SINDIRGI İLÇE KONGRESİ
Değerli yol arkadaşlarım,
Balıkesir İl Teşkilatımızın, Sındırgı İlçe Teşkilatımızın çok değerli başkanları,
Siyasi partilerin, sivil toplum kurumlarımızın değerli temsilcileri,
Değerli muhtarlarımız,
Değerli teşkilat mensuplarımız,
Sındırgı’nın demokrasiye ve atılıma hasret kalmış kıymetli insanları,
Kıymetli basın mensupları,
Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız,
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyor, Yörükler diyarı Sındırgı’da gerçekleştirdiğimiz 1. Olağan Kongremize hoş geldiniz diyorum.
*****
Değerli Arkadaşlarım
Buraya Çanakkale’den geldik. Büyük Zaferin 107. yıl dönümünde Çanakkale Şehitliği’ni ziyaret ettik sonra Balıkesir’e geldik.
Birinci Dünya Savaşı’ndaki kahramanlarımızı minnetle yad ettik.
Ve dün anıtlıkta gezerken mezarları, şehitliği ziyaret ederken gördük ki Sındırgı’dan çok sayıda şehidimiz var Çanakkale’de.
Yolda Bigadiç’e uğradık, gördük ki Bigadiç’ten çok sayıda şehidimiz var. Balıkesir’in tümünden şehitlerimiz var.
Tüm Anadolu’dan Trakya’dan şehitlerimiz var.
Ben, bu vesileyle, Çanakkale Zaferi’nin 107. yıl dönümünü bir kez daha kutlarken; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Çanakkale’de tarihin akışını değiştiren tüm kahramanlarımızı rahmetle anıyorum.
*****
Değerli arkadaşlar,
Büyük fedakârlıklarla kurulan, yüzüncü yılına yaklaşan Cumhuriyetimizi, özgürlükle, adaletle ve zenginlikle buluşturmak için durmadan çalışıyoruz.
Geçtiğimiz hafta DEVA Partisi’nin kuruluşunun ikinci yılını kutladık. Hafta boyunca, tüm Türkiye’de vatandaşlarımızla bir araya geldik.
Sokak sokak, mahalle mahalle komşularımızla buluştuk. Her yerde vatandaşlarımızın sıcak yoğun ilgisiyle, sevgisiyle karşılaştık.
Halkımızın bizden beklentilerini dinledik ve gözlerindeki umudu gördük.
Hem sıkıntıları dinledik Türkiye genelinde hem de vatandaşlarımızın bizden beklentilerini tavsiyelerini dinledik.
Balıkesir’de, İstanbul’da, İzmir’de, Denizli’de, Adana’da, Konya’da, Gaziantep’te, Batman’da, Samsun’da, Rize’de, Erzurum’da, Kayseri’de ...; tüm Türkiye’de, her yerde aynı yoğun ilgiyle ve destekle karşılandık.
Bakın arkadaşlar, Türkiye’nin bütün coğrafyasında aynı umutla ve aynı mutlulukla karşılanmak her siyasi parti için nasip olacak bir konu değil.
Biliyorsunuz siyasi partiler genelde ülkenin belli coğrafyalarında daha yoğun destek görürler. Ama başka coğrafyalara gittikleri aman destek biter.
İşte biz farklıyız. İşte biz Türkiye’nin her sathında, 81 ilin tamamında destek gören ilgi gören bir siyasi partiyiz.
Bunu başardık.
Hiç kimseyi kutuplaştırmadan, toplumun hiçbir kesimini ayrıştırmadan siyaset yaptık, yapıyoruz ve Türkiye’nin partisi olmayı hamdolsun başardık.
Bu 2 yılda milletimizin gündeminden hiçbir zaman sapmadık. Halkımız neredeyse biz orada olduk.
Sorunlar neredeyse biz o sorunları yaşayan vatandaşlarımızın yanında olduk.
Bu 2 yılda gece-gündüz, üzerimizdeki bu ağır ve önemli sorumluluğun bilinciyle çalıştık.
Her şeyden önce Türkiye’de siyasetin dilini değiştirdik dilini. Biliyorsunuz,
Bağıran, küfreden, hakaret edenlere karşı, hamasetle siyaset yapanlara karşı, DEVA Partisi’nin nezaketini ve bilgisini konuşturduk.
Hiçbir zaman boş konuşmadık. Konuştuğumuz her şeyin altı dolu oldu. İstişareye ve ortak akla önem verdik.
Çok ve boş konuşarak değil, meydanlarda nutuk atarak değil; dinleyerek ve çalışarak siyaset yapılacağını herkese gösterdik.
Az önce Balıkesir merkezden buraya gelirken Bigadiç’te şöyle bir mola verdik. O dağ tarafına gidip gelen araçların durduğu yerin önündeki bir kahvehane de vatandaşlarımızla şöyle bir sohbet ettik.
Oturur oturmaz birisi sayın başkanım, haydi konuş dedi. Ben de dedim ki, biz dinlemeye geldik. Konuşan nasıl olsa çok. Sizi dinleyeceğiz, öğreneceğiz ki sorunlarınıza, dertlerinize derman olacak çalışmaları yapabilelim.
Siyasette değerli arkadaşlar laf üretmekten kolay bir şey yok.
Mikrofonu alıyorsunuz elinize başlıyorsunuz konuşmaya. Bedava ...
Siyasette zor olan iş üremek iş. Bu memleket için faydalı bir şeyler üretmek.
Biz çok şükür bu iki yılda, milletimizin her bir kuruşuna sahip çıkacak şekilde hükümeti yakından izledik, gözledik.
Ekonomi yönetiminin içine düştüğü gafleti genel başkan seviyesinde ilk biz gündeme getirdik.
Merkez Bankası’nın 130 milyar dolarlık döviz rezervinin cayır cayır satıldığını halkımızla ilk biz paylaştık. Oradan duydu Türkiye.
Partili cumhurbaşkanı ve akraba bakanın el ele verip, ülkenin merkez bankasını nasıl borca batırdıklarını tüm Türkiye’ye anlattık.
Merkez Bankası’nın Türkiye’nin kara günleri için biriktirdiği o yedek akçeleri nasıl bir günde sıfırladıklarını, daha pandemi Türkiye’de başlamadan nasıl tükettiklerini vatandaşımızla paylaştık.
Biraz önce sındırgı ilçemizin hesabını ilgili arkadaştan dinledik değil mi? Gelirle gideri dengelemişler ve borç sıfır.
Koskoca ülkenin Merkez Bankası ve o Merkez Bankası’nı talimatla yöneten hükümet bizim şurada Sındırgı ilçemizin hesap denkliğini becerememiş yahu.
Açığa düşürmüşler açığa.
Bir ülkenin Merkez Bankası borçlu olur mu yahu. Bir ülkenin para basan kurumu siz nasıl oldu da siz borca batırdınız diye biz soruyoruz onlara.
Ve bakın, 1 yıldan fazla bir zamandır soruyoruz onlara. Şu 130 milyar dolar nerede arkadaş, açıklayın diyoruz. Bu para değil ki.
Nerede bu devletin parası nerede bu milletin parası?
Bu döviz rezervlerini ne yaptınız? Diyoruz.
Tek kelime ile izah edemediler bugüne kadar. Bir tek kelime ile.
Yok.
Ama inşallah iktidara geldiğimiz gün kalkın oradan diyeceğiz. Oturacağız, hesap kitapları ortaya koyacağız.
Vatandaşın 130 milyar doları nereye nasıl tüketilmiş, kime hangi kurdan satılmış hepsini ortaya çıkaracağız, hepsini...
Kaçış yok.
Biz kurulduğumuz günden bu yana her gün yaşanan hukuksuzlukları haykırdık.
Kadınların, gençlerin, çitçimizin, esnafımızın binlerce insanın sesi olduk.
Tüm bu yaşananların; ekonomik krizin, siyasi krizin, hukuk krizinin tek bir sorumlusunun olduğunu söyledik.
Sorumlu olan şu an da Türkiye’yi yöneten bu otoriter ittifaktır. Sorumlu olan bütün yetkiyi ben kendi elimde toplayacağım, tek imzayla aklıma geleni yapacağım diyen tek yetkili olan aynı zamanda tek de sorumlu olan kişidir.
Ama maalesef bütün bu hataların bütün bu yanlışların bedelini bu koskoca millet ödüyor.
Yazık, günah. Değerli arkadaşlar;
Biz sadece şikâyet edenlerden olmadık. Sadece sorunlara işaret edenlerden olmadık.
Vatandaşlarımız zaten biliyor, yaşıyor. Biz aynı zamanda çözüm ürettik.
Hükümete sürekli tavsiyelerde bulunduk. Şunu şöyle yağın, bunu böyle yapın. Bilmiyorsunuz dedik.
Ama bir gün Sayın Erdoğan çıktı ne dedi beni kastederek, “Bir de çıkmış bana ders vermeye çalışıyor” dedi.
Ama derse ihtiyacı var.
Yönetemiyor, bilmiyor, bilenlerle de çalışmıyor.
Koskoca devleti yönetiyorsunuz. Bu koskoca devlet ancak ehil, dürüst kadrolarla yönetilir. Başka türlü yönetemezsiniz.
Hem işini bilen hem de dürüst kadrolarla ülke yönetilir.
Bir ülkenin üst düzey siyasi kadroları, üst düzey bürokrasi kadroları tek tek hem işini bilen hem de dürüst insanlardan oluşturulmak zorundadır.
Başka türkü yapamazsınız. Başka türlü ülkeyi krizden krize savurursunuz. Şu an da maalesef ülkenin içerisine düştüğü durum da bu.
Biz hiç durmadık. Siyaseti sadece laf üretmek değil, siyaseti iş üretmek olarak gördüğümüz için her konuda eylem olanları hazırladık.
Türkiye tarihinde eşi benzeri görülmemiş çalışmalarla vatandaşımızın karşısına çıktık.
Ülkemizin taa dijital dönüşümünden tutup da teknolojisinden tutup da sosyal politikaları, ekonomi politikalarına kadar eylem planı ürettik.
Hazırladığımız eylem planlarımızla birlikte iktidarımızın ilk 90 gününde ilk 180 gününde ve ilk 360 gününde neler yapacağımızı tek tek belirledik ve kamuoyu ile paylaştık.
Atacağımız her adımı bütçesini hesap ettik. Bütçesini hesap etmediğimiz hiçbir konuda biz söz vermiyoruz. Hiçbir konuda.
Öyle bol keseden atmak bizde yok. Tutamayacağımız sözü vermek bizde yok. Bizden onu beklemeyin.
Biz az sayıda söz veririz ama ne söz verirsek de tutarız.
Çok şükür.
Bizde öyle boşa atıp tutmak yok, boş laf yok.
Bakın ilk eylem planımızı tarım konusunda açıkladık. Tarım eylem planı.
Nerede açıkladık?
Çukurova’da bir başka tarım bölgemizde çiftçiliğin yoğun yapıldığı bir bölgede Tarım eylem planımızı açıkladık.
Çünkü biliyorduk ki ilk adımı toprağa atmamız gerekiyor. 20 eylem planından birincisini tarım da açıkladık.
Gerçekten şu anda Türkiye’nin tarımı çiftçiliği can çekişiyor. Hayvancılıkla uğraşan üreticilerimizin yaşadıklarını gayet iyi biliyoruz, görüyoruz.
Gübre fiyatlarını sizlere anlatmama gerek yok. Biliyorsunuz, yaşıyorsunuz.
Az önce uğradığımız kahvedeki çiftçimiz dedi ki; 30 dönüm buğday ektim, 1 kg bile gübre kullanamadım dedi.
Şimdi gübre kullanmayınca verim düşecek, ürün azalacak. Nasıl geçinecek bu çiftimiz.
Sadece gübre fiyatları değil ki. Mazot, ilaç, tohum...
A’dan Z’ye her şeye zam geldi, her şeye.
Çiftçimiz zarar ediyor, ne kadar çok üretirse o kadar çok zarar ediyor.
Partimiz kuruldu kurulalı 75 vilayete gittim. Yüzlerce ilçeyi gezdim. Kars’tan Ardahan’dan tutun Ege’nin verimli topraklarına kadar. Çukurova’dan tutun Diyarbakır’ın Urfa’nın tarım sahalarına kadar. Her yere gittim.
Kaç tane çiftçimizden şunu duydum. Sırf komşumuzdan, köydeki akrabalarımızdan utanmamak için ekip dikiyoruz. Yoksa para kazandığımızdan değil. Zarar ediyoruz çiftçimiz. Zarar zarar nereye kadar?
Borçlar durmadan birikiyor, bir de hacizler geliyor Tarlaya haciz, traktöre haciz...
Ben 11 yıl Ziraat Banka’sından sorumluydum. 11 yıl bu ülkenin ekonomisinin başında oldum.
Biz çiftçimizin traktörüne haciz diye bir şey uygulamadık yahu. Böyle bir şey asla olmadı.
Çünkü şu anda ülkenin ekonomisini yönettiğini zannedenler, şu anda sözüm ona bakanlık yaptığını zannedenler, inanın gelin burada Sındırgı’da 20 metrekarelik bir dükkânı işletecek beceriye sahip değil arkadaşlar.
Yapamazlar.
Bakın rafı dolu sıfır borçla bir dükkânı emanet edin, ya arkadaş sen bunu 1 sene çalıştır 1 sene sonra getir hesabı diyelim batırırlar, yapamazlar. Bunu beceremeyecek insanlar şu an ülkeyi yönetmeye çalışıyor yahu.
İnşallah ilk seçimde ilk sandıkta hep beraber göndereceğiz. Hep beraber yapacağız bunu.
Şimdi biz ne yaptık. Tarım eylem planımıza 56 tane madde yazdık. Diyorum ya biz sadece sorun konuşmuyoruz sorunları tabi ki tespit ediyoruz, tabi ki dillendiriyoruz.
Çiftçimizin sesi olmaya çalışıyoruz. Çiftçimizin sesini Ankara duysun, meclis duysun, Külliye, Beştepe duysun istiyoruz.
Tabi ki sorunları dillendireceğiz ama çözüm önerilerimizi hemen ortaya koyuyoruz. Bakın bu böyle çözülür, bunu yapın diyoruz.
Tam 56 maddelik eylem planı..
Tabi 56’sını saysam akşama kadar buradayız. Ama şöyle önemli bir 4-5 tanesini sizlere söyleyeyim.
Biz ne dedik eylem planımızda iktidara geldiğimiz ilk günden itibaren
Gübre maliyetinin tam yarısını yüzde 50’sini devlet olarak biz karşılayacağız dedik. Yarısı bizden dedik.
Çiftçimizin elektrik maliyeti ile ilgili özel, düşük bir tarife uygulayacağız dedik.
Sulamada kullanılan elektriğin tarifesini özel düşük bir tarife ile yapacağız dedik.
Mazottaki her türlü vergiyi kaldıracağız çiftimiz mazot alırken vergi diye bir derdi olmayacak dedik. Bunu da yazdık söyledik.
Hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımız... Yem fiyatlarını biliyorsunuz değil mi? Korkunç.
Katlayarak arttı Türkiye’de yem fiyatları.
Ne dedik? Yem maliyetini yarıya yakınını, cinsine göre, bazıları için yüzde 50’sini devlet olarak biz ödeyeceğiz dedik. Bunu yapacağız dedik.
Bakın arkadaşlar geçen sonbaharda ben Kars’a, Ardahan’a gittiğimde orada ne gördüm biliyor musunuz? Sanırsınız ki geniş meralar geniş otlaklar, geniş yaylalar... Yem diye bir sorunun Kars’ta Ardahan’da olmasını beklemezsiniz.
Bir baktım Diyarbakır’dan tır tır dolusu samanlar geliyor. Ardahan’da Kars’ta hayvan pazarlarının yanında bir de saman pazarı var orada da saman satılıyor.
Saman nerden geliyor, ta Diyarbakır’dan geliyor.
Dedim yahu tarım politikası bu mu? Siz eğer samanı bile ithal etmek zorunda kalıyorsanız, bu ülkenin temel gıda ve tarım ürünlerinde memleketi dışa bağımlı hale getirdiyseniz bu mu tarım politikası dedim. Yazık.
Bakın arkadaşlar tarımda bu ithalat lobisi var ya onlar sürekli Beştepe’de. O et ithal edenler, karkas et ithal edenler, canlı hayvan ithal edenler, buğday ithal edenler var ya bir avuç dolusu insan zaten. 3-5 kişi fazla değil. Onların hepsi sürekli Beştepe’de.
Onlar Beştepe’ye sürekli sesini duyuruyor. Külliye ’den çıkmıyorlar.
Bizim çiftçimiz Külliye ’ye sesini duyurabiliyor mu? Yok.
İthalat lobisi var ya ithalat lobisi maalesef Türkiye’nin tarımı şu anda bu hale düştüyse işte o Beştepe’den Külliye ‘den çıkmayan ithalat lobisinin hükümete aldırdığı kararlar sebebiyle...
Onun için tarım bitiyor bu ülkede.
Eylem planımızı açıkladık, yazdık. İktidarımızın ilk 5 yılında yani ilk seçimle bir sonraki seçim arasında Türkiye’deki bütün sulama yatırımlarını tamamlayacağız dedik.
Baraj, gölet, isale hattı aklınıza ne geliyorsa. Basınçsız sulama sistemi, damlama sulama sistemi, yağmurlama sulama sistemi. Aklınıza ne geliyorsa...
İlk 5 yılda tamamlayacağız dedik. Ama bunu nasıl dedik?
Tek tek bütün projeleri alt alta yazdık. Rakamları topladık. Arkadaşlar bir Kanal İstanbul parası etmiyor yahu.
Hani kafayı taktı ya inadına yapacağım diyor ya tabi para bulamadığı için yapamıyor o ayrı... Para bulsa yapacak da para bulamıyor. Ama bir Kanal İstanbul parası değil arkadaşlar.
Türkiye’deki tüm sulama projelerini 5 yılda bitiriyoruz inşallah 5 yılda.
Aklınıza ne kadar proje gelirse yazın alt alta toplayın. Yeter ki parayı israf etmeyin yerinde harcayın.
Projeleri ucuza mal edin. Bunlar çok pahalıya mal ediyor. Yazıktır günahtır.
İki katına üç katına mal ediyor. Niye? Çünkü doğru düzgün ihale yapılmıyor. Milyar dolarlık projeler davet usulüyle veriliyor.
Yarışma yok.
İşine gelen 3-5 kişiye telefon ediyorlar, ya sen bir teklif hazırla getir... Davet usulü... Zarfları önceden ayarlayıp zarfları getiriyorlar, zaflar açılıyor. İyi hadi sana verdim, hayırlı olsun deyip gönderiyorlar.
Milyar dolarlık projeler böyle yürüyor bu ülkede.
Onun için çok pahalıya mal oluyor. Onun için bu ülkenin otoyolları, köprüleri aklına gelen her şey çok pahalı.
Siz bu işi bir dürüstçe yapın, bir yarışma yapın ve gerçekten iyiyi ucuza yapana verin. Görün o zaman nasıl maliyetler düşüyor. Nasıl az paraya çok daha fazla iş yapabiliyorsunuz.
Biz inşallah bunu yapacağız. Bunu gerçekleştireceğiz Türkiye’de. Bitmedi, daha Tarım Eylem Planımızda çok madde var.
Yazdık, dedik ki; çiftçimizin bütün tarımsal kredi borçlarını 2 yıl ödemesiz bir şekilde 0 faiz ile uzun vadeye yayacağız dedik.
Çiftçimiz hele şu birikmiş borçlarını bir süre unutsun, bir süre kafayı takmasın dedik.
0 Faiz 2 yıl ödemesiz, küçük küçük faizlerle yıllara böleceğiz. Zaten 0 faiz deyip de Türk lirası olarak sabitlediğinde zaman içerisinde zaten o rakamlar küçüle küçüle gidiyor.
Bunu söylüyorum çünkü 2003’te ben bunu yaptım. O günü hatırlayanlar var mıdır bilmiyorum.
Çiftçi kredilerinin yüzde 40’ı tahsil edilemiyordu. Çitçimiz bugünkü kadar olmasa da yine zor durumdaydı.
Yaptık.
İnanın 1 yıl sonra bütün çiftçimiz yüzde 99 oranında borcunu tam ve gününde ödeyebilir hale geldi.
Bir yandan ekonomi büyüdü bir yandan çitçimizin geliri arttı bir yandan da yeni sağladığımız kredi ile çiftçilerimiz çarklarını döndürmeye başladılar.
Şimdi daha iyisini yapacağız. 2 yıl ödemesiz vadeye yayacağız. Artı yine çitçimiz işini çevirebilsin diye ne yapacağız yeni kredi açacağız.
Eski krediyi dondurup zamana yayarken 2 yıl ödemesiz... Yeni kredi ile çiftçimizin işini döndürmesini inşallah sağlayacağız.
Tarımsal destekleri ekim dikimden önce açıklayacağız.
Yahu şu anda ekim dikim bitiyor, hasat zamanı geliyor hala çiftçimiz hangi ürüne ne kadar destek alacağını bilmiyor.
Rakamı duyuyor, duyduğu rakamı 1 ila 2 sene sonra alıyor. Bunun hepsini değiştireceğiz hepsini.
Çiftçimizin ekim dikimden önce hangi ürüne ne kadar destek alacağını açıklayacağız. Hasat ünü geldiği zaman da o desteğini vereceğiz.
Ve zaten bütün bu kredi ödemlerini de hasat tarihine endeksleyeceğiz.
Öyle 3 ay 6 ay 1 yıl değil. Hangi ürünün hasatı ne zamansa, çiftçimizin eline para ne zaman geçiyorsa kredi ödemelerini de o güne endeksleyeceğiz.
Biz işi inşallah bilerek yapacağız ve bunun sonucunda tüm Türkiye’de daha çok üretim ve daha mutlu daha zengin çiftçilerimizle beraber inşallah o günleri yaşayacağız.
Bunu Türkiye yaşadı. İnşallah çok daha iyisini yine yaşayacak.
Hep diyoruz yaptık, inşallah daha iyisini yine yaparız.
*****
Değerli arkadaşlar,
Biliyorsunuz, bu aralar iktidarın 1990’lardan çıkarıp getirdiği bazı siyasetçiler var. Hani meydanlarda “iki anahtar” diye oy isteyip, sonra vatandaşın cebindeki parayı hiç edenler. Onları sizler biliyorsunuz söylemeye gerek yok.
Burada yeri gelmişken otoriter ittifaka hatırlatmak isterim:
Seçim yasasındaki oynamalarla, Beyaz Torosların gölgesinde siyaset yapanlarla, ülke ekonomisini mahveden o 90 model siyasetçilerle durumu kurtaracağınızı sanmayın. Olmayacak, bitti o dönem.
İstediğinizi yapın, panik halinde tüm tuşlara basın. Hani bazen olur ya izlersiniz filmlerde panik olunca bakalım hangisi tutacak diye böyle her türlü tuşa basarlar.
Şu anda hükümetin yaptığı bu.
Emin olun ki, hiçbir şey DEVA Partisi’nin yükselişini durduramayacak.
Beceremeyecekler, yapamayacaklar.
Seçim kazanmak için her türlü entrikalar peşinde koşanlara sesleniyorum: Elinizden geleni ardınıza koymayın diyorum. Ne yaparsanız yapın diyorum.
Ya siz öyle masa başında matematik formülleriyle kalem oynatıp, meclisten kuralları değiştirip seçimi tekrar kazanabileceğinizi mi zannediyorsunuz?
Bu millet takip etmiyor mu? Bu millet her şeyi görüyor.
Ne zamanki bir iktidar seçimi kaybedeceğini anlar, o gün seçim kanunlarıyla oynamaya başlar.
O gün kuralları değiştirmeye çalışır. O gün formüllerle oynamaya başlar.
Siz matematikle oynayın, masa başında 3-5 kalem oyunu ile iktidarda kalacağınızı zannedin.
Vay yavrum vay. Olmaz. Mümkün değil. Bakın yapamayacaklar göreceğiz.
DEVA Partisi’nin damlaları artık sel oluyor sel. Bu selin karşısında hiçbir baraj duramayacak.
Bunu inşallah göreceğiz.
Çünkü “hiçbir şey, zamanı gelmiş bir fikir kadar güçlü değildir” Artık DEVA fikrinin zamanı gelmiştir.
Biz buna güveniyoruz. Bu inançla yola çıktık.
Önümüzdeki ilk seçimde bu otoriter ittifakın irili ufaklı tüm ortaklarına da yancılarına da hep beraber müsait bir yerde indireceğiz, onlarla vedalaşacağız ve emaneti hep beraber teslim alacağız inşallah.
*****
Değerli arkadaşlar,
İktidardaki otoriter ittifakın anlatacak hiçbir başarı hikâyesi kalmadı artık.
Bir başarı hikâyesi anlatmak için önce “başarılı” olmak gerekir. Başarının ne demek olduğunu unuttular.
Allah aşkına, taraflı ve partili cumhurbaşkanlığı sistemi geldi geleli, 2017- 2018’den bu yana Türkiye’de şu alanda başarılı olduk dedikleri bir konu var mı?
Ta bizim zamanımızda başlanan projeleri yeni yeni tamamlıyorlar. Onlarla övünüyorlar.
Ama bakın Kanal İstanbul’a başlayamıyorlar.
Haydi, başla, haydi yap.
Tükendi, deponun dibi göründü.
Siz hiç taraflı ve partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin başladı başlayalı yani kedi olalı bir fare tuttuğunu gördünüz mü?
Yok... Olmayacak, sistem yanlış.
Cumhurbaşkanı ne yapıyor? Sürekli eski defterleri karıştırıp duruyor.
Ne zaman bir başarı anlatacak olsa eski dönemin başarılarını anlatıyor. Biz zamanında şöyle yapmıştık diye.
Aynı müflis tüccar gibi. Müflis tüccar da eski defterleri karıştırıp dururmuş ya... İşte ülkeyi iflas ettirenler şimdi karıştırıp duruyorlar.
Cumhurbaşkanı çıkmış, her gün “Biz zamanında şunu yaptık, zamanında bunu yaptık” diye anlatıyor.
Maziye takılıp kalmış. Çünkü bugün anlatacağız fazla bir şey yok.
Millet akşam ne yiyeceğini düşünüyor, Sayın Erdoğan “Eski günler ne güzeldi” diye konuşuyor.
“Eskiden iyiydik, şimdi ülkeyi batırdık” diyemediği için böyle konuşuyor. Eskiden bunu yapanların hangi kadrolar olduğunu söylemiyor.
Şimdi ben buradan, rahmetli Demirel’in tabiriyle, dünün güneşiyle bugünün çamaşırını kurutmaya çalışan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum:
Ortak aklın işletildiği dönemlerde, ehil kadroların istişareyle ilmek ilmek inşa ettiği başarıları boşuna anlatıp durmayın. Tüm yetkiyi tek elde topladığınızdan bu yana ne yaptınız, onu anlatın.
Bütün yetkiyi tek elde toplamadı mı? Tek imzayla her şeyi yapabiliyor mu?
O günden bugüne yeni ne yaptınız, hangi başarıyı elde ettiniz? Bir onu anlatın.
Avrupa Birliği yolunda ilerleyen de bizdik, Demokrasi standardımızı yükselten de.
Enflasyonu da faizi de tek haneli rakamlara indiren bizdik. Bunu yaptık.
Hukuku batıran, otokratik bir yönetim inşa eden, enflasyonu da faizi de kuru da çift hanelere yükselten sizsiniz.
Bunu yaşıyoruz.
Eğer geçmişte “ben yaptım” diyorsanız, hadi buyurun yine yapın. Elini tutan yok. Haydi, talimat ver de şu piyasa faizini bir düşür bakalım.
Daha 2 gün önce Türkiye Cumhuriyeti’nin hazinesi dolar bazında yüzde 8,8 ile borçlandı. Avrupa’da eksi faiz varken. Amerika’da faizler yüzde 1 civarındayken bu millete dolar cinsinden yüzde 8.8 faiz ödetmek yazık günah değil mi.
Hadi talimat veriver de düşsün o faiz.
Bağımsız Merkez Bankası’ndan bahsetmiyoruz burada. Kendisine bağlı Türkiye Cumhuriyeti hazinesinin borçlanmasından bahsediyoruz.
Niye talimat vermedi de Türkiye Cumhuriyeti hazinesi borçlanırken yüzde 1 ile 2 ile borçlanmadı.
Yüzde 8,8 faiz ödetmek yazık değil mi günah değil mi bu ülkeye?
Şu anda ticari kredi faizleri yüzde 30’u geçmiş durumda. Hadi bir talimat versin de düşürsün.
Şu anda ihtiyaç kredileri vatandaşımızın en temel ihtiyacını görürken bankadan çektiği krediye ödediği faiz, yüzde 25 yüzde 30 arasında değişiyor.
Talimat versin de bir düşürsün bakalım.
Tek imza ile her şeyi yapacağım dedi. Yapsın.
Niye yapamıyor? Bilmiyor, bilmediğini de bilmiyor. Bilenlerle de çalışmıyor. Sorunun kökü burada.
Üstelik etrafına toplanan insanlar var ya maalesef çoğu çook yanlış insanlar. Dürüst değiller.
İşi de bilmiyorlar. Artık gün de sayılı olduğu için testi doldurma peşindeler. Su akarken, su kesilmeden testiyi nasıl doldursak peşindeler.
Ama olan bu ülkeye oluyor. Olan bu ülkenin vatandaşlarına oluyor.
Ben diyorum ki Sayın Erdoğan’a siz geçmişi bırakın da siz şimdi bu millete, tek yetkili olduğunuz dönemin hesabını verin bakalım.
Son 4 yılda bu ülkeye ne kattınız? Son 4 yılda dolar kurunu patlatan siz değil misiniz? Son 4 yılda faizleri patlatan siz değil misiniz?
En sonunda enflasyonu bile TÜİK üzerini örtemedi.
Mızrak çuvala sığmadı yüzde 105 olarak üretici enflasyonunu açıklamak zorunda kaldı TÜİK biliyor musunuz?
Yüzde 105 yahu. O da TÜİK’in kamuflajlı, makyajlı rakamı. Gerçek enflasyon değil.
Yüzde 105 yazık günah.
Bir de ne diyor? Bütün dünya da enflasyon yükseldi diyor. Yahu bütün dünyada enflasyon yükseldi dediğin arkadaş, Japonya yüzde 2’ye çıktı diye panik şu an.
Avrupa, Amerika yüzde 5’i 6’yı 7’yi görünce 40 yılın en yüksek enflasyonu diyor. Adamların 1 yıllık enflasyonunu biz Türkiye’de 15 günde yaşıyoruz.
Bütün dünyada enflasyon yükseldi, her yerde böyle mi oldu? Bakın şimdi benzin, mazot 20 lira 23 lira değil mi?
Diyor ki her yerde arttı.
Bir dakika...
Her yerde arttı ne kadar arttı? Petrolün varil fiyatı ne kadar arttıysa her yerde o kadar arttı.
Eğer Türkiye’deki mazot ve varil fiyatları sadece petrolün varil fiyatı kadar artsaydı bugün, 9 lira 10 liraydı en fazla.
Türkiye’de kur arttı kur. Döviz kuru arttı. Döviz kuru 2’ye katladı. Döviz kuru 2’ye katladığı için o 9 liraya 10 liraya satılabilecek mazot benzin 20 liraya 23 liraya satılıyor.
Döviz kurundaki artışın da tek sebebi sizsiniz.
Daha ortada koronavirüs yokken pandemi yokken bu ülkenin Merkez Bankası rezervlerini sıfırlayıp eksiye düşüren sizsiniz. Akraba bakanla el ele verdiniz siz yaptınız bunu.
Sen elindeki dövizi tükettikten sonra tabi ki döviz kuruna hâkim olmazsın. Tabi ki piyasanın esiri olursun.
Hadi bir talimat ver de kuru düşür bakalım 5 liraya 6 liraya...
Haydi yap.
Şu anda bizim çiftçimiz 22 liraya 23 liraya 24 liraya mazot almak zorunda kalıyorsa arkadaşlar, bunun bir tane, tek bir sorumlusu var.
Eğer bugün mazot 10 lira değil. Haydi, 5-6 liradan 10 liraya çıkışını anladık, o dünyadaki petrol fiyatlarının artışı ama mazot bugün Türkiye’de 10 lira değil 23- 24 liraysa bunun tek sorumlusu var.
Bir kişi... O tek imzayla ben her şeyi yapacağım diyen kişi.
İşine gelince tek yetkili olayım, işine gelince sorumluluktan kaçayım.
Öyle bir şey yok.
Tek yetkili olan tek sorumlu olduğunu da kabul etmek zorunda.
Başka türlü olmaz. Yan çizmemek lazım.
Doğruyu konuşmak lazım.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde elinizi attığınız her şeyi batırdınız.
Çünkü bir ülke, koskoca bu ülke istişareyle yönetilir, bilenlere danışarak yönetilir.
Benim alanım ekonomi, ben ekonomistim deyip de aklınıza geleni yaparsanız böyle batırırsınız işte.
1971 yılından bu yana bakın 50 sene... Türkiye’de enflasyon tek haneyi sadece bizim ve ekibimizin iş başında olduğu dönemde yaşadık.
Biz ayrıldık nereye gittiğini biliyorsunuz.
Mesele sadece biz değil.
Dürüst, ehil kadrolar gelsin. Biz olmak şart değil.
Bugün Erdoğan dürüst, ehil kadroları getirsin ama her alanda sadece ekonomide değil, inanın işler düzelmeye başlar.
Ama dürüstlerle çalışamıyor artık.
Olmuyor, işine gelmiyor. Sorun burada.
Sistemde çok az kaldık çok. Ama ne oldu? Tek yetkili olduğu dönemde enflasyon yeniden çift hanelere çıktı üç hanelere çıktı ve artık inmiyor.
Enflasyonu indireceğiz diyor. Durmadan aynı şeyi tekrar ediyor. 4 yıldır aynı şeyi tekrar ediyor. Takılmış plak gibi.
Enflasyonu indireceğiz, enflasyonu indireceğiz. İndiği falan yok sadece yükseliyor.
Ben sadece sağa sola laf yetiştirmeyi, bunların cevabını verin diyorum kendisine.
Kendisi artık gerçeklerin konuşulmasını hiç istemiyor, ama biz her yerde ısrarla anlatacağız. Gerçekleri bileceğiz ki çözüm üretelim. Gerçekleri görmeden, bilmeden, konuşmadan çözüm üretemeyiz.
Hakikati çarpıtmasına izin vermeyeceğiz.
Sayın Erdoğan, ne demiş “Muhalefet partilerinin projesi yok” deyip duruyor.
Yahu biz 56 madde sadece tarımda açıklamışız. 119 madde ekonomide açıklamışız. 40 madde dijital dönüşümde açıklamışız. Sosyal politikalar açıklamışız. Üniversite eylem planımızı açıklıyoruz.
Bunlar somut somut. Gün veriyoruz. Tarih veriyoruz, bütçesini hesap ediyoruz.
Siz neyi hesap ediyorsunuz?
Siz bir kendi projenizi kendi programınızı açıklayın.
En son açıkladığı ekonomik program geçen Eylül de arkadaşlar, tek imza ile resmî gazetede yayınlanan ekonomik program, orada bir dolar kuru var biliyor musunuz dolar kuru... 2023 için dolar kuruna 9.80 diyor. 2024 için 10.30 diyor.
Yaptıkları program bu, ellerinden gelen bu. Eylül ayında yapmış, daha Kasım Aralık derken kur patlamış gitmiş.
Becerileri bu. Dünyadan haberi yok.
Proje görmek isteyen DEVA Partisi’nin internet sitesini, sosyal medya hesaplarını açar bakar.
Adresi söyleyeyim: devapartisi.org
Orda bir bilgi deryası var. Proje deryası var. Bütün eylem planlarımız var. Aklınıza ne geliyorsa... Hepsinin çözümü var.
Şöyle bi göz gezdirsin, biraz da kopya çeksin de milletin yükünü azaltsın. Ama o ne yapıyor?
Altyapı projelerini örnek gösteriyor.
Neymiş? Muhalefet büyük projelere son verecekmiş... Şu yalana bak yahu. Biz büyük projelere neden son verelim. Biz o projelerin çok daha iyisini yaparız çok daha iyisini. Çok daha büyüğünü yaparız. Ve üstelik çok daha ucuza mal ederiz.
Sayın Erdoğan son dönemde bozuk bir plak gibi tutturdu gidiyor. Ne diyor? “Bu yolları, köprüleri biz yapıyoruz, muhalefet bu projelere son verecek” diyor.
Allah Allah... Rüyasında gördü herhalde, kendi rüyasıyla kavga ediyor. Değerli arkadaşlar,
Diyeceğimi en başta söyleyeyim: DEVA Partisi Türkiye’nin layık olduğu en büyük projeleri yapabilecek tek partidir.
Çünkü büyük projeler ucuza mal olacaksa bu güvenle olur, itibarla olur.
Güven olacak ki bu ülkenin kaynağı çoğalsın. Güven olacak ki eğer borçlanıyorsanız ucuza borçlanıp yapın.
Yüzde 8,8 dolara siz faiz ödedikten sonra biz ne anladık bu işten yahu.
Biz çok daha büyük projeleri, çok daha ucuza mal ederiz. Milletimizin vergilerini bir avuç müteahhitte peşkeş de çekmeyiz. İzin de vermeyiz.
Devletin de milletin de kazıklanmasına izin vermeyiz.
Dün biliyorsunuz 1915 Çanakkale Köprüsü açıldı. Evet önemli bir proje büyük bir proje. Vatana millete hayırlı olsun.
Ancak, 45 bin araç geçişi ve araç başına da vergisi dâhil 16 avro geçiş ücreti taahhüdü ile ancak o proje yapılabildi. Proje yapılırken, ihale edilirken eğer gerçekten bir yarışma olsaydı, öyle 3-5 kişiden zarfta teklif alarak değil çok daha geniş bir katılımla, kıyasıya rekabetle açık bir ihale ile o proje yapılsaydı çok daha düşük bir garanti bedeli ve çok daha düşük bir geçiş ücreti ile o proje yapılabilirdi.
O kısmını anlatmıyor. Projenin büyüklüğünden bahsediyor.
Tamam, büyük projeler bu ülkenin ihtiyacıdır ama hem büyük proje yapacaksın hem ucuza mal edeceksin.
Maharet orada.
Biz bunu yapacağız.
Biz bu ağır bedelleri milletimizin ödemesine izin vermeyeceğiz.
Bakın arkadaşlar bu tür projelerin garanti ödemesi için 2022 bütçesine koyulan para ne kadar biliyor musunuz? Şu anda bulunduğumuz yılın bütçesine.
Tam 42 buçuk milyar lira. O da döviz kuru daha 8 lirayken bu bütçe koyuldu.
Döviz kuru 8 lirayken 42 buçuk milyar TL’lik bir bütçe koyuldu. Bu tür projelerin garanti ödemesi için.
Otoyollar, köprüler, hastaneler şunlar bunlar... Kur arttıkça bu rakamlar artacak.
Peki, ülkenin bütün tarımsal desteği için bütçeye koyulan para ne kadar biliyor musunuz? Bütün tarımsal destek...
25 milyar.
Sonra biz bunu mesele ettik. Yazıktır günahtır dedik ya. Siz geçiş ücretleri için 42 buçuk milyar koydunuz faiz ödemesi için 240 milyar bütçeye ödenek koydunuz yahu. 240 milyar.
Tarıma 25 milyar olur mu? Dedik.
Ondan sonra 29 milyara çıkartmışlar. Yaptıkları o.
Tarım gibi stratejik bir sektörü boşlayan iktidar, kaynakları başta faiz olmak üzere bu garantili ödemeleri olmak üzere sağa sola harcayıp duruyor.
84 milyondan toplanan vergi ile ödeniyor bunlar arkadaşalar. Başka bir yerden değil bakın. Devletin başka bir kaynağı yok.
Bu arada, şunu belirteyim: Bu modelin bu yap işlet modelinin kendisi model olarak doğru bir model.
Sorun, modeli uygulayan zihniyette. Sorun, bu modeli alıp kötü kullanmakta ve pahalıya mal etmekte.
Kamunun düzenleme gücünü, özel sektörün verimliliğiyle buluşturma amacıyla başlayan bir yöntem, ne yazık ki iktidarın elinde perişan oldu.
Çok büyük maliyet ödüyoruz, çok büyük bedel ödüyoruz.
Geldiğimiz noktada, Hazine’nin sırtına bindirilen yükler, vatandaşın cebinden çıkıyor.
İşte biz, bir yandan ülkemizin layık olduğu en büyük projeleri en ucuz yoldan ve milletimiz kazıklanmadan yaparken, diğer yandan da kamu vicdanını rahatlatmayı hedefliyoruz inşallah.
Bu amaçla, yap-işlet-devret projelerinin tamamını DEVA Partisi iktidarının ilk 90 gününde teknik, idari, hukuki ve yasama denetimine tabi tutacağız.
Hesap kitap ne varsa hepsini bir açıp bakacağız. Kim nerede hata yaptıysa bunun hesabı sorulacak.
Kamu Özel İşbirliği yöntemini, makul bir nakit akışı üreten projelerle sınırlayacağız.
Hele hele eğitim sağlık gibi alanlarda bu yöntemin kullanılmasına izin vermeyeceğiz.
Bu projelerin ortak akılla ve tüm paydaşların katılımıyla gerçekleştirilmesini sağlayacağız.
Şeffaf ve açık ihale usulüyle sağlıklı bir yatırım ortamı oluşturacağız.
Bu projeler nedeniyle kamunun yapacağı harcamaları, şeffaf bir şekilde ve periyodik olarak kamuoyuyla paylaşacağız.
Ekonomik kriz milleti inim inim inletirken, bu milletin 1 kuruşunun bile zayi olmaması için elimizden gelen her şeyi yapacağız ve yanlışlara göz yummayacağız.
Bu devir, bitecek! İnşallah bitecek. Yakın.
*****
Bakın arkadaşlar,
Büyük projeler, güçlü bir ekonomiyle olur. İşte biz ülkemizin ekonomisini güçlendireceğiz.
Güçlü ekonomi ise, hukukla olur, adaletle olur. Ekonomi hukuk ve adalet zemininde yükselir.
Siz o zemini, temeli sağlam tutmazsanız ekonominizi asla güçlendiremezsiniz.
Tek tek her bir bireyin hukuk güvenliği içinde yaşamasıyla ancak ekonomi başarılı olabilir.
Öngörülebilir bir devlet yönetimiyle başarılır.
İşte biz DEVA Partisi olarak, kişi başına düşen milli geliri, Cumhuriyet tarihinde ilk defa, yüksek gelirli ülkeler grubuna yükselteceğiz.
Bu inşallah bize nasip olacak.
Vatandaşımızın gelirini arttırırken, ekonomimizdeki tüm kara delikleri kapatacağız.
Bu amaçla, zarardan başka bir anlamı olmayan Varlık Fonu’nun da Cumhurbaşkanlığı’na bağlı politika kurullarının da kapısına kilit vuracağız.
Daima adil olacağız.
Ayrı ayrı beş on yerden huzur hakkı adı altında maaş alıp vatandaşın huzurunu çalanlara geçit vermeyeceğiz.
Gençleri işsiz bırakıp, üçer beşer maaşla kamu kaynaklarını kendilerine bağlayanlara asla göz yummayacağız.
Kayırmacılıkla, israfla bu ülkeyi fakirleştirenlere dur diyeceğiz.
Bu milletin alın terini hiç edenlere, hakkını hukukunu çiğneyenlere karşı dimdik duracağız arkadaşlar, dimdik. Hiç şüpheniz olmasın.
İnşallah bunu hep beraber bu kadrolarla başaracağız.
*****
Çözüm haritamız belli. Çözümün sözcüsü bizler olacağız. Ayrışmayacağız, ayrıştırmayacağız. Toplumu kutuplara ayırmayacağız. Hep beraber Türkiye’nin yaralarını saracağız.
Biz Türkiye’nin haysiyetli insanları için buradayız.
Çünkü DEVA Partisi, kadınlarla gençlerle, çiftçilerle, emeklilerle,
öğretmenlerle, işçilerle; hep beraber eşitlik için adalet için yola çıktı.
Demokrasi ve atılım için durmadan, yorulmadan koşacağız.
Artık Türkiye’nin devası var, Sındırgı’nın devası var.
Hepinize çok çok teşekkür ediyorum. Kongremiz hayırlı uğurlu olsun.