Ali Babacan’ın 28 Mayıs 2.Tur Seçimine İlişkin Açıklama "Sefalet mi zenginlik mi?"
Değerli vatandaşlarım,
Çok üzgünüm, ama aynı zamanda çok kızgınım.
Türkiye’ye yazık oluyor. Ülkemizin güzel insanlarına yazık oluyor.
Son yıllarda “Ekonomi düzelir mi? Sizce nasıl olacak?” diye bana soranlara, içim acıyarak hep dedim ki; “Maalesef, iyiye gitmeyecek”.
Soranlara dedim ki; “Hukuk olmadan, eğitim olmadan ekonomi olmaz!”
Dedim ki, “Ekonomide kötü kararların, sonucu da kötü olur.”
Bunu her zaman bilgi ve tecrübeye dayanarak söyledim.
Bugünkü iktidarın ekonomide yaptığı geçici pansumanların hiçbirisinin çözüm olmadığını, hatta yarayı derinleştirdiğini söyledim.
“Haklı çıktım” diyemeyeceğim, çünkü haklı olduğumu zaten herkes biliyordu.
Hükümetin baskı altında tutmaya çalıştığı Dolar son 5 yılda 4 katına çıktı.
TÜİK’in düşük göstermeye çalıştığı enflasyon bile, son 5 yılda fiyatların tam 4 katına çıktığını gösteriyor.
Merkez Bankası’nın dolu kasası boşaldı, üstüne 75 milyar dolar da borca battı Merkez Bankası.
Cumhurbaşkanı ülke ülke gezip borç para aradı bu memlekette.
Bu iktidar ekonomimizi gerçekten mahvetti. Perişan etti.
*****
Kıymetli vatandaşlarım,
28 Mayıs’ta yeniden sandığa gidiyoruz.
Erdoğan’ın son beş yıldır yaptıklarını bilerek, sizlere önümüzdeki tehlikeyi anlatmak istiyorum.
Bunları sizi korkutmak için anlatmıyorum. Bilgi ve tecrübelerime dayanarak, olacakları apaçık gördüğüm için anlatıyorum.
Ülkesini seven bir vatandaş olduğum için, sorumluluk bilinciyle anlatıyorum.
28 Mayıs’ta önümüzde iki seçenek olacak.
Ya Sayın Kılıçdaroğlu kazandığında, biz kazandığımızda, “zenginlik” gelecek.
Çünkü nasıl çalışacağımızı, neler yapacağımızı gayet iyi biliyoruz. Bunları yazılı taahhütler olarak açıkladık.
Fakat, Sayın Erdoğan kazandığında, hiçbir şey iyiye gitmeyecek.
İnanın daha kötü olacak.
Erdoğan, seçim öncesi maaşlara yaptığı zamlarla, vatandaşlarımıza yalancı bir “bahar” vadediyor.
Gerçek şu ki; plansız programsız işler yaparak, seçimlerden sonra hepimizi “kara kışın” ortasına götürecek.
Türkiye’nin en fakir günlerinin müsebbibi olacak.
Yaşadığımız pahalılık artarak sürecek.
Neden? Çünkü enflasyonla mücadele edecek tek bir politikaları yok. İş bilen kadroları yok. Olsaydı, bu sorunu çoktan çözmüşlerdi zaten.
Üzülerek söylüyorum, enflasyon artacak.
Hani vatandaşlarımız soğan, patates diyor ya, Allah korusun taneyle soğan aldığımız günler gelecek.
Zaten meyve sebzeyi taneyle almayı da bu son 5 yılda öğrendik.
Bulguru, pirinci, çayı, yağı zorlanarak aldık, alacağız. Daha da zor olacak.
Hele hele et, tavuk gibi gıdaları almak çok çok zorlaşacak.
Çocuklar, peynire, yoğurda, süte, proteine ulaşamayacak erişemeyecek. Çocukların gelişimi eksik kalacak.
Bu yönetim devam ettiği sürece, yoksulluk gittikçe artacak.
Gelir dağılımındaki adaletsizlik öyle büyüyecek ki, daha da zenginleşen küçük bir grup, ülkenin geri kalanının üstüne basa basa yükselecek.
“Altta kalanın canı çıksın” dercesine… Soluksuz kalacağız.
Nisan ayı itibariyle açlık sınırı 10 bin lirayı geçti.
Seçim geliyor diye artırdıkları asgari ücret var ya; işte o asgari ücret, şu anda açlık sınırının bile altında kaldı.
Önümüzdeki 5 yıl, bugünden çok daha ağır bir tabloyla karşılaşacağız.
Açlık sınırının çok kısa süre içinde 20 bin liranın üzerine, hatta birkaç yıl içinde ise 50 bin liraya çıkacağını göreceğiz.
Alnının teriyle, bileğinin gücüyle geçinen vatandaşlarımızın hayatı gittikçe zorlaşacak.
Bu iktidar devam ederse… İşsizlik artacak.
Zaten çalışanların çoğu, insan onuruna yaraşır bir ücret almıyor şu anda.
Ve Erdoğan kazanırsa; işsizlik katmerleneceği gibi, çalışan nüfus da ezilmeye devam edecek.
*****
Değerli vatandaşlarım,
Ekonomide derhal bir değişim olmazsa, şu anda finans sektöründe yaşanan sıkışma, bir patlamaya dönüşür.
Bu durum, sanayide de büyük bir çöküşe sebep olur.
Evet, tam bir ekonomik dehşet yaşarız.
Her seferinde söylediğim bir gerçeği bir kez daha tekrar etmek istiyorum:
Faizleri düşürdük diyorlar.
Oysa, bugünkü iktidar, devlet bütçesinden tarihin en yüksek faizini ödeyen iktidar oldu.
Bankalar kredi vermeyi neredeyse tamamen durdurdu. Kredi alabilenlerin ise ödediği faiz ise %35, %40, %50…
Her birimiz bu faiz yüküyle daha da fakirleşiyoruz.
Erdoğan’ın kazanma ihtimali dahi ülkenin iflas riskini, risk primini artırdı.
Pazartesi Salı gördük piyasaları.
Sadece kazanma ihtimali bile ülkemizin risk priminin 700 baz puanın üzerine çıkmasına yol açtı.
Risk primin artması demek, dış borç bulmakta zorlanmak demektir.
Borç bulunsa bile, tefeci faiziyle borçlanmak demektir.
Erdoğan’ın kazanması demek, ülkemizin kaynaklarının, kendi tabirleriyle, faiz lobisi tarafından sömürülmesi demektir.
Erdoğan’ın kazanması, Türkiye’nin 70 cente muhtaç olduğu günlerin de gerisine düşmesi demektir.
Erdoğan’ın kazanması demek, yolsuzluk ve kara paranın artması demektir.
Bakın, bunların hiçbirisi şaka değil.
Mesele, sadece benim sadece sizin hayatınız değil, mesele torunlarınızın çocuklarına kadar borçlanacağımız berbat bir gidişat.
Erdoğan’ın kazanması, akaryakıtın bulunamaması, ameliyathanelerde gerekli malzemelerin bulunamaması demektir.
Erdoğan’ın kazanması, savunma sanayimiz için gereken dövizin bulunamaması, ülke güvenliğinin zafiyete uğraması demektir.
Ve kendi milli paramız.
Sürekli yerli-milli diye herkese parmak sallayan Erdoğan, bu milletin parasını pula çevirdi zaten.
Paramız, itibarını tamamen yitirdi.
Şu an büyük bir dalavere ile, arka kapıdan sattıkları dolarla ve altınla dövizi baskılıyorlar.
Yani bizleri borca sokarak, çocuklarımızı torunlarımızı dahi borca sokarak Doları Euro’yu belli bir seviyede tutmaya çalışıyorlar.
Buna rağmen kurlar artmaya devam ediyor, farkında mısınız?
Erdoğan kazanırsa, doların artması Euro’nun artması kaçınılmaz arkadaşlar, kaçınılmaz!
Ha Erdoğan kazandıktan sonra, resmi dolar kurunu zorla baskı altında tutmaya çalışırsa, bu sefer de 1980 öncesi olduğu gibi dövizde karaborsa oluşması kaçınılmaz!
Zaten şimdiden, Merkez Bankası’nın dolar fiyatı ile Kapalı Çarşı’daki dolar fiyatı arasında fark oluştu.
Böyle bir ekonomiye yatırımcı gelmez, yeni yatırım olmaz. İhracatçı planlama yapamaz, büyüme olmaz, işsizlik azalmaz.
Erdoğan kazanırsa, ülke her geçen gün daha da içine kapanacak, yoksulluk daha da artacak.
Bunu görüyorum.
Tecrübemle ve daha önce yaşadıklarımla biliyorum.
*****
Değerli izleyenler;
Bugüne kadar sizlere hep doğruları söyledim.
2002-2015 arasında, demokratikleşme çabalarıyla beraber, ekonomideki yükselişimizi hatırlayalım.
Ev almak, araba almak, çocuklarınızı okutmak, gençlerin kendi harçlıklarıyla yurtdışında tatile gitmesi bunlar sıradanlaşmıştı.
Çoğu vatandaşımız bunları yapabiliyordu.
IMF’e olan borcumuzu bitirmiştik. Paramızdan altı sıfırı atmıştık. Dolar kuru ortalama 2 lira civarında devam ediyordu.
O dönemde dünyanın parlayan yıldızı olmuştuk ekonomide. Hatta krizde olan ekonomilere, “Türkiye modeli” olarak bizim başarılarımız gösteriliyordu.
Bugün de karşınıza bu birikimle çıkıyorum.
Bırakın o parti, bu parti, şu parti meselesini.
Bırakın sürekli dini ve milli değerlerimizi istismar eden siyaseti.
Şu an Türkiye, en önemli yol ayrımlarının birinin önünde duruyor.
Siz karar vereceksiniz.
Tekrar ediyorum; vereceğiniz karar, sadece benim veya sizlerin hayatlarını değil; torunlarımızın, torunlarımızın çocuklarının hayatını belirleyecek.
Boş hamasetleri, ne olur, elinizin tersiyle itin.
*****
Bakın, ben sadece bir siyasi partinin genel başkanı olarak değil, aynı zamanda bu ülkenin “vatansever” bir evladı olarak, özetle diyorum ki;
Erdoğan’ın kazanması, zam yağmuru demektir.
Erdoğan’ın kazanması, yokluk, yoksulluk demektir.
Erdoğan’ın kazanması, orta direğin tümüyle çökmesi demektir.
Erdoğan’ın kazanması, paramızın pul olması demektir.
Erdoğan’ın kazanması, dövizde karaborsa demektir.
Erdoğan’ın kazanması, tefeci faiziyle borçlanma demektir.
Erdoğan’ın kazanması, çocukların et, tavuk, peynir yiyememesi demektir.
Erdoğan’ın kazanması, kıtlık ve kuyruk demektir.
Erdoğan’ın kazanması, dünyadan kopma, içe kapanma demektir.
Erdoğan’ın kazanması, tek tek her birimizin fakirleşmesi, ülkemizin dünya ekonomisindeki yerinin ve ağırlığının gerilere düşmesi demektir.
Erdoğan’ın kazanması, demokrasimizin üstüne toprak atılması demektir.
Erdoğan’ın kazanması, tıpkı son birkaç senede olduğu gibi, kapı kapı yabancı devletlerin ayağına gidip para dilenmeye devam edilmesi demektir.
Erdoğan’ın kazanması…
Ulusal birliğimizin, ekonomik bağımsızlığımızın tehdit altına girmesi demektir.
Bu bir milli güvenlik meselesidir.
*****
Değerli vatandaşlarım,
Bütün bunları düşünmeyin, duymayın diye sizi sürekli olarak terörle ve inanç özgürlüğünüzü kaybetmekle korkutuyorlar.
Biz, teröre de geçit vermeyiz, kazanımlarımızı kaybetmeye de izin vermeyiz!
Bu asılsız, bu gerçek dışı propagandaya asla inanmayın.
Geçmişte kalan, kimsenin kabul etmeyeceği yasakların korkusuyla geleceğinizi karartmayın!
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.