Serbest Kürsü

Görüşlerinize Değer Veriyoruz

Demokrasi ve Atılım Partisi olarak ülkemizi daha güzel günlere kavuşturmak için yola çıktık. Dilerseniz siz de “Serbest Kürsü”ye görüşlerinizi yazabilirsiniz..

Merhabalar iyi çalışma dileklerimle.Birkaç öneride bulunmak ve bunu bildirmek isterim. 1.Şu anda var olan pandemi vakası sebebiyle iş yerleri kapalı programlı bir geçiş henüz netleşmedi bu konuda nasıl bir program izlenmeli konusunda parti yetkili birimlerince değerlendirmeler yapılması önemli. 2.Eğitim alanında özellikle özel sektör çok zorlu bir dönemden geçiyor. Bu konuda herhangi bir açıklamanız olmadı. Şunu biliyorum parti içinde özel eğitim sektöründen gelen okulculuğu iyi bilen parti yöneticileri var bu süreç ve sonrası için özel okulculuk nasıl bir yöne evrilecek. Görülen şu ki zaten bir kaç yıldır bu konuda okulların çok ciddi sorunları var okul sayısı, öğretmenlerin çalışma durumları, devlet desteğinin kesilmesi gibi. Ayrıca bu dönemde özel okulların telafi eğitimleri bunlarla ilgili süreçler konusunda reel açıklamaların yapılması çok önemlidir. Bu konuda herhangi bir açıklama henüz yapılmamıştır. 3.Yapılan ekonomik yardımlar konusunda halen işin özel bankacılık tarafında insanlar ciddi bürokrasi ile karşı karşıya kalmaktadır. Muhakkak belli şartlar olacaktır ama bankaların çalışma durumları istenen evraklar sürecin uzaması konusunda yine reel destekleyici açıklamalar yapılması çok önemlidir. 4. Pandemi sonrası Türkiye yi bekleyen süreç konusunda daha net tabloların aktarılması konusunda projelerin yetkili başkanlıklarca hazırlanıp sunulması. 5.Sahaya inme çalışmaları konusunda parti teşkilatlarının çalışma durumları ve gönüllülere ulaşmaları çok önemlidir. Bu konuda talep gönderen herkese ulaşılması bi o kadar önemlidir. Çünkü bu dönemde bu talep geliyorsa talepteki samimiyet istek ve çalışma isteği asla unutulmamalı ve fikrimce bu konuda çalışmak istiyorum diyen her bireye sesli bir şekilde ulaşılmalıdır. 6. Teşkilatlanma çalışmalarında genel başkan tarafından bahsedilen işinde iyi ve iyi insan kriterlerinin korunması baştan itibaren yapının sağlam kurgulanması açısından çok değerli söylemlerdir. 7. Yeni dönem için çalışmalarda başarılar.

29.04.2020 / 15:17

0
Turgay Aytaş İstanbul , Üst Düzey Yönetici

Diyanet-Baro tartışması kapsamında görüş bildirenler olmuş, olacak, olmalı. Bu konu kapsamında biraz daha devam edip bitireyim. Hemen başta söyleyeyim. DEVA’nın bu konuda kurumsal olarak suskunluğunu olumlu olarak anlamlı bulmaktayım. Gerçek nedir? Gerçeği bilenin bildirdiğidir. Gerçeği kim bilir? Önyargısız olarak bilimin önderliğinde inceleme, araştırma yapan bilir. Önyargı nedir? Doğruluğunu kontrol etmeksizin, doğru olarak kabul edilenlerin tümüdür. Önyargısızı nasıl tanırız? Kendimizin önyargısız olduğumuza kesin kanaatimiz varsa önyargısızı tanırız. Kendimizin önyargısız olduğumuza nasıl karar vereceğiz? “Benim düşüncelerimde, görüşlerimde, kararlarımda hatalar, eksikler, yanılgılar olabilir” diyebilme dirayetini, basiretini, cesaretini gösterebilirsek önyargısızlığa adım atmış oluruz. Karşı tarafı dinleyebilirsek gerçeğin 180 derece farklı olduğu iddiasını öğrenmiş oluruz. Karşı tarafı dinleyebilir miyiz? Önyargısız olduğumuzu kabul edersek karşı tarafı dinlemeye hazırız demektir. Toplumu yönetme veya toplumun kendi kendisini yönetmesine yardımcı olma isteğinde, azminde, çabasında olanlar önyargısız olarak herkesi, her kesimi dinlemek zorunda değiller midir? Öte yanda, toplumdaki herkesi, her kesimi dinleme ihtiyacı hissetmeyenler o topluma önder olmaya layık mıdırlar? Ankara Barosu’nun çıkışı ve diğer kurumların hemen Ankara Barosu ve benzer barolar için soruşturma açma teşebbüsleri nasıl neticelenecek bilemem. Temennim; genelde dinin ve hukukun, özelde İslam dininin ve Türkiye’deki hukuku temsil eden bazı grupların karşı karşıya gelmesinin engellenmesidir. Aksi takdirde insanlar arası kutuplaşmalar ivme kazanacaktır. Klasik tabir olan birlik-beraberlik söyleminin eyleme dönüşmesi ve gerçek birlik-beraberlik düşüncesinin ve eyleminin artması dileklerimle.

29.04.2020 / 10:37

1
Fethi Gönen Kocaeli , Mühendis

Öncelikle değerli aydın görüşlü başkanımız Babacanı en kalbi duygularla selamlar başarılarımızın devamını dilerim. Sayın babacan ve değerli çalışma arkadaşları bu sıkıntılı günlerde biraz gündem dışı kalmaktadır ancak sayın babacan çeşitli vesilelerle kıymetli fikirlerini topluma bir ışık gibi sunmaktadır çabalarınız takdire şayandır tüm değerler ülkenin ortak mirasıdır kim ayrımcılık yapıyor ise bu toplumun fitnesidir sayın babacanın aydınlık zihninden bu fitnelere en güzel cevap olarak birlik adalet refah ve huzur ortamının mesajları çıkmaktadır değerli kardeşlerim bu ülke kimsenin babasının malı değil bu ülke her vatandaşının eşit söz sahibi olduğu bir vatan olmalıdır kimse şah sultan kral vesaire olamaz kimse ülkenin kaynaklarıyla klallar gibi semiremez caminin içi dururken dışına hoyratça varlıkları har vurup harman savuramaz kimse o bizden şu sizden deyip kayırımcılık yapamaz bu insanların maddi manevi olarak ülkeden kopuşunu getirir herkes bir ideolojiye takılmış gidiyor herkes topluma kendi ideolojisini empoze ediyor kadrolaşıyor köşeleri kapıyor temele iniyor ayarları bozuyor bu ülkenin sinir uçlarına dokunulması dengesinin sarsılmasına neden oluyor ileriki aşamalar ise meçhul bir yere gitmektedir bizimisteğimiz ise adalet huzur refah ve en önemlisi insanlıktır insan haklarıdır düşmanlık zalimlik gaddarlık bizden uzaktır biz müslümanız elhamdülillah fakat her görüşe saygılıyız kimseyi kınamayız her devir de zulüm olmuştur devletler insanlığa hizmet için kurulmuştur insanları devletin baş makamlarına seçilen kişilere hizmetkar veya köle olsun diye değil peki bunu nasıl başaracağız? ilk evvela devlette hizmet edenlerin kendilerini efendi kral şah vs görmelerini imkansız kılacak sadece orada bir memur olduğunu anlatacağız ve bunu anayasaya koymalıyız vatandaş saraylarda oturduğu zaman o memurlarda (devlette vatandaşı temsil eden ) kişi ve kişilerde saraylarda oturabilir kimse birilerini şatafatta yaşatma görevinde değildir bu dine adalete insanlığa sığmaz.

29.04.2020 / 09:31

0
Mustafa Meydancı İstanbul , Özel Sektör Çalışanı

TÜRKIYE'DE IKTIDAR SAHIBI OLSAM NE YAPARIM? 1. Vergi reformu. Ülkemizde dünyanın en adaletsiz vergi sistemlerinden biri mevcut. Şöyle ki; Benle Ali Koç aynı vergiyi veriyoruz. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi servet vergisi getirilmeli. Asgari ücretten vergi alınmamalı. Vergi tabana yayılmalı. Sigara, alkol gibi bağımlı talep elastikiyeti sıfıra yakın ürünlerden alınan vergiler makul seviyeye indirilmeli. x 2.Eğitim reformu. Eğitim iktidarların yazboz oynayacağı bir alan değil. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi laik, bilimsel, ilerici eğitimin oluşmasını sağlarım, köy enstitülerini açarım ve tabi ki imam hatipleri kapatırım. 3.Terör sorunu. Kürt sorunu veya başka bir şey değil "TERÖR SORUNU" koşulsuz mücadele ederim ta ki son terörist etkisiz hale getirilene kadar. 4.Neo Keynesyen Ekonomi. Gelişmiş ülkelerde Liberal ekonomi başarılı olabilir ancak Türkiye gibi az gelişmiş ülkelerde devletçi ekonomi mecburiyettir. Aslında Atatürk bu konuda örnek alınacak bir kişilik. Pragmatist, ne zaman ne yapılması gerekiyorsan onu yapmış. Çin'in Huawei modeli incelemeye değer. Çin yaklaşık 20 yıl boş yatırım yaptı boş yatırımdan kastım argeye kar düşünmeksizin yatırım yaptı. Yeri geldi zarar etti yeri geldi kopya çekti ama sonucunda Huawei dünyanın üçüncü büyük telefon şirketi. Huawei'de şirketin hisselerini sadece çalışanlar alabiliyor yani çalışan aynı zamanda patron. Bu model çalışanın çalışma isteğini arttırır. Türkiye'de bildiğim kadarıyla @isbankasi da bu modelle yönetiliyor. 5.Düzenleyici ve denetleyici kurumların oluşumu. Sayıştay, Danıştay gibi denetleyici kurumların etkinliğini arttırırım. "Yiyor ama çalışıyor" anlayışını tarihten silerim. 6.Devlet dairelerindeki israfı sıfırlarım. Kıçıkırık müdürler, daire başkanları Mercedeslere binemez. Külliyeyi araştırma enstitüsü yaparım.

29.04.2020 / 02:58

0
Mehmet Furkan Altundağ İstanbul , Öğrenci

Türkiye Cumhuriyeti ilan edildiği tarihten bu yana, yönetici elitler eliyle devlet ve millet arasındaki sahih bağ mütemadiyen erozyona uğratıldı. Birinci Dünya Savaşı’nda, devamı olan Kurtuluş Savaşı’nda bu toprakları yeniden vatan kılan halk, kültür devrimlerinin baskıcı uygulamaları dolayısıyla şehirlere sokulmadı, dinini yaşayamaz, dilini konuşamaz hale getirildi. Hak devlete küstürüldü. Dolayısıyla Türkiye’nin iç barışını sağlayıp milli bir dinamizm yakalamasının da önüne geçilmiş oldu. Devlet ve millet arasındaki bu itiş kakışmanın nihayet sona ermesi adına yeni bir soluk olacağınıza inancımız tam. Cumhuriyet, tüm farklılıklarıyla her ferde eşit olarak yönetime katılma ve yöneticileri seçme hakkı tanır. Devletin sağladığı güven ve özgürlük karşılığında millet, kamu otoritesi olan devlete karşı ödevlerini yerine getirir. Devlet ve millet arasındaki bağa DEVA olmanız dileğiyle.

28.04.2020 / 23:18

0
Sarenur Büyükboz Samsun , Öğrenci

Herşeyden çok gençlere ulaşılması gerek. Gençlere ulaşmanın en büyük yolu da eğitim vaatleridir ve bu vaatlerin ekonomi ile doğru şekilde örtüşmesidir. Ekonomik olarak uzun vadede başarılı olmanın en önemli şartı geleceğin mesleklerine gençleri hazırlamaktır. Çünkü bugün var olan birçok meslek gelecekte olmayacak. Bunun için üniversiteleri revize etmek gerekmektedir. Üniversitelerde Gen Mühendisliği, Robot Teknolojisi, Nano Genetik, Yenilenebilir Enerji, Siber Güvenlik, Sanal Gerçeklik vb bölümlerin açılıp eğitim verilmesi şarttır. Türkiye'yi aydınlık yarınlara ulaştırıp eğitim ve ekonomi olarak güçlendirmenin tek yolu geleceğe yatırımdır. Gençleri bu şekilde kazanabiliriz. Saygılar

28.04.2020 / 18:37

21
Ferit Günezer İzmir , Öğrenci

Ana akım medyanın yok edilip merkez medyanın atomize olması kutuplaşmış toplumlarda her kutbun birbirine sağır, kör olmasından başka nedir ki? Kazananlar toplumu aşırı siyasallaştırıp bireyleri kutuplara ayıranlardır. Böyle bir durumda her iki tarafta istese de istemese de gerçeklerden kopuk yaşamaya mahkum olur. AMA sizlerin bahsettiği gibi DEVA ülkenin merkezinde bulunan bir parti olabilirse ve bugünkü gibi rasyonel olmaya söylemler içerisinde: iktidarı eleştirmektense, ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatıp ne yapılması gerektiği konusuna odaklı bir çaba içinde olmaya devam ederse bu kutuplaşmadan etkilenmeyecek hatta o buzulları eritip TÜRKİYEYİ tekrardan birbiriyle kucaklaştıracaktır! İnanıyoruz...

28.04.2020 / 16:52

0
Sezai İşçi Manisa , Öğrenci

Diyanet başkanı eşcinselliği ve zinayı inanç geregi günah saydı diye Ankara Barosunun  bu mikrobik ve Cagdisi açıklama  diye tanımlaması  inanç düşmanlığı olarak inançlı bir kesimin görmesinden doğal bir şey olamaz. Ankara barosunun özgürlükler adına eşcinselliği savunma hakkı inanç üzerinden olmamalidır. Laik bir ülkede insanlar inanç parelelinde hayatına yön  vermeyebilir. Bu ozgur laik insanın en doğal hakkıdır. Fakat kimsenin özgürlüğü, laikliği bir başkasının inancına göre yaşama hakkını küçümseme, yok sayma, cağ dışı görme hakkı yoktur. Diyanet başkanın Din adına yaptığı açıklamayı inançlı kesimden  soyutlayıp ozgürlüklere saldırı olarak değerlendirmek olsa olsa inançlı insanları yok saymaktır. Dini vecibeler  inançlı insanları bağlar demek çok mu zor? İnançlı insanlara saygı, özgürlükler adına olması gereken değil midir?

28.04.2020 / 15:51

0
Latif Yildiz Bolu , İş İnsanı

Önceki yorumumda belirttiğim değerler kavramına biraz açıklık getireyim. Toplumun değerleri zamanla değişebilir. Buna paralel olarak benim değerlerim de değişebilir. İnsanlar arası, kurumlar arası iletişim ve etkileşimle değerler değişip gelişebilir. Biraz daha açık olsun : Olmazsa olmaz değerler olduğu gibi, belki de, değişmesi gereken değerler olmalıdır. Dayanağım olan, olmazsa olmaz değerlerimden destek alarak; yanlış olduğunu düşündüğüm değerlerimden vazgeçebilirim, doğru olduğuna kanaat getirdiğim benim dışımdaki değerleri sahiplenebilirim.

28.04.2020 / 10:31

0
Fethi Gönen Kocaeli , Mühendis

DEVA’nın parti programını zaman buldukça okumaya ve burada yazılan düşünceleri anlamaya ve kendi değerlerime uygun olup olmadığını ortaya çıkarmaya çalışmaktayım. Benim ana değerlerim ile partinin değerlerinin örtüşmesi halinde partiyi desteklerim. Aksinin ortaya çıkması halinde, bir süre partiyi kerhen desteklerim ve eleştirilerimi ulaşabileceğim yerlere yazarım. Değerler arası uçurum olduğu ortaya çıkarsa desteğimi derhal çekerim. Benim desteğim ne olabilir?: Kendi akraba ve tanıdık çevreme DEVA’nın reklamını yapmak. Desteğimi çekmenin anlamı nedir?: Üyeliğim varsa iptal eder, Allah ıslah etsin derim. Bu arada; güncel konulara da ilgi duymaktayım. DEVA’nın ve DEVA’ya gönül verenlerin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve Ankara Barosu’nun restleşmesine esas olan son Cuma hutbesinde yer alan konuya bakış açılarını merak etmekte ve öğrenmek istemekteyim. Diyanet-Baro restleşmesi, basit bir ağız dalaşımıdır, farklı bir hesaplaşma mıdır, buzdağının görünen küçük parçası mıdır, partiler ve kurumlar arası hesaplaşma mıdır, bir kurumun diğer kurumları tuzağa düşürme hesabı mıdır, nedir? Su yüzeyinde görüneni esas aldığımda, benim bakışım açım hutbede yer alan ve karşılıklı tartışmaya sebep olan ifadelerin Ankara Barosu tarafından yanlış değerlendirildiği yönündedir. Siz ne dersiniz? Acizane düşüncem : Parti teoriden ziyade, sağlam bir teori üzerine her gün inşa edilen pratiklere göre mesafe alır. Güncel olaylara göre oluşturulacak pratikler olmazsa mesafeler de alınamaz.

28.04.2020 / 01:24

0
Fethi Gönen Kocaeli , Mühendis