19 Kasım 2021 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın 1. Olağan Akdağmadeni İlçe Kongresı̇ Konuşması

19 Kasım 2021

GENEL BAŞKANIMIZI ALİ BABACAN’IN AKDAĞMADENİ İLÇE KONGRESİ KONUŞMASI

DEVA Partisi’nin değerli genel merkez kurul üyeleri,
Yozgat il teşkilatımızın değerli başkanı, Akdağmadeni ilçe teşkilatımızın değerli

başkanı,

Siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarımızın kıymetli temsilcileri,

Değerli muhtarlarımız,

Değerli teşkilat mensuplarımız,

Ulusal ve yerel basınımızın değerli mensupları,

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız;

Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor, Akdağmadeni ilçe teşkilatımızın birinci olağan kongresine hoş geldiniz diyorum.

*****

Burada Anadolu’nun bağrında bu güzel ilçemizde sizlerle beraber olmak, bu kongre coşkusunu sizlerle paylaşmak benim için gerçekten büyük bir mutluluk.

Burada, bizlerle olduğunuz için hepinize tek tek teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.

Değerli arkadaşlarım,
Gönül isterdi ki bu kavuşmayı daha fazla coşkuyla kutlayalım.

Gönül isterdi ki seçimlerden sonraki ilk 90 ve 360 gününde yapmak üzere hazırladığımız eylem planlarını konuşalım.

Ama gerçekten ülkenin gündemi bizi maalesef uzun vadeli hazırlıklardan hemen bugünkü konulara bugünkü gündeme çekiyor.

Taraflı partili cumhurbaşkanı sistemi başladıktan bu yana, yani taraflı partili cumhurbaşkanı göreve başladığından bu yana ülkemiz adeta böyle yokuş aşağı yuvarlanıyor.

Bu kötü yönetim yüzünden gerçekten önümüzü göremiyoruz.

Aynı sisli bir havada araba kullanır gibi. Nasıl sis basınca göz gözü görmez, kimse yerinden hareket edemez, yavaş yavaş gider ne olur ne olmaz bir anda karşıma uçurum çıkar, başka bir araba çıkar, duran bir kamyon çıkar diye aynen öyle.

Büyük bir belirsizliğin içinde şu anda ülke.

Ve böyle sisli havada nasıl herkes duruyorsa, yavaşlıyorsa yatırımcılar da yeni iş sahası açmak için çalışabilecek iş insanları da aynı durur, yavaşlar.

Yatırım olmaz, istihdam olmaz, iş olmaz.

Ne olur? Ancak ülkede işsizlik çoğalır. Fakat ülkenin gerçekleri böyle de bugünkü iktidarın söylediklerine bir bakıyoruz eğer onları izleyecek olursak ekonomi uçuyor, kaçıyor. Türkiye şahlanıyor.

Bu partili kanalları izlediğimizde sanki Türkiye’yi değil başka bir ülkeyi anlatıyorlar. Sabah akşam uçuyoruz. Her şey çok güzel.

Almanya bizi kıskanıyor deyip duruyorlar ya. İnanan inanıyor, inanmayan inanamıyor.

Varlık Fonu, adına Varlık Fonu dedikleri fiilen yokluk fonuna dönen eski parayla 80 katrilyon, yeni parayla 80 milyar borca batmış.

Merkez Bankası rezervleri erimiş bitmiş, eksi 50 milyar dolara düşmüş. Koskoca Merkez Bankası bu ülkenin borca batmış. Ama sabah akşam “Şunlar bunlar bizi kıskanıyor. Bunlar bizi kıskanıyor.”

İnanana... İşleri güçleri algı yönetmeye çalışmak.

İş üretemiyorlar, bol bol laf üretmeye çalışıyorlar. Ama şunu çok iyi biliyoruz ki az kaldı az.

Emaneti hayırlısıyla teslim alacağız. Ve ülkemizi hızla hak ettiği seviyeye ulaştıracağız. Bunu hep beraber yapacağız inşallah.

Şu son beş senelik sisli havayı silip atacağız ülkemizin üzerinden.

Hep beraber özgür ve zengin bir ülkenin yurttaşı olmanın; iddialı ve itibarlı bir ülkenin yurttaşı olmanın huzurunu yaşayacağız.

İnanın az kaldı. Enseyi karartmaya hiç gerek yok.

Özellikle gençlerimize bazen bakıyorum. Tabii kötü günleri pek görmemişler, bilmiyorlar. Türkiye’nin o iyi günlerini yaşamışlar. Bir de bugününe bakıyorlar ‘Ya bu iş düzelir mi’ diyorlar.

‘Yaşamak için başka bir ülke mi arasak’ diyorlar. Fırsat bulan zaten kaçıp gidiyor. Fırsat bulamayan da bir gün kaçıp gitmenin hayaliyle yaşıyor.

Gerçekten gidemeyenlerin ülkesi olduk ya. Yazık, günah...

Ama değerli arkadaşlar ne yapacağız? O iktidarın değişim günü gelene kadar moralimizi bozmadan, sebatla, azimle çalışmaya devam edeceğiz.

Ha gerekirse böyle moraliniz çok bozulduğunda belki o A Habermiş şuymuş buymuş o kanallar var ya, onları 5-10 dakika izlersiniz. Bir sanal dünyayı görürsünüz oradan.

Ama çok da kaptırmayın kendinizi çünkü bağımlılık etkisi yapıyor. Gerçek hayat mutsuz edince insanları dönüyorlar bari işte ATV, A haber... Onları izleyerek bari moral bulalım diyorlar.

Gerçek olmadığını bilseler de bunu yapıyorlar ama dediğim gibi aman alışkanlık haline getirmeyin. Gerçeklerle ayağımız hep bassın.

Hayal aleminden bahsetmişken... Çok değil daha geçtiğimiz pazar günü Cumhurbaşkanı bakın neler dedi.

İzleyelim bakalım:

“Ekonominin kitabını yazdım” diyor. Hangi kitap o sormak lazım ya.

Eğer bizlerin ekonomiyi yönettiği dönemden, ortak akıl ve istişarenin egemen olduğu dönemden bahsediyorsa o kitabı yazanlar başkaları.

Hiç kusura bakmasın. Ve o kitabı bizler kendisine rağmen yazdık. Hepsi basın arşivlerinde, kayıtlarda.

Ne kadar mücadele verdiğimiz, doğrular için canla başla çalıştığımızın hepsinin kayıtları ortada.

O günlerde, bizler ekonominin başındayken dolar 1 lira, 2 liraydı. Yıllarca 1 küsurlarda gitti kur. Ama nasıl oldu o iş?

Bu ülke bir zamanlar ekonomide nasıl dünyanın, Avrupa’nın yıldızı olarak anılıyordu da niye bu hale düştü? Bunun sebeplerini iyi çalışmak lazım.

Eğer Türkiye ekonomide bir dönem başarılı olduysa bu dürüst ve liyakatli kadrolarla, ortak akıl ve istişareyle, rasyonel politikalarla;
bilimle, hukukla, adaletle oldu.

Ekonomideki başarının sırrı burada. Temeller burada.

Ben diyorum ki kendisine; artık eski dönemin başarılarıyla övünmeyi bırakın. Zaten o dönemin nasıl bir dönem olduğunu, o dönemde başarının arkasında kimler olduğunu herkes biliyor.

Ama ben Sayın Erdoğan’a şunu tavsiye ediyorum: Bizler ayrıldıktan sonra tam 6 yıl oldu bakın bizler ayrılalı, biraz son beş altı yılı anlatın diyorum.

Kitabını yazdım falan diyor ya... Ben diyorum ki kendisine: Tek yetkili olduğunuz günden itibaren yaptıklarınızı anlatın.

Video-1 “Biz bu noktada ekonominin kitabını Evel Allah yazdık, yazmaya devam ediyoruz”

Bütün yetkiyi tek elinde topladı değil mi? 2017 referandumu, 2018 haziran seçimlerinden bu yana bütün yetki kendisinde. Tek imzayla aklına geleni yapabiliyor. Ben diyorum ki biraz da onları anlatın.

Ayni müflis tüccarın eski defterleri karıştırdığı gibi eski defterleri karıştırıp oradaki başarıların kitabını yazdım diyor. O ayrı bir şey. Onu bilen bilir

Ama siz üç buçuk yılı geçti. 2018 haziranından bu yana bu ülke için ne yaptınız? Ekonomide hangi başarıyı ürettiniz? Elinizi tutan yok ya. Elini tutan mı var? Engel olan mı var?

Yargı bana engel oluyor diyebilir mi? Ne talimat verirse yargı onu yapıyor. Ben istiyorum ama Meclisten geçmiyor diyebilir mi?
Ne istiyorsa Meclis onu yapıyor, derhal. Üzerinde hiçbir denetim, kontrol yok.

Aklına geleni ertesi dakika uygulayabiliyor. Elini tutan yok. Eğer bir şeylerin kitabını yazdım diyorsanız şu son üç buçuk yıllık dönemin bir kitabını yazın, onu görelim.

Bu ülkenin ekonomisi mahvoldu ya. Berbat oldu ya. Bunu herkes biliyor.

Şuradan çıkın merkeze inin. On kişiyi, yirmi kişiye bu ülkenin ekonomisi nasıl diye sorun. Hangi ülke bizi kıskanıyormuş onlar size anlatsın.

Kahroluyoruz çok üzülüyoruz. Çünkü bu ülke bu sıkıntıları yok yere çekiyor.

Bakın Sayın Erdoğan 2017 referandumuyla o çok istediği tek yetkili olacağı sisteme geçti değil mi? 9 Temmuz 2018’den beri de bu şekilde ülkeyi yönetiyor.

9 temmuzda kabineyi kurdu. Tam üç buçuk yıl olmuş. Öbür seçim geliyor. Bir buçuk yıl kaldı. 5 yılın 3 buçuğu gitmiş, 1 buçuk kalmış.

Bakın tarih 10 Ağustos 2018.

Yani iş başına geldikten, tek yetkili olduktan tam bir ay sonra neler söylemiş:

Video-2 (dolar: 5,95)“Dolar molar bizim yollarımızı kesmez. Dolar molar bizim yollarımızı kesmez. Hiç endişe etmeyin, buradan yine söylüyorum. Yastığının altında doları, eurosu, altını olan varsa bunu gitsin Türk lirası ile bankalarımıza bozdursun."

Bakın tarih ne? 10 ağustos. 9 temmuzda kabineyi kuruyor, akraba bakanı ekonominin başına getiriyor. O gün kur 4,53. Bir ay sonra 5,95 olmuş.

4,53’ten 5,95’e fırlıyor bir ayda. Çünkü herkes görüyor. Ne kadar saçmaladıklarını bütün dünya görüyor.

Kur 4,53’ten 5,95’e çıkıyor. Vatandaşlara dövizinizi bozdurun diyor. Bu arada vatandaşın cebindeki Türk lirası sürekli eriyor.

Bu arada ülkede herkes yüksek kuru ve enflasyonu konuşuyor o tarihlerde. Tarihlere özellikle dikkatinizi çekiyorum bakın.

Neden? Çünkü senelerce biz doğru ekonomi politikalarıyla enflasyonu tek haneye indirmiştik, kuru da belli seviyelerde tutmayı başarmıştık.

Taraflı cumhurbaşkanı ve akraba bakan el ele verdiği anda bir ay zaten ilk kur krizini yaşadık. İlk dalga o zaman geldi.

4,53’lerden 5,95’lere o zaman sıçradı. Çünkü kayıtları hatırlatmadıkça unutabiliyoruz. Onun için ben tekrar ediyorum.

Ama arkadaşlar, bakın bir püf noktası daha var. O tarihlerde 31 mart yerel seçimleri geliyor. 31 Mart 2019’daki yerel seçimler.

Kabine kurulmuş, bir anda kur fırlamış çünkü saçmalamaya başlıyorlar. Akıl dışı, bilim dışı şeyler söylüyorlar, yapıyorlar. Bir yandan da 31 mart yerel seçimleri yaklaşıyor.

Tam bu esnada, 2019’un başında, akıllarına Merkez Bankası rezervleri geliyor.

Bu 130 milyar dolar var ya, cayır cayır yakılan, satılan, onun yakılmaya başlandığı tarih 1 Ocak 20 19. Yani yerel seçimlerden tam üç ay önce diyorlar ‘Ya kur patladı gidiyor’.

Bir yandan vatandaşa çağrı yapıyor ‘Doları bozdurun’ diye. Vatandaşın dolarını bozduracak da kur düşecek hesabı.

Ama bir yandan da seçim yaklaşıyor. İşte o seçimlerden üç ay önce şimdiye kadar görülmemiş bir şekilde, gizli saklı, arka kapıdan Merkez Bankasının dövizlerini cayır cayır satmaya başlıyorlar. Ve gizli yapıyorlar.

Bizim senelerce bu milletin helal lokmalarından, vergilerinden biriktirdiğimiz o döviz rezervleri cayır cayır satılıyor. Arka kapıdan satılıyor bakın arka kapıdan.

Gizli kapaklı yollardan satıyorlar. Niye? Çünkü seçim öncesi oyun şu: Bak biz ekonomiyi o kadar düzgün yönetiyoruz ki kur belli bir noktada duruyor ve seçime de gidiyoruz her şey kontrolümüzde. Sırf bu havayı oluşturmak için.

2002’den 2015’e kadar, yani bizlerin hükümette olduğu dönemde. Merkez Bankasının toplam müdahaleyle döviz satışı 8 milyar dolar.

13 yılın toplamında 8 milyar dolar. Ve bunun hepsi şeffaftır. Merkez Bankası döviz sattığı anda ilan eder. Ben bugün şu kadar döviz sattım diye. Açın bakın web sitesine hala onlar durur. Açık, şeffaf... Merkez Bankası kendisi yapar.

Bunlar ne yapıyor? Başlıyorlar 1 Ocak 2019’da yerel seçimlerden üç ay önce gizli kapaklı şekilde döviz satmaya. Yerel seçimler uğruna, bu ülkenin alın teriyle birikmiş milyarlarca doları hiç edilmeye başlanıyor.

Bir de utanmadan meydanlara çıkıp milletle alay ediyorlardı o tarihlerde bakın.

İzleyelim bakalım:

Video- 3: Berat Albayrak 19 mart 2019: (dolar: 5.47) ağustos, eylül, ekim

aylarında bol bol döviz alıp, ‘6 liradan, 7 liradan niye, dolar 10 lira, 15 lira

olacak ya 6-7 liradan toplayalım dolarları, 10-15’e satarız.’ Sonra ne oldu?

Dolar düştü 5 liraya. Bunlar şimdi kara kara düşünüyor. Şöyle bir kriz çıksa da

füzeyi atsa da şu olsa da bu olsa da dolar yükselse de bir satsak da bir kâr

etsek. Çok beklersiniz.

1 Ocak 2019’da arka kapıdan cayır cayır döviz satmaya başlıyorlar. Milyarlarca dolar. Ama onu açıklamıyorlar. Ya dolar 5,47’ye düştü diye övünüyorsun da arka kapıdan Merkez Bankasının döviz rezervini cayır cayır sattığını niye açıklamıyorsun ya? Bu dürüstlük mü, ben soruyorum şimdi. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı bilmiyor mu acaba? Çağırıp sormuyor mu ‘Ya oğlum ne yapıyorsun sen’ demiyor mu?

13 yılda 8 milyar doları satan bu devlet her gün açık açık ortaya koymuş, bugün 3 milyar dolar sattım, bugün 10 milyar dolar sattım diye, açık açık, şeffaf, doğru hesaptan kaçar mı ya?

Devlet yönetiyorsunuz devlet. Kimsenin kendi mülkü değil. Kimsenin babasından da miras kalmamış. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı bu döviz rezervi. Olur mu öyle bir şey?

13 yılda 8 milyar dolar Merkez Bankası satarken açık, şeffaf yapmış da sen niye gizli, kapaklı bu ülkenin rezervini satıyorsun oğlum diye niye sormuyor?

Haberi olmadan böyle bir şey yapılması mümkün mü?

Bakın, o gün bugündür soruyoruz: Bu 130 milyar dolar nerede?

Hala çıkıp cevap veremiyor biliyor musunuz?

Önce ne yaptılar? Öyle bir şey yok dediler. Sonra döndü dolaştı, pandemi ile mücadele ediyoruz dedi.

Belki onların da videolarını bulup sonra göstermemiz lazım. Pandemi için gerekiyordu dedi. Ya bu ülkenin pandemiye 1 Mart 2020’de girdiğini bilmiyor mu insanlar?

Tarih 1 Ocak 2019. Döviz rezervini siz satmaya 1 Ocak 2019’da başladınız. Pandemi tam 15 ay sonra başladı ya. Kim kimi kandırıyor?

Bilmiyor muyuz? Halkı bilmiyor mu zannediyor bunlar? Ne oldu? Bunu yaşadık ettik.

Şimdi ne oldu işte döndü dolaştı dolar bugün 11 lirayı geçti. 1 Amerikan doları 11 Türk lirasını geçti.

Tarihin en değersiz noktasında. Millî, yerli paramız tarihin en değersiz noktasında.

Kendileri diyordu. Para milletin itibarıdır, paranın değeri itibardır, paranın itibarı milletin itibarıdır diyorlardı. Ne oldu?

Paramızı da itibarımızı da beş paralık ettiler. Ve zannediyorlar ki bu akraba bakanı ortadan kaybedince, olanları unutturacaklarını sanıyorlar.

Biz unutmayacağız ve unutturmayacağız. Sık sık hatırlatacağız.

Akraba bakanı ortadan kaybettiler ama; akıl dışı, bilim dışı, kıymeti kendinden menkul ekonomi teorileri hâlâ uygulanıyor.

İktidar tarafında “Önce hukuk, önce adalet” artık hiç kimse kalmadı. “Kurallar önemli. Kurumların bağımsızlığı önemli.” diyen biri yok.

Biri de demiyor ki “Ülkenin iç güvenliğinden sorumlu bakanı sağı solu tehdit etmeyi bıraksın.”

Biri de demiyor ki “Küçük ortak cezaevinden çıkan mafya liderlerini makamında ağırlamaktan vazgeçsin.”

Sen hukuku yok et, ülkenin, iktidarın rotasını 28 Şubatçı Perinçek gibi adamlar çizsin, mafya-çete liderleri siyaseti dizayn etsin;

Sonra da git, sağda solda düşman ara.

Olan bu ülkenin insanlarına oluyor. Olan bize oluyor bize.

Kimse kimseyi kandırmasın.

Biz ekonomi yönetiminden ayrıldığımızda, ayçiçek yağının litresi 7 liraydı. Şimdi 20 liraya dayandı.

Daha dün İskilip’te bir emekli vatandaşımız geldi. ‘Ya bizim halimiz ne olacak’ dedi. Ben, 1800 lira emekli maaşı alıyorum. Bir ayçiçek yağı 18 liradan 75-80 liraya, bizim halimiz ne olacak’ dedi.

O demek ki alışverişi o fiyattan yapmış. Anlık değişiyor ya artık fiyatlar. Evine son aldığı fiyattır o. Ben dediğini aynen aktarıyorum: ‘Bizim halimiz ne olacak’.

Ve gözleri yaşardı. Yıllarca çalışmış, sigorta primini yatırmış, emekli olmuş artık hayatının şöyle rahat bir dönemi olması lazım. Gerçekten içimiz parçalanıyor.

Marketlerde sütün litresi 2 lira 80 kuruş civarıydı. Şimdi 7 liraya geldi. Bugün belki daha da artmış olabilir. 8 buçuk bak. Zaten bir hafta alışverişe gitmiyorsanız fiyatları kaçırıyorsunuz artık. Etiket dayanmıyor.

Esnaf ‘etiketi kazıyıp yenisini yapıştırmaktan tırnaklarımız yara oldu’ diyor.

Bebek mamasının fiyatları ortada. Etiket de koyulmuyor, yüksek fiyatı yazmaktan utanıyor esnaf. Sorarsa söylerim diyor. O da var. Esnafın vatandaşa etiket yazmaya yüzü yok. Bu hale getirdiler milleti ya.

Bebek maması 60 küsurlardan aldı başını 150-200 liraya... Bunlar çok temel ihtiyaçlar çok.

Fiyatlar cep yakıyor can yakıyor.

Geçen sene 10 kilo gübre kullanan bu sene 2 kilo kullanıyor. Geçen sene 100 kilo kullanan bu sene 20 kiloyla ekim-dikim yapmaya çalışıyor. Hepsinin farkındayız.

Peki çiftçimiz ne yapıyor? Avrupa’nın tarımdan en çok üretim yapabilecek ülkesi, Avrupa’nın en büyük topraklarına sahip ülkesi burası ya. En büyük toprakları bizde Avrupa’nın.

Geniş arazilerimiz var. Fakat üretemiyoruz. Gittikçe ithalata bağımlı hale geliyoruz.

Çiftçimiz ben ürettikçe zarar ediyorum diyor. Ne kadar çok üretirsem o kadar çok zarar ediyorum diyor. Elin yüzüne bakabilmek için ben buna devam ediyorum diyor. Yoksa zarar ediyorum diyor.

Ve gübrede zorluk çekiyor çiftimiz biliyoruz. İlaç fiyatları, mazot fiyatları aldı başını gitti. Eğer elektrikle, pompajla suluyorsa elektrik fiyatına milletin gücü yetmiyor.

Tarım Kredi Kooperatifi de çiftçiye destek olacağına gidip marketçiliğe soyunuyor. Kimin talimatıyla? Yine Cumhurbaşkanının talimatıyla.

Ya diyor bu piyasada fiyat yüksek ben kendim açarım market, indiririm fiyatları diyor. Sonra ne oluyor?

Daha ucuz mu? Değil.

Bir de üstelik gidiyorsun bir paketten fazla alamazsın diyor. Aynı o yokluk günleri var ya yokluk, kuyruk günleri var ya ben çocukluğumda yaşadım.

Giderdim, zeytinyağı alacaksan bir teneke alabilirsin, ikinci tenekeyi alamazsın dediler. Kuyrukta beklerdim. Bunların yaşadık. Aynı o yokluk günlerine döndürüyorlar memleketi.

Bunun adını koymak lazım. Bunun adı artık cehalet arkadaşlar. İnanın bilmiyorlar ya. Bilenlerle de çalışmıyorlar.

Sorunu çözmek yerine sürekli şov. İşte bütün bu konuştuklarımız Sayın Erdoğan’ın yazdığı ekonomi kitabı.

Oturup tek başına, tek yetki kendindeyken yazdığı kitap bu. Yazdığı kitapta yokluk var yoksulluk var.

3y ile; yoksullukla, yasaklarla ve yolsuzlukla mücadele diye yola çıkan bu iktidar; şu anda 3y’nin adresi olmuştur. Sayın Erdoğan’ın yazdığı ekonomi kitabı da bundan ibarettir.

Grafik – CHS dolar kuru

Arkamdaki grafiği görüyor musunuz arkadaşlar.

Taraflı partili cumhurbaşkanı ve akraba bakan göreve geliyor dolar kuru 4,53- TL.

Her an değişiyor ama bugün saat iki buçukta kongreye gelmeden önce baktığımızda 11,12 idi.

Benim tavsiyem şu: Sayın Erdoğan o yazdığı ekonomi kitabının kapağına bu grafiği koyabilir. Bu grafik özetliyor hepsini.

Tam yetkiyle tek imzayla bütün yetkiyi üzerime topladım. Aklıma gelen her şeyi yapabileceğim şekilde yetkiyi aldım. Ve ekonominin kitabını yazdım. Kapağı da budur diye koyabilir.

*****
Değerli arkadaşlar;
Evet, zor zamanlardan geçiyoruz.
Ama biz nasıl yürüyeceğimizi çok iyi biliyoruz.

Yola çıktığımız, DEVA Partisi’ni kurduğumuz 9 Mart 2020 tarihinde söz vermiştik: Biz alışılagelmiş sıradan muhalefet partileri gibi olmayacağız demiştik.

Onlardan çok gördü mu millet. Çok gördü.

Biz her an iktidardaymış gibi çözüm çalışacağız dedik. Sadece yanlışlara işaret etmeyeceğiz, sadece eksikleri söylemeyeceğiz. Çözüm üreteceğiz. Tavsiyelerde bulunacağız, önerilerde bulunacağız.

Ve işte bunların hepsini yapıyoruz şu anda. Planlarımızı hazırlıyoruz, açıklıyoruz.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü göreve geldiğimizde hemen kolları sıvayacağız.

İlk gün ne yapacağımızın şu anda hazırlığını yapıyoruz. İlk 90 günde neler yapacağımızın hazırlığını yapıyoruz açıklıyoruz. İlk 360 gün ilk 1 yıl neler yapacağımızı hazırlıyoruz, açıklıyoruz.

Neler yapacağımızın hepsinin bütçesini hesap ediyoruz. Hepsini takvime bağlıyoruz.

Söz uçuyor ama yazı kalıyor. Yapacağımız her şeyi yazılı taahhüt ediyoruz.

Şunu yapacağız dediysek bilin ki onun bütçesi hesap edilmiştir. Şunu yapacağız diyorsak bilin ki mutlaka onun takvimi, tarihi de açıklanmıştır.

Çünkü kaybedecek bir günümüz. Çünkü bizim Türkiye olarak boşa geçecek bir dakikamız bile yok.

Çünkü paramız anbean değer kaybediyor, her dakika fakirleşiyoruz; bunu çok iyi biliyoruz.

Önce hukuku tesis edeceğiz. Ekonomiyi düzeltmenin yolu hukuktan geçer. Hukuk yoksa adalet yoksa ekonomi düzelmez. Ne yapsalar nafile. Mümkün değil.

Önce hukuk önce adalet.
Ardından yatırımlarla, yeni iş alanlarıyla zenginleşeceğiz.

Çiftçilerimizin, üreticilerimizin üzerindeki borç yükünün de farkındayız, biliyoruz.

O nedenle borçlarını en az iki yıl faizsiz olarak erteleyeceğiz. Hele bir nefes alsınlar... iki yıl ödemesiz sıfır faiz. Uzun zamana yayacağız borçları.

Ama çiftçimiz işini çevirebilsin diye de yine krediye mutlaka Ziraat Bankası üzerinden sağlayacağız. Uygun şartlı yeni kredi. Ki eski borcu kafaya takmasın kimse. Yeni işini yapmaya çalışabilsin.

Çiftçinin toprağına, traktörüne haciz gelmeyecek.

Ben 11 yıl Ziraat Bankasından sorumluydum. Bir tek çiftçimizin bir traktörüne haciz konmadı ya. Böyle bir şey yok. Buna başladılar.

Tarla, traktör haczine başladılar. Derhal kalkacak onlar.

Çiftçimizin içine düştüğü bu zor durum kendi suçu değil. Hükümetin suçu. Yanlış kararların sonucu bu.

Gübrenin fiyatı 2’ye, 3’e, 4’e katladıysa gübrenin fiyatını çiftçi mi belirliyor?

Biraz fiyatlar yükseldi diye sen ithalat kapısını açıp da ithalat yoluyla iç fiyatları baskılıyorsan bunu çiftçi mi yapıyor?

Çiftçimizin burada bir suçu, kabahati yok.

Geldiğimiz nokta tamamen kötü yönetimin sonucu.

Biz ne yapacağız?

Çiftçimizin kullandığı mazotun ÖTV’sini çiftçimize iade edeceğiz.

Hepsinin bütçesini hesap ettik.

Çiftçimizin kullandığı gübrenin maliyetinin yarısını, yüzde 50’sini, devlet olarak biz karşılayacağız.

Tüm sulama projelerini ilk 5 yıl içerisinde tamamlayacağız. Ne var ne yoksa barajlar, irsale hatları, kapalı sistem, damlama sulama sistemleri ne varsa.

İnanın, Türkiye’deki bütün sulama projelerini toplayın bir tane Kanal İstanbul parası etmiyor.

İnadına yapacağım diyor Kanal İstanbul’u. Niye? Rant var orada rant. Onun peşinde.

Halbuki biz diyoruz ki, kanal deyince su deyince aklı hemen İstanbul’a gitmesin. Koskoca bir Türkiye var. Bir Yozgat var bir Akdağmadeni var.

Ama kafa orada. 500 binlik yeni şehir yapacağım diyor. 16 milyonluk İstanbul küçük geliyor ya. Daha da çok adam yığacaklar.

Hepsini hesap ettik. Bütün sulama projelerinin tamamı bir Kanal İstanbul parası yapmıyor.

Biraz öteleyin ya aceleniz ne?

Şu anda Türkiye’de tarım alarm sinyalleri veriyor. Üretim azalıyor, ithalat çoğalıyor.

Avrupa’nın en büyük topraklarına sahip ülkesi A’dan Z’ye her türlü tarım ürününü ithal eder hale geldi. Yazık.

Biz maliyetleri biliyoruz. Yüzde 50’ye varan yem desteği sağlayacağız. Tarımda kullanılan elektrikte özel düşük tarife uygulayacağız.

Ama en önemlisi; demokrasi ile, hukuk bazlı yönetimle, işini bilen, ehil ve çalışkan kadroların iş başına geçmesiyle ekonomimizi hızla toparlayacağız.

Kilit orada. Üst düzey bürokrasi ve siyaset kadrolarının hem dürüst hem de işi bilen insanlar olması lazım.

Bu iki vasıf bir kişide toplanacak.

Üst düzeyde görevlendirdiğimiz herkes tek tek hem dürüst olacak hem de işini bilecek.

Dürüst ama işi bilmiyor, yapamaz.

İşi biliyor ama dürüst değil, o tiplerden de uzak duracaksın. Nereden çarptığı belli olmaz.

Dolayısıyla dürüst olacak ve işini bilecek. Kadroyu öyle kuracaksın başka türlü düzelmez mümkün değil.

Ağızlarıyla kuş tutsalar düzeltemezler bu ekonomiyi de başka alanları da yapamazlar.

Ülkemiz, yatırımcıların koşarak geldiği bir yer olacak inşallah. Çok hızlı olur. Bunu yaşadık, gördük.

Daha evvel yaptık, yine yapacağız.

Bu ülke 2001 krizinin dibindeyken çok şükür çektik çıkarttık. Yaptık bunu. 2008-2009’da bütün dünya krizle boğuşurken yanımızdaki Yunanistan iflas etmişken, İtalya, İspanya, Portekiz, İrlanda tamamı borçlarla boğuşurken biz hamdolsun ülkemizin ekonomisini hızlı bir şekilde yola soktuk. Yaptık.

Millî, yerli paramıza iade-i itibar yapacağız. Paramız yeniden itibar kazanacak.

Faizler düşecek. Ama güvenle düşecek. Talimatla faiz düşmez arkadaşlar. Bunu anlamadı. Anlamıyor, bilmiyor. Bilmediğini de bilmiyor.

Zannediyor ki ben Merkez Bankasına talimatı vereyim, indir faizi, faizi düşecek.

Merkez Bankası faizi, faizlerden sadece bir tanesi. Hazinenin borçlanma faizi var.

Ne oldu? Merkez Bankasının faizini üç puan düşürdüler. Hazinenin borçlanma faizi üç puan arttı. Ne anladık?

Aynı süre içerisinde şu anda Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi daha fazla faiz öder hale geldi.

Faizler doğru politikalar sayesinde düşer. Güvenle düşer.

Ve bu enflasyonu, hayat pahalılığını defterden sileceğiz arkadaşlar.

*****

Değerli arkadaşlar,

DEVA ekonomisi ile güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyümeyle topyekûn zenginleşeceğiz.

Bunlar etrafında üç beş zengini görünce işler iyi zannediyor.
Bizim zenginlikten anladığımız topyekûn zenginleşme.
Gençlerin kaçmak değil, yaşamak istediği bir Türkiye için çalışacağız.

Çünkü DEVA Partisi, kadınlarla, gençlerle, çiftçilerle, emeklilerle, öğretmenlerle, işçilerle, esnafla;

Eşitlik için, adalet için yola çıktı.

Çözüm haritamız belli.

Çözümün sözcüsü bizler olacağız.

Ayrışmayacağız, ayrıştırmayacağız.

Toplumu kutuplara ayırmayacağız.

Hep beraber Türkiye’nin yaralarını saracağız.

Biz Türkiye’nin haysiyetli insanları için buradayız.

Artık Türkiye’nin DEVA’sı var, Yozgat’ın DEVA’sı var, Akdağmadeni’nin DEVA’sı var ve biz hazırız.

Hepinize çok çok teşekkür ediyorum.