek zorunda kalacaklar.
Peki daha da fazla artan kur farkını nasıl ödeyecekler?
Dönecekler merkez bankasına daha çok daha da çok para basacaklar.
Gittiğimiz yer bu yahu. İnanın felakete sürüklüyorlar ülkeyi.
Söylemiştim bakın artık bu ülke kronik yüksek enflasyon dönemine girmiştir demiştim değil mi?
Bakın eğer acilen yanlışlarından dönmezlerse acilen bu hatalardan geri adım atmazlarsa bu ülke yarın kronik yüksek enflasyon değil hiperenflasyon dönemine girer arkadaşlar.
Allah korusun.
Para pul olur yahu para pul olur.
Tam bir enflasyon ve devalüasyon sarmalıdır bu bakın. Tam bir borç sarmalıdır bu.
Akıl alır gibi değil.
O kadar uyardık. İlk günden uyardık uyarıyoruz.
20 Aralık’ta açıkladılar ben 21 Aralık’ta Polatlı Ticaret Sanayi Odasında dedim. Bu ülkeyi felakete sürükleyeceksiniz dedim.
Dikiş tutuyor mu? Zam üstüne zam zam üstüne zam. Enflasyon üstüne enflasyon.
En çok kim mağdur oluyor arkadaşlar en çok kim mağdur oluyor? Bizim dar gelirli sabi gelirli vatandaşlarımız. Emeklilerimiz, asgari ücretle geçinmeye çalışanlar.
Bütün yevmiye ile bahşişle gündelikle geçinmeye çalışana arkadaşlarımız... Evet, bu servet transferi arkadaşlar tarihimizin en büyük transferlerinden biri. Peki transfer nereden nereye transfer?
Dar gelirliden, yoksuldan alıp, bir avuç varlıklı insana transfer!
Bedelini hep biz ödüyoruz.
Gerçekten akıl alır gibi değil, akıl alır gibi değil...
Benim vatandaşım gidecek bakkaldan peynir alırken zeytin alırken fırından ekmek alırken pide alırken, manavdan domates alırken salatalık alırken KDV ödeyecek, Elektrik yakacak evinde elektrik Yüzde 18 KDV ödeyecek, Doğal gaz alacak yüzde 18 KDV ödeyecek, Bütün o vergilerden siz bunu toplayacaksınız bir avuç bankada parası olan vatandaşa, O da yetmeyecek bir de üzerine merkez bankasına par bastırıp ödeyeceksiniz.
Merkez bankasına para bastırdığınız anda ne oluyor? Bütün toplumun cebindeki parayı çalmak anlamına geliyor.
Enflasyon budur arkadaşlar enflasyon, tüm toplumun cebindeki paradan çalmaktır .
Gerçekten akla hayale sığar gibi değil.
Yoksuldan alıp zengine transfer gerçekleşiyor şu an Türkiye’de...
Ve bakıyorum, düşünüyorum diyorum ki Hey gidi garip gureba dostu Erdoğan hey! Ne oldu sana yahu?
Kimler girdi aklına? Hangi çıkar çevreleri aklını çeldi de böyle bir işlere kalkışıyorsun diye soruyorum buradan yahu.
Şu anda yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin yapıyorsun. Farkında değil misin diye soruyorum buradan kendisine.
Tarih şahittir ki, biz uyardık. Yapmayın dedik. Yazıktır günahtır dedik.
Bugün yine söylüyorum zararın neresinden dönülse kardır diyorum bitirin şu işi diyorum.
Dinlemediler, dinlemiyorlar. Gözlerini karartıp yanlışta ısrar ediyorlar. Gerçekten yazıklar olsun.
*****
Değerli basın mensupları,
Bu İktidardaki otoriter ittifak, göz boyayarak sorunları çözeceğini sanıyor. Sorunlar yoktur deyince sorunların ortadan kalkacağını zannediyor.
Hatırlayın, aralık ayında asgari ücrete yapılan zammı ballandıra ballandıra anlatmışlardı, değil mi?
Hatta Beştepe’de kameraların karşısına çıkıp, işi şova bile döndürmüşlerdi. Aynı gün ben ne demiştim?
“Türkiye kronik yüksek enflasyon dönemine girdi” demiştim. “Bu maaş zamları daha ocak ayı bitmeden eriyecek” demiştim.
Ne oldu? Maalesef haklı çıktım. Beştepe yapımı yerli ve milli kriz katmerlenerek devam etti.
Buyurun... Şu son üç aylık sonuçlara bakalım. Üç aylık enflasyon ne kadar olmuş? TÜİK’in makyajlı enflasyonu. Yüzde 22. Sadece üç ayda yüzde 22 asgari ücret erimi durumda.
Peki, bu dönemde memura verilen zam ne kadardı? %7.
Sadece üç ayda TÜİK’in makyajlamaya, örtmeye çalıştığı enflasyon yüzde 22, memura verilen zam yüzde 7.
E hani, sözüm ona emekliyi, memuru, dar gelirliyi enflasyona ezdirmeyeceklerdi.
Ne oldu? Ezdirdiler. Maaşlar eridi, bitti, gitti.
Maaş zammı kuş oldu, uçtu gitti.
Bugün buradan hükümete acil bir çağrıda bulunuyoruz:
1 Temmuz’dan itibaren maaşların güncellenmesi artık şart oldu.
Yine bayram yaklaşıyor. Sizin ta kaç yıl önce ilan ettiğiniz bayram ikramiyesinin üzerine koya koya sadece bir 100 lira fark koydunuz yahu.
Enflasyondan haberiniz yok mu? Duymuyor musunuz?
Emeklilerimizin içinde bulunduğu zor hayat şartlarını görmüyor musunuz?
Hem bayram ikramiyesinin anlamlı bir şekilde artırılması artık şarttır hem de 1 Temmuz’dan itibaren tüm Türkiye’deki sabit gelirli vatandaşlarımız, asgari ücret dahil maaşlarının gözden geçirilmesi artık zorunludur.
Çünkü hesap kitap tutmuyor.
Yılbaşında açıkladıkları hiçbir hedefi tutturmadılar tutturamıyorlar.
Bakın bu kararı açıklarken hükümete sesleniyorum; yönettiğiniz ülkede gerçek enflasyonun yüzde 140’larda olduğunu da unutmayın.
Millet sizin kararınızı açıklamanızı bekliyor. Daha fazla bekletmeyin milleti. Açıklayın artık şu kararınızı.
Kararınızı açıklarken de yönettiğiniz ülkede gerçek enflasyonun %140’larda olduğunu unutmayın.
1 Temmuz’da mutlaka gerekeni yapın ve hayatın çok pahalı olduğunu, gerçek enflasyonun yüzde 140’ı geçtiğini de unutmayın.
Açlık sınırının 5 bin liraya, yoksulluk sınırının da 17 bin liraya ulaştığını sakın unutmayın.
*****
Değerli Arkadaşlar,
Evet sorunlar büyük. Bir krizden bir başka krize ülke olarak savruluyoruz.
Ancak şunu da söylemek istiyorum ki, seçimden sonraki dönemle ilgili hiç endişeniz olmasın, biz düzelteceğiz. Bu iş çözülecek.
Bu bizim işimiz.
Bunu biz çözeriz.
2 tane büyük krizi çözdük bunu da çözeriz.
Ekonomi, finans ve istihdam alanındaki eylem planımızda 119 madde sıraladık. Bu krizi nasıl çözeceğimizi teker teker anlattık.
Artık vatandaşımız bu çileye bir son diyecek.
Bakın görün, enflasyonu tek haneye yeniden düşüreceğiz.
İlk başlarda da inanmıyorlardı ha, yapamazsınız diyorlardı. Kimse düşürememiş siz mi düşüreceksiniz diyorlardı. Yaptık.
Bu sefer daha iyisini yapacağız yine yapacağız. Evelallah yapacağız. Asgari ücret, açlık sınırının altında kalmayacak arkadaşlar.
Çünkü biz, halka hizmet edeceğiz.
Milletin sofrasındaki ekmeği büyüteceğiz.
Ücretlilerin üzerindeki vergi yükünü hafifleteceğiz.
Yoksuldan alıp zengine veren bu kur korumalı mevduat uygulamasına da son vereceğiz. Devleti batırma kampanyasına noktayı koyacağız.
Bakın arkadaşlar,
Bunlar sadece şu son 3 ayda bütçeden tam 85 milyar lira faiz ödemesi yaptılar. Eski parayla 85 katrilyon.
Maç sonu bütçe rakamları açıklandı ya oradan söylüyorum bu rakamları.
Bunları söylemekten de korkuyorum yarın bütçe mütçe hiçbir şey açıklamayacaklar. Üzerini örtecekler diye de bir yandan korkuyorum yani.
Çünkü foyaları ortaya çıkıyor.
Tekrar ediyorum, tarıma, çiftçiye bir yılın tamamında ayırdıkları bütçe 29 Milyar TL.
Sadece yılın ilk üç aydında ödedikleri rakam sadece 85 milyar.
Hey gidi faiz düşmanı Erdoğan hey!
İnanılır gibi değil ya. İyice şaşırdılar. Ne yaptıklarını bilmiyorlar.
Hani sen faizle mücadele edecektin, hani faizler yüzde 6- 7 iken yüksek faizi savunmak vermek vatana ihanettir diyordun.
Faizler yüzde 6-7 iken yüksek faiz vatana ihanettir diyordun.
Şu anda sana dorudan bağlı hazinenin ödediği faiz yüzde 25. O yüzde 25 faizin adını nasıl koyacağız?
Yüzde 6-7 faiz vatana ihanetse şu anda Sayın Erdoğan’ın ödediği yüzde 25 faizin adını nasıl koyacağız. Ben kendisine soruyorum. Kendisi isim bulsun bakalım buna.
Yüzde 25 faizi ödemek ödetmek neymiş kendisi koysun. O yüzde 25 faiz işte sıçrayınca hazine faizi bahsettim 185 milyar hazinenin ödediği faiz arkadaşlar.
Hazine ödüyor bunu.
Sadece ilk 3 ayda ne oldu? Benim alanım ekonomi, ekonomistim. Ne oldu?
Ya bilmeyebilirsin her şeyden anlamayabilirsin...
Bir ülkenin Cumhurbaşkanı her şeyi de bilmek zorunda değildir zaten. Ama bilenlerle çalışacaksın yahu. Dürüst ve ehil kadrolarla çalışacaksın.
Bilmiyorsan bilenlere soracaksın, inatlaşmayacaksın. İnadına ben şöyle yapacağım böyle yapacağım demeyeceksin.
Çünkü senin inadının bedelini bu millet ödüyor yahu başkası ödemiyor ki.
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin ne para politikası ne kredi politikası ne de maliye politikası kaldı.
Milyonlarca insanın parasını, bir avuç varlıklıya transfer etmek üzerine bir sistem kurdular.
Kurdukları sistem o kadar çarpık ki, bu sistemde yoksullar, zenginlere “hayırseverlik” yapıyor.
İlk açıklarken demişti değil mi? Mevduat sahiplerinin bankada parası olanları kurdaki artış karşısında mağdur olmamaları için biz bu kur korumalı mevduat hesabını getiriyoruz demişti.
Yahu kusura bakmayın da oradaki bir avuç bankada parası olan kur artınca mağdur oluyor da kur arttığında benzine 20 lira mazota 23 24 lira ödemek zorunda olan benim şoför arkadaşım mağdur olmuyor mu?
Bir avuç mevduat sahibi, bankada para sahibi kur artınca mağdur oluyor da memleketine gitmek için gidiş geliş 600 lira ödemek zorunda olan benim üniversite öğrencisi arkadaşım mağdur olmuyor mu?
Madem kur artışı mağduriyete sebep oluyor herkesin mağduriyetini gider.
Niye bir avuç parası olanın mağduriyetiyle ilgileniyorsun da 84 milyonun mağduriyetiyle ilgilenmiyorsun?
Daha önce de söyledim, bir kez daha vurguluyorum.
Devleti batırma projesine iktidara geldiğimiz ilk gün son vereceğiz. Bu işin başka yolu yok.
Bu milletin parasını faize gömen zihniyeti ilk seçimlerde müsait bir yerde indireceğiz.
Değerli Arkadaşlar,
Ben şimdi sözlerimi burada sonlandırıyorum. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Sözü, soru sormak isteyen basın mensuplarına bırakıyorum.