17 Eylül 2022 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Tunceli İl Başkanlığı Açılış Konuşması

17 Eylül 2022

Tunceli İl Başkanlığı Açılışı Konuşma Metni


Merhaba Tunceli! Merhaba!

İnsanıyla… Kültürüyle… Munzuruyla… Doğasıyla bir başka güzel Dersim, merhaba!

Buradan, il merkezimizden, Çemişgezek’e, Hozat’a, Mazgirt’e, Nazımiye’ye, Ovacık’a, Pertek’e ve Pülümür’e gönül dolusu sevgilerimi, selamlarımı iletiyorum.

İl kongremizde söz vermiştim, biliyorsunuz il kongresinde uzaktan bağlanmak durumunda kalmıştık. Çünkü program çakışmıştı. 41 ili bir an önce tamamlayıp seçime girmeyi hak etmenin maratonunu yaşıyorduk o günlerde. Ve o kongremizin olduğu gün bir söz vermiştim demiştim ki; “En yakın zamanda inşallah geleceğim “demiştim. İşte buradayım.

Ve sizden de bir söz almıştım. O sözümü hatırlayan vardır herhâlde.

“Geldiğimde hep beraber şöyle bir Munzur'un gözelerinde birlikte çay içeceğiz. Söz mü?’ demiştim. Tunceli’de Dersim’de bana ‘söz’ demişti.

Onu da inşallah yarın yapıyoruz.

Çok şükür Dersim’in havasını soluduk.

Çayını da inşallah içeceğiz.

Sağ olun var olun. Bizlerle beraber olduğunuz için. İl binamızın açılışında bizleri yalnız bırakmadığınız için. Gelen tüm Dersim’li hemşerilerimize teşekkür ediyorum.

Komşularımıza, Sivil toplum kuruluşlarının ve meslek örgütlerinin temsilcilerine, muhtarlarımıza tek tek teşekkür ediyorum.

İl başkanlığımızın bu güzel ilimize hayırlı olmasını canı gönülden diliyorum.

İl başkanımız Veysel Bey’i de tebrik ediyorum. Çünkü gerçekten Dersim’e yakılır bir il binasını burada hazırlamış ve bizlere de sadece kurdelesini kesmek düşecek inşallah.

Dersim’in doğal güzelliğiyle Dersim’in insanının okumuşluğuyla kültürüyle yaraşan bir il binamız burada da oldu. Hizmete açıldı. Hem Veysel Bey’e hem de emeği geçen diğer tüm arkadaşlarımıza özellikle teşekkür etmek istiyorum.

*****

Değerli arkadaşlar, biz niçin siyaset yapıyoruz, biliyor musunuz?

İnsanıyla arasına mesafe koyan bu devlet anlayışına son vermek için siyasetteyiz.

Bakın bugün bizim aramızda bariyer falan yok. Rahat. Sarılıyoruz, tokalaşıyoruz. Rahat rahat kaynaşıyoruz.

Beraberiz, birlikteyiz ve yan yanayız.

Biz; sevginin, barışın, demokrasinin ve eşitliğin türküsünü her dilde söylemek için bugün buradayız.

Biz; Diyarbakır’da Dicle’nin kenarındaki kuzuyu hatırlayan, Ankara’ya dönünce kurdun yanı başında hizaya girenlerden olmadık.

Biz partimizi kurduğumuz gün ne söylüyorsak bugün aynı şeyleri söylüyoruz.

Türkiye’nin 7 bölgesinde program yapıyoruz her bölgede aynı şeyi söylüyoruz.

Doğru bildiğimiz neyse, onu her yerde savunuruz. Hayallerimizi, hedeflerimizi her yerde dost doğru dürüstçe anlatırız.

Bakın arkadaşlar, bizim hedefimiz nedir?

Bizim hedefimiz; kimliği, dili, dini, mezhebi, siyasi görüşü, yaşam felsefesi ne olursa olsun, herkesin “eşit ve onurlu” bir vatandaş olduğu Türkiye’dir.

Bizim hedefimiz budur.

Bizim hedefimiz, Hepimizin Türkiye’sidir.

Demokratik bir devlet, hiçbir vatandaşını “yok” sayamaz. Hiçbir vatandaşını beriki, öteki diye ayırt edemez.

Bizim hedefimiz tam demokratik Türkiye’dir. Tam demokratik Türkiye.

*****

Değerli arkadaşlar,

Evet, bunlar şu anda ülkemizdeki bütçe açığını patlattılar.

Açıklandı en son Cumhurbaşkanının imzasıyla açıklanan orta vadeli programda gördünüz.

Tarihin en büyük bütçe açığını bu sene verecekler.

Ama, aynı zamanda, ülkemizde büyük bir demokrasi açığı oluşturdular.

Demokrasi açığını kapatmadan bütçe açığını kapatamazsınız.

Demokraside, insan haklarında, özgürlüklerde, hukukta, adalette gereğini yapmazsanız bu ülkenin ekonomisini asla düzeltemezsiniz.

Ülkemiz eğer bir dönem ekonomide zirve yaşadıysa Veysel Bey dahil pek çok insanın yüzü güldüyse o dönemde Avrupa Birliği sürecinde demokraside insan haklarında ilerlerken eş zamanlı olarak ekonomide doğruları yaptığımız için o zaman Türkiye başarılı oldu.

Bunlar bunu anlamadı.

Zannettiler ki Merkez Bankası’na talimatı veririm ekonomiyi düzeltirim.

Rüyanızda görürsünüz rüyanızda. Öyle düzelmez bu ülkenin ekonomisi. Mümkün değil.

Ve değerli arkadaşlarım bu demokrasi açığı Türkiye’ye çok acılar yaşattı, yaşatıyor.

Dersim, tarih boyunca ayrımcılığa, haksızlığa maruz kaldı. Bunu çok iyi biliyorum.

Sözü yasaklayarak acıları saramazsanız.

Sorunları inkâr eden, o sorunları hiçbir zaman çözemez.

Biz; neyin hak, neyin imtiyaz olduğunu çok iyi biliyoruz.

Hiç kimse için hiçbir imtiyaz da istemiyoruz.

Biz, sadece “Hakkın terazisinde eşitlenmeyi” hedefliyoruz. Hedefimiz bu.

Yani, Türkiye için, daha önce başarılamayan bir hedeften bahsediyorum burada.

“Eşit vatandaşlık” hukuku diyoruz, arkadaşlar, “eşit vatandaşlık”.

Eşit vatandaşlığın Türkiye’nin pek çok sorununu çözme yönünde dev bir adım olacağını gayet iyi biliyoruz.

Bize göre, DEVA Partisi’ne göre, bugün; Kürt meselesini de Alevi meselesini de çözmenin tam zamanıdır.

Türkiye buna hazırdır.

Türkiye’nin 81 ilini, 7 bölgesini sürekli turlayan bir parti kadrosu olarak ben bunu söylüyorum.

Ancak, bu bir cesaret ve samimiyet işidir.

Cesur ve samimi olmadan çözemezsiniz.

Ankara’nın artık cesur olma vakti gelmiştir. Bunlar yapamıyor ama biz inşallah yapacağız. Kangrenleşen sorunları çözme vakti gelmiştir.

Yaraları sarmak, yaralı hafızaları adaletle onarmak, yarınlara umutla bakmak bizim elimizde. Bizim irademizde. İsteyince olur.

Bakın, bu amaçla biz yol da gösteriyoruz.

Eğer iktidar, Alevi vatandaşlarımızı rahatlatacak adım atmak istiyorsa önce ne yapacak, biliyor musunuz?

Ayrımcılık hissettiren uygulamaların hepsine son verecek.

Kimse çıkıp “Alevi şöyle olur, böyle olur” diye kafasına göre konuşmayacak.

Kimsenin buna hakkı yok.

Arkadaş, sen hiç kimseye, kimliğini nasıl yaşaması gerektiğini dayatamazsın.

Burasını biz özgürlükler ülkesi yapacağız.

Herkes kendi inancını, yaşam tarzını nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşayacak.

Devletin de görevi o yaşam tarzını olduğu gibi koruma olacak.

Devletin görevi insanları şekillendirmek değil. İnsanların inancına yaşam tarzına şekil vermek değil.

Devletin görevi herkesi olduğu gibi kabul edip onun özgürlük alanını garanti altında tutmak. Onun istediği gibi yaşayacağı bir alanı, özgürlük imkanını sunmak.

Çünkü o hak, o özgürlük zaten vatandaşımızın.

Bakın biz haklarsa mesele almak vermek tabirini bile kullanmıyoruz.

Mesele insan hakkıysa tanımak ifadesini kullanıyoruz.

Devletin görevi sadece bunu tanımaktır.

Sen kimin hakkını alıyorsun veriyorsun?

Haddine mi? O zaten onun.

Devletin görevi sadece bunu tanımaktır ve özgürlük alanını rahat tutmaktır.

Kimsenin kimseye müdahale etmesinin önüne geçip, ‘Bu benim vatandaşımdır sen onun hayat tarzına müdahale edemezsin arkadaş. Ben devlet olarak onun hayat tarzını koruyacağım ve garanti edeceğim’ demektir.

Başka sorunlarda var. Bitmiyor arkadaşlar.

Alevilerin kamuda istihdamının önündeki fiili engellerin hepsini biliyoruz. Ve gerçekten çok rahatsızız bundan.

Hiçbir vatandaşımızın, devlette işe girerken, terfi alırken, üst düzey yönetici olurken ayrımcılığa uğramasına asla izin vermeyeceğiz.

Liyakat esas olacak liyakat.

Kim hakkediyorsa o devlette çalışmaya girecek.

Onun için ne dedik biz?

Kamuda işe alımlarda mülakatı kaldıracağız dedik. Çözüm burada.

Çünkü mülakat iktidarın işine gelmeyenleri eleme mekanizması haline gelmiş.

İşlerine gelmeyeni eliyorlar.

Gencecik çocuk, üniversiteyim bitirmiş. KPSS’ye girmiş 80 almış, 90 almış mülakatta eleniyor. Niye? Oturuşunu beğenmedim. Niye? Sen bakana yakın görünmüyorsun. Niye? Sen hükümete öyle çok olumlu bakmıyorsun, bakışından anladım. Mülakatta ekle.

Böyle bir şey olur mu yahu.

Bunun kesin çözümü mülakatı topyekûn kaldırmak.

Mülakatın kalkmasını biz parti programımıza yazmıştık. Daha sonra 6’lı masaya taşıdık ve 6’lı masanın da ortak kararı haline geldi.

İyice sağlama başladık işi.

İnşallah bu kamuda işe girişlerde haksızlığı adaletsizliği sağlamanın yolunu kestirmeden mülakatı kaldırarak inşallah çözeceğiz.

Yapılacak çok iş var, çok…

YÖK’ü kapatacağız. YÖK’ün kapatılması bizim kendi parti programımızda vardı. Anayasa değişliği gerekiyor. Anayasada yazıyor. Öyle hemen mecliste bile değiştiremiyorsun.

Yani anayasayı değiştirecek çoğunlukla ancak değiştirebiliyorsun.

Biz ne yaptık. YÖK’ün kapatılmasını da 6’lı masaya taşıdık. 6’lı masanın ortak anayasa değişiklik metninde YÖK’ün kapatılması da var. YÖK’ün kapatılması artık sadece DEVA Parti’sinin değil 6’lı masanın ortak taahhüdü haline geldi.

İşi sağlama bağladık.

Çünkü seçimlerden sonra kurulacak hükümetin bu konuda hızlı adımlar atması gerekecek.

Bu hızlı adımlarda ancak mecliste büyük bir çoğunlukla, nitelikli çoğunlukla, anayasayı değiştirecek bir güçle mümkün olacak.

Bunu bildiğimiz için biz bugünden partiler arası iş birliği içinde çalışıyoruz.

Bunun için sadece siyasetin kavgadan öteki beriki demeden değil aynı zamanda siyasetin uzlaşma mutabakat ve iş birliği kültürüyle yapılabileceğini şu an Türkiye'ye ispat ediyoruz.

Bunlar beka beka deyip duruyor ya asıl bu ülkenin bekası bu ülkenin vatandaşlarının birbirine sımsıkı sarılması ile geçer.

Bu da siyasette iş birliğinin, uzlaşmanın, mutabakatın olmasıyla ancak topluma daha güzel yansır. Biz bunu bildiğimiz için 6’lı masayı önemsedik onun için kurduk ve devam ediyoruz. Bizim, 85 milyonun kendisini eşit ve özgür hissetmesi için daha çok yapılacak işler var arkadaşlar.

Mesela; Cemevleri…

Biz, Cemevleri’ne, camilere tanınan maddi ve diğer hakların tamamını tanıyacağız. Bunda sözünü verdik.

Devlet camilere ne kadar destek veriyorsa Camilere aynısı Cemevlerine de uygulanacak.

İmar planlarında bizim belediyelerimiz Cemevlerine yer ayıracağız.

O bölgede o mahallede vatandaşlarımızdan gelecek talep üzerine imar planları yapılırken, bakılacak nasıl olsa belediye park için yer ayırmıyor mu? Cadde sokak için imar geçirirken pay ayırmıyor mu? Cami için gereken yerler ayırılmıyor mu? Aynısı Cemevleri için de olacak.

Başka türkü adil devlet olmasınız. Başka türlü bu ülkede adaleti de sağlayamazsınız. Bunların hepsini inşallah yapacağız.

“Özgürlükçü laiklik” anlayışımızdan hiçbir zaman sapmayacağız.

Tekrar ilan ediyorum: İnşallah bizim iktidarımız döneminde Herkes hakkın terazisinde eşitlenecek.

En önemli hedeflerimizden birisi bu.

DEVA Partisi’ iktidarında herkes kendini “eşit vatandaş” hissedecek. Herkes kendini güçlü hissedecek. Herkes “Birinci sınıf” vatandaş hissedecek.

Yarınların inşasında birbirimizi dinleyeceğiz, tüm ilişkilerimizde özenli hareket edeceğiz.

Çünkü bizin en önemli paydamız ortak paydamiz demokrat olmak. Partimizin kısa adı DEVA ama ne diyoruz? Demokrasi ve Atılım’ diyoruz. Niye? Sağlam bir demokrasiye ayağınızı basmadan atılımı gerçekleştiremeyeceğimizi bildiğimizi için ‘demokrasi’ diyoruz. Onun için biz ‘demokratız’ diyoruz.

Bizi herkesten ayıran en önemli ortak paydamız budur. Biz öyle yarım demokratlardan yüzde 50, yüzde 70, demokrat olanlardan değiliz.

Biz tam demokratız. Yüzde 100 demokratız.

İnşallah DEVA kadroları olarak geleceğiz ve iktidarı şöyle bir o yetkiyi aldığımız andan itibaren hakla hukukla adaletle ilk günden inşallah memleketimizi yönetmeye başlayacağız.

Bizim için demokratlık bir duruştur. Demokratlık; diğerini anlama özelliğidir.

Demokrat olmak, aynı zamanda saygı duymak, diğerkam olmak demektir.

Demokrat olacağız. Özgür olacağız. Eşit olacağız ve böylece yüksek refah seviyesine inşallah kavuşacağız.

*****

Ülkemizin ekonomisi zor dönemlerden geçiyor biliyoruz.

Gerçekten Türkiye şu an yakın tarihinin en derin krizini yaşıyor. Ve bu krizin kazananı olan az sayıda insan var kaybeden olan milyonlar var.

Kim kazanıyor? Bankada parası varsa kazanıyor. Çünkü Sayın Erdoğan ne dedi; "bankada parası olanların kur artınca mağduriyet oluyor' dedi. 'Kur korumalı mevduat hesabı başlatalım' dedi. 'Bankada parası olan niye mağdur olsun kur artınca' dedi.

Kur Korumalı mevduat hesabı açtırmaya başladılar insanlara.

Hem de teşvik ediyorlar.

Banka müdürleri arıyor her gün. 'Paranız var onu kurdan koruyalım kurda artış olursa kur farkını verelim size.'

Kafaya bak yahu.

Bankada parası olanın kur artışından gelen zararını karşılıyor e benim çiftçim gübre artınca kur artınca gübre maliyeti artıyor ya gübre maliyetinin artışından kaynaklanan zararı karşılamıyor.

Bu mu demokrasi? Sosyal devlet bu mu?

Kur artınca bu ülkede A'dan Z'ye her şeye zam gelmiyor mu? Kur artınca yem fiyatı artmıyor mu? Yem fiyatı artınca işte buradaki dönerci arkadaşımızın aldığı etin fiyatı artmıyor mu? Peki, öğrenci gidiyor kitap kırtasiye alıyor değil mi. A4 kâğıt A4. Topu 13 buçuk liraydı geçen sene okullar açılırken bu sene topu 90 lira 95 lira.

Peki, sen bankada parası olan Kur arttığında mağdur olmasın diye ona kur farkını devlet olarak veriyorsun da benim öğrenci kardeşim bir defter alacak bir kalem alacak. Kur artınca onun mağduriyetini niye gidermiyorsun? Ona o kur farkını niye ödemiyorsun?

Sosyal devlet bu mu yahu?

Arkadaşlar bakın Türkiye'de çok büyük bir servet transferi yaşanıyor. Ve bu servet transferi yoksullardan toplanan vergilerden varlıklının varlığına varlık eklemek için kullanılıyor.

Çok büyük bir servet transferi inanın. Yazık günah.

Bakın ben üniversite öğrencileriyle karşılaşıyorum her yerde. Bir tanesi diyor ki 'başkanım acaba bir öğünle idare edebilecek miyim onun antrenmanını yapmaya başladım şimdiden' diyor.

Akşam yemeğini bir kap çorba ile geçirmeye çalışan binlerce üniversite talebesi var bu ülkede.

Kolay değil şimdi Dersim’deki bir öğrenci arkadaşımız İstanbul'da İzmir'de üniversite kazandı. Yurt çıkmazsa ailesinin onu üniversitede okutması çok zor. 4 bin lira 5 bin lira 6 bin lira. 3 yataklı odayı paylaşıyor İstanbul'da yatak başına aylık 2 bin lira 3 bin lira maliyet çıkmaya başladı.

Yazık günah.

İnşaat maliyetleri artınca kiralar artıyor. İnşaat maliyetleri niye artıyor kur arttığı için artıyor. Kur artınca ülkede kira artıyor. Öğrencilerin her türlü masrafı artıyor.

Emekli vatandaşımızın her türlü masrafı artıyor. E sen bankada parası olanın kur artışında olan mağduriyetini karşıla devlet olarak, emeklimiz alışverişe gittiğinde daha pahalıya alışveriş yapmak zorunda kalıyor emeklimizin mağduriyetini karşılama.

Ne biçim iş yahu.

Madem sen bankada parası olanın kur artışında olan mağduriyetini karşılıyorsun, o zaman emekli maaşında dövize endeksle. Dolar ne kadar artıyorsa emekli maaşını da o kadar artır. Dolar ne kadar artıyorsa asgari ücreti de o kadar artır da görelim o zaman.

Böyle bir şey olur mu böyle sosyal devlet olur mu yahu?

Bunu da büyük ekonomi projesi diye ilan ediyorlar ben hayret ediyorum yahu. Akıllara durgunluk veriyor.

Ama inşallah hepsini çözeceğiz kolay. Arkadaşlar dürüst ve ehil kadrolarla bu ülke yönetildikten sonra ve istişare ile yönetildikten sonra inşallah her türlü sorunumuz çözülecek.

Ama birinci madde çok önemli; Dürüst ve ehil kadro. İkisi birden olacak hem dürüst olacak hem işi bilecek.

Dürüst ama işi bilmiyor yapamaz, işi bilmiyorsa olmaz. İşi biliyor ama dürüst değil. Onlar da çok kötü çarpar. Hem biliyor hem üçkâğıtçı. Çarpar adamı, devleti de çarparlar.

Dolayısıyla ne yapmak gerekiyor hem işi bilen hem de dürüst kadrolarla devletin üst düzeyini hemen yerleştirmek gerekiyor. Üst düzey siyasi kadroların, üst düzey bürokrasi kadrolarının dürüst ve ehil insanlardan oluşması gerekiyor.

Ama bakın ne diyorum dürüst ve ehil diyorum. Senden benden demiyorum, şu partili bu partili demiyorum. Bu ülkenin vatandaşı olan her bir vatandaşımızın devletin üst kademelerinde görev alma hakkı vardır.

İşi biliyorsa dürüstse gelir Müsteşar olur. İşi biliyorsa dürüstse gelir Vali olur. Şu anda bakıyoruz devletin üst düzey kademelerine yazık ya böyle bir şey olur mu? Bakıyoruz bazı kesimler hiç yok. Temsil edilmiyor, yok muamelesi yapılıyor.

Bu kabul edilebilir bir şey değil arkadaş. Türkiye Cumhuriyeti devleti eğer 85 milyonun devleti ise o zaman bu devletin yönetiminde her bir vatandaşımızın en üst düzeyde temsil edilme hakkıdır.

Eğer o görevi yapacak en iyi arkadaşımız en vasıflı arkadaşımız Elâzığ’dan ise o yapacak.

İbrahim Çanakçı bizim 11 yıl hazine müsteşarlığımızı yaptı. Çünkü o gün baktık bütün kadrolarda bu işi layıkıyla yapacak kimdir dedik İbrahim Bey ile tanıştık buluştuk. Ülkenin ekonomisi zirve yaptıysa İbrahim Bey'in de başında bulunduğu hazine bürokrasisi ve diğer birimlerde de bulunan düzgün insanlarla oldu.

Gün geldi neye bakacağız?

Örneğin kültür sanat. Kimdir bu işi en iyi yapacak. Bu Dersim’li ise Dersimli, Vanlıysa Vanlı. Kimse o.

Ama bakmayacaksın ayırt etmeyeceksin.

Bu işi en iyi kim yapabilecekse devlet kademelerinde üst düzey bürokraside görevi onlara vereceksin.

Bu ülke ancak böyle düzelir. Başka türlü olmaz. Bu ülkenin hem yükselmesi böyle olur hem de birlik beraberlik ancak böyle korunur.
*****

Değerli arkadaşlar,

Biz Tunceli’nin sorunlarını yakından takip ediyoruz. Çözüm üretmek için de çalışıyoruz.

Her ilimizi için eylem planı hazırlıyoruz.

Bu çalışmaların başında da Cem Avşar Bey var. Bizim Genel Başkan Yardımcımız. Siyasete ilk defa DEVA Partisi ile başlayan iş dünyasından bir arkadaşımız. Ve kendisi Yerel Yönetimler Ve Şehircilikten Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız. Bu çalışmanın başında da o var.

Ne yapıyoruz? 81 il için eylem planı hazırlıyoruz.

O ilin temel en büyük sorunları nedir ve en büyük sorunları çözmek için biz ne yapacağız? Bunların hepsini yazılı hale getireceğiz ki söz uçuyor yazı kalıyor.

22 alanda, sektörde eylem planı hazırladığımız gibi 81 il içinde bunları yapıyoruz.

Tunceli’de en önemli konular. Hepsine tek tek girmeyeceğim ama 4- 5 önemli konudan şöyle bahsedeyim.

Ulaşım değil mi özellikle Tunceli’yi Güneye bağlayan hat. Ve Tunceli’nin Güneyini de kuzeye bağlayan hat.

Tunceli-Pertek-Elâzığ arası ulaşım feribotla yapılıyor olması gerçekten büyük bir sorun. Yeri geliyor iki saat feribot sırası bekleniyor. Uzun yıllardır vaat edilen Pertek köprüsü bir türlü gerçekleşmiyor. Bunu biliyoruz, çalışıyoruz.

Tunceli devlet hastanesi yetersiz kalıyor, vatandaşlarımız sürekli Elazığ’a yönlendiriliyor. Bunu da biliyoruz. Doğru değil.

Maden aramaları. Şu güzel tabiatı Allah vermiş sadece rant gözlüklerini takarak baktığınızda mahvediyorsunuz. Dolayısıyla madencilikle doğal güzelliklerimizin korunması arasında çok dikkatli olmamız lazım, dengeli hareket etmemiz lazım.

Üniversite öğrencilerimizin çok ciddi ulaşım ve barınma sorunları var. Onu da biliyoruz.

Mazgirt depreminde evleri hasar gören vatandaşlarımız için söz verilen konutlara hala başlanmadı. Kiralar ödenmiyor. Vatandaşlarımız yaz kış konteynırlarda yaşamak durumunda kalıyor. Bunu da biliyoruz. Ve bu bölge deprem bölgesi. Deprem için yapılacak çok iş var. Depremlere hazır olmamız gerekiyor. Devletin deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrasıyla ilgili yönetim şemasını tamamen yeniden oluşturması gerekiyor.

Bunların hepsini Afet Yönetimi Eylem planımızda açıkladık. Ve inşallah günü geldiğinde de hepsini uygulamaya başlayacağız.

Bizim işimiz çözmek. Görevimiz bu. Cebimizde çözümün anahtarlarıyla dolaşıyoruz. Sorunları tespit ediyoruz, çözüm için hazırlanıyoruz, çözüm planlarımız bittiğinde açıklıyoruz ve inşallah günü geldiğinde de bunları uygulayacağız.

*****

Değerli arkadaşlar,

Sözlerimin sonuna gelirken, Tunceli İl Binamızın bu güzel ilimiz için hayırlı olmasını diliyorum.

Tüm Tunceli teşkilat mensuplarımıza başarılar diliyorum.

Burada güzel bir temel attık, sağlam bir temel attık inşallah bu sağlam temelin üzerine ekleye ekleye devam edeceğiz ve ülkemizin sorunlarını çözmek için Dersim’in sorunlarını çözmek için canla başla çalışacağız.

Biz bunun sözünü bugünden veriyoruz.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.